AYNAYI DIŞARIDAN
TUTMAK: ULUSLARARASI SİYASET BİLİMİ ARAŞTIRMALARINDA TÜRKİYE
PROF. DR. FİRUZ DEMİR
YAŞAMIŞ [1]
NİSAN 2023
İSTANBUL
ÖZ
Yüzümüzü ve taşıdığı ifadeyi görmek için aynaya bakarız.
Gerçekleri, durumumuzu ve varsa eksikliklerimizi görmek ve gerekli önlemleri
alabilmemiz için. Aynada gördüklerimiz yeterli değilse başkalarından yardım
isteriz. Bizi nasıl gördüklerini anlatmaları için.
Aynı durum siyasal, toplumsal ve ekonomik olgular için de
geçerlidir. Kendi çabalarımızla yeterli açıklıkta göremediğimiz veya gördüğümüz
halde yeterince algılayamadığımız ve kavrayamadığımız olguları yapılan diğer araştırmalardan
öğrenmek gereksinimi içinde oluruz.
Bu çalışma yukarıda altı çizilmeye çalışılan gereksinime
yanıt verebilme hedefini gütmektedir: küresel bağlamda yapılmış ve Türkiye’yi
de kapsayan uluslararası siyasal araştırmaların ülkemizdeki koşulları nasıl algıladıklarını,
kavramlaştırdıklarını ve değerlendirdiklerini öğrenmek için.
Araştırmanın ikincil hedefi ise hızla gelişmekte olan
karşılaştırmalı siyaset bilimi çalışmalarına ülkemizden bir örnek vermektir.
Yapılmakta olan küresel çaplı araştırmalar, hazırlanan raporlar ve ortaya
konulan endeksler karşılaştırmalı siyaset bilimin gelişmesine önemli katkılar
sunmaktadır.
Araştırma sorusu şudur: Yabancı ülkelerde yapılan küresel
ölçekli araştırmalarda siyasal olguların, kavramların ve kurumların içinde
bulunduğu koşullar ve gelişim çizgisi nedir?
Türkiye bu çizginin hangi noktasındadır?
İkincil verilere dayalı olarak yapılan araştırma siyasal
yönü ağır basan çok sayıda araştırmada yukarıdaki sorulara nasıl yanıtlar verildiğinin
görülmesini ve bunlardan özellikle Türkiye için sonuçlar çıkarılmasını
amaçlamaktadır.
Anahtar kavramlar: karşılaştırmalı siyaset, küresel eşitlik, demokrasi,
hak ve özgürlükler, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, yolsuzluklar, küresel
terör, küresel barış, Türkiye
ABSTRACT
People look
at mirrors to see faces and feelings inherent in the appearances; to understand
the conditions and to take necessary remedies to correct the unwanted ones. If
not satisfied what they see, they ask other people to tell the truth as they
see it.
Same is
true for political, social and economic phenomena. When not able to see with
our own eyes or when not able to comprehend, perceive and conceive them sufficiently,
then a need arises to learn from the outside onlookers on the issues concerned.
The
objective of this research is to serve the same purpose: to learn from the
global and international studies the overall characteristics of the issues
concerned globally with specific reference to Türkiye.
The
secondary objective of the research is to give an example to rapidly developing
comparative political sciences from Türkiye. These global studies are contributing
to a great extent to the development of comparative political sciences.
The
research question is this: What are the conditions and development process of
some important political phenomena, concepts and institutions as seen by the
global studies? And, where Türkiye stands?
The overall
purpose of the research which is based upon the secondary data compiled from
numerous global studies, is to see how these issues are tackled globally with
specific reference to Türkiye and draw relevant conclusions.
Key concepts: comparative politics, global equality,
democracy, rights and freedoms, rule of law, judicial independence, corruption,
global terror, global peace, Türkiye
GİRİŞ
Siyaset biliminin üç ana bölümden oluştuğu belirtilir:
siyasal kuramlar, uluslararası ilişiler ve karşılaştırmalı siyaset. [2]
Bunların içinde en çok önem taşıyanın ise karşılaştırmalı siyaset bilimi olduğu
ileri sürülür. Siyaset biliminin ontolojik yapısına ayrıntılı olarak
bakıldığında ise alt bilim alanlarının oldukça fazla olduğu görülür. Bu
yaklaşımların ortak paydalarının ise biraz önce sayılan üç alan olduğu
görülmektedir.
Kuramsal bağlamda karşılaştırmalı siyaset özellikle son
50-60 yılda önemli gelişmeler elde etmiştir. Bu gelişmede en fazla rol sahibi
olan etmen ise siyasal olguları anlamayı önemli kılabilmek için örnek olay
incelemelerinin sayısının artması ve araştırmalarda istatistiksel yöntemlerin
kullanılma alanının daha çok gelişmesidir. Lijphart ‘Karşılaştırmalı Siyaset ve
Karşılaştırmalı Yöntem’ [3]
başlıklı araştırmasında şunları söylemektedir: “Karşılaştırmalı yöntem deneysel
ve istatistiksel yöntemleri kullanarak benzerlikleri ve farklılıkları
çözümlemek olarak tanımlanır. Karşılaştırmalı yöntemin yaşadığı temel zorluk ise
birkaç deneysel örneğe dayanarak genellemeler yapmak zorunda kalmasıdır. Bu
zorluğun aşılması için dört özel yol vardır: (1) örnek sayısını doğrusal olarak
küresel ölçekte olabildiği kadar artırmak, (2) çözümleme alanını daraltmak, (3)
araştırma konularının (alan, artzamanlılık, ulus içi olgular gibi)
karşılaştırmalı olarak çözümlenmesi üzerinde yoğunlaşmak ve (4) kilit
değişkenler üzerinde odaklanmak.”
Karşılaştırmalı siyaset bilimi özellikle son 20 yılda bu
yolda büyük bir ilerleme elde etmiştir. İlerlemeye temel oluşturan etmen ise
siyaset bilimi ile ilgili küresel ve uluslararası nitelikte çok sayıda endeksin
ve raporun siyaset bilimcilerinin kullanımına sunulmasıdır. Lijphart’ın
söylediği gibi, bu yaklaşımın sonucunda çok önemli somut bilgiler elde edilmiş
ve siyaset kuramları bu veri ve bilgilerden büyük yarar sağlamıştır. Söz konusu
endekslerde hemen hemen tüm Dünya ülkeleri araştırma kapsamına alınmış,
güvenilir ve geçerli bilimsel araştırmalarla ülkeler özelliklerine göre
sıralanmış ve gruplandırılmıştır. Böylelikle sadece ülkelerin karşılaştırması
yapılmamış aynı zamanda ülkelerin görünümleri, temel özellikleri ve dinamikleri
de ortaya çıkartılmıştır.
Bu çalışmanın amacı sayısı 50’yi aşkın olan bu raporlardan
ve endekslerden bazılarını kullanarak Türkiye’nin söz konusu politik endeksler
içinde bulunduğu siyasal konumu, konumunun taşıdığı özellikleri ve özelliklerin
yıllar itibarıyla gelişim çizgisini ortaya koymaktır.
Zira ülkeler çoğu kez ve çeşitli nedenlerle (örneğin bilgi
yetersizliği, araştırma azlığı, milliyetçilik duygusunun ağır basması, algılama
çerçevesinin farklılığı, komplo kuramlarından etkilenmek gibi olgular)
kendilerini yeterince irdeleyememekte, eleştirememekte ve yaşamakta oldukları
ancak tam olarak algılayamadıkları olguların bilincine varamamaktadırlar.
ÖNCELİK VERİLECEK
KONULAR
Küresel bağlamda siyasal gelişmeleri izleyen endekslerin
sayısı 50’ye yaklaşmaktadır. Bu araştırmada üzerinde durulacak öncelikli
siyasal konular aşağıda belirtilmiştir.
ü
Küresel eşitlik/eşitsizlik
ü
Küresel insan hak ve özgürlükleri
ü
Küresel hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı
ü
Küresel yolsuzluk
ü
Küresel terör
ü
Küresel barış: pozitif ve negatif
Küresel eşitlik daha doğrusu eşitsizlik başlığı altında
incelenecek olan endeks 2022 Dünya Eşitsizlik Raporu’dur. [4]
Küresel demokrasi ile ilgili oldukça fazla sayıda endeks
bulunmaktadır:
ü
Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı
Enstitüsü (IDEA) tarafından yayınlanan Demokrasinin Küresel Durumu Raporu. [5]
ü
Cambridge Üniversitesi ‘The Bennett Institute
for Public Policy’e bağlı ‘Demokrasinin
Geleceği Merkezi’ tarafından yayınlanan Küresel Demokrasiden Tatmin (2022) Raporu.
[6]
ü
V-DEM. Varieties of Democracy – Demokrasi
Çeşitlemeleri) Enstitüsü tarafından yayınlanan [7]
‘Otokratikleşmenin Doğası Değişiyor mu? Raporu’.
ü
LATANA tarafından yayınlanan ‘Demokrasi Algılama
Endeksi 2022 (Democracy Perception Index). [8]
ü
The Economist Intelligence Unit tarafından
yayınlanan ‘Demokrasi Endeksi 2022 Raporu’ (Democracy Index 2022). [9]
ü
Bertelsman Vakfı tarafından yayınlanan [10]
‘Değişim Endeksi Raporu 2022: Küresel bulgular’ (Global findings: Transformation
Index, Resilience wearing thin).
Küresel insan hak ve özgürlükleri ile ilgili olarak
incelenen rapor ve endeksler aşağıda belirtilmiştir:
ü
Freedom House Vakfı tarafından yayınlanan
‘Dünyada Özgürlük 2022 Raporu. Otoriter Yönetimin Küresel Yaygınlaşması’. [11]
ü
CATO Enstitüsü ve Fraser Enstitüsü tarafından
yayınlanan ‘İnsan Özgürlüğü Endeksi. Kişisel, Medeni ve Ekonomik Özgürlükler
İçin Bir Küresel Ölçüm Raporu’ 2021. [12]
ü
CATO Enstitüsü ve Fraser Enstitüsü tarafından
yayınlanan ‘İnsan Özgürlüğü Endeksi. Kişisel, Medeni ve Ekonomik Özgürlükler
İçin Bir Küresel Ölçüm Raporu’ 2022. [13]
ü
Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu
(ITUC) tarafından yayınlanan ‘Küresel Haklar Endeksi 2022 Raporu. İşçiler İçin
Dünyanın En Kötü Ülkeleri’. [14]
.
ü
İnsan Hakları Gözlemevi tarafından yayınlanan
‘Dünya Raporu 2023 Raporu 2022’nin Olayları’. [15]
ü
Friedrich Naumann Vakfı tarafından yayınlanan
‘İnsan Hakları Endeksi Avrupa 2019 Raporu’. [16]
ü
Freedom House Vakfı tarafından yayınlanan ‘Nette
Özgürlük. Büyük Teknolojiyi Denetleme Yöntemleri 2022 Raporu. [17]
ü
Friedrich Naumann Özgürlük İçin Vakıf tarafından
yayınlanan ‘Özgürlük Barometresi Avrupa 2019 Raporu. [18]
ü
CATO Enstitüsü ve Fraser Enstitüsü tarafından
yayınlanan Dünya’da Ekonomik Özgürlük 2022 Yıllık Raporu. [19]
ü
The Heritage Foundation tarafından yayınlanan
2022 Ekonomik Özgürlük Endeksi Raporu. [20]
ü
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü 2022 Basın
Özgürlüğü Endeksi.[21]
ü
Walk Free Foundation. Modern Slavery Index 2018.
[22]
Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile
ilgili olarak incelenen rapor ve endeksler aşağıda belirtilmiştir:
ü
Dünya Adalet Projesi (World Justice Project)
tarafından yayınlanan Hukuk Devleti Endeksi 2022 Raporu. [23]
ü
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Yönetici
Görüşleri Araştırması’nın Yargı Bağımsızlığı Araştırması (2020). [24]
ü
Uluslararası Para Fonu. Dünyanın Ekonomik
Görünümü Raporu. 2023. [25]
Küresel yolsuzluk ile ilgili ana kaynak Uluslararası
Saydamlık Örgütü tarafından yıllık olarak yayınlanan Küresel Yolsuzluk Algısı
Raporudur. [26] En son
rapor 31 Ocak 2023 günü yayınlamıştır.
Küresel terör ile ilgili önde gelen rapor Ekonomi ve Barış
Enstitüsü tarafından yayınlanan ‘Küresel Terörizm Endeksi 2022: Terörizmin
Etkisini Ölçmek’ raporudur.
Küresel barış konusunda değerlendirmeye konu olan raporlar
aşağıda belirtilmiştir:
ü
Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayınlanan
Küresel Barış 2022 Raporu ve Endeksi. [27]
ü
Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayınlanan
Pozitif Barış 2022 Raporu ve Endeksi. [28]
KÜRESEL EŞİTSİZLİK VE
TÜRKİYE
‘World Inequality Report 2022’ye göre çağdaş dünyada gelir
dağılımı ve servet eşitsizliği çok büyüktür. 2021 yılında Dünya’da bir yetişkin
ortalama satın alma gücü paritesi olarak (bundan sonra PPP olarak kısaltılacak)
16.700 € yani 23.380 ABD doları kazanmaktadır. Yine 2021’de ortalama bir
yetişkinin serveti 72.900 € ya da 102.600 ABD dolarıdır. Ancak salt bu değerler
ülkeler arasında ve ülke içinde var olan gerçek eşitsizliği
göstermemektedir. Dünyanın en zengin yüzde 10’u küresel gelirin
yüzde 52’sini elde etmektedir. Buna karşılık fakir olan yüzde 50 ise küresel
gelirin sadece yüzde 8.5’ini elde etmektedir. Dünyanın, ilk yüzde 10’unda yer alan bir birey
yılda 87.200 € kazanmaktadır (USD 122,100). Oysa küresel nüfusun yüzde 50’si
içinde yer alan bir ortalama birey ise yılda sadece 2.800 € (yani, 3.920 USD)
kazanmaktadır.
Küresel gelir ve servet eşitsizliği ülkeler ve bölgeler
arasında önemli ölçüde değişiklikler göstermektedir. Eşitliğin en fazla
sağlandığı bölge Avrupa’dır. En eşitsiz bölge ise Orta Doğu ve Kuzey Afrika (bundan
böyle MENA olarak kısaltılacak) bölgesidir. Avrupa'da, en yüksek yüzde 10’luk
nüfusun gelir payı yüzde 36 iken MENA bölgesinde bu değer yüzde 58'e ulaşmaktadır.
Türkiye'de yetişkin nüfusun ortalama milli geliri PPP olarak
27.400 €’dur (85.010 TL). En alttaki yüzde 50 ise PPP olarak 6.500 € (20.260
TL) kazanmaktadır. Kıyaslandığı takdirde en üstteki yüzde 10’luk nüfus
diliminin ortalama 23 kat daha fazla kazandığı görülmektedir. En üstteki 10’luk
nüfus dilimi ulusal gelirin yüzde 54.5’ini alırken en alt nüfustaki yüzde 50
ulusal gelirin ancak yüzde 12’sini almaktadır.
Rapora göre, Türkiye'de son 25 yılda milli servet ikiye
katlanarak PPP olarak 39.100 €’ya (121.160 TL) erişmiştir. Zenginlik açısından bakıldığında
ve karşılaştırılabilir zenginlik düzeyleri incelendiğinde ise Türkiye diğer
ülkelerden daha eşitsiz bir ülke olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de
günümüzde en alttaki yüzde 50 nüfus dilimi toplam ulusal servetin yüzde 4’ünü
elde ederken, ortadaki yüzde 40’lık nüfus dilimi yüzde 29 ve en üstteki yüzde
10’luk nüfus dilimi ise ulusal servetin yüzde 67’sini elde etmektedir. Bu
değerler ülkede çok fazla fakir insan bulunduğu anlamına gelmektedir. En
alttaki yüzde 50 PPP itibarıyla yılda 2.900 € yani 8.910 TL’den daha az gelir
elde etmektedir.
Türkiye'de kadın işgücünün gelirden aldığı pay yüzde 23'ür.
Bu değer MENA bölgesi ülkelerinden daha yüksek iken komşu Yunanistan’dan (yüzde %37) ve Bulgaristan’dan (yüzde 43)
daha düşüktür. 1990 ile 2005 yılları arasındaki duraklamanın ardından
kadınların kazancı 6 puan artış göstermiştir.
Karbon salınımı eşitsizliği açısından soruna bakıldığında
ise Türkiye’nin karbon salınımının yaklaşık 6 tCO2e/kişi olduğu
anlaşılmaktadır. Nüfusun en alttaki yüzde 50’si 3.1 tonun biraz altında karbon
salınımı yaparken, en üst yüzde 10 yedi kat daha fazla karbon (22.6 tCO2e/kişi)
salmaktadır. Yaşam standartlarındaki göreli iyileşme nedeniyle karbon salınımının
Türkiye’de 1990’da kişi başına 1 ton arttığı hesaplanmaktadır.
KÜRESEL DEMOKRASİ VE
TÜRKİYE
IDEA tarafından yayınlanan ‘The Global State of Democracy
2022’ (Küresel Demokrasinin Durumu 2022) başlıklı raporda küresel demokrasinin
giderek artan tehditler altında olduğu belirtilmektedir. Rapora göre, demokratik ülkeler etkili bir
denge geliştirmek için mücadele ederken istikrarsızlık ve endişe içinde bulunan
ülkelerde popülist rejimler zemin kazanmaya devam etmektedir. Son beş yılda, demokratik
ilerleme tüm dünyada durmuştur. Demokratik
açıdan gerileyen 7 ülke vardır. Otoriterliğe doğru ilerleyen ülkelerin sayısı
bunun iki katından fazladır. Rapor, incelenen 173 ülkenin yarısında demokratik
puanlarda düşüş görülmekte olduğunu bildirmektedir. Hatta daha önce 'yerleşik'
olarak kabul edilen demokrasiler, artık göz ardı edilemeyecek güvenlik açıkları
ve zayıflıkları yaşamaktadır. Yaklaşan ekonomik durgunluk gibi zorluklar,
yükselen yaşam maliyetleri ve iklim değişikliğinin artan ciddi etkileri bu
zayıflığın yığınsal etkisini artırmaktadır. İnsanların demokrasinin önemi ve
etkinliği konusundaki inancı bu nedenlerle endişe verici ölçüde azalmaktadır.
Raporda Türkiye’nin Avrupa’daki tek hibrit rejim yani
demokratik unsurlarla birlikte otokratik unsurları da içinde barındıran bir
siyasal rejim olduğu belirtilmektedir.
Dünyanın demokrasi konusunda kritik bir yol ayrımında olduğu
belirtilen raporun sonuç bölümünde demokrasilerin büyük bir baskı altında
olduğu ileri sürülmektedir. Bu olumsuz gelişmeyi dengeleyecek süreçlerin halen var
ve çalışmakta olduğu belirtilen raporda anahtar süreçlerden birinin sosyal
sözleşmeler olduğunun altı çizilmektedir. Raporda gelişen kamusal ihtiyaçlara
ve taleplere karşılık sosyal sözleşme kavramının yeniden şekillendirilmeye
başlandığı belirtilmektedir. Geliştirilen çözümler arasında ise yeni
anayasalar, yurttaş meclisleri, yerel siyasal dernekler ve hükümetle daha fazla
diyaloğu amaçlayan mekanizmalar vardır. Bu bağlamda hükümetlerin, sivil toplum
kuruluşlarının, medyanın, uzmanlık gruplarının, akademisyenlerin oynayacağı roller
olduğu vurgulanmaktadır. Bu çalışmaların hedefinin sosyal yapının yenilenmesine
destek olmak ve yurttaşların yönetime daha fazla katılmasına olanak verecek
düzenlemeler yapmak olduğu belirtilmektedir.
Cambridge Üniversitesi’nin Bennett Kamu Politikası Enstitüsü’ne
bağlı ‘Center for Future of Democracy’ tarafından hazırlanan ‘Küresel
Demokrasiden Memnuniyet 2020’ başlıklı raporda ise şu görüşler yer almaktadır: Demokrasiden
duyulan memnuniyetsizlik zaman içinde artmakta ve özellikle gelişmiş
demokrasilerde tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmaktadır.
Raporda yer alan kritik bulgular ise şunlar:
·
Dünyanın dört bir yanında demokrasi kötü
durumdadır. Kuzey Amerika, Latin Amerika, Avrupa, Afrika, Orta Doğu, Asya ve
Avustralasya gibi ülke ve bölgelerde yaşayanlar demokratik performanstan memnundurlar.
Demokrasiden “memnun olmayan” bireylerin payı ise 1990’lardan sonra yaklaşık
yüzde 10 puan artarak yüzde 47,9'dan yüzde 57,5'e yükselmiştir.
·
Bu oran araştırma dizisinin başladığı 1995
yılından bu yana küresel ölçekteki en yüksek memnuniyetsizlik düzeyidir. 2019
ise demokratik hoşnutsuzluğun en çok yükseldiği yıl olmuştur.
·
Demokratik memnuniyetsizlikteki artış özellikle
2005'ten beri keskinleşmiştir. 2005 yılı genellikle “küresel demokratik
durgunluk”un başlangıç yılı olarak kabul edilir. Bu yılda küresel demokrasiden
memnun olmayanların oranı yüzde 38.7'dir. "Memnun olmayan" insanların
oranı dünya nüfusunun neredeyse beşte biri kadar artmıştır.
·
Dünyanın en kalabalık demokrasilerinin çoğu -Amerika
Birleşik Devletleri, Brezilya, Nijerya ve Meksika- düşüş eğilimine öncülük etmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, demokrasiden memnuniyetsizlik düzeyi bir
nesilde nüfusun üçte birinden fazlası oranında artmıştır.
·
Sonuç olarak, birçok büyük demokrasi, demokratik
memnuniyetsizlik açısından şimdiye kadar kaydedilen en yüksek düzeydedir. Bu
ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Meksika, Birleşik Krallık, Güney
Afrika, Kolombiya ve Avustralya’dır. Japonya, İspanya ve Yunanistan'ı da içeren
geri kalan diğer ülkelerde ise yüksek değerler devam etmektedir.
·
Gelişmiş demokrasilerin vatandaşları da
demokratik memnuniyetsizlikte büyük bir artış yaşamışlardır. 1990'larda Avrupa
vatandaşlarının yaklaşık üçte ikisi, Kuzey Amerika, Kuzeydoğu Asya ve
Avustralasya ülkelerindeki demokrasiden memnundu. Bugün ise çoğunluk kendisini tatminsiz
hissetmektedir.
·
Vatandaşların demokrasiden memnuniyetsizlik
düzeylerinin büyük ölçüde nesnel koşullara ve olaylara -ekonomik şoklar,
yolsuzluk skandalları ve politika krizleri- dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
·
Bu olumsuz olguların ortalama sivil
memnuniyetsizlik düzeyleri üzerinde hemen gözlemlenebilir etkileri vardır.
·
Ancak tablo tamamen olumsuz da değildir. Birçok
küçük ama yüksek gelirli demokrasilerin siyasal kurumları daha fazla yurttaş
güveni sağlama amacı yönünde hareket etmektedir. İçinde, örneğin İsviçre,
Danimarka, Norveç, Hollanda ve Lüksemburg gibi ülkelerin bulunduğu bu grupta
demokratik memnuniyet tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşmaktadır. Bu
ülkeler, dünya demokratik vatandaşlarının sadece yüzde 2'sini içeren ve seçkin
bir milletler grubu olan “memnuniyet adası”nın önemli bir parçasını
oluşturmaktadır.
·
Bölgelere göre yapılan karşılaştırma ise her
şeyden önce Asya'da olmak üzere bir dizi başka parlak noktalar bulunduğunu
gösteriyor. Bu ülkelerde halkın dörtte birinden daha azı siyasal sistemlerinden
hoşnutsuzluk ifade ediyor. Güney Asya, Kuzeydoğu Asya ve hepsinden önemlisi
Güneydoğu Asya'daki demokrasilerde sivil memnuniyet diğer bölgelere göre önemli
ölçüde daha yüksektir.
Raporun sonuç bölümünde gelişmiş ülke vatandaşları arasında
demokrasiden memnuniyetsizliğin arttığının gözlemlendiği belirtilmektedir. Afrika ve Latin Amerika’daki geçiş
demokrasilerinde ise bireylerin üçte birinden yarısına kadar olan bir çoğunluğun
yönetim sistemlerinden memnun olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu memnuniyetsizliğin nedenleri daha
önce 1990'larda batılı liberal demokrasilerde ortaya çıktı. Meşruluğu yenilenen
Soğuk Savaş’ın Latin Amerika’da, Sahra altı Afrika’sında ve Doğu Asya'da hala hüküm
sürdüğüne inanılmaktadır. Bu görüşe
göre, çok partili rekabete dayalı seçimlerin benimsenmesi, altyapı
eksikliklerine ve refah düzeyinin düşük olmasına rağmen, sadece daha fazla sivil katılım ve olumlu etki
sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda yolsuzluk ve devlet kırılganlığı gibi
çeşitli sorunların çözümlenmesine de yardımcı olacaktır.
Bugün, çeyrek asır sonra, Batı’da siyasal meşruluğun ve
demokratik erdemin her derde deva bir kalkınma ilacı olarak taşıdığı değer
tartışılmaya başlanmıştır. Artık, batı dünyasının yerleşik demokrasilerinde, finansal
ve Avro bölgesi krizleri, dış politika başarısızlıkları ve popülizmin yükselişi
gibi olumsuz etmenlere karşı demokratik kurumlar demokratik açıdan dengeli,
ileri görüşlü ve etkili yönetişimler yaratır ve sorunları çözer algısı aşınmıştır.
Bu arada, Latin Amerika, Afrika ve
Asya'da seçimle gelen hükümetler yolsuzluk ve artan suçluluk oranı gibi yaygın
sorunların üstesinden gelmek için mücadele vermek zorunda kalmışlardır. Ancak
geçiş döneminin başında çok beklenen yolsuzlukla mücadele, suç işleme eğilimi
ve devlet kırılganlığı gibi olgularda oldukça erken dönemlerde hayal kırıklıkları
yaşanmaya başlamıştır.
Popülizmin küresel yükselişinin birden çok nedeni olabilir.
ABD başkan adayının hileli ve yozlaşmış Amerikan demokrasisini kınaması veya
Latin Amerika’da kazanan bir başka başkan adayının açıkça askeri yönetim için özlem
dolu ifadeler kullanması batıda zayıflayan meşruluğun belirtileridir.
Aynı zamanda olumlu gelişmeler de vardır. İsviçre, Danimarka,
Norveç ve Lüksemburg gibi ülkeler demokrasilerinden her zaman memnundurlar. Bu
ülkelerin seçim sistemlerinin üstünlüğü, demokratik duyarlılık ve temsil kabiliyeti
konusunda diğer ülkelere önerebilecekleri dersler vardır. Buna ek olarak,
bölgeler arasında önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Demokrasiden memnuniyet
oranı pek çok Asya ülkesinde Batı'nın yerleşik demokrasilerinden daha yüksektir.
Demokrasiden duyulan hoşnutsuzluk, belki de, sadece batılı demokrasilere özgü
bir hoşnutsuzluk da olabilir.
Artan memnuniyetsizlik düzeyleri daha yüksek yurttaşlık
standartlarını yansıtıyor da olabilir. Daha
iyi eğitimli ve bilgili vatandaşların ‘çıtayı yükseltmek’ ile ilgili
beklentileri üzerine kamu görevlilerinin dürüstlüğü bu tür sonuçlara yol açmış
olabilir. Bu mümkündür, fakat olası değildir. Şayet bu görüş doğru olsaydı, bu
ülkelerde daha yüksek kalitede hükümetler beklenirdi. Bu da eleştirel
vatandaşlık kavramıyla elele giderdi. Gerçekte politik olarak en memnun
toplumlar, şeffaf, duyarlı ve yolsuzluktan arınmış olduğu ülkelerdir. Oysa bu
ülkeler, siyasal kararsızlık ve çatışma ile özdeşleşen ülkeler olmuşlardır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya dâhil, Birleşik
Krallık ve Güney Afrika gibi dünyanın en olgun ve gelişmiş ülkelerinde
demokrasiden duyulan memnuniyet düşmekte ise bu durum yurttaşların
beklentilerinin aşırı ve gerçek dışı olmasından değil bu ülkelerdeki kurumların
görevde dürüstlük de dâhil olmak üzere meşrulukları için önemli olan, hukuk
devletine bağlı kalma, kamusal kaygılara yanıt verme, ekonomik ve finansal
güvenliğin sağlanması ve toplumun büyük çoğunluğu için yaşam standartlarını
yükseltmek gibi alanlarda görevlerini yeterince yerine getirmemesidir.
Anlaşılmaktadır ki vatandaşlar siyasal kurumlara ilişkin görüşlerinde
rasyoneldir. Çünkü vatandaşlar gözlemlediklerine tepki olarak gelişmeleri
değerlendirir ve güncelleştirirler. Demokrasiye güven azalıyorsa, o zaman en
olası açıklama, demokratik olarak seçilmiş hükümetlerin Avro bölgesindeki
ekonomik koordinasyon ve yönetim de dâhil olmak üzere çağımızın zorlukları olan
mülteci akımlarının önlenmesi ve küresel iklim değişikliği tehdidine inandırıcı
bir yanıt sağlanması gibi bazı önemli konuları ele almayı başaramamış
olmalarıdır. Demokratik meşruluğu geri getirmenin en iyi yolu sürecin değişmesi
olacaktır.
Küresel demokrasi ile ilgili gelişmeleri sürekli ve düzenli olarak
izleyen V-DEM (Demokrasi Çeşitleri) örgütünün 2022 yılı raporu oldukça ilginç
ve önemli saptamalarla doludur:
·
Ortalama küresel halkın sahip olduğu demokrasi
düzeyi 2021'de 1989 düzeyine indi. Son
30 yılda elde edilen demokratik ilerlemeler hemen hemen yok olmuştur. Diktatörlükler
yükselişe geçmiştir ve diktatörlükle yönetilen toplumlar dünya nüfusunun yüzde
70'ini (5.4 milyar insan) barındırmaktadır. Bu oran 2011’de yüzde 49 idi.
·
Otokratikleşmenin doğasının değişmekte olduğunu
gösteren sinyaller alınmaktadır. Liberal demokrasiler 2012'de 42 ülke ile zirve
yaptıktan sonra şimdi 25 yılın en düşük düzeyine inmiştir. 34 liberal ülkeler dünya
nüfusunun sadece yüzde 13’üne ev sahipliği yapmaktadır. Demokratik gerileme
özellikle Asya Pasifik, Doğu Avrupa ve Orta Asya'nın yanı sıra Latin Amerika ve
Karayipler'in bazı bölgelerinde görülmektedir.
·
Artan kapalı otokrasi sayısındaki artış -dünya
nüfusunun yüzde 26'sına sahip 25 ila 30 ülke- otokratizasyonun değişen doğasına
katkıda bulunmaktadır.
·
Dünya nüfusunun yüzde 44’ünü (3.4 milyar insan)
barındıran seçimli otokrasiler en yaygın rejim olmaya devam etmektedir.
·
Rekor sayıdaki 35 ülkede hükümet politikaları ve
uygulamaları nedeniyle ifade özgürlüğü rekor düzeyde kötüleşme göstermiştir. 10 yıl önceye göre sadece 5 ülkede iyileşme
elde edilmiştir. İfade özgürlüğünün tehdit altında olduğu ülke sayısı 2011’de 5
iken bu sayı 2021’de 35’e çıkmıştır.
·
Toksik kutuplaşmanın [29]
bir işareti olarak, karşıt görüşlere saygı ve buna dayalı olarak siyasal
tartışmanın ilgili yönleri bir demokrasi bileşeni olarak 32’den fazla ülkede
kötüleşmiştir. 2011’de 5 ülkede görülen toksik kutuplaşma içindeki ülke sayısı
2021’de 32’ye yükselmiştir.
·
2021 yılı son 50 yılda rekor sayıda ülkenin
otokratikleşmesiyle özdeşleşmiştir:
Dünya nüfusunun yüzde 36’sına (2.8 milyar insan) ev sahipliği yapan 33 otokratik
ülke vardır.
·
AB kendi otokratikleşme dalgasıyla karşı karşıya
olabilir. Üye ülkelerin yüzde 20'si
otokratikleşmektedir.
·
Son 10 yılda önde gelen ilk 10 ülkenin 7'sinde
demokrasi kırılmıştır.
·
Dünya 1987’den bu yana bu kadar az demokratikleşme
kaydetmemiştir: 2021'de sadece 15 ülkede demokrasi var ve dünya nüfusunun yüzde
3’ünü kapsar durumda.
·
Bölgeler arasında, bir demokratikleşme unsuru
olarak seçimlerde demokratikleşme konusundaki iyileşme demokrasinin en çok
ilerleme gösteren yönü olmuştur.
·
Latin Amerika ve Karayipler'deki ülkeler yürütme
üzerinde yargı denetimini geliştirerek önemli ilerlemeler elde etmişlerdir. Bu
ülkelerdeki liderler 10 yıl öncesine göre daha hesap verebilir konuma
gelmişlerdir.
·
Otokratikleşen 33 ülkenin 22’sinde sivil toplum
üzerindeki baskılar artmış ve 21'inde medya üzerindeki sansür yoğunlaşmıştır.
·
Otokratikleşmenin değişen doğasının bir
göstergesi olarak otokratikleşen 19 ülkedeki liderler karşıt görüşlere ve
muhaliflere saygıyı azaltmıştır.
·
İlk 10’da yer alan demokratik ülkenin 6'sı
2021’de demokrasiden otokrasiye geçiş yapmıştır.
·
Ancak demokratikleşme yanlısı ülkelerin çok azı demokrasi
yönünde gelişmeye devam etmektedir.
·
Otokratikleşen ilk 10 ülkenin 6’sında çoğulculuk
karşıtı partiler otokratikleşmeyi teşvik etmektedir: Brezilya, Macaristan,
Hindistan, Polonya, Sırbistan ve Türkiye.
·
AB’ye üye 27 ülkeden 6’sının otokratikleşmekte
olduğu gözlemlenmektedir. AB’nin komşusu olan 3 ülkede de otokratikleşme
süreçleri işlemektedir.
·
Demokrasi için halk seferberliği düşük düzeylerde
kalmaya devam etmektedir. Bu demokrasi yanlısı seferberlik eksikliği riskleri
otokratizasyonun tartışmasız daha da derinleşmesine izin vermek anlamına
gelmektedir.
·
Yükselen otokrasi yanlısı düzeyler ise otokratik
liderlerin daha cesur adımlar atmasının ve bu adımları meşru gösterme
çabalarının sinyalleridir.
·
2021'deki ‘darbe salgını’ otokratların daha
cesur eylemlerinin giderek daha yaygın hale gelmekte olduğunu göstermektedir.
·
40 ülkede kutuplaşma toksik seviyelere doğru
yükselmektedir.
·
Otokratik hükümetler giderek ulusal ve
uluslararası kamuoyunu kendi görüşleri yanında şekillendirmek için daha fazla
yanlış bilgi [30] kullanmaktadır.
·
2021 yılı 5’i askeri ve 1’i özdarbe (auto coup,
self coup, auto golpe) olan toplam 6
darbe girişimi ile ortalaması 1.2 darbe/yıl olan dünyada 21 inci yüzyıl için
yeni ve keskin bir keskin rekorun kırıldığı yıl olmuştur.
·
Bu darbeler Çad, Gine, Mali ve Myanmar’da dört yeni
kapalı otokrasinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.
·
Otokratikleşmenin değişen doğasına işaret eden
kutuplaşma 40 ülkede toksik seviyelere çıkmıştır.
·
Toksik kutuplaşma seviyeleri seçimlere katkıda
bulunmakta ve çoğulculuk karşıtı liderlerin zaferleri ve otokratik
gündemlerinin güçlenmesi ile sonuçlanmaktadır.
·
Hükümetler giderek daha fazla yanlış bilgi
kullanarak ulusal ve uluslararası görüşleri kendi yanlarında şekillendirmeye
çalışmaktadır.
·
Hükümetlerin yanlış bilgi verme düzeyleri
açısından MENA bölgesi en yüksek ve en çok artış gösteren bölge olmuştur.
Ülkelerin siyasal rejimlerinin liberal demokrasi, seçimli
demokrasi, seçimli otokrasi ve kapalı otokrasi olarak dörde ayıran raporda
Türkiye’nin siyasal rejiminin ‘seçimli otokrasi’ olduğu belirtilmektedir. 179
ülkeyi kapsayan araştırmada İsveç liberal demokrasi endeksinde 1.00 üzerinden
0.88 ve seçimli demokrasi endeksinde 0.91 puanla birinci olurken Türkiye bir
önceki yıla göre kötüleşme göstererek liberal demokrasi endeksinde 0.11 ve
seçimli demokrasi endeksinde 0.28 puanla 147 nci sırada yer almıştır. Türkiye’nin
bir üstündeki sırada Bangladeş ve bir altındaki sırada Gine yer almaktadır.
Latana tarafından yayınlanan ‘Demokrasi Algılama Endeksi
2022’ (Democracy Perception Index) başlıklı raporda küresel demokrasi ile
ilgili olarak varılan genel sonuçlar şöyledir:
ü
İnsanların yüzde 90'ından fazlası ifade
özgürlüğü, adil seçimler ve yasa önünde eşitliğin önemli olduğuna inanmaktadır.
ü
İnsanların yüzde 41'i ülkelerinin yeterince
demokratik olmadığını düşünmektedir.
ü
Ekonomik eşitsizlik demokrasiye yönelik bir
numaralı tehdittir.
ü
Sosyal medya platformları ve bunların demokrasi
üzerindeki etkileri söz konusu olduğunda insanlar olumlu ve olumsuz olarak ikiye
ayrılmaktadır.
ü
Savaş demokrasiye karşı bir numaralı küresel
meydan okumadır.
ü
Ankete katılan 52 ülkeden 31'i Rusya ile
bağların kesilmesinden yanadır.
ü
Ankete katılanların yüzde 46'sı AB, ABD ve
NATO'nun Ukrayna'ya yardım etmek için çok az katkı verdiğini söylemektedir.
ü
Ankete katılan 52 ülkeden 26'sı, Tayvan'ı işgal
etmesi durumunda Çin ile bağların kesilmesinden yanadır.
ü
Ankete katılan 53 ülkeden 51'i AB'ye olumlu
bakıyor.
ü
Çoğu ülke ABD'yi küresel demokrasinin itici gücü
olarak görüyor.
ü
Ankete katılanların yüzde 53'ü özellikle de ABD’de
hala COVID uygulamaları nedeniyle özgürlüklerin sınırlanmakta olmasından endişe
duymaktadır.
Araştırma 2021’den sonra birçok ülkede algılanan demokrasi
açığının önemli ölçüde arttığı sonucuna varmaktadır. Demokrasi açığı en fazla
büyüyen ülkeler ise şunlardır: Fransa, (+11), Türkiye (+10) ve Yunanistan
(+8). Demokrasinin yeteri kadar var
olmadığı duygusu en çok Yunanistan, Türkiye, Fransa, Avusturya ve Hollanda’da
artmıştır.
Küresel demokrasi konusundaki önemli yıllık raporlardan biri
de The Economist dergisi tarafından yayınlanmaktadır. [31]
Demokrasileri ‘tam demokrasi’, ‘kusurlu demokrasi’, ‘hibrit (melez) rejimler’
ve ‘otoriter rejimler’ olarak dört ayrı gruba ayıran the Economist dünya
ülkelerinin yüzde 14.4’ünü ve dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan 24 ülkeyi
tam demokrasi olarak nitelendirmektedir. Kusurlu demokrasi olarak nitelenen 48
ülke ise dünya ülkelerinin yüzde 28.7’sini ve dünya nüfusunun yüzde 37.3’ünü
kapsıyor. Hibrit (melez) rejimlerin sayısı 36 ve dünya ülkelerinin yüzde
21.6’sını ve dünya nüfusunun yüzde 17.9’unu kapsıyor. Otoriter rejimlerin
sayısı ise 59’dur. Bu ülkeler dünya ülkelerinin yüzde 35.3’ünü ve dünya nüfusunun
yüzde 36.9’unu içine almaktadır.
Demokratik sayılan ülkelerin başında Norveç yer alıyor. Norveç’in puanı
10 üzerinde 9.8’dir. Türkiye ise 4.35 puanla hibrit (melez)rejimlerin alt
sıralarında yer alıyor. Türkiye 167 ülke arasında 103 üncü sırada bulunuyor.
Türkiye’nin 2006 yılındaki puanı ise 5.70 olarak belirlenmişti. Türkiye içinde
yer aldığı batı Avrupa ülkeleri grubunda açık ara puan farkıyla sonuncu sırada
bulunuyor.
Raporun Türkiye ile ilgili değerlendirmesi ise şöyledir: “Türkiye,
bölgedeki tek “melez rejim”dir. Bu durum Türkiye’de demokrasinin ciddi şekilde
sınırlanmış olduğunu göstermektedir. Seçimler genellikle özgür ve adil değildir.
Medya sansüre tabidir. Hukukun üstünlüğü (hukuk devleti) ilkesi zayıftır. Yolsuzluk
had safhadadır. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde son 10
yılda demokrasi puanında sert bir düşüş yaşamıştır. Türkiye 2012 yılında 5.76
puanda iken ülkenin ortalama puanı 2022'de 1.41 puan azalarak 4.35'e gerilemiştir.
Bu aşağı doğru gidiş güçlü adam Erdoğan’ın giderek artan otokratik yönetiminden
kaynaklanmaktadır. Türkiye'nin puanı 2022’de
değişmemiştir. Erdoğan 2022’de medya ve muhalefet ile birlikte karşıt siyasal
düşüncede olanlar üzerindeki baskıyı artırmıştır. Tüm kategorilerde çok düşük
puanlara sahip olan Türkiye’nin daha düşük puanlara inmesinin olanaklı olmadığı
anlaşılmaktadır. Artan baskının en iyi göstergesi Ekim 2022'de çıkarılan ve
ülkenin güvenliği ve kamu düzeni hakkında “yanlış bilgi yaymak” suçunu
işleyenlere hapis cezası verilmesini de içeren yeni bir ‘dezenformasyon yasası’nın
çıkarılması olmuştur. Nisan 2022'de Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi Seçim
Yasası’nda değişiklik yaparak kendisine sempatik olan yargıçların seçim
kurullarına girmesine olanak sağlamış ve küçük partilerin parlamentoya girmesi
için ittifak yapmalarını çok zorlaştıran yeni yasal düzenlemeleri yürürlüğe
koymuştur.” [32]
Bertelsmann Vakfı tarafından yayınlanan ‘Değişim Endeksi Raporu 2022: Küresel
bulgular’ (Global findings: Transformation Index, Resilience wearing thin)
gerek küresel ve özelikle de Türkiye demokrasisi konusunda önemli
değerlendirmeler içermektedir. Rapora ekli olan Türkiye Ülke Değerlendirmesi Raporu
43 sayfadır.
Raporun giriş bölümünde küresel deformasyon ile ilgili
olarak şu genel değerIendirme yer alıyor: Önceki yıllarda olduğu gibi, Bertelsmann
Değişim Endeksi 2022 (bundan sonra BTI olarak kısaltılacak), dönüşüm
süreçleriyle ilgili olarak dünya çapında önemli bir gerileme tespit etmiştir.
Demokrasi ve piyasa ekonomisinin yol gösterici ilkeleri yoğun baskı altındadır
ve yozlaşmış seçkinler liberal olmayan popülizm ve otoriter yönetimler
tarafından bu iki temel ilkeye meydan okunmaktadır. Son 20 yıllık araştırma
tarihinde ilk kez olmak üzere otoriter yönetimlerin sayısı demokratik
devletlerin sayısının önüne geçmiştir. Yapılan araştırmada ülkelerin
sosyoekonomik gelişme ve ekonomik gelişme düzeyleri de değerlendirmiştir. Demokrasinin
korunması konusunda yapılan çalışmalarda elde edilen performansın çok düşük
olduğu görülmüştür. Aynı dönemde özellikle yönetişimin uzlaşmayla ilgili
yönleriyle ilgili olarak hükümetlerin performans kalitesi de düşmeye devam
etmiştir.
Özellikle ekonomik ve sosyal alanlarda, pandeminin etkisi
ani ve şiddetli olmuştur. Pek çok ülkede, tecritler, talepte keskin düşüşler ve
tüm ekonomik sektörlerin felç olması hızlı ve önemli ekonomik gerilemeleri
tetiklemiştir. Ayrıca birçok ülkede pandemi zaten zorluklarla karşılaşan ve
büyümenin hız kestiği ekonomiler üzerinde ek bir ekonomik stres yaratmıştır.
Rapor ‘demokrasi erozyonu sürüyor’ yargısını vurguladıktan
sonra özetle şu açıklamaları dile getirmektedir: Devam eden demokrasi erozyonunun
ölçeği birçok ülkede demokrasinin kalitesinin giderek aşınması şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Siyasal özgürlüklerin sürekli olarak kısıtlanması ve hukuk devleti
standartlarının altının oyulması, toplumsal açıdan gerilemeleri temsil etmekte
ve daha iyi sonuçların elde edilmesinin ve yapılacak düzetmelerin önünde büyük
bir engel oluşturmaktadır. Otoriter eğilimlere sahip ancak demokratik olarak
seçilmiş hükümet başkanları kuvvetler ayrılığını kasıtlı olarak zayıflatarak ve
siyasal etkinlikleri kısıtlayarak iktidarda kalabilme şanslarını artırmaya
çalışmaktadırlar. Buna karşılık, muhalefet partileri, azınlıklar ve iktidardaki
rejime karşıt olan sivil toplum grupları yeniden demokratikleşme çabaları için
daha az nefes alma alanı ve daha az kurumsal güvence bulabilmektedirler.
Tamamı Sahra altı Afrika'da bulunan yedi ülke, BTI 2022'de
yeni otokrasiler olarak sınıflandırılmıştır. Bu grup Fildişi Sahili, Gine,
Madagaskar, Mali, Nijerya, Tanzanya ve Zambiya'dan oluşmaktadır. Bu artış ile
birlikte, ilk kez olmak üzere, BTI’da otokratik ülkelerin sayısı
demokrasilerden daha fazla olmuştur. Endekste 67 ülke demokratik olarak
nitelenirken 70 ülke otokratik rejim olarak nitelenmiştir. BTI 2020'de elde
edilen sonucun (74'e 63) tam tersidir.
Artan otokrasi sayısına dikkat çeken rapor Türkiye ile
ilgili bir değerlendirmeyi de içerecek şekilde bu bildirimlerde bulunmaktadır: Dokuz
kusurlu ve altı oldukça kusurlu demokrasi bu alanda belirgin bir gerilemeye
maruz kaldı. Son on yıldaki eğilimler, bazı ülkelerin artık ılımlı otokrasiler
olarak sınıflandırılmaları gerektiğini göstermektedir. Türkiye, BTI 2020'de ilk
kez bir otokrasi olarak sınıflandırılan prototipik bir ılımlı otokrasi olarak değerlendirilmiştir.
Bu gerilemenin son on yılının başında, Türkiye hala olumlu bir demokrasi olarak
övülüyordu. Türkiye İslamcılık ile demokrasinin uyumunun örneklerinden biri
olmuştu ve sürekli olarak kendisini özellikle kuvvetler ayrılığı konusunda
artan hukuk devleti standartlarıyla (diğer İslam ülkelerinden) farklılaştırmıştı.
Ancak, 2013’te başlayan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP liderliğindeki hükümet 2013’den
itibaren duyarlı ve artan bir şekilde karşı tepkiler göstermiştir. Erdoğan'ın
giderek artan ataerkil liderlik tarzına ve ülkenin yavaş yavaş İslamlaşmasına
yönelik sivil toplum eleştirilerine yönelik baskılar giderek daha belirgin
olmuştur. 2016'daki başarısız darbe
girişimi, daha sonra, güçler ayrılığının altını oyan ve siyasal katılım
haklarının önemli bir bölümünü ciddi şekilde kısıtlayan bir başkanlık
cumhuriyetine dönüşümü mevcut iktidarı meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Olağanüstü
hal rejiminin kaldırılmasının ardından geçen iki yılda temel hakları kısıtlayan
ve yönetime olağanüstü yetkiler tanıyan bir dizi kanun hükmünde kararname (KHK)
yürürlüğe konulmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan popülist milliyetçilik vurgusuyla
ülkeyi kutuplaştırmaya ve Kürt azınlığa karşı duyguları alevlendirmeye ve aynı
zamanda laik reform güçlerine karşı çıkmaya başlamıştır. Bunların sonucunda,
son 10 yıllık dönemde, Türkiye’nin siyasal dönüşüm puanı 2.85 puan düşüş
göstermiştir. Bu değer BTI 2022'de ankete katılan diğer tüm ülkelerden daha
fazla bir azalmayı ifade etmektedir.
Buna paralel olarak, son 10 yılda yalnızca demokrasilerin
toplam sayısında önemli bir düşüş değil, aynı zamanda geri kalan demokrasilerin
kararlılığında ve kalitesinde de bir düşüş görülmüştür. Son yıllarda, bu gerçek,
verimli yönetişimi ve demokratik süreçleri uyumsuz veya en azından çatışan
hedefler olarak betimlemeye yönelik söylemsel girişimlerle sık sık
ilişkilendirilmiştir. Bazı kusurlu ve oldukça kusurlu demokrasilerde, siyasal
özgürlükler ve hukuk devleti kazanımları, farklı derecelerde ve değişen yoğunluklarda
olsa da, daha ataerkil bir bürokratik otoriterlik lehine olacak şekilde bir
yana bırakılmıştır. Bu ülkelerde, belirgin bir ideolojik ajandası olmayan
hükümet liderleri ve bazen güçlü halk desteğiyle, kendilerini verimsiz,
yozlaşmış veya engelleyici olarak tanımladıkları mevcut demokratik kurum ve
süreçlere karşı saldırgan bir şekilde konumlandırmışlardır.
Rapora göre, inceleme döneminde çok sayıda otokrasi,
pandemiyi ve sıkı kriz yönetimi ihtiyacını sivil haklar üzerindeki
kısıtlamaları sıkılaştırmak ve rejimlerine yönelik eleştiriyi yasaklamak için
bir bahane olarak kullanmıştır. Koronavirüs çağının gerekliliklerinin bu şekilde
manipülatif olarak araçsallaştırılması -örneğin, gösterilerin ve diğer
eleştirel görüş ifadelerinin bastırılması- ılımlı bir şekilde
gerçekleştirilmiştir. Cezayir, Singapur
ve Türkiye gibi otokrasiler ve Kamboçya gibi katı otokrasiler, Umman ve
Venezuela Çin gibi pekiştirilmiş ve teknolojik olarak gelişmiş otokrasilerde,
bireyler ve hareketleri hakkında artan veri toplama, aynı zamanda dijital
olarak gelişmiş kontrolün sağlanmasına da izin vermiştir.
Raporun ‘verimsizlik ve yolsuzluk’ ile ilgili bölümünde dünyanın
birçok yerinde, mevcut yönetimden memnuniyetsizlik duyulmasının haklı
gerekçeleri olduğu vurgulanmaktadır… BTI
2022'de en iyi grup yalnızca yedi ülkeyi içermektedir: üç Baltık devleti
Estonya, Letonya ve Litvanya; Şili, Kosta Rika ve Uruguay'ın üç Latin Amerika
demokrasisi ve Tayvan. Bu ülkelerde elde edilen olağanüstü yönetişim
performansı hükümet değişikliklerinden sonra ve kriz durumlarında sürekli
olarak iyileşmiş ve son on yılda çok iyi yönetişim kategorisine girmiştir. Uzun
süredir iyi yönetişim sergilediği şeklinde nitelenen Kosta Rika da, Cumhurbaşkanı Carlos Alvarado hükümetinin
önemli ve sürdürülebilir maliye politikası reformları sayesinde ilk kez en üst
kategoriye girdi.
Rapora göre, son yıllarda sosyoekonomik bozulmalar, çeşitli
şekillerde kutuplaşmalara ve artan çatışma yoğunluğuna katkıda bulunarak sosyal
uyumun zayıflamasına yol açmıştır. Birincisi, BTI 2022 tarafından analiz edilen
ülkelerin çoğunda sosyal dışlanma ve geniş bir ekonomik beklenti eksikliği
sosyal manzaranın kalıcı özellikleri haline gelmiş ve siyasal ve ekonomik
elitlerin bir barış yaratmak için inandırıcı bir çaba sarf ettiklerine dair
hiçbir işaret ortaya çıkmamıştır. İkincisi, hızla artan eşitsizlik düzeylerine
rağmen birçok ülke son 10 yılda yoksulluk düzeyini azaltmayı başarmışlardır. Ancak,
yoksulluğu azaltan bu kazanımlar artık pandeminin etkilerinin doğrudan bir
sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Üçüncüsü, bu
olumsuz ekonomik dinamik, nüfusun önemli bir bölümünün kayıt dışı sektöre düşmesi,
alt kesimlerde zaten kararsızlık içinde olan bir dayanağın kaybedilmesi ve orta
sınıfın mutlak yoksulluğa gerilemesi şeklinde yeniden sosyal gerileme riskiyle
karşı karşıya olduğu anlamına gelmektedir.
Rapora göre, 28 ülkede, hükümetlerin çatışmaları yatıştırma ve
arabuluculuk çalışmalarını azaltma eğilimi içine girdiği görülmektedir. Bu
yaklaşım sivil toplumu siyasal görüşmelerin ve karar verme süreçlerinin dışında
bırakmıştır. Son iki yılda bu en belirgin olarak hükümetin sosyal ortakları
içeren koordinasyon süreçlerini baltaladığı ve sivil toplum kuruluşlarına
uluslararası desteği resmi incelemeye tabi tuttuğu durumlarda özellikle Polonya'da
görülmüştür. Ancak, sivil toplum katılımının keskin şekilde düştüğü başka
ülkeler de vardır: Brezilya, El Salvador, Hindistan ve Sri Lanka.
Raporun Türkiye özel bölümünde ise ülkenin demokrasi
puanının 10.0 üzerinden 5.54 olduğu ve inceleme kapsamındaki 137 ülke arasında
63 üncü sırada yer aldığı belirtilmektedir.
Türkiye’nin yönetim endeksindeki puanı ise 10.0 üzerinden 3.98 ve sırası
ise 97 olarak işaretlenmektedir. Türkiye’nin ekonomik dönüşüm puanı 6.11 ve
sırası ise 40’dır. Siyasal dönüşüm puanı ise 4.80 ve sırası 74’dür.
Şekil 1
Türkiye ve Demokrasi
Kaynak: BTI Türkiye Ülke Raporu 2022.
Bartelsmann uzmanlarının demokrasi araştırması için
geliştirdikleri model dört sistemik üst ve 16 alt sistemik bileşenden
oluşmaktadır. Üst bileşenler mevcut statü, ekonomik dönüşüm, yönetişim ve
siyasal dönüşüm bileşenleridir. Alt sistemik bileşenler ve Türkiye’nin aldığı
puanlar şöyledir: Sosyoekonomik düzey (5.0), piyasanın örgütlenmesi (7.8),
parasal ve finansal kararlılık (6.0), özel mülkiyet (7.0), refah rejimi (6.5),
ekonomik performans (6.0), sürdürülebilirlik (4.5), yönetebilirlik (4.7),
kaynak verimliliği (5.0), uyum yaratma (3.0), uluslararası işbirliği (5.3),
devlet olabilme (6.8), siyasal katılım (5.8), hukuk devleti (3.5), demokratik
kurumların kararlılığı (3.0) ve siyasal ve toplumsal bütünleşme (5.0).
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün yönetici özetinde şu
değerlendirmeler yer almaktadır: 2023 yılında 100. kuruluş yıldönümünü
kutlamanın eşiğinde olan Türkiye Cumhuriyeti üç büyük cephede sorunlarla karşı
karşıyadır: otoriterliğin pekiştirilmesi, ekonomik kırılganlık ve giderek artan
çelişkili dış politika… İnceleme dönemi içinde Türkiye’nin iç ve dış politikasında
derin değişiklikler görülmüştür. İç siyasette, otoriter eğilimler ‘Yeni Türkiye’
kavramı adı altında pekişmiştir. Temmuz 2018'de darbe sonrası olağanüstü halin
kaldırılması, kısıtlayıcı çeşitli yasal hükümler temel haklar ve yürütmeye
tanınan olağanüstü yetkiler veren kanunlarla bütünleştirildi. Hukuk devleti daha
da kötüleşti. Değiştirilen anayasanın uygulanması ve Cumhurbaşkanlığı
sisteminin yaygınlaşması ve başkanlık sisteminin demokratik sistemin temel
yönlerini büyük ölçüde baltalamıştır… Eski üst düzey Adalet ve Kalkınma Partisi
siyasetçileri olan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu liderliğinde DEVA Partisi’nin
ve Gelecek Partisi'nin kurulması iktidar partisi içinde artan
memnuniyetsizliğin açık bir işaretidir. Fren ve denge sisteminin yokluğunda seçimler
yürütmeden hesap sormanın tek yoludur. Ancak, adil ve yarışmacı seçimlerin varlığı
giderek daha fazla sorgulanmaktadır. Adil olmayan bir oyun alanına rağmen 31
Mart 2019'daki yerel seçimlerde ve Haziran 2019'da yenilenen İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı seçiminde muhalefet adayları önemli belediyeleri kazanmıştır…
Türkiye'de milliyetçilik yükseliştedir. Bu milliyetçi söylem, yalnızca iktidarda
olan Cumhur İttifakı’nın iki partisi AKP ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)
tarafından değil aynı zamanda muhalefet partileri tarafından da
kullanılmaktadır. Türkiye’nin kutuplaşarak iki karşıt kampa dönüşmesi hız
kesmeden devam etmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan, demokrasiyi çoğunluk
olarak anlayan bir anlayışla, kapsayıcı olmayan bir yönetişim çizgisi izlemektedir.
İktidar koalisyonu tarafından ülkenin İslamlaştırılması devam etmektedir.
Erdoğan'ın İstanbul'daki Ayasofya'yı camiye çevirme kararı ve Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın giderek artan nüfuzu Türkiye siyasetindeki bu eğilimi doğrulamaktadır…
Bu iç eğilimler, Türkiye'nin dış politikasını da etkilemiştir. Birincisi,
Türkiye doğu Akdeniz sondaj etkinliklerinde ve daha sonra kuzey Suriye ve
Libya'daki askeri operasyonlarda görüldüğü üzere bölgede tek taraflı hareket
etme eğilimindedir. İkincisi, ortaklarına hiç aldırış etmeden başlatılan bu
girişimler Türkiye ile NATO ve Avrupa Birliği'ndeki (bundan sonra AB olarak
kısaltılacak) müttefikleri arasındaki gerilimi artırmıştır. İkincisi, Türkiye çıkarlarını
ilerletmek ve yürütme gücünü pekiştirmek için politika dengeleme stratejisi dikkate
almadan daha iddialı bir dış politika izlemeye başlamıştır. Esnek kısa vadeli
çıkarlar ve yararcılık anlayışı tarafından yönlendirilen ittifaklar ülkeyi
uluslararası ilişkilerde öngörülemez ve güvenilemez aktör durumuna getirmiştir.
Üçüncüsü, Türkiye uluslararası sorunları çözmek için diplomasi yerine güç
kullanmayı giderek daha fazla tercih etmektedir. Dördüncüsü, Başkanlık Sarayı’nın dış politikada
karar vermeyi tekeline alması dış politika kararlarının oluşturulmasında daha
az kurumsallaşma olgusunu ortaya çıkarmıştır. Bu sadece iç ve dış politika arasındaki
sınırları bulanıklaştırmamıştır; aynı zamanda, Türk dış politikasını uyumsuz ve
tutarsız hale getirmiştir… Koronavirüs pandemisi, Türkiye ekonomisindeki yapısal
sorunları ve dengesizlikleri ağırlaştırmıştır. Hükümetin salgına ilk tepkisi
uygun olsa da pandeminin ekonomik etkisini hafifletmek için alınan önlemler ve
devam eden kurumsal zayıflıklar olumlu önlemlerin etkisini kısıtlamıştır. Hukuk
devletinin erozyona uğraması ve ekonomi yönetiminin bağımsızlığın olmaması
Türkiye ekonomisini olumsuz etkilemeye devam etmektedir.
KÜRESEL İNSAN HAKLARI
VE ÖZGÜRLÜKLERİ
ABD merkezli Freedom House uzun yıllardan bu yana tüm dünyada
hak ve özgürlüklerin içinde bulunduğu koşulları izlemektedir. Freedom House ‘Otoriter
Yönetimlerin Küresel Çapta Yaygınlaşması’ başlığını taşıyan 2022 yılı raporunda
kapsamlı çözümlemelere yer vermektedir.
Rapora göre küresel özgürlük korkunç bir tehditle karşı
karşıyadır. Liberal demokrasinin düşmanlarının saldırılarını hızlandırdıklarını
söyleyen rapor bu duruma otoriter rejimlerin yol açtığını iler sürmektedir. Bu
yönetimler hukuk normlarını seçimlerde kullanılamaz duruma getirmekte etkili
olmuşlardır. Köklü demokrasiye sahip ülkelerde dahi iç güçler sistemdeki kimi
aksaklıkları kullanarak nefret duygularını, şiddeti ve dizginlenmemiş gücü
artırarak ulusal politikaları rayından çıkarmışlardır. Demokrasi ile otoriteryenizm arasındaki
boşlukta gidip gelen bu ülkeler giderek daha çok ikincisine doğru eğilim
göstermektedirler. Küresel düzen ciddi bir noktaya doğru evrilmektedir ve şayet
demokrasi savunucuları tüm insanlar için özgürlüğü garanti etmeye yardımcı
olmak için birlikte çalışmazlarsa otoriter model geçerli olacaktır.
Rapor bu konuda önemli bir yargıya varmaktadır: Demokrasiye
yönelik mevcut tehdit, küresel özgürlüklerde 16 yıldır aralıksız süren
gerilemenin ürünüdür. Geçen yıl toplamda 60 ülkede düşüş yaşanırken sadece 25 ülkede
iyileşme görülmüştür. Bugün itibariyle dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 38'i özgür
olmayan ülkelerde yaşamaktadır. Bu oran 1977’den bu yana görülen en yüksek
orandır. Artık dünya nüfusunun sadece yaklaşık yüzde 20'si özgür ülkelerde yaşamaktadır.
Rapor, otokratların bu bağlamda son 15 yılda kendileri için
hem çevre edinmeleri ve hem de kendi siyasal ve ekonomik güçleri tarafından desteklenmiş
olarak ve yanı sıra demokrasilerden gelen baskının azalması yolunda daha
elverişli bir uluslararası ortam yarattıklarını belirtmektedir. Rapora göre kurulmaya çalışılan alternatif
düzen birleştirici bir ideolojiye veya liderler arasında kişisel yakınlığa dayanmamaktadır.
Bu düzen toplumun çıkarlarını en üst düzeye yükseltmek veya insanların kendi
yaşamlarını geliştirmeleri için tasarlanmamıştır. Bunun yerine, otokratların istismarlarına
ilişkin kontrolleri en aza indirgemek ve ele geçirdikleri iktidar üzerindeki denetimlerini
sürdürmek için sahip oldukları ortak çıkarlarına dayanmak amacını gütmektedir.
Seçimler, kritik derecede kusurlu olsa bile, uzun süredir
otoriter liderler için hem ülke içinde ve hem de yurtdışında bir meşruluk
örtüsü haline gelmiştir. Uluslararası normlar otokrasi yönünde içerik
değiştirdikçe demokrasi tiyatrosundaki bu çalışmalar giderek daha dikkat çekici
bir konuma evrilmiştir.
Rapora göre demokrasi karşıtı davranışlara karşı
uluslararası caydırıcı unsurların güç kaybettiğinin bir başka işareti de
darbelerin 2021'de önceki 10 yıla göre daha yaygın konuma gelmesidir.
Rapora göre demokratik olmayan liderler ve destekçileri
demokratik ortamlarda demokrasiyi yeniden şekillendirmek için çalışmaktadırlar.
Bu bağlamda seçmenler üzerinde oyunlar oynayarak siyasal sistemleri manipüle
etmekte, yurttaşlar üzerinde yaşam tarzlarının değişilebileceği korkusunu
vurgulamakta ve seleflerinin geçmişteki başarısızlıklarının altını
çizmektedirler. Bu liderler iktidara geldiklerinde iktidarlarının süresini
uzatmak için yasal sorumluluklarını da göz ardı ederek ve toplumun diğer
çıkarlarını bir yana bırakarak kendi partizan tabanlarına hizmet etmek için
çalışmaktadırlar. Bu yolda ilerledikçe, demokrasinin önde gelen ilkeleri olan
çoğulculuk, eşitlik ve hesap verebilirliğin yanı sıra temel yönetim işlevleri ve
kamu hizmetleri giderek zarar görmekte ve yurttaşların hakları ve refahı
tehlikeye atılmaktadır.
Freedom House’ın 2022 yılı raporunda ülkeler ‘özgür’, ‘kısmen
özgür’ ve ‘özgür olmayan’ ülkeler olarak üç gruba ayrılmaktadır. Türkiye ‘özgür
olmayan’ ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’nin puanı 100 üzerinden
32’dir. Türkiye’nin siyasal haklar puanı 16, temel hak ve özgürlükler puanı 32,
internet özgürlüğü puanı ise 32’dir.
Raporun Türkiye ile ilgili
değerlendirmesi şöyledir: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Adalet ve
Kalkınma Partisi (bundan sonra AKP olarak kısaltılacak) 2002'den bu yana
Türkiye'yi yönetmektedir. Başlangıçta bazı liberalleştirici reformları kabul
ettikten sonra, AKP hükümeti siyasal haklar ve sivil özgürlüklere giderek daha
fazla uzak kalmaya başladı ve 2016'dan beri eleştirmenlere ve muhaliflere
yönelik geniş kapsamlı bir baskı uyguladı. 2017'deki anayasal değişiklikler, siyasal
gücü Cumhurbaşkanının elinde toplayarak fren ve denge sistemini ortadan kaldırdı.
Erdoğan Türk siyasetine hâkim olmaya devam ederken, derinleşen bir ekonomik
kriz ve siyasal gücü daha da pekiştirme arzusu hükümete muhalefeti bastırmak ve
kamusal söylemi sınırlamak için cesaret verici fırsatlar yarattı… 2011 Ocak
ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasal bir müttefikini Türkiye'nin en üst düzey üniversitelerinden
olan Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atadı ve bu atamaya karşı çıkan öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından aylarca
süren protestolar polis tarafından çoğu kez şiddet kullanılarak dağıtıldı.
Erdoğan rektörü Temmuz ayında görevden aldı, ancak sonraki ay onun yerine
farklı bir siyasal müttefik getirdi… Haziran ayında Anayasa Mahkemesi, ülkenin
en büyük ikinci muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi'nin (bundan
sonra HDP olarak kısaltılacak) kapatılmasına yönelik bir davayı kabul etti. HDP’ye
yöneltilen suçlamalar bu partiyi terörle bağlantılı olmak ve Türkiye'nin toprak
birliğini tehdit etmek konularında odaklanmıştır. Bu arada yıl içinde tutuklanan
HDP yetkilileri 2016'dan bu yana gözaltına alınan binlerce partiliye eklendi...
Mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi cinsiyete dayalı şiddetle
mücadeleye yönelik uluslararası bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi'nden tek
taraflı olarak çekmesi sözleşmeyi savunan yerel ve uluslararası gruplarda ve yabancı
hükümetlerde öfkeye yol açtı. Türkiye'nin muhalefet partileri ve halkın büyük
bir kısmı bu girişime karşı çıktı. Sivil toplum grupları bunu anayasaya aykırı
bularak itiraz etmeye çalıştı… Türkiye'nin en önde gelen siyasal tutuklusu
Osman Kavala'nın yargılanma hakkı yıllar boyunca reddedilmeye devam etti. Ocak
ayında, bir temyiz mahkemesi, görünüşte, bazı deliller dosyadan çıkarıldığı gerekçesiyle
2020’de verilen beraat kararını iptal etti. Yetkililer, darbe girişimine yardım
etme ve terörü destekleme iddiasıyla yeni geliştirilen suçlamalarla Kavala’yı
Şubat ayında yeniden tutukladılar. 2021 sonu itibarıyla Kavala, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin (bundan sonra AİHM olarak kısaltılacak) 2019'da verdiği derhal
serbest bırakılmasına ilişkin kararına rağmen tutuklu kaldı.
Araştırmanın yöntembiliminde
yer alan ölçütlere göre Türkiye’nin aldığı puanlar şu şekildedir: yürütme
organının seçimlerinin özgür ve adil olması 2/4, yasama oranı seçimlerinin
özgür ve adil olması 2/4, seçimlerin tarafsız şekilde yönetilmesi 1/4, siyasal
parti kurma ve seçimlere katılma hakkı 2/4, muhalefetin iktidara gelebilmesi
olanağı 2/4, dış güçlerin seçime müdahale olanağı 3/4, nüfusun alt
segmentlerinin tam siyasal özgürlüğe sahip olması 1/4, yürütmenin başının ve
seçilmiş yasama organı üyelerinin hükümet politikalarını belirleme gücü 2/4,
yolsuzluklara karşı alınan önlemlerin etkili olması 1/4, hükümetin saydamlığı
ve açıklığı 0/4, medyanın özgür ve bağımsız olması 1/4, inanç özgürlüğü 2/4,
ifade özgürlüğü 1/4, dernek kurma özgürlüğü 1/4, sivil toplum örgütlerinin ve
özellikle insan haklarıyla ilgili olanların özgürlüğü 1/4, işçi sendikası kurma
özgürlüğü 1/4, yargı bağımsızlığı 1/4, usul hukuku hükümlerinin uygulanması
0/4, savaşa katılmama [33]
özgürlüğü 1/4, yasa önünde eşitlik 1/4, seyahat özgürlüğü 1/4, mülkiyet hakkı
1/4, eş seçme ve ev içi şiddetten masun olma hakkı 2/4 ve işyerinde ekonomik
istismardan uzak olma hakkı 1/4.
Freedom House’ın Türkiye’nin
“özgür olmayan” ülkeler sınıfında değerlendirildiği 2023 yılı raporunda [34]ise
özetle şu ifadeler yer almaktadır: Türkiye'de, başarısız 2016 darbe girişimi
siyasi haklar ve özgürlükler üzerine uzun süreli bir gölge düşürmüştür.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) darbe
girişimi olayını kilit demokratik fren ve denge unsurlarının
etkisizleştirilmesini ve siyasi rakiplerin ortadan kaldırılmasını haklı
çıkarmak için kullandı. Bu süreç 2023'ün ilk yarısında yapılacak olan önemli
başkanlık seçimine hazırlanan Türkiye'de 2022 yılında da devam etti. Hükümet
seçim öncesinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazları çözecek olan yargıçların
seçilme sistemini değiştiren yeni bir yasa ile muhalefet kampanyalarını ve
bağımsız medyayı daha fazla bastırmak amacıyla "dezenformasyon"
yasasını yürürlüğe koydu.
Freedom House’ın 2023 yılı raporu
hak ve özgürlükler konusunda dünyada son 10 yılda en fazla gerileyen 5 ülke
arasına Türkiye’yi de (-29) dâhil etmektedir. Diğer 4 ülke ise şunlardır:
Tanzanya (-30), Güney Sudan (-30), Nikaragua (-32) ve Libya (-33).
CATO Enstitüsü ile Fraser Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘İnsan
Özgürlüğü Endeksi 2021: Kişisel, Sivil ve Ekonomik Özgürlüğün Küresel Endeksi’ (The
Human Freedom Index 2021: A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic
Freedom) raporu küresel insan hakları ve özgürlükleri konusunda incelenmesi
gereken bir başka önemli rapordur. Raporda küresel koşullar yanında belirgin
bazı ülkeler için hazırlanmış özel değerlendirme bölümleri de yer almaktadır.
“İnsan Özgürlüğü Endeksi” (bundan sonra HFI olarak
kısaltılacak) geniş bir yelpaze sunmaktadır. HFI insanlar üzerinde zorlayıcı
kısıtlamalar olmaması olarak anlaşılan insan özgürlüğünü ölçen önemli bir
endekstir. Yedinci yılını dolduran bu araştırmada, 82 farklı gösterge kullanılır.
Bu göstergelerin kapsadığı alanlar şunlardır: Hukuk devleti, güvenlik ve
emniyet hakkı, hareket ve seyahat özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, dernek
kurma özgürlüğü, toplanma ve sivil toplum kuruluşları kurma özgürlüğü, ifade ve bilgi edinme özgürlüğü, toplumsal ilişki
kurma [35]
özgürlüğü, devletin büyüklüğü, hukuk sistemi ve mülkiyet haklarının korunması,
sağlam para, uluslararası ticaret yapma özgürlüğü ve yasal düzenlemelerin
yansızlığı ve etkililiği.
HFI şimdiye kadar geliştirilmiş en kapsamlı özgürlük
endeksidir. Küresel açıdan anlamlı bir sonuç elde etmek için Dünya nüfusunun
yüzde 98.1’ini kapsayan bir endekstir. HFI en son yeterli verinin mevcut olduğu
yıl olan 2019 yılı araştırmasında 165 ülkeyi kapsamına almıştır. Bu endeks, yeterince
sağlam bir endeksin mevcut olduğu en erken yıl olan 2008'den itibaren ülkeleri
ve bölgeleri sıralamaya ve gruplandırmaya tabi tutmaktadır. HFI endeksinde 10 puan
en fazla özgürlüğü temsil etmektedir ve 0'dan 10'a kadar değişen bir ölçekte,
2019 yılı için 165 bölgede HFI ortalama olarak 7.12 olarak ölçülmüştür. İlk
10'da yer alan ülkeler sırasıyla İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, Estonya,
İrlanda, Kanada ve Finlandiya, Avustralya, İsveç ve Lüksemburg olmuştur. Diğer
bazı ülkelerin sıralamadaki yerleri şöyledir: Birleşik Krallık (14), Almanya, Japonya ve
Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan (19), Şili (28), Hong Kong (30), Güney Kore
(31), Fransa (34), Arjantin (74), Güney Afrika (77), Brezilya (78), Meksika
(93), Hindistan (119), Nijerya (123), Rusya (126), Türkiye (139), Çin (150), Suudi Arabistan (155), İran (160),
Venezuela (164) ve Suriye (165).
10 ülke içerisinde en yüksek puana sahip bölgeler Kuzey
Amerika (Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri), Batı Avrupa ve Okyanusya’dır.
En düşük düzeyler ise MENA, Sahra altı Afrika ve Güney Asya bölgelerinde
görülmüştür. Endekste beş parametre tarafından ölçümlenen kadınlara özgü
özgürlüklerde ise en güçlü olan bölgeler Amerika, Batı Avrupa ve Doğu Asya
olarak ortaya çıkmıştır. Kadın haklarının en az korunduğu bölgeler ise MENA,
Afrika, Güney Asya ve Sahra altı Afrika bölgeleridir.
İlk yüzde 25’de yer alan ülkelerde kişi başına yıllık gelir
ortalama olarak oldukça yüksektir: 48.748 dolar. En düşük yüzde 25’in ortalama
geliri kişi başına 11.259 dolardır. HFI ayrıca insan özgürlüğü ile demokrasi
arasında güçlü bir ilişki olduğunu saptamıştır.
Raporda ilk 10’da yer alan ülkeler ve kişisel özgürlük
puanları şu şekilde sıralanmaktadır: İsviçre (9.56/10.0), Yeni Zelanda (9.33),
Danimarka (9.56), Estonya (9.48), İrlanda (9.40), Finlandiya (9.42), Kanada
(9.40), Avustralya (9.30), İsveç (9.63) ve Lüksemburg (9.48). Bu ülkelerin
ekonomik özgürlükler ve insan özgürlükler alanındaki puanları da oldukça
yüksektir.
En alttaki 10 sırada yer alan ülkeler ve kişisel özgürlük
puanları ise şöyledir: Suudi Arabistan
(3.89), Libya (5.17), Irak (4.49), Burundi (4.47), Somali (3.68), İran (4.14),
Mısır (3.63), Sudan (4.74), Yemen (3.11), Venezuela (4.90) ve Suriye (2.60).
Türkiye bu endeksin insan hakları bölümünde 165 ülke
arasında 139 uncu sırada yer almaktadır. İnsan hakları konusunda Türkiye’nin
puanı 5.79’dur. Türkiye’nin kişisel özgürlük puanı 5.25 (164 ülke arasında 48
inci) ve ekonomik özgürlük endeksi 6.54 (165 ülke arasında 114 üncü) olarak
ölçülmüştür. Sıralamada Türkiye’nin hemen yakınında yer alan dört ülke ise
Cibuti, Gine, Esvatini ve Myanmar’dır.
Aşağıdaki grafikler Türkiye’nin 2009-2019 yılları arasındaki
durumunu özetlemektedir.
Şekil 2
Türkiye’de İnsan
Özgürlüğü: Puan ve Sıra
Kaynak: The Human Freedom Index. 2021. Türkiye Ülke Profili.
İnsan Hakları Gözlemevi insan hakları konusunda küresel
ölçekte çalışmalar yapan küresel düşünme tanklarından biridir. Her yıl
yayınladığı raporda insan haklarının dünya üzerinde uygulanma koşullarını
irdeleyen örgüt yayınladığı 2022 yılı raporunda da önemli konuları ele
almaktadır. İnsan Hakları Gözlemevi’nin Türkiye bölümünde yer alan konular
aşağıda özetlenmiştir: 2023'ün ilk yarısında yapılacak milletvekilliği ve
cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
otoriter hükümeti medya ve yargı üzerinden eleştirmen ve siyasal muhalif olarak
algıladığı kişileri düzenli olarak hedef aldı ve bu kişiler üzerinde güçlü bir kontrol
uyguladı. Derinleşen ekonomik kriz resmi yıllık enflasyonun Ekim ayında yüzde
85'e yükselmesine neden oldu. Ekim ayında, ‘yanlış bilgilerin’ yayılmasını suç
sayan ve sosyal medya şirketleri ve çevrimiçi haber siteleri üzerindeki
denetimi sıkılaştıran hükümet destekli bir yasa yetkililere bağımsız
gazeteciliği sansürlemek ve bilgi edinme hakkını kısıtlamak için yetkililere
daha fazla yetki veren bir yasa yürürlüğe girdi.
İfade, Örgütlenme ve
Toplanma Özgürlüğü
Yazılı basın ve özel televizyon kanalları çoğunlukla
haberlerinin içeriğine de yansıyan hükümet ile yakın bağlantıları olan
şirketlere aittir. Türkiye'deki bağımsız medya, yetkililerin düzenli olarak
eleştirel içeriğin kaldırılmasını emrettiği ve gazetecileri Türkiye'nin Terörle
Mücadele Yasası kapsamında en ağır şekilde kovuşturduğu çevrimiçi platformlar
aracılığıyla etkinlik göstermektedir. Bu raporun yazıldığı tarihte, en az 65
gazeteci ve medya çalışanı gazetecilik çalışmaları veya bunlarla ilişkileri nedeniyle
terör suçları kapsamında tutuklanmıştı ya da cezalarını tamamlamak üzere
cezaevindeydi. Haziran ayında Diyarbakır'da 16 Kürt gazeteci ve çeşitli Kürt
medya platformlarının yöneticileri ‘terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla
tutuklandı. Hükümet, çevrimiçi haber akışı ve dijital akış platformları yapan
medya şirketlerinin hükümet politikalarıyla uyumlu yayınlarını izleme kurumu
olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'ndan (bundan sonra RTÜK olarak kısaltılacak)
lisans almalarını zorunlu kılmak için Ağustos 2019 düzenlemesini yürürlüğe
koydu. RTÜK, düzenli olarak, hükümeti eleştirdikleri gerekçesi ile bu kuruluşlara
para cezaları verilmesi ve birkaç
televizyon kanalına da geçici olarak yayın durdurulması kararları vererek keyfi
dayatmalarda bulundu. Çevrimiçi medya platformları olan Amerika'nın Sesi ve
Deutsche Welle ise benzer orantısız yaptırımlara maruz kalmalarına neden
olacağını düşünerek RTÜK’ten lisans almak için başvurmamayı tercih etti.
Kadın Hakları
Türkiye'nin 2021'de ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen ve Avrupa
Konseyi’nin geliştirdiği ‘Kadına Yönelik Şiddeti Önleme ve Aile İçi Şiddetle
Mücadele Sözleşmesi'nden çekilmesine kadın hakları örgütlerince yüksek sesle
itiraz edilmeye devam edildi. Temmuz ayında, kadın hakları savunucularının geliştirdiği
çok sayıdaki yasal gerekçeye yanıt olarak Türkiye'nin en yüksek idare mahkemesi
sözleşmeden çekilme kararının tartışmalı olduğuna karar verdi. Daha sonra aynı
mahkemede Cumhurbaşkanı Kararı hukuka uygun bulundu. Temmuz ayında BM Kadınlara
Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (CEDAW) sözleşmeden geri
çekilmenin ‘kadınların korunmasını zayıflattığını’ belirterek hükümeti aldığı karardan
geri dönmeye çağırdı. Birleşmiş
Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Türkiye'ye yaptığı ziyaretin
ardından sözleşmeden geri çekilmenin kadınlar için koruma önlemlerinin aşınmasına
ek olarak ‘failleri cesaretlendireceğini’ ve kadınlara karşı şiddetin
artacağını söyledi.
Gözaltında İşkence ve
Kötü Muamele
Son altı yıl içinde polis nezaretinde ve cezaevinde işkence
ve kötü muamele iddiaları nadiren etkili incelemeler, soruşturmalara veya
kovuşturmalara konu olmuştur. Şiddet unsuru içerenler de dâhil olmak üzere, yabancı
uyrukluların, düzenli sığınmacıların ve göçmenlerin idari gözetim altındayken
kötü muamele gördükleri, geri gönderme merkezlerinde dayak dâhil çeşitli
zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamelelere maruz kaldıkları ve aşırı
kalabalık kafileler halinde sınır dışı edildiklerine dair raporlar vardır.
Kürt Çatışması ve
Muhalefete Baskı
Türk Silahlı Kuvvetleriyle PKK arasındaki çatışmalar kırsal
kesimde büyük ölçüde azalmıştır. Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde drone
saldırıları da dâhil olmak üzere PKK'ya karşı askeri harekât PKK üslerinin
bulunduğu Irak bölgesi ve giderek artan bir şekilde kuzeydoğu Suriye'de Kürt örgütlerinin
kontrolündeki ABD ve İngiltere destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (bundan
sonra SDF olarak kısaltılacak) karşı yoğunlaşmıştır. Mayıs ayında Cumhurbaşkanı
Erdoğan, o zamandan bu yana bölgeyi kontrol eden SDF'ye karşı Türkiye'nin
kuzeydoğu Suriye'ye 2016’dan bu yana dördüncü askeri harekâtını başlatmak
tehdidinde bulundu. Raporun yayınlandığı tarihte hedeflenen bölgelere yönelik
tam ölçekli bir işgal söz konusu değildi. Türkiye ve yerel Suriyeli ortakları
Kuzeydoğu Suriye'nin Türk işgali altındaki topraklarında sivillerin haklarını
ve özgürlüklerini kısıtlamaya devam etti. İktidar koalisyonu, parlamentoda 56
sandalyeye sahip muhalefetteki HDP’yi kriminalize etme kampanyasında ısrar
ederken HDP'li eski milletvekilleri ve belediye başkanları şiddet içermeyen
meşru siyasal etkinlikleri, konuşmaları ve sosyal medya gönderileri nedeniyle tutuklu
bulunuyor ya da aynı suçlamalar nedeniyle terör suçlarından hüküm giydikten
sonra cezalarını çekiyor. Demirtaş'ın derhal serbest bırakılmasını öngören AİHM
kararına rağmen eski eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da 4
Kasım 2016'dan beri cezaevinde bulunuyor. HDP kapatma davası ise Anayasa
Mahkemesi'nde karar bekliyor.
Mülteciler,
Sığınmacılar ve Göçmenler
Türkiye, Suriye'den gelen ve geçici koruma statüsü verilen
yaklaşık 3.6 milyon göçmene, Afganistan ve Irak’tan gelen ve Türk hükümetinin
çoğunlukla düzensiz göçmen olarak nitelediği göçmene ve göreli olarak daha az
sayıda ‘şartlı’ olarak nitelenen diğer Avrupa dışı ülkelerden gelen 320.000'in
üzerinde göçmene ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu sayı dünyanın en fazla
göçmen sayısına işaret etmektedir. Göçmenlerin Suriye’ye geri gönderilmesini
savunan muhalif siyasetçilerin mülteci karşıtlığını giderek daha fazla
körüklemesine karşın, Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyelileri Suriye’nin kuzeyindeki
Türk işgali altındaki bölgelere yerleştirme sözünü verdi. Yüzlerce Suriyeli yetişkin
erkek ve erkek çocuklar genellikle gözaltına alınarak ve gönüllü geri dönüş
belgesini imzalamaya zorlanarak yasa dışı bir şekilde kuzey Suriye'ye sınır
dışı edildi. Ağustos 2021 Taliban olayından sonra Afganistan'dan kaçan Afganlar’ın
çoğu sığınma başvurusu yapamadılar ve sınır dışı edildiler. Türkiye'nin İran
sınırındaki Afganları geri ittiği yolundaki iddialar da basına yansıdı.
Cinsel Yönelim ve
Cinsiyet Kimliği
Erdoğan hükümeti, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento
seçimlerinden bir yıl önce, toplumsal kutuplaşmayı körükleyen lezbiyen, gey,
biseksüel ve transgender (LGBT) karşıtı nefret söylemini desteklemeye giderek
daha fazla hazır olduğunu gösterdi. İçişleri Bakanı en az beş kez doğrudan LGBT
karşıtı içerik içeren kamuya açık konuşmalar yaptı. İstanbul Onur Haftası'na
üst üste sekizinci yasak getirildi. Haziran ayındaki olaylarda benzeri görülmemiş
sayıda tutuklama gerçekleşti. Eylül ayında, RTÜK, LGBT karşıtı bir örgütün
reklamını yapmak için özel olarak hazırlanmış bir videonun kamuya açık olarak
yayınlanmasına onay verdi. Video, LGBT kişilerini ‘virüs’ ve ‘aile yıkıcı’
olarak tanımlamaktaydı.
İklim Değişikliği,
Çevre ve İnsan Hakları
Türkiye giderek artan bir şekilde tüm dünyada insan
haklarının bedelini ödediği iklim krizine önemli katkıda bulunuyor. Türkiye
2021’de, Paris Anlaşmasını onayladı. Hükümet 2053 yılına kadar net sıfır salınıma
ulaşmayı taahhüt etti. Ancak yeni kurulan kömür santralleri bu hedefi tehdit
ediyor. Türkiye, AB’den önemli bir plastik atık ithalatçısıdır. Plastikler
fosil yakıtlardan ve zehirli katkı maddelerinden yapılır ve önemli miktarda
sera gazı yayarak iklim krizine katkıda bulunur. Hükümet, çevre ve iş sağlığı
yasalarını yeterince uygulamakta başarısız oldu ve plastik geri dönüşümünden
kaynaklanan kirliliğin olumsuz etkilerini artıran düzenlemeler işçiler ve yerel
topluluklar üzerinde olumsuz etkilerde bulundu. Geri dönüşümden yayılan hava
kirleticileri ve toksinler çocuklar da dâhil olmak üzere çalışanları ve geri
dönüşüm tesislerinin yakınında yaşayan insanları etkilemektedir.
Önemli Uluslararası
Aktörler
Rusya'nın Şubat ayında Ukrayna'yı işgali, bölgedeki ve
dünyadaki enerji ve tahıla bağımlı olan ülkelerde insancıl, enerji ve gıda
krizlerinin artmasına katkıda bulunmaktadır. Çatışma, Türkiye'nin uluslararası önemini
artırdı. Temmuz ayında Türkiye, BM'nin Rusya ile Ukrayna arasında Ukrayna
limanlarından tahıl sevkiyatının Rus ablukasından geçişini sağlayacak bir
anlaşma yapmasına yardım etti.
Yunanistan ile gerginliğin yeniden canlanması konusunda ana
etmen olarak sözde Türkiye’ye yakın Yunan adalarının silahlandırılması görüldü.
İki ülke arasındaki sorunların asıl nedenleri ise deniz sınırları, Kıbrıs'ın
statüsü ve Doğu Akdeniz'deki gaz rezervlerine erişim konusunda kökleşmiş
anlaşmazlıklardır. İki ülke arasındaki anlaşmazlık Türkiye’de yaklaşan
seçimlerde yerel milliyetçi siyasal gündeme hizmet etmektedir. AB’nin karar
alma organı olan Avrupa Konseyi Haziran ayında aldığı kararla Türkiye'den -daha
önce yaptığı çağrıyı yineleyerek- uluslararası hukuka saygı duymasını ve bölgesel
istikrar adına gerilimleri azaltmasını istedi.
AB, mülteci ve göçmenlerin AB'ye girişine getirilen
kısıtlamalar karşılığında Türkiye'ye mültecilere ev sahipliği yapması için mali
destek sağlıyor. Resmi olarak AB üyeliği için aday ülke durumunda olan Türkiye
ile AB arasındaki ortaklık süreci durma noktasına geldi. AB, Türkiye'yi BM
İnsan Hakları Konseyi'nin dikkatini gerektiren durumlara ilişkin açıklamasında,
‘hukuk devleti ilkesine saygının ve insan haklarına konusunda devam eden
bozulmalar konusundaki kararına’ dâhil etti.
Avrupa Komisyonu, Ekim ayında Türkiye ile ilgili raporunda,
‘…etkin bir fren ve denge mekanizmasının olmaması, yürütmenin demokratik hesap
verebilirliğinin seçimlerle sınırlı kalmaya devam etmesi’nin ülkede insan
haklarının ve temel hak ve özgürlüklerin bozulmasına yol açtığına işaret etti.
Bir NATO üyesi olarak Türkiye, Mayıs ayında İsveç'in ve
Finlandiya'nın Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından hızlandırılmış NATO
üyelik hedefini veto etmekle tehdit etti. Türkiye İki ülkenin terörizmi
kovuşturmak için daha cesur adımlar atmalarını, Türkiye'ye yönelik silah
ambargolarını kaldırmalarını ve ülkenin Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde
bazı şahısların Türkiye'ye iade edilmesini talep etti. Türkiye vetoyu kaldırdı ancak üyelik
katılımını henüz onaylamadı.
Aynı kuruluşun 2022’de yayınladığı raporda ise esası aynı
olmakla birlikte bazı değişiklikler gözlenmektedir. İlk değişiklik Türkiye’nin
sıralamadaki yeridir. 2022’de Türkiye’nin 10 basamak yükselerek 165 ülke
arasında 130 uncu sıraya yerleştiği görülmektedir. 2022’de Türkiye’nin kişisel
özgürlük puanı 5.15 (137 nci), ekonomik özgürlük puanı 6.48 (112 nci) ve insan
özgürlüğü puanı 5.71 (130 uncu) olmuştur. 2007 yılı puanları ile
kıyaslandığında ise Türkiye en fazla puan kaybeden (-1.15) ülkeler arasında yer
almaktadır.
Şekil 2
Türkiye’de İnsan
Özgürlüğü: Puan ve Sıra
Kaynak: The Human Freedom Index. 2022. Türkiye Ülke Profili.
2022 yılı raporunun Türkiye Ülke Profili’nde yer alan
yukarıdaki grafikler 2000 ile 2020 arasındaki değişimi özetlemektedir. Türkiye
2000’de sahip oluğu konumdan 34 basamak geri gitmiştir. Türkiye 2020’de dünya
ortalamasının çok altında ve içinde yer aldığı Ortadoğu bölgesi ortalamasının
biraz üzerinde bulunmaktadır. 2017’den sonra ise Türkiye’nin puanı bölge
ortalamasına çok yaklaşmıştır.
İnsan hakları konusunda çalışmalar yapan bir başka kuruluşu
da Friedrich Naumann Vakfı’dır. Vakıf tarafından hazırlanan 2019 yılı Özgürlük
Barometresi’nde (bundan sonra FB olarak kısaltılacak) Avrupa için geliştirilen
genel yargılar aşağıda özetlenmiştir: Her şeyden önce belirtmek gerekir ki
siyasal özgürlükler düşme eğilimdedir. Otokratik ve demokratik olmayan
eğilimlere destek olan toplumlar, popülist söylemler, kamuoyu manipülasyonu ve
bağımsız kurumlar ve hatta medya, demokrasinin bozulmasında büyük etkisi olan etmenlerdir.
Seçim süreci, demokrasiyi korumak, güçlendirmek ve geliştirmekten çok iktidar
partilerine hizmet etmeyi amaçlayan eşitsiz bir siyasal oyun alanı demektir. ‘Serbest
ve Adil Seçim’ göstergesi 15 ülkeden 7'sinde azalmış ve sadece 2'sinde iyileşme
göstermiştir. ‘Fren ve denge sistemi’nin altını oymak ve iktidar konumlarının
dışındaki demokratik kurumları kontrol etmek otokratik eğilimlerle el ele tutuşmak
demektir. Medya kuruluşları hükümet ve hükümet üzerinde gayrı resmi kontrol
aracı rolünü uygun şekilde yerine getirirken ‘devlet düşmanı’ olarak algılanmaktadır.
Aksi takdirde medya devlet propagandası yapan sözcüler konumuna düşer ve kamuoyunu
kontrol aracı haline gelirler.
Seçimler ne özgür ve ne de adildir. 2019 yılı FB’nin kapsadığı
tüm ülkelerde anayasalarda güvence altına alınmış olmasına karşın rağmen, seçim
özgürlüğü ve adaleti uygulamada nadiren desteklenmektedir. Bunların altının
oyulması demokratik gelişme düzeyine ve mevcut siyasal eğilimlere bağlı olarak
çeşitli biçimler alabilmektedir. Hırvatistan veya Romanya gibi demokratik
olarak daha gelişmiş ülkelerde, çoğunlukla haksız medya içeriği, devlet dairelerinin
ve kaynaklarının kötüye kullanılması veya siyasal partilerin belirsiz/şeffaf
olmayan finansmanı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Rusya, Türkiye veya Azerbaycan
gibi demokratik olarak en az düzeyde gelişmiş ülkelerde ise insan hak ve
özgürlüklerinin altını oyma eylemleri çok daha baskıcı bir şekilde ve siyasal
aktivistlerin tutuklanması ve taciz edilmesi, siyasal partilerin yasaklanması
ve adayların seçimlerde oy satın almaları ve seçim günü diğer hileli etkinliklerde
bulunmaları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimi otokratik lider Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki
iktidardaki AK Parti'nin yenilgisi nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu tarafından
iptal edildi.
FB’de ‘siyasal özgürlük’ün üç alt göstergesinden biri
anayasaya aykırı veto oyuncularının varlığı olarak nitelenmektedir. Bu
göstergenin amacı gayrı resmi grupların bir ülkenin siyasetini şekillendirme
üzerindeki etkisini ölçmektir. Zengin oligarklar, iş dünyasının seçkinleri veya
bazı dini veya güvenlik unsurları siyaseti belirli bir dereceye kadar
etkilemeyi başarsa da demokratik standartlara yönelik en büyük tehdit ve süreçler
ülkeyi yöneten siyasal yapılardan ve iktidar patisinde görev yapanlardan gelmektedir.
Rusya, Azerbaycan veya Türkiye gibi ülkeler ‘ele geçirilen devletler’ (yani tüm
gücün yönetici seçkinlerin elinde olduğu bölgeler ve Vladimir Putin, İlham
Aliyev veya Recep Tayyip Erdoğan gibi otokratik liderler tarafından yönetilen
ülkeler) olarak nitelenmektedir.
Çoğu durumda hükümet söylemiyle aynı çizgide olmayan medya
kuruluşları ve gazeteciler ‘devlet düşmanı’ muamelesi görmektedir. Bu kısa yargı
analiz edilen ülkelerde basın özgürlüğünü, medyanın konumunu ve düzeyini en iyi
şekilde özetleyebilir.
İncelenen 15 ülkenin 7'sinde basın özgürlüğü kötüleşmeye
devam etmiştir. Hükümet üzerindeki gayrı resmi kontrol rolleri ve görevleri
nedeniyle sorumlu tutulabilecek kamu görevlilerini denetleyebilme özellikleri
nedeniyle eleştirel medyayı etkisizleştirmek için otokratik rejimler çeşitli
yöntemlerle baskı yapmaktan çekinmemektedir. Baskı araçları arasında devletin
önyargılı süreçleri aracılığıyla medya kuruluşları üzerinde kapsamlı siyasal ve
ekonomik baskı yapmak, yandaş medyaya sübvansiyonlar vermek, kamu sektörü
reklamcılığını yandaş medya için kullanmak, yasal hakları kötüye kullanmak
ve/veya hukuk ötesi araçlardan yararlanmak gibi yöntemler bulunmaktadır. En
baskıcı medya ortamlarında gazeteciler sözlü ve fiziksel saldırı, sindirme veya
hapsetme gibi uygulamalara maruz kalabilmektedirler. Gazeteciliğin
içinde bulunduğu kötü ekonomik koşulların sürmekte olması medyayı bir yandan siyasal
ve ekonomik baskılara açık hale getirerek onları partilerin veya hükümetin
propaganda sözcüleri konumuna dönüştürürken diğer yandan da profesyonel medya
standartlarında ciddi düşüşlere neden olmaktadır.
2019 yılı FB’nde izlenen 45 Avrupa, Avrasya ve Orta Asya
ülkesi arasında 15 tanesine özel olarak odaklanılmıştır. İncelenen ülkelerde
genellikle durağan bir ortamla karşılaşılırken bazılarında hukuk devleti
alanında önemli değişiklikler (ilerleme
ya da gerileme) elde ettiği görülmüştür. Bu alanda görülen parlak örnekler
arasında özellikle Ermenistan ve Kuzey Makedonya dikkat çekmektedir.
Ermenistan, geçmişte hukuk devleti konusunda yavaş da olsa sürekli bir gelişme
yaşamıştır. Türkiye, 2018 yılına göre 2019’da küçük bir iyileşme gösterdi. Bu
gelişme 2016 yılında yaşanan başarısız darbe girişimi ve akabinde hükümetin
herkesle hesaplaşma girişiminin ardından ortaya çıkan dramatik düşüş
dolayısıyla hukuk devletinin tüm göstergelerinde ortaya çıkan düşük düzeyle açıklanabilir.
Ekonomik özgürlük alanında ise büyük bir aksilik ile
karşılaşılmamakla birlikte önemli bir iyileşme de görülmemiştir. FB araştırma kapsamındaki
ülkelerin ekonomik özgürlük puanlarında çok az değişiklik saptamıştır. Çoğu
ülke, önceki yıllarda elde ettikleri düzeye yakın dalgalanmalar göstermiştir.
Bu durum ülkelerin politik ekonomilerinde istikrarlı bir noktada oldukları yani
sosyal ekonomik özgürlüğü artıracak veya azaltacak reform adımlarını savunan
grupların istedikleri reformları elde ettiklerini gösterecek yeterli siyasal
desteğe sahip olmadıkları anlamına gelmektedir. Ekonomik özgürlüklerin genelde
güven içinde olduğu anlaşılmıştır. Ancak, üç ülke bu alandaki puanını önemli
ölçüde düşürmüştür: Kuzey Makedonya (-1,74), Norveç (-1,24) ve Estonya (-0,84).
Piyasa ekonomisinin iyi işlemesi için mülkiyet hakkına saygı
duyulması bir ön koşuldur. Yani polis ve yargı gibi devlet kurumları mülkiyetin
korunduğu bir ortamın sağlanmasında etkili olmalıdır. Bu haklar çoğu ülkede genelde
makul bir şekilde uygulansa da bazı ülkelerde, uzun mahkeme süreçleri ve
öngörülemeyen mahkeme kararları nedeniyle çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır.
FB’de refah devleti konusunda ise özetle şu ifadeler yer
almaktadır: Pek çok ülkede hükümetin büyüklüğü refahlarının ‘büyüklüğüne’ göre
belirlenir. Birkaç Avrupa sosyal modeli bulunması nedeniyle (hükümetlerin karmaşık
müdahale politikaları, bireysel ve ailevi sorumluluklar ve piyasaya güven gibi)
bu alanda elde edilen gelişmeleri karşılaştırabilmek çok zordur.
Çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler kâğıt üzerinde de
olsa biraz daha gelişmiştir; ancak uygulama alanında çeşitli sorunlar devam etmektedir.
Devlet görevlilerinin adam kayırması, gasp veya rüşvet olayları hala mevcuttur
ve bu olgular işletmeler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Bilgi
teknolojileri ise Devlet kurumları tarafından giderek daha fazla
kullanılmaktadır.
Mevcut ekonomik özgürlük düzeyi, mevcut siyasal ve sosyal
durum hakkında bir ülke hakkında bize çok az bilgi verebilir. İsviçre,
Avrupa'da en yüksek ekonomik özgürlüğe sahiptir; ancak bu, uzun bir kurumsal ve
sosyal gelişmeler dizisinin sonucudur. Ülkeler yakın komşularına benzeme eğilimindedir,
bu nedenle ekonomik özgürlüklerle ilgili göstergeye coğrafi bölge bileşeni de eklemek
akıllıca olacaktır. Bu bağlamda coğrafi bölgeler üç geniş gruba ayrıldığında
(Gelişmiş Avrupa, AB’ye geçiş ülkeleri ve AB dışı geçiş ülkeleri) ilginç bir görüntü
ortaya çıkıyor: bu ülke grupları azalan bir ekonomik özgürlük düzeyine tanık
olmaktadırlar. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde ekonomik özgürlük daha fazladır.
Gelişmiş Avrupa ülkeleri arasında, pozitif aykırı değerler İzlanda, İrlanda,
İsviçre ve Birleşik Krallık; negatif aykırı değerler ise Fransa ve
Yunanistan'dır. AB’ye geçiş ülkeleri arasında da iki pozitif aykırı değer
vardır: Estonya ve Litvanya. Görülen iki pozitif değer Ermenistan ve Gürcistan’dır.
Tek negatif aykırı değer ise Ukrayna’dır.
Araştırmada kullanılan birincil ve ikincil ölçütler
şunlardır: Siyasal Özgürlük (Özgür ve Adil Seçimler, Anayasaya Aykırı Veto
Oyuncularının Olmaması, Basın özgürlüğü);
Hukuk Devleti (Hukukun Üstünlüğü, Yolsuzluk, İnsan Haklarının
Korunması); Ekonomik Özgürlük (Mülkiyet Haklarının Güvenliği, Devletin
Büyüklüğü, Kredi, Emek ve İşletme, Uluslararası Ticaret Yapma Özgürlüğü).
Genel özgürlük ölçütünde Türkiye araştırma kapsamında yer
alan 45 ülke arasında 50.03 puanla 42 nci sırada yer almaktadır. Bu alanda en
yüksek puanı (84.81) İsviçre almıştır. Siyasal özgürlüklerle ilgili sıralamada
birinci sırayı 29.20 puanla Norveç alırken Türkiye 9.54 puanla 42 nci sırada
yer bulabilmiştir. Hukuk devleti
sıralamasında Finlandiya 24.74 puanla birinci olmuştur. Türkiye 12.55 puanla bu
kez 41 inci sıradadır. Ekonomik özgürlük sıralamasında ise birinci sırada 32.36
puanla Gürcistan yer almaktadır. Türkiye ise 26.01 puanla 33 üncü sırada yer
almaktadır.
Naumann Vakfı’nın 2019 yılında yayınladığı ve sadece Avrupa
ülkelerini kapsayan FB’de Türkiye için verilen genel puan 10 üzerinde 5.7’dir. Türkiye’nin
genel puanını belirleyen alt göstergelerin puanları da 10 tam puan üzerinden aşağıda
verilmiştir. Özgür ve adil seçimler 4.29, yasa dışı veto gücüne sahip olanların
yokluğu 2.50, basın özgürlüğü 4.72, yargı bağımsızlığı 4.68, yolsuzluk 4.10,
insan haklarının korunması 3.77, mülkiyet haklarının güvenliği 5.10, devletin
büyüklüğü 7.08, kredi, iş ve çalışma koşulları 5.84 ve uluslararası ticaret
hakkı 7.96.
Sosyal medya ve internet özgürlüğü ile ilgili önem taşıyan
rapor Freedom House Vakfı tarafından yayınlanan ‘Nette Özgürlük. Büyük
Teknolojiyi Denetleme Yöntemleri 2022’ raporudur. ‘İnternetin Otoriter
Revizyonuna Karşı Koymak’ başlığını taşıyan 2022 yılı raporunda elde olunan
kilit bulgular şunlardır:
ü
Küresel internet özgürlüğü ardışık olarak bu yıl
da 12 nci kez geriledi. En keskin not düşüşleri Rusya, Myanmar, Sudan ve
Libya'da görüldü.
ü
Hükümetler daha kontrol edilebilir çevrimiçi
alanlar yaratmak için küresel internetten kopuyorlar. Rekor sayıda ülkede
ulusal hükümetler özgür ifade ve bilgiye erişim haklarını kısıtlamak üzere
şiddet içermeyen siyasal, sosyal veya dini içerikli web sitelerini bloklamaktadır.
ü
İnternet açısından en kötü durumda olan ülke
Çin’dir. Son sekiz ardışık yılda özgürlük oranı oldukça gerilemiştir. Çin’de 2022
Pekin Olimpiyatları sırasında ve tenis turnuvası sonrasında sansür yoğunlaştı.
ü
Rekor sayıda 26 ülkede internet özgürlüğü
iyileştirildi.
ü
Amerika Birleşik Devletleri'nde son 6 yılda ilk
kez İnternet özgürlüğü iyileştirildi.
ü
İnsan hakları ile web’i denetlemek amacı bir
rekabet ortamı içindedir. Otoriter devletler dijital kontrol modellerini dünya
çapında yaymak için bir yarışma içine girmişlerdir. Buna karşılık, demokratik
hükümetlerden oluşan bir koalisyon çevrimiçi insan haklarının teşviki amacıyla
ortak çalışmalar yapmaktadır. Ancak, bu ülkelerin ülke içinde yaşamakta
oldukları internet sorunları ilerlemeleri engellemeye devam ediyor.
Bu bağlamda sıralamada ilk altı ülke şunlar olmuştur:
İzlanda 95, Estonya 93, Kosta Rika 88, Kanada 87, İngiltere 79 ve Tayvan 79.
Son sıralardaki beş ülke ise şunlardır: Vietnam 22, Küba 20, İran 16, Myanmar
12 ve Çin 10.
Rapor, internet
özgürlüğü 2022 araştırması kapsamına giren 70 ülkenin yukarıda belirtilen genel
bilgiler çerçevesinde 17 tanesinin özgür, 32 tanesinin kısmen özgür ve geri
kalan 21 tanesinin özgür olmayan ülkeler olduğu sonucuna varmaktadır.
Türkiye ise 32 puan alarak 70 ülke arasında sondan 17 nci
ülke olmuştur. Türkiye bu puan ile ‘özgür olmayan’ ülkeler sınıfında yer
almaktadır. Türkiye alt göstergeler bağlamında şu puanlara sahiptir: Erişim
Engelleri 14.25, İçerik Sınırlamaları 10/35 ve Kullanıcı Hakları İhlalleri
8/40. Türkiye’nin bir önceki yıl puanı ise 34/100 idi ve yine özgür olmayan
ülkeler sınıfında yer almıştı.
Raporun genel bakış bölümünde Türkiye hakkında şu değerlendirmeler
yer almaktadır: Türkiye'de internet özgürlüğü gerilemeye devam etmiştir. Araştırmanın
kapsadığı dönemde çıkarılan ‘2020 Sosyal Medya Kanunu’nu başta bağımsız ve
eleştirel medya kuruluşlarının web siteleri olmak üzere kimi platformlarda bazı
içerikleri kaldırmaya zorlamak için kullanılmıştır. Siyasal muhalefet üyeleri
de dâhil olmak üzere, binlerce çevrimiçi
kullanıcı, sosyal medya etkinlikleri nedeniyle cezai suçlamalarla karşı karşıya
kalmıştır. Otosansür, hükümet yanlısı yayın organlarının çoğalması ve bağımsız
medya web sitelerinin engellenmesi Türkiye'de daha az çeşitliliğe sahip bir
çevrimiçi alan yaratmıştır. Ayrıca, hükümet yanlısı trol ağları, sözünü
sakınmayan aktivistlere karşı karalama kampanyaları düzenlemiş ve önde gelen
gazeteciler, çevrimiçi habercilik yaptıkları için ceza olarak fiziksel şiddete
maruz kalmıştır. Araştırma süresince bazı milletvekilleri, çevrimiçi ortamda
kasten sahte haberler paylaşan herkese cezai yaptırımlar uygulayacak ve
hükümetin çevrimiçi alan üzerindeki kontrolünü daha da güçlendirebilecek bir
"dezenformasyon" yasa tasarısı önermişlerdir.
Ekonomik özgürlükler konusunda üç ayrı çalışma daha önem
taşımaktadır: Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (bundan sonra ITUC
olarak kısaltılacak) tarafından yayınlanan ‘Küresel Haklar Endeksi 2022 Raporu:
İşçiler İçin Dünyanın En Kötü Ülkeleri’, Fraser Enstitüsü tarafından yayınlanan
‘Dünya’da Ekonomi Özgürlük 2022 Yıllık Raporu’ ve The Heritage Foundation
tarafından yayınlanan ‘2022 Ekonomik Özgürlük Endeksi Raporu’.
ITUC tarafından her yıl yayınlanan endeksin 2022 yılı raporu
ilginç ve önemli veriler sunmaktadır: Çoklu kriz alanlarının etkisini yansıtan tarihi
seviyelerdeki eşitsizlik, iklim değişikliğinin yarattığı acil durumlar, pandemiden
kaynaklanan yaşam ve geçim kaynakları kaybı ve çatışmanın yıkıcı etkisi söz
konusu olduğunda işçiler bu krizlerle en ön safta yüz yüze karşılaşanlardır… İşyerleri
demokrasi için mücadelenin ön cephesidir. Acımasız hükümetler beş ülkeden dördünün
toplu pazarlık görüşmelerini bloke ettiğinde ve ülkelerin üçte biri işçilere
şiddetle saldırdığında bunun ne kadar önemli olduğunu iyi bilirler. Sendikacılar
her kıtada öldürülmektedir. Hakları ve sosyal adalet için insanlar ayağa
kalktıklarında acımasız baskı ile susturulmaktadır… Afganistan, Burkina Faso,
Myanmar, Tunus ve Suriye’de sendikaların işçileri temsil hakkına son verildi.
2021’de işçilere baskı ve şiddet uygulanan ülkelerin sayısı 45 iken 2022’de bu
sayı 50’ye yükseldi. Asya-Pasifik bölgesinde işçilerin şiddete maruz kaldığı
ülkelerin sayısında önemli artış görüldü.
Bu bölgede 2021’de ülkelerin yüzde 35'inde şiddet görülürken bu oran
2022’de yüzde 43'e yükseldi. Avrupa'da, işçilerin şiddete maruz kaldığı ülkelerin
sayısı ikiye katlandı: 2021'de yüzde 12'den, 2022'de ülkelerin yüzde 26'sına. Ülkelerin
yüzde 87’si işçilerin grev hakkını ihlal etti.
Beyaz Rusya, Mısır, Hindistan ve Filipinler’de sendika liderleri
yargılandı. Sudan ve Myanmar’da askeri yönetime karşı grev yapan işçiler
acımasız baskıyla karşılaştı… Ülkelerin yüzde 79’u toplu pazarlık hakkını ihlal
etti. Kamuda ve özel sektörde olmak üzere tüm bölgelerde toplu pazarlık süreci
aşındırılmıştır. En aşırı baskı Devlet Başkanı’nın izni olmadan toplu pazarlık
görüşmelerinin yapılamadığı Tunus’ta görüldü… Ülkelerin yüzde 74’ü işçileri sendika
kurma ve sendikaya üye olma hakkının dışında tuttu. Göçmen işçiler, kamu sektörü çalışanları ve
ihracat ürünleri üreten işçiler sendikal haklar kapsamından çıkarıldı. Katar ve
Suudi Arabistan ise “kafala” [36] uygulamasını
sona erdirmek için büyük reformlar yaparken, BAE göçmen işçilerin kolektif
temsil hakkını inkâr etti… 2022'de işçiler için en kötü on ülke şunlardır:
Bangladeş, Beyaz Rusya, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Esvatini, Guatemala,
Myanmar, Filipinler ve Türkiye… 13 ülkede sendikacılar öldürüldü: Bangladeş,
Kolombiya, Ekvator, Esvatini, Guatemala, Haiti, Hindistan, Irak, İtalya,
Lesotho, Myanmar, Filipinler ve Güney Afrika… Ülkelerin yüzde 41’inde konuşma
ve toplanma özgürlüğü reddedildi veya sınırlandırıldı. En aşırı örnekler Hong
Kong ve Myanmar'da görüldü… Yetkili makamların sendikaların çalışmalarını
sınırladığı ve sendikaların sisteme kayıt edilmesinin engellendiği ülke oranı
2014’te yüzde 59'dan 2022'de yüzde 74'e çıktı. Afganistan, Beyaz Rusya, Mısır,
Ürdün, Hong Kong, Myanmar ve Sudan’da bağımsız işçi etkinlikleri hükümetlerin
baskısı altındaydı… Ülkelerin yüzde 66’sında işçilerin yargıya başvurma hakkı
ya yoktu ya da sınırlanmıştı. En aşırı örnekler Beyaz Rusya, Guatemala ve
Kazakistan’da görüldü. Afrika ise işçilerin yargıya başvurma hakkının kısıtlandığı
en büyük bölge oldu. Afrika’da 2021'de ülkelerin yüzde 76'sında görülen yargıya
başvurmayı kısıtlama olgusu 2022’de yüzde 95'e çıktı… İşçiler 69 ülkede keyfi
tutuklamalara ve gözaltılara maruz kaldı. 2022’de Kamboçyalı, Hong Kong’lu ve
Myanmar’lı sendika liderleri yüksek profilli tutuklamalar ve devam eden
gözaltılarla karşı karşıya kaldı.
Raporda sendikal haklara karşı yürütülen mücadelede en çok
başvurulan yöntemler şu şekilde sıralanmaktadır: Grev hakkının artan bir
şekilde kamusal suç tanımı içine alınması, toplu pazarlığın aşındırılması,
işçilerin haklarının korunması ile düzenlemelerin engellenmesi ve dışlanması,
yargıya erişime ilişkin kısıtlamalar, sendikaların kayıtlarının silinmesi, ifade
ve toplanma özgürlüğüne yönelik saldırılar, keyfi tutuklamalar, gözaltılar ve
hapisler, işçilere yönelik şiddetli saldırılar ve cinayetler.
Rapor ülkeleri aldıkları puana göre 6 sınıfa ayırmaktadır: 5
+ = Hak güvencesi yok (hukuk devletinin bozulması nedeniyle), 5 = Hakların
güvencesi yok, 4 = Sistematik hak ihlalleri, 3 = Düzenli hak ihlali, 2 =
Tekrarlanan hak ihlalleri ve 1 = Münferit hak ihlalleri.
Rapor Türkiye’yi hakların güvence atında olmadığı (5)
ülkeler sınıfına yerleştirmiştir. Türkiye’yi sendikal haklar nedeniyle en kötü 10
ülke arasında kabul eden raporda Türkiye ile ilgili olarak yer alan bazı
değerlendirmeler şunlardır: 2022 yılında işçi özgürlükleri ve hakları
acımasızca inkâr edilmeye devam edildi. İşçi sendikası liderleri keyfi olarak
tutuklandı ve evleri basıldı… Buna karşılık, işverenler örgütlenmeye çalışan
işçileri işten kovarak sendika baskılama çabalarına devam etti.
Ekonomik özgürlükler bağlamında incelenmesi gereken üçüncü
rapor the Heritage Vakfı tarafından yayınlanan ‘Ekonomik Özgürlük 2022 Yıllık
Raporu ve Endeksi’dir.
Raporun araştırma modeli 4 ana ölçüt ve bunların altında yer
alan 12 alt ölçütten oluşmaktadır. Ana ölçütler şunlardır: hukuk devleti
(mülkiyet hakkı, yargının etkililiği, hükümetin dürüstlüğü); hükümetin
büyüklüğü (vergi yükü, hükümet harcamaları, finansal sağlık); yasal düzenlemelerin verimliliği (girişim
özgürlüğü, sendikal haklar, parasal özgürlük) ve açık piyasa (ticaret
özgürlüğü, yatırım özgürlüğü, finansal özgürlük).
Bu ölçütlere dayalı olarak yapılan sıralamada ilk 10’da yer
alan ülkeler şunlardır: Singapur (84.4), İsviçre (84.2), İrlanda (82.0), Yeni
Zelanda (80.6), Lüksemburg (80.6), Tayvan (80.1), Estonya (80.0), Hollanda
(79.5), Finlandiya (78.3) ve Danimarka (78.0).
En alttaki 10 ülke ise şunlardır: Orta Afrika Cumhuriyeti
(45.7), Bolivya (43.0), İran (42.4), Eritre (39.7), Burundi (39.4), Zimbabve
(33.1), Sudan (32.0), Küba (29.5), Venezuela (24.8) ve Kuzey Kore (3.0).
Türkiye 56.9 puanla 177 ülke arasında 107 nci sırada yer
almaktadır. Alt göstergeler itibarıyla Türkiye’nin puanları şöyledir: Mülkiyet
hakkı (42.0), yargının etkililiği (25.6), hükümetin dürüstlüğü (39.4), vergi yükü (74.7), hükümet harcamaları
(63.8), mali sağlık (59.2), iş özgürlüğü (63.4), sendikal özgürlük (47.1),
parasal özgürlük (61.9), ticaret özgürlüğü (75.6), yatırım özgürlüğü (70.0) ve parasal
özgürlük (60.0).
Raporun Türkiye Ülke Profili bölümünde şu değerlendirmeler
yer almaktadır: Türkiye'nin ekonomik özgürlük puanı 56,9 olup, 2022 endeksinde
en özgür 107 nci ülkedir. Türkiye Avrupa bölgesi açısından ele alındığında 45
ülkenin yer aldığı bu grupta 42 nci sırada bulunmaktadır. Türkiye’nin genel
puanı bölgenin altında ve dünya ortalamaları civarındadır. Türkiye ekonomisi
2017'den 2020'ye kadar yavaş büyüdü ama 2021'de yükseldi. Mali sağlık ve hukuk devleti
alanlarındaki keskin düşüş nedeniyle, ne yazık ki, beş yıllık kademeli bir
düşüş eğilimi ekonomik özgürlük kavramında bozulmayı hızlandırmıştır.
Türkiye'nin ekonomik özgürlüğü 2017'den bu yana 8.3 puan düştü ve ülke ‘Orta Derecede
Özgür’ kategorisinden ‘Çoğunlukla Özgür Değil’ ülkeler kategorisine geçti.
Ticaret özgürlüğü ve yatırım özgürlüğü yüksektir; ancak, parasal özgürlük
kötüleşmiştir. Ekonomi 2020’de yüzde 1.8 oranında büyümüştür… Türkiye anayasal
olarak laik bir cumhuriyettir, ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP’si
İslamcı bir gündem izlemiş ve demokrasiyi aşındırmıştır. Erdoğan 2018
seçimlerinden sonra daha da güçlenmiş ve Milliyetçi Hareket Partisi (bundan
sonra MHP olarak kısaltılacak) ile koalisyon kurarak tek meclisli ulusal
meclisin kontrolünü elinde tutmuş ve Erdoğan küçük bir farkla ikinci dört
yıllık dönem başbakanlık seçimi kazanmayı başarmıştır. Türkiye'nin büyük ölçüde
serbest piyasası ve çeşitli sektörlerden oluşan ekonomisi, sanayi ve hizmet
sektörlerine dayanmakta ancak geleneksel olarak tarım sektörü hala istihdamın
yaklaşık yüzde 25'ini oluşturmaktadır. 2021'de ekonomide fiyat istikrarını etkileyen
yapay düşük faiz oranları tarafından yönlendirilen önemli bir büyüme yaşadı;
ancak, bu büyüme kısmen para birimindeki bir devalüasyonun ardından geldi… Türkiye’de
mülkiyet hakkı genellikle tanınır ve uygulanır. Güvenilir bir kayıt sistemi vardır.
Freedom House’ın bildirdiğine göre hükümet 2016 darbe girişiminden sonra en az
11 milyar dolarlık özel mülkiyete el koydu. Darbe sonrası yürütme tarafından uygulanan
tasfiyeler yargı sistemine büyük zarar verdi. Hükümetin her düzeyinde yaygın olan
yolsuzluklar önemli bir sorundur… En yüksek bireysel gelir vergisi oranı yüzde
40 ve en üst kurumlar vergisi oranı yüzde 20'dir. Diğer vergilerden biri katma
değer vergisidir. Toplam vergi yükü toplam yurtiçi gelirin yüzde 23.1'ine eşittir.
Son üç yılda Devlet harcamaları arttı ve GSYİH’nın [37]
yüzde 34.7'sine ulaştı. Bütçe açıkları GSYİH'nın ortalama yüzde 4.9'u kadardır.
Kamu borcu GSYİH'nın yüzde 36.8'ine denk geliyor… Son yasalarla veriler, sosyal
medya platformları, çevrimiçi pazarlama, çevrimiçi yayıncılık, vergi tahsilat
ve ödeme platformları ve iş yatırımları alanlarındaki yasal düzenlemelerin sayısı
artış gösterdi. Hem vasıfsız hem de yarı vasıflı işgücü boldur; ancak, yüksek
teknoloji alanında işçi sıkıntısı vardır. Mesleki eğitim artıyor. Mart 2021'de Merkez
Bankası'na yeni başkan atandı yükselen enflasyona rağmen parasal gevşeme politikaları
uygulamaya başladı. Türkiye'nin yürürlükte olan 23 adet tercihli ticaret
anlaşması bulunmaktadır. Bu ticaret ağırlıklı ortalama tarife oranı yüzde 4,7’dir
ve 347 adet tarife dışı önlemler yürürlüktedir. Yabancı yatırımlar olumlu
karşılanmaktadır ancak bazı sektörlerde kısıtlamalar yürürlükte olmaya devam
ediyor. Yatırımcılar düzenleyici kurumlarda kalıcı bürokrasi ile karşı karşıya
gelmektedir. Finansal sistem şeffaflığı ve rekabet gücünü artıran bir
dönüşümden geçmiştir.
Hak ve özgürlükler konusunda incelenecek son rapor Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından yayınlanan 2022 Basın Özgürlüğü
Endeksi’dir.
Bu örgütün yayınladığı 2022 yılı endeksinde Türkiye
araştırma kapsamındaki 180 ülke arasında 41.25 puanla 149 uncu sırada yer
almaktadır. Araştırma modelinin alt göstergelerinde Türkiye’nin aldığı puanlar
şöyledir: Siyasal gösterge 38.38 puan ve 154 üncü sıra, ekonomik gösterge 27.55
puan ve 161 inci sıra, hukuksal gösterge 52.92 puan ve 133 üncü sıra, toplumsal
gösterge 55.00 puan ve 134 üncü sıra ve güvenlik göstergesi 32.37 puan ve 149
uncu sıra.
Türkiye’nin 2021 yılı endeksindeki puanı 50.21 ve 180 ülke
arasındaki sırası 153’tür.
Raporun Türkiye hakkındaki genel değerlendirmesi ise
şöyledir: Türkiye’de otoriterlik, medya çoğulculuğuna meydan okuyarak zemin
kazanıyor. İktidarı eleştirenleri etkisiz kılmak için olası tüm araçlar
kullanılmaktadır… Ulusal medyanın yüzde 90'ı artık hükümetin kontrolü altında
olduğundan, halk, son beş yılda, Türkiye’deki ekonomik ve siyasal krizin
etkisini öğrenmek için çeşitli siyasal görüşlerin sahip olduğu Fox TV, Halk TV,
Tele1 ve Sözcü gibi yerel TV kanallarını ve BBC Türkçe, VOA Türkçe ve Deutsche
Welle gibi uluslararası haber sitelerini ve eleştirel ve bağımsız medya
kuruluşlarını izlemeye başladı… 2023 seçimleri yaklaşırken, Recep Tayyip
Erdoğan “hiper başkanlık” sistemini ve ekonomik ve demokratik gerilemeleri ülke
gündeminden uzaklaştırmak ve kendi siyasal tabanını desteklemek için
gazetecilere yönelik saldırılarını artırdı. Bu durum ülkede kaliteli yayın
yapmayı zorlaştırmaktadır. Ancak, internette neredeyse sistematik hale gelen sansür,
eleştirel kişilere yönelik olarak yargıda açılmış anlamsız davalar ve kimi medya
kuruluşlarının veya yargı sisteminin kötüye kullanılması gibi taktikler bugüne
kadar yolsuzluk ve yasal kayırmacılık olguları ile bezenen Erdoğan'ın
popülerlik düzeyini korumaya olanak verdi… Basın kartlarının iptal edilmesi
gibi eleştirel gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik ayrımcılık içeren
geçici basın kartları uygulaması olağan hale gelmiştir. Yürütmenin emirlerini
yerine getiren yargıçlar, yolsuzlukla mücadele benzeri duyarlı konulardaki çevrimiçi
makaleleri sansürleyerek demokratik tartışmayı sınırlamaya çalışmaktır. Bu
durum kaliteli yayını zorlaştırmaktadır. Mamafih bazı gazeteciler yine de tam
bir bağımsızlığa sahiplermiş gibi doğru haber verme misyonlarına sadık kalmaya
çalışmakta ve bir ‘medya ombudsmanlığı’ kurulmasını talep etmektedirler… Hükümet
ve hükümetle ittifak yapan özel sektör şirketleri reklamları ve sübvansiyonları
hükümete destek veren medya kuruluşlarına yönlendirerek medya çoğulculuğu tehlikeye
sokmaktadırlar. Basın İlan Kurumu (bundan sonra BİK olarak kısaltılacak) devlet
reklamlarının dağıtılmasını muhalif yayın organlarını aleyhine kullanarak üzerlerinde
mali baskı oluştururken, RTÜK kritik TV kanallarını ağır cezalarla ekonomik
olarak zayıflatmaya yardımcı olmaktadır. Kâğıt fiyatlarının artması nedeniyle bazı
gazeteler sayfa sayısını azaltmak zorunda kalmıştır… Tanınmış dini şahsiyetleri
eleştiren veya sorgulayan gazeteciler ‘din adamına hakaret’ suçlamasıyla açılan
davaların hedefi olmuşlardır. Aile içi
şiddete atıflar veya çeşitli taciz türleri özellikle kadın gazeteciler
tarafından haber yapıldığında sosyal medyada kendilerine karşı nefret
kampanyaları açılmaktadır… 2019 yerel seçimlerinden bu yana iktidardaki AKP-MHP
ittifakını eleştiren gazetecileri hedef alan şiddet sarmalı yoğunlaşmıştır.
2023 seçimleri yaklaşırken, medya karşıtı siyasal söylemlerin teşvik ettiği
aşırı milliyetçi gruplar sokaklara dökülmekte ve politik ve ekonomik krizi
tartışmak isteyen muhabirlere, köşe yazarlarına, yorumculara ve
yurttaş-gazetecilere saldırmaktadır.
Haklar ve özgürlüklerle ilgili olarak üzerinde durulacak son
konu henüz pek çok kimsenin yeterince dikkatini çekmeyen modern kölelik
olgusudur. Kuşkusuz kölelik burada eski çağlardaki anlamında kullanılmamaktadır.
Ancak genelde insanların özgürlüklerinden mahrum bırakılması olarak
özetlenebilecek olan modern kölelik günümüzde kendisini esas olarak şu
şekillerde göstermektedir: çocukları seks ticareti için kullanmak; zorunlu
çalışma bağıtları yapmak ve kişileri borç vererek esir almak; evlerde hizmetçi
olarak kullanmak ve çocuk işçiliği ve çocuk askerler. Bir tanıma göre, bir
kişinin ‘zor, dolandırıcılık veya baskı’ yoluyla işe alınması, nakledilmesi
veya çalışmaya zorlanması köleliktir.
2018 yılında yayınlanan ‘Modern Kölelik Endeksi’ bu konuda
oldukça çarpıcı bilgiler içermektedir. Raporda şu ifadelere yer verilmektedir: 2016
yılında 40.3 milyon insan modern kölelik koşullarında yaşamaktadır. Modern
kölelik dünyanın her köşesinde var, ama yine de pek çok insan için gözle
görünür bir olgu değildir. Bu sorunu çözmek için sürekli dikkat ve eylem
gerekir. 40.3 milyon kölenin yüzde 71’i kadın ve yüzde 29’u erkektir. Modern
kölelerden 24.9 milyonu zorla evlendirilenlerden ve 24.9 milyonu zorla çalıştırılanlardan
oluşmaktadır… Bir insanı özgürlüğünden mahrum etmek korkunç bir insanlık hakkı ihlalidir.
Modern kölelik yıkıcı bir kişisel suçtur. İnsan haklarının kötüye
kullanılmasıdır. Bu tür uygulamalar yaygın ve karlı bir suç endüstrisi
oluşturmaktadır. Kısmen görünmez bir olgudur ve çok sıra dışı insanları etkilemektedir.
Bu yüzden sorunu ortaya çıkarmak ve çözmek için sorunun boyutlarını ve
derinliğini ölçmek önem taşımaktadır… 2018 Küresel Kölelik Endeksi'nden elde
edilen bulgular, modern kölelik ile iki büyük dışsal bağlantı arasındaki önemli
ilişkiler bulmuştur: insanları hükümetleri desteklemeleri için kullanan son
derece baskıcı rejimler ve hukuk devletini, sosyal yapıları ve var olan koruma
sistemlerini çökerten çatışma durumları… 2018 Küresel Kölelik raporunun en önemli
bulgularından biri de yüksek GSYİH'li ülkelerde modern köleliğin yaygınlığının
daha önce bilinenden daha yüksek olduğudur…
Modern köleliği önlemek ve soruna yanıt vermek için daha çok şey
yapılması gerekmektedir. ‘Hükümet Tepkisi Endeksi’ ulusal yasal, politik ve programlı
çalışmalarla modern köleliğe karşı tepkilerin artmakta olduğunu ve tepkilerin
genel olarak bir artış eğilimi içine girdiğini belirtiyor… Katar, Singapur,
Kuveyt, Brunei ve Hong Kong gibi yüksek gelirli ülkeler servetlerinin ve
kaynaklarının çok yüksek olmasına rağmen sorunu çözmek için çok az çaba
gösterirken Gürcistan, Moldova, Senegal, Sierra Leone ve Mozambik gibi düşük
GSYİH ülkeleri ise soruna göreli olarak daha güçlü bir şekilde yanıt veriyor.
Rapor şu önerilerde bulunuyor: Hükümetler ve işletmeler
baskıcı rejimlerle ilgili olarak karar alırken insan haklarına öncelik
vermelidir… Hükümetler çatışma durumlarında modern köleliği proaktif olarak
görmeli ve yanıt vermelidir… Hükümetler kendi ülkelerinde modern kölelik için
çözümler geliştirmelidir… G20 hükümetleri ve işletmeleri tedarik zincirinde
modern kölelik olasılığına karşı önlem geliştirmelidirler… Hükümetler kadınlara
ve kız çocuklarına yönelik ihlallere öncelik vermelidir.
Rapor Türkiye’de modern kölelik oranını binde 6.5 olarak
belirlemektedir. Bu oran Türkiye’deki modern köle sayısının 509.000 olduğunu
göstermektedir. Türkiye bu değerle 50 ülkeyi kapsayan Asya-Avrupa grubunda 6
ncı sırada yer almaktadır.
Ülkelere göre modern köleliğe karşı tahmini güvenlik açığı
açısından bakıldığında rapor Türkiye’yi oldukça üst sıralarda görmektedir.
Güvenlik açığına yol açan etmenler ve puanları aşağıda belirtilmiştir: Yönetişim
sorunları (47.0), temel ihtiyaçların giderilememesi (22.2), eşitsizlik (47.0),
temel haklarından mahrum bırakılan gruplar (48.6), çatışma etkisi (47.9) ve ağırlıklı
ortalama (51.6).
KÜRESEL HUKUK DEVLETİ
VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Hukuk devleti (ya da, hukukun üstünlüğü) ile ilgili en
önemli küresel çalışma bağımsız bir örgüt olan Dünya Adalet Projesi (World
Justice Project, WJP) tarafından yürütülen projedir. Güçlü bir hukuk devleti
uygulaması yolsuzluğu azaltır, yoksulluk ve hastalıklarla mücadele eder ve
insanları irili ufaklı adaletsizliklerden korur. Hukuk devleti ilkesi
kalkınmayı, hesap verebilir hükümetleri ve temel hak ve özgürlüklere saygıyı
destekleyerek toplumların adalet, fırsat ve barış temelini oluşturur.
Geleneksel olarak, hukuk devleti avukatların ve hâkimlerin çalışma alanı olarak
görülmüştür. Bununla birlikte, güvenlik, haklar, adalet ve yönetişim gibi
günlük sorunlar hepimizi etkiler ve bu nedenle her bir birey hukuk devletinin
paydaşıdır.
Adil ve işlevsellik için derin önemine rağmen toplumlarda
hukuk devletini tanımlamak ve ölçmek zordur. Söz konusu zorluğu aşmak için
tasarlanan WJP araştırma modeli dört temel ilkeye dayanmaktadır: hesap
verebilirlik (devletin yanı sıra özel aktörler de kanun önünde hesap verebilir
olmalıdır), adil yasalara sahip olmak (herkes tarafından anlaşılır, yayınlanmış
ve kararlılığa sahip yasalar herkese eşit olarak uygulanır, yasalar insan
hakları yanında mülkiyeti, sözleşmeleri ve usul hükümlerinin güvence altına
alınmasını sağlar), açık hükümet
(yasaların kabul edilme, yönetilme ve sorunları çözme ve uygulanma süreçleri
ulaşılabilir, adil ve etkilidir) ve tarafsız yargıya ulaşılabilirlik (adalet,
zamanında tecelli eden, yetkin, etik ve tarafsız ve erişilebilir olan
temsilciler aracılığıyla dağıtılır; tarafsız olan bu temsilciler yeterli
kaynaklara sahiptir, toplulukların yapısını yansıtır ve sadece topluma hizmet
ederler).
Bu temel ilkeler daha sonra 8 temel alt göstergeye
dönüştürülmüştür: Yürütme erki üzerindeki kısıtlamalar, yolsuzluğun olmaması,
açık devlet, temel haklar ve özgürlükler, düzen ve güvenlik, düzenleyici
uygulamalar, hukuk ve ceza yargısı. Araştırma modelinde yer alan anket soruları
bu göstergelere dayanarak hazırlanmışlardır.
Yukarıda özet olarak açıklanan modele dayanarak yapılan ve 140
ülkeyi kapsayan araştırma sonucuna göre ilk 10’a giren devletler ve 0.0 ve 1.0
skalası üzerinden aldıkları puanlar şöyledir: Danimarka (0.90), Norveç (0.89),
Finlandiya (0.87), İsveç (0.86), Hollanda (0.83), Almanya (0.83), Yeniz Zelanda
(0.83), Lüksemburg (0.83), Estonya (0.82), İrlanda (0.81).
Son 10’da yer alan ülkeler ise şunlardır: Moritanya (131 nci
sıra, 0.37 puan), Myanmar (132 nci sıra, 0.36 puan), Nikaragua (133 üncü sıra, 0.36 puan) Kamerun (134 üncü
sıra, 0.36 puan), Mısır (135 inci sıra, 0.35 puan), Haiti (136 ncı sıra ve 0.35
puan), Kongo Demokratik Cumhuriyeti (137 nci sıra, 0.34 puan), Afganistan (138
inci sıra, 0.33 puan), Kamboçya (139 uncu sıra, 0.31 puan ve Venezuela (140
ıncı sıra, 0.26 puan)
Türkiye bu araştırmada 0.42 puanla 116 ncı sırada yer
almıştır. Raporun Türkiye ile ilgili ülke profili bölümünde şu
değerlendirmelere yer verilmektedir:
Şekil 4 Şekil 5
Türkiye Hukuk Devleti Türkiye
Hukuk Devleti
Kaynak: World Justice
Project 2022. S. 167 Kaynak:
World Justice Project 2022. S. 167
Türkiye’nin genel puanı 0.42 olarak hesaplanmıştır. Türkiye
bu puanla 140 ülke arasında 116 ncı sırada yer almaktadır. Türkiye’nin içinde
yer aldığı 14 ülkeli Avrupa bölgesindeki sırası 14’dür. Türkiye’nin üst-orta
gelir grubu ülkesi olarak tanımlandığı ülkelerin gelir düzeyine göre yapılan
sıralamada ise Türkiye 42 ülkeli grupta 40 ıncı sırada yer almıştır. Aşağıdaki
grafik incelendiğinde Türkiye’nin 2015 (.46) ile 2022 yılları (0.42) arasındaki puanında azalma yönünde bir
eğilim içinde olduğu anlaşılmaktadır.
Şekil 6
Türkiye 2015-2022
Değişimi
Kaynak: World Justice Project 2022
Aşağıdaki grafik ise küresel bağlamda Türkiye’nin içinde
bulunduğu koşulları kıyaslamalı olarak vermektedir.
Şekil 7
Türkiye Hukuk Devleti:
Sıralama ve Gap
Türkiye’nin göstergelerinin aldığı puanlar şu şekildedir:
Yürütme erkinin Devlet yetkileri üzerindeki kısıtlamalar (135 inci sıra, 0.28
puan), yolsuzluğun olmaması (70 inci sıra, 0.45 puan), açık devlet (105 inci
sıra, 0.40 puan) temel haklar ve özgürlükler (134 üncü sıra, 0.30 puan), düzen
ve güvenlik (67 nci sıra, 0.73 puan), düzenleyici uygulamalar (118 inci sıra,
0.40 puan), hukuk yargısı (114 üncü sırada, 0.43 puan) ve ceza yargısı (106 ncı
sıra, 0.34 puan).
Yargı bağımsızlığı konusunda bağımsız bir endeks çalışması
mevcut olmamakla birlikte bazı kurumlar yargı bağımsızlığı alanını da içeren
küresel araştırmalar yapmaktadır. Dünya Ekonomi Forumu tarafından yapılan ve
133 ülkeyi kapsayan küresel yargı bağımsızlığı araştırmasında Dünya’nın önde
gelen 5 ülkesinin puanı ve sıralamadaki yeri şöyledir: (1) Finlandiya 6.8,( 2)
Yeni Zelanda 6.7, (3) Norveç 6.6, (4) İsviçre 6.5 ve (5) Hollanda 6.4.
En alt sıralarda yer alan 5 ülke ise şunlardır: (133)
Paraguay 2.1, (134) Çad 2.1, (135) Ekvator 1.7, (136) Nikaragua 1.6 ve (137)
Venezuela 1.1.
Türkiye bu sıralamada 10 üzerinden 3.1 puanla 103 üncü
sırada yer almaktadır.
Şekil 8
Türkiye’de Yargı
Bağımsızlığı
Kaynak: https://tcdata360.worldbank.org/indicators/h5ebaeb47?country=TUR&indicator=669&viz=line_chart&years=2007,2017#table-link
Dünya Bankası tarafından 2007-2017 yıllarını kapsayan
araştırmada Türkiye’nin yargı bağımsızlığı gelişimi ve dünya ortalaması ile
kıyaslanmasına yer verilmektedir. Yukarıdaki grafik Türkiye’nin 2007-2017
arasında ciddi puan kaybıyla karşılaştığını göstermektedir.
KÜRESEL YOLSUZLUK
ALGISI
Kuşkusuz küremizin en önemli siyasal sorunlarından biri
yolsuzluk olgusudur. Günümüzde hemen her ülkede yolsuzluk vardır. Tek fark
yolsuzluk olgularının büyüklüğü, frekansı ve yoğunluğudur. Küresel anlamda
yolsuzlukla mücadele denilince akla ilk gelen kuruluşlardan biri Uluslararası
Saydamlık Örgütü’dür (International Transparency Organization ya da kısaca
Transparency International, TI). Bu örgüt küresel olarak yolsuzluklarla
mücadele edebilmek için hemen hemen tüm Dünya ülkelerinde bir her yıl ‘yolsuzluk
algısı ölçme’ araştırması (corruption perception) yapmakta ve geliştirdiği
model aracılığıyla elde ettiği verileri bir endekse dönüştürmektedir. Böylelikle
ülkelerin dünya sıralaması içindeki yeri ve yıllar itibarıyla gösterdiği
gelişim çizgisi kolaylıkla izlenebilmektedir.
Örgütün en son yayınladığı 2022 Raporu 180 ülkeyi
kapsamaktadır. Puanlar 0 (= en çok yolsuzluk) ile 100 (= en temiz) arasında
değişmektedir. Bu yıl elde sonuçlar
ülkelerin üçte ikisinin 100 üzerinden 50 puanın altında kaldığını
göstermektedir. Dünya ortalaması ise 43’dür.
Raporun yönetici bölümünde şu ifadeler yer almaktadır: Bu
yılın Yolsuzluk Algısı Endeksi 124 ülkenin durumunun değişmediğini ancak durumu
kötüleşen ülkelerin sayısının arttığını gösteriyor. Araştırmanın en önemli
sonucu yolsuzluğun dünya barışını tehdit ettiği ve yolsuzluk olaylarının tehdit
altındaki dünya barışının hem nedeni ve hem de sonucu olduğudur... Yolsuzluk ve
çatışma birbirini besliyor ve kalıcı barışı tehdit ediyor. Çatışmalar yolsuzluklar
için bir üreme alanıdır. Politik istikrarsızlıklar, kaynaklar üzerindeki
baskılar ve zayıflatılmış gözetim organları rüşvet ve zimmet gibi suçlar için
fırsatlar oluşturur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, endeksin alt sıralarında
yer alan ülkeler son yıllarda bu tür çatışmaların içindedir veya kısa süre önce
çatışma yaşamışlardır… Öte yandan, barışçıl toplumlar da dahi, yolsuzluk ve suçların
cezasız kalması gibi olgular toplum içindeki düşmanlıkları ateşleyerek şiddet olaylarını
yaygınlaştırmaktadır. Güvenlik
güçlerinin gereksinim duyduğu kıt kaynakların azalması devletleri hakkı ve
haklıyı koruma ve hukuk devletini ayakta tutma konusunda sıkıntıya sokmaktadır.
Sonuç olarak, yolsuzluk endeks puanı yüksek olan ülkelerde suç işleme olasılığı
daha yüksektir ve bu ülkelerde örgütlü suç olgusu ve güvenlik tehditleri yüksek
düzeylere çıkar… Yolsuzluk aynı zamanda küresel güvenlik için bir tehdittir ve
endeks puanı yüksek olan ülkeler bu süreçte önemli rol oynamaktadır. Bu gibi ülkeler
onlarca yıl yurtdışından getirilen kirli parayı olumlu karşılamış ve kleptokratların
servetlerini ve güçlerini artırarak yeni jeopolitik hırslar edinmelerine yol
açmıştır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali uluslararası yolsuzluklarda gelişmiş
ekonomilerin suç ortaklığının öldürücü sonuçlarını göstermesi bakımından acı vericidir…
Bu karmaşık ortamda, daha fazla çatışmanın önlenmesi ve barışın sürdürülebilir
kılınması açısından, yolsuzluklarla mücadele etmek, saydamlığı geliştirmek ve yolsuzlukla
mücadele eden kurumları güçlendirmek kritik önem taşımaktadır.”
Ortak çabalara ve güçlükle elde edilen birçok kazanıma
rağmen, 2022 endeksi küresel yolsuzluğun çok büyük olduğunu göstermektedir.
Güçlü kurumlara sahip ülkeler ve iyi işleyen demokrasiler
genellikle endeksin en üst sıralarında yer alırlar. Danimarka 90 puan ile
sıralamanın ilk sırasında yer almıştır. İzleyen ülkeler 87 puanla Finlandiya ve
Yeni Zelanda’dır. Norveç, Singapur, İsveç, İsviçre, Hollanda, Almanya, İrlanda
ve Lüksemburg bu yıl ilk 10'da yer alan diğer ülkelerdir. Öte yandan, çatışma
yaşanan ve temel kişisel ve politik özgürlüklerin çok kısıtlı olduğu ülkeler en
düşük notları alma eğilimindedir. Bu yıl son 10’da yer alan ülkeler şunlardır:
Somali, Suriye ve Güney Sudan, Venezuela, Yemen, Libya, Kuzey Kore, Haiti,
Ekvator Ginesi ve Burundi.
124 ülkenin puanında değişme olmamış, 25 ülkenin durumunda
iyileşme görülmüş ve 31 ülkede durum kötüleşmiştir.
Türkiye’nin 2022 endeksindeki sırası 101/180 ve puanı
36/100’dır. Bu değerler Türkiye’nin son 10 yılda elde ettiği en olumsuz
sonuçlardır. Aşağıdaki tablo bu durumu açıklamaktadır. 2013’de 50/100 olan puan
2022’de 36/100 olmuştur.
Tablo 1 YILLAR İTİBARIYLA TÜRKİYE’DE YOLSUZLUK |
||
YIL |
SIRA |
PUAN |
2022 |
101 |
36 |
2021 |
96 |
38 |
2020 |
86 |
40 |
2019 |
91 |
39 |
2018 |
78 |
41 |
2017 |
81 |
40 |
2016 |
75 |
41 |
2015 |
66 |
42 |
2014 |
64 |
45 |
2013 |
53 |
50 |
Kaynak: ‘Corruption
Perception’ raporları |
KÜRESEL TERÖR
Küresel Barış Endeksi Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP)
tarafından yayınlanan ‘2022 yılı Küresel Terör Raporu’na göre batılı ülkelerde
siyasal terör 2021’de yüzde 82 oranında azalan dinsel terörün önüne geçmiştir.
Rapora göre, 2021'de terör kaynaklı ölümler zirvede
oldukları 2015 yılından bu yana yüzde 1.2 azalma ile yüzde 7.142'ye düştü. Azalma
özellikle Irak ve Pakistan’da gerçekleşmiştir. Terör nedeniyle en az ölümün
yaşandığı ülke sayısı geçen yıl 44 oldu. 2020'de bu sayı 43 ülke idi. Bazı
bölgeler terörün dinamiklerinde oluşan değişiklikler nedeniyle Sahel,
Afganistan ve Myanmar gibi bölgeler daha fazla acı çekmektedir. Bazı bölgelerde
ise daha olumlu bir görünüm vardır. Örneğin
Boko Haram’ı hedef alan karşı saldırılar bu alanda iyileştirmeler yaratmıştır. Boko
Haram’a karşı düzenlenen operasyonlar bu grup tarafından gerçekleştirilen
ölümlerde yüzde 72 azalma sağlamıştır. Sahel'deki durum ise hızla kötüleşmektedir.
Önde gelen ülkeler Burkina Faso, Mali, Gine ve Çad'dır. Bu ülkelerde görülen darbe
girişimleri yanında ülkelerin su yönetimi konusundaki başarısızlıkları ve eksiklikleri,
yaşamakta oldukları gıda sorunları, yetersiz beslenme gerçeği, hızlı nüfus
artışı ve zayıf yönetimler gibi etmenler terörist faaliyetlerin çoğunun meydana
geldiği ve merkezi hükümet kontrolünün en zayıf olduğu sınırlar boyunca ciddi
terör sorunlarına yol açmıştır.
Çatışma içinde bulunan ülkelerde terör olayları artmaktadır.
Terör olaylarının yüzde 80’i çatışma yaşanan bölgelerin 50 kilometre çapındaki
çevrede meydana gelmiştir.
Çatışmaların yoğunluğu arttıkça, terör eylemlerinin
ölümcüllüğü de artmaktadır. Çatışma yaşayan ülkelerdeki ölümcül terör
olaylarının sayısı çatışma yaşamayan ülkelerdeki olayların 6 katından fazladır.
Rapora göre küresel terör bağlamında ilk 10’da yer alan
ülkeler, puanları ve sıralamadaki yerleri şöyledir: (1) Afganistan 9.109, (2) Irak 8.511, (3)
Somali 8.398, (4) Burkina Faso 8.270, (5) Suriye 8.250, (6) Nijerya 8.233, (7)
Mali 8.152, (8 Nijer) 7.856, (9) Myanmar 7.830 ve (10) Pakistan 7.825.
Türkiye 10 üzerinden 5.651 puanla 23 üncü sırada yer
almaktadır. Bu değer bir önceki yıla göre -0.82 puan azalmayı işaret
etmektedir. Ülkelerin terörden ‘çok yüksek’, ‘yüksek’, ‘orta’, ‘düşük ‘ve ‘çok
düşük’ olarak sınıflandırıldığı rapora göre Türkiye terörden ‘yüksek düzeyde’
etkilenen bir ülkedir. Aşağıdaki harita küresel terörün dağılımını ve
yoğunluğunu vermektedir.
Şekil 9
Küresel Terör Odakları
Kaynak: Global Terrorism Index 2022, S. 11
KÜRESEL BARIŞ:
POZİTİF VE NEGATİF
‘Küresel Barış Endeksi’ de Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP)
tarafından hazırlanmaktadır. Endeks dünyanın önde gelen küresel barış
ölçüsüdür. Rapor verilere dayalı olarak barıştaki eğilimler, barışın ekonomik
değeri ve barışçıl toplumların nasıl geliştirileceği hakkında kapsamlı bilgiler
vermeyi amaçlamaktadır. Endeks dünya nüfusunun yüzde 99.7 sini oluşturan 163
ülkeyi kapsamaktadır. Endeks küresel barışı üç ayrı görüş açısından ölçmeye
çalışmaktadır: toplumsal emniyet ve
güvenlik düzeyi; devam eden yurtiçi ve uluslararası çatışmaların boyutları ve ülkelerin
askerileşme düzeyi.
Bu yılın sonuçları, küresel ortalama barış düzeyinin yüzde
0.3 oranında kötüleştiğini göstermektedir. Oran düşük olmasına karşın bu oran
son 14 yıldaki 11 inci düşüş olmak durumundadır. Öte yandan 90 ülkede durum iyileşmiş,
71 ülkede kötüleşmiş ve 2 ülkede değer değişmemiştir. Bu veriler ülkelerin
barış durumunun daha da kötüleşmekte olduğunu göstermektedir.
İzlanda 2008 yılından bu yana dünyanın en barışçıl ülkesi
olmaya devam etmektedir. Endeksin en üstünde yer alan Yeni Zelanda, İrlanda,
Danimarka ve Avusturya ise İzlanda’ya eşlik etmektedir. Afganistan ise son 5
yılda artarda dünyanın en az barışçıl ülkesi olmuştur. Endeksin en altında
Afganistan ile birlikte yer alan diğer ülkeler ise Yemen, Suriye, Rusya ve
Güney Sudan’dır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Rusya ve Ukrayna en çok
kötüleşmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır. Gine, Burkina Faso ve Haiti
en büyük bozulmanın görüldüğü diğer 3 ülkedir. Avrupa, dünyanın en barışçıl
bölgesidir. En barışçıl 10 ülkeden 7’si Avrupa’da yer almaktadır.
Dünyanın dokuz bölgesinden beşi daha fazla barışçıl hale
gelmiştir. En büyük iyileşmeler Güney Asya ve MENA bölgesinde gerçekleşmiştir.
Güney Asya’daki değişim iç çatışmalarda ölenlerin sayısının azalması nedeniyle
devam eden çatışmalar alanında elde edilen iyileşmelerden kaynaklanmaktadır. MENA
bölgesindeki gelişme ise endeksin 4 temel alanında elde edilen iyileşmelerden
kaynaklanmıştır: askeri harcamalar, iç çatışmalardan kaynaklanan ölümler,
terörizm etkisi ve nükleer ve ağır silahlar.
Tahmin edilebileceği gibi en büyük bölgesel bozulma Rusya ve
Avrasya bölgesinde oldu. Bu bölgeyi Kuzey Amerika izledi.
En büyük bozulma alanları ‘siyasette kararsızlık’, ‘siyasal
terör’, ‘komşu ülkelerle ilişkiler’ ve’mülteciler ve yerinden edilmiş kişiler’
olmuştur. Bu göstergeler endeksin oluşturulduğu 2008 yılından bu yana en yüksek
değerler olarak kayda geçti. Artan enflasyon göz önüne alındığında, büyük bir
olasılıkla ekonomik depresyon gelecek yıllarda GSYİH büyümesindeki yavaşlama ve
artan maliyetler nedeniyle rekor borç düzeylerine ulaşmaya yol açacaktır. Kötüleşen diğer göstergeler ise ‘dış
çatışmalardan kaynaklanan ölümler’ ve ‘iç çatışmaların yoğunluğu’dur.
Endeksin birçok göstergesinde olumlu gelişmeler de yer
almaktadır: ‘terörizm etkisi’, ‘nükleer ve ağır silahlar’, ‘iç çatışmalardan
kaynaklanan ölümler’, ‘askeri harcamalar’, ‘hapsedilme oranları ve suç
algılamaları’. Örneğin, ‘terörizm etkisi’ en düşük düzeydedir.
Barışçılık göstergesi son 14 yılda azalmıştır ve ülkelerin
ortalama puanı yüzde 3.2 oranında kötüleşmiştir. Endeksteki 163 ülkeden 84'ünde
bozulma; 77 ülkede iyileştirme kaydedilirken iki ülkenin puanında değişme
olmamıştır. 2008 ile 2021 arasında endekste yer alan 23 göstergenin 15’inde
kötüleşme görülürken 8 göstergede iyileşme görülmüştür.
‘Askerileşme’ iyileşme görülen tek alandır. En büyük
gösterge bozulmaları ise şunlardır: ‘devam eden iç çatışmalar’, ‘yaşanmakta
olan dış çatışmalar’, ‘sığınmacıların ve yerinden edilmiş kişilerin sayısı’ ve ‘iç
çatışmaların yoğunluğu’.
Bu dönemde en büyük bozulma kaydeden ülkeler Hindistan,
Kolombiya, Bangladeş ve Brezilya’dır. Şiddetin küresel ekonomi üzerindeki
etkisi 2021 yılında PPP olarak 16.5 trilyon dolar oldu. Bu değer dünyanın
ekonomik üretiminin yüzde 10’udur ve kişi başına 2.117 ABD dolarıdır. Şiddetin
ekonomik etkisi bir önceki yıla göre yüzde 12.4 artmıştır. Artış küresel çapta
yüzde 18.8 artan uluslararası silah satışlarından kaynaklanmıştır.
Nominal değerlerle en fazla artış sağlayan ülkeler Çin, ABD
ve İran olmuştur.
Şiddet, dünyanın ekonomik performansı üzerinde önemli bir
etkiye sahip olmaya devam etmektedir. Şiddetten en fazla etkilenen 10 ülkede
ortalama ekonomik zarar GSYİH'nın yüzde 34'üne eşdeğerdir. Şiddetten en az
etkilenen ülkelerde bu oran yüzde 3,6’dır. Bu oran 2021 yılında Suriye’de yüzde
80, Güney Sudan’da yüzde 41 ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yüzde 37 olmuştur
Çatışma ve belirsizlik zamanlarında barışı inşa etmenin
anahtarı ‘Pozitif Barış’tır. Pozitif Barış’ın anlamı barışçıl toplumları
yaratan ve sürdürülebilir kılan davranışlar, kurumlar ve yapılardır. ‘Pozitif
Barış Eksikliği’ kavramı ise ulusal gelir düzeyi ile pozitif barış puanı
arasındaki farkı tanımlar. 2009’da büyük Pozitif Barış açığına sahip ülkelerin
yüzde 80'inde 2022 yılı itibarıyla bozulma görülmüştür.
2022 Küresel Barış Endeksi’nde Türkiye 2.785 puanla 145 ini
sırada yer almıştır. Temel göstergelere göre Türkiye’nin aldığı puanlar aşağıda
verilmiştir: Devam eden yurtiçi ve uluslararası çatışmalar 3.180, toplumsal
emniyet ve güvenlik 3.000, askeri harcamalar 1.888.
Şiddetin 2021 yılında Türkiye’ye maliyeti ise PPP olarak
295,548.9 milyon dolardır.
Küresel Barış Endeksi Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP)
tarafından sistem kuramına dayalı olarak geliştirilen bir başka endeks ise ‘Küresel
Pozitif Endeks’ adını taşımaktadır. Bu endeks bir anlamda barışın kurulması ve
sürdürülmesi için gerekli unsurlardaki olumlu ve olumsuz gelişmeleri izlemek ve
ülkelere yol göstermek amacını taşımaktadır.
Pozitif barış kavramı 8 temel sütuna dayanmaktadır: ‘iyi
işleyen devlet’, ‘sağlam iş ortamı’, ‘başkalarının haklarının kabul edilmesi’, ‘komşularla
iyi ilişkiler’, ‘serbest bilgi akışı’, ‘insan sermayesinin yüksekliği’, ‘düşük
yolsuzluk düzeyi’ ve ‘kıt kaynakların adil dağıtımı’.
2022 Pozitif Barış endeksinde ilk 10 sırada yer alan ve
barış içinde yaşama şansları yüksek olan ülkeler ve puanları şu şekildedir:
İsveç 1.228, Danimarka 1.238, Finlandiya 1.258, Norveç 1.274, İsviçre 1.279,
Hollanda 1.362, Kanada 1.366, Avustralya 1.394, Almanya 1.397 ve İrlanda 1.433.
[38]
Endeksin en alt 10 sırasında barış açısından tehlikeli bir
konumda yer alan ülkeler ve puanları da şöyledir: Irak 4.103, Sudan 4.214,
Eritre 4.290, Suriye 4.304, Demokratik Kongo Cumhuriyeti 4.306, Çad 4.374, Orta
Afrika Cumhuriyeti 4.432, Yemen 4.542,
Güney Sudan (4.590) ve Somali 4.590.
Türkiye Pozitif Barış endeksinde 3.231 puanla 163 ülke
arasında 88 inci sırada yer almaktadır.
Yukarıda belirtilen temel göstergeler açısından Türkiye’nin
alt göstergelerdeki puanları ise şu şekildedir: iyi işleyen devlet 3.56, sağlam
iş ortamı 3.27, başkalarının haklarının kabul edilmesi 3.26, komşularla iyi
ilişkiler 2.90, serbest bilgi akışı 2.99, insan sermayesinin yüksekliği 2.77,
düşük yolsuzluk düzeyi 3.91 ve kıt kaynakları adil dağıtımı 2.94.
DEĞERLENDİRME VE
SONUÇ
Araştırmada küresel eşitsizlik, küresel insan hak ve
özgürlükleri, küresel hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı, küresel yolsuzluk,
küresel terör ve küresel barış ana temalar olarak ele alınmıştır.
Araştırma sorusu ise ‘Yabancı ülkelerde yapılan küresel
ölçekli araştırmalarda siyasal olguların, kavramların ve kurumların içinde
bulunduğu koşullar ve gelişim çizgisi nedir ve Türkiye bu çizginin hangi
noktasındadır, koşullar nelerdir?’ şeklinde belirlenmiştir.
Bu çerçevede oluşturulan araştırma tasarımında pek çok
küresel ölçekli rapor ve endeks incelenmiştir.
Bu araştırmada ilk ele alınan ve küresel sorunların oldukça önem
taşıyanlarından biri küresel eşitsizlik sorunudur. Gerek ulusal sınırlar içinde
ve gerekse ülkeler arasında gelir dağılımı uçurumları vardır. Eşitsizlik bir
toplumsal sorundur ve ulusal ekonomilerin yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır.
Son yıllarda hükümetlerin her türlü eşitsizliği azaltma çabalarını engelleyen
yeni etmenler ortaya çıkmaya başlamıştır. Pandemi bunlardan sadece bir
tanesidir. Pandeminin yarattığı sorunları önlemek ve ölümleri azaltmak ulusal ekonomilere
büyük finansman yükü getirmiştir. Ancak ortaya çıkmaya başlayan yeni bir sorun pandemiden
daha fazla zarar verecek gibi görülmektedir. Yeni sorunun adı iç ve dış borç
krizidir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde gıda ve enerji fiyatlarındaki artış
küresel gıda güvenliği sorunu yaratmıştır. Esasen önemli ölçüde borç yükü
altında bulunan ülkeler borçların ertelenmesi için yeterli mekanizmalar ve
kaynaklar bulunamaması nedeniyle daha büyük sorunlarla uğraşmak zorunda
kalmaktadır. Buna karşılık gıda ve enerji fazlası bulunan ülkeler bu durumdan
çok karlı çıkmaya başlamışlardır. Eşitsizlik hem ülke içinde ve hem de ülkeler
arasında giderek artmaktadır. Ekonomik eşitsizlik en büyük demokrasi tehdidi
olarak ortaya çıkmaktadır.
Demokrasinin geleceği ile ilgili kaygılar da giderek büyümektedir.
Küresel endekslerde demokrasi alanında gerileme gösteren önemli bulgularla
karşılaşılmıştır. Kimi ülkede ortaya çıkan kötü yönetim olguları bu gelişmenin
şiddetini artırmaktadır. Bazı ülkelerde yurttaşların siyasal katılım hakkı
güvence altına alınamamakta ve hukuk devleti uygulamalarında istenilen sonuçlar
elde edilememektedir. Serbest liberal piyasa koşulları yeterince
sağlanamamaktadır. Ulusal sınırlar içinde ekonomik rekabet ne özgür ve ne de
adildir. Yolsuzluk, kayırmacılık ve kötü yönetim ekonomik kalkınma ve sosyal
katılımın artması yolunda engel olarak durmaktadır. Küresel ekonomik çöküş
ciddi sosyoekonomik sonuçlara ve bunalımlara yol açmıştır ve bu sonuçların
olumsuz etkilerinin artabileceği öngörülmektedir.
Demokrasiye yönelik önemli küresel tehditlerin şu
etmenlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır: Birinci ve en öde gelen etmen kuşkusuz
ekonomik eşitsizliktir. Araştırmaya katılanların ortalama yüzde 68'i ekonomik
eşitsizliğin ülkelerindeki demokrasiyi tehdit ettiğini söylemiştir. Ekonomik eşitsizliğin arkasından gelen etmen
yolsuzluklardır. Araştırmaların hemen hepsi yolsuzlukların demokrasiye yönelik
en önemli tehditlerden olduğuna inanmaktadır. Çoğu demokraside, insanların
çoğunluğu (yaklaşık yüzde 60) küresel şirketlerin demokrasiyi tehdit eden
önemli etmenlerden bir başkası olduğunu ifade etmektedir. Özellikle Asya, Latin
Amerika ve Kuzey Amerika ülkelerinde son bir yıl içinde ifade özgürlüğü
kısıtlamalarının bu ülkelerdeki demokrasiyi tehdit ettiğini söyleyenlerin oranı
artmıştır. Demokratik ülkelerde nüfusun yaklaşık yarısı adil olmayan seçimlerin
ve/veya seçim yolsuzluklarının demokrasi için ayrı bir tehdit oluşturduğunu
belirtmektedir. Demokrasiye yönelik olarak en fazla işaret edilen tehdit edici etmenlerden
biri de Google, Amazon, Apple ve Facebook gibi büyük teknoloji şirketlerinin
gücüdür. Yabancıların ya da ülke dışındaki güçlerin ülkelerde yapılacak adil ve
serbest seçimlere müdahale etmesinin demokrasi yolunda büyük bir tehdit
oluşturduğuna inanılmaktadır. Giderek daha fazla insan sosyal medya
platformlarının demokrasi üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu söylerken, daha
az insan bunun olumlu etkileri olduğunu söylemektedir. Demokrasiye yönelik
tehditlerden biri de halkın öncelikleri ile hükümetlerin önceliklerinin aynı
olmamasıdır. Halkın öncelik verilmesini istediği üç ortak konu şunlardır:
yoksulluğun azaltması, yolsuzluklarla mücadele edilmesi ve ekonomik kalkınmanın
teşvik edilmesi.
Demokrasiler otokrasiler karşısında gerilemekte ve
durgunlaşmaktadır. Yerleşik demokrasi olarak kabul edilen ülkelerde dahi demokrasi
konusunda göz ardı edilemeyecek zayıf noktalar bulunmaktadır. Yükselen yaşam
maliyeti ve artan ciddi iklim değişikliği etkileri bu noktaları daha da
zayıflatmaktadır. İnsanların demokrasinin önemi ve etkinliği konusundaki inançları
bu nedenlerle endişe verici ölçüde azalmaktadır. Dünya kritik bir yol ayrımına
gelmiştir. Demokrasiyi korumak isteyen güçlerin varlığı ve çabaları bu yoldaki
endişeleri biraz da olsa azaltmaktadır. Toplumlar yeni ve modern bir toplumsal
sözleşme modeli aramaktadır. Yeni model anayasa arayışları yurttaş meclisleri,
sivil toplum örgütleri ve hükümetlerle siyasal diyalog kanallarını artıran yeni
kurumsal yapılar, sosyal medya sistemleri ve inançlı akademisyenler olarak
ortaya çıkmaktadır.
Küreselleşmenin önde gelen etmenlerinden biri olan internet
haberleşmesi bir yandan kullanıcılarına büyük kolaylıklar sağlarken öte yandan
hükümetler tarafından siyasal bekalarının güvence altında alınması için denetim
altında tutulması gereken bir iletişim aracı olarak görülmektedir. Bu bağlamda
internette özgürlük ilerlemek yerine sürekli gerilemektedir. Özellikle Çin bu
konuda hiç parlak olmayan bir sicile sahip bulunmaktadır.
Küresel bağlamda aydınlar otokratik yönetimlerin artmakta ve
demokratik rejimlerin gerilemekte olduğu kanısındadırlar. Otokrat ülkeler
arasında Türkiye’de yer almaktadır. Ancak demokrasilerdeki gerilemenin geçici
olduğuna inananlar da vardır. Bu görüşte olanlar otokrat yönetimlerin toplum
çıkarını değil kendi çıkarlarını ön planda tutmalarının geniş halk yığınlarında
zaman içinde siyasal tatminsizliklere yol açacağına ve demokrasilerin tekrar
yükselişe geçeceğine inanmaktadırlar. Özgürlükleri baskılayan otokrat
yöneticilerin sorumsuz davranışları zaman içinde aleyhlerine sonuçlar
verecektir. ‘Arap Baharı’ bunun sınırlı ancak tipik bir kanıtıdır. İktidarı ele
geçiren otokratların yanında geniş halk yığınları demokrasiyi kucaklamak
gereksinimi içindedirler. Otokratların elinde seçimler giderek adil ve yansız
olma özelliğini kaybetmekte ve çeşitli hilelere ve yönlendirmelere konu
olmaktadır. Çıkarlarını en yüksek düzeye çıkarmak isteyen siyasal klikler her
türlü bedeli ödeyerek siyasal güce sahip olmak ve siyasal gücü ellerinde tutmak
istemektedirler. Bu bağlamda demokrasilerin yetersiz kaldığı örneklerin sayısı
da oldukça çoktur. Öte yandan küresel örgütlerin tutarsızlıkları,
etkisizlikleri ve zayıflıkları da devam etmektedir. Birleşmiş Milletlerin
etkisinin sınırlı kalması buna verilebilecek en iyi örnekler arasındadır.
Öte yandan ekonomik özgürlük ile kişi başına düşen gelirin
yüksekliği arasında olumlu bir bağı olduğu anlaşılmaktadır. Yüksek gelirli
ülkelerde ekonomik özgürlük düzeyi de yüksektir. İşçi hakları açısından
bakıldığında ise tüm Dünyada işçi haklarının otokratik ülkelerde daha fazla
olmak üzere şiddetli bir erozyon içinde olduğu görülmektedir.
Basın özgürlüğü açısından bakıldığında açık toplumlar ile
despotik rejimler arasındaki asimetrinin giderek büyüdüğü görülmektedir. Bu
durum her iki tür toplumda da kutuplaşmanın arttığı ve gerilimin yükseldiği
görülmektedir. Sınırötesi Gazeteciler Örgütü tarafından yayınlanan 2022 yılı
raporunda 28 ülkede basın özgürlüğünün durumu çok kötü olarak
nitelendirilmiştir. Raporda 180 ülke arasında bu yıl 149 uncu olan (41.25/100)
Türkiye’de otoriter yönetimin medya çoğulculuğuna meydan okuyarak zemin kazanmaya
çalıştığı ve eleştirmenleri baltalamak için elindeki tüm olası araçları kullandığı
ifade edilmektedir.
140 ülkede hukuk devletinin içinde bulunduğu durumu
araştıran ve değerlendiren araştırma pek çok ülkede bu kavramın gerilediğini
saptamıştır. Türkiye’de hukuk devleti uygulamasının (116/140) zayıf olduğu
ülkeler arasındadır (0.42/1.0).
Küresel Yolsuzluk Algılaması Endeksi’nin 2022 yılı
sonuçlarına göre dünya barışı giderek kötüleşmekte ve yolsuzluklar bu sonuca
yol açan en önemli etmen olmak durumundadır. Yolsuzluklar barış ve güvenlik
için temel bir tehdittir. Yolsuzluklar toplumlarda yeni yakınmalara yol açmakta
ve hem toplumun savunma ve güvenliğini sağlamakla kurumların ve hem de Devletin
meşruluk düzeyini aşındırmaktadır. Kamu sektöründeki yolsuzlukla mücadele eden
hükümetler söz konusu olduğunda dünya genelinde bir durgunluğun hüküm sürdüğü
görülmektedir. Yolsuzluk algısının yayınlanmaya başladığı 2012 yılından bu yana
Türkiye 2022 araştırmasında en düşük puanını almıştır. Türkiye’nin 2013 puanı 50
ilen 2022’de 36’ya düşmüştür. 180 ülke arasındaki sırası 101 olmuştur.
Küresel terörizmden kaynaklanan toplam ölümlerin yüzde
48'ini Sahra Altı Afrika’da (Nijer, Mali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve
Burkina Faso) meydana gelmiştir. Bu durum terörizmin ciddi bir tehdit olmaya
devam ettiğini göstermektedir. Suriye ve Irak'taki askeri yenilgilerin ardından
İSİS Sahel'e yönelmiştir. 2007'den bu yana Sahel bölgesinde terör kaynaklı
ölümler on kat artmıştır. Sahel, terörizmin yeni merkez üssü haline gelmiştir.
Hızlı nüfus artışı, yeterli su ve gıda eksikliği, iklim değişikliği ve kırılgan
devlet yönetimleri terörün bu bölgede büyümesine zemin hazırlamaktadır. Birçok
adi suç örgütü de kendilerini ‘İslami’ örgüt olarak lanse etmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında önemli siyasal kavram ve
kurumların tüm dünyada aşındığı ve içeriklerinin zayıfladığı açıklıkla
görülmektedir.
Türkiye söz konusu sürecin dışında değil belki önde giden
örneklerinden biridir.
YARARLANILAN
KAYNAKLAR
Chancel,
L., Piketty, T., Saez, E., Zucman, G. et al. World Inequality Report.
(2022). World Inequality Lab. Economist
Intelligence Unit. Democracy Index. https://wir2022.wid.world/
Foa, R.S.,
Klassen, A., Slade, M., Rand, A. and R. Collins. (2020). “The Global
Satisfaction with Democracy Report 2020.” Cambridge, United Kingdom: Centre for
the Future of Democracy. https://www.cam.ac.uk/system/files/report2020_003.pdf
Fraser
Institute. (2022). Economic Freedom of the World 2022 Annual Report. https://www.fraserinstitute.org/studies/economic-freedom
Freedom
House Foundation. (2022). Freedom on the Net. The Global Drive to Control Big
Tech. https://freedomhouse.org/report/freedom-net/2021/global-drive-control-big-tech
Freedom
House. (2022). Freedom in the World. Otoriter Yönetimin Küresel Çapta
Yaygınlaşması. Rapor. https://freedomhouse.org/sites/default/files/2022-02/FIW_2022_PDF_Booklet_Digital_Final_Web.pdf
Freedom
House. (2023). Freedom in the World.
https://freedomhouse.org/sites/default/files/2023-03/FIW_2023_50Years_DigitalPDF.pdf
Friedrich
Naumann Foundation for Freedom. (2019) Human Rights Index Europe 2019. http://freedombarometer.org/files/download/Freedom_Barometer_Europe_2019.pdf
Hauke
Hartmann and Peter Thiery. (2022) Global Findings BTI 2022, Gütersloh:
Bertelsmann Stiftung 2022. https://www.bertelsmann-stiftung.de/de/publikationen/publikation/did/bti-2022-global-findings-resilience-wearing-thin
Human
Rights Watch. (2023). WORLD REPORT. Our Annual Review of Human Rights
Around The Globe Events of 2022. https://www.hrw.org/world-report/2023
Ian
Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. (2021). The
Human Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic
Freedom. 2021. https://www.fraserinstitute.org/sites/default/files/human-freedom-index-2021.pdf
Ian
Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. (2022). The
Human Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic
Freedom. 2022. https://www.cato.org/sites/cato.org/files/2023-01/human-freedom-index-2022.pdf
IDEA. The
Global State of Democracy. (2022). International Institute for Democracy and
Electoral Assistance. (IDEA). https://idea.int/democracytracker/gsod-report-2022
ITUC.
(2022) Global Rights Index 2022. The world’s worst countries for workers. https://files.mutualcdn.com/ituc/files/2022-ITUC-Rights-Index-Exec-Summ-EN_2022-08-10-062736.pdf
LATANA. (2022).
Democracy Perception Index. www.allianceofdemocracies.org
Lijphart,
Arien. (2014). Comparative Politics and the Comparative Method. American
Political Sciences Review. Volume 65 , Issue 3 , September 1971 , 682 – 693.
DOI: https://doi.org/10.2307/1955513
Reporters
Beyond Borders. (2022). World Press Freedom Index 2022.
https://rsf.org/en/rsf-s-2022-world-press-freedom-index-new-era-polarisation
Resilience
and Peace, Sydney, September 2020. Available from:
http://visionofhumanity.org/reports.
The
Heritage Foundation. (2022). Index of Economic Freedom.
https://www.heritage.org/index/pdf/2022/book/2022_IndexOfEconomicFreedom_FINAL.pdf
The
Institute for Economics & Peace. (2022) Positive Peace Report 2022. https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/01/PPR-2022-web.pdf
The
Institute for Economics & Peace. (2022). Global Peace Index 2022. https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/06/GPI-2022-web.pdf
The
Institute for Economics & Peace. (2022). Global Terrorism Index. Measuring
the Impact of Terrorism. https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/03/GTI-2022-web-04112022.pdf
Transparency
International. (2022). Global Corruption Perception Index. https://images.transparencycdn.org/images/CPI2021_Report_EN-web.pdf
Vanessa A.
Boese, Nazifa Alizada, Martin Lundstedt, Kelly Morrison, Natalia Natsika, Yuko
Sato, Hugo Tai, and Staffan I. Lindberg. (2022). Autocratization Changing
Nature? Democracy Report 2022. Varieties of Democracy Institute (V-Dem). https://v-dem.net/media/publications/dr_2022.pdf
Walk Free
Vakfı. Modern Kölelik Endeksi. (2018). https://www.walkfree.org/reports/global-estimates-of-modern-slavery-2022/
World
Justice Project. (2022). Rule of Law Report 2022. https://worldjusticeproject.org/rule-of-law-index/downloads/WJPIndex2022.pdf
[1] Maltepe
Üniversitesi Öğretim Üyesi. Researcher ID: B-2702-2008. Orcid number:
0000-0002-8756-1366
[2] Bazı
yazarlar ise bu sayıyı dörde, beşe ve hatta daha yükseğe çıkartmaktadırlar. Örneğin,
Dr. Efanodor-obeten yedi alt alandan söz etmektedir: Siyasal kuran ve felsefe,
karşılaştırmalı siyaset, uluslararası ilişkiler, siyasal ekonomi, siyasal
sosyoloji, kamu yönetimi ve çevre politikaları’.
[3]
Lijphart, Arien. 2014. Comparative Politics and the Comparative Method.
American Political Sciences Review. Volume 65 , Issue 3 , September 1971 , 682 –
693. DOI: https://doi.org/10.2307/1955513
[4] Chancel,
L., Piketty, T., Saez, E., Zucman, G. et al. World Inequality Report 2022,
World Inequality Lab.
[5] The
Global State of Democracy 2022. International Institute for Democracy and
Electoral Assistance. (IDEA)
[6] Foa,
R.S., Klassen, A., Slade, M., Rand, A. and R. Collins. 2020. “The Global
Satisfaction with Democracy Report 2020.” Cambridge, United Kingdom: Centre for
the Future of Democracy.
[7] Vanessa
A. Boese, Nazifa Alizada, Martin Lundstedt, Kelly Morrison, Natalia Natsika,
Yuko Sato, Hugo Tai,
and Staffan I. Lindberg. 2022. Autocratization
Changing Nature? Democracy Report 2022. Varieties of Democracy Institute
(V-Dem).
[8] LATANA. Demokrasi
Algılama Endeksi 2022 (Democracy Perception Index).
[9]
Economist Intelligence Unit. Democracy Index. 2021.
[10] Hauke
Hartmann and Peter Thiery, Global Findings BTI 2022, Gütersloh: Bertelsmann
Stiftung 2022.
[11] Freedom
House. 2022. Freedom in the World. Otoriter Yönetimin Küresel Çapta
Yaygınlaşması. Rapor.
[12] Ian
Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. The Human
Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom.
2021.
[13] Ian
Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. The Human
Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom.
2022.
[14] Global
Rights Index 2022. The world’s worst countries for workers
[15] Human
Rights Watch 2023. Events of 2022.
[16]
Friedrich Naumann Foundation for Freedom. Human Rights Index Europe 2019.
[17] Freedom
House Foundation. Freedom on the Net. The Global Drive to Control Big Tech.
2002.
[18] Friedrich
Naumann Foundation for Freedom. Freedom Barometer Europe
[19] Fraser
Institute. Economic Freedom of the World 2022 Annual Report.
[20] The
Heritage Foundation. 2022 Index of Economic Fredom.
[21]
Reporters Beyond Borders. World Press Freedom Index 2022.
[22] Walk
Free Vakfı. Modern Kölelik Endeksi. 2018
[23] World
Justice Project. Rule of Law Report 2022.
[24] World
Economic Forum. Executive Opinion Survey. Judicial Independence (2020).
[25]
International Monetary Fund. World Economic Outlook. 2023.
[26]
Transparency International.Global Corruption Perception Index. 2022.
[27] The
Institute for Economics & Peace. Global Peace Index 2022.
[28] The
Institute for Economics & Peace. Positive Peace Report 2022.
[29] Toksik
kutuplaşma (toxic polarization) siyasal tutumların merkezden uzaklaşarak
ideolojik uç noktalara doğru farklılaşmasıdır.
[30]
dezenformasyon
[31] The
Democracy Index
[32] The
Economist. 2022. s. 40.
[33] Vicdani
ret
[34] Freedom
House. (2023). Freedom in the World. https://freedomhouse.org/sites/default/files/2023-03/FIW_2023_50Years_DigitalPDF.pdf
[35] Aile
kurma özgürlüğü
[36] Körfez
ülkelerinde gitgide yaygınlaşan “Kafala” sistemi olarak isimlendirilen
sözleşmeye göre, çalışmak için bir şirket ile anlaşma yapan bir işçi, kendisini
ülkeye getiren şirketten başka bir işletmede çalışamamaktadır.
[37] Gayri
Safi Yurt İçi Hâsıla
[38] Düşük
puanlar olumlu ve yüksek puanlar olumsuz koşulları ifade etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder