Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

1 Haziran 2025 Pazar

 

 

 

AYNAYI DIŞARIDAN TUTMAK: ULUSLARARASI SİYASET BİLİMİ ARAŞTIRMALARINDA TÜRKİYE

 

 

 

 

 

 

PROF. DR. FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ [1]

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NİSAN 2023

İSTANBUL

 


 

 

 

ÖZ

Yüzümüzü ve taşıdığı ifadeyi görmek için aynaya bakarız. Gerçekleri, durumumuzu ve varsa eksikliklerimizi görmek ve gerekli önlemleri alabilmemiz için. Aynada gördüklerimiz yeterli değilse başkalarından yardım isteriz. Bizi nasıl gördüklerini anlatmaları için.

Aynı durum siyasal, toplumsal ve ekonomik olgular için de geçerlidir. Kendi çabalarımızla yeterli açıklıkta göremediğimiz veya gördüğümüz halde yeterince algılayamadığımız ve kavrayamadığımız olguları yapılan diğer araştırmalardan öğrenmek gereksinimi içinde oluruz.

Bu çalışma yukarıda altı çizilmeye çalışılan gereksinime yanıt verebilme hedefini gütmektedir: küresel bağlamda yapılmış ve Türkiye’yi de kapsayan uluslararası siyasal araştırmaların ülkemizdeki koşulları nasıl algıladıklarını, kavramlaştırdıklarını ve değerlendirdiklerini öğrenmek için.

Araştırmanın ikincil hedefi ise hızla gelişmekte olan karşılaştırmalı siyaset bilimi çalışmalarına ülkemizden bir örnek vermektir. Yapılmakta olan küresel çaplı araştırmalar, hazırlanan raporlar ve ortaya konulan endeksler karşılaştırmalı siyaset bilimin gelişmesine önemli katkılar sunmaktadır.

Araştırma sorusu şudur: Yabancı ülkelerde yapılan küresel ölçekli araştırmalarda siyasal olguların, kavramların ve kurumların içinde bulunduğu koşullar ve gelişim çizgisi nedir?  Türkiye bu çizginin hangi noktasındadır?

İkincil verilere dayalı olarak yapılan araştırma siyasal yönü ağır basan çok sayıda araştırmada yukarıdaki sorulara nasıl yanıtlar verildiğinin görülmesini ve bunlardan özellikle Türkiye için sonuçlar çıkarılmasını amaçlamaktadır.

Anahtar kavramlar: karşılaştırmalı siyaset, küresel eşitlik, demokrasi, hak ve özgürlükler, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, yolsuzluklar, küresel terör, küresel barış, Türkiye


 

 

 

 

ABSTRACT

People look at mirrors to see faces and feelings inherent in the appearances; to understand the conditions and to take necessary remedies to correct the unwanted ones. If not satisfied what they see, they ask other people to tell the truth as they see it.

Same is true for political, social and economic phenomena. When not able to see with our own eyes or when not able to comprehend, perceive and conceive them sufficiently, then a need arises to learn from the outside onlookers on the issues concerned.

The objective of this research is to serve the same purpose: to learn from the global and international studies the overall characteristics of the issues concerned globally with specific reference to Türkiye.

The secondary objective of the research is to give an example to rapidly developing comparative political sciences from Türkiye. These global studies are contributing to a great extent to the development of comparative political sciences.

The research question is this: What are the conditions and development process of some important political phenomena, concepts and institutions as seen by the global studies? And, where Türkiye stands?

The overall purpose of the research which is based upon the secondary data compiled from numerous global studies, is to see how these issues are tackled globally with specific reference to Türkiye and draw relevant conclusions.

Key concepts: comparative politics, global equality, democracy, rights and freedoms, rule of law, judicial independence, corruption, global terror, global peace, Türkiye

GİRİŞ

Siyaset biliminin üç ana bölümden oluştuğu belirtilir: siyasal kuramlar, uluslararası ilişiler ve karşılaştırmalı siyaset. [2] Bunların içinde en çok önem taşıyanın ise karşılaştırmalı siyaset bilimi olduğu ileri sürülür. Siyaset biliminin ontolojik yapısına ayrıntılı olarak bakıldığında ise alt bilim alanlarının oldukça fazla olduğu görülür. Bu yaklaşımların ortak paydalarının ise biraz önce sayılan üç alan olduğu görülmektedir.

Kuramsal bağlamda karşılaştırmalı siyaset özellikle son 50-60 yılda önemli gelişmeler elde etmiştir. Bu gelişmede en fazla rol sahibi olan etmen ise siyasal olguları anlamayı önemli kılabilmek için örnek olay incelemelerinin sayısının artması ve araştırmalarda istatistiksel yöntemlerin kullanılma alanının daha çok gelişmesidir. Lijphart ‘Karşılaştırmalı Siyaset ve Karşılaştırmalı Yöntem’ [3] başlıklı araştırmasında şunları söylemektedir: “Karşılaştırmalı yöntem deneysel ve istatistiksel yöntemleri kullanarak benzerlikleri ve farklılıkları çözümlemek olarak tanımlanır. Karşılaştırmalı yöntemin yaşadığı temel zorluk ise birkaç deneysel örneğe dayanarak genellemeler yapmak zorunda kalmasıdır. Bu zorluğun aşılması için dört özel yol vardır: (1) örnek sayısını doğrusal olarak küresel ölçekte olabildiği kadar artırmak, (2) çözümleme alanını daraltmak, (3) araştırma konularının (alan, artzamanlılık, ulus içi olgular gibi) karşılaştırmalı olarak çözümlenmesi üzerinde yoğunlaşmak ve (4) kilit değişkenler üzerinde odaklanmak.”

Karşılaştırmalı siyaset bilimi özellikle son 20 yılda bu yolda büyük bir ilerleme elde etmiştir. İlerlemeye temel oluşturan etmen ise siyaset bilimi ile ilgili küresel ve uluslararası nitelikte çok sayıda endeksin ve raporun siyaset bilimcilerinin kullanımına sunulmasıdır. Lijphart’ın söylediği gibi, bu yaklaşımın sonucunda çok önemli somut bilgiler elde edilmiş ve siyaset kuramları bu veri ve bilgilerden büyük yarar sağlamıştır. Söz konusu endekslerde hemen hemen tüm Dünya ülkeleri araştırma kapsamına alınmış, güvenilir ve geçerli bilimsel araştırmalarla ülkeler özelliklerine göre sıralanmış ve gruplandırılmıştır. Böylelikle sadece ülkelerin karşılaştırması yapılmamış aynı zamanda ülkelerin görünümleri, temel özellikleri ve dinamikleri de ortaya çıkartılmıştır.

Bu çalışmanın amacı sayısı 50’yi aşkın olan bu raporlardan ve endekslerden bazılarını kullanarak Türkiye’nin söz konusu politik endeksler içinde bulunduğu siyasal konumu, konumunun taşıdığı özellikleri ve özelliklerin yıllar itibarıyla gelişim çizgisini ortaya koymaktır.

Zira ülkeler çoğu kez ve çeşitli nedenlerle (örneğin bilgi yetersizliği, araştırma azlığı, milliyetçilik duygusunun ağır basması, algılama çerçevesinin farklılığı, komplo kuramlarından etkilenmek gibi olgular) kendilerini yeterince irdeleyememekte, eleştirememekte ve yaşamakta oldukları ancak tam olarak algılayamadıkları olguların bilincine varamamaktadırlar.

ÖNCELİK VERİLECEK KONULAR

Küresel bağlamda siyasal gelişmeleri izleyen endekslerin sayısı 50’ye yaklaşmaktadır. Bu araştırmada üzerinde durulacak öncelikli siyasal konular aşağıda belirtilmiştir.

ü  Küresel eşitlik/eşitsizlik

ü  Küresel insan hak ve özgürlükleri

ü  Küresel hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı

ü  Küresel yolsuzluk

ü  Küresel terör

ü  Küresel barış: pozitif ve negatif

Küresel eşitlik daha doğrusu eşitsizlik başlığı altında incelenecek olan endeks 2022 Dünya Eşitsizlik Raporu’dur. [4]  

Küresel demokrasi ile ilgili oldukça fazla sayıda endeks bulunmaktadır:

ü  Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü (IDEA) tarafından yayınlanan Demokrasinin Küresel Durumu Raporu.  [5]

ü  Cambridge Üniversitesi ‘The Bennett Institute for Public Policy’e bağlı  ‘Demokrasinin Geleceği Merkezi’ tarafından yayınlanan Küresel Demokrasiden Tatmin (2022) Raporu. [6]

ü  V-DEM. Varieties of Democracy – Demokrasi Çeşitlemeleri) Enstitüsü tarafından yayınlanan [7] ‘Otokratikleşmenin Doğası Değişiyor mu? Raporu’.

ü  LATANA tarafından yayınlanan ‘Demokrasi Algılama Endeksi 2022 (Democracy Perception Index). [8]

ü  The Economist Intelligence Unit tarafından yayınlanan ‘Demokrasi Endeksi 2022 Raporu’ (Democracy Index 2022). [9]

ü  Bertelsman Vakfı tarafından yayınlanan [10] ‘Değişim Endeksi Raporu 2022: Küresel bulgular’ (Global findings: Transformation Index, Resilience wearing thin).

Küresel insan hak ve özgürlükleri ile ilgili olarak incelenen rapor ve endeksler aşağıda belirtilmiştir:

ü  Freedom House Vakfı tarafından yayınlanan ‘Dünyada Özgürlük 2022 Raporu. Otoriter Yönetimin Küresel Yaygınlaşması’. [11]

ü  CATO Enstitüsü ve Fraser Enstitüsü tarafından yayınlanan ‘İnsan Özgürlüğü Endeksi. Kişisel, Medeni ve Ekonomik Özgürlükler İçin Bir Küresel Ölçüm Raporu’ 2021.  [12]

ü  CATO Enstitüsü ve Fraser Enstitüsü tarafından yayınlanan ‘İnsan Özgürlüğü Endeksi. Kişisel, Medeni ve Ekonomik Özgürlükler İçin Bir Küresel Ölçüm Raporu’ 2022. [13]

ü  Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) tarafından yayınlanan ‘Küresel Haklar Endeksi 2022 Raporu. İşçiler İçin Dünyanın En Kötü Ülkeleri’. [14] .

ü  İnsan Hakları Gözlemevi tarafından yayınlanan ‘Dünya Raporu 2023 Raporu 2022’nin Olayları’. [15]

ü  Friedrich Naumann Vakfı tarafından yayınlanan ‘İnsan Hakları Endeksi Avrupa 2019 Raporu’. [16]

ü  Freedom House Vakfı tarafından yayınlanan ‘Nette Özgürlük. Büyük Teknolojiyi Denetleme Yöntemleri 2022 Raporu. [17]

ü  Friedrich Naumann Özgürlük İçin Vakıf tarafından yayınlanan ‘Özgürlük Barometresi Avrupa 2019 Raporu. [18]

ü  CATO Enstitüsü ve Fraser Enstitüsü tarafından yayınlanan Dünya’da Ekonomik Özgürlük 2022 Yıllık Raporu. [19]

ü  The Heritage Foundation tarafından yayınlanan 2022 Ekonomik Özgürlük Endeksi Raporu. [20]

ü  Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü 2022 Basın Özgürlüğü Endeksi.[21]

ü  Walk Free Foundation. Modern Slavery Index 2018. [22]

Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile ilgili olarak incelenen rapor ve endeksler aşağıda belirtilmiştir:

ü  Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) tarafından yayınlanan Hukuk Devleti Endeksi 2022 Raporu. [23]

ü  Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Yönetici Görüşleri Araştırması’nın Yargı Bağımsızlığı Araştırması (2020). [24]

ü  Uluslararası Para Fonu. Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporu. 2023. [25]

Küresel yolsuzluk ile ilgili ana kaynak Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından yıllık olarak yayınlanan Küresel Yolsuzluk Algısı Raporudur. [26] En son rapor 31 Ocak 2023 günü yayınlamıştır.

Küresel terör ile ilgili önde gelen rapor Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayınlanan ‘Küresel Terörizm Endeksi 2022: Terörizmin Etkisini Ölçmek’ raporudur. 

Küresel barış konusunda değerlendirmeye konu olan raporlar aşağıda belirtilmiştir:

ü  Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayınlanan Küresel Barış 2022 Raporu ve Endeksi. [27]

ü  Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayınlanan Pozitif Barış 2022 Raporu ve Endeksi. [28]

 

 

KÜRESEL EŞİTSİZLİK VE TÜRKİYE

‘World Inequality Report 2022’ye göre çağdaş dünyada gelir dağılımı ve servet eşitsizliği çok büyüktür. 2021 yılında Dünya’da bir yetişkin ortalama satın alma gücü paritesi olarak (bundan sonra PPP olarak kısaltılacak) 16.700 € yani 23.380 ABD doları kazanmaktadır. Yine 2021’de ortalama bir yetişkinin serveti 72.900 € ya da 102.600 ABD dolarıdır. Ancak salt bu değerler ülkeler arasında ve ülke içinde var olan gerçek eşitsizliği göstermemektedir.   Dünyanın en zengin yüzde 10’u küresel gelirin yüzde 52’sini elde etmektedir. Buna karşılık fakir olan yüzde 50 ise küresel gelirin sadece yüzde 8.5’ini elde etmektedir.  Dünyanın, ilk yüzde 10’unda yer alan bir birey yılda 87.200 € kazanmaktadır (USD 122,100). Oysa küresel nüfusun yüzde 50’si içinde yer alan bir ortalama birey ise yılda sadece 2.800 € (yani, 3.920 USD) kazanmaktadır.

Küresel gelir ve servet eşitsizliği ülkeler ve bölgeler arasında önemli ölçüde değişiklikler göstermektedir. Eşitliğin en fazla sağlandığı bölge Avrupa’dır. En eşitsiz bölge ise Orta Doğu ve Kuzey Afrika (bundan böyle MENA olarak kısaltılacak) bölgesidir. Avrupa'da, en yüksek yüzde 10’luk nüfusun gelir payı yüzde 36 iken MENA bölgesinde bu değer yüzde 58'e ulaşmaktadır.

Türkiye'de yetişkin nüfusun ortalama milli geliri PPP olarak 27.400 €’dur (85.010 TL). En alttaki yüzde 50 ise PPP olarak 6.500 € (20.260 TL) kazanmaktadır. Kıyaslandığı takdirde en üstteki yüzde 10’luk nüfus diliminin ortalama 23 kat daha fazla kazandığı görülmektedir. En üstteki 10’luk nüfus dilimi ulusal gelirin yüzde 54.5’ini alırken en alt nüfustaki yüzde 50 ulusal gelirin ancak yüzde 12’sini almaktadır. 

Rapora göre, Türkiye'de son 25 yılda milli servet ikiye katlanarak PPP olarak 39.100 €’ya  (121.160 TL) erişmiştir. Zenginlik açısından bakıldığında ve karşılaştırılabilir zenginlik düzeyleri incelendiğinde ise Türkiye diğer ülkelerden daha eşitsiz bir ülke olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de günümüzde en alttaki yüzde 50 nüfus dilimi toplam ulusal servetin yüzde 4’ünü elde ederken, ortadaki yüzde 40’lık nüfus dilimi yüzde 29 ve en üstteki yüzde 10’luk nüfus dilimi ise ulusal servetin yüzde 67’sini elde etmektedir. Bu değerler ülkede çok fazla fakir insan bulunduğu anlamına gelmektedir. En alttaki yüzde 50 PPP itibarıyla yılda 2.900 € yani 8.910 TL’den daha az gelir elde etmektedir.

Türkiye'de kadın işgücünün gelirden aldığı pay yüzde 23'ür. Bu değer MENA bölgesi ülkelerinden daha yüksek iken komşu Yunanistan’dan  (yüzde %37) ve Bulgaristan’dan (yüzde 43) daha düşüktür. 1990 ile 2005 yılları arasındaki duraklamanın ardından kadınların kazancı 6 puan artış göstermiştir.

Karbon salınımı eşitsizliği açısından soruna bakıldığında ise Türkiye’nin karbon salınımının yaklaşık 6 tCO2e/kişi olduğu anlaşılmaktadır. Nüfusun en alttaki yüzde 50’si 3.1 tonun biraz altında karbon salınımı yaparken, en üst yüzde 10 yedi kat daha fazla karbon (22.6 tCO2e/kişi) salmaktadır. Yaşam standartlarındaki göreli iyileşme nedeniyle karbon salınımının Türkiye’de 1990’da kişi başına 1 ton arttığı hesaplanmaktadır.

KÜRESEL DEMOKRASİ VE TÜRKİYE

IDEA tarafından yayınlanan ‘The Global State of Democracy 2022’ (Küresel Demokrasinin Durumu 2022) başlıklı raporda küresel demokrasinin giderek artan tehditler altında olduğu belirtilmektedir.  Rapora göre, demokratik ülkeler etkili bir denge geliştirmek için mücadele ederken istikrarsızlık ve endişe içinde bulunan ülkelerde popülist rejimler zemin kazanmaya devam etmektedir. Son beş yılda, demokratik ilerleme tüm dünyada durmuştur.  Demokratik açıdan gerileyen 7 ülke vardır. Otoriterliğe doğru ilerleyen ülkelerin sayısı bunun iki katından fazladır. Rapor, incelenen 173 ülkenin yarısında demokratik puanlarda düşüş görülmekte olduğunu bildirmektedir. Hatta daha önce 'yerleşik' olarak kabul edilen demokrasiler, artık göz ardı edilemeyecek güvenlik açıkları ve zayıflıkları yaşamaktadır. Yaklaşan ekonomik durgunluk gibi zorluklar, yükselen yaşam maliyetleri ve iklim değişikliğinin artan ciddi etkileri bu zayıflığın yığınsal etkisini artırmaktadır. İnsanların demokrasinin önemi ve etkinliği konusundaki inancı bu nedenlerle endişe verici ölçüde azalmaktadır.

Raporda Türkiye’nin Avrupa’daki tek hibrit rejim yani demokratik unsurlarla birlikte otokratik unsurları da içinde barındıran bir siyasal rejim olduğu belirtilmektedir.

Dünyanın demokrasi konusunda kritik bir yol ayrımında olduğu belirtilen raporun sonuç bölümünde demokrasilerin büyük bir baskı altında olduğu ileri sürülmektedir. Bu olumsuz gelişmeyi dengeleyecek süreçlerin halen var ve çalışmakta olduğu belirtilen raporda anahtar süreçlerden birinin sosyal sözleşmeler olduğunun altı çizilmektedir. Raporda gelişen kamusal ihtiyaçlara ve taleplere karşılık sosyal sözleşme kavramının yeniden şekillendirilmeye başlandığı belirtilmektedir. Geliştirilen çözümler arasında ise yeni anayasalar, yurttaş meclisleri, yerel siyasal dernekler ve hükümetle daha fazla diyaloğu amaçlayan mekanizmalar vardır. Bu bağlamda hükümetlerin, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, uzmanlık gruplarının, akademisyenlerin oynayacağı roller olduğu vurgulanmaktadır. Bu çalışmaların hedefinin sosyal yapının yenilenmesine destek olmak ve yurttaşların yönetime daha fazla katılmasına olanak verecek düzenlemeler yapmak olduğu belirtilmektedir.  

Cambridge Üniversitesi’nin Bennett Kamu Politikası Enstitüsü’ne bağlı ‘Center for Future of Democracy’ tarafından hazırlanan ‘Küresel Demokrasiden Memnuniyet 2020’ başlıklı raporda ise şu görüşler yer almaktadır: Demokrasiden duyulan memnuniyetsizlik zaman içinde artmakta ve özellikle gelişmiş demokrasilerde tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmaktadır.

Raporda yer alan kritik bulgular ise şunlar:

·        Dünyanın dört bir yanında demokrasi kötü durumdadır. Kuzey Amerika, Latin Amerika, Avrupa, Afrika, Orta Doğu, Asya ve Avustralasya gibi ülke ve bölgelerde yaşayanlar demokratik performanstan memnundurlar. Demokrasiden “memnun olmayan” bireylerin payı ise 1990’lardan sonra yaklaşık yüzde 10 puan artarak yüzde 47,9'dan yüzde 57,5'e yükselmiştir.

·        Bu oran araştırma dizisinin başladığı 1995 yılından bu yana küresel ölçekteki en yüksek memnuniyetsizlik düzeyidir. 2019 ise demokratik hoşnutsuzluğun en çok yükseldiği yıl olmuştur.

·        Demokratik memnuniyetsizlikteki artış özellikle 2005'ten beri keskinleşmiştir. 2005 yılı genellikle “küresel demokratik durgunluk”un başlangıç yılı olarak kabul edilir. Bu yılda küresel demokrasiden memnun olmayanların oranı yüzde 38.7'dir. "Memnun olmayan" insanların oranı dünya nüfusunun neredeyse beşte biri kadar artmıştır.

·        Dünyanın en kalabalık demokrasilerinin çoğu -Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Nijerya ve Meksika- düşüş eğilimine öncülük etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, demokrasiden memnuniyetsizlik düzeyi bir nesilde nüfusun üçte birinden fazlası oranında artmıştır.

·        Sonuç olarak, birçok büyük demokrasi, demokratik memnuniyetsizlik açısından şimdiye kadar kaydedilen en yüksek düzeydedir. Bu ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Meksika, Birleşik Krallık, Güney Afrika, Kolombiya ve Avustralya’dır. Japonya, İspanya ve Yunanistan'ı da içeren geri kalan diğer ülkelerde ise yüksek değerler devam etmektedir.

·        Gelişmiş demokrasilerin vatandaşları da demokratik memnuniyetsizlikte büyük bir artış yaşamışlardır. 1990'larda Avrupa vatandaşlarının yaklaşık üçte ikisi, Kuzey Amerika, Kuzeydoğu Asya ve Avustralasya ülkelerindeki demokrasiden memnundu. Bugün ise çoğunluk kendisini tatminsiz hissetmektedir.

·        Vatandaşların demokrasiden memnuniyetsizlik düzeylerinin büyük ölçüde nesnel koşullara ve olaylara -ekonomik şoklar, yolsuzluk skandalları ve politika krizleri- dayalı olduğu anlaşılmaktadır.

·        Bu olumsuz olguların ortalama sivil memnuniyetsizlik düzeyleri üzerinde hemen gözlemlenebilir etkileri vardır.

·        Ancak tablo tamamen olumsuz da değildir. Birçok küçük ama yüksek gelirli demokrasilerin siyasal kurumları daha fazla yurttaş güveni sağlama amacı yönünde hareket etmektedir. İçinde, örneğin İsviçre, Danimarka, Norveç, Hollanda ve Lüksemburg gibi ülkelerin bulunduğu bu grupta demokratik memnuniyet tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşmaktadır. Bu ülkeler, dünya demokratik vatandaşlarının sadece yüzde 2'sini içeren ve seçkin bir milletler grubu olan “memnuniyet adası”nın önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

·        Bölgelere göre yapılan karşılaştırma ise her şeyden önce Asya'da olmak üzere bir dizi başka parlak noktalar bulunduğunu gösteriyor. Bu ülkelerde halkın dörtte birinden daha azı siyasal sistemlerinden hoşnutsuzluk ifade ediyor. Güney Asya, Kuzeydoğu Asya ve hepsinden önemlisi Güneydoğu Asya'daki demokrasilerde sivil memnuniyet diğer bölgelere göre önemli ölçüde daha yüksektir.

Raporun sonuç bölümünde gelişmiş ülke vatandaşları arasında demokrasiden memnuniyetsizliğin arttığının gözlemlendiği belirtilmektedir.  Afrika ve Latin Amerika’daki geçiş demokrasilerinde ise bireylerin üçte birinden yarısına kadar olan bir çoğunluğun yönetim sistemlerinden memnun olmadığı anlaşılmaktadır.  Söz konusu memnuniyetsizliğin nedenleri daha önce 1990'larda batılı liberal demokrasilerde ortaya çıktı. Meşruluğu yenilenen Soğuk Savaş’ın Latin Amerika’da, Sahra altı Afrika’sında ve Doğu Asya'da hala hüküm sürdüğüne inanılmaktadır.  Bu görüşe göre, çok partili rekabete dayalı seçimlerin benimsenmesi, altyapı eksikliklerine ve refah düzeyinin düşük olmasına rağmen,  sadece daha fazla sivil katılım ve olumlu etki sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda yolsuzluk ve devlet kırılganlığı gibi çeşitli sorunların çözümlenmesine de yardımcı olacaktır.

Bugün, çeyrek asır sonra, Batı’da siyasal meşruluğun ve demokratik erdemin her derde deva bir kalkınma ilacı olarak taşıdığı değer tartışılmaya başlanmıştır. Artık, batı dünyasının yerleşik demokrasilerinde, finansal ve Avro bölgesi krizleri, dış politika başarısızlıkları ve popülizmin yükselişi gibi olumsuz etmenlere karşı demokratik kurumlar demokratik açıdan dengeli, ileri görüşlü ve etkili yönetişimler yaratır ve sorunları çözer algısı aşınmıştır. Bu arada,  Latin Amerika, Afrika ve Asya'da seçimle gelen hükümetler yolsuzluk ve artan suçluluk oranı gibi yaygın sorunların üstesinden gelmek için mücadele vermek zorunda kalmışlardır. Ancak geçiş döneminin başında çok beklenen yolsuzlukla mücadele, suç işleme eğilimi ve devlet kırılganlığı gibi olgularda oldukça erken dönemlerde hayal kırıklıkları yaşanmaya başlamıştır.

Popülizmin küresel yükselişinin birden çok nedeni olabilir. ABD başkan adayının hileli ve yozlaşmış Amerikan demokrasisini kınaması veya Latin Amerika’da kazanan bir başka başkan adayının açıkça askeri yönetim için özlem dolu ifadeler kullanması batıda zayıflayan meşruluğun belirtileridir.

Aynı zamanda olumlu gelişmeler de vardır. İsviçre, Danimarka, Norveç ve Lüksemburg gibi ülkeler demokrasilerinden her zaman memnundurlar. Bu ülkelerin seçim sistemlerinin üstünlüğü, demokratik duyarlılık ve temsil kabiliyeti konusunda diğer ülkelere önerebilecekleri dersler vardır. Buna ek olarak, bölgeler arasında önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Demokrasiden memnuniyet oranı pek çok Asya ülkesinde Batı'nın yerleşik demokrasilerinden daha yüksektir. Demokrasiden duyulan hoşnutsuzluk, belki de, sadece batılı demokrasilere özgü bir hoşnutsuzluk da olabilir.

Artan memnuniyetsizlik düzeyleri daha yüksek yurttaşlık standartlarını yansıtıyor da olabilir.  Daha iyi eğitimli ve bilgili vatandaşların ‘çıtayı yükseltmek’ ile ilgili beklentileri üzerine kamu görevlilerinin dürüstlüğü bu tür sonuçlara yol açmış olabilir. Bu mümkündür, fakat olası değildir. Şayet bu görüş doğru olsaydı, bu ülkelerde daha yüksek kalitede hükümetler beklenirdi. Bu da eleştirel vatandaşlık kavramıyla elele giderdi. Gerçekte politik olarak en memnun toplumlar, şeffaf, duyarlı ve yolsuzluktan arınmış olduğu ülkelerdir. Oysa bu ülkeler, siyasal kararsızlık ve çatışma ile özdeşleşen ülkeler olmuşlardır.

Amerika Birleşik Devletleri ve Brezilya dâhil, Birleşik Krallık ve Güney Afrika gibi dünyanın en olgun ve gelişmiş ülkelerinde demokrasiden duyulan memnuniyet düşmekte ise bu durum yurttaşların beklentilerinin aşırı ve gerçek dışı olmasından değil bu ülkelerdeki kurumların görevde dürüstlük de dâhil olmak üzere meşrulukları için önemli olan, hukuk devletine bağlı kalma, kamusal kaygılara yanıt verme, ekonomik ve finansal güvenliğin sağlanması ve toplumun büyük çoğunluğu için yaşam standartlarını yükseltmek gibi alanlarda görevlerini yeterince yerine getirmemesidir. Anlaşılmaktadır ki vatandaşlar siyasal kurumlara ilişkin görüşlerinde rasyoneldir. Çünkü vatandaşlar gözlemlediklerine tepki olarak gelişmeleri değerlendirir ve güncelleştirirler. Demokrasiye güven azalıyorsa, o zaman en olası açıklama, demokratik olarak seçilmiş hükümetlerin Avro bölgesindeki ekonomik koordinasyon ve yönetim de dâhil olmak üzere çağımızın zorlukları olan mülteci akımlarının önlenmesi ve küresel iklim değişikliği tehdidine inandırıcı bir yanıt sağlanması gibi bazı önemli konuları ele almayı başaramamış olmalarıdır. Demokratik meşruluğu geri getirmenin en iyi yolu sürecin değişmesi olacaktır.

Küresel demokrasi ile ilgili gelişmeleri sürekli ve düzenli olarak izleyen V-DEM (Demokrasi Çeşitleri) örgütünün 2022 yılı raporu oldukça ilginç ve önemli saptamalarla doludur:

·        Ortalama küresel halkın sahip olduğu demokrasi düzeyi 2021'de 1989 düzeyine indi.  Son 30 yılda elde edilen demokratik ilerlemeler hemen hemen yok olmuştur. Diktatörlükler yükselişe geçmiştir ve diktatörlükle yönetilen toplumlar dünya nüfusunun yüzde 70'ini (5.4 milyar insan) barındırmaktadır. Bu oran 2011’de yüzde 49 idi.

·        Otokratikleşmenin doğasının değişmekte olduğunu gösteren sinyaller alınmaktadır. Liberal demokrasiler 2012'de 42 ülke ile zirve yaptıktan sonra şimdi 25 yılın en düşük düzeyine inmiştir. 34 liberal ülkeler dünya nüfusunun sadece yüzde 13’üne ev sahipliği yapmaktadır. Demokratik gerileme özellikle Asya Pasifik, Doğu Avrupa ve Orta Asya'nın yanı sıra Latin Amerika ve Karayipler'in bazı bölgelerinde görülmektedir.

·        Artan kapalı otokrasi sayısındaki artış -dünya nüfusunun yüzde 26'sına sahip 25 ila 30 ülke- otokratizasyonun değişen doğasına katkıda bulunmaktadır.

·        Dünya nüfusunun yüzde 44’ünü (3.4 milyar insan) barındıran seçimli otokrasiler en yaygın rejim olmaya devam etmektedir.

·        Rekor sayıdaki 35 ülkede hükümet politikaları ve uygulamaları nedeniyle ifade özgürlüğü rekor düzeyde kötüleşme göstermiştir.  10 yıl önceye göre sadece 5 ülkede iyileşme elde edilmiştir. İfade özgürlüğünün tehdit altında olduğu ülke sayısı 2011’de 5 iken bu sayı 2021’de 35’e çıkmıştır.

·        Toksik kutuplaşmanın [29] bir işareti olarak, karşıt görüşlere saygı ve buna dayalı olarak siyasal tartışmanın ilgili yönleri bir demokrasi bileşeni olarak 32’den fazla ülkede kötüleşmiştir. 2011’de 5 ülkede görülen toksik kutuplaşma içindeki ülke sayısı 2021’de 32’ye yükselmiştir.

·        2021 yılı son 50 yılda rekor sayıda ülkenin otokratikleşmesiyle özdeşleşmiştir:  Dünya nüfusunun yüzde 36’sına (2.8 milyar insan) ev sahipliği yapan 33 otokratik ülke vardır.

·        AB kendi otokratikleşme dalgasıyla karşı karşıya olabilir.  Üye ülkelerin yüzde 20'si otokratikleşmektedir.

·        Son 10 yılda önde gelen ilk 10 ülkenin 7'sinde demokrasi kırılmıştır.

·        Dünya 1987’den bu yana bu kadar az demokratikleşme kaydetmemiştir: 2021'de sadece 15 ülkede demokrasi var ve dünya nüfusunun yüzde 3’ünü kapsar durumda.

·        Bölgeler arasında, bir demokratikleşme unsuru olarak seçimlerde demokratikleşme konusundaki iyileşme demokrasinin en çok ilerleme gösteren yönü olmuştur.

·        Latin Amerika ve Karayipler'deki ülkeler yürütme üzerinde yargı denetimini geliştirerek önemli ilerlemeler elde etmişlerdir. Bu ülkelerdeki liderler 10 yıl öncesine göre daha hesap verebilir konuma gelmişlerdir.

·        Otokratikleşen 33 ülkenin 22’sinde sivil toplum üzerindeki baskılar artmış ve 21'inde medya üzerindeki sansür yoğunlaşmıştır.

·        Otokratikleşmenin değişen doğasının bir göstergesi olarak otokratikleşen 19 ülkedeki liderler karşıt görüşlere ve muhaliflere saygıyı azaltmıştır.

·        İlk 10’da yer alan demokratik ülkenin 6'sı 2021’de demokrasiden otokrasiye geçiş yapmıştır.

·        Ancak demokratikleşme yanlısı ülkelerin çok azı demokrasi yönünde gelişmeye devam etmektedir.

·        Otokratikleşen ilk 10 ülkenin 6’sında çoğulculuk karşıtı partiler otokratikleşmeyi teşvik etmektedir: Brezilya, Macaristan, Hindistan, Polonya, Sırbistan ve Türkiye.

·        AB’ye üye 27 ülkeden 6’sının otokratikleşmekte olduğu gözlemlenmektedir. AB’nin komşusu olan 3 ülkede de otokratikleşme süreçleri işlemektedir.

·        Demokrasi için halk seferberliği düşük düzeylerde kalmaya devam etmektedir. Bu demokrasi yanlısı seferberlik eksikliği riskleri otokratizasyonun tartışmasız daha da derinleşmesine izin vermek anlamına gelmektedir.

·        Yükselen otokrasi yanlısı düzeyler ise otokratik liderlerin daha cesur adımlar atmasının ve bu adımları meşru gösterme çabalarının sinyalleridir.

·        2021'deki ‘darbe salgını’ otokratların daha cesur eylemlerinin giderek daha yaygın hale gelmekte olduğunu göstermektedir.

·        40 ülkede kutuplaşma toksik seviyelere doğru yükselmektedir.

·        Otokratik hükümetler giderek ulusal ve uluslararası kamuoyunu kendi görüşleri yanında şekillendirmek için daha fazla yanlış bilgi [30] kullanmaktadır.

·        2021 yılı 5’i askeri ve 1’i özdarbe (auto coup, self coup, auto golpe)  olan toplam 6 darbe girişimi ile ortalaması 1.2 darbe/yıl olan dünyada 21 inci yüzyıl için yeni ve keskin bir keskin rekorun kırıldığı yıl olmuştur.

·        Bu darbeler Çad, Gine, Mali ve Myanmar’da dört yeni kapalı otokrasinin kurulmasıyla sonuçlanmıştır.

·        Otokratikleşmenin değişen doğasına işaret eden kutuplaşma 40 ülkede toksik seviyelere çıkmıştır.

·        Toksik kutuplaşma seviyeleri seçimlere katkıda bulunmakta ve çoğulculuk karşıtı liderlerin zaferleri ve otokratik gündemlerinin güçlenmesi ile sonuçlanmaktadır.

·        Hükümetler giderek daha fazla yanlış bilgi kullanarak ulusal ve uluslararası görüşleri kendi yanlarında şekillendirmeye çalışmaktadır.

·        Hükümetlerin yanlış bilgi verme düzeyleri açısından MENA bölgesi en yüksek ve en çok artış gösteren bölge olmuştur.

Ülkelerin siyasal rejimlerinin liberal demokrasi, seçimli demokrasi, seçimli otokrasi ve kapalı otokrasi olarak dörde ayıran raporda Türkiye’nin siyasal rejiminin ‘seçimli otokrasi’ olduğu belirtilmektedir. 179 ülkeyi kapsayan araştırmada İsveç liberal demokrasi endeksinde 1.00 üzerinden 0.88 ve seçimli demokrasi endeksinde 0.91 puanla birinci olurken Türkiye bir önceki yıla göre kötüleşme göstererek liberal demokrasi endeksinde 0.11 ve seçimli demokrasi endeksinde 0.28 puanla 147 nci sırada yer almıştır. Türkiye’nin bir üstündeki sırada Bangladeş ve bir altındaki sırada Gine yer almaktadır.

Latana tarafından yayınlanan ‘Demokrasi Algılama Endeksi 2022’ (Democracy Perception Index) başlıklı raporda küresel demokrasi ile ilgili olarak varılan genel sonuçlar şöyledir:

ü  İnsanların yüzde 90'ından fazlası ifade özgürlüğü, adil seçimler ve yasa önünde eşitliğin önemli olduğuna inanmaktadır.

ü  İnsanların yüzde 41'i ülkelerinin yeterince demokratik olmadığını düşünmektedir.

ü  Ekonomik eşitsizlik demokrasiye yönelik bir numaralı tehdittir.

ü  Sosyal medya platformları ve bunların demokrasi üzerindeki etkileri söz konusu olduğunda insanlar olumlu ve olumsuz olarak ikiye ayrılmaktadır.

ü  Savaş demokrasiye karşı bir numaralı küresel meydan okumadır.

ü  Ankete katılan 52 ülkeden 31'i Rusya ile bağların kesilmesinden yanadır.

ü  Ankete katılanların yüzde 46'sı AB, ABD ve NATO'nun Ukrayna'ya yardım etmek için çok az katkı verdiğini söylemektedir.

ü  Ankete katılan 52 ülkeden 26'sı, Tayvan'ı işgal etmesi durumunda Çin ile bağların kesilmesinden yanadır.

ü  Ankete katılan 53 ülkeden 51'i AB'ye olumlu bakıyor.

ü  Çoğu ülke ABD'yi küresel demokrasinin itici gücü olarak görüyor.

ü  Ankete katılanların yüzde 53'ü özellikle de ABD’de hala COVID uygulamaları nedeniyle özgürlüklerin sınırlanmakta olmasından endişe duymaktadır.

Araştırma 2021’den sonra birçok ülkede algılanan demokrasi açığının önemli ölçüde arttığı sonucuna varmaktadır. Demokrasi açığı en fazla büyüyen ülkeler ise şunlardır: Fransa, (+11), Türkiye (+10) ve Yunanistan (+8).  Demokrasinin yeteri kadar var olmadığı duygusu en çok Yunanistan, Türkiye, Fransa, Avusturya ve Hollanda’da artmıştır.

Küresel demokrasi konusundaki önemli yıllık raporlardan biri de The Economist dergisi tarafından yayınlanmaktadır. [31] Demokrasileri ‘tam demokrasi’, ‘kusurlu demokrasi’, ‘hibrit (melez) rejimler’ ve ‘otoriter rejimler’ olarak dört ayrı gruba ayıran the Economist dünya ülkelerinin yüzde 14.4’ünü ve dünya nüfusunun yüzde 8’ini oluşturan 24 ülkeyi tam demokrasi olarak nitelendirmektedir. Kusurlu demokrasi olarak nitelenen 48 ülke ise dünya ülkelerinin yüzde 28.7’sini ve dünya nüfusunun yüzde 37.3’ünü kapsıyor. Hibrit (melez) rejimlerin sayısı 36 ve dünya ülkelerinin yüzde 21.6’sını ve dünya nüfusunun yüzde 17.9’unu kapsıyor. Otoriter rejimlerin sayısı ise 59’dur. Bu ülkeler dünya ülkelerinin yüzde 35.3’ünü ve dünya nüfusunun yüzde 36.9’unu içine almaktadır.  Demokratik sayılan ülkelerin başında Norveç yer alıyor. Norveç’in puanı 10 üzerinde 9.8’dir. Türkiye ise 4.35 puanla hibrit (melez)rejimlerin alt sıralarında yer alıyor. Türkiye 167 ülke arasında 103 üncü sırada bulunuyor. Türkiye’nin 2006 yılındaki puanı ise 5.70 olarak belirlenmişti. Türkiye içinde yer aldığı batı Avrupa ülkeleri grubunda açık ara puan farkıyla sonuncu sırada bulunuyor.

Raporun Türkiye ile ilgili değerlendirmesi ise şöyledir: “Türkiye, bölgedeki tek “melez rejim”dir. Bu durum Türkiye’de demokrasinin ciddi şekilde sınırlanmış olduğunu göstermektedir. Seçimler genellikle özgür ve adil değildir. Medya sansüre tabidir. Hukukun üstünlüğü (hukuk devleti) ilkesi zayıftır. Yolsuzluk had safhadadır. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde son 10 yılda demokrasi puanında sert bir düşüş yaşamıştır. Türkiye 2012 yılında 5.76 puanda iken ülkenin ortalama puanı 2022'de 1.41 puan azalarak 4.35'e gerilemiştir. Bu aşağı doğru gidiş güçlü adam Erdoğan’ın giderek artan otokratik yönetiminden kaynaklanmaktadır.  Türkiye'nin puanı 2022’de değişmemiştir. Erdoğan 2022’de medya ve muhalefet ile birlikte karşıt siyasal düşüncede olanlar üzerindeki baskıyı artırmıştır. Tüm kategorilerde çok düşük puanlara sahip olan Türkiye’nin daha düşük puanlara inmesinin olanaklı olmadığı anlaşılmaktadır. Artan baskının en iyi göstergesi Ekim 2022'de çıkarılan ve ülkenin güvenliği ve kamu düzeni hakkında “yanlış bilgi yaymak” suçunu işleyenlere hapis cezası verilmesini de içeren yeni bir ‘dezenformasyon yasası’nın çıkarılması olmuştur. Nisan 2022'de Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi Seçim Yasası’nda değişiklik yaparak kendisine sempatik olan yargıçların seçim kurullarına girmesine olanak sağlamış ve küçük partilerin parlamentoya girmesi için ittifak yapmalarını çok zorlaştıran yeni yasal düzenlemeleri yürürlüğe koymuştur.” [32]

Bertelsmann Vakfı tarafından yayınlanan   ‘Değişim Endeksi Raporu 2022: Küresel bulgular’ (Global findings: Transformation Index, Resilience wearing thin) gerek küresel ve özelikle de Türkiye demokrasisi konusunda önemli değerlendirmeler içermektedir. Rapora ekli olan Türkiye Ülke Değerlendirmesi Raporu 43 sayfadır.

Raporun giriş bölümünde küresel deformasyon ile ilgili olarak şu genel değerIendirme yer alıyor: Önceki yıllarda olduğu gibi, Bertelsmann Değişim Endeksi 2022 (bundan sonra BTI olarak kısaltılacak), dönüşüm süreçleriyle ilgili olarak dünya çapında önemli bir gerileme tespit etmiştir. Demokrasi ve piyasa ekonomisinin yol gösterici ilkeleri yoğun baskı altındadır ve yozlaşmış seçkinler liberal olmayan popülizm ve otoriter yönetimler tarafından bu iki temel ilkeye meydan okunmaktadır. Son 20 yıllık araştırma tarihinde ilk kez olmak üzere otoriter yönetimlerin sayısı demokratik devletlerin sayısının önüne geçmiştir. Yapılan araştırmada ülkelerin sosyoekonomik gelişme ve ekonomik gelişme düzeyleri de değerlendirmiştir. Demokrasinin korunması konusunda yapılan çalışmalarda elde edilen performansın çok düşük olduğu görülmüştür. Aynı dönemde özellikle yönetişimin uzlaşmayla ilgili yönleriyle ilgili olarak hükümetlerin performans kalitesi de düşmeye devam etmiştir.

Özellikle ekonomik ve sosyal alanlarda, pandeminin etkisi ani ve şiddetli olmuştur. Pek çok ülkede, tecritler, talepte keskin düşüşler ve tüm ekonomik sektörlerin felç olması hızlı ve önemli ekonomik gerilemeleri tetiklemiştir. Ayrıca birçok ülkede pandemi zaten zorluklarla karşılaşan ve büyümenin hız kestiği ekonomiler üzerinde ek bir ekonomik stres yaratmıştır.

Rapor ‘demokrasi erozyonu sürüyor’ yargısını vurguladıktan sonra özetle şu açıklamaları dile getirmektedir: Devam eden demokrasi erozyonunun ölçeği birçok ülkede demokrasinin kalitesinin giderek aşınması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Siyasal özgürlüklerin sürekli olarak kısıtlanması ve hukuk devleti standartlarının altının oyulması, toplumsal açıdan gerilemeleri temsil etmekte ve daha iyi sonuçların elde edilmesinin ve yapılacak düzetmelerin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Otoriter eğilimlere sahip ancak demokratik olarak seçilmiş hükümet başkanları kuvvetler ayrılığını kasıtlı olarak zayıflatarak ve siyasal etkinlikleri kısıtlayarak iktidarda kalabilme şanslarını artırmaya çalışmaktadırlar. Buna karşılık, muhalefet partileri, azınlıklar ve iktidardaki rejime karşıt olan sivil toplum grupları yeniden demokratikleşme çabaları için daha az nefes alma alanı ve daha az kurumsal güvence bulabilmektedirler.

Tamamı Sahra altı Afrika'da bulunan yedi ülke, BTI 2022'de yeni otokrasiler olarak sınıflandırılmıştır. Bu grup Fildişi Sahili, Gine, Madagaskar, Mali, Nijerya, Tanzanya ve Zambiya'dan oluşmaktadır. Bu artış ile birlikte, ilk kez olmak üzere, BTI’da otokratik ülkelerin sayısı demokrasilerden daha fazla olmuştur. Endekste 67 ülke demokratik olarak nitelenirken 70 ülke otokratik rejim olarak nitelenmiştir. BTI 2020'de elde edilen sonucun (74'e 63) tam tersidir.

Artan otokrasi sayısına dikkat çeken rapor Türkiye ile ilgili bir değerlendirmeyi de içerecek şekilde bu bildirimlerde bulunmaktadır: Dokuz kusurlu ve altı oldukça kusurlu demokrasi bu alanda belirgin bir gerilemeye maruz kaldı. Son on yıldaki eğilimler, bazı ülkelerin artık ılımlı otokrasiler olarak sınıflandırılmaları gerektiğini göstermektedir. Türkiye, BTI 2020'de ilk kez bir otokrasi olarak sınıflandırılan prototipik bir ılımlı otokrasi olarak değerlendirilmiştir. Bu gerilemenin son on yılının başında, Türkiye hala olumlu bir demokrasi olarak övülüyordu. Türkiye İslamcılık ile demokrasinin uyumunun örneklerinden biri olmuştu ve sürekli olarak kendisini özellikle kuvvetler ayrılığı konusunda artan hukuk devleti standartlarıyla (diğer İslam ülkelerinden) farklılaştırmıştı. Ancak, 2013’te başlayan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP liderliğindeki hükümet 2013’den itibaren duyarlı ve artan bir şekilde karşı tepkiler göstermiştir. Erdoğan'ın giderek artan ataerkil liderlik tarzına ve ülkenin yavaş yavaş İslamlaşmasına yönelik sivil toplum eleştirilerine yönelik baskılar giderek daha belirgin olmuştur.  2016'daki başarısız darbe girişimi, daha sonra, güçler ayrılığının altını oyan ve siyasal katılım haklarının önemli bir bölümünü ciddi şekilde kısıtlayan bir başkanlık cumhuriyetine dönüşümü mevcut iktidarı meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Olağanüstü hal rejiminin kaldırılmasının ardından geçen iki yılda temel hakları kısıtlayan ve yönetime olağanüstü yetkiler tanıyan bir dizi kanun hükmünde kararname (KHK) yürürlüğe konulmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan popülist milliyetçilik vurgusuyla ülkeyi kutuplaştırmaya ve Kürt azınlığa karşı duyguları alevlendirmeye ve aynı zamanda laik reform güçlerine karşı çıkmaya başlamıştır. Bunların sonucunda, son 10 yıllık dönemde, Türkiye’nin siyasal dönüşüm puanı 2.85 puan düşüş göstermiştir. Bu değer BTI 2022'de ankete katılan diğer tüm ülkelerden daha fazla bir azalmayı ifade etmektedir.

Buna paralel olarak, son 10 yılda yalnızca demokrasilerin toplam sayısında önemli bir düşüş değil, aynı zamanda geri kalan demokrasilerin kararlılığında ve kalitesinde de bir düşüş görülmüştür. Son yıllarda, bu gerçek, verimli yönetişimi ve demokratik süreçleri uyumsuz veya en azından çatışan hedefler olarak betimlemeye yönelik söylemsel girişimlerle sık sık ilişkilendirilmiştir. Bazı kusurlu ve oldukça kusurlu demokrasilerde, siyasal özgürlükler ve hukuk devleti kazanımları, farklı derecelerde ve değişen yoğunluklarda olsa da, daha ataerkil bir bürokratik otoriterlik lehine olacak şekilde bir yana bırakılmıştır. Bu ülkelerde, belirgin bir ideolojik ajandası olmayan hükümet liderleri ve bazen güçlü halk desteğiyle, kendilerini verimsiz, yozlaşmış veya engelleyici olarak tanımladıkları mevcut demokratik kurum ve süreçlere karşı saldırgan bir şekilde konumlandırmışlardır.

Rapora göre, inceleme döneminde çok sayıda otokrasi, pandemiyi ve sıkı kriz yönetimi ihtiyacını sivil haklar üzerindeki kısıtlamaları sıkılaştırmak ve rejimlerine yönelik eleştiriyi yasaklamak için bir bahane olarak kullanmıştır. Koronavirüs çağının gerekliliklerinin bu şekilde manipülatif olarak araçsallaştırılması -örneğin, gösterilerin ve diğer eleştirel görüş ifadelerinin bastırılması- ılımlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.  Cezayir, Singapur ve Türkiye gibi otokrasiler ve Kamboçya gibi katı otokrasiler, Umman ve Venezuela Çin gibi pekiştirilmiş ve teknolojik olarak gelişmiş otokrasilerde, bireyler ve hareketleri hakkında artan veri toplama, aynı zamanda dijital olarak gelişmiş kontrolün sağlanmasına da izin vermiştir.

Raporun ‘verimsizlik ve yolsuzluk’ ile ilgili bölümünde dünyanın birçok yerinde, mevcut yönetimden memnuniyetsizlik duyulmasının haklı gerekçeleri olduğu vurgulanmaktadır…  BTI 2022'de en iyi grup yalnızca yedi ülkeyi içermektedir: üç Baltık devleti Estonya, Letonya ve Litvanya; Şili, Kosta Rika ve Uruguay'ın üç Latin Amerika demokrasisi ve Tayvan. Bu ülkelerde elde edilen olağanüstü yönetişim performansı hükümet değişikliklerinden sonra ve kriz durumlarında sürekli olarak iyileşmiş ve son on yılda çok iyi yönetişim kategorisine girmiştir. Uzun süredir iyi yönetişim sergilediği şeklinde nitelenen Kosta Rika da,  Cumhurbaşkanı Carlos Alvarado hükümetinin önemli ve sürdürülebilir maliye politikası reformları sayesinde ilk kez en üst kategoriye girdi.

Rapora göre, son yıllarda sosyoekonomik bozulmalar, çeşitli şekillerde kutuplaşmalara ve artan çatışma yoğunluğuna katkıda bulunarak sosyal uyumun zayıflamasına yol açmıştır. Birincisi, BTI 2022 tarafından analiz edilen ülkelerin çoğunda sosyal dışlanma ve geniş bir ekonomik beklenti eksikliği sosyal manzaranın kalıcı özellikleri haline gelmiş ve siyasal ve ekonomik elitlerin bir barış yaratmak için inandırıcı bir çaba sarf ettiklerine dair hiçbir işaret ortaya çıkmamıştır. İkincisi, hızla artan eşitsizlik düzeylerine rağmen birçok ülke son 10 yılda yoksulluk düzeyini azaltmayı başarmışlardır. Ancak, yoksulluğu azaltan bu kazanımlar artık pandeminin etkilerinin doğrudan bir sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Üçüncüsü, bu olumsuz ekonomik dinamik, nüfusun önemli bir bölümünün kayıt dışı sektöre düşmesi, alt kesimlerde zaten kararsızlık içinde olan bir dayanağın kaybedilmesi ve orta sınıfın mutlak yoksulluğa gerilemesi şeklinde yeniden sosyal gerileme riskiyle karşı karşıya olduğu anlamına gelmektedir.

Rapora göre, 28 ülkede, hükümetlerin çatışmaları yatıştırma ve arabuluculuk çalışmalarını azaltma eğilimi içine girdiği görülmektedir. Bu yaklaşım sivil toplumu siyasal görüşmelerin ve karar verme süreçlerinin dışında bırakmıştır. Son iki yılda bu en belirgin olarak hükümetin sosyal ortakları içeren koordinasyon süreçlerini baltaladığı ve sivil toplum kuruluşlarına uluslararası desteği resmi incelemeye tabi tuttuğu durumlarda özellikle Polonya'da görülmüştür. Ancak, sivil toplum katılımının keskin şekilde düştüğü başka ülkeler de vardır: Brezilya, El Salvador, Hindistan ve Sri Lanka.

Raporun Türkiye özel bölümünde ise ülkenin demokrasi puanının 10.0 üzerinden 5.54 olduğu ve inceleme kapsamındaki 137 ülke arasında 63 üncü sırada yer aldığı belirtilmektedir.  Türkiye’nin yönetim endeksindeki puanı ise 10.0 üzerinden 3.98 ve sırası ise 97 olarak işaretlenmektedir. Türkiye’nin ekonomik dönüşüm puanı 6.11 ve sırası ise 40’dır. Siyasal dönüşüm puanı ise 4.80 ve sırası 74’dür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şekil 1

Türkiye ve Demokrasi

Kaynak: BTI Türkiye Ülke Raporu 2022.

Bartelsmann uzmanlarının demokrasi araştırması için geliştirdikleri model dört sistemik üst ve 16 alt sistemik bileşenden oluşmaktadır. Üst bileşenler mevcut statü, ekonomik dönüşüm, yönetişim ve siyasal dönüşüm bileşenleridir. Alt sistemik bileşenler ve Türkiye’nin aldığı puanlar şöyledir: Sosyoekonomik düzey (5.0), piyasanın örgütlenmesi (7.8), parasal ve finansal kararlılık (6.0), özel mülkiyet (7.0), refah rejimi (6.5), ekonomik performans (6.0), sürdürülebilirlik (4.5), yönetebilirlik (4.7), kaynak verimliliği (5.0), uyum yaratma (3.0), uluslararası işbirliği (5.3), devlet olabilme (6.8), siyasal katılım (5.8), hukuk devleti (3.5), demokratik kurumların kararlılığı (3.0) ve siyasal ve toplumsal bütünleşme (5.0).

Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün yönetici özetinde şu değerlendirmeler yer almaktadır: 2023 yılında 100. kuruluş yıldönümünü kutlamanın eşiğinde olan Türkiye Cumhuriyeti üç büyük cephede sorunlarla karşı karşıyadır: otoriterliğin pekiştirilmesi, ekonomik kırılganlık ve giderek artan çelişkili dış politika… İnceleme dönemi içinde Türkiye’nin iç ve dış politikasında derin değişiklikler görülmüştür. İç siyasette, otoriter eğilimler ‘Yeni Türkiye’ kavramı adı altında pekişmiştir. Temmuz 2018'de darbe sonrası olağanüstü halin kaldırılması, kısıtlayıcı çeşitli yasal hükümler temel haklar ve yürütmeye tanınan olağanüstü yetkiler veren kanunlarla bütünleştirildi. Hukuk devleti daha da kötüleşti. Değiştirilen anayasanın uygulanması ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin yaygınlaşması ve başkanlık sisteminin demokratik sistemin temel yönlerini büyük ölçüde baltalamıştır… Eski üst düzey Adalet ve Kalkınma Partisi siyasetçileri olan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu liderliğinde DEVA Partisi’nin ve Gelecek Partisi'nin kurulması iktidar partisi içinde artan memnuniyetsizliğin açık bir işaretidir. Fren ve denge sisteminin yokluğunda seçimler yürütmeden hesap sormanın tek yoludur. Ancak, adil ve yarışmacı seçimlerin varlığı giderek daha fazla sorgulanmaktadır. Adil olmayan bir oyun alanına rağmen 31 Mart 2019'daki yerel seçimlerde ve Haziran 2019'da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde muhalefet adayları önemli belediyeleri kazanmıştır… Türkiye'de milliyetçilik yükseliştedir. Bu milliyetçi söylem, yalnızca iktidarda olan Cumhur İttifakı’nın iki partisi AKP ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) tarafından değil aynı zamanda muhalefet partileri tarafından da kullanılmaktadır. Türkiye’nin kutuplaşarak iki karşıt kampa dönüşmesi hız kesmeden devam etmektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan, demokrasiyi çoğunluk olarak anlayan bir anlayışla, kapsayıcı olmayan bir yönetişim çizgisi izlemektedir. İktidar koalisyonu tarafından ülkenin İslamlaştırılması devam etmektedir. Erdoğan'ın İstanbul'daki Ayasofya'yı camiye çevirme kararı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın giderek artan nüfuzu Türkiye siyasetindeki bu eğilimi doğrulamaktadır… Bu iç eğilimler, Türkiye'nin dış politikasını da etkilemiştir. Birincisi, Türkiye doğu Akdeniz sondaj etkinliklerinde ve daha sonra kuzey Suriye ve Libya'daki askeri operasyonlarda görüldüğü üzere bölgede tek taraflı hareket etme eğilimindedir. İkincisi, ortaklarına hiç aldırış etmeden başlatılan bu girişimler Türkiye ile NATO ve Avrupa Birliği'ndeki (bundan sonra AB olarak kısaltılacak) müttefikleri arasındaki gerilimi artırmıştır. İkincisi, Türkiye çıkarlarını ilerletmek ve yürütme gücünü pekiştirmek için politika dengeleme stratejisi dikkate almadan daha iddialı bir dış politika izlemeye başlamıştır. Esnek kısa vadeli çıkarlar ve yararcılık anlayışı tarafından yönlendirilen ittifaklar ülkeyi uluslararası ilişkilerde öngörülemez ve güvenilemez aktör durumuna getirmiştir. Üçüncüsü, Türkiye uluslararası sorunları çözmek için diplomasi yerine güç kullanmayı giderek daha fazla tercih etmektedir.  Dördüncüsü, Başkanlık Sarayı’nın dış politikada karar vermeyi tekeline alması dış politika kararlarının oluşturulmasında daha az kurumsallaşma olgusunu ortaya çıkarmıştır. Bu sadece iç ve dış politika arasındaki sınırları bulanıklaştırmamıştır; aynı zamanda, Türk dış politikasını uyumsuz ve tutarsız hale getirmiştir… Koronavirüs pandemisi, Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunları ve dengesizlikleri ağırlaştırmıştır. Hükümetin salgına ilk tepkisi uygun olsa da pandeminin ekonomik etkisini hafifletmek için alınan önlemler ve devam eden kurumsal zayıflıklar olumlu önlemlerin etkisini kısıtlamıştır. Hukuk devletinin erozyona uğraması ve ekonomi yönetiminin bağımsızlığın olmaması Türkiye ekonomisini olumsuz etkilemeye devam etmektedir.

KÜRESEL İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ

ABD merkezli Freedom House uzun yıllardan bu yana tüm dünyada hak ve özgürlüklerin içinde bulunduğu koşulları izlemektedir. Freedom House ‘Otoriter Yönetimlerin Küresel Çapta Yaygınlaşması’ başlığını taşıyan 2022 yılı raporunda kapsamlı çözümlemelere yer vermektedir.

Rapora göre küresel özgürlük korkunç bir tehditle karşı karşıyadır. Liberal demokrasinin düşmanlarının saldırılarını hızlandırdıklarını söyleyen rapor bu duruma otoriter rejimlerin yol açtığını iler sürmektedir. Bu yönetimler hukuk normlarını seçimlerde kullanılamaz duruma getirmekte etkili olmuşlardır. Köklü demokrasiye sahip ülkelerde dahi iç güçler sistemdeki kimi aksaklıkları kullanarak nefret duygularını, şiddeti ve dizginlenmemiş gücü artırarak ulusal politikaları rayından çıkarmışlardır.   Demokrasi ile otoriteryenizm arasındaki boşlukta gidip gelen bu ülkeler giderek daha çok ikincisine doğru eğilim göstermektedirler. Küresel düzen ciddi bir noktaya doğru evrilmektedir ve şayet demokrasi savunucuları tüm insanlar için özgürlüğü garanti etmeye yardımcı olmak için birlikte çalışmazlarsa otoriter model geçerli olacaktır.

Rapor bu konuda önemli bir yargıya varmaktadır: Demokrasiye yönelik mevcut tehdit, küresel özgürlüklerde 16 yıldır aralıksız süren gerilemenin ürünüdür. Geçen yıl toplamda 60 ülkede düşüş yaşanırken sadece 25 ülkede iyileşme görülmüştür. Bugün itibariyle dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 38'i özgür olmayan ülkelerde yaşamaktadır. Bu oran 1977’den bu yana görülen en yüksek orandır. Artık dünya nüfusunun sadece yaklaşık yüzde 20'si özgür ülkelerde yaşamaktadır.

Rapor, otokratların bu bağlamda son 15 yılda kendileri için hem çevre edinmeleri ve hem de kendi siyasal ve ekonomik güçleri tarafından desteklenmiş olarak ve yanı sıra demokrasilerden gelen baskının azalması yolunda daha elverişli bir uluslararası ortam yarattıklarını belirtmektedir.  Rapora göre kurulmaya çalışılan alternatif düzen birleştirici bir ideolojiye veya liderler arasında kişisel yakınlığa dayanmamaktadır. Bu düzen toplumun çıkarlarını en üst düzeye yükseltmek veya insanların kendi yaşamlarını geliştirmeleri için tasarlanmamıştır. Bunun yerine, otokratların istismarlarına ilişkin kontrolleri en aza indirgemek ve ele geçirdikleri iktidar üzerindeki denetimlerini sürdürmek için sahip oldukları ortak çıkarlarına dayanmak amacını gütmektedir.

Seçimler, kritik derecede kusurlu olsa bile, uzun süredir otoriter liderler için hem ülke içinde ve hem de yurtdışında bir meşruluk örtüsü haline gelmiştir. Uluslararası normlar otokrasi yönünde içerik değiştirdikçe demokrasi tiyatrosundaki bu çalışmalar giderek daha dikkat çekici bir konuma evrilmiştir.

Rapora göre demokrasi karşıtı davranışlara karşı uluslararası caydırıcı unsurların güç kaybettiğinin bir başka işareti de darbelerin 2021'de önceki 10 yıla göre daha yaygın konuma gelmesidir.

Rapora göre demokratik olmayan liderler ve destekçileri demokratik ortamlarda demokrasiyi yeniden şekillendirmek için çalışmaktadırlar. Bu bağlamda seçmenler üzerinde oyunlar oynayarak siyasal sistemleri manipüle etmekte, yurttaşlar üzerinde yaşam tarzlarının değişilebileceği korkusunu vurgulamakta ve seleflerinin geçmişteki başarısızlıklarının altını çizmektedirler. Bu liderler iktidara geldiklerinde iktidarlarının süresini uzatmak için yasal sorumluluklarını da göz ardı ederek ve toplumun diğer çıkarlarını bir yana bırakarak kendi partizan tabanlarına hizmet etmek için çalışmaktadırlar. Bu yolda ilerledikçe, demokrasinin önde gelen ilkeleri olan çoğulculuk, eşitlik ve hesap verebilirliğin yanı sıra temel yönetim işlevleri ve kamu hizmetleri giderek zarar görmekte ve yurttaşların hakları ve refahı tehlikeye atılmaktadır.

Freedom House’ın 2022 yılı raporunda ülkeler ‘özgür’, ‘kısmen özgür’ ve ‘özgür olmayan’ ülkeler olarak üç gruba ayrılmaktadır. Türkiye ‘özgür olmayan’ ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’nin puanı 100 üzerinden 32’dir. Türkiye’nin siyasal haklar puanı 16, temel hak ve özgürlükler puanı 32, internet özgürlüğü puanı ise 32’dir.

Raporun Türkiye ile ilgili değerlendirmesi şöyledir: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi (bundan sonra AKP olarak kısaltılacak) 2002'den bu yana Türkiye'yi yönetmektedir. Başlangıçta bazı liberalleştirici reformları kabul ettikten sonra, AKP hükümeti siyasal haklar ve sivil özgürlüklere giderek daha fazla uzak kalmaya başladı ve 2016'dan beri eleştirmenlere ve muhaliflere yönelik geniş kapsamlı bir baskı uyguladı. 2017'deki anayasal değişiklikler, siyasal gücü Cumhurbaşkanının elinde toplayarak fren ve denge sistemini ortadan kaldırdı. Erdoğan Türk siyasetine hâkim olmaya devam ederken, derinleşen bir ekonomik kriz ve siyasal gücü daha da pekiştirme arzusu hükümete muhalefeti bastırmak ve kamusal söylemi sınırlamak için cesaret verici fırsatlar yarattı… 2011 Ocak ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasal bir müttefikini Türkiye'nin en üst düzey üniversitelerinden olan Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atadı ve bu atamaya karşı çıkan  öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından aylarca süren protestolar polis tarafından çoğu kez şiddet kullanılarak dağıtıldı. Erdoğan rektörü Temmuz ayında görevden aldı, ancak sonraki ay onun yerine farklı bir siyasal müttefik getirdi… Haziran ayında Anayasa Mahkemesi, ülkenin en büyük ikinci muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi'nin (bundan sonra HDP olarak kısaltılacak) kapatılmasına yönelik bir davayı kabul etti. HDP’ye yöneltilen suçlamalar bu partiyi terörle bağlantılı olmak ve Türkiye'nin toprak birliğini tehdit etmek konularında odaklanmıştır. Bu arada yıl içinde tutuklanan HDP yetkilileri 2016'dan bu yana gözaltına alınan binlerce partiliye eklendi... Mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi cinsiyete dayalı şiddetle mücadeleye yönelik uluslararası bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi'nden tek taraflı olarak çekmesi sözleşmeyi savunan yerel ve uluslararası gruplarda ve yabancı hükümetlerde öfkeye yol açtı. Türkiye'nin muhalefet partileri ve halkın büyük bir kısmı bu girişime karşı çıktı. Sivil toplum grupları bunu anayasaya aykırı bularak itiraz etmeye çalıştı… Türkiye'nin en önde gelen siyasal tutuklusu Osman Kavala'nın yargılanma hakkı yıllar boyunca reddedilmeye devam etti. Ocak ayında, bir temyiz mahkemesi, görünüşte, bazı deliller dosyadan çıkarıldığı gerekçesiyle 2020’de verilen beraat kararını iptal etti. Yetkililer, darbe girişimine yardım etme ve terörü destekleme iddiasıyla yeni geliştirilen suçlamalarla Kavala’yı Şubat ayında yeniden tutukladılar. 2021 sonu itibarıyla Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (bundan sonra AİHM olarak kısaltılacak) 2019'da verdiği derhal serbest bırakılmasına ilişkin kararına rağmen tutuklu kaldı.

Araştırmanın yöntembiliminde yer alan ölçütlere göre Türkiye’nin aldığı puanlar şu şekildedir: yürütme organının seçimlerinin özgür ve adil olması 2/4, yasama oranı seçimlerinin özgür ve adil olması 2/4, seçimlerin tarafsız şekilde yönetilmesi 1/4, siyasal parti kurma ve seçimlere katılma hakkı 2/4, muhalefetin iktidara gelebilmesi olanağı 2/4, dış güçlerin seçime müdahale olanağı 3/4, nüfusun alt segmentlerinin tam siyasal özgürlüğe sahip olması 1/4, yürütmenin başının ve seçilmiş yasama organı üyelerinin hükümet politikalarını belirleme gücü 2/4, yolsuzluklara karşı alınan önlemlerin etkili olması 1/4, hükümetin saydamlığı ve açıklığı 0/4, medyanın özgür ve bağımsız olması 1/4, inanç özgürlüğü 2/4, ifade özgürlüğü 1/4, dernek kurma özgürlüğü 1/4, sivil toplum örgütlerinin ve özellikle insan haklarıyla ilgili olanların özgürlüğü 1/4, işçi sendikası kurma özgürlüğü 1/4, yargı bağımsızlığı 1/4, usul hukuku hükümlerinin uygulanması 0/4, savaşa katılmama [33] özgürlüğü 1/4, yasa önünde eşitlik 1/4, seyahat özgürlüğü 1/4, mülkiyet hakkı 1/4, eş seçme ve ev içi şiddetten masun olma hakkı 2/4 ve işyerinde ekonomik istismardan uzak olma hakkı 1/4.

Freedom House’ın Türkiye’nin “özgür olmayan” ülkeler sınıfında değerlendirildiği 2023 yılı raporunda [34]ise özetle şu ifadeler yer almaktadır: Türkiye'de, başarısız 2016 darbe girişimi siyasi haklar ve özgürlükler üzerine uzun süreli bir gölge düşürmüştür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) darbe girişimi olayını kilit demokratik fren ve denge unsurlarının etkisizleştirilmesini ve siyasi rakiplerin ortadan kaldırılmasını haklı çıkarmak için kullandı. Bu süreç 2023'ün ilk yarısında yapılacak olan önemli başkanlık seçimine hazırlanan Türkiye'de 2022 yılında da devam etti. Hükümet seçim öncesinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazları çözecek olan yargıçların seçilme sistemini değiştiren yeni bir yasa ile muhalefet kampanyalarını ve bağımsız medyayı daha fazla bastırmak amacıyla "dezenformasyon" yasasını yürürlüğe koydu.

Freedom House’ın 2023 yılı raporu hak ve özgürlükler konusunda dünyada son 10 yılda en fazla gerileyen 5 ülke arasına Türkiye’yi de (-29) dâhil etmektedir. Diğer 4 ülke ise şunlardır: Tanzanya (-30), Güney Sudan (-30), Nikaragua (-32) ve Libya (-33).

CATO Enstitüsü ile Fraser Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘İnsan Özgürlüğü Endeksi 2021: Kişisel, Sivil ve Ekonomik Özgürlüğün Küresel Endeksi’ (The Human Freedom Index 2021: A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom) raporu küresel insan hakları ve özgürlükleri konusunda incelenmesi gereken bir başka önemli rapordur. Raporda küresel koşullar yanında belirgin bazı ülkeler için hazırlanmış özel değerlendirme bölümleri de yer almaktadır.

“İnsan Özgürlüğü Endeksi” (bundan sonra HFI olarak kısaltılacak) geniş bir yelpaze sunmaktadır. HFI insanlar üzerinde zorlayıcı kısıtlamalar olmaması olarak anlaşılan insan özgürlüğünü ölçen önemli bir endekstir. Yedinci yılını dolduran bu araştırmada, 82 farklı gösterge kullanılır. Bu göstergelerin kapsadığı alanlar şunlardır: Hukuk devleti, güvenlik ve emniyet hakkı, hareket ve seyahat özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, dernek kurma özgürlüğü, toplanma ve sivil toplum kuruluşları kurma özgürlüğü,  ifade ve bilgi edinme özgürlüğü, toplumsal ilişki kurma [35] özgürlüğü, devletin büyüklüğü, hukuk sistemi ve mülkiyet haklarının korunması, sağlam para, uluslararası ticaret yapma özgürlüğü ve yasal düzenlemelerin yansızlığı ve etkililiği.

HFI şimdiye kadar geliştirilmiş en kapsamlı özgürlük endeksidir. Küresel açıdan anlamlı bir sonuç elde etmek için Dünya nüfusunun yüzde 98.1’ini kapsayan bir endekstir. HFI en son yeterli verinin mevcut olduğu yıl olan 2019 yılı araştırmasında 165 ülkeyi kapsamına almıştır. Bu endeks, yeterince sağlam bir endeksin mevcut olduğu en erken yıl olan 2008'den itibaren ülkeleri ve bölgeleri sıralamaya ve gruplandırmaya tabi tutmaktadır. HFI endeksinde 10 puan en fazla özgürlüğü temsil etmektedir ve 0'dan 10'a kadar değişen bir ölçekte, 2019 yılı için 165 bölgede HFI ortalama olarak 7.12 olarak ölçülmüştür. İlk 10'da yer alan ülkeler sırasıyla İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, Estonya, İrlanda, Kanada ve Finlandiya, Avustralya, İsveç ve Lüksemburg olmuştur. Diğer bazı ülkelerin sıralamadaki yerleri şöyledir:  Birleşik Krallık (14), Almanya, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri, Tayvan (19), Şili (28), Hong Kong (30), Güney Kore (31), Fransa (34), Arjantin (74), Güney Afrika (77), Brezilya (78), Meksika (93), Hindistan (119), Nijerya (123), Rusya (126), Türkiye (139), Çin (150), Suudi Arabistan (155), İran (160), Venezuela (164) ve Suriye (165).

10 ülke içerisinde en yüksek puana sahip bölgeler Kuzey Amerika (Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri), Batı Avrupa ve Okyanusya’dır. En düşük düzeyler ise MENA, Sahra altı Afrika ve Güney Asya bölgelerinde görülmüştür. Endekste beş parametre tarafından ölçümlenen kadınlara özgü özgürlüklerde ise en güçlü olan bölgeler Amerika, Batı Avrupa ve Doğu Asya olarak ortaya çıkmıştır. Kadın haklarının en az korunduğu bölgeler ise MENA, Afrika, Güney Asya ve Sahra altı Afrika bölgeleridir.

İlk yüzde 25’de yer alan ülkelerde kişi başına yıllık gelir ortalama olarak oldukça yüksektir: 48.748 dolar. En düşük yüzde 25’in ortalama geliri kişi başına 11.259 dolardır. HFI ayrıca insan özgürlüğü ile demokrasi arasında güçlü bir ilişki olduğunu saptamıştır.

Raporda ilk 10’da yer alan ülkeler ve kişisel özgürlük puanları şu şekilde sıralanmaktadır: İsviçre (9.56/10.0), Yeni Zelanda (9.33), Danimarka (9.56), Estonya (9.48), İrlanda (9.40), Finlandiya (9.42), Kanada (9.40), Avustralya (9.30), İsveç (9.63) ve Lüksemburg (9.48). Bu ülkelerin ekonomik özgürlükler ve insan özgürlükler alanındaki puanları da oldukça yüksektir.

En alttaki 10 sırada yer alan ülkeler ve kişisel özgürlük puanları ise şöyledir:  Suudi Arabistan (3.89), Libya (5.17), Irak (4.49), Burundi (4.47), Somali (3.68), İran (4.14), Mısır (3.63), Sudan (4.74), Yemen (3.11), Venezuela (4.90) ve Suriye (2.60).

Türkiye bu endeksin insan hakları bölümünde 165 ülke arasında 139 uncu sırada yer almaktadır. İnsan hakları konusunda Türkiye’nin puanı 5.79’dur. Türkiye’nin kişisel özgürlük puanı 5.25 (164 ülke arasında 48 inci) ve ekonomik özgürlük endeksi 6.54 (165 ülke arasında 114 üncü) olarak ölçülmüştür. Sıralamada Türkiye’nin hemen yakınında yer alan dört ülke ise Cibuti, Gine, Esvatini ve Myanmar’dır.

Aşağıdaki grafikler Türkiye’nin 2009-2019 yılları arasındaki durumunu özetlemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şekil 2

Türkiye’de İnsan Özgürlüğü: Puan ve Sıra

Kaynak: The Human Freedom Index. 2021. Türkiye Ülke Profili.

İnsan Hakları Gözlemevi insan hakları konusunda küresel ölçekte çalışmalar yapan küresel düşünme tanklarından biridir. Her yıl yayınladığı raporda insan haklarının dünya üzerinde uygulanma koşullarını irdeleyen örgüt yayınladığı 2022 yılı raporunda da önemli konuları ele almaktadır. İnsan Hakları Gözlemevi’nin Türkiye bölümünde yer alan konular aşağıda özetlenmiştir: 2023'ün ilk yarısında yapılacak milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın otoriter hükümeti medya ve yargı üzerinden eleştirmen ve siyasal muhalif olarak algıladığı kişileri düzenli olarak hedef aldı ve bu kişiler üzerinde güçlü bir kontrol uyguladı. Derinleşen ekonomik kriz resmi yıllık enflasyonun Ekim ayında yüzde 85'e yükselmesine neden oldu. Ekim ayında, ‘yanlış bilgilerin’ yayılmasını suç sayan ve sosyal medya şirketleri ve çevrimiçi haber siteleri üzerindeki denetimi sıkılaştıran hükümet destekli bir yasa yetkililere bağımsız gazeteciliği sansürlemek ve bilgi edinme hakkını kısıtlamak için yetkililere daha fazla yetki veren bir yasa yürürlüğe girdi.

İfade, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü

Yazılı basın ve özel televizyon kanalları çoğunlukla haberlerinin içeriğine de yansıyan hükümet ile yakın bağlantıları olan şirketlere aittir. Türkiye'deki bağımsız medya, yetkililerin düzenli olarak eleştirel içeriğin kaldırılmasını emrettiği ve gazetecileri Türkiye'nin Terörle Mücadele Yasası kapsamında en ağır şekilde kovuşturduğu çevrimiçi platformlar aracılığıyla etkinlik göstermektedir. Bu raporun yazıldığı tarihte, en az 65 gazeteci ve medya çalışanı gazetecilik çalışmaları veya bunlarla ilişkileri nedeniyle terör suçları kapsamında tutuklanmıştı ya da cezalarını tamamlamak üzere cezaevindeydi. Haziran ayında Diyarbakır'da 16 Kürt gazeteci ve çeşitli Kürt medya platformlarının yöneticileri ‘terör örgütüne üye olmak’ suçlamasıyla tutuklandı. Hükümet, çevrimiçi haber akışı ve dijital akış platformları yapan medya şirketlerinin hükümet politikalarıyla uyumlu yayınlarını izleme kurumu olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'ndan (bundan sonra RTÜK olarak kısaltılacak) lisans almalarını zorunlu kılmak için Ağustos 2019 düzenlemesini yürürlüğe koydu. RTÜK, düzenli olarak, hükümeti eleştirdikleri gerekçesi ile bu kuruluşlara para cezaları verilmesi  ve birkaç televizyon kanalına da geçici olarak yayın durdurulması kararları vererek keyfi dayatmalarda bulundu. Çevrimiçi medya platformları olan Amerika'nın Sesi ve Deutsche Welle ise benzer orantısız yaptırımlara maruz kalmalarına neden olacağını düşünerek RTÜK’ten lisans almak için başvurmamayı tercih etti.

Kadın Hakları

Türkiye'nin 2021'de ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen ve Avrupa Konseyi’nin geliştirdiği ‘Kadına Yönelik Şiddeti Önleme ve Aile İçi Şiddetle Mücadele Sözleşmesi'nden çekilmesine kadın hakları örgütlerince yüksek sesle itiraz edilmeye devam edildi. Temmuz ayında, kadın hakları savunucularının geliştirdiği çok sayıdaki yasal gerekçeye yanıt olarak Türkiye'nin en yüksek idare mahkemesi sözleşmeden çekilme kararının tartışmalı olduğuna karar verdi. Daha sonra aynı mahkemede Cumhurbaşkanı Kararı hukuka uygun bulundu. Temmuz ayında BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (CEDAW) sözleşmeden geri çekilmenin ‘kadınların korunmasını zayıflattığını’ belirterek hükümeti aldığı karardan geri dönmeye çağırdı.  Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Türkiye'ye yaptığı ziyaretin ardından sözleşmeden geri çekilmenin kadınlar için koruma önlemlerinin aşınmasına ek olarak ‘failleri cesaretlendireceğini’ ve kadınlara karşı şiddetin artacağını söyledi.

Gözaltında İşkence ve Kötü Muamele

Son altı yıl içinde polis nezaretinde ve cezaevinde işkence ve kötü muamele iddiaları nadiren etkili incelemeler, soruşturmalara veya kovuşturmalara konu olmuştur. Şiddet unsuru içerenler de dâhil olmak üzere, yabancı uyrukluların, düzenli sığınmacıların ve göçmenlerin idari gözetim altındayken kötü muamele gördükleri, geri gönderme merkezlerinde dayak dâhil çeşitli zalimane, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamelelere maruz kaldıkları ve aşırı kalabalık kafileler halinde sınır dışı edildiklerine dair raporlar vardır.

Kürt Çatışması ve Muhalefete Baskı

Türk Silahlı Kuvvetleriyle PKK arasındaki çatışmalar kırsal kesimde büyük ölçüde azalmıştır. Türkiye'nin doğu ve güneydoğu bölgelerinde drone saldırıları da dâhil olmak üzere PKK'ya karşı askeri harekât PKK üslerinin bulunduğu Irak bölgesi ve giderek artan bir şekilde kuzeydoğu Suriye'de Kürt örgütlerinin kontrolündeki ABD ve İngiltere destekli Suriye Demokratik Güçleri'ne (bundan sonra SDF olarak kısaltılacak) karşı yoğunlaşmıştır. Mayıs ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan, o zamandan bu yana bölgeyi kontrol eden SDF'ye karşı Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'ye 2016’dan bu yana dördüncü askeri harekâtını başlatmak tehdidinde bulundu. Raporun yayınlandığı tarihte hedeflenen bölgelere yönelik tam ölçekli bir işgal söz konusu değildi. Türkiye ve yerel Suriyeli ortakları Kuzeydoğu Suriye'nin Türk işgali altındaki topraklarında sivillerin haklarını ve özgürlüklerini kısıtlamaya devam etti. İktidar koalisyonu, parlamentoda 56 sandalyeye sahip muhalefetteki HDP’yi kriminalize etme kampanyasında ısrar ederken HDP'li eski milletvekilleri ve belediye başkanları şiddet içermeyen meşru siyasal etkinlikleri, konuşmaları ve sosyal medya gönderileri nedeniyle tutuklu bulunuyor ya da aynı suçlamalar nedeniyle terör suçlarından hüküm giydikten sonra cezalarını çekiyor. Demirtaş'ın derhal serbest bırakılmasını öngören AİHM kararına rağmen eski eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da 4 Kasım 2016'dan beri cezaevinde bulunuyor. HDP kapatma davası ise Anayasa Mahkemesi'nde karar bekliyor.

Mülteciler, Sığınmacılar ve Göçmenler

Türkiye, Suriye'den gelen ve geçici koruma statüsü verilen yaklaşık 3.6 milyon göçmene, Afganistan ve Irak’tan gelen ve Türk hükümetinin çoğunlukla düzensiz göçmen olarak nitelediği göçmene ve göreli olarak daha az sayıda ‘şartlı’ olarak nitelenen diğer Avrupa dışı ülkelerden gelen 320.000'in üzerinde göçmene ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu sayı dünyanın en fazla göçmen sayısına işaret etmektedir. Göçmenlerin Suriye’ye geri gönderilmesini savunan muhalif siyasetçilerin mülteci karşıtlığını giderek daha fazla körüklemesine karşın, Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriyelileri Suriye’nin kuzeyindeki Türk işgali altındaki bölgelere yerleştirme sözünü verdi. Yüzlerce Suriyeli yetişkin erkek ve erkek çocuklar genellikle gözaltına alınarak ve gönüllü geri dönüş belgesini imzalamaya zorlanarak yasa dışı bir şekilde kuzey Suriye'ye sınır dışı edildi. Ağustos 2021 Taliban olayından sonra Afganistan'dan kaçan Afganlar’ın çoğu sığınma başvurusu yapamadılar ve sınır dışı edildiler. Türkiye'nin İran sınırındaki Afganları geri ittiği yolundaki iddialar da basına yansıdı.

Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği

Erdoğan hükümeti, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinden bir yıl önce, toplumsal kutuplaşmayı körükleyen lezbiyen, gey, biseksüel ve transgender (LGBT) karşıtı nefret söylemini desteklemeye giderek daha fazla hazır olduğunu gösterdi. İçişleri Bakanı en az beş kez doğrudan LGBT karşıtı içerik içeren kamuya açık konuşmalar yaptı. İstanbul Onur Haftası'na üst üste sekizinci yasak getirildi. Haziran ayındaki olaylarda benzeri görülmemiş sayıda tutuklama gerçekleşti. Eylül ayında, RTÜK, LGBT karşıtı bir örgütün reklamını yapmak için özel olarak hazırlanmış bir videonun kamuya açık olarak yayınlanmasına onay verdi. Video, LGBT kişilerini ‘virüs’ ve ‘aile yıkıcı’ olarak tanımlamaktaydı.

İklim Değişikliği, Çevre ve İnsan Hakları

Türkiye giderek artan bir şekilde tüm dünyada insan haklarının bedelini ödediği iklim krizine önemli katkıda bulunuyor. Türkiye 2021’de, Paris Anlaşmasını onayladı. Hükümet 2053 yılına kadar net sıfır salınıma ulaşmayı taahhüt etti. Ancak yeni kurulan kömür santralleri bu hedefi tehdit ediyor. Türkiye, AB’den önemli bir plastik atık ithalatçısıdır. Plastikler fosil yakıtlardan ve zehirli katkı maddelerinden yapılır ve önemli miktarda sera gazı yayarak iklim krizine katkıda bulunur. Hükümet, çevre ve iş sağlığı yasalarını yeterince uygulamakta başarısız oldu ve plastik geri dönüşümünden kaynaklanan kirliliğin olumsuz etkilerini artıran düzenlemeler işçiler ve yerel topluluklar üzerinde olumsuz etkilerde bulundu. Geri dönüşümden yayılan hava kirleticileri ve toksinler çocuklar da dâhil olmak üzere çalışanları ve geri dönüşüm tesislerinin yakınında yaşayan insanları etkilemektedir.

Önemli Uluslararası Aktörler

Rusya'nın Şubat ayında Ukrayna'yı işgali, bölgedeki ve dünyadaki enerji ve tahıla bağımlı olan ülkelerde insancıl, enerji ve gıda krizlerinin artmasına katkıda bulunmaktadır.  Çatışma, Türkiye'nin uluslararası önemini artırdı. Temmuz ayında Türkiye, BM'nin Rusya ile Ukrayna arasında Ukrayna limanlarından tahıl sevkiyatının Rus ablukasından geçişini sağlayacak bir anlaşma yapmasına yardım etti.

Yunanistan ile gerginliğin yeniden canlanması konusunda ana etmen olarak sözde Türkiye’ye yakın Yunan adalarının silahlandırılması görüldü. İki ülke arasındaki sorunların asıl nedenleri ise deniz sınırları, Kıbrıs'ın statüsü ve Doğu Akdeniz'deki gaz rezervlerine erişim konusunda kökleşmiş anlaşmazlıklardır. İki ülke arasındaki anlaşmazlık Türkiye’de yaklaşan seçimlerde yerel milliyetçi siyasal gündeme hizmet etmektedir. AB’nin karar alma organı olan Avrupa Konseyi Haziran ayında aldığı kararla Türkiye'den -daha önce yaptığı çağrıyı yineleyerek- uluslararası hukuka saygı duymasını ve bölgesel istikrar adına gerilimleri azaltmasını istedi.

AB, mülteci ve göçmenlerin AB'ye girişine getirilen kısıtlamalar karşılığında Türkiye'ye mültecilere ev sahipliği yapması için mali destek sağlıyor. Resmi olarak AB üyeliği için aday ülke durumunda olan Türkiye ile AB arasındaki ortaklık süreci durma noktasına geldi. AB, Türkiye'yi BM İnsan Hakları Konseyi'nin dikkatini gerektiren durumlara ilişkin açıklamasında, ‘hukuk devleti ilkesine saygının ve insan haklarına konusunda devam eden bozulmalar konusundaki kararına’ dâhil etti.

Avrupa Komisyonu, Ekim ayında Türkiye ile ilgili raporunda, ‘…etkin bir fren ve denge mekanizmasının olmaması, yürütmenin demokratik hesap verebilirliğinin seçimlerle sınırlı kalmaya devam etmesi’nin ülkede insan haklarının ve temel hak ve özgürlüklerin bozulmasına yol açtığına işaret etti.

Bir NATO üyesi olarak Türkiye, Mayıs ayında İsveç'in ve Finlandiya'nın Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından hızlandırılmış NATO üyelik hedefini veto etmekle tehdit etti. Türkiye İki ülkenin terörizmi kovuşturmak için daha cesur adımlar atmalarını, Türkiye'ye yönelik silah ambargolarını kaldırmalarını ve ülkenin Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde bazı şahısların Türkiye'ye iade edilmesini talep etti.  Türkiye vetoyu kaldırdı ancak üyelik katılımını henüz onaylamadı.

Aynı kuruluşun 2022’de yayınladığı raporda ise esası aynı olmakla birlikte bazı değişiklikler gözlenmektedir. İlk değişiklik Türkiye’nin sıralamadaki yeridir. 2022’de Türkiye’nin 10 basamak yükselerek 165 ülke arasında 130 uncu sıraya yerleştiği görülmektedir. 2022’de Türkiye’nin kişisel özgürlük puanı 5.15 (137 nci), ekonomik özgürlük puanı 6.48 (112 nci) ve insan özgürlüğü puanı 5.71 (130 uncu) olmuştur. 2007 yılı puanları ile kıyaslandığında ise Türkiye en fazla puan kaybeden (-1.15) ülkeler arasında yer almaktadır.

Şekil 2

Türkiye’de İnsan Özgürlüğü: Puan ve Sıra

Kaynak: The Human Freedom Index. 2022. Türkiye Ülke Profili.

2022 yılı raporunun Türkiye Ülke Profili’nde yer alan yukarıdaki grafikler 2000 ile 2020 arasındaki değişimi özetlemektedir. Türkiye 2000’de sahip oluğu konumdan 34 basamak geri gitmiştir. Türkiye 2020’de dünya ortalamasının çok altında ve içinde yer aldığı Ortadoğu bölgesi ortalamasının biraz üzerinde bulunmaktadır. 2017’den sonra ise Türkiye’nin puanı bölge ortalamasına çok yaklaşmıştır.

İnsan hakları konusunda çalışmalar yapan bir başka kuruluşu da Friedrich Naumann Vakfı’dır. Vakıf tarafından hazırlanan 2019 yılı Özgürlük Barometresi’nde (bundan sonra FB olarak kısaltılacak) Avrupa için geliştirilen genel yargılar aşağıda özetlenmiştir: Her şeyden önce belirtmek gerekir ki siyasal özgürlükler düşme eğilimdedir. Otokratik ve demokratik olmayan eğilimlere destek olan toplumlar, popülist söylemler, kamuoyu manipülasyonu ve bağımsız kurumlar ve hatta medya, demokrasinin bozulmasında büyük etkisi olan etmenlerdir. Seçim süreci, demokrasiyi korumak, güçlendirmek ve geliştirmekten çok iktidar partilerine hizmet etmeyi amaçlayan eşitsiz bir siyasal oyun alanı demektir. ‘Serbest ve Adil Seçim’ göstergesi 15 ülkeden 7'sinde azalmış ve sadece 2'sinde iyileşme göstermiştir. ‘Fren ve denge sistemi’nin altını oymak ve iktidar konumlarının dışındaki demokratik kurumları kontrol etmek otokratik eğilimlerle el ele tutuşmak demektir. Medya kuruluşları hükümet ve hükümet üzerinde gayrı resmi kontrol aracı rolünü uygun şekilde yerine getirirken ‘devlet düşmanı’ olarak algılanmaktadır. Aksi takdirde medya devlet propagandası yapan sözcüler konumuna düşer ve kamuoyunu kontrol aracı haline gelirler.

Seçimler ne özgür ve ne de adildir. 2019 yılı FB’nin kapsadığı tüm ülkelerde anayasalarda güvence altına alınmış olmasına karşın rağmen, seçim özgürlüğü ve adaleti uygulamada nadiren desteklenmektedir. Bunların altının oyulması demokratik gelişme düzeyine ve mevcut siyasal eğilimlere bağlı olarak çeşitli biçimler alabilmektedir. Hırvatistan veya Romanya gibi demokratik olarak daha gelişmiş ülkelerde, çoğunlukla haksız medya içeriği, devlet dairelerinin ve kaynaklarının kötüye kullanılması veya siyasal partilerin belirsiz/şeffaf olmayan finansmanı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Rusya, Türkiye veya Azerbaycan gibi demokratik olarak en az düzeyde gelişmiş ülkelerde ise insan hak ve özgürlüklerinin altını oyma eylemleri çok daha baskıcı bir şekilde ve siyasal aktivistlerin tutuklanması ve taciz edilmesi, siyasal partilerin yasaklanması ve adayların seçimlerde oy satın almaları ve seçim günü diğer hileli etkinliklerde bulunmaları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi otokratik lider Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki iktidardaki AK Parti'nin yenilgisi nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edildi.

FB’de ‘siyasal özgürlük’ün üç alt göstergesinden biri anayasaya aykırı veto oyuncularının varlığı olarak nitelenmektedir. Bu göstergenin amacı gayrı resmi grupların bir ülkenin siyasetini şekillendirme üzerindeki etkisini ölçmektir. Zengin oligarklar, iş dünyasının seçkinleri veya bazı dini veya güvenlik unsurları siyaseti belirli bir dereceye kadar etkilemeyi başarsa da demokratik standartlara yönelik en büyük tehdit ve süreçler ülkeyi yöneten siyasal yapılardan ve iktidar patisinde görev yapanlardan gelmektedir. Rusya, Azerbaycan veya Türkiye gibi ülkeler ‘ele geçirilen devletler’ (yani tüm gücün yönetici seçkinlerin elinde olduğu bölgeler ve Vladimir Putin, İlham Aliyev veya Recep Tayyip Erdoğan gibi otokratik liderler tarafından yönetilen ülkeler)  olarak nitelenmektedir.

Çoğu durumda hükümet söylemiyle aynı çizgide olmayan medya kuruluşları ve gazeteciler ‘devlet düşmanı’ muamelesi görmektedir. Bu kısa yargı analiz edilen ülkelerde basın özgürlüğünü, medyanın konumunu ve düzeyini en iyi şekilde özetleyebilir.

İncelenen 15 ülkenin 7'sinde basın özgürlüğü kötüleşmeye devam etmiştir. Hükümet üzerindeki gayrı resmi kontrol rolleri ve görevleri nedeniyle sorumlu tutulabilecek kamu görevlilerini denetleyebilme özellikleri nedeniyle eleştirel medyayı etkisizleştirmek için otokratik rejimler çeşitli yöntemlerle baskı yapmaktan çekinmemektedir. Baskı araçları arasında devletin önyargılı süreçleri aracılığıyla medya kuruluşları üzerinde kapsamlı siyasal ve ekonomik baskı yapmak, yandaş medyaya sübvansiyonlar vermek, kamu sektörü reklamcılığını yandaş medya için kullanmak, yasal hakları kötüye kullanmak ve/veya hukuk ötesi araçlardan yararlanmak gibi yöntemler bulunmaktadır. En baskıcı medya ortamlarında gazeteciler sözlü ve fiziksel saldırı, sindirme veya hapsetme gibi uygulamalara maruz kalabilmektedirler.   Gazeteciliğin içinde bulunduğu kötü ekonomik koşulların sürmekte olması medyayı bir yandan siyasal ve ekonomik baskılara açık hale getirerek onları partilerin veya hükümetin propaganda sözcüleri konumuna dönüştürürken diğer yandan da profesyonel medya standartlarında ciddi düşüşlere neden olmaktadır.

2019 yılı FB’nde izlenen 45 Avrupa, Avrasya ve Orta Asya ülkesi arasında 15 tanesine özel olarak odaklanılmıştır. İncelenen ülkelerde genellikle durağan bir ortamla karşılaşılırken bazılarında hukuk devleti alanında önemli değişiklikler  (ilerleme ya da gerileme) elde ettiği görülmüştür. Bu alanda görülen parlak örnekler arasında özellikle Ermenistan ve Kuzey Makedonya dikkat çekmektedir. Ermenistan, geçmişte hukuk devleti konusunda yavaş da olsa sürekli bir gelişme yaşamıştır. Türkiye, 2018 yılına göre 2019’da küçük bir iyileşme gösterdi. Bu gelişme 2016 yılında yaşanan başarısız darbe girişimi ve akabinde hükümetin herkesle hesaplaşma girişiminin ardından ortaya çıkan dramatik düşüş dolayısıyla hukuk devletinin tüm göstergelerinde ortaya çıkan düşük düzeyle açıklanabilir.

Ekonomik özgürlük alanında ise büyük bir aksilik ile karşılaşılmamakla birlikte önemli bir iyileşme de görülmemiştir. FB araştırma kapsamındaki ülkelerin ekonomik özgürlük puanlarında çok az değişiklik saptamıştır. Çoğu ülke, önceki yıllarda elde ettikleri düzeye yakın dalgalanmalar göstermiştir. Bu durum ülkelerin politik ekonomilerinde istikrarlı bir noktada oldukları yani sosyal ekonomik özgürlüğü artıracak veya azaltacak reform adımlarını savunan grupların istedikleri reformları elde ettiklerini gösterecek yeterli siyasal desteğe sahip olmadıkları anlamına gelmektedir. Ekonomik özgürlüklerin genelde güven içinde olduğu anlaşılmıştır. Ancak, üç ülke bu alandaki puanını önemli ölçüde düşürmüştür: Kuzey Makedonya (-1,74), Norveç (-1,24) ve Estonya (-0,84).

Piyasa ekonomisinin iyi işlemesi için mülkiyet hakkına saygı duyulması bir ön koşuldur. Yani polis ve yargı gibi devlet kurumları mülkiyetin korunduğu bir ortamın sağlanmasında etkili olmalıdır. Bu haklar çoğu ülkede genelde makul bir şekilde uygulansa da bazı ülkelerde, uzun mahkeme süreçleri ve öngörülemeyen mahkeme kararları nedeniyle çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır.

FB’de refah devleti konusunda ise özetle şu ifadeler yer almaktadır: Pek çok ülkede hükümetin büyüklüğü refahlarının ‘büyüklüğüne’ göre belirlenir. Birkaç Avrupa sosyal modeli bulunması nedeniyle (hükümetlerin karmaşık müdahale politikaları, bireysel ve ailevi sorumluluklar ve piyasaya güven gibi) bu alanda elde edilen gelişmeleri karşılaştırabilmek çok zordur.

Çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler kâğıt üzerinde de olsa biraz daha gelişmiştir; ancak uygulama alanında çeşitli sorunlar devam etmektedir. Devlet görevlilerinin adam kayırması, gasp veya rüşvet olayları hala mevcuttur ve bu olgular işletmeler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir. Bilgi teknolojileri ise Devlet kurumları tarafından giderek daha fazla kullanılmaktadır.

Mevcut ekonomik özgürlük düzeyi, mevcut siyasal ve sosyal durum hakkında bir ülke hakkında bize çok az bilgi verebilir. İsviçre, Avrupa'da en yüksek ekonomik özgürlüğe sahiptir; ancak bu, uzun bir kurumsal ve sosyal gelişmeler dizisinin sonucudur. Ülkeler yakın komşularına benzeme eğilimindedir, bu nedenle ekonomik özgürlüklerle ilgili göstergeye coğrafi bölge bileşeni de eklemek akıllıca olacaktır. Bu bağlamda coğrafi bölgeler üç geniş gruba ayrıldığında (Gelişmiş Avrupa, AB’ye geçiş ülkeleri ve AB dışı geçiş ülkeleri) ilginç bir görüntü ortaya çıkıyor: bu ülke grupları azalan bir ekonomik özgürlük düzeyine tanık olmaktadırlar. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde ekonomik özgürlük daha fazladır. Gelişmiş Avrupa ülkeleri arasında, pozitif aykırı değerler İzlanda, İrlanda, İsviçre ve Birleşik Krallık; negatif aykırı değerler ise Fransa ve Yunanistan'dır. AB’ye geçiş ülkeleri arasında da iki pozitif aykırı değer vardır: Estonya ve Litvanya. Görülen iki pozitif değer Ermenistan ve Gürcistan’dır. Tek negatif aykırı değer ise Ukrayna’dır.

Araştırmada kullanılan birincil ve ikincil ölçütler şunlardır: Siyasal Özgürlük (Özgür ve Adil Seçimler, Anayasaya Aykırı Veto Oyuncularının Olmaması, Basın özgürlüğü);  Hukuk Devleti (Hukukun Üstünlüğü, Yolsuzluk, İnsan Haklarının Korunması); Ekonomik Özgürlük (Mülkiyet Haklarının Güvenliği, Devletin Büyüklüğü, Kredi, Emek ve İşletme, Uluslararası Ticaret Yapma Özgürlüğü).

Genel özgürlük ölçütünde Türkiye araştırma kapsamında yer alan 45 ülke arasında 50.03 puanla 42 nci sırada yer almaktadır. Bu alanda en yüksek puanı (84.81) İsviçre almıştır. Siyasal özgürlüklerle ilgili sıralamada birinci sırayı 29.20 puanla Norveç alırken Türkiye 9.54 puanla 42 nci sırada yer bulabilmiştir.  Hukuk devleti sıralamasında Finlandiya 24.74 puanla birinci olmuştur. Türkiye 12.55 puanla bu kez 41 inci sıradadır. Ekonomik özgürlük sıralamasında ise birinci sırada 32.36 puanla Gürcistan yer almaktadır. Türkiye ise 26.01 puanla 33 üncü sırada yer almaktadır.

Naumann Vakfı’nın 2019 yılında yayınladığı ve sadece Avrupa ülkelerini kapsayan FB’de Türkiye için verilen genel puan 10 üzerinde 5.7’dir. Türkiye’nin genel puanını belirleyen alt göstergelerin puanları da 10 tam puan üzerinden aşağıda verilmiştir. Özgür ve adil seçimler 4.29, yasa dışı veto gücüne sahip olanların yokluğu 2.50, basın özgürlüğü 4.72, yargı bağımsızlığı 4.68, yolsuzluk 4.10, insan haklarının korunması 3.77, mülkiyet haklarının güvenliği 5.10, devletin büyüklüğü 7.08, kredi, iş ve çalışma koşulları 5.84 ve uluslararası ticaret hakkı 7.96.

Sosyal medya ve internet özgürlüğü ile ilgili önem taşıyan rapor Freedom House Vakfı tarafından yayınlanan ‘Nette Özgürlük. Büyük Teknolojiyi Denetleme Yöntemleri 2022’ raporudur. ‘İnternetin Otoriter Revizyonuna Karşı Koymak’ başlığını taşıyan 2022 yılı raporunda elde olunan kilit bulgular şunlardır:

ü  Küresel internet özgürlüğü ardışık olarak bu yıl da 12 nci kez geriledi. En keskin not düşüşleri Rusya, Myanmar, Sudan ve Libya'da görüldü.

ü  Hükümetler daha kontrol edilebilir çevrimiçi alanlar yaratmak için küresel internetten kopuyorlar. Rekor sayıda ülkede ulusal hükümetler özgür ifade ve bilgiye erişim haklarını kısıtlamak üzere şiddet içermeyen siyasal, sosyal veya dini içerikli web sitelerini bloklamaktadır.

ü  İnternet açısından en kötü durumda olan ülke Çin’dir. Son sekiz ardışık yılda özgürlük oranı oldukça gerilemiştir. Çin’de 2022 Pekin Olimpiyatları sırasında ve tenis turnuvası sonrasında sansür yoğunlaştı.

ü  Rekor sayıda 26 ülkede internet özgürlüğü iyileştirildi.

ü  Amerika Birleşik Devletleri'nde son 6 yılda ilk kez İnternet özgürlüğü iyileştirildi.

ü  İnsan hakları ile web’i denetlemek amacı bir rekabet ortamı içindedir. Otoriter devletler dijital kontrol modellerini dünya çapında yaymak için bir yarışma içine girmişlerdir. Buna karşılık, demokratik hükümetlerden oluşan bir koalisyon çevrimiçi insan haklarının teşviki amacıyla ortak çalışmalar yapmaktadır. Ancak, bu ülkelerin ülke içinde yaşamakta oldukları internet sorunları ilerlemeleri engellemeye devam ediyor.

Bu bağlamda sıralamada ilk altı ülke şunlar olmuştur: İzlanda 95, Estonya 93, Kosta Rika 88, Kanada 87, İngiltere 79 ve Tayvan 79. Son sıralardaki beş ülke ise şunlardır: Vietnam 22, Küba 20, İran 16, Myanmar 12 ve Çin 10.

Rapor,  internet özgürlüğü 2022 araştırması kapsamına giren 70 ülkenin yukarıda belirtilen genel bilgiler çerçevesinde 17 tanesinin özgür, 32 tanesinin kısmen özgür ve geri kalan 21 tanesinin özgür olmayan ülkeler olduğu sonucuna varmaktadır.

Türkiye ise 32 puan alarak 70 ülke arasında sondan 17 nci ülke olmuştur. Türkiye bu puan ile ‘özgür olmayan’ ülkeler sınıfında yer almaktadır. Türkiye alt göstergeler bağlamında şu puanlara sahiptir: Erişim Engelleri 14.25, İçerik Sınırlamaları 10/35 ve Kullanıcı Hakları İhlalleri 8/40. Türkiye’nin bir önceki yıl puanı ise 34/100 idi ve yine özgür olmayan ülkeler sınıfında yer almıştı.

Raporun genel bakış bölümünde Türkiye hakkında şu değerlendirmeler yer almaktadır: Türkiye'de internet özgürlüğü gerilemeye devam etmiştir. Araştırmanın kapsadığı dönemde çıkarılan ‘2020 Sosyal Medya Kanunu’nu başta bağımsız ve eleştirel medya kuruluşlarının web siteleri olmak üzere kimi platformlarda bazı içerikleri kaldırmaya zorlamak için kullanılmıştır. Siyasal muhalefet üyeleri de dâhil olmak üzere,  binlerce çevrimiçi kullanıcı, sosyal medya etkinlikleri nedeniyle cezai suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Otosansür, hükümet yanlısı yayın organlarının çoğalması ve bağımsız medya web sitelerinin engellenmesi Türkiye'de daha az çeşitliliğe sahip bir çevrimiçi alan yaratmıştır. Ayrıca, hükümet yanlısı trol ağları, sözünü sakınmayan aktivistlere karşı karalama kampanyaları düzenlemiş ve önde gelen gazeteciler, çevrimiçi habercilik yaptıkları için ceza olarak fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Araştırma süresince bazı milletvekilleri, çevrimiçi ortamda kasten sahte haberler paylaşan herkese cezai yaptırımlar uygulayacak ve hükümetin çevrimiçi alan üzerindeki kontrolünü daha da güçlendirebilecek bir "dezenformasyon" yasa tasarısı önermişlerdir.

Ekonomik özgürlükler konusunda üç ayrı çalışma daha önem taşımaktadır: Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (bundan sonra ITUC olarak kısaltılacak) tarafından yayınlanan ‘Küresel Haklar Endeksi 2022 Raporu: İşçiler İçin Dünyanın En Kötü Ülkeleri’, Fraser Enstitüsü tarafından yayınlanan ‘Dünya’da Ekonomi Özgürlük 2022 Yıllık Raporu’ ve The Heritage Foundation tarafından yayınlanan ‘2022 Ekonomik Özgürlük Endeksi Raporu’. 

ITUC tarafından her yıl yayınlanan endeksin 2022 yılı raporu ilginç ve önemli veriler sunmaktadır: Çoklu kriz alanlarının etkisini yansıtan tarihi seviyelerdeki eşitsizlik, iklim değişikliğinin yarattığı acil durumlar, pandemiden kaynaklanan yaşam ve geçim kaynakları kaybı ve çatışmanın yıkıcı etkisi söz konusu olduğunda işçiler bu krizlerle en ön safta yüz yüze karşılaşanlardır… İşyerleri demokrasi için mücadelenin ön cephesidir. Acımasız hükümetler beş ülkeden dördünün toplu pazarlık görüşmelerini bloke ettiğinde ve ülkelerin üçte biri işçilere şiddetle saldırdığında bunun ne kadar önemli olduğunu iyi bilirler. Sendikacılar her kıtada öldürülmektedir. Hakları ve sosyal adalet için insanlar ayağa kalktıklarında acımasız baskı ile susturulmaktadır… Afganistan, Burkina Faso, Myanmar, Tunus ve Suriye’de sendikaların işçileri temsil hakkına son verildi. 2021’de işçilere baskı ve şiddet uygulanan ülkelerin sayısı 45 iken 2022’de bu sayı 50’ye yükseldi. Asya-Pasifik bölgesinde işçilerin şiddete maruz kaldığı ülkelerin sayısında önemli artış görüldü.  Bu bölgede 2021’de ülkelerin yüzde 35'inde şiddet görülürken bu oran 2022’de yüzde 43'e yükseldi. Avrupa'da, işçilerin şiddete maruz kaldığı ülkelerin sayısı ikiye katlandı: 2021'de yüzde 12'den, 2022'de ülkelerin yüzde 26'sına. Ülkelerin yüzde 87’si işçilerin grev hakkını ihlal etti.  Beyaz Rusya, Mısır, Hindistan ve Filipinler’de sendika liderleri yargılandı. Sudan ve Myanmar’da askeri yönetime karşı grev yapan işçiler acımasız baskıyla karşılaştı… Ülkelerin yüzde 79’u toplu pazarlık hakkını ihlal etti. Kamuda ve özel sektörde olmak üzere tüm bölgelerde toplu pazarlık süreci aşındırılmıştır. En aşırı baskı Devlet Başkanı’nın izni olmadan toplu pazarlık görüşmelerinin yapılamadığı Tunus’ta görüldü… Ülkelerin yüzde 74’ü işçileri sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkının dışında tuttu.  Göçmen işçiler, kamu sektörü çalışanları ve ihracat ürünleri üreten işçiler sendikal haklar kapsamından çıkarıldı. Katar ve Suudi Arabistan ise “kafala” [36] uygulamasını sona erdirmek için büyük reformlar yaparken, BAE göçmen işçilerin kolektif temsil hakkını inkâr etti… 2022'de işçiler için en kötü on ülke şunlardır: Bangladeş, Beyaz Rusya, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Esvatini, Guatemala, Myanmar, Filipinler ve Türkiye… 13 ülkede sendikacılar öldürüldü: Bangladeş, Kolombiya, Ekvator, Esvatini, Guatemala, Haiti, Hindistan, Irak, İtalya, Lesotho, Myanmar, Filipinler ve Güney Afrika… Ülkelerin yüzde 41’inde konuşma ve toplanma özgürlüğü reddedildi veya sınırlandırıldı. En aşırı örnekler Hong Kong ve Myanmar'da görüldü… Yetkili makamların sendikaların çalışmalarını sınırladığı ve sendikaların sisteme kayıt edilmesinin engellendiği ülke oranı 2014’te yüzde 59'dan 2022'de yüzde 74'e çıktı. Afganistan, Beyaz Rusya, Mısır, Ürdün, Hong Kong, Myanmar ve Sudan’da bağımsız işçi etkinlikleri hükümetlerin baskısı altındaydı… Ülkelerin yüzde 66’sında işçilerin yargıya başvurma hakkı ya yoktu ya da sınırlanmıştı. En aşırı örnekler Beyaz Rusya, Guatemala ve Kazakistan’da görüldü. Afrika ise işçilerin yargıya başvurma hakkının kısıtlandığı en büyük bölge oldu. Afrika’da 2021'de ülkelerin yüzde 76'sında görülen yargıya başvurmayı kısıtlama olgusu 2022’de yüzde 95'e çıktı… İşçiler 69 ülkede keyfi tutuklamalara ve gözaltılara maruz kaldı. 2022’de Kamboçyalı, Hong Kong’lu ve Myanmar’lı sendika liderleri yüksek profilli tutuklamalar ve devam eden gözaltılarla karşı karşıya kaldı.

Raporda sendikal haklara karşı yürütülen mücadelede en çok başvurulan yöntemler şu şekilde sıralanmaktadır: Grev hakkının artan bir şekilde kamusal suç tanımı içine alınması, toplu pazarlığın aşındırılması, işçilerin haklarının korunması ile düzenlemelerin engellenmesi ve dışlanması, yargıya erişime ilişkin kısıtlamalar, sendikaların kayıtlarının silinmesi, ifade ve toplanma özgürlüğüne yönelik saldırılar, keyfi tutuklamalar, gözaltılar ve hapisler, işçilere yönelik şiddetli saldırılar ve cinayetler.

Rapor ülkeleri aldıkları puana göre 6 sınıfa ayırmaktadır: 5 + = Hak güvencesi yok (hukuk devletinin bozulması nedeniyle), 5 = Hakların güvencesi yok, 4 = Sistematik hak ihlalleri, 3 = Düzenli hak ihlali, 2 = Tekrarlanan hak ihlalleri ve 1 = Münferit hak ihlalleri.

Rapor Türkiye’yi hakların güvence atında olmadığı (5) ülkeler sınıfına yerleştirmiştir. Türkiye’yi sendikal haklar nedeniyle en kötü 10 ülke arasında kabul eden raporda Türkiye ile ilgili olarak yer alan bazı değerlendirmeler şunlardır: 2022 yılında işçi özgürlükleri ve hakları acımasızca inkâr edilmeye devam edildi. İşçi sendikası liderleri keyfi olarak tutuklandı ve evleri basıldı… Buna karşılık, işverenler örgütlenmeye çalışan işçileri işten kovarak sendika baskılama çabalarına devam etti.

Ekonomik özgürlükler bağlamında incelenmesi gereken üçüncü rapor the Heritage Vakfı tarafından yayınlanan ‘Ekonomik Özgürlük 2022 Yıllık Raporu ve Endeksi’dir.

Raporun araştırma modeli 4 ana ölçüt ve bunların altında yer alan 12 alt ölçütten oluşmaktadır. Ana ölçütler şunlardır: hukuk devleti (mülkiyet hakkı, yargının etkililiği, hükümetin dürüstlüğü); hükümetin büyüklüğü (vergi yükü, hükümet harcamaları, finansal sağlık);  yasal düzenlemelerin verimliliği (girişim özgürlüğü, sendikal haklar, parasal özgürlük) ve açık piyasa (ticaret özgürlüğü, yatırım özgürlüğü, finansal özgürlük).

Bu ölçütlere dayalı olarak yapılan sıralamada ilk 10’da yer alan ülkeler şunlardır: Singapur (84.4), İsviçre (84.2), İrlanda (82.0), Yeni Zelanda (80.6), Lüksemburg (80.6), Tayvan (80.1), Estonya (80.0), Hollanda (79.5), Finlandiya (78.3) ve Danimarka (78.0).

En alttaki 10 ülke ise şunlardır: Orta Afrika Cumhuriyeti (45.7), Bolivya (43.0), İran (42.4), Eritre (39.7), Burundi (39.4), Zimbabve (33.1), Sudan (32.0), Küba (29.5), Venezuela (24.8) ve Kuzey Kore (3.0).

Türkiye 56.9 puanla 177 ülke arasında 107 nci sırada yer almaktadır. Alt göstergeler itibarıyla Türkiye’nin puanları şöyledir: Mülkiyet hakkı (42.0), yargının etkililiği (25.6), hükümetin dürüstlüğü  (39.4), vergi yükü (74.7), hükümet harcamaları (63.8), mali sağlık (59.2), iş özgürlüğü (63.4), sendikal özgürlük (47.1), parasal özgürlük (61.9), ticaret özgürlüğü (75.6), yatırım özgürlüğü (70.0) ve parasal özgürlük (60.0).

Raporun Türkiye Ülke Profili bölümünde şu değerlendirmeler yer almaktadır: Türkiye'nin ekonomik özgürlük puanı 56,9 olup, 2022 endeksinde en özgür 107 nci ülkedir. Türkiye Avrupa bölgesi açısından ele alındığında 45 ülkenin yer aldığı bu grupta 42 nci sırada bulunmaktadır. Türkiye’nin genel puanı bölgenin altında ve dünya ortalamaları civarındadır. Türkiye ekonomisi 2017'den 2020'ye kadar yavaş büyüdü ama 2021'de yükseldi. Mali sağlık ve hukuk devleti alanlarındaki keskin düşüş nedeniyle, ne yazık ki, beş yıllık kademeli bir düşüş eğilimi ekonomik özgürlük kavramında bozulmayı hızlandırmıştır. Türkiye'nin ekonomik özgürlüğü 2017'den bu yana 8.3 puan düştü ve ülke ‘Orta Derecede Özgür’ kategorisinden ‘Çoğunlukla Özgür Değil’ ülkeler kategorisine geçti. Ticaret özgürlüğü ve yatırım özgürlüğü yüksektir; ancak, parasal özgürlük kötüleşmiştir. Ekonomi 2020’de yüzde 1.8 oranında büyümüştür… Türkiye anayasal olarak laik bir cumhuriyettir, ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP’si İslamcı bir gündem izlemiş ve demokrasiyi aşındırmıştır. Erdoğan 2018 seçimlerinden sonra daha da güçlenmiş ve Milliyetçi Hareket Partisi (bundan sonra MHP olarak kısaltılacak) ile koalisyon kurarak tek meclisli ulusal meclisin kontrolünü elinde tutmuş ve Erdoğan küçük bir farkla ikinci dört yıllık dönem başbakanlık seçimi kazanmayı başarmıştır. Türkiye'nin büyük ölçüde serbest piyasası ve çeşitli sektörlerden oluşan ekonomisi, sanayi ve hizmet sektörlerine dayanmakta ancak geleneksel olarak tarım sektörü hala istihdamın yaklaşık yüzde 25'ini oluşturmaktadır. 2021'de ekonomide fiyat istikrarını etkileyen yapay düşük faiz oranları tarafından yönlendirilen önemli bir büyüme yaşadı; ancak, bu büyüme kısmen para birimindeki bir devalüasyonun ardından geldi… Türkiye’de mülkiyet hakkı genellikle tanınır ve uygulanır. Güvenilir bir kayıt sistemi vardır. Freedom House’ın bildirdiğine göre hükümet 2016 darbe girişiminden sonra en az 11 milyar dolarlık özel mülkiyete el koydu. Darbe sonrası yürütme tarafından uygulanan tasfiyeler yargı sistemine büyük zarar verdi. Hükümetin her düzeyinde yaygın olan yolsuzluklar önemli bir sorundur… En yüksek bireysel gelir vergisi oranı yüzde 40 ve en üst kurumlar vergisi oranı yüzde 20'dir. Diğer vergilerden biri katma değer vergisidir. Toplam vergi yükü toplam yurtiçi gelirin yüzde 23.1'ine eşittir. Son üç yılda Devlet harcamaları arttı ve GSYİH’nın [37] yüzde 34.7'sine ulaştı. Bütçe açıkları GSYİH'nın ortalama yüzde 4.9'u kadardır. Kamu borcu GSYİH'nın yüzde 36.8'ine denk geliyor… Son yasalarla veriler, sosyal medya platformları, çevrimiçi pazarlama, çevrimiçi yayıncılık, vergi tahsilat ve ödeme platformları ve iş yatırımları alanlarındaki yasal düzenlemelerin sayısı artış gösterdi. Hem vasıfsız hem de yarı vasıflı işgücü boldur; ancak, yüksek teknoloji alanında işçi sıkıntısı vardır. Mesleki eğitim artıyor. Mart 2021'de Merkez Bankası'na yeni başkan atandı yükselen enflasyona rağmen parasal gevşeme politikaları uygulamaya başladı. Türkiye'nin yürürlükte olan 23 adet tercihli ticaret anlaşması bulunmaktadır. Bu ticaret ağırlıklı ortalama tarife oranı yüzde 4,7’dir ve 347 adet tarife dışı önlemler yürürlüktedir. Yabancı yatırımlar olumlu karşılanmaktadır ancak bazı sektörlerde kısıtlamalar yürürlükte olmaya devam ediyor. Yatırımcılar düzenleyici kurumlarda kalıcı bürokrasi ile karşı karşıya gelmektedir. Finansal sistem şeffaflığı ve rekabet gücünü artıran bir dönüşümden geçmiştir.

Hak ve özgürlükler konusunda incelenecek son rapor Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından yayınlanan 2022 Basın Özgürlüğü Endeksi’dir.

Bu örgütün yayınladığı 2022 yılı endeksinde Türkiye araştırma kapsamındaki 180 ülke arasında 41.25 puanla 149 uncu sırada yer almaktadır. Araştırma modelinin alt göstergelerinde Türkiye’nin aldığı puanlar şöyledir: Siyasal gösterge 38.38 puan ve 154 üncü sıra, ekonomik gösterge 27.55 puan ve 161 inci sıra, hukuksal gösterge 52.92 puan ve 133 üncü sıra, toplumsal gösterge 55.00 puan ve 134 üncü sıra ve güvenlik göstergesi 32.37 puan ve 149 uncu sıra.

Türkiye’nin 2021 yılı endeksindeki puanı 50.21 ve 180 ülke arasındaki sırası 153’tür.

Raporun Türkiye hakkındaki genel değerlendirmesi ise şöyledir: Türkiye’de otoriterlik, medya çoğulculuğuna meydan okuyarak zemin kazanıyor. İktidarı eleştirenleri etkisiz kılmak için olası tüm araçlar kullanılmaktadır… Ulusal medyanın yüzde 90'ı artık hükümetin kontrolü altında olduğundan, halk, son beş yılda, Türkiye’deki ekonomik ve siyasal krizin etkisini öğrenmek için çeşitli siyasal görüşlerin sahip olduğu Fox TV, Halk TV, Tele1 ve Sözcü gibi yerel TV kanallarını ve BBC Türkçe, VOA Türkçe ve Deutsche Welle gibi uluslararası haber sitelerini ve eleştirel ve bağımsız medya kuruluşlarını izlemeye başladı… 2023 seçimleri yaklaşırken, Recep Tayyip Erdoğan “hiper başkanlık” sistemini ve ekonomik ve demokratik gerilemeleri ülke gündeminden uzaklaştırmak ve kendi siyasal tabanını desteklemek için gazetecilere yönelik saldırılarını artırdı. Bu durum ülkede kaliteli yayın yapmayı zorlaştırmaktadır. Ancak, internette neredeyse sistematik hale gelen sansür, eleştirel kişilere yönelik olarak yargıda açılmış anlamsız davalar ve kimi medya kuruluşlarının veya yargı sisteminin kötüye kullanılması gibi taktikler bugüne kadar yolsuzluk ve yasal kayırmacılık olguları ile bezenen Erdoğan'ın popülerlik düzeyini korumaya olanak verdi… Basın kartlarının iptal edilmesi gibi eleştirel gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik ayrımcılık içeren geçici basın kartları uygulaması olağan hale gelmiştir. Yürütmenin emirlerini yerine getiren yargıçlar, yolsuzlukla mücadele benzeri duyarlı konulardaki çevrimiçi makaleleri sansürleyerek demokratik tartışmayı sınırlamaya çalışmaktır. Bu durum kaliteli yayını zorlaştırmaktadır. Mamafih bazı gazeteciler yine de tam bir bağımsızlığa sahiplermiş gibi doğru haber verme misyonlarına sadık kalmaya çalışmakta ve bir ‘medya ombudsmanlığı’ kurulmasını talep etmektedirler… Hükümet ve hükümetle ittifak yapan özel sektör şirketleri reklamları ve sübvansiyonları hükümete destek veren medya kuruluşlarına yönlendirerek medya çoğulculuğu tehlikeye sokmaktadırlar. Basın İlan Kurumu (bundan sonra BİK olarak kısaltılacak) devlet reklamlarının dağıtılmasını muhalif yayın organlarını aleyhine kullanarak üzerlerinde mali baskı oluştururken, RTÜK kritik TV kanallarını ağır cezalarla ekonomik olarak zayıflatmaya yardımcı olmaktadır. Kâğıt fiyatlarının artması nedeniyle bazı gazeteler sayfa sayısını azaltmak zorunda kalmıştır… Tanınmış dini şahsiyetleri eleştiren veya sorgulayan gazeteciler ‘din adamına hakaret’ suçlamasıyla açılan davaların hedefi olmuşlardır.  Aile içi şiddete atıflar veya çeşitli taciz türleri özellikle kadın gazeteciler tarafından haber yapıldığında sosyal medyada kendilerine karşı nefret kampanyaları açılmaktadır… 2019 yerel seçimlerinden bu yana iktidardaki AKP-MHP ittifakını eleştiren gazetecileri hedef alan şiddet sarmalı yoğunlaşmıştır. 2023 seçimleri yaklaşırken, medya karşıtı siyasal söylemlerin teşvik ettiği aşırı milliyetçi gruplar sokaklara dökülmekte ve politik ve ekonomik krizi tartışmak isteyen muhabirlere, köşe yazarlarına, yorumculara ve yurttaş-gazetecilere saldırmaktadır.

Haklar ve özgürlüklerle ilgili olarak üzerinde durulacak son konu henüz pek çok kimsenin yeterince dikkatini çekmeyen modern kölelik olgusudur. Kuşkusuz kölelik burada eski çağlardaki anlamında kullanılmamaktadır. Ancak genelde insanların özgürlüklerinden mahrum bırakılması olarak özetlenebilecek olan modern kölelik günümüzde kendisini esas olarak şu şekillerde göstermektedir: çocukları seks ticareti için kullanmak; zorunlu çalışma bağıtları yapmak ve kişileri borç vererek esir almak; evlerde hizmetçi olarak kullanmak ve çocuk işçiliği ve çocuk askerler. Bir tanıma göre, bir kişinin ‘zor, dolandırıcılık veya baskı’ yoluyla işe alınması, nakledilmesi veya çalışmaya zorlanması köleliktir.

2018 yılında yayınlanan ‘Modern Kölelik Endeksi’ bu konuda oldukça çarpıcı bilgiler içermektedir. Raporda şu ifadelere yer verilmektedir: 2016 yılında 40.3 milyon insan modern kölelik koşullarında yaşamaktadır. Modern kölelik dünyanın her köşesinde var, ama yine de pek çok insan için gözle görünür bir olgu değildir. Bu sorunu çözmek için sürekli dikkat ve eylem gerekir. 40.3 milyon kölenin yüzde 71’i kadın ve yüzde 29’u erkektir. Modern kölelerden 24.9 milyonu zorla evlendirilenlerden ve 24.9 milyonu zorla çalıştırılanlardan oluşmaktadır… Bir insanı özgürlüğünden mahrum etmek korkunç bir insanlık hakkı ihlalidir. Modern kölelik yıkıcı bir kişisel suçtur. İnsan haklarının kötüye kullanılmasıdır. Bu tür uygulamalar yaygın ve karlı bir suç endüstrisi oluşturmaktadır. Kısmen görünmez bir olgudur ve çok sıra dışı insanları etkilemektedir. Bu yüzden sorunu ortaya çıkarmak ve çözmek için sorunun boyutlarını ve derinliğini ölçmek önem taşımaktadır… 2018 Küresel Kölelik Endeksi'nden elde edilen bulgular, modern kölelik ile iki büyük dışsal bağlantı arasındaki önemli ilişkiler bulmuştur: insanları hükümetleri desteklemeleri için kullanan son derece baskıcı rejimler ve hukuk devletini, sosyal yapıları ve var olan koruma sistemlerini çökerten çatışma durumları…   2018 Küresel Kölelik raporunun en önemli bulgularından biri de yüksek GSYİH'li ülkelerde modern köleliğin yaygınlığının daha önce bilinenden daha yüksek olduğudur…  Modern köleliği önlemek ve soruna yanıt vermek için daha çok şey yapılması gerekmektedir. ‘Hükümet Tepkisi Endeksi’  ulusal yasal, politik ve programlı çalışmalarla modern köleliğe karşı tepkilerin artmakta olduğunu ve tepkilerin genel olarak bir artış eğilimi içine girdiğini belirtiyor… Katar, Singapur, Kuveyt, Brunei ve Hong Kong gibi yüksek gelirli ülkeler servetlerinin ve kaynaklarının çok yüksek olmasına rağmen sorunu çözmek için çok az çaba gösterirken Gürcistan, Moldova, Senegal, Sierra Leone ve Mozambik gibi düşük GSYİH ülkeleri ise soruna göreli olarak daha güçlü bir şekilde yanıt veriyor.

Rapor şu önerilerde bulunuyor: Hükümetler ve işletmeler baskıcı rejimlerle ilgili olarak karar alırken insan haklarına öncelik vermelidir… Hükümetler çatışma durumlarında modern köleliği proaktif olarak görmeli ve yanıt vermelidir… Hükümetler kendi ülkelerinde modern kölelik için çözümler geliştirmelidir… G20 hükümetleri ve işletmeleri tedarik zincirinde modern kölelik olasılığına karşı önlem geliştirmelidirler… Hükümetler kadınlara ve kız çocuklarına yönelik ihlallere öncelik vermelidir.

Rapor Türkiye’de modern kölelik oranını binde 6.5 olarak belirlemektedir. Bu oran Türkiye’deki modern köle sayısının 509.000 olduğunu göstermektedir. Türkiye bu değerle 50 ülkeyi kapsayan Asya-Avrupa grubunda 6 ncı sırada yer almaktadır.

Ülkelere göre modern köleliğe karşı tahmini güvenlik açığı açısından bakıldığında rapor Türkiye’yi oldukça üst sıralarda görmektedir. Güvenlik açığına yol açan etmenler ve puanları aşağıda belirtilmiştir: Yönetişim sorunları (47.0), temel ihtiyaçların giderilememesi (22.2), eşitsizlik (47.0), temel haklarından mahrum bırakılan gruplar (48.6), çatışma etkisi (47.9) ve ağırlıklı ortalama (51.6).

KÜRESEL HUKUK DEVLETİ VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI

Hukuk devleti (ya da, hukukun üstünlüğü) ile ilgili en önemli küresel çalışma bağımsız bir örgüt olan Dünya Adalet Projesi (World Justice Project, WJP) tarafından yürütülen projedir. Güçlü bir hukuk devleti uygulaması yolsuzluğu azaltır, yoksulluk ve hastalıklarla mücadele eder ve insanları irili ufaklı adaletsizliklerden korur. Hukuk devleti ilkesi kalkınmayı, hesap verebilir hükümetleri ve temel hak ve özgürlüklere saygıyı destekleyerek toplumların adalet, fırsat ve barış temelini oluşturur. Geleneksel olarak, hukuk devleti avukatların ve hâkimlerin çalışma alanı olarak görülmüştür. Bununla birlikte, güvenlik, haklar, adalet ve yönetişim gibi günlük sorunlar hepimizi etkiler ve bu nedenle her bir birey hukuk devletinin paydaşıdır.

Adil ve işlevsellik için derin önemine rağmen toplumlarda hukuk devletini tanımlamak ve ölçmek zordur. Söz konusu zorluğu aşmak için tasarlanan WJP araştırma modeli dört temel ilkeye dayanmaktadır: hesap verebilirlik (devletin yanı sıra özel aktörler de kanun önünde hesap verebilir olmalıdır), adil yasalara sahip olmak (herkes tarafından anlaşılır, yayınlanmış ve kararlılığa sahip yasalar herkese eşit olarak uygulanır, yasalar insan hakları yanında mülkiyeti, sözleşmeleri ve usul hükümlerinin güvence altına alınmasını sağlar),  açık hükümet (yasaların kabul edilme, yönetilme ve sorunları çözme ve uygulanma süreçleri ulaşılabilir, adil ve etkilidir) ve tarafsız yargıya ulaşılabilirlik (adalet, zamanında tecelli eden, yetkin, etik ve tarafsız ve erişilebilir olan temsilciler aracılığıyla dağıtılır; tarafsız olan bu temsilciler yeterli kaynaklara sahiptir, toplulukların yapısını yansıtır ve sadece topluma hizmet ederler).

Bu temel ilkeler daha sonra 8 temel alt göstergeye dönüştürülmüştür: Yürütme erki üzerindeki kısıtlamalar, yolsuzluğun olmaması, açık devlet, temel haklar ve özgürlükler, düzen ve güvenlik, düzenleyici uygulamalar, hukuk ve ceza yargısı. Araştırma modelinde yer alan anket soruları bu göstergelere dayanarak hazırlanmışlardır.

Yukarıda özet olarak açıklanan modele dayanarak yapılan ve 140 ülkeyi kapsayan araştırma sonucuna göre ilk 10’a giren devletler ve 0.0 ve 1.0 skalası üzerinden aldıkları puanlar şöyledir: Danimarka (0.90), Norveç (0.89), Finlandiya (0.87), İsveç (0.86), Hollanda (0.83), Almanya (0.83), Yeniz Zelanda (0.83), Lüksemburg (0.83), Estonya (0.82), İrlanda (0.81).

Son 10’da yer alan ülkeler ise şunlardır: Moritanya (131 nci sıra, 0.37 puan), Myanmar (132 nci sıra, 0.36 puan), Nikaragua  (133 üncü sıra, 0.36 puan) Kamerun (134 üncü sıra, 0.36 puan), Mısır (135 inci sıra, 0.35 puan), Haiti (136 ncı sıra ve 0.35 puan), Kongo Demokratik Cumhuriyeti (137 nci sıra, 0.34 puan), Afganistan (138 inci sıra, 0.33 puan), Kamboçya (139 uncu sıra, 0.31 puan ve Venezuela (140 ıncı sıra, 0.26 puan)

Türkiye bu araştırmada 0.42 puanla 116 ncı sırada yer almıştır. Raporun Türkiye ile ilgili ülke profili bölümünde şu değerlendirmelere yer verilmektedir:

 

Şekil 4                                                                                            Şekil 5

Türkiye Hukuk Devleti                                                              Türkiye Hukuk Devleti

                                                   

 Kaynak: World Justice Project 2022. S. 167                        Kaynak: World Justice Project 2022. S. 167

 

Türkiye’nin genel puanı 0.42 olarak hesaplanmıştır. Türkiye bu puanla 140 ülke arasında 116 ncı sırada yer almaktadır. Türkiye’nin içinde yer aldığı 14 ülkeli Avrupa bölgesindeki sırası 14’dür. Türkiye’nin üst-orta gelir grubu ülkesi olarak tanımlandığı ülkelerin gelir düzeyine göre yapılan sıralamada ise Türkiye 42 ülkeli grupta 40 ıncı sırada yer almıştır. Aşağıdaki grafik incelendiğinde Türkiye’nin 2015 (.46) ile 2022 yılları  (0.42) arasındaki puanında azalma yönünde bir eğilim içinde olduğu anlaşılmaktadır.

 

Şekil 6

Türkiye 2015-2022 Değişimi

,

Kaynak: World Justice Project 2022

Aşağıdaki grafik ise küresel bağlamda Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları kıyaslamalı olarak vermektedir.

 

Şekil 7

Türkiye Hukuk Devleti: Sıralama ve Gap

 

Türkiye’nin göstergelerinin aldığı puanlar şu şekildedir: Yürütme erkinin Devlet yetkileri üzerindeki kısıtlamalar (135 inci sıra, 0.28 puan), yolsuzluğun olmaması (70 inci sıra, 0.45 puan), açık devlet (105 inci sıra, 0.40 puan) temel haklar ve özgürlükler (134 üncü sıra, 0.30 puan), düzen ve güvenlik (67 nci sıra, 0.73 puan), düzenleyici uygulamalar (118 inci sıra, 0.40 puan), hukuk yargısı (114 üncü sırada, 0.43 puan) ve ceza yargısı (106 ncı sıra, 0.34 puan).

Yargı bağımsızlığı konusunda bağımsız bir endeks çalışması mevcut olmamakla birlikte bazı kurumlar yargı bağımsızlığı alanını da içeren küresel araştırmalar yapmaktadır. Dünya Ekonomi Forumu tarafından yapılan ve 133 ülkeyi kapsayan küresel yargı bağımsızlığı araştırmasında Dünya’nın önde gelen 5 ülkesinin puanı ve sıralamadaki yeri şöyledir: (1) Finlandiya 6.8,( 2) Yeni Zelanda 6.7, (3) Norveç 6.6, (4) İsviçre 6.5 ve (5) Hollanda 6.4.

En alt sıralarda yer alan 5 ülke ise şunlardır: (133) Paraguay 2.1, (134) Çad 2.1, (135) Ekvator 1.7, (136) Nikaragua 1.6 ve (137) Venezuela 1.1.

Türkiye bu sıralamada 10 üzerinden 3.1 puanla 103 üncü sırada yer almaktadır.

 

Şekil 8

Türkiye’de Yargı Bağımsızlığı

Kaynak: https://tcdata360.worldbank.org/indicators/h5ebaeb47?country=TUR&indicator=669&viz=line_chart&years=2007,2017#table-link

Dünya Bankası tarafından 2007-2017 yıllarını kapsayan araştırmada Türkiye’nin yargı bağımsızlığı gelişimi ve dünya ortalaması ile kıyaslanmasına yer verilmektedir. Yukarıdaki grafik Türkiye’nin 2007-2017 arasında ciddi puan kaybıyla karşılaştığını göstermektedir.

KÜRESEL YOLSUZLUK ALGISI

Kuşkusuz küremizin en önemli siyasal sorunlarından biri yolsuzluk olgusudur. Günümüzde hemen her ülkede yolsuzluk vardır. Tek fark yolsuzluk olgularının büyüklüğü, frekansı ve yoğunluğudur. Küresel anlamda yolsuzlukla mücadele denilince akla ilk gelen kuruluşlardan biri Uluslararası Saydamlık Örgütü’dür (International Transparency Organization ya da kısaca Transparency International, TI). Bu örgüt küresel olarak yolsuzluklarla mücadele edebilmek için hemen hemen tüm Dünya ülkelerinde bir her yıl ‘yolsuzluk algısı ölçme’ araştırması (corruption perception) yapmakta ve geliştirdiği model aracılığıyla elde ettiği verileri bir endekse dönüştürmektedir. Böylelikle ülkelerin dünya sıralaması içindeki yeri ve yıllar itibarıyla gösterdiği gelişim çizgisi kolaylıkla izlenebilmektedir.

Örgütün en son yayınladığı 2022 Raporu 180 ülkeyi kapsamaktadır. Puanlar 0 (= en çok yolsuzluk) ile 100 (= en temiz) arasında değişmektedir.  Bu yıl elde sonuçlar ülkelerin üçte ikisinin 100 üzerinden 50 puanın altında kaldığını göstermektedir. Dünya ortalaması ise 43’dür.

Raporun yönetici bölümünde şu ifadeler yer almaktadır: Bu yılın Yolsuzluk Algısı Endeksi 124 ülkenin durumunun değişmediğini ancak durumu kötüleşen ülkelerin sayısının arttığını gösteriyor. Araştırmanın en önemli sonucu yolsuzluğun dünya barışını tehdit ettiği ve yolsuzluk olaylarının tehdit altındaki dünya barışının hem nedeni ve hem de sonucu olduğudur... Yolsuzluk ve çatışma birbirini besliyor ve kalıcı barışı tehdit ediyor. Çatışmalar yolsuzluklar için bir üreme alanıdır. Politik istikrarsızlıklar, kaynaklar üzerindeki baskılar ve zayıflatılmış gözetim organları rüşvet ve zimmet gibi suçlar için fırsatlar oluşturur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, endeksin alt sıralarında yer alan ülkeler son yıllarda bu tür çatışmaların içindedir veya kısa süre önce çatışma yaşamışlardır… Öte yandan, barışçıl toplumlar da dahi, yolsuzluk ve suçların cezasız kalması gibi olgular toplum içindeki düşmanlıkları ateşleyerek şiddet olaylarını yaygınlaştırmaktadır.  Güvenlik güçlerinin gereksinim duyduğu kıt kaynakların azalması devletleri hakkı ve haklıyı koruma ve hukuk devletini ayakta tutma konusunda sıkıntıya sokmaktadır. Sonuç olarak, yolsuzluk endeks puanı yüksek olan ülkelerde suç işleme olasılığı daha yüksektir ve bu ülkelerde örgütlü suç olgusu ve güvenlik tehditleri yüksek düzeylere çıkar… Yolsuzluk aynı zamanda küresel güvenlik için bir tehdittir ve endeks puanı yüksek olan ülkeler bu süreçte önemli rol oynamaktadır. Bu gibi ülkeler onlarca yıl yurtdışından getirilen kirli parayı olumlu karşılamış ve kleptokratların servetlerini ve güçlerini artırarak yeni jeopolitik hırslar edinmelerine yol açmıştır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali uluslararası yolsuzluklarda gelişmiş ekonomilerin suç ortaklığının öldürücü sonuçlarını göstermesi bakımından acı vericidir… Bu karmaşık ortamda, daha fazla çatışmanın önlenmesi ve barışın sürdürülebilir kılınması açısından, yolsuzluklarla mücadele etmek, saydamlığı geliştirmek ve yolsuzlukla mücadele eden kurumları güçlendirmek kritik önem taşımaktadır.”

Ortak çabalara ve güçlükle elde edilen birçok kazanıma rağmen, 2022 endeksi küresel yolsuzluğun çok büyük olduğunu göstermektedir.

Güçlü kurumlara sahip ülkeler ve iyi işleyen demokrasiler genellikle endeksin en üst sıralarında yer alırlar. Danimarka 90 puan ile sıralamanın ilk sırasında yer almıştır. İzleyen ülkeler 87 puanla Finlandiya ve Yeni Zelanda’dır. Norveç, Singapur, İsveç, İsviçre, Hollanda, Almanya, İrlanda ve Lüksemburg bu yıl ilk 10'da yer alan diğer ülkelerdir. Öte yandan, çatışma yaşanan ve temel kişisel ve politik özgürlüklerin çok kısıtlı olduğu ülkeler en düşük notları alma eğilimindedir. Bu yıl son 10’da yer alan ülkeler şunlardır: Somali, Suriye ve Güney Sudan, Venezuela, Yemen, Libya, Kuzey Kore, Haiti, Ekvator Ginesi ve Burundi.

124 ülkenin puanında değişme olmamış, 25 ülkenin durumunda iyileşme görülmüş ve 31 ülkede durum kötüleşmiştir.

Türkiye’nin 2022 endeksindeki sırası 101/180 ve puanı 36/100’dır. Bu değerler Türkiye’nin son 10 yılda elde ettiği en olumsuz sonuçlardır. Aşağıdaki tablo bu durumu açıklamaktadır. 2013’de 50/100 olan puan 2022’de 36/100 olmuştur.

 

Tablo 1

YILLAR İTİBARIYLA TÜRKİYE’DE YOLSUZLUK

YIL

SIRA

PUAN

2022

101

36

2021

96

38

2020

86

40

2019

91

39

2018

78

41

2017

81

40

2016

75

41

2015

66

42

2014

64

45

2013

53

50

Kaynak: ‘Corruption Perception’ raporları

 

 

KÜRESEL TERÖR

Küresel Barış Endeksi Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) tarafından yayınlanan ‘2022 yılı Küresel Terör Raporu’na göre batılı ülkelerde siyasal terör 2021’de yüzde 82 oranında azalan dinsel terörün önüne geçmiştir.

Rapora göre, 2021'de terör kaynaklı ölümler zirvede oldukları 2015 yılından bu yana yüzde 1.2 azalma ile yüzde 7.142'ye düştü. Azalma özellikle Irak ve Pakistan’da gerçekleşmiştir. Terör nedeniyle en az ölümün yaşandığı ülke sayısı geçen yıl 44 oldu. 2020'de bu sayı 43 ülke idi. Bazı bölgeler terörün dinamiklerinde oluşan değişiklikler nedeniyle Sahel, Afganistan ve Myanmar gibi bölgeler daha fazla acı çekmektedir. Bazı bölgelerde ise daha olumlu bir görünüm vardır.  Örneğin Boko Haram’ı hedef alan karşı saldırılar bu alanda iyileştirmeler yaratmıştır. Boko Haram’a karşı düzenlenen operasyonlar bu grup tarafından gerçekleştirilen ölümlerde yüzde 72 azalma sağlamıştır. Sahel'deki durum ise hızla kötüleşmektedir. Önde gelen ülkeler Burkina Faso, Mali, Gine ve Çad'dır. Bu ülkelerde görülen darbe girişimleri yanında ülkelerin su yönetimi konusundaki başarısızlıkları ve eksiklikleri, yaşamakta oldukları gıda sorunları, yetersiz beslenme gerçeği, hızlı nüfus artışı ve zayıf yönetimler gibi etmenler terörist faaliyetlerin çoğunun meydana geldiği ve merkezi hükümet kontrolünün en zayıf olduğu sınırlar boyunca ciddi terör sorunlarına yol açmıştır.

Çatışma içinde bulunan ülkelerde terör olayları artmaktadır. Terör olaylarının yüzde 80’i çatışma yaşanan bölgelerin 50 kilometre çapındaki çevrede meydana gelmiştir.

Çatışmaların yoğunluğu arttıkça, terör eylemlerinin ölümcüllüğü de artmaktadır. Çatışma yaşayan ülkelerdeki ölümcül terör olaylarının sayısı çatışma yaşamayan ülkelerdeki olayların 6 katından fazladır.

Rapora göre küresel terör bağlamında ilk 10’da yer alan ülkeler, puanları ve sıralamadaki yerleri şöyledir:   (1) Afganistan 9.109, (2) Irak 8.511, (3) Somali 8.398, (4) Burkina Faso 8.270, (5) Suriye 8.250, (6) Nijerya 8.233, (7) Mali 8.152, (8 Nijer) 7.856, (9) Myanmar 7.830 ve (10) Pakistan 7.825.

Türkiye 10 üzerinden 5.651 puanla 23 üncü sırada yer almaktadır. Bu değer bir önceki yıla göre -0.82 puan azalmayı işaret etmektedir. Ülkelerin terörden ‘çok yüksek’, ‘yüksek’, ‘orta’, ‘düşük ‘ve ‘çok düşük’ olarak sınıflandırıldığı rapora göre Türkiye terörden ‘yüksek düzeyde’ etkilenen bir ülkedir. Aşağıdaki harita küresel terörün dağılımını ve yoğunluğunu vermektedir.

 

Şekil 9

Küresel Terör Odakları

Kaynak: Global Terrorism Index 2022, S. 11

 

KÜRESEL BARIŞ: POZİTİF VE NEGATİF

‘Küresel Barış Endeksi’ de Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) tarafından hazırlanmaktadır. Endeks dünyanın önde gelen küresel barış ölçüsüdür. Rapor verilere dayalı olarak barıştaki eğilimler, barışın ekonomik değeri ve barışçıl toplumların nasıl geliştirileceği hakkında kapsamlı bilgiler vermeyi amaçlamaktadır. Endeks dünya nüfusunun yüzde 99.7 sini oluşturan 163 ülkeyi kapsamaktadır. Endeks küresel barışı üç ayrı görüş açısından ölçmeye çalışmaktadır:   toplumsal emniyet ve güvenlik düzeyi; devam eden yurtiçi ve uluslararası çatışmaların boyutları ve ülkelerin askerileşme düzeyi.

Bu yılın sonuçları, küresel ortalama barış düzeyinin yüzde 0.3 oranında kötüleştiğini göstermektedir. Oran düşük olmasına karşın bu oran son 14 yıldaki 11 inci düşüş olmak durumundadır. Öte yandan 90 ülkede durum iyileşmiş, 71 ülkede kötüleşmiş ve 2 ülkede değer değişmemiştir. Bu veriler ülkelerin barış durumunun daha da kötüleşmekte olduğunu göstermektedir.

İzlanda 2008 yılından bu yana dünyanın en barışçıl ülkesi olmaya devam etmektedir. Endeksin en üstünde yer alan Yeni Zelanda, İrlanda, Danimarka ve Avusturya ise İzlanda’ya eşlik etmektedir. Afganistan ise son 5 yılda artarda dünyanın en az barışçıl ülkesi olmuştur. Endeksin en altında Afganistan ile birlikte yer alan diğer ülkeler ise Yemen, Suriye, Rusya ve Güney Sudan’dır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Rusya ve Ukrayna en çok kötüleşmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır. Gine, Burkina Faso ve Haiti en büyük bozulmanın görüldüğü diğer 3 ülkedir. Avrupa, dünyanın en barışçıl bölgesidir. En barışçıl 10 ülkeden 7’si Avrupa’da yer almaktadır.

Dünyanın dokuz bölgesinden beşi daha fazla barışçıl hale gelmiştir. En büyük iyileşmeler Güney Asya ve MENA bölgesinde gerçekleşmiştir. Güney Asya’daki değişim iç çatışmalarda ölenlerin sayısının azalması nedeniyle devam eden çatışmalar alanında elde edilen iyileşmelerden kaynaklanmaktadır. MENA bölgesindeki gelişme ise endeksin 4 temel alanında elde edilen iyileşmelerden kaynaklanmıştır: askeri harcamalar, iç çatışmalardan kaynaklanan ölümler, terörizm etkisi ve nükleer ve ağır silahlar.

Tahmin edilebileceği gibi en büyük bölgesel bozulma Rusya ve Avrasya bölgesinde oldu. Bu bölgeyi Kuzey Amerika izledi.

En büyük bozulma alanları ‘siyasette kararsızlık’, ‘siyasal terör’, ‘komşu ülkelerle ilişkiler’ ve’mülteciler ve yerinden edilmiş kişiler’ olmuştur. Bu göstergeler endeksin oluşturulduğu 2008 yılından bu yana en yüksek değerler olarak kayda geçti. Artan enflasyon göz önüne alındığında, büyük bir olasılıkla ekonomik depresyon gelecek yıllarda GSYİH büyümesindeki yavaşlama ve artan maliyetler nedeniyle rekor borç düzeylerine ulaşmaya yol açacaktır.  Kötüleşen diğer göstergeler ise ‘dış çatışmalardan kaynaklanan ölümler’ ve ‘iç çatışmaların yoğunluğu’dur.

Endeksin birçok göstergesinde olumlu gelişmeler de yer almaktadır: ‘terörizm etkisi’, ‘nükleer ve ağır silahlar’, ‘iç çatışmalardan kaynaklanan ölümler’, ‘askeri harcamalar’, ‘hapsedilme oranları ve suç algılamaları’. Örneğin, ‘terörizm etkisi’ en düşük düzeydedir.

Barışçılık göstergesi son 14 yılda azalmıştır ve ülkelerin ortalama puanı yüzde 3.2 oranında kötüleşmiştir. Endeksteki 163 ülkeden 84'ünde bozulma; 77 ülkede iyileştirme kaydedilirken iki ülkenin puanında değişme olmamıştır. 2008 ile 2021 arasında endekste yer alan 23 göstergenin 15’inde kötüleşme görülürken 8 göstergede iyileşme görülmüştür.

‘Askerileşme’ iyileşme görülen tek alandır. En büyük gösterge bozulmaları ise şunlardır: ‘devam eden iç çatışmalar’, ‘yaşanmakta olan dış çatışmalar’, ‘sığınmacıların ve yerinden edilmiş kişilerin sayısı’ ve ‘iç çatışmaların yoğunluğu’.

Bu dönemde en büyük bozulma kaydeden ülkeler Hindistan, Kolombiya, Bangladeş ve Brezilya’dır. Şiddetin küresel ekonomi üzerindeki etkisi 2021 yılında PPP olarak 16.5 trilyon dolar oldu. Bu değer dünyanın ekonomik üretiminin yüzde 10’udur ve kişi başına 2.117 ABD dolarıdır. Şiddetin ekonomik etkisi bir önceki yıla göre yüzde 12.4 artmıştır. Artış küresel çapta yüzde 18.8 artan uluslararası silah satışlarından kaynaklanmıştır.

Nominal değerlerle en fazla artış sağlayan ülkeler Çin, ABD ve İran olmuştur.

Şiddet, dünyanın ekonomik performansı üzerinde önemli bir etkiye sahip olmaya devam etmektedir. Şiddetten en fazla etkilenen 10 ülkede ortalama ekonomik zarar GSYİH'nın yüzde 34'üne eşdeğerdir. Şiddetten en az etkilenen ülkelerde bu oran yüzde 3,6’dır. Bu oran 2021 yılında Suriye’de yüzde 80, Güney Sudan’da yüzde 41 ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yüzde 37 olmuştur

Çatışma ve belirsizlik zamanlarında barışı inşa etmenin anahtarı ‘Pozitif Barış’tır. Pozitif Barış’ın anlamı barışçıl toplumları yaratan ve sürdürülebilir kılan davranışlar, kurumlar ve yapılardır. ‘Pozitif Barış Eksikliği’ kavramı ise ulusal gelir düzeyi ile pozitif barış puanı arasındaki farkı tanımlar. 2009’da büyük Pozitif Barış açığına sahip ülkelerin yüzde 80'inde 2022 yılı itibarıyla bozulma görülmüştür.

2022 Küresel Barış Endeksi’nde Türkiye 2.785 puanla 145 ini sırada yer almıştır. Temel göstergelere göre Türkiye’nin aldığı puanlar aşağıda verilmiştir: Devam eden yurtiçi ve uluslararası çatışmalar 3.180, toplumsal emniyet ve güvenlik 3.000, askeri harcamalar 1.888.

Şiddetin 2021 yılında Türkiye’ye maliyeti ise PPP olarak 295,548.9 milyon dolardır.

Küresel Barış Endeksi Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) tarafından sistem kuramına dayalı olarak geliştirilen bir başka endeks ise ‘Küresel Pozitif Endeks’ adını taşımaktadır. Bu endeks bir anlamda barışın kurulması ve sürdürülmesi için gerekli unsurlardaki olumlu ve olumsuz gelişmeleri izlemek ve ülkelere yol göstermek amacını taşımaktadır.

Pozitif barış kavramı 8 temel sütuna dayanmaktadır: ‘iyi işleyen devlet’, ‘sağlam iş ortamı’, ‘başkalarının haklarının kabul edilmesi’, ‘komşularla iyi ilişkiler’, ‘serbest bilgi akışı’, ‘insan sermayesinin yüksekliği’, ‘düşük yolsuzluk düzeyi’ ve ‘kıt kaynakların adil dağıtımı’.

2022 Pozitif Barış endeksinde ilk 10 sırada yer alan ve barış içinde yaşama şansları yüksek olan ülkeler ve puanları şu şekildedir: İsveç 1.228, Danimarka 1.238, Finlandiya 1.258, Norveç 1.274, İsviçre 1.279, Hollanda 1.362, Kanada 1.366, Avustralya 1.394, Almanya 1.397 ve İrlanda 1.433. [38]

Endeksin en alt 10 sırasında barış açısından tehlikeli bir konumda yer alan ülkeler ve puanları da şöyledir: Irak 4.103, Sudan 4.214, Eritre 4.290, Suriye 4.304, Demokratik Kongo Cumhuriyeti 4.306, Çad 4.374, Orta Afrika Cumhuriyeti 4.432,  Yemen 4.542, Güney Sudan (4.590) ve Somali 4.590.

Türkiye Pozitif Barış endeksinde 3.231 puanla 163 ülke arasında 88 inci sırada yer almaktadır.

Yukarıda belirtilen temel göstergeler açısından Türkiye’nin alt göstergelerdeki puanları ise şu şekildedir: iyi işleyen devlet 3.56, sağlam iş ortamı 3.27, başkalarının haklarının kabul edilmesi 3.26, komşularla iyi ilişkiler 2.90, serbest bilgi akışı 2.99, insan sermayesinin yüksekliği 2.77, düşük yolsuzluk düzeyi 3.91 ve kıt kaynakları adil dağıtımı 2.94.


 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Araştırmada küresel eşitsizlik, küresel insan hak ve özgürlükleri, küresel hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı, küresel yolsuzluk, küresel terör ve küresel barış ana temalar olarak ele alınmıştır.

Araştırma sorusu ise ‘Yabancı ülkelerde yapılan küresel ölçekli araştırmalarda siyasal olguların, kavramların ve kurumların içinde bulunduğu koşullar ve gelişim çizgisi nedir ve Türkiye bu çizginin hangi noktasındadır, koşullar nelerdir?’ şeklinde belirlenmiştir.

Bu çerçevede oluşturulan araştırma tasarımında pek çok küresel ölçekli rapor ve endeks incelenmiştir.

Bu araştırmada ilk ele alınan ve küresel sorunların oldukça önem taşıyanlarından biri küresel eşitsizlik sorunudur. Gerek ulusal sınırlar içinde ve gerekse ülkeler arasında gelir dağılımı uçurumları vardır. Eşitsizlik bir toplumsal sorundur ve ulusal ekonomilerin yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır. Son yıllarda hükümetlerin her türlü eşitsizliği azaltma çabalarını engelleyen yeni etmenler ortaya çıkmaya başlamıştır. Pandemi bunlardan sadece bir tanesidir. Pandeminin yarattığı sorunları önlemek ve ölümleri azaltmak ulusal ekonomilere büyük finansman yükü getirmiştir. Ancak ortaya çıkmaya başlayan yeni bir sorun pandemiden daha fazla zarar verecek gibi görülmektedir. Yeni sorunun adı iç ve dış borç krizidir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde gıda ve enerji fiyatlarındaki artış küresel gıda güvenliği sorunu yaratmıştır. Esasen önemli ölçüde borç yükü altında bulunan ülkeler borçların ertelenmesi için yeterli mekanizmalar ve kaynaklar bulunamaması nedeniyle daha büyük sorunlarla uğraşmak zorunda kalmaktadır. Buna karşılık gıda ve enerji fazlası bulunan ülkeler bu durumdan çok karlı çıkmaya başlamışlardır. Eşitsizlik hem ülke içinde ve hem de ülkeler arasında giderek artmaktadır. Ekonomik eşitsizlik en büyük demokrasi tehdidi olarak ortaya çıkmaktadır.

Demokrasinin geleceği ile ilgili kaygılar da giderek büyümektedir. Küresel endekslerde demokrasi alanında gerileme gösteren önemli bulgularla karşılaşılmıştır. Kimi ülkede ortaya çıkan kötü yönetim olguları bu gelişmenin şiddetini artırmaktadır. Bazı ülkelerde yurttaşların siyasal katılım hakkı güvence altına alınamamakta ve hukuk devleti uygulamalarında istenilen sonuçlar elde edilememektedir. Serbest liberal piyasa koşulları yeterince sağlanamamaktadır. Ulusal sınırlar içinde ekonomik rekabet ne özgür ve ne de adildir. Yolsuzluk, kayırmacılık ve kötü yönetim ekonomik kalkınma ve sosyal katılımın artması yolunda engel olarak durmaktadır. Küresel ekonomik çöküş ciddi sosyoekonomik sonuçlara ve bunalımlara yol açmıştır ve bu sonuçların olumsuz etkilerinin artabileceği öngörülmektedir.

Demokrasiye yönelik önemli küresel tehditlerin şu etmenlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır: Birinci ve en öde gelen etmen kuşkusuz ekonomik eşitsizliktir. Araştırmaya katılanların ortalama yüzde 68'i ekonomik eşitsizliğin ülkelerindeki demokrasiyi tehdit ettiğini söylemiştir.  Ekonomik eşitsizliğin arkasından gelen etmen yolsuzluklardır. Araştırmaların hemen hepsi yolsuzlukların demokrasiye yönelik en önemli tehditlerden olduğuna inanmaktadır. Çoğu demokraside, insanların çoğunluğu (yaklaşık yüzde 60) küresel şirketlerin demokrasiyi tehdit eden önemli etmenlerden bir başkası olduğunu ifade etmektedir. Özellikle Asya, Latin Amerika ve Kuzey Amerika ülkelerinde son bir yıl içinde ifade özgürlüğü kısıtlamalarının bu ülkelerdeki demokrasiyi tehdit ettiğini söyleyenlerin oranı artmıştır. Demokratik ülkelerde nüfusun yaklaşık yarısı adil olmayan seçimlerin ve/veya seçim yolsuzluklarının demokrasi için ayrı bir tehdit oluşturduğunu belirtmektedir. Demokrasiye yönelik olarak en fazla işaret edilen tehdit edici etmenlerden biri de Google, Amazon, Apple ve Facebook gibi büyük teknoloji şirketlerinin gücüdür. Yabancıların ya da ülke dışındaki güçlerin ülkelerde yapılacak adil ve serbest seçimlere müdahale etmesinin demokrasi yolunda büyük bir tehdit oluşturduğuna inanılmaktadır. Giderek daha fazla insan sosyal medya platformlarının demokrasi üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu söylerken, daha az insan bunun olumlu etkileri olduğunu söylemektedir. Demokrasiye yönelik tehditlerden biri de halkın öncelikleri ile hükümetlerin önceliklerinin aynı olmamasıdır. Halkın öncelik verilmesini istediği üç ortak konu şunlardır: yoksulluğun azaltması, yolsuzluklarla mücadele edilmesi ve ekonomik kalkınmanın teşvik edilmesi.

Demokrasiler otokrasiler karşısında gerilemekte ve durgunlaşmaktadır. Yerleşik demokrasi olarak kabul edilen ülkelerde dahi demokrasi konusunda göz ardı edilemeyecek zayıf noktalar bulunmaktadır. Yükselen yaşam maliyeti ve artan ciddi iklim değişikliği etkileri bu noktaları daha da zayıflatmaktadır. İnsanların demokrasinin önemi ve etkinliği konusundaki inançları bu nedenlerle endişe verici ölçüde azalmaktadır. Dünya kritik bir yol ayrımına gelmiştir. Demokrasiyi korumak isteyen güçlerin varlığı ve çabaları bu yoldaki endişeleri biraz da olsa azaltmaktadır. Toplumlar yeni ve modern bir toplumsal sözleşme modeli aramaktadır. Yeni model anayasa arayışları yurttaş meclisleri, sivil toplum örgütleri ve hükümetlerle siyasal diyalog kanallarını artıran yeni kurumsal yapılar, sosyal medya sistemleri ve inançlı akademisyenler olarak ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşmenin önde gelen etmenlerinden biri olan internet haberleşmesi bir yandan kullanıcılarına büyük kolaylıklar sağlarken öte yandan hükümetler tarafından siyasal bekalarının güvence altında alınması için denetim altında tutulması gereken bir iletişim aracı olarak görülmektedir. Bu bağlamda internette özgürlük ilerlemek yerine sürekli gerilemektedir. Özellikle Çin bu konuda hiç parlak olmayan bir sicile sahip bulunmaktadır.

Küresel bağlamda aydınlar otokratik yönetimlerin artmakta ve demokratik rejimlerin gerilemekte olduğu kanısındadırlar. Otokrat ülkeler arasında Türkiye’de yer almaktadır. Ancak demokrasilerdeki gerilemenin geçici olduğuna inananlar da vardır. Bu görüşte olanlar otokrat yönetimlerin toplum çıkarını değil kendi çıkarlarını ön planda tutmalarının geniş halk yığınlarında zaman içinde siyasal tatminsizliklere yol açacağına ve demokrasilerin tekrar yükselişe geçeceğine inanmaktadırlar. Özgürlükleri baskılayan otokrat yöneticilerin sorumsuz davranışları zaman içinde aleyhlerine sonuçlar verecektir. ‘Arap Baharı’ bunun sınırlı ancak tipik bir kanıtıdır. İktidarı ele geçiren otokratların yanında geniş halk yığınları demokrasiyi kucaklamak gereksinimi içindedirler. Otokratların elinde seçimler giderek adil ve yansız olma özelliğini kaybetmekte ve çeşitli hilelere ve yönlendirmelere konu olmaktadır. Çıkarlarını en yüksek düzeye çıkarmak isteyen siyasal klikler her türlü bedeli ödeyerek siyasal güce sahip olmak ve siyasal gücü ellerinde tutmak istemektedirler. Bu bağlamda demokrasilerin yetersiz kaldığı örneklerin sayısı da oldukça çoktur. Öte yandan küresel örgütlerin tutarsızlıkları, etkisizlikleri ve zayıflıkları da devam etmektedir. Birleşmiş Milletlerin etkisinin sınırlı kalması buna verilebilecek en iyi örnekler arasındadır.

Öte yandan ekonomik özgürlük ile kişi başına düşen gelirin yüksekliği arasında olumlu bir bağı olduğu anlaşılmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerde ekonomik özgürlük düzeyi de yüksektir. İşçi hakları açısından bakıldığında ise tüm Dünyada işçi haklarının otokratik ülkelerde daha fazla olmak üzere şiddetli bir erozyon içinde olduğu görülmektedir.

Basın özgürlüğü açısından bakıldığında açık toplumlar ile despotik rejimler arasındaki asimetrinin giderek büyüdüğü görülmektedir. Bu durum her iki tür toplumda da kutuplaşmanın arttığı ve gerilimin yükseldiği görülmektedir. Sınırötesi Gazeteciler Örgütü tarafından yayınlanan 2022 yılı raporunda 28 ülkede basın özgürlüğünün durumu çok kötü olarak nitelendirilmiştir. Raporda 180 ülke arasında bu yıl 149 uncu olan (41.25/100) Türkiye’de otoriter yönetimin medya çoğulculuğuna meydan okuyarak zemin kazanmaya çalıştığı ve eleştirmenleri baltalamak için elindeki tüm olası araçları kullandığı ifade edilmektedir.

140 ülkede hukuk devletinin içinde bulunduğu durumu araştıran ve değerlendiren araştırma pek çok ülkede bu kavramın gerilediğini saptamıştır. Türkiye’de hukuk devleti uygulamasının (116/140) zayıf olduğu ülkeler arasındadır (0.42/1.0).

Küresel Yolsuzluk Algılaması Endeksi’nin 2022 yılı sonuçlarına göre dünya barışı giderek kötüleşmekte ve yolsuzluklar bu sonuca yol açan en önemli etmen olmak durumundadır. Yolsuzluklar barış ve güvenlik için temel bir tehdittir. Yolsuzluklar toplumlarda yeni yakınmalara yol açmakta ve hem toplumun savunma ve güvenliğini sağlamakla kurumların ve hem de Devletin meşruluk düzeyini aşındırmaktadır. Kamu sektöründeki yolsuzlukla mücadele eden hükümetler söz konusu olduğunda dünya genelinde bir durgunluğun hüküm sürdüğü görülmektedir. Yolsuzluk algısının yayınlanmaya başladığı 2012 yılından bu yana Türkiye 2022 araştırmasında en düşük puanını almıştır. Türkiye’nin 2013 puanı 50 ilen 2022’de 36’ya düşmüştür. 180 ülke arasındaki sırası 101 olmuştur.

Küresel terörizmden kaynaklanan toplam ölümlerin yüzde 48'ini Sahra Altı Afrika’da (Nijer, Mali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Burkina Faso) meydana gelmiştir. Bu durum terörizmin ciddi bir tehdit olmaya devam ettiğini göstermektedir. Suriye ve Irak'taki askeri yenilgilerin ardından İSİS Sahel'e yönelmiştir. 2007'den bu yana Sahel bölgesinde terör kaynaklı ölümler on kat artmıştır. Sahel, terörizmin yeni merkez üssü haline gelmiştir. Hızlı nüfus artışı, yeterli su ve gıda eksikliği, iklim değişikliği ve kırılgan devlet yönetimleri terörün bu bölgede büyümesine zemin hazırlamaktadır. Birçok adi suç örgütü de kendilerini ‘İslami’ örgüt olarak lanse etmektedir.

Yapılan bu açıklamalar ışığında önemli siyasal kavram ve kurumların tüm dünyada aşındığı ve içeriklerinin zayıfladığı açıklıkla görülmektedir.

Türkiye söz konusu sürecin dışında değil belki önde giden örneklerinden biridir.


 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

 

Chancel, L., Piketty, T., Saez, E., Zucman, G. et al. World Inequality Report. (2022).  World Inequality Lab. Economist Intelligence Unit. Democracy Index. https://wir2022.wid.world/

Foa, R.S., Klassen, A., Slade, M., Rand, A. and R. Collins. (2020). “The Global Satisfaction with Democracy Report 2020.” Cambridge, United Kingdom: Centre for the Future of Democracy. https://www.cam.ac.uk/system/files/report2020_003.pdf

Fraser Institute. (2022). Economic Freedom of the World 2022 Annual Report. https://www.fraserinstitute.org/studies/economic-freedom

Freedom House Foundation. (2022). Freedom on the Net. The Global Drive to Control Big Tech. https://freedomhouse.org/report/freedom-net/2021/global-drive-control-big-tech

Freedom House. (2022). Freedom in the World. Otoriter Yönetimin Küresel Çapta Yaygınlaşması. Rapor. https://freedomhouse.org/sites/default/files/2022-02/FIW_2022_PDF_Booklet_Digital_Final_Web.pdf

Freedom House. (2023). Freedom in the World. https://freedomhouse.org/sites/default/files/2023-03/FIW_2023_50Years_DigitalPDF.pdf

Friedrich Naumann Foundation for Freedom. (2019) Human Rights Index Europe 2019. http://freedombarometer.org/files/download/Freedom_Barometer_Europe_2019.pdf

Hauke Hartmann and Peter Thiery. (2022) Global Findings BTI 2022, Gütersloh: Bertelsmann Stiftung 2022. https://www.bertelsmann-stiftung.de/de/publikationen/publikation/did/bti-2022-global-findings-resilience-wearing-thin

Human Rights Watch. (2023). WORLD REPORT. Our Annual Review of Human Rights Around The Globe Events of 2022. https://www.hrw.org/world-report/2023

Ian Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. (2021). The Human Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom. 2021. https://www.fraserinstitute.org/sites/default/files/human-freedom-index-2021.pdf

Ian Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. (2022). The Human Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom. 2022. https://www.cato.org/sites/cato.org/files/2023-01/human-freedom-index-2022.pdf

IDEA. The Global State of Democracy. (2022). International Institute for Democracy and Electoral Assistance. (IDEA). https://idea.int/democracytracker/gsod-report-2022

ITUC. (2022) Global Rights Index 2022. The world’s worst countries for workers. https://files.mutualcdn.com/ituc/files/2022-ITUC-Rights-Index-Exec-Summ-EN_2022-08-10-062736.pdf

LATANA. (2022). Democracy Perception Index. www.allianceofdemocracies.org

Lijphart, Arien. (2014). Comparative Politics and the Comparative Method. American Political Sciences Review. Volume 65 , Issue 3 , September 1971 , 682 – 693. DOI: https://doi.org/10.2307/1955513

Reporters Beyond Borders. (2022). World Press Freedom Index 2022. https://rsf.org/en/rsf-s-2022-world-press-freedom-index-new-era-polarisation

Resilience and Peace, Sydney, September 2020. Available from: http://visionofhumanity.org/reports.

The Heritage Foundation. (2022). Index of Economic Freedom. https://www.heritage.org/index/pdf/2022/book/2022_IndexOfEconomicFreedom_FINAL.pdf

The Institute for Economics & Peace. (2022) Positive Peace Report 2022. https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/01/PPR-2022-web.pdf

The Institute for Economics & Peace. (2022). Global Peace Index 2022. https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/06/GPI-2022-web.pdf

The Institute for Economics & Peace. (2022). Global Terrorism Index. Measuring the Impact of Terrorism. https://www.visionofhumanity.org/wp-content/uploads/2022/03/GTI-2022-web-04112022.pdf

Transparency International. (2022). Global Corruption Perception Index. https://images.transparencycdn.org/images/CPI2021_Report_EN-web.pdf

Vanessa A. Boese, Nazifa Alizada, Martin Lundstedt, Kelly Morrison, Natalia Natsika, Yuko Sato, Hugo Tai, and Staffan I. Lindberg. (2022). Autocratization Changing Nature? Democracy Report 2022. Varieties of Democracy Institute (V-Dem). https://v-dem.net/media/publications/dr_2022.pdf

Walk Free Vakfı. Modern Kölelik Endeksi. (2018). https://www.walkfree.org/reports/global-estimates-of-modern-slavery-2022/

World Justice Project. (2022). Rule of Law Report 2022. https://worldjusticeproject.org/rule-of-law-index/downloads/WJPIndex2022.pdf



[1] Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi. Researcher ID: B-2702-2008. Orcid number: 0000-0002-8756-1366

[2] Bazı yazarlar ise bu sayıyı dörde, beşe ve hatta daha yükseğe çıkartmaktadırlar. Örneğin, Dr. Efanodor-obeten yedi alt alandan söz etmektedir: Siyasal kuran ve felsefe, karşılaştırmalı siyaset, uluslararası ilişkiler, siyasal ekonomi, siyasal sosyoloji, kamu yönetimi ve çevre politikaları’.

[3] Lijphart, Arien. 2014. Comparative Politics and the Comparative Method. American Political Sciences Review. Volume 65 , Issue 3 , September 1971 , 682 – 693. DOI: https://doi.org/10.2307/1955513

[4] Chancel, L., Piketty, T., Saez, E., Zucman, G. et al. World Inequality Report 2022, World Inequality Lab.

[5] The Global State of Democracy 2022. International Institute for Democracy and Electoral Assistance. (IDEA)

[6] Foa, R.S., Klassen, A., Slade, M., Rand, A. and R. Collins. 2020. “The Global Satisfaction with Democracy Report 2020.” Cambridge, United Kingdom: Centre for the Future of Democracy.

[7] Vanessa A. Boese, Nazifa Alizada, Martin Lundstedt, Kelly Morrison, Natalia Natsika, Yuko Sato, Hugo Tai,

and Staffan I. Lindberg. 2022. Autocratization Changing Nature? Democracy Report 2022. Varieties of Democracy Institute (V-Dem).

[8] LATANA. Demokrasi Algılama Endeksi 2022 (Democracy Perception Index).

[9] Economist Intelligence Unit. Democracy Index. 2021.

[10] Hauke Hartmann and Peter Thiery, Global Findings BTI 2022, Gütersloh: Bertelsmann Stiftung 2022.

[11] Freedom House. 2022. Freedom in the World. Otoriter Yönetimin Küresel Çapta Yaygınlaşması. Rapor.

[12] Ian Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. The Human Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom. 2021.

[13] Ian Vásquez, Fred McMahon, Ryan Murphy, Guillermina Sutter Schneider. The Human Freedom Index. A Global Measurement of Personal, Civil, and Economic Freedom. 2022.

[14] Global Rights Index 2022. The world’s worst countries for workers

[15] Human Rights Watch 2023. Events of 2022.

[16] Friedrich Naumann Foundation for Freedom. Human Rights Index Europe 2019.

[17] Freedom House Foundation. Freedom on the Net. The Global Drive to Control Big Tech. 2002.

[18] Friedrich Naumann Foundation for Freedom. Freedom Barometer Europe

[19] Fraser Institute. Economic Freedom of the World 2022 Annual Report.

[20] The Heritage Foundation. 2022 Index of Economic Fredom.

[21] Reporters Beyond Borders. World Press Freedom Index 2022.

[22] Walk Free Vakfı. Modern Kölelik Endeksi. 2018

[23] World Justice Project. Rule of Law Report 2022.

[24] World Economic Forum. Executive Opinion Survey. Judicial  Independence (2020).

[25] International Monetary Fund. World Economic Outlook. 2023.

[26] Transparency International.Global Corruption Perception Index. 2022.

[27] The Institute for Economics & Peace. Global Peace Index 2022.

[28] The Institute for Economics & Peace. Positive Peace Report 2022.

[29] Toksik kutuplaşma (toxic polarization) siyasal tutumların merkezden uzaklaşarak ideolojik uç noktalara doğru farklılaşmasıdır.

[30] dezenformasyon

[31] The Democracy Index

[32] The Economist. 2022. s. 40.

[33] Vicdani ret

[34] Freedom House. (2023). Freedom in the World. https://freedomhouse.org/sites/default/files/2023-03/FIW_2023_50Years_DigitalPDF.pdf

[35] Aile kurma özgürlüğü

[36] Körfez ülkelerinde gitgide yaygınlaşan “Kafala” sistemi olarak isimlendirilen sözleşmeye göre, çalışmak için bir şirket ile anlaşma yapan bir işçi, kendisini ülkeye getiren şirketten başka bir işletmede çalışamamaktadır.

[37] Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla

[38] Düşük puanlar olumlu ve yüksek puanlar olumsuz koşulları ifade etmektedir.

Hiç yorum yok: