URBAN LINEAR INFRASTRUCTURE
PROVISION IN ANKARA
Water, Sewerage, Underground
Transportation and Mass Transit
ANKARA'DA KENTSEL DOĞRUSAL
ALTYAPI HİZMETLERİNİN YÖNETİMİ
İçme suyu, Kanalizasyon, Metro ve Kitle Taşımacılığı
Doç. Dr. Firuz Demir YAŞAMIŞ
TÜRKÇE ÖZET
Ankara'da Kentsel Doğrusal
Altyapı Hizmetlerinin Yönetimi" başlıklı bu araştırma yazarın OECD danışmanı
olarak OECD'nin "Kentsel Altyapı Politikaları Projesi" çerçevesinde
hazırladığı iki örnek olaydan birincisidir. İkinci örnek olay ise aynı sorunların
incelendiği İspanya'nın Barcelona kenti ile ilgilidir. Bu çalışma da Türk İdare
Dergisi'nin daha sonraki sayılarında yayınlanacaktır. OECD'nin bu proje çalışması
1991 yılında "Urban Infrastructure:
Finance and Management" başlıklı yayını ile sonuçlanmış bulunmaktadır.
OECD’nin yukarıda belirtilen
Proje çalışması OECD ülkelerinde kentsel doğrusal (lineer) altyapı
hizmetlerinin yönetimi konusunda egemen olan özellikleri çözümlemek, gelişen
yeni eğilimleri belirlemek ve böylelikle de üye ülkelerin gerek kentlerin
yaşlanmasından ve gerekse hızlı kentleşme nedeniyle aşırı ölçüde büyümesinden
kaynaklanan altyapı sorunlarının çözümü için üye ülkelere politika önerilerinde
bulunma çabalarına katkıda bulunma amacını taşımaktadır. Doğal olarak böyle bir
amacın gerçekleştirilmesi üye ülkelerin değişik toplumsal ve ekonomik
kalkınmışlık düzeyini temsil eden çeşitli kentlerinde karşılaşılan sorunların
niteliklerinin öğrenilmesini, sorunların çözümü için geliştirilen yaklaşımların
irdelenmesini ve uygulanan çözüm yollarını çözümlenmesini gerekli kılacaktır.
Bu amaçla Türkiye'den Ankara ve İspanya'dan Barcelona kentleri seçilmiş ve bu
kentlerdeki içme suyu, kanalizasyon, yağursuyu drenajı, karayolu yapılmış
ve kitle taşımacılığı gibi hizmetler inceleme konusu yapılmıştır. İnceleme her
iki kentte de 1989 yılında yapılmıştır.
Ankara Örnek Olayı'nda
inceleme konusu olan kentsel doğrusal altyapı hizmetleri su temini,
kanalizasyon, yağmursuyu drenajı, metro ve kitle taşımacılığı olmuştur.
Yapılan inceleme çalışmaları
sırasında bu hizmetlere ilişkin olarak önce ülke genelindeki kentleşme olgusu,
ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar ve yerel yönetimlerin ve özellikle
belediyelerin genel nitelikli özellikleri ele alınmıştır.
Araştırmanın
ikinci bölümünde Ankara özelinde kentsel büyüme
olgusu incelenmiş ve altyapı hizmetleri ile ilgili gereksinimler saptanmaya
çalışılmıştır. Bu bağlamda, inceleme konusu
olan hizmetlerle ilgili "talep"lerin şimdiki ve gelecekteki düzeyi
ile bu taleplerin karşılanması
için kamu tarafından topluma sunulan hizmet "arz"ının
içinde bulunduğu koşullar irdeleme konusu ya pılmış
ve iki olgu arasındaki farklılaşmanın ortadan kaldırılması
için geliştirilen politikalar değerlendirilmiştir. "Arz ve talep"e
ilişkin irdelemeyi hizmetlerin sunumundan sorumlu kurumsal yapıya
ilişkin değerlendirme izlemiş ve bu çerçevede izlenen politikalarla
finansal yapı arasındaki ilişkiler ele alınmıştır.
Örnek olay incelemesinin
son iki bölümü ise Ankara ile ilgili olarak geliştirilen
politikaların içerdiği yenilikler ile ortaya çıkan sonuçların
belirlenmesi oluşturmuştur. Türkçe özet esas
itibariyle bu iki bölüm üzerinde yoğunlaşacaktır.
Su Temini, Kanalizasyon ve Yağmursuyu Drenajı
Uygulanan Politikalar
Ankara kentinde altyapı
hizmetlerinin yönetimi ile ilgili
ilk temel özellik tümüyle
yerel yönetimlerin sorumluluğu altında
olan hizmet üretme anlayışından
özeksel yönetimle yerel yöneı
timler arasında görev
ve sorumluluk paylaşımını esas alan bir
yönetim politikasına
geçilmesidir. Bu geçişin temelinde yatan
neden ise yerel yönetimlerin
teknik, akçalı ve örgütsel zayıflıkı
ları yanında özeksel
yönetime bağlı birimlerin göreli üstünlüğü
olgusudur. Bir başka temel neden de giderek artan kentsel seçmen sayısının
siyasal iktidarı belirlemedeki payının kesin bir
üstünlüğe
sahip duruma gelmiş olmasıdır.
İkinci temel özellik
suya ilişkin hizmet taleplerinin, su
temini hariç, çok büyük
boyutlara ulaşmış olmasıdır. İçmesuyu arıtma
tesisleri, içmesuyu dağıtım şebekesi ve pissu arıtma
tesisleri ile ilgili altyapı gereksinimi büyük boyutlara ı
ulaşmıştır.
Kanalizasyon gereksinimi ise ülke çapında henüz yeni algılanmaya
başlanmıştır.
Üçüncü özellik
gelecekte ortaya çıkacak gereksinim ile ilgilidir. Hızla büyümekte
olan kentle ilgili yeterli önlemler alınmadığı
takdirde yaşanmakta olan sorunların boyutları giderek
daha büyüyecektir.
Dördüncü özellik
ülkede egemen olan yüksek enflasyon nedeniyle hizmet
girdilerinin maliyetinin hızla yükselmesidir.
Beşinci özelik yapılması
gereken yatırım miktarı ile bütçe
olanakları arasındaki
önemli dengesizlikir. 1989 yılı itibariyle
belediyenin su ve kanalizasyon
için ayırabildiği yatırım ödeneği
toplam yatırımın
ancak yüzde
Altıncı özellik
yüksek hizmet maliyetine karşın şebekede
kaybolan su miktarı, ücreti
tahsil edilemeyen su miktarı ve kaçak
kulanılan su miktarından
oluşan toplam kayıp miktarının (unaccounted for water) çok
fazla olmasıdır.
Yukarıda belirtilen özellikler
Ankara kentinin planlama,
örgütlenme,
finansman ve uygulama bağlamında kentsel altyapıların
yönetimi konusunda önemli
sorunlar içinde olduğunu göstermekte
dir. Ortaya çıkan
sorunların boyutlarının büyüklüğü karşısında belediyenin sahip olduğu yönetsel kapasite
oldukça yetersiz bir görünüm sunmaktadır. Özcesi,
kentte kısıtlılıklar olanaklardan çok daha fazladır.
Yeni Politika Yaklaşımları
Arz ve talep arasındaki önemli
farkın giderilmesi yolunda gerek özeksel ve gerekse yerel kamu yöneticilerinin ortaya koydukları yeni politika ve yaklaşımların
temel özelliği finansı man sorununun çözümü için
uluslararası kredi kuruluşlarından ıborç
alınması yöntemidir. Bir başka anlatımla iç
finansman için dış borçlanma yöntemi giderek sisteme egemen olmakta
ve bu nedenle kentsel hizmetler yeni bir uluslararası ticaret malı konumuna
gelmektedir.
Stratejiler
Yukarıda özetlenen
yeni politika hem dış borç verenler ve
hem de alan ülke/belediye
açısından karşılıklı sorumlulukların
ortaya çıkması
ile sonuçlanacaktır. Herşeyden önce bu tür bir
ilişki yalnızca
ticari bir olgu olarak görülmemeli ve
endüstrileşme, tarımda
makineleşme ve kentleşme süreçlerinin
ayrılmaz bir parçası
olarak görülmelidir. İkincisi, borç veren
ülkeler önceliklerini
kırsal kalkınma projelerinden
kentsel kalkınma projelerine çevirmeli ve kentsel olgular
kuzey-güney diyaloğunda daha fazla pay sahibi olmalıdır. Bu
diyaloğun başarılı olması ise kredi sağlayan ülkelerin aşağıdaki
stratejileri izlenmesine bağlı görülmektedir:
- sıkı ve koşullara
bağlı kredi yerine daha çok 'yumuşak
kredi' verilmesi
- daha düşük
faiz oranları uygulanması
- projeler için daha
fazla bağış olanakları sağlanması
- özellikle gelişmiş
teknoloji alanında daha fazla teknik
yardım sağlanması
- "kurumsal gelişme"ye
ve kurumsal kapasitenin artırılmasına
daha fazla önem verilmesi
- kredi verilen ülkelerin
belediye personeli için ülke içinde ve dışında
daha fazla eğitim olanakları sağlanması.
Kredi alan ülkelerin
izlemeleri gereken strateji aşağıda
belirtilmiştir:
- uluslararası borçlanmanın
iç finansman sorunlarının
çözümlenmesi için
"en kolay" yol olarak görülmemesi
- finansman seçenekleri
konusunda olumlu ve olumsuz unsur
ları irdeleyen
incelemelerin yapılması
- uluslararası işbirliğinin
ülkenin gelecekteki kalkınması
için gerekli kapasitenin
oluşturulması yolunda bir araç olarak
görülmesi
- özeksel yönetimin
akut konuma gelmiş yerel sorunların
çözümü için
katkılarını artırması.
Uygulama Sorunları
Dış kaynaklardan
elde edilen kredilerle kentsel yatırımla
rın gerçekleştirilmesi
yaklaşımında ortaya çıktığı görülen
sorunıların başında kredi veren ülkenin teknolojik
tercihleri ve baskııları gelmektedir. Ankara'nın kentsel pissu
arıtımı için kredi vermek
isteyen iki kuruluştan biri olan Dünya Bankası
stabilizasyon havuzlarının egemen olduğu bir sistemi önerirken
Alman KfW kuruluşu aktif çamur tekniğinin seçilmesi gerektiğini
öne
sürmüştür.
Değerlendirme ve Sonuçlar
Yukarıda özetlenen
yeni politikanın yarar ve maliyetleri akçal, ekonomik ve fiziksel açılardan
ele alınmalıdır. Akçal açıdan elde edilen yarar
finansman sorununun çözümlenmiş olmasııdır.
Ancak, buna karşılık, ödenmesi gereken faizler, geri ödeme
süreci, maliyetin geri dönüşü ilkesinin uygulanması
ve krediye eklenen bazı "ön koşullar" önemli bir
maliyet unsurunu da birlikte getirmektedir. Ekonomik açıdan elde edilen yarar ise
enflasyon nedeniyle gelecekte çok daha fazlaya mal olacak bir yatırımın
daha az maliyetle erçekleştirilebilmesinin olanak kazanmasıdır.
Ancak, ekonomik açıdan dış borçlanma dışındaki
seçeneklerin de irdelenmesi gerekmektedir. "Dış borçlanma
tek yol mudur? İç borçlanma yolu ile sorunun daha ekonomik bir şekilde
çözümlenmesi olanağı var mıdır? Yatırım
karlı mıdır? Maliyetin geri dönüşü nasıl
sağlanacaktır?" gibi sorulara yanıt aranmalııdır.
Fiziksel açıdan elde edilen daha fazla şebeke, daha iyi hizmet
kalitesi, sağlık ve çevresel kalite koşullarının
iyileştirilmesi önemli olumluluklardır. Gözlemlenen en önemli
fiziksel sorun ise teknolojik açıdan dışa bağımlılıktır.
Ortaya çıkan bu
yarar ve maliyetlere karşın uygulanan çözümle kentsel
altyapıların yönetiminde verimlilik ve etkililiğin daha yüksek
bir oranda gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Çok kısa zamanda önemli oranda boru döşenmiş, atıksu
arıtımı tesisi 'yapılabilir'
konuma gelmiş ve inşaat süresi
oldukça kısaltılmıştır. Belki de en önemli
yarar, önlenen pek çok sağlık sorunu nedeniyle, çevre sağlığı ve
genel sağlık alanlarında elde edilmiştir.
Yöntemin en fazla dikkat çekici
yanı ise projenin tamamlanma
süresinin oldukça kısalmış
olmasıdır. Klasik bütçe olanakları ile ancak altmış
yılda bitirilebilecek bir yatırımın yedi-sekiz yıl içinde
bitirilmesi güvence altına alınmıştır. Üstelik
yalnızca kentte yaşamakta olan insanların sorunları çözümlenmemiş
gelecek kuşakların da yararlanacağı olanaklar gerçekleştirilmiştir.
Ankara'nın su ve
kanalizasyona ilişkin sorunlarının incelendiği örnek
olaydan çıkan temel sonuç tatmin edilmesi gereken
hizmet beklentileri karşısında
sahip olunan kaynakların oldukça sınırlı kalmasıdır.
Sorunu özetleyebilecek terim ise "akçal bunalım"dır.
Akçal bunalım yanında yönetim alanında önemli
bunaı
lımların yaşanmakta
olduğu görülmektedir. Geliştirilmesi gereken yönetsel beceriler arasında sorumluluk yönetimi,
yönetim muhasebesi, bilişim sistemleri, başarım yönetimi,
izlenmesi ve değerlendirilmesi, kısa ve orta erimli hedeflerin
belirlenmesi anlamında stratejik planlama, yarar-maliyet çözümlemesi,
nakit akış çözümlemesi, etkili işlevsel örgütleme,
iletişim, işbirliği ve denetim sistemleri, görev
yinelemeleri ve boşluklarının önlenmesi, maliyetin geri dönüşü
ilkesinin yaygınlık kazanması, insangücü yetiştirme
ve planlaması bağlamında insangücü geliştirme çalışmaları
yer almaktadır. Bu sorunlara yeterli çözümler sağlanamadığı
takdirde akçal sorunların etkili bir şekilde çözümlenmesi
fazla bir anlam taşımayacaktır.
Özcesi, kentsel altyapı
hizmetlerinin yönetimi konusunda ortaya çıkan sorunları iki
ana grupta toplayabilmek olanaklı görülmektedir: akçal sınırlılıklar
ve kurumsal kapasite sınırlılıkları.
Ankara örneğinin
irdelenmesi kentsel altyapı hizmetlerinin yönetiminde başarıyı
güvence altına alacak politikaların aşağıdaki
gibi olmasını gerekli kılmaktadır:
Dış kredi alan ülkeler
açısından;
- Kredi ve bağışlar
'akçal bunalım'ın aşılması için en kolay yol
olarak görülmemelidir.
- Dış kredi yoluna
ancak tüm ulusal kaynaklar değerlendirildikten sonra başvurulmalıdır.
- Bu yöntem dış
kaynaklara bağımlı kalmakla sonuçlanmamalıı
dır.
- Bu yöntem ancak uzun
erimli ekonomik çıkarlar açısından uygun bulunduğu
takdirde son çare olarak görülmelidir.
- Alınan kredi teknoloji
ve know-how transferi icin bir aracı olarak kapasite artırımı
ve kurumsal gelişme amacıyla kullanılmalıdır.
Kredi veren ülkeler açısından;
- Kırsal ve tarımsal
projelerden kentlere yönelik teknik yardıma yönelinmelidir.
- Bağışlara
konulan "ön koşullar" en az düzeye indirilmelidir.
- Asıl ağırlık
yerel düzeyde kurumsal gelişmeyi sağlayarak hizmet üretme
kapasitesinin geliştirilmesine verilmelidir.
Ankara'da Metro ve Kitle Taşımacılığı
Ankara'da, (örnek olay
incelemesinin dışında kalan ve incelemeden sonra gerçekleştirilen
Ankaray'ın devreye girmesinden önce)
egemen olan kitle taşımacılığının
temel özelliklerini kentin iki merkezli bir yapıya sahip olması,
ana radyal arterlerden oluşması, merkezlerde artan ulaşım
yoğunluğu, özel ve kamusal taşımacılığın
sistem içinde birlikte yer alması ve motorlu ulaşıma olan
talebin kentteki nüfus artış hızından daha yüksek
bir hızla artması oluşturmaktadır.
Yapılan araştırmalar kentte toplam ulaşım sayısının
1995'de, 1985'e göre, yüzde 210 arttığını ve bu
artışın 2005'de yüzde 302'ye ve 2015'de yüzde 406'ya
ulaşacağını göstermektedir.
Ortaya çıkan ulaşım talebinin
karşılanmasının esas iti
bariyle kitlesel ulaşımın
yer altına kaydırılması ile olabileceği düşünülmektedir.
Bu bağlamda Ankara'da geçmişte de bazı girişimler yapılmıştır.
Metro ile ilgili ilk çalışma 1960'lı yıllarda fransız
Sofretu şirketi tarafından gerçekleştirilmiştir. Proje
dış teknolojiye aşırı bağımlılığı
ve akçal yetersizlikler nedeniyle Bayındırlık Bakanlığı
tarafından reddedilmiştir. İkinci girişim 1970'li yıllarda
yapılmış ve hazırlanan proje oluşturulan bakanlıklararası
kurul tarafından ulaşım master planına dayanmaı
dan hazırlanmış
olması, proje ile kentin nazım imar planı arasını
da çelişkiler
bulunması ve akçal planlamanın gerçekçi bulunmaması
nedenleriyle reddedilmiştir. Üçüncü girişim
1980'li yıllarda yapılmıştır. Bu konuda kendisine görev
verilen belçikalı danışmanlık şirketi yalnızca
bir rapor hazırlamakla yetinmiştir.
Ankara'daki geçmiş
metro girişimlerindeki başarısızlığın
temelinde yatan nedenlerin karar verme makamlarının belirsizliği,
ulaşım master planın yokluğu, metro projeleri ile nazım
imar planı arasındaki tutarsızlıklar ve yetersiz akçal
kaynaklar olduğu anlaşılmaktadır.
1990'lara doğru başlayan
dördüncü girişim, bir anlamda bu eksiklikleri gidermeye çalışarak daha farklı
bir yaklaşımı gerçekleştirmeye çalışmıştır.
Herşeyden önce karar verme yetkisi büyük şehir
belediyesine verilmiş; Kanada hükumetinden sağlanan bağış
ile kent için bir ulaşım ana planı yapılmış
ve kentin nazım planı ile ulaşım ana planı arasında
tutarlılık sağlanmıştır. Son temel unsur olan akçal
sorunun çözümü de yap-işlet-devret modelinde aranmış
ve ilgili firmalardan bu yolda öneriler alınmıştır. Alınan
ilk öneriler bu modelin ilgili firmalar tarafından çekici
bulunmadığı ve bu firmaların Türk hükumetinden
yolcu ve fiyat güvencesi istedikleri anlaşılmıştır.
Yap-işlet-devret modeli
(ki incelemeinin yapıldığı yıllardan sonra gerçekleşemeyeceği
anlaşılmıştır) başlangıçta kentsel
altyapıların yönetimi için incelemeye değer çok
değişik bir model olarak ortaya çıkmıştır.
Bu modelin oldukça ileri bir aşamaya ulaşmasını sağlayan
ana etmenler ise özeksel yönetimin konu ile yakın bir şekilde
ilgilenmesi, Kanada ile Türkiye arasında bu yolda iyi ilişkilerin
kurulmuş olması ve özel girişimin kamu hizmetinde daha
fazla rol oynamak istekliliği göstermesidir.
Özetlemek gerekirse, sistemi başarıya doğru
yönelten ana politika ve yaklaşımın
"özelleştirme" anlayışı olduğu görülmektedir.
Bu yaklaşımın
gerçekleştiğinin varsayılması durumunda elde
edilebilecek yararlar arasında
kentsel altyapılar icin ulusal ve
uluslararası özel
yatırımın devreye girmesi, yabancı sermayenin ülkeye
gelmesi ve kentsel altyapılara yönelmesi,
yeni ve şmiş teknolojinin ülkeye transferi, iyi ve etkili yönetimin
güvence altına alınması, faiz ödemelerinin kolaylaşması, ülkenin saygınlığının
artması ve kentsel altyapıların kamusal bütçe
üzerinde herhangi bir yük
yaratmaksızın gerçekleştirilmesi yer
almaktadır. Bunun yanında
inşaatın kısa sürede bitirilmesi,
gecikmenin önlenmesi,
etkilik ve verimliliğin artması beklenebilecek öteki yararlar
arasında bulunmaktadır.
Yaşanan olumsuzlukların
başında ise sistemin özeksel yönetim
tarafından geliştirilmesi
gelmektedir. Yerel yönetim olayların ıgelişiminde oldukça
edilgen bir konumda kalmıştır. Nitekim, örnek
olay raporunun hazırlanmasından
sonra meydana gelen siyasal
gelişmeler nedeniyle,
iktidar partisinin değişmesi ve yerel yönetim seçimlerini
bir başka partinin kazanması sonucunda tarafların konuya ve
birbirlerine bakışı eskisi kadar sıcak olmamış,
proje daha sonraki yıllarda askıya alınmış ve yerel yönetim
yalnızca kendi olanakları ile sorunu çözme yükümlülüğü
ile başbaşa kalmıştır. Bunun sonucu olarak, Japonya'da
yapılan tahvil satışından elde edilen gelirle Ankaray'ın
(ana ulaşım planında yer almamaktadır) gerçekleştirilmesine
karşın metronun gerçekleştirilmesi henüz tamamlanamamış
ve bu yolda önemli gecikmelerle karşılaşılmıştır.
Yap-işlet-devret yaklaşımı
ile metro sorununun çözümlenmeye çalışıldığı
dönemde karşılaşılan güçlüklerin başında
konu ile ilgili yanların deneyim birikimlerinin yetersizliği
gelmektedir. Belediye yönetiminde önemli bir teknik bilgi eksikliği
gözlenmiştir. Ulusal
düzeyde de benzer bir deneyim eksikliği görülmüştür.
Ulusal hükumet de bu modelin kentsel hizmetler için
nasıl kullanılabileceği
konusunda açık ve net bir tutuma sahip
olamamıştır.
Aynı deneyimsizlik sistemin devreye sokmak üzere
oluşturulan özel
sektör konsorsiyumunda da ortaya çıkmıştır.
Daha sonraki yıllarda başarısızlığa
uğramış olsa bile bu dönemde başarı olasılığının
ortaya çıkmasını sağlayan ana unsurlar aşağıda
belirtilmiştir:
- geçmiş başarısızlıkların
nedenlerinin iyi ve dikkatli bir
şekilde incelenmesi ve çözümlenmesi
- sorunun etkili bir kent yaşamı
için önemli bir engel olarak görülmesi
- özeksel ve yerel yönetimler
arasında, belirli bir süre için dahi olsa, etkili bir işbirliğinin
kurulabilmiş olması
- akçal ve teknik
sorunların giderilmesi için çekici ve yenilikçi politika ve
stratejilerin tasarlanabilmiş olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder