Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

1 Haziran 2025 Pazar

 

 

 

 

 

ÇEVRESEL ETKİ

 

DEĞERLENDİRMESİ

 

 

Kuram, Teknik ve Yöntemler

 

 

 

 

Genişletilmiş ve Güncelleştirilmiş Üçüncü Baskı

 

 

Doç. Dr. Firuz  D. YAŞAMIŞ

 

 

 

 

 

İstanbul, 2006
ISBN:  975-95407-2-X

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkması kaçınılmaz, olumsuz etkileri geri çevrilemez ve zararlı sonuçları azaltılamaz nitelikli çevresel etkiler karşısında olası tehlikeleri sessiz bir şekilde kabullenme yerine kendilerine ve içinde yer aldıkları çevreye yöneltilen risklere açıkça karşı çıkarak ekolojik sistemin taşıma kapasitesinin ve bu sistem içinde yer alan tüm canlı varlıkların yaşam kalitelerinin korunmasını ve yüceltilmesini ve böylelikle kısa erimli ekonomik çıkarlar yerine gelecek kuşakların kaynak kullanma hakkını güvence altına alan uzun erimli çevresel çıkarların gerçekleştirilmesini sağlamak yolunda tüm topluma  önder ve örnek olacak bir çevre girişiminin sahibi olan Bergama köylülerine…

 

Ve tüm çevre savaşçılarına ...

 

F.D.Y.


 

 

 


 

İÇİNDEKİLER

 

 

ÖNSÖZ

İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ

ÜÇÜNCÜ BASKIYA ÖNSÖZ

 

BÖLÜM   1

 

ÖN  BİLGİLER

 

Çevre, Planlama, Yönetsel Karar Alma Süreci ve ÇED - ÇED Nedir? Ne Değildir? Ne Olmalıdır? -  ÇED Bir Satış ve Promosyon Belgesi Değildir - ÇED Proje Önerisini  Haklı Gösterme, Aklama ya da  Ussallaştırma Aracı Değildir - ÇED Nesnel ve Yansız Olmalıdır - ÇED En Az  Yeterlilik Ölçütlerini Tatmin Edecek Düzeyde Olmalıdır - ÇED Basit ve Anlaşılabilir Olmalıdır - ÇED İle İlgili Kilit Kavramlar - Değerlendirme - Çevresel Değerlendirme - Çevresel Etki Değerlendirme Süreci - Çevresel Etki Değerlendirmesi  Raporu - ÇED’in Temel Amaçları - Olumsuz Etkileri Önlemek ya da En Aza  İndirmek - Çevresel Kaliteyi Korumak ve Geliştirmek - ÇED’in Temel Yararları - Ön Uyarı İşlevini Yerine Getirmek - Projeye ve Alan Kullanımına İlişkin Seçenekler Geliştirmek - ÇED’in Etkililik Ölçütleri - ÇED’in Uygulanabilirlik Ölçütleri - ÇED’in İçeriği - ÇED’in Temel Bileşenleri - ÇED’in Kurumsal  Çerçevesi - ÇED’e İlişkin Kurumsal Sorumluluklarının Dağılımı - Kurumsal Çözüm Önerileri - Önder Kuruluş (Lead Agency) Kavramı - Avrupa Birliği’nde ÇED Düzenlemeleri ve Türkiye’nin AB ile Çevresel Bütünleşmesinde ÇED Sorunsalı - Birinci Bölümün Özeti.

 

 

BÖLÜM   2

 

ÇED’İN  KURAMSAL TEMELİNİ  OLUŞTURAN

ÜÇ  ÖNEMLİ  KAVRAM

 

Risk Planlama, Risk Değerlendirme ve Risk Yönetimi - Risk Değerlendirme - Risk Planlama - Risk Yönetimi - Ara Değerlendirme - Örnek Olay: Hava Kirleticileri ve Risk - Yaşam Kalitesi - Tanım ve Sorunsal – Gereksinim - Yaşam Kalitesi Kavramı İle İlgili Endişeler - Ölçme ve Ağırlıklandırma - Toplumsal Göstergelerle İlgili Temel Varsayımlar - Toplumsal Göstergelerin Ölçütleri - Yaşam Kalitesini Nicelleştirmenin Temel Unsurları - Toplumsal Ekosistem - Ara Değerlendirme - Örnek Olay: Bebek Ölüm Oranı Hızı ve Yaşam Kalitesi Göstergesi – Bebekve Çocuk Ölümlerinin Tanımı ve Hesaplama Yöntemi - Bebek Ölümlerinin Sınıflandırılması  - Türkiye’de Bebek Ölümleri Sorunu: Hız ve Nedenler - Çevre KavramınınTanımı - Bebek Ölümlerinin Nedenlerine  ve Fiziksel Çevre Koşullarının Gelişmişlik Düzeyine Göre Dağılımı - Ankara Anakentinde Bebek Ölümleri Tipolojisinin  Belirlenmesi ve Betimlenmesi - Risk Gruplarının Belirlenmesi ve Risk Düzeyinin Saptanması - Bebeğin Yaşam ve Çevre Kalitesi Göstergesinin Saptanması İçin Bir Yaklaşım Önerisi - Taşıma Kapasitesi - Tanım ve Kavramlaştırma - Taşıma Kapasitesinin Boyutları - Taşıma Kapasitesinin Türleri - Örnek Olay: Pamukkale, Travertenler ve Eko-turizm - İkinci Bölümün Özeti.

.

 

 

BÖLÜM   3

ÇEVRE VE ÇEVRESEL ETKİ

 

Çevresel Etki Kavramı - Çevresel Etki Türleri - Önemli Etki - Örnek Olay: Dizel Motorlu Hafif Araçların Eksoz Yayılımlarının  İnsan Sağlığı ve Çevre Üzerindeki Etkileri: Ön Bilgiler - Giriş: Sorunun Tanımlanması - Dizel Yakıtının Özellikleri -  Dizel Motoru - Dizel Emisyonunun Özellikleri - Dizel  Emisyonunun Sağlık Üzerindeki Etkileri - Dizel Emisyonunun Çevresel Etkileri - Görüş Uzaklığının Azalması - Asit Yağmuruna Katkı - Fotokimyasal Oksitlenmeye Katkı - Koku ve Gürültü - Denetleme Teknolojileri - Filtre Sistemi - Filtre Sistemi - Motor Modifikasyonu - New York Kenti’nde Dizelleşme: Mevcut Eğilimlerin Çözümlenmesi ve Genel Projeksiyonlar - Endüstri Tarafından Yapılan Projeksiyonlar - Kentin Mekansal Özelliklerinin Çözümlemesi: İlçeler (Boroughs) - Endüstrinin Bulguları - Politika ve Araştırma Önerileri - Özet - Çevre Kavramı: Tanım - Kapsam - Çevresel Hiyerarşi - Üçüncü Bölümün Özeti.

.

 

 

BÖLÜM   4

 

ÇED YÖNTEM  VE  TEKNİKLERİ

 

Çevresel Araştırma Süreci - ÇED Raporunun Hazırlanma Süreci - ÇED Sisteminin Alt Bileşenleri - ÇED Türleri - Proje Bazında ÇED - Stratejik ÇED: Kuramsal Açıdan - AB’de Stratejik ÇED Kavramı - Türkiye’de Stratejik ÇED  - ABD’de ÇED Süreci ve İlgili Kavramlar - Etki Kestirimi: Tanım  Kestirimin Boyutları - Kestirim Düzeyleri -Kestirim Yöntemleri - Kestirim Yaklaşımları - Delfi: Kestirim Tekniği Örneği - Etki İrdeleme: Tanım ve Kapsam -  Gerekli Altyapılar: Envanterler, Veri Bankaları ve İletişim Ağları - Etki İrdeleme Yöntemleri - Ön Araştırma  Formları - Soru Kağıtları (Kontrol Listeleri) - Matrisler - Leopold Matrisi - Etki Değerlendirme - Batelle - Başvuru Formları - Değerlendirme Formları - Rapor Formatı ve Rapor Hazırlama Kılavuzları - Rapor Değerlendirme Kılavuzları - Dördüncü Bölümün Özeti.

.

BÖLÜM   5

 

TÜRKİYE’DE  ÇED  SİSTEMİ

 

 

Genel Durum - Türkiye’de ÇED: Bazı İstatistik Veriler - Türkiye’de ÇED: Yasal Çerçeve - Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (ÇEDY) – ÇEDY 1997’de Daha Sonra Yapılan Değişiklikler ve Bunların Anlamı - ÇEDY 2002: Değişiklikler, Anlamları ve Önemleri - ÇEDY 2002’de Yapılan Değişiklikler: Ön Araştırma Sürecinde Meydana Gelen Gelişmeler – ÇEDY 2004 - Çevre Kavramının Tanımı – ÇED Yönetmeliklerinde ÇED Tanımı - Amaç - Etki Kavramı - Önemli Etki Kavramı - Kapsam - Duyarlı Yöreler - ÇED Kapsamı Dışında Kalan Ayrıcalıklı Tesisler - ÇED Belgesi Olmadan İşletmeye Açılmış Tesisler - ÇED Raporu Hazırlayacak Olanlar: Yeterlik Belgesi - Proje Sahibinin Yükümlülükleri - Kamu Yönetimlerinin Görevleri - Mülki İdare Amirlerinin Görevleri - Süreçler, Kararlar ve İş Akımı Çizelgesi - ÇED Raporları - ÇED Uygulamalarına İlişkin Bakanlık Genelgeleri ve Talimatları - Beşinci Bölümün Özeti.

 

 

 

BÖLÜM   6

 

SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

 

 

Sorunlar  - Sistemin Altyapısına İlişkin Sorunlar - Sistemin Tasarımına İlişkin Sorunlar - Rapor Hazırlanması Sırasında Ortaya Çıkan  Sorunlar - Raporların Değerlendirilmesi Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlar İlişkin Sorunlar - Yatırımın Gerçekleştirilmesi ve İşletmeye Açılmasından Sonra Ortaya Çıkan Sorunlar - Öneriler - Sistemin Altyapısına İlişkin Öneriler - Sistemin Yeniden Tasarımına İlişkin Öneriler - ÇED Raporunun Hazırlanmasına İlişkin Öneriler - ÇED Raporunun Değerlendirilmesi Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlara İlişkin Öneriler - Yatırımın Gerçekleştirilmesinden Sonra ve İşletilmesi  Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlara İlişkin Öneriler - Altıncı Bölümün Özeti.

.

 

BİTİRİRKEN SÖYLENMESİ GEREKEN SON BİR KAÇ SÖZ

KAYNAKÇA

 

ÇED İLE İLGİLİ TÜRKÇE BAZI WEB SAYFALARI

 

 

EKLER

 

1.      ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ

2.      GENELGELER

3.  ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULAMA TALİMATLARI

4.      YETERLİK TEBLİĞİ

5.      RAPOR YAZIM REHBERİ

6.      BAZI KAMUSAL VE ÖZEL PROJELERİN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ   3 MART 1997 TARİHLİ VE 97/11/EEC SAYILI DİREKTİFLE DEĞİŞİK 27 HAZİRAN 1985 GÜNLÜ VE 85/337/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ

7.       AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEYİNİN BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN 27.HAZİRAN. 2001 GÜNLÜ VE  2001/42/EC SAYILI DİREKTİFİ

8.      AVRUPA BİRLİĞİ’NİN BAZI KAMUSAL VE ÖZEL PROJELERİN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ  3.MART.1997 TARİHLİ VE 97/11/EEC SAYILI DİREKTİFLE DEĞİŞİK 27. HAZİRAN.1985 TARİHLİ VE  85/337/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ (İNGİLİZCE)

9.      AVRUPA BİRLİĞİ’NİN STRATEJİK ÇED DİREKTİFİ - AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEYİNİN 2001/42/EC SAYILI VE 27 HAZİRAN 2001 TARİHLİ BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ DİREKTİFİ (İNGİLİZCE)

10.   TÜRKİYE STRATEJİK ÇEVRESEL DEĞERLENDİRME YÖNETMELİĞİ (TASLAK)

 


ÖNSÖZ

 

ÇED kavramı ile ilk kez tanışmam, yüksek lisans eğitimi için gittiğim ABD’de 1975 yılında gerçekleşti. O günlerde, bu ülkede, çevre eylemini geliştirmeye ve güçlendirmeye çalışanlar çevresel kalitenin korunması ve iyileştirilmesi konusunda yeni geliştirilen bir yönetim sürecinin uygulama koşullarını geliştirmek yolunda oldukça  heyecan  verici  bir  uğraş  içinde  idiler.  Ulusal  Çevre Politikası (NEPA) 1 Ocak 1970’den itibaren yürürlüğe konulmuştu ve Yasa gerek Federal ve gerekse yerel yönetimlere ÇED konusunda yeni bir dizi görev, yetki ve sorumluluklar vermişti.

 

Yeni görevi en iyi şekilde yerine getirmek amacıyla profesyonel ve akademik kurumlarda yoğun bir araştırma ve geliştirme çalışması başlatılmıştı. Çevre uzmanlarını eğitmeye yönelik çalışmalar yanında üniversitelerde ÇED konusunda lisans düzeyinde dersler verilmeye ve hatta lisans sonrası düzeyde programlar uygulanmaya başlanmıştı. ÇED ile ilgili araştırma ve yayınlarda da büyük bir artış yaşanmaktaydı. Yüzlerce ve hatta binlerce insana yeni iş alanları yaratılmıştı. Ancak, hepsinden daha önemlisi, çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesi yolunda oldukça etkili ve ekonomik bir kamusal planlama, karar alma ve yönetim süreci oluşturulmuştu.

 

Bir çok özel danışmanlık kurumu kurulmuş ve bu kurumlar aracılığıyla çevre üzerinde önemli olumsuz etki yaratabilme olasılığı bulunan proje önerilerinin henüz yer seçimi ve teknoloji seçimi kesinleştirilmeden önlenebilmesi yolunda yoğun uğraşlar verilmeye başlanmıştı. Pek çok çevresel katastrof daha doğmadan ve önemli bir arıtma ve temizleme gideri yüküne konu olmadan önlenebilmişti.

 

Aradan geçen 30 yıla yakın süre irdelendiğinde, ÇED’i başarıyla uygulayan tüm öteki ülkelerde olduğu üzere, ABD’de elde edilen çevresel başarımın yükseklik düzeyinde ÇED yaklaşımının büyük bir payı ve rolü olduğu anlaşılmaktadır.

 

Bu kavramın Türkiye’ye aktarılması yolunda çabalarım oldu. Başbakanlık Çevre Müsteşar Vekilliği görevinde iken hazırlanmasını sağlamaya çalıştığım yasa tasarılarına bu yolda düzenlemeler koymaya çalıştım. Bu görevden ayrıldıktan kısa bir süre sonra, 1983 yılında yürürlüğe giren Çevre Kanunu’nun 10 uncu maddesiyle ÇED kavramı Türkiye’ye de gelmiş oldu. Ancak, konunun gerçek anlamda uygulama şansı bulabilmesi için 10 yıl daha geçmesi gerekti ve Yasa’nın ayrıntıları düzenlemesini istediği Yönetmelik ancak 7 Şubat 1993 tarihinde yürürlüğe girebildi. Aradan geçen dört yıl içinde ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle Yönetmelik 23 Haziran 1997 tarihinde tümüyle değiştirildi.

 

ABD’deki gelişmelere tanık olan bir çevre uzmanı olarak Türkiye’deki gelişmeleri izlediğimde toplumun ve çevre kamuoyunun konuya karşı gösterdiği duyarlılık ve karşı tepkinin oldukça farklı olduğunu gördüm. Özellikle, çevre kamuoyu olayı heyecanla karşılamamıştı ve konunun gelişmesi için akademik ve profesyonel kurumlarda gerçekleştirilen çalışmalar da oldukça yetersiz kalmıştı.

 

Bu gelişmeleri dikkate alarak, 1996 yılında ÇED uygulamalarının  aradan geçen dört yılda neler getirdiğini ve gelişmelerin ne yönde olduğunu görmek amacıyla bir araştırma yaptım. Karşılaştığım sonuç hiç de iyi değildi. ÇED süreci istenilen sonucu vermiyor; ÇED raporlarının hemen tamamına yakın bir kesimi Çevre Bakanlığı tarafından onaylanıyor; yatırımcı ÇED’i yeni bir bürokratik yük ve formalite olarak görüyor ve bazı çevreciler dahi ÇED’in ekonomik gelişme ve iş alanı yaratmak konusunda bir engel olmaması gerektiğini ısrarla vurguluyordu. Ortaya çıkan raporların genel niteliği ve yeterlilik düzeyi oldukça sınırlı idi ve tatmin edici olmaktan uzaktı. ÇED konusunda ciddi bir araştırma çalışması yapılmamıştı. Daha da önemlisi, gerek hizmet öncesi, gerek hizmet içi ve gerekse yüksek öğrenim düzeyinde ÇED eğitimi konusunda dikkate değer bir gelişme olmamıştı.

 

Bu sonuçtan kendimi de sorumlu tuttum. İki şeyi yapmaya karar verdim: öğretim görevlisi olduğum Ankara Üniversitesi’nin Siyasal Bilgiler Fakiltesi’ndeki hocalarım ve arkadaşlarımla konuşarak bu Fakülte’de ÇED uzmanı yetiştirecek bir programı başlatmak ve ÇED teknik ve yöntemleri üzerinde yoğunlaşan bir kitap yayınlayarak eğitim malzemesi eksikliğinin giderilmesine yardımcı olmak.

 

Bu hedeflerin gerçekleşmiş olduğunu görmenin mutluluğu içindeyim. SBF’de uygulanan program oldukça başarılı oldu ve her yıl en az iki kez yinelenmesine karar verildi.

 

Ve, bu kitap ortaya çıktı…

 

Bu kitabın ve SBF’de uygulanan eğitim programının Türkiye’de ÇED kavramının gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunduğunu görmek beni gururlu ve kıvançlı kılacaktır.

 

 

Doç. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

Ankara, Eylül 1997


 

 

 

İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ

 

 

Bu kitabın birinci baskısı yayınlandığı 1997 yılında bir kaç ay içinde tükendi. Arkasından pek çok istek geldi. Ne varki, zamana ilişkin olanaklarımın sınırlılığı ve diğer konularda yapmak durumunda olduğum çalışmaların yoğunluğu kitabın ikinci kez basılmasının önüne geçen en önemli etmenler oldu.

 

Ancak, daha sonraki yıllarda ortaya çıkan iki önemli gelişme kitabı genişletmem ve güncelleştirmem için beni zorlamaya başladı. Bunlardan birincisi, ÇED kuramında ve özellikle AB ÇED sisteminde meydana gelen son gelişmelerdir. Bu gelişmelerin kitaba yansıtılmasını ve Türk ÇED uzmanlarının bilgisine sunulmasını gerekli gördüm. İkincisi ise, ÇED Yönetmeliği’nin 2002 yılı Haziran ayında bütünüyle değiştirilmesi idi. Çevre Bakanlığı, AB’nin Türkiye’yi de içine alarak genişlemesi süreci içinde Birlik ile Türkiye arasında çevresel uyumun sağlanması bağlamında ve AB tarafından Türkiye’ye verilen “yol haritası” çerçevesinde ÇED Yönetmeliği’nin AB’nin ÇED normlarına uygun olmasını sağlamak üzere yeni bir Yönetmelik hazırladı. AB’nin ÇED uzmanları da hazırlık çalışmalarına katıldı. Yeni Yönetmelik mevcut ÇED sisteminde önemli değişiklikler yapılmasını öngörüyordu. Bu gelişmenin de Türk ÇED uzmanlarının bilgisine sunulmasında ülkemiz açısından önemli yararlar gördüm.

 

Bu gelişmeler çerçevesinde, birinci baskısı 1997 yılında yapılan bu kitap bir kez daha güncelleştirildi ve genişletildi. Yeni ÇED Yönetmeliği ile birlikte AB’nin ÇED ve stratejik ÇED’e ilişkin iki yönetmeliği de kitabın ekler bölümüne konuldu.

 

Kitabın, Türk ÇED uzmanlarının çalışmalarını kolaylaştıracağını umut ediyor ve Türkiye’de uygulanmakta olan ÇED sürecinin iyileşmesine ve gelişmesine katkıda bulunmasını diliyorum.

 

 

Doç. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

 

Sabancı Üniversitesi Yerleşkesi

Tuzla, İstanbul

 

1 Ocak 2003


boş
ÜÇÜNCÜ BASKIYA ÖNSÖZ

BÖLÜM   1

 

 

ÖN BİLGİLER

 

 

 

 

Çevre,  Planlama,  Yönetsel  Karar Alma  Süreci  ve  ÇED

 

Kitlesel üretim sürecinin, hızla artan Dünya nüfusunun aşırı ölçülere ulaşan gereksinimlerini karşılama yükümlülüğü ve endüstrinin global ve yerel anlamda çevresel kaliteyi bozması ve hatta ölümcül yıkımlara ve zararlara yol açma tehlikesini ortaya çıkarması çevre düşünürlerini yakından ilgilendiren çeşitli çalışmaların konusu olmuştur.

 

Ebenezer Howard, Lewis Mumford, Ian McHarg ve Barry Commoner gibi çevreci düşünür ve plancılar 40’lı ve 50’li yıllardan itibaren endüstrileşme ve kentleşmenin çevre üzerindeki yıkıcı etkilerinin görülmeye başlamasıyla birlikte küresel ve yerel çevre kalitesini bozulmalardan koruyacak ve çevresel kirlilikleri ve sakıncaları henüz oluşmadan önleyebilecek  bir planlama ve yönetim sürecinin oluşturulması, yasallaştırılması ve kurumsallaştırılması gerektiğini belirtmişlerdir.

 

Günümüzde, Dünya’nın çevre yönetimi konusunda başarılı olmuş tüm ülkelerinde uygulanmakta olan ve çevresel kalitenin ve değerlerin korunmasında en fazla paya sahip olduğu bilinen ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ -bundan sonra kısaca ÇED olarak isimlendirilecek- sistemi bu arayışların ve bekleyişlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.

 

Ülkemizde, çağdaş ve tüm Dünya’da kabul edilen anlamında, ilk kez 1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10 uncu maddesi ile gündeme gelen ve 7 Şubat 1993 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği” ile Yasa’nın yürürlüğe girmesinden ancak 10 yıl sonra uygulanabilme şansına kavuşan ÇED sistemi, Türkiye’de de çevresel kalitenin korunması ve iyileştirilmesi yolunda önemli bir dönemeç ya da kilometre taşı olmak durumundadır.

 

ÇED süreci, esas  itibarıyla, bir planlama, yönetim ve karar alma sürecidir. Bu, hem yatırım projeleri açısından ve hem de mekansal açıdan doğru ve geçerlidir.

 

ÇED’in bir karar alma süreci olduğunu belirtmenin en güzel ifadesi, yatırımlarla ilgili kararların alınması sırasında karar alma sürecinin aşamalarının irdelenmesiyle ortaya konulmak gerekir. Yatırımcının yatırım ile ilgili kararını vermesinde ilk temel ölçüt, yatırımın karlılık oranının, verimlilik düzeyinin,  yatırıma ilişkin yarar/maliyet oranının ya da maliyet etkililiğinin yüksekliği ve kabul edilebilirliği olacaktır.

 

Kuşkusuz, bu karar, yatırımcının özel ve bireysel kararıdır. Bu bağlamda, yatırımcı, ancak, yapacağı gelir-gider ve kar-zarar çözümlemelerinden sonra,  karlı bulduğu alanlarda yatırımınlarını gerçekleştirmeye çalışacak ve karlı olmadığını bildiği alanlarda yatırım yapmayacaktır.

 

İlke olarak, yatırımcıların kararını etkileyen tek etmen karlılık ya da verimlilik olmuştur. Bu etmen, bir anlamda, yatırımın gerçekleşme süreci içindeki ilk ayırıcı ya da ayıklayıcı elek olmuştur. Ussal bir yatırım planlamasında ancak bu elekten geçme şansına sahip olabilen projelerin gerçekleşme olanağı vardır.

 

Zaman içinde ortaya çıkan ikinci seçici ya da ayırıcı elek ise, arazi ya da alan kullanım kararlarının verildiği mekansal planlama süreci olmuştur. Zira, görülmüştür ki, yatırımcının bireysel kararına  dayalı olarak karlı ve verimli olduğu anlaşılan yatırım projelerinin yatırımcı tarafından istenilen her yerde yapılması, yol açtığı dengesiz, sağlıksız ve plansız gelişme ve neden olduğu denetimsiz kentleşme olgusu nedenleriyle olanaklı değildir. Ekonomik gelişmenin sağlıklı ve dengeli olabilmesi, büyük çapta, alan planlaması ve arazi kullanım kararlarının doğru ve isabetli olmasına bağlıdır.

 

Bu gerçek, yatırım kararlarının kesinleşmesinde ikinci bir engelin ortaya konmasına yol açmış ve karlı ve verimli dahi olsa önceden hazırlanmış olan bölge ve kent planlarına aykırı yatırım projelerinin uygulama alanına konulması  önlenmiştir.

 

Bu karar, bireysel değil toplumsal  ve özel değil kamusal bir karar olmak durumundadır. Kamu yönetimleri yatırımları bu bağlamda ayrıntılı bir irdelemeden geçirecek ve ancak önceden saptanmış ilke kararlarına uygun olan yatırım kararlarının uygulanmasına olanak ve izin verirken bu tür kararlara aykırı düşen yatırım önerilerini reddedeceklerdir.

 

Ancak, günümüzde ortaya çıkan olgular ve bu olguların ortaya koyduğu küresel ve yerel sorunlar artık bu ikinci eleğin de yeterli olmadığını ve üçüncü ve yeni bir eleme sisteminin daha uygulama alanına konulmasını gerekli ve zorunlu kılmıştır. Günümüzde tüm Dünya ülkelerinde görülmektedir ki, yatırımlar ekonomik açıdan karlı ve önceden hazırlanmış olan alan kullanım planlarına uygun olsalar dahi, biyolojik, toplumsal, ekonomik ekosistemlere zarar verebilmekte ve hatta kıt kaynakların gelecek kuşakların kullanım hakkını ortadan kaldıracak ölçüde elden çıkarılmasına neden olabilmektedir. Bu istenmeyen sonuca, yatırımların, çevre üzerindeki olumsuz sonuçları giderilemez ve sakıncaları azaltılamaz nitelikteki etkileri neden olmaktadır.

 

Belirtilmeye çalışılan bu somut gerçek, yatırımların gerçekleştirilmesi sürecinde yeni bir elek sisteminin ortaya konmasını gerekli kılmaktadır. Bu elek sisteminde, karlı ve alan kullanım planlarına uygun olduğu anlaşılan yatırım önerilerinin bu kez de, çevresel değerler açısından irdelenmesi ve herhangi bir çevresel sakıncaya yol açmayacağı ya da açsa bile alınacak önlemlerle sakıncalı etkilerinin azaltılabileceği ya da ortadan kaldırılabileceği anlaşılacak olan  yatırım önerilerinin gerçekleşmesine izin verilecektir.

 

 

 


ŞEKİL  1

 

Yatırım Kararı Alma Süreci: “Proje”den “Uygulanabilir Proje”ye

 

                                                PROJE”

                                                                                 Ekonomik karlılık/verimlilik:

        1. Elek                                                              Olabilirlik araştırması

 


        2. Elek                                                             Mekan planlarına uygunluk:

                                                                                Kent ve bölge planları

   

        3. Elek                                                             Çevresel açıdan uygunluk:

                                                                                ÇED Raporu

 

                              UYGULANABİLİR  PROJE”     

 

 

 

Bu kararın olumlu olması ise aşağıda belirtilen üç temel koşulun öngördüğü gereksinimlerin tam anlamı ile karşılanmasına bağlı olmalıdır:

 

i. Yatırımın yol açabileceği çevresel riskleri önceden görebilmek, kestirebilmek, algılayabilmek, anlayabilmek, irdeleyebilmek, değerlendirmek; bu risklerin neden olabileceği sakıncalı etkileri saptayabilmek; saptanan sakıncalı etkilerin giderilmeleri için gerekli önlemleri planlayabilmek ve planlanmış önlemleri yürütmek ya da yönetmek,

ii. Yatırımın yaşam kalitesi üzerinde önemli olumsuz etkiler yaratmasını önlemek, ve

iii. Yatırımın içinde yer alacağı toplumsal, ekonomik, biyolojik ve ekolojik sistemlerin taşıma kapasitelerini aşmasını engellemek.

 

ÇED sistemi, yukarıda belirtilen üç temel gereksinimin güvence altına alınmasını amaçlamaktadır. ÇED süreci içinde, söz konusu üç temel endişe alanının esaslı bir inceleme konusu yapılması, gerekli önlemlerin proje sahibi tarafından alınması ve bu önlemlerin alındığının kamu tarafından saptanması gerekmektedir.

 

Sonuç olarak, karlı ve verimli olduğu anlaşılan özel projeler kamu tarafından hazırlanmış olan alan kullanım planlarına uygun olsa bile, bir kez de, yukarıda sayılan temel unsurlar açısından, yine kamu tarafından irdelenecek ve ancak bu sınavı ya da elek sistemini geçebilen yatırım projelerinin uygulanmasına izin verilecektir.

 

Görüldüğü üzere, ÇED, gerçekte bir kamusal planlama, yönetim ve karar alma aracıdır. Günümüzün ulaştığı uygarlık çizgisinde çevresel kalitenin ve değerlerin korunması ancak böyle bir yönetim sisteminin etkili bir şekilde uygulama alanına konulmasıyla olanaklı olabilecektir.

 

Buraya kadar yapılan açıklamalardan ÇED’in ekonomik, kentsel planlama ve çevresel planlama aşamalarının üçüncüsü ve sonuncusu olduğu sonucunu çıkarmak son derecede yanlış olacaktır. Tam aksine, ÇED bireysel bazda alınan ekonomik irdeleme kararı ile kamusal bazda alınan kentsel ve bölgesel alan planlaması kararını da içinde  barındırmalıdır. ÇED süreci içinde yapılacak irdelemelerde  her iki konu da ayrıntılı olarak ele alınmalı ve sonuç karar üzerinde etkili olmalıdır.

 

Bir başka önem taşıyan nokta da, ÇED sürecinin hem özel girişimciye ve hem de çevrenin korunmasından sorumlu kamu yönetimlerine kimi sorumluluklar getirmekte olmasıdır. Bu bağlamda projeyi öneren özel girişimci kadar kamu yönetimleri de gerekli önlemleri almalıdır.

 

ÇED kapsamında özel girişimci yalın proje tasarımı anlayışından bütünleştirilmiş proje tasarımı anlayışına geçmek durumunda olmalıdır. Bu ifade, projeyi öneren özel veya kamu sektörü girişimcisinin projeyi tasarlarken yalnızca kendi öncelikleriyle, maliyeti en aza indirgeme endişeleriyle ya da bireysel yararlarını en üst düzeye çıkarma arzusuyla hareket etmemesi ve doğal kaynak kullanımı ya da üretim süreci sırasında projenin içinde yer alacağı alanın taşıma ve kirlilikleri emebilme (assimilation) kapasitesini, projenin yol açabileceği gaz, katı ve sıvı atıklarla ilgili sorunları, konunun toplumsal yönlerini, ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını ve yayılım (emisyon) ve boşaltımların (deşarjların) çevresel kaderini de göz önünde tutması zorunluluğu anlamına gelmektedir.

 

Öte yandan, ilgili kamu yönetimleri de çevresel kalitenin geliştirilmesi sorumluluğu çerçevesinde ve buraya kadar açıklananlar bağlamında gerekli yasal ve kurumsal önlemleri almak, proje sahiplerinin bu amaçla yapacakları çalışmaları kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmak ve projenin gerek yapım ve gerekse işletme aşamalarında proje sahiplerinin ÇED süreci sonucunda öngörülen zorunluluklara uymasını denetlemek ve güvence altına almak durumunda olmalıdır.

 

ÇED Nedir? Ne Değildir? Ne  Olmalıdır?

 

ÇED, çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesi yolunda bugüne kadar geliştirilmiş en etkili  çevresel yönetim, planlama ve karar alma sürecidir.  ÇED, etkili bir süreçtir. Zira, ÇED kararı kirlilikler henüz ortaya çıkmadan, proje tasarım aşamasındayken ve kaynaklar kesin olarak tahsis edilmeden önce alınması gereken karardır. Bu anlamda, ÇED süreci en ekonomik çevre koruma aracıdır. Kirliliklerin arıtılması gibi oldukça pahalı bir yaklaşım yerine, önerilen projenin kirletme gizil gücünü önceden görerek ve kestirerek kirlenmenin ortaya çıkmasını önleme hedefine yöneliktir. Böyle olmakla birlikte, uygulamada ve özellikle bugüne kadar ortaya çıkan biçimiyle, ülkemizde ÇED süreci farklı, yanlış ve sakıncalı algılamalara da konu olabilmektedir. Bunlardan bazıları aşağıda belirtilmiştir.

 

ÇED Bir Satış ve Promosyon Belgesi Değildir

 

ÇED süreci yatırımcıya gerçekleştirmek istediği projenin olası önemli olumsuz etkileri konusunda önceden bilgi veren ve yürürlükteki çevresel kalite ölçünleri nedeniyle gerekli önlemler alınmadan ilgili kamu yönetimlerine sunulduğu takdirde reddedilmesi kaçınılmaz olan özelliklere karşı yatırımcının gerekli önlemleri zamanında almasına olanak veren bir düzenleme biçimidir.

 

Aynı şekilde, ÇED, yatırımcı, çevre koruma çalışmaları ile ilgili kamu yönetimleri ve yatırımdan etkilenecek olan halk toplulukları arasında haberleşmeyi, iletişimi ve bunlara dayalı olarak gerekli eşgüdümü sağlayacak olan bir süreçtir.

 

Bu açık gerçeğe karşın, pek çok ÇED belgesinin belirli bir projeyi, bilinen bir fikri ve daha önce açıklanmış olan görüşü başka odaklara pazarlamaya çalışan bir belge şeklinde hazırlandığı görülmektedir. Bu, hem sakıncalı ve hem de ÇED’in gerçek amacından uzaklaşması ve etkililiğini yitirmesi gibi kabul edilmesi olanağı olmayan sonuçlara yol açacak bir yaklaşım biçimidir. ÇED çalışması konu ile ilgili çıplak gerçekleri ortaya koymaya uğraşan bir süreç olarak görülmeli ve gerçeğin çarpıtılarak kamuya yansıtılması aracı olarak kullanılmamalıdır.

 

ÇED Proje Önerisini  Haklı Gösterme, Aklama ya da Ussallaştırma Aracı Değildir

 

Bazı ÇED raporlarında da, ÇED’in ortaya konulan proje önerisini ilgili odaklara karşı haklı ve geçerli göstermeye çalışmak amacıyla kullanıldığı görülmektedir. Oysa, açıklıkla kabul edilmelidir ki, ÇED bir aklama ya da ussallaştırma süreci değildir. ÇED, aklanması olanaklı olmayan sorunların ortaya çıkarılmasını ve projenin her aşamasında ussallık ölçütünün güvence altına alınmasını amaçlamalıdır.

 

Özellikle, yatırımcının çevresel değerler konusunda duyarsız ve umarsız olduğu ve ÇED raporunu hazırlayan danışmanlık kuruluşunun yalnızca para kazanma arzusu ile davranışlarını sergilediği ortamlarda bu gibi tehlikeli yaklaşımların ortaya çıkması olasılığı vardır.

 

ÇED raporunu değerlendirmek ödevi ile yükümlü kılınan kişi ve kurumların bu konuda duyarlı olmaları gerekmektedir.

 

ÇED Nesnel ve Yansız Olmalıdır

 

ÇED belgesi nesnel verilere dayalı olarak hazırlanmalı ve öznel verilere dayalı olmaktan uzak olmalıdır. ÇED, aynı şekilde, proje yanlısı da olmamalıdır.

 

Raporun profesyonel hizmet karşılığında yapılması durumunda yatırım önerisini ilgili kurumlardan geçirmek amacıyla proje yanlısı değerlendirmelere sıklıkla yer verildiği görülmektedir. Bu durum kimi zaman ÇED raporunu hazırlatan yatırımcı tarafından da istenebilmektedir. Bazı durumlarda da yatırımcı ile danışmanlık kuruluşu arasında projenin “geçirilmesi” ya da “kabul ettirilmesi” koşuluyla yapımcılara ücret ödenmesi konusunda sözleşmeler yapıldığı görülmektedir. Danışmanlık kuruluşları  arasındaki ekonomik yarışmanın bu olguyu tahrik ettiği de bilinen gerçekler arasındadır.

 

Ancak, hemen belirtilmek gerekir ki, böyle bir yaklaşım aslında son derece etkili bir silahın geri tepmesinden farklı değildir. ÇED raporlarının nesnellik ve yansızlık özelliği ortadan kalktıkça ve ÇED’den beklenen yararlar bu nedenle sınırlandıkça kamuoyunda ÇED’e karşı duyulan güvensizlik artacak ve ÇED bürokratik bir şekilcilik arayışının ötesine geçemeyecektir.

 

ÇED En Az  Yeterlilik Ölçütlerini Tatmin Edecek Düzeyde Olmalıdır

 

Herhangi bir ÇED raporu, en az yeterlilik ölçütlerini tatmin edecek düzeyde hazırlanmalı ve bu şekilde kamuoyunun ve kamu yönetiminin önüne çıkarılmalıdır. En az yeterlilik ölçütlerini tatmin edemeyen raporlar ise ya reddedilmeli ya da yeniden gözden geçirilmek üzere ilgili kuruluşa geri verilmelidir.

 

Bu bağlamda, önem taşıyan konu söz konusu en az yeterlilik ölçütlerinin neler olabileceğidir. Bize göre, en az yeterlilik ölçütlerinin  birincisi raporda kullanılan niceliksel ve niteliksel verilerin anlamlı olmasıdır. Herhangi bir anlam içermeyen, muğlak, açık ve kesin olmayan ifadelerle örülmüş bir ÇED raporu yeterli kabul edilmemelidir.

 

İkinci ölçüt raporun ölçmeye ve incelemeye dayalı gerçek verilere dayalı olmasıdır. Hayal ürünü olan, konunun özüyle ilgili olmayan ve genel nitelikli bilgi ve verilerden oluşan bir ÇED raporu da yeterli olarak kabul edilmemelidir. Üçüncü ölçüt ise raporda yer alan her türlü yargının kaynağının açıklıkla belirtilmiş ve inandırıcı katkılarla desteklenmiş yargı niteliğinde olmasıdır.

 

Yukarıda belirtilen en az yeterlilik ölçütlerini tatmin etmeyen raporlar reddedilmelidir. Özellikle Türkiye’de ÇED raporları üzerinde yapılan incemeler göstermektedir ki, raporların önemli bir kesimi bu tür ölçütleri tatmin edemeyecek düzeydedir.

 

ÇED Basit ve Anlaşılabilir Olmalıdır

 

Herhangi bir ÇED raporu, “sokaktaki yurttaş” tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek düzeyde ve sade olmalıdır. Raporu hazırlayanlar, uygulamada çoğu kez karşılaşıldığı üzere, bazı gerçekleri kapalı, ağdalı, koyu ve anlaşılması zor ifadelerin arkasına gizlemeye çalışmamalıdır. ÇED raporu her şeyden önce, ‘yatırımcı-yatırımdan etkilenen topluluk-kamu yönetimi’ arasında bir iletişim köprüsüdür. Alınacak kesin kararın sağlıklı ve isabetli olması söz konusu iletişimin etkili olmasına bağlıdır. İletişimin etkili olmasının güvencesi ise raporda yer alan konuların herkes tarafından anlaşılabilir olmasında aranmalıdır.

 

Ancak, hemen kabul edilmelidir ki, ÇED raporu konu ile ilgili geniş ve ayrıntılı bir teknik incelemeye dayalı olmalıdır. Bu inceleme çerçevesinde konunun teknik özelliklerinin ortaya konulması bakımından çeşitli modellemelerin, projeksiyonların, laboratuvar analizlerinin  ve simulasyonların yapılması gerekli olabilir.

 

Yukarıdaki paragrafta belirtilenler bu ifade ile bir çelişki içinde değildir. ÇED raporunda belirtilmesi istenilen bu tür ayrıntılı teknik incelemeler dosya içindeki “ekler” bölümünde yer almalıdır. ÇED raporuna ek olarak verilebilecek  belgeler arasında bu tür ayrıntılı inceleme ve çözümlemelerin bulunmasında yarar da vardır. Ancak, bu durum dahi asıl ÇED raporunun sade ve anlaşılabilir olması özelliğini yitirmesine neden olmamalıdır.

 

Buraya kadar yapılan açıklamalardan çıkarılması gereken sonucun şu olması gerekir: ÇED raporu, tartışmalardan çok bulgulara, görüşlerden çok belgelere ve genellemelerden çok gerçeklere dayalı olmalıdır.

 

ÇED İle İlgili Kilit Kavramlar

 

“Çevresel Etki Değerlendirmesi” (ÇED) kavramı Türkçe’ye “Environmental Impact Assessment” (EIA) kavramının karşılığı olarak girmiştir. Türkiye’de, ÇED ile ilgili gelişmeler irdelendiğinde ortaya çıkan kuram, kavram ve algılamalar bütününün uluslararası “EIA” kavramının içerdiklerinden kimi farklılıklar gösterdiği görülmekte ve bu duruma kavramların yeterince tanımlanmamış olmasının yol açtığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, sorunu çözebilmek bakımından, ÇED kavramının ve kavram içinde yer alan önemli unsurların taşıdıkları anlamlara açıklık getirmek gerekmektedir.

 

Değerlendirme

 

“EIA” kavramı içinde yer alan ‘assessment’ kavramı dilimize ‘değerlendirme’ sözcüğü ile aktarılmıştır. Bu sözcük, genelde doğru olmakla birlikte konuyu tam olarak açıklayamamaktadır.  İngilizce’de değerlendirme sözcüğünün gerçek karşılığı ‘evaluation’dır. ‘Assessment’ sözcüğünü ‘evaluation’ kavramından ayırt eden temel farklılaşma ise ‘assessment’ın belgeye dayalı olarak değerlendirme anlamına gelmesidir. Bu bağlamda, ÇED kavramı içinde yer alan ‘değerlendirme’ sözcüğünün de ‘belgelere dayalı olmak üzere değerlendirme yapmak’ anlamına geldiği açıklıkla bilinmelidir.

 

Çevresel Değerlendirme

 

“EIA” kavramı içinde yer alan ‘çevresel değerlendirme’ deyimi ‘environmental assessment’ deyiminin karşılığı olmak durumundadır. Bu bağlamda, ‘çevresel değerlendirme’ deyimini önerilen projenin yaratabileceği gizil etkilerin sahip olabileceği sayısal değerlerin söz konusu etki ile ilgili olarak daha önceden saptanmış olan ve değerlerin alt ve üst sınırları içerisinde kalındığı takdirde çevre üzerinde herhangi bir olası önemli olumsuz etkiye yol açmayacağı bilinen değerle kıyaslanmasını belgeler üzerinde gerçekleştiren çevresel değerlendirme çalışması olarak tanımlamak gerekmektedir. Konuya açıklık getirebilmek bakımından, ‘çevresel değerlendirme’nin öncelikle bir kıyaslama işlemi olduğunu  belirtmek gerekmektedir. Kıyaslama, iki değer arasında ve belgelere dayalı olarak yapılacaktır. Söz konusu edilen iki değerden birincisi inceleme konusu olan etki ile ilgili olarak daha önceden yapılmış bilimsel araştırma ve inceleme çalışmalarına göre belirlenen sınırlar içinde kalındığı ya da alt ve üst limitleri aşılmadığı takdirde ekolojik açıdan herhangi bir tehlike yaratmayacağı bilinen değerlerdir. Buna, bir anlamda, ‘ölçüt’ de denilebilir.  Örneğin, “Dünya Sağlık Örgütü araştırmalarına göre, hava kalitesinde yıllık ortalama 0-150 ug/m3 miktarındaki SO2 yoğunluğunun  insan sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacağı bilinmektedir” yargısında  olduğu gibi. Kıyaslanan ikinci değer ise, önerilen projenin yaratacağı etkilere ilişkin değerdir. Örneğin, “önerilen fabrikanın bacasından çevreye verilecek olan SO2 kirleticisi halen 100 ug/m3 olan yıllık ortalama yoğunluk düzeyini ortalama 250 ug/m3 düzeyine yükseltecektir” ifadesinde olduğu gibi. Bu aşamada, devreye üçüncü bir değer daha girmektedir. Bu değer de, inceleme konusu olan çevrenin (alıcı ortam - ‘ambient environment’) sahip olduğu değerlerdir. ‘Çevresel değerlendirme’ kavramı yukarıda açıklanan üç değerin -yani, alıcı ortam değeri, tehlike  yaratmayacak sınır değer ya da tehlike başlatan eşik değer (threshold) ve etkinin gücü- birbirleri ile kıyaslanması anlamına gelmektedir. Doğal olarak bu kıyaslamalar geçerliliği kabul edilmiş belgelere dayalı olarak yapılacaktır. Belgelere dayalı  olarak yapılmak zorunluluğu ise,  yansızlığı sağlamak ve bireysel, kişisel ve öznel görüş ve düşünceler yerine kollektif kabul görmüş ve nesnel yargıların kullanılmasını güvence altına almak amacının bir sonucu olarak görülmelidir. Yukarıda verilen örneklerde, önerilen projenin çevre üzerinde olası önemli olumsuz  etkisi olabileceği anlaşılmaktadır.

 

Çevresel Etki Değerlendirme Süreci

 

‘Çevresel etki değerlendirmesi süreci’ (environmental impact assessment procedure) deyimi ise doğal ve insan yapısı çevrenin korunması ve geliştirilmesi konusunda oluşturulmuş kamu politikaları bağlamında önerilen proje etkinliklerinin çevre üzerinde yaratabileceği olası sonuçların (ya da, etkilerin)  saptanması, çözümlenmesi, irdelenmesi ve açıklanması işlevi anlamına gelmektedir. ‘Çevresel etki değerlendirmesi süreci’ deyimini ‘çevresel değerlendirme’ deyiminden ayırt eden temel fark ise, bu kez kıyaslamanın oluşturulmuş kamu politikaları ile projenin olası etkileri arasında yapılacak olmasıdır. Burada sözü edilen kamu politikalarının somut örneği ise yürürlükteki çevresel ölçünler, yani çevre standartlarıdır. Bu bağlamda, çevresel etki değerlendirmesi süreci, önerilen projenin çevre üzerindeki etkilerinin saptanması, nitel ve nicel özelliklerinin çözümlenmesi, yürürlükteki çevresel ölçünler açısından irdelenmesi ve varılan sonuçların kamuya açıklanması anlamına gelmektedir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bir ÇED çalışması sırasında inceleme konusu olan etkilerin tümünün bir ölçün konusu olmasını beklemek olanaklı değildir. Bu gibi durumlarda, gerçekten oluşturulmuş politikalara ve bu arada yasal düzenlemelere bakmak ve etkiyi bu çerçevede irdelemek gerekmektedir.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi  Raporu

 

‘Çevresel etki değerlendirmesi raporu’ deyimi ise, önerilen projenin çevresel sonuçlarının değerlendirilmesini içeren ‘belge’ anlamına gelmektedir.

 

ÇED’in Temel Amaçları

 

Buraya kadar yapılan açıklamalardan açıkca anlaşılmış olmalıdır ki, ÇED aslında hem proje sahibine ve hem de sorumlu kamu yönetimlerine projenin çevre üzerindeki etkileri bakımından yardımcı ve yol gösterici olmayı öngören bir planlama aracıdır. Bu bağlamda, ÇED’in iki temel amacı olmalıdır: önerilen projenin olası önemli olumsuz etkilerini önceden kestirmek ve bunların etki düzeylerini olabilecek en alt düzeye indirgemek ve projeye ve alan kullanımına ilişkin seçenekler geliştirmek.

 

Olumsuz Etkileri Önlemek ya da En Aza  İndirmek

 

Kuşkusuz, ÇED’in en önemli amacı önerilen projenin çevre üzerinde yapabileceği etkileri proje henüz kesinleştirilmeden önce kestirmek, söz konusu etkilerin önem ve şiddet düzeylerini belirlemek ve olası önemli olumsuz etkilerin sakıncalarını tümüyle ortadan kaldıran ya da en aza indiren teknik ve teknolojik önlemleri belirlemek ve önermektir. Örneğin, hava kirleticilerinin önlenmesi için fabrika bacalarını yükseltmek ya da bacalara elektro-statik, siklon ya da suyla çalışan filtreler takmak gibi. Gerçekten de, bu yaklaşım çevre sorunlarının önlenmesi ve çevresel kalitenin iyileştirilmesi bakımından bugüne değin geliştirilen en etkili ve en ekonomik çevresel yönetim ve planlama yaklaşımıdır. Çevre sorunlarını etkili bir biçimde önleyen ve çevreye bırakılan atıkların toplam miktarının zaman içinde düşürülmesi anlamında çevre yönetiminde başarı sağlayan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ÇED yaklaşımı çok önemli bir role ve paya sahiptir.

 

Çevresel Kaliteyi Korumak ve Geliştirmek

 

Kuşkusuz, ÇED’den beklenen öncelikli yarar çevresel kaliteyi koruması ve geliştirmesidir. ÇED sistemi, bu açıdan, oldukça önemli bir görevi yerine getirmektedir. ÇED, bu yararı hem çevresel değerler üzerinde olumsuz etkileri geri çevrilemez (irreversible) ve zararlı etkileri azaltılamaz (unmitigable) nitelikteki projelerin yapılmasına izin vermeyerek ve hem de çevre üzerinde olası önemli etkisi olan projelerde gerekli önlemlerin alınmasını sağlayarak gerçekleştirmektedir. Ülkemizde, ÇED nedeniyle elde edilen çevresel olumlulukların genel nitelikli bir dökümü henüz yapılmamış olmakla birlikte, öteki ülkelerde ve özellikle ABD’de yaptığımız çalışmalar ÇED’in bu açıdan mükemmel bir çevre yönetimi ve planlaması aracı olduğunu göstermektedir.

 

ÇED’in Temel Yararları

 

ÇED sürecinden beklenen iki temel yarar, projenin uygulanması durumunda ortaya çıkacak sakıncalı etkiler konusunda ilgili çevrelere karşı bir ön uyarı işlevini yerine getirmek ve hem proje için ve hem de kullanılması planlanan alan için çevre değerlerinin korunması açısından daha olumlu seçenekler geliştirmektir. Bu yararlar aşağıda açıklanmıştır.

 

Ön Uyarı İşlevini Yerine Getirmek

 

Kanımıza göre, etkili bir çevresel yönetim, planlama ve karar alma tekniği olan ÇED’in temel yararlarından birincisi önerilen proje ile ilgili olarak bir ön uyarı sistemi oluşturmasıdır. ÇED çalışması sırasında yapılan inceleme çalışmalarında, projenin çevre üzerindeki gizil etkileri saptanmakta ve proje sahiplerine yöneltilen önerilerle gerekli önlemlerin alınması istenilmektedir. Böylelikle, oluşabilecek olumsuz etkilere karşı daha henüz proje yapılmaya başlamadan ve tesis işletmeye açılmadan önce projeye özel bir ön uyarı sistemi kurulmuş olmaktadır. Buna benzer şekilde, şayet karar alma süreci sırasında  bazı olumsuzluklarla karşılaşılmış ise ya da tesis işletmeye açıldıktan sonra ortaya çıkabilecek etkilerin varlığı kestirilmişse (forecasting) yine tesisin yapım ya da işletme aşamasına ilişkin bazı önlemlerin alınması proje sahibinden istenilmekte ve verilen izin belgesinde tesisin hangi koşullarda işletilebileceği açıklıkla belirtilmektedir. Bu durum, proje ile ilgili özel bir ön uyarı sisteminin kurulması anlamına gelmektedir. Yukarıda genel  çizgileriyle özetlendiği üzere ÇED çevresel tehlikelere karşı ekolojik değerleri koruyan bir ön uyarı sistemi olmak durumundadır.

 

Projeye ve Alan Kullanımına İlişkin Seçenekler Geliştirmek

 

ÇED’in ikinci temel amacı, alan kullanımına esas olabilecek seçenekler geliştirmektir. ÇED, üç türlü seçenek geliştirmelidir. Birinci seçenek türü, kestirilen olumsuz etkilerin önemli olması durumunda, önerilen projeye karşı başka türlü proje seçenekleri geliştirmek olacaktır. Pis su arıtma tesisinde aktif çamurlu sistem yerine çökeltme havuzu ya da aktif karbon sistemi kullanmak gibi. İkinci tür seçenek ise, projenin içinde yer alacağı mekan ile ilgilidir. Yapılan kestirimler sonucunda proje ile projenin içinde yer alacağı mekan arasında uyumsuzluklar saptandığı takdirde ya proje için daha uygun bir yer aranmalı ya da seçilen yerleşim mekanı için uygun olabilecek başka tür projeler geliştirilmelidir. Ülkemizde yapılan ÇED çalışmalarında proje ve alan kullanımına ilişkin seçenekler üzerinde yeterince durulmadığı ve ÇED tekniğinin bu yönünün esaslı ölçüde ihmal edildiği görülmektedir. Üçüncü tür seçenek ise, “seçeneksizlik” (no alternative) seçeneğidir. Bu seçenek seçilen mekan üzerinde hiç bir şey yapılmaması varsayımının kabul edilmesi durumunda ortaya çıkacak çevresel sonuç anlamına gelmektedir. Şayet, alan üzerinde hiç bir şey yapılmaması seçeneği benimsendiği takdirde ortaya çıkan sonuç çevresel değerlerin korunması ve geliştirilmesi açısından daha olumlu ise, bu durum da, ÇED raporunda açıklıkla belirtilmelidir. Ülkemizde yapılan ÇED uygulamalarında özellikle bu üçüncü tür seçenek üzerinde hiç durulmadığı gözlemlenmiştir.

 

ÇED’in Etkililik Ölçütleri

 

Bugün, Dünya’nın pek çok ülkesinde ÇED sistemi uygulanmaktadır. Bu sistemler, özlerinde köktenci bir değişiklik olmamakla birlikte, ülkeden ülkeye çeşitli farklılıklar göstermekte ve her ülkenin yönetsel yapılanmasına göre şekil almaktadır. ÇED sistemini ülkelerine uyarlama hazırlığında olan ülkeler de kendilerine özgü sistemlerini kurmaktadırlar. Bu nedenle, tüm Dünya’da uygulanan tek tip bir ÇED sisteminden söz edebilmek olanağı yoktur. Burada ortaya çıkan temel sorunsal ÇED’in hangi koşullar altında etkili olabileceğidir. Bize göre, herhangi bir ÇED sisteminin etkili (effective) sayılabilmesi için dört temel ölçüt vardır.

 

Bu temel ölçütlerden birincisi, ÇED’in yatırım için ayrılan kıt kaynakların (sermaye, işgücü,  makina parkı gibi) bir daha geri dönülemez şekilde tahsis edilmesinden önce işlevselliğini yerine getirebilmesidir. Bir başka anlatımla, ÇED sistemi yatırım kaynaklarının yeniden tahsis edilmesi konusunda yönlendirici olamıyorsa etkili değildir. ÇED uygulaması sonrasında söz konusu kaynaklar yeniden planlanabilmeli ve ÇED’in öngördüğü şekilde kaynaklar çevre üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmayacak şekilde yeni amaçlara ve kullanımlara tahsis edilebilmelidir.

 

İkinci temel ölçüt, ÇED’in yatırımla ilgili bütçeleme çalışmalarının erken aşamalarında karar almaya olanak sağlayacak bir eylem planının parçası olmasıdır. Bu ölçüt, iki unsur içermektedir. Bu unsurlardan birincisi ÇED’in yatırımla ilgili bir eylem planının parçası olarak görülmesi ve ikincisi de yatırımın bütçelenmesi ile ilgili çalışmalarda bütçeleme işlemlerinin erken aşamalarında, yani bütçe kesinleşmeden önce, yatırım kararı alabilmeye olanak vermesidir. ÇED, bu iki unsuru birlikte ve birarada yerine getiremiyorsa, etkili kabul edilmemelidir. Bir başka anlatımla, bu tür bir ÇED uygulamasından istenilen sonuçların elde edilebilmesi olanaklı değildir.

 

Üçüncü temel ölçüt ise, ÇED’in yer seçimiyle ilgili kararları etkileyebilecek bir konumda olabilmesidir. Şayet ÇED yatırım için seçilen yerde bir değişikliğe yol açabilmek olanağına sahip değilse etkili olarak kabul edilmesi gerekir. ÇED çalışması sonucunda yer seçiminde bir değişiklik yapılmamasına karar verilebilir ya da alınan teknik önlemler yeterli olarak kabul edilebilir. Bu durum, belirtmeye çalıştığımız ölçüt ile çelişmemektedir. Ancak, ÇED çalışması sonucunda yatırım için seçilen yerin kesinlikle uygun olmadığı anlaşılmışsa ve buna karşın tesis aynı yerde yapılıyorsa uygulanmakta olan ÇED sistemi etkili değildir.

 

Dördüncü ve sonuncu  ölçüt ise, ÇED’in projeye ilişkin teknik tasarımlarda değişiklik yapabilme olanağına sahip olabilmesidir. Yer seçimi örneğinde olduğu üzere, ÇED projenin teknik tasarımında da değişikliklerle sonuçlanabilmelidir. Ortaya çıkan çevresel olumsuzluklara karşın teknik tasarımlarda herhangi bir değişiklik yapılamıyorsa, uygulanmakta olan ÇED sistemi yeterli etkililik düzeyinde değil demektir.

 

ÇED’in Uygulanabilirlik Ölçütleri

 

ÇED sistemi tasarlanırken üzerinde en fazla durulan sorular şunlar olmaktadır: ÇED hangi durumlarda uygulanmalıdır? Ya da, oldukça pahalı bir yatırım unsuru anlamına gelen ÇED yöntemine hangi koşullar altında başvurulmalıdır?  Bu iki soruya verilecek yanıtlar ÇED’in uygulanabilirlik ölçütlerini oluşturacaktır.

 

Bu sorulara verilecek yanıtlar ÇED’in temel amaçları ya da yararları ile ilgili olmalıdır. Anımsanacak olursa, ÇED’in en önemli amacının  çevreyi önerilen projenin olası önemli olumsuz etkilerine karşı korumak olduğu daha önce belirtilmişti.  O halde, ÇED’in uygulanabilirliğinin birinci  ölçütü de projenin olası önemli olumsuz etkilerinin bulunması olmalıdır. Bu durumda, ÇED açısından yaşamsal önem taşıyan nokta ‘olası önemli olumsuz etki’ kavramının isabetli bir biçimde tanımlanması ve bu kavramın ölçütlerinin belirlenmesidir.

 

Bu konuya ileride yeniden dönülecek olmakla birlikte, hemen belirtmek gerekir ki, bu yaklaşımın bize göre doğru ve isabetli olmayan bir başka seçeneği ‘listeleme’ yaklaşımı yani ÇED’in uygulanacağı yatırım  projelerinin bir listesinin önceden hazırlanması ve bu liste içine giren yatırımlarda ÇED raporu hazırlama ve onaylatma zorunluluğunun aranmasıdır. Ülkemizde de bu yaklaşım tercih edilmiştir ve -kanımıza göre- Türkiye’deki ÇED sisteminin teknik yetersizliklerinden biri de bu konuda ortaya çıkmaktadır. Zira, listeyi hazırlayanlar kendi öznel düşüncelerine göre listeleri düzenlemekte ve zaman içinde ortaya çıkan yapay ya da gerçek gereksinimlerle listeyi daraltmakta ya da genişletmektedirler. Ülkemizde yapımına ilişkin tartışmalar devam eden nükleer enerji ve gezici elektrik santralleri ile ilgili durum bunun tipik bir örneğidir.

 

ÇED’in uygulanabilirliğini belirleyen ikinci ölçüt de, yatırım önerisinin olası önemli etkisinin olmadığı anlaşılsa dahi,  projenin ekolojik açıdan duyarlı bölgeler içinde ya da yakınında gerçekleştirilmek istenmesidir. Ormanlar, sulak alanlar, koruma altına alınan ekolojik bölgeler ve tarihsel ve kültürel sit alanları, soyu tükenen varlıkların üreme alanları gibi ekolojik açıdan duyarlı olan ve koruma altına alınan alanları etkileyebilecek her türlü yatırım ÇED’e konu olmalıdır.

 

ÇED’in İçeriği

 

Kuşkusuz, ÇED sistemi tasarlanırken üzerinde en fazla durulması gereken konulardan birini de, ÇED raporunun hangi çevresel endişeler üzerinde durması ya da, bir başka anlatımla, ÇED’in içeriğini oluşturan konuların neler olması gerektiğidir. Bu soruya verilecek yanıt, projeden projeye değişiklik gösterecektir. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, böyle olmakla birlikte bir ÇED çalışmasında üzerinde durulması gereken en az konular listesinin oluşturulabilmesi olanaklıdır.

 

Yaptığımız araştırmalardan elde  ettiğimiz sonuçlara göre, herhangi bir ÇED çalışmasında ÇED raporunu hazırlayanlarca üzerinde durulması gereken beş temel endişe alanı vardır: insan sağlığı, ekolojik koşullar, toplumsal sorunlar, ekonomik durum ve kültürel sorunlar.

 

ÇED raporunun inceleme konusu yapması gereken birinci endişe kaynağını insan sağlığı ile ilgili endişeler oluşturmalıdır. Önerilen projenin yapımı sırasında ya da işletme aşamasında çevrede yaşayan insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyecek unsurlar inceleme sırasında ele alınması gereken sorun alanlarının başında gelmelidir. İnsan sağlığı ile ilgili sorunları irdelemeyen bir ÇED raporunun son derecede önemli yetersizlik içinde olduğu kabul edilmelidir.

 

İkinci endişe kaynağını ekolojik değerler oluşturmalıdır. Bir başka anlatımla, etkilenecek çevre içinde yer alan hayvan varlığı (fauna) ve bitki varlığı (flora) ile ilgili biyolojik ve genetik yaşam koşulları ve önerilen projenin bu koşullar üzerindeki etkileri ÇED raporunun ele alması gereken bir başka boyutu oluşturmalıdır.

 

Üçüncü temel endişe kaynağını ise, önerilen projenin toplumsal çevre ve toplumsal yapı üzerindeki etkileri oluşturmalıdır. Aile yapısı, demografik özellikler, iç ve dış göç, aşırı ve dengesiz kentleşme ve toplumsal kurumlar gibi toplum yapısının temel ögeleri olmak durumunda olan varlıkların önerilen proje nedeniyle nasıl etkilenecekleri ÇED raporunu hazırlayan uzmanlar grubunun ele almayı ihmal edemeyeceği unsurlar listesinin içinde yer almalıdır.

 

Dördüncü temel endişe kaynağı ekonomik yapı olmalıdır. Önerilen proje mutlak şekilde makro ve mikro ekonomik dengeler üzerinde etkiler yaratacaktır. İşsizliği azaltmak ya da artırmak, gelir düzeyini azaltmak ya da artırmak, yerel vergi temelini olumlu ya da olumsuz olarak etkilemek ve ekonomik büyümeyi tahrik etmek ya da kısıtlamak gibi akla gelebilecek pek çok ekonomik sorunsal ÇED raporunda mutlaka incelenmesi yapılacak sorunlar listesi içinde bulunmalıdır.

     

Beşinci ve son ancak en sonuncusu olmadığı kesin olan temel endişe kaynağı ise, kültürel konular olmalıdır. Kültürel endişelerin kapsamı, içeriği, boyutları, sınırları ve özellikleri konusunda herkes tarafından ortaklaşa kabul edilebilecek bir tanım vermek olanaklı olmamakla birlikte, etnik yapı, yerel adet, örf ve gelenekler, yaşam biçimi, mevcut uygarlık düzeyi, tarihsel anıtlar ve zenginlikler, iç ve dış rekreasyonel gereksinimler ve eğitsel ve kültürel altyapı bu bağlamda verilebilecek örnekler arasında olmalıdır.

 

ÇED’in Temel Bileşenleri

 

ÇED sistemi, esas itibarıyla, beş ana bileşenden oluşur. ÇED sistemini oluşturan bu bileşenler araştırma ve bilgi toplama, seçenek belirleme, kıyaslama, iletişim ve monitoring bileşenleridir.

 

Birinci bileşen olan araştırma ve bilgi toplama bileşeni, aslında üzerinde fazlaca kuramsal açıklama yapılmasına gerek olmayan kolay anlaşılır bir kavram olmak durumundadır. ÇED uzmanları, ÇED raporunu hazırlayabilmek için öncelikle proje, projenin üzerinde yer alacağı alan, projenin olası etkileri ve etkilerin olumsuz sonuçlarının azaltılabilmesi için alınması gereken teknik önlemler konusunda gerekli araştırma ve incelemeleri yapmalı, konuyu tam ve yeterli olarak ortaya koyabilecek düzeyde bilgi, belge ve veri toplamalıdır. Bu çalışmaya, durum belirleme ya da saptama aşaması adı da verilebilir.

 

ÇED sisteminin ikinci bileşeni, seçenek belirlemedir. Seçenek geliştirme çalışmaları üç alanda gerçekleştirilmelidir: proje tasarımının bütünü ya da tasarımın bazı kesimleri ile ilgili olarak geliştirilecek değişiklik seçenekleri, projenin içinde yer alacağı mekan ile ilgili seçenekler ve alan üzerinde herhangi bir yatırımda bulunmama anlamına gelen ‘eylemsizlik’ seçeneği. Bu bağlamda, yapılması gereken çalışmanın özünü ilk aşamada elde edilen bilgi ve veriler ışığında projenin çevreye verebileceği etkiler açısından çeşitli senaryolar üretmek oluşturmalıdır. Bu aşama, aynı zamanda, ayrıntılı bir çözümleme aşamasıdır.

 

Üçüncü bileşen, seçenekler arasında eleme yapma, elenmeyen seçenekler arasında karşılaştırma ve kıyaslama yapma ve seçenekler arasında en optimal seçeneği kararlaştırma bileşenidir. Bu bileşen çerçevesinde yapılması gereken temel çalışma, projenin devreye girmesi sonucunda elde edilecek yararlar ile projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi için karşılanması gereken maliyetler arasında ussal bir denge sağlanması anlamına gelen bir optimizasyon çalışmasıdır.

 

Bu bileşen çerçevesinde yapılacak çalışmalar arasında seçeneklerin yararlı ve sakıncalı etkilerinin saptanması, yine söz konusu seçeneklerin uzun ya da kısa erimli etkilerinin belirlenmesi, etkilerle ilgili kabul edilebilir risk düzeylerinin saptanması ve çevresel kalite göstergeleri açısından kabul edilebilir değişimin alt ve üst  sınırlarının kesinleştirilmesi  işlevleri yer almalıdır.

 

Bu bağlamda, ikinci bileşen çalışmaları sırasında  saptanan seçeneklerin yararları ve sakıncaları belirlenecek, bunlardan kabul edilemez olarak görülenler elenecek ve geçerliliği olan seçenekler arasında gerekli karşılaştırma ve kıyaslamalar yapılarak optimal seçenek belirlenecek ve ÇED raporu bu seçenek esas alınarak hazırlanacaktır.

 

ÇED sistemini oluşturan dördüncü bileşen, iletişim ve haberleşme bileşenidir.  Daha önce de belirtildiği üzere, ÇED çalışmasının üç önemli yanı arasında yeterli düzeyde iletişim ve haberleşmenin sağlanması gerekmektedir. ÇED ile ilgili üç temel yan ise projeyi önerenler, projeden etkilenecek olanlar ve projenin sürdürülmesi ya da durdurulması konusunda karar  almak durumunda olan kamu yönetimidir.

 

Bu çalışmalar çerçevesinde, gerek kamuoyunun ve gerekse projeden etkilenecek alanda yaşayanların proje ve etkileri konusunda aydınlatılmaları, açıklanması gereken konuların kamuya iletilmesi ve -şayet yapılabiliyorsa- üç ortak yan arasında ortak bir eylem planı hazırlanması işlevlerinin yerine getirilmesi gerekmektedir.

 

ÇED sisteminin beşinci bileşeni ise, bir ölçme ve izleme (monitoring) ya da denetim sisteminin kurulması olmalıdır. Çalışmanın doğal bir ürünü olmak üzere, her ÇED çalışması bir takım koşullar sisteminin ortaya çıkması ile sonuçlanacaktır. Projeyi önerenler kendi görüşleri çerçevesinde raporlarını hazırlayacaklar ve aldıkları önlemlerin yeterli olduğu gerekçesi ile gerekli iznin verilmesi için yetkili kılınan kamu yönetimine başvuracaklardır.

 

Burada yapılan irdeleme sonucunda, şayet alınan önlemlerde yetersizlik görülürse bu duruma ilgili kamu yönetimi tarafından işaret  edilecek ve söz konusu eksikliklerin giderilmesi koşuluyla projeye yetkili birim tarafından onay verilecektir.

 

Gerek yapım aşamasında ve gerekse işletme aşamasında, proje sahiplerinin bu koşullara uyup uymadıklarının izlenmesi ve ölçülmesi ya da denetlenmesi gerekecektir.

 

Doğru, etkili ve isabetli bir ÇED sistemi ancak bu bileşenlerin biraraya gelmesi ile ortaya çıkabilecektir.

 

ÇED’in Kurumsal  Çerçevesi

 

Buraya kadar yapılan açıklamalarda zaman zaman değinildiği üzere, ÇED sisteminin üç önemli yanından birini ÇED sürecinin  kurumsal yanını işletecek olan kamu yönetimi ya da yönetimleri oluşturmaktadır. Bu kuruluşlar, ÇED sisteminin kurulması, yönetilmesi ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmaları yerine getirmekten sorumlu olacaklardır. Ancak, bu kuruluşların hukuksal statüleri ve örgütlenme biçimleri ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Söz  konusu çatının kurulma biçimi de, sistemin başarı düzeyini yakından etkileyen etmenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirtilen bu nedenle, ÇED sisteminin kurumsal çerçevesinin oluşturulması, sistemin tasarlanması sırasında üzerinde özellikle durulması gereken bir sistemsel alt bileşen olmak özelliğini kazanmaktadır.

 

ÇED’e İlişkin Kurumsal Sorumluluklarının Dağılımı

 

ÇED’e ilişkin kurumsal çerçeve oluşturulurken üzerinde ağırlıklı olarak durulması gereken konu ÇED işlevleri bağlamında yerine getirilmesi gereken sorumlulukların neler olduğuna karar verilmesi olmalıdır. Bize göre, ÇED süreci içinde yerine getirilmesi gereken işlevsel sorumluluklar şunlar olmak durumundadır:

 

i. Kim ÇED sisteminin genel özelliklerini belirleyecek ve sistemin geliştirilmesi sorumluluğunu yükümlenecektir?

ii. Kim “ön” ÇED, “taslak” ÇED veya “kesin” ÇED raporunu hazırlayacaktır?

iii. Kim olası olumsuz etkinin varlığı ya da yokluğu konusunda karar vermek yetkisine sahip olacaktır?

iv. Kim etkinin önemli olup olmadığı kararını verecektir?

v. Kim olumsuz etkilerin sakıncalı sonuçlarının en aza indirilmesi için alınan karşı önlemlerin yeterli olup olmadığına karar verecektir?

vi. Kim hazırlanmış olan ÇED raporunun yeterliliği konusunda karar verme yetkisine sahip olacaktır?

vii. Kim önerilen projenin devamına ya da durdurulmasına karar verecektir?

 

Kurumsal Çözüm Önerileri

 

Çeşitli ülke sistemleri üzerinde yaptığımız incelemeler bu konuda üç temel kurumsal almaşığın söz konusu olabileceğini göstermektedir: tek kurumdan oluşan merkezi kurumsallaşma, yetkinin birden çok kuruluş arasında dağıtılması anlamına gelen yerinden yönetim ilkesine dayalı kurumsallaşma ve son olarak da merkezi sistemle yerinden yönetim almaşığının birlikte ele alındığı karma sistem.

 

Yukarıda belirtilen üç değişik almaşığın da olumlu ve olumsuz yanları bulunmaktadır. Bunlara aşağıda değinilmiştir.

 

ÇED sisteminin kurulması ve geliştirilmesi sorumluluğu yanında, önerilen bireysel projelerin çevre üzerinde olumsuz etkiye sahip olup olmadıkları yönünde karar verme yetkisinin tek elde toplanmasını öngören sistemlerin elde etmeyi amaçladığı yararların başında, sistemin tektipliliğinin ve tekdüzeliğinin kolaylıkla sağlanması gelmektedir. Bu görüşü savunanlara göre, bu yetkilerin birden fazla kurum arasında dağıtılması durumunda, sistemin bütünlüğünü saklı tutmak oldukça zorlaşacaktır. Bu sistemi savunanların dayandığı ikinci temel görüş ise, yetkilerin belirli bir elde toplanmasının uzmanlık bilgisi birikimini artıracağı savıdır. Buna karşılık, bu tür  sistemlere karşı olanlar, ÇED sürecinin uygulama aşamasında pek çok kurumun katkısına ve desteğine gereksinim duyduğunu ve yetkilerin tek elde toplanmasının öteki kurumların yaşamsal önem taşıyan katkı ve desteklerinin sağlanmasında sorunlar çıkaracağını ve yasal statü düzenlemelerinde bu kuruluşlara da yasal ve işlevsel sorumluluklar verilmesi gerektiğini öne sürmektedirler.

 

Yerinden yönetim anlayışına dayalı bir sistem kurulmasını öneren ikinci görüş yanlıları ise, savlarını ÇED çalışmasının pek çok bilimsel disiplin alanında ileri düzeyde uzmanlık bilgisi gerektirdiği, kamu yönetimlerinin bilinen örgütlenme koşulları altında bu tür gelişmiş uzmanlık bilgilerinin farklı kurumlarda odaklaştığı, bu kurumların kendi alanlarında en fazla bilgi birikimine sahip olduğu ve ÇED’le ilgili merkezi kuruluşta bu bilgilerin tümünün var olmasının beklenmemesi gerektiği görüşlerine dayandırmaktadırlar. İkinci görüşü savunanların dayandıkları bir başka sav da, ÇED konusunda son sözü söyleme yetkisinin tüm hükümet kuruluşları arasında dağıtılmasının bu kurumların tümünün ÇED’e gerekli katkı ve desteği sağlayacaklarının güvencesi olacağıdır. Bu görüşe karşı çıkanlar ise, yetkinin kurumlar arasında dağılmasının eşgüdüm ve işbirliği sağlanmasında çeşitli zorluklar yaratacağını ve böyle bir sistemde tektipliliğin ve tekdüzeliğin sağlanamayacağını öne sürmektedirler.

 

Her iki sistemin olumlu yanlarını alarak ve olumsuz yanlarını sistem dışında tutmaya çalışarak karma bir sistem kurmak isteyenler ise, merkezi kurumun yalnızca ÇED sisteminin kurulmasından, geliştirilmesinden ve ÇED uygulamalarında kurumlar arası işbirliğinin ve eşgüdümün sağlanmasından sorumlu olmasını ve buna karşılık “ÇED olumlu belgesini vermek yetkisi”nin, yani ÇED sürecinde odak noktası olmak yetkisinin,  konu ile en fazla uzmanlık bilgisi birikiminin var olduğu kamu yönetimine verilmesini ve -şayet gerekiyorsa- bu yetkinin  yerel yönetimlere de verilmesi zorunluluğunu savunmaktadırlar.

 

Hemen belirtmek gerekir ki, ÇED’in kurumsal yapısı tam merkezi yönetim almaşığı ile tam yerinden yönetim almaşığı arasında herhangi bir noktada oluşmak durumundadır. Bu noktanın hangi uca yakın olması gerektiği her ülkenin kendi yönetsel kurumlaşma koşullarına göre belirlenecektir.

 

Önder Kuruluş (Lead Agency) Kavramı

 

Yukarıda yapılan açıklamalar, ÇED sürecinde hangi almaşık benimsenirse benimsensin, ÇED çalışmalarının geliştirilmesinden sorumlu bir önder kuruluşun (lead agency) oluşturulması gerektiğini göstermektedir. Bu kuruluşun temel amacı, önerilen yatırım projelerinin çevre üzerindeki olası önemli olumsuz sonuçlarını en aza indirerek veya tümüyle önleyerek çevresel kaliteyi geliştirme amacını güden ÇED sürecinin ülkenin her kesiminde tektip ve tekdüze uygulanmasını güvence altına alacak politikaları, stratejileri, temel kuralları belirlemek ve gerekli önlemleri almak olacaktır. Belirtilen bu temel amaç çerçevesinde önder kuruluşun yerine getirmesi gereken işlevler aşağıda belirtilmiştir:

 

i.     Ülke çapında çevresel kalite eğilimleri ve koşulları konusunda bilgi ve veri toplamak,

ii.   ÇED’in yasal çerçevesini belirleyen yasa ve yönetmeliklerde yer alan amaçların ışığı altında ÇED süreci içinde yer alan kurum, kuruluş ve görevlilerin etkililik düzeylerini denetlemek ve değerlendirmek,

 

iii.  ÇED sistemi ile ilgili ulusal politikaları hazırlamak, uygulamak ve geliştirmek,

iv.  Küresel, ülkesel, bölgesel ve yöresel çevre kaliteleri ile ilgili araştırma,  inceleme ve çözümleme çalışmalarını yürütmek ve

v.    ÇED uygulamasına ilişkin çalışmaları belirten, irdeleyen ve değerlendiren  yıllık raporlar hazırlamak ve yayınlamak.

 

Avrupa Birliği’nde ÇED Düzenlemeleri ve Türkiye’nin AB ile Çevresel Bütünleşmesinde ÇED Sorunsalı

 

Dünya üzerindeki ÇED uygulamaları hakkında genel ve özet nitelikli bir bilgi edinebilmek amacıyla, Avrupa Birliği (AB) tarafından AB’ye üye ülkelerde uygulanacak ÇED sistemleri için uyulması gereken temel ilkeler olarak belirlenen temel kurallara kısaca bir göz atmakta yarar bulunmaktadır.

 

AB tarafından yürürlüğe konulan 85/337/EEC sayılı Konsey Direktifi’nde yer alan temel ilkeler şunlardır:

 

i.     AB için en iyi çevre politikası kirlilikleri gidermeye çalışmak yerine kirlilikleri kaynağında önlemektir.

ii.   AB ülkelerinde gerçekleştirilecek her türlü projenin teknik planlama ve karar alma sürecinin başlangıcında projenin çevresel etkileri dikkate alınmalıdır.

iii.  ÇED konusunda üye ülkeler arasında ortaya çıkabilecek farklılıklar ekonomik rekabet koşullarını ve Ortak Pazar’ı olumsuz olarak etkileyebilir. Bu nedenle üye ülkeler arasında ÇED konusunda ortak politika, tutum ve davranışlar izlenmelidir.

iv.  AB ülkelerinde çevre ve yaşam kalitesi mutlaka korunmalıdır.

v.    Üye ülkelerde uygulanacak ÇED sistemleri şu üç unsuru mutlaka içinde barındırmalıdır: yatırımcının gerekli bilgileri kamuya sunması, kamu kurumlarının ellerindeki bilgileri ÇED raporu hazırlamak amacıyla kullanmak isteyenlerin yararlanmasına açık tutması ve projeden etkilenen kişilerin görüşlerinin alınması.

vi.  Projeler önem ve büyüklüklerine göre sınıflandırılmalı; ÇED kapsamı dışında tutulabilecek ayrıcalıklı (ayrıklıklı-istisnai) projelere sistem içinde olanak tanınmalı; ayrıcalıklı projelerin nitelikleri ve kapsam dışında tutulma nedenleri kamuya duyurulmalı ve ÇED ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler ulusal kararlara bırakılmalıdır.

vii. ÇED’in temel amaçları insan sağlığını korumak; daha iyi yaşam koşulları sağlamak; türlerin çeşitliliğini güvence altına almak ve ekosistemlerin üreme kapasitelerini artırmak olmalıdır.

viii. Üye ülkeler, ÇED konusunda daha sıkı önlemler geliştirmek ve yürürlüğe koymak hakkına sahiptir.

ix.  Üye ülkeler, kendi sınırları içinde yapılacak projeler nedeniyle başka ülkelerin etkilenmesi olasılığı ile karşılaşırlarsa bu durumu ilgili ülkelere bildirmelidir.

x.    Üye ülkeler, kendi sınırları içinde gerçekleştirilecek yatırımlara izin vermeden önce projenin çevresel etkilerini araştıracak bir sistem oluşturmalıdırlar.

xi.  ÇED sistemi üye ülkelerin mevcut öteki planlama sistemleri ile bütünleştirilmelidir.

xii. Kamu yönetimleri yatırımcılara gerekli bilgileri vermeli ve yol gösterici olmalıdır.

xiii. Üye ülkelerde, ÇED konusunda yükümlülere yardımcı olacak danışma birimleri kurulmalıdır.

xiv. Yatırımcıya verilen yatırım izni kamuya duyurulmalıdır.

xv. Kamuya proje konusundaki görüşlerini açıklama olanağı verilmelidir.

 

AB Konsey Direktifi’nde, bu temel ilkeler açıklandıktan sonra, olması gereken bir ÇED sistemi ile ilgili tanım yapılmakta ve ÇED incelemesinin kapsamı ve içeriği belirlenmektedir.

 

Buna göre, ÇED, “projenin çevre üzerindeki olası, önemli, olumsuz doğrudan veya dolaylı etkilerinin belirlenmesi, tanımlanması ve belgelere dayalı olarak değerlendirilmesi”dir. Direktife göre, böyle bir çalışmanın kapsamı içine girmesi gereken konular ise şunlar olmalıdır:

 

·        İnsanlar, bitki örtüsü ve hayvan varlığı

·        Toprak, su, hava, iklim ve peyzaj

·        Maddi varlıklar ve kültürel miras

 

AB’nin ÇED ile ilgili Konsey Direktifi’nde, ÇED raporunun içeriğinde yer alması beklenen temel bileşenler aşağıdaki gibi belirtilmektedir:

 

·      Yer, tasarım ve büyüklük olarak projenin tanımlanması

·      Etkilerden kaçınma, etkileri azaltma ve etkilerin sakıncalı sonuçlarının giderilmesi bağlamında alınması gereken önleyici önlemler

·      Projenin çevre üzerindeki etkilerinin belirlenmesine esas olacak veriler

·      Raporun teknik olmayan bir özeti

 

AB Konsey Direktifi’nde belirtilen ve yukarıda özetlenen ilke ve görüşler, ÇED sistemini başarıyla uygulayan ülkelerdeki sistemlerin tümünü örneklendiren ilke ve görüşler olarak kabul edilebilir.

 

Avrupa Birliği’nin ÇED ile ilgili bu temel düzenlemesi, 3 Mart 1997 tarihinde yürürlüğe giren 97/11/EC sayılı Konsey Direktifi ile değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklikte, AB, aşağıda belirtilen ilkelerin de çevre yönetimiyle ve ÇED ile ilgili temel kurallar olduğunun altını çizmektedir:

 

·      Kamusal ve özel projelerde, projenin uygulanmaya başlanmasından önce, yetkili kamu otoritelerine, projenin çevre üzerindeki olası önemli etkileriyle ilgili olarak, tam bilgi vermek ve bu bilgilere dayalı olarak projeyi bir değerlendirme sürecinden geçirmek AB’nin çevre olitikalarının temel aracıdır.

·      “Önceden dikkat ilkesi” (precautionary principle) uyarınca, gerekli önleyici önlemlerin önceden alınması, kirliliğin kaynağında durdurulması ve kirleten öder ilkelerinin uygulanması esastır.

·      ÇED direktifinin üye ülkeler tarafından uygulanmasında, uyum ve etkililiğin artırılması için değerlendirme sürecine açıklık getirilmesi, ekler yapılması ve mevcut kuralların geliştirilmesi gerekmektedir.

·      Yapım izni verilmeden önce, projenin etkileri konusunda bir değerlendirme yapmak temel koşuldur.

·      Çevre üzerinde olası etkileri önemli olan projeler listesine gerekli eklemeleri yapmak üye ülkelerin yetkisi içindedir.

·      Üye ülkeler, ÇED’e konu olacak etkinlikleri saptarken, her bir etkinlik için ayrı ve özel bir değerlendirme süreci kurabilecekleri gibi belirli bir eşik değeri geçen etkinliklerin tümünün ÇED’e tabi olmasını da uygun bulabilirler.

·      Üye ülkeler, yukarıdaki ilkelerden hangisini benimserse benimsesin, AB’nin ‘hizmete yerellik’ ilkesini gözönünde tutarak değerlendirmenin hangi yönetsel düzeyde yapılması gerektiğine kendileri karar vermelidir.

·      AB’nin özel çevre koruma bölgeleriyle ilgili konsey direktifleri bağlamında, bu gibi yörelerde yapılacak her türlü girişim için ÇED çalışması yapmak zorunluluğu olmamalıdır.

·      Değerlendirme çalışmaları ile ilgili süreç içinde, yapımcıların proje konusunda ilgili kamu otoritelerinden görüş almak hakkıyla ilgili düzenleme de yer almalıdır.

·      Projenin sınır aşan etkisi varsa, konunun uluslararası düzeyde ele alınmasına olanak veren düzenlemeler ÇED süreci içinde yer almalıdır.

 

AB, yukarıda belirtilen gerekçe ve öngörülere dayanarak, 1985 tarihli ana ÇED Direktifi’nde 1997 yılında şu değişiklikleri yapmıştır:

 

·  Üye ülkeler, bir yapım projesine izin vermeden önce, projenin çevre üzerindeki olası etkilerini değerlendirme konusu yapacaklardır. Bu projeler, Madde 4’de sıralanmıştır.

·  Üye ülkeler, bu Direktif’in ve 24 Eylül 1996 tarihli ve 96/61/EC sayılı ‘Bütünleştirilmiş Kirlilik Önlenmesi ve Denetimi’ ile ilgili Konsey Direktifi’nin gereklerini yerine getirmek üzere tek bir düzenleme yapmak hakkına sahiptir.

·  Üye ülkeler, ayrıcalıklı durumlarda, bir projeyi kısmen  ya da tümüyle bu Direktif’te yer alan kuralların dışında tutabilirler.

·  Herhangi bir ÇED çalışması, aşağıdaki unsurlar üzerindeki doğrudan ya da dolaylı etkileri inceleme konusu yapmalıdır:

 

                                                            i.            İnsanlar, bitki örtüsü ve hayvan varlığı,

                                                           ii.            Toprak, su, hava, iklim ve peyzaj

                                                         iii.            Maddi varlıklar ve kültürel miras

                                                          iv.            Yukarıdaki üç bölümde belirtilen unsurlar arasındaki karşılıklı etkileşim.

 

·  Üye ülkeler, II sayılı listede yer alan projeler için, ‘her bir olayı ayrı olarak değerlendirmek’ ya da ‘belirli bir eşik değeri geçen projeleri değerlendirmek’ almaşıklarından birini benimsemek yetkisine sahiptir.

·  Yapımcıların, projelerinin çevre üzerindeki etkileriyle ilgili olarak, kamu otoritelerine tam bilgi vermeleri güvence altına alınmalıdır. Bu bağlamda, yapımcı, projeyle, projenin olası olarak etkileyeceği çevresel özellikler konusunda bilgi vermeli ve ayrıca eldeki mevcut bilgiler ve kullanılan değerlendirme teknikleri konusunda yeterli düzeyde bilgi sunmalıdır.

·  Üye ülkelerde yapılacak iç düzenlemelerde, yapımcıların, yetkili kamu otoreilerinden proje ile ilgili olarak görüş istemek hakkı güvence altına alınmalıdır. Yetkili kamu otoriteleri bu görüşü vermeden önce yapımcı ile proje konusunda görüşmelerde bulunmalıdır.

·  Yapımcı tarafından sunulacak raporda, şu ana bilgiler yer almalıdır:

 

                                                            i.                Projenin yeri, tasarımı ve büyüklüğü konusunda proje ile ilgili tanıtım bilgileri,

                                                           ii.                Önemli olumsuz etkilerin uzaklaştırılması, azaltılması ya da düzeltilmesi ilgili olarak alınan önlemlerin açıklanması,

                                                         iii.                Temel etkilerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi  için yeterli bilgi,

                                                          iv.                Yapımcı tarafından dikkate alınan öteki seçeneklerle ilgili açıklayıcı bilgi ve

                                                           v.                Projenin teknik olmayan bir özeti.

 

·  Projeden etkilenecek kişilere proje ilgili görüşlerini açıklama olanağı verilmelidir.

·  Bu amaçla, kamuya görüşlerini saptayabilmesi ve açıklayabilmesi için yeterli süre verilmelidir.

·  Projenin bir başka üye ülke üzerinde etkisi olması durumunda, proje ve alınması planlanan önlemler konusunda bu ülkelere bilgi verilmesi güvence altına alınmalıdır.

·  Bu amaçla, ilgili ülkelere görüşlerini belirtebilmeleri için yeterli süre verilmelidir.

·  Ülkeler arasında bu amaçla gerekli görüşmeler yapılmalı ve görüşmelerin sonuçlanması için yeterli süre sağlanmalıdır.

·  Yapım izin verilmesi ya da yapımın reddedilmesi durumlarında kamuya yeterli bilgi verilmelidir.

·  Üye ülkeler, iç mevzuatlarını 14.Mart.1999 tarihine kadar bu Direktife uyumlu duruma getirmelidir.

 

AB’de, yukarıda açıklanan her iki metni de değiştiren yeni bir çalışma yapılmaktadır. Bu çalışma, biraz sonra değinilecek olan, Aarhus kararlarının sonucu olmak üzere,  ÇED sürecine halk katılımı konusunu ayrıntılarıyla düzenleme amacını taşımaktadır. Düzenlemede, halk katılımının tanımı yapılmakta, kimlerin halkı temsil ettiği konusuna açıklık getirilmekte ve halk katılımının çevresel karar alma süreci içinde daha etkili bir konuma getirilmesi için yeni hukuksal ve yönetsel düzenlemeler yapılmaktadır. Yeni bir Konsey Direktifi niteliğindeki bu değişikliğin kısa sürede yürürlüğe girmesi beklenmektedir.

 

Bu arada, AB’de, ÇED ile ilgili bir başka önemli gelişmenin Aarhus Konvansiyonu ile gerçekleştirildiğini belirtmek gerekmektedir. UN/ECE tarafından geliştirilen ve “Aarhus Konvansiyonu” kısa adıyla bilinen “Bilgiye Ulaşım, Karar Almada Halk Katılımı ve Çevresel Sorunlarda Adalete Ulaşım Konvansiyonu” (Convention on Access to Information, Public Participation in Decision-Making and Access to Justice in Environmental Matters), ÇED süreci başta olmak üzere, toplumun çevresel konularda yeterli bilgiye ulaşmasını ve halkın çevresel sorunlar konusunda karar alma süreçlerine katılmasını güvence altına almayı amaçlamaktadır. AB, 25 Haziran 1998’de bu belgeyi imzalayarak,  Konvansiyon’a taraf olmuş ve üye ülkeleri de bu bağlamda hukuksal yükümlülük altına sokmuştur. Topluluk hukukunun ve üye ülkelerin iç mevzuatlarının yukarıda özetlenen amaçlar çerçevesinde uyarlanması gerekmektedir.

 

AB’de, ÇED ile ilgili ikinci önemli hukuksal düzenleme, 25 Şubat 1991 tarihinde imzalanan, “Sınıraşan Çevresel Etkilerin Değerlendirmesi Konvansiyonu” (Convention on  Environmental Impact Assessment in a Transboundary Conrext) ile yapılmıştır.

 

Bu Konvansiyon’un önemli bazı ilkeleri özetle aşağıda belirtilmiştir:

 

·      Taraflar bireysel ya da ortak olarak, önerilen etkinliklerden doğacak önemli olumsuz sınıraşan çevresel etkileri önlemek, azaltmak ve denetlemek için her türlü uygun ve etkili önlemi alacaklardır.

·      Taraflar, bu Konvansiyon’un uygulanması için gerekli hukuksal, yönetsel ve öteki önlemleri alacaklardır.

·      Kaynak taraf, Ek 1’de yer alan ve sınıraşan önemli olumsuz etkiye yol açması olasılığı bulunan etkinliklerle ilgili olarak karar almadan önce bir ÇED çalışması yapılmasını güvence altına alacaktır.

·      Kaynak taraf, Ek 1’de yer alan etkinliklerin yapılması olasılığının ortaya çıkması durumunda ilgili taraflara bilgi verecektir.

·      Ek 1 sayılı listede yer almayan etkinliklerin sınıraşan önemli olumsuz etki yaratması olasılığı durumunda ilgili taraflar görüşmelerde bulunacaklardır.

·      Kaynak ülkedeki yetkili makama sunulacak olan ÇED raporu en az Ek 2’de öngörülen bilgileri içerecektir.

·      Raporun hazırlanmasından sonra, kaynak ülke bir gecikmeye yol açmaksızın, etkilenecek ülkeyi olası etkiler ve alınması planlanan önlemler konusunda bilgilendirecektir.

·      İlgili taraflar, gereksinim duyarlarsa, proje sonrası çözümleme çalışması yapılacaktır. Bu çalışma içinde, önemli olumsuz etkileri izlemek üzere, bir ölçme ve izleme sistemi kurulması da öngörülebilecektir.

 

Yukarıda özetlendiği üzere, “Sınıraşan Çevresel Etkilerin Değerlendirmesi Konvansiyonu”, ÇED konusunda AB ülkelerine önemli yükümlülükler getirmektedir. Bu nedenle, AB’ye girmek üzere tam aday ülke olarak seçilen Türkiye’nin  bu konudaki politikasına açıklık getirmesi gerekmektedir.

 

AB’de, ÇED ile ilgili olarak halen yürümekte olan bir başka çalışma da, “Stratejik Çevresel Değerlendirme” (Strategic Environment Assessment) kavramıyla ilgilidir. Konuyla ilgili Konsey Direktifi taslağı hazırlanmıştır. Bu taslak, kitabın ilgili bölümünde ele alınacaktır. Ancak, burada belirtilmesi gereken husus, bu kavramın AB ÇED literatürüne girmek üzere olduğudur.

 

AB’nin ÇED ile ilgili düzenlemelerini tam olarak açıklamış olmak için dört ayrı hukusal metinden daha söz etmek gerekmektedir. ÇED’e ek olarak bilinmesi gereken bu dört düzenleme, “Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Konsey Direktifi” (Ambient Air Quality Assessment and Managemnent Directive – 96/62/EC), IPPC Direktifi olarak bilinen “Bütünleştirilmiş Kirlilik Önleme ve Denetleme Direktifi” (Integrated Pollution Prevention and Control Directive - 96/61/EC), Seveso II Direktifi olarak bilinen “Tehlikeli Maddeleri İçeren Büyük Kaza Tehlikelerini Denetleme Direktifi” (Control of Major Accident Hazards Involving Dangerous Substances Directive – 96/82/EC) ve “Çevresel Yönetim ve Denetim Programı” (Eco-Management and Audit Scheme – EMAS) ile ilgili 1836/93 sayılı Konsey Yönetmeliği’dir.

 

Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Konsey Direktifi, esas olarak, AB’de insan sağlığı ve çevre üzerindeki sakıncalı etkilerin durdurulması, azaltılması ve önlenmesi amacıyla, hava kalitesi hedeflerinin saptanmasını, mevcut hava kalitesinin değerlendirilmesini ve sağlıklı bir hava kalitesinin Birlik sınırları içinde  güvence altına alınmasını öngörmektedir. Bu bağlamda, Direktif, pek çok alanda ÇED direktifleri ile örtüşmektedir.

 

ÇED Direktifi ve değişiklikleri, kurulması planlanan tesislerle ilgili endişeleri kendisine esas alırken, IPPC Direktifi, esas olarak, kirliliklerin önlenmesi bağlamında, yeni ya da mevcut tesislerin çevresel etkileri ile ilgili düzenlemeler içermektedir. Ancak, bu benzerliğe karşın önemli bir farklılık olarak, IPPC Direktifi altyapı yatırımlarını kapsamamakta ve eşik değerler itibarıyla ÇED Direktifi’nden daha değişik değerleri benimsemektedir. Direktifte, sistemin işlerliğinin sağlanması açısından, tesislerin işletilmesi için bir izin sistemi kurulması öngörülmektedir.

 

Seveso II Direktifi ise, tehlikeli maddeleri içeren büyük endüstriyel kazaların önlenmesini ve insan ve üzerindeki etkilerinin azaltılmasını amaçlamaktadır. Getirilen kurumsal süreç ise, ÇED süreci ile önemli ölçüde örtüşmektedir. Bu bakımdan iki düzenleme arasında yinelemeler ve boşluklar vardır.

 

EMAS ise, endüstrinin gönüllü olarak çevresel standart ve kurallara uymasını sağlayacak çevre yönetim sistemlerinin ilgili ve istekli kurumlarda kurulmasını öngörmektedir. Uygun bir çevresel yönetim sisteminin kurulabilmesi, öncelikle tesisin çevre üzerindeki etkilerinin belirlenmesine ve bunlardan olumsuz olanların  giderilmelerine bağlıdır. Bu bağlamda, EMAS da, çevresel etkileri çalışmalarına esas almaktadır.

 

Yukarıda özetlendiği üzere, son dört düzenleme de, çevresel etki değerlendirmesiyle ilgili kural ve normlarla yakından ilgili  bulunmaktadır. AB’deki ÇED sisteminin incelenmesi ve gerekli uyumun sağlanması çalışmalarında, bu düzenlemelerin de gözönünde bulundurulmaları gerekir.

 

Bu aşamada, Türkiye’deki ÇED sistemiyle, AB’deki ÇED sisteminin bir kıyaslamasının ve değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir. Kuramsal düzeyde irdelendiğinde ve uygulamaya ilişkin koşullar bir an için ihmal edildiğinde, Türkiye’de yürürlükte olan ÇED sisteminin ÇED ile ilgili 1985 tarihi ana Konsey Direktifi’nin öngörülerine -genelde- koşut ve uygun olduğu görülmektedir. Ancak, AB tarafından Türkiye’ye verilen “yol haritası”nda, Türkiye’deki ÇED Yönetmeliği’nin AB’nin ilke ve süreçlerine uygun olmadığı ve bu ilkeler çerçevesinde değiştirilmesi ve geliştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. “Türkiye Cumhuriyeti ile Katılım Ortaklığında Yer Alan İlkeler, Öncelikler, Ara Hedefler ve Koşullara İlişkin Taslak Konsey Kararı” belgesinde, 2001 yılını kapsayan kısa erimde, “Çevresel Etki Değerlendirmesi direktifinin iç hukuka geçirilmesi” ve orta erimde ise, “Çevresel Etki Değerlendirmesi direktifinin yürürlüğe konması ve uygulanması” zorunluluğundan söz edilmektedir.

 

Bu ifadeler, Türkiye’de uygulanmakta olan ÇED sisteminin, özellikleri yukarıda belirtilen AB direktifleri doğrultusunda yeniden düzenlenmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’deki ÇED ile ilgili durum ve hukuksal düzenlemeler ele alındığında, iki sistem arasında 1996’lardan sonra başlayan önemli farklılaşmalar olduğu görülmektedir. Bu kitabın birinci baskısında, Türk ÇED sistemiyle AB’nin ÇED ile ilgili ana Konsey Direktifi arasında genel çizgileri itibarıyla benzerlikler olduğu belirtilmiştir. Ancak, ÇED konusu AB içinde hızlı bir içerksel gelişme gösterirken, Türkiye’de ÇED çalışmaları ÇED Yönetmeliği’nin yayınlanmasından ibaret kalmıştır.

 

Bu gelişmeler çerçevesinde, AB’nin ÇED ile ilgili 1985 tarihli temel ÇED Direktifi, 1997 yılında değiştirilmiştir. 1999’da yapılan Aarhus toplantısı ile halkın çevre ile ilgili konularda bilgiye ulaşma hakkı güvence altına alınmış ve ÇED başta olmak üzere çevresel plan ve programlarda, halkın karar almaya katılması ilke olarak kabul edilmiştir.  Yukarıda işaret edildiği üzere, Aarhus kararlarının AB hukuk sistemi içine alınmasıyla ilgili çalışmalar “taslak konsey direktifi” hazırlama aşamasına gelmiştir. AB, 1998 yılında “Sınıraşan Çevresel Etkilerin Değerlendirmesi Konvansiyonu”na taraf olmuştur. Stratejik ÇED çalışması ile ilgili konsey direktifinin  de taslağı hazırlanmış  bulunmaktadır.

 

Bu çalışmalar karşısında Türk tarafının yaklaşımına bakıldığında şunlar görülmektedir:

 

·      Türkiye, çeşitli stratejik nedenlerle, “Sınıraşan Çevresel Etkilerin Değerlendirmesi Konvansiyonu”nu imzalamayı kabul etmemiştir.

·      Türkiye, Aarhus Anlaşması’nın önemli ilkelerine çekinceler koymuştur.

·      Stratejik ÇED kavramı, ülkemizde henüz  yeterince bilinmemektedir.

·      Türkiye’de uygulanmakta hava kalitesinin yönetimiyle ilgili uygulamalarla, yukarıda sözü edilen Konsey Direktifi’nin öngördüğü hava kalitesi yönetim modeli arasında hiç bir ilinti ve benzerlik bulunmamaktadır.

·      Aynı şekilde, öteki çevresel kirlilikleri yönetme amacıyla yürürlüğe konulan IPPC Direktifi ile Türkiye’deki çevresel kirliliklerin önlenmesi amaçlı çalışmalar arasında da herhangi bir benzerlik bulunmamaktadır.

·      Türkiye’de, gerçek anlamda, SEVESO direktifleri bağlamında hiç bir düzenleme yapılmamıştır. Valilikler bazında yapıldığı bilinen “endüstriyel kazaları önleme il planları”nın ise SEVESO direktifleriyle ilgisi bulunmamaktadır.

·      EMAS, AB’ne henüz girilmemiş olması nedeniyle, Türkiye’de yürürlükte değildir. Ancak, EMAS’ın hemen aynısı olan, ISO 14000 kümesi uluslararası çevresel yönetim sistemlerinin içinde bulunduğu koşullar da hiç iç açıcı değildir.

 

Türkiye’deki olaylara bu çerçevede bakıldığında, ortaya çıkan sonuç şudur: AB, ÇED’i çevre yönetiminin çok önemli bir aracı olarak görür ve ÇED çalışmalarına içeriksel zenginlik kazandırmaya çalışırken, Türkiye’de ÇED sistemi şekilsel ve bürokratik bir formalite ve  zorunluluk olarak görülmekte, sistemin geliştirilmesi yerine, af çıkartılması ve  sistemden ödünler verilmesi yolları tercih edilmekte, ÇED sistemi uygulamada herhangi bir etkililik gösterememekte ve Türkiye ÇED’den bir çevresel yönetim aracı olarak yararlanamamaktadır. Bu sonuç, iki sistem ve yaklaşım arasında  önemli farklılıklar bulunduğu anlamına gelmektedir.

 

Bu önemli farklılaşmaya karşılık, Türkiye tarafından AB’ne verilen Ulusal Program’da ÇED ile ilgili olarak şu sözler yer almaktadır: “ÇED Direktifi (85/337/EEC ve 97/11EEC) doğrultusunda hazırlanan ÇED Yönetmeliği genelde söz konusu direktifle uyumludur. Eklerdeki (Ek I ve Ek II, ÇED Uygulanacak Faaliyetler Listesi) değişik sektörlere ait küçük farklılıklar bulunmaktadır. Devam eden ÇED Yönetmeliği Revizyonu çalışmalarının 2001 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanmaktadır... ÇED sürecinin etkinliğinin artırılması, Topluluk müktesabatına uyum sağlanması ve gerekli teknik altyapının kurulması hedeflenmektedir. Stratejik ÇED uygulamaları için ise Avrupa Birliği Direktifinin taslak olarak hazırlandığı bilinmekte ve çıkarılacak direktif doğrultusunda gerekli çalışma ve düzenlemelerin yapılması planlanmaktadır... ÇED Yönetmeliğinin ve EK I ve Ek II’de yer alan faaliyetler listesinin AB müktesabatından farklılıklarının ortadan kaldırılması için revizyonu gerekmektedir... ÇED uygulamaları için yeni bir kurumsal yapılanmaya ihtiyaç bulunmamakla birlikte, var olan kurumsal yapı içerisinde görev tanımlarının yeniden belirlenmesi ve ilave sorumlulukların yerine getirilmesi için mevcut yapıda düzenlemeler yapılması gerekmektedir... ÇED Yönetmeliğinin, daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için yapısal güçlendirme ve merkez ile il teşkilatlarında teknik ve personel yetersizliklerinin giderilmesi gerekmektedir... Personelin diğer üye ülkelerin ÇED uygulamaları konusunda yurtiçi-yurtdışı eğitiminin (ÇED uygulamaları, sektörel rehberler, eleme-tarama işlemi, kapsamlaştırma, ÇED değerlendirme ve izleme konularında) sağlanmasına, uygulamada başarı sağlamış ülkelerde inceleme yapmasına ihtiyaç duyulmaktadır.... Etkin ÇED Uygulamaları için gerekli network ve bilgisayar sisteminin kurulmasına ihtiyaç vardır.”

 

Ulusal Program’da, uygulama takvimi de şu şekilde verilmektedir:

 

Kısa vade

 

·      ÇED Yönetmeliği revizyon çalışmalarını sonuçlandırmak,

·      ÇED uygulamaları konusunda yurt dışı eğitimi (ÇED uygulamaları, ÇED değerlendirme ve izleme konularında) sağlamak,

·      Faaliyetin ÇED Yönetmeliği kapsamında olup olmadığını anlamak için sektörel tarama-eleme rehberleri ile ÇED Raporu veya ÖNÇED Raporu için izlenen inceleme-değerlendirme sürecini detaylandıran sektörel inceleme, değerlendirme rehberleri hazırlanması,

 

Orta Vade

 

·      Sektörel ÇED Rehberlerini hazırlayarak yürürlüğe sokmak,

·      Sınıraşan ÇED Sözleşmesi hakkında altyapı eksikliklerini gidermek,

·      Sektörel rehberler, eleme-tarama işlemi, stratejik ÇED ve güncel ÇED uygulamaları ile ilgili eğitim programları gerçekleştirmektir.”

 

Ulusal Program’da bu çalışmaların finansmanı ile ilgili olarak “... bahsedilen çalışma ve gelişmeler için yaklaşık 7 milyon Euro finansman ihtiyacı öngörülmektedir” denilmektedir.

 

Ulusal Program’da belirtilen tanım ve kavramlar ile kullanılan teknik deyimlerin -stratejik ÇED hariç- kuramsal açıdan geliştirilmiş evrensel ÇED terminolojisi ile bir ilgisi bulunmamaktadır. “Sektörel rehberler” ve “tarama-eleme rehberleri” ile ne kastedilmek istendiği anlaşılamamaktadır. Sözü edilen, “inceleme, değerlendirme rehberleri” deyimi ile “checklist” kavramından söz edilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bu kavramlarla, AB ÇED direktifinde sözü edilen kavramlar arasında bir ilinti bulunmamaktadır.

 

ÇED sisteminin Türkiye’de uygulanma koşulları bu kitabın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak belirtilmiştir.

 

Kısaca belirtmek gerekirse, Ulusal Program’da, ÇED ile ilgili olarak kısa ve orta vadede yapılacağı belirtilen etkinlikler, ülkedeki mevcut ÇED sisteminin olması gereken ÇED sistemine ulaşılması yolunda herhangi bir katkısı olamayacak nitelikte etkinliklerdir. Türkiye’deki ÇED sisteminin, AB mevzuatına ve uluslararası ölçütlere uygun duruma getirilmesi için bu kitabın öneriler ile ilgili bölümünde yer alan önlemlerin yaşama geçirilmesi gerekmektedir.

 

Türkiye’nin AB ile çevresel bütünleşme çalışmaları ele alınırken OECD’nin ÇED konusunda Türkiye’e bakış açısını kısaca irdelemek de yararlı olacaktır. OECD Türkiye ile ilgili olarak hazırladığı son Çevresel Başarım Raporu’nda Türkiye’nin ÇED alanında yapması gereken önemli atılımlar bulunduğuna işaret etmektedir. Bu Rapor’da, Türkiye’nin biyo-çeşitlilik üzerinde baskı yaratacak etkinlikler için ÇED çalışması yapılmasını güvence altına alması gerektiği belirtilmekte ve kırsal alanda gelir dağılımı eşitsizliğinin giderilmesi ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetiminin sağlanması amacını taşıyan projelerle GAP Bölgesi’nde gerçekleşecek alt projelerin olumsuz çevresel etkilerinin (erozyon gibi) en aza indirgenmesi için bu gibi projelerin çevresel etkilerinin değerlendirilmesinin güvence altına alınması gerektiği ifadelerine yer verilmektedir.

 

Avrupa Birliği’nin 2003 yılı Türkiye İlerleme Raporu’nda da ÇED konusuna değinilmektedir. Bu raporda, AB çevre mevzuatının aktarılması yolunda sınırlı ilerleme elde edilmiş olmasına karşın Türkiye’deki ÇED mevzuatının AB ile bütünleşmesi için değiştirilmiş olduğuna işaret edilmekte ve özellikle ÇED sürecinde halk katılımına yer verilmiş olmasının AB ölçünlerine ulaşmak yolunda atılmış önemli bir adım olduğuna dikkat çekilmektedir.  Raporda, sınıraşan çevresel etkilerin değerlendirilmesi konusunda yapılması gereken çalışmalar olduğu belirtilmekte ve aslı önem taşıyan sorunun mevzuatın uygulanmasına ilişkin olduğu özellikle vurgulanmaktadır. ÇED konusunda ön inceleme yetkisinin 1 Mart 2003 tarihinden itibaren İl Mahalli Çevre Kurulu’na bırakıldığı belirtilmektedir.

 

AB’nin 2004 yılı Türkiye İlerleme Raporu ise 17 Aralık 2004 tarihinde Türkiye’ye adaylık görüşmeleri için tarih verilecek AB zirvesi öncesi son ilerleme raporu olması nedeniyle oldukça kritik bir öneme sahiptir. Bu zirve öncesinde iki önemli rapor AB Komisyonu tarafından yayınlanmıştır. Bunlardan birincisi biraz önce sözü edilen ilerleme raporudur ve genelde ÇED konusunda daha önceki raporlarda belirtilen görüşleri yinelemektedir. Birliğin Türkiye açısından kritik önem taşıyan 2004 yılı ilerleme raporunda çevre konusunda ciddi eleştiriler ve uyarılar yer almaktadır. Rapor, AB çevre mevzuatının 200’den fazla yasal düzenleme içerdiğini belirterek bunları uygulama alanına koymanın ve kurallara yükümlülerce uyumun güvence altına alınmasının önemli bir finansal destek ile ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde güçlü ve iyi donatılmış yönetimlere kesin zorunluluk duyacağını söylemektedir. Rapor, mevzuata uyum konusunda bazı gelişmeler (ÇED yönetmeliği, Bilgi Edinme Hakkı ve İklim Değişikliği Sözleşmesi’nin onaylanması gibi) olmakla birlikte çevresel sorunların diğer politikalarla bütünleşmesi açısından bir gelişme elde edilmediğini belirtmektedir. Raporda sınırlı ve hatta çok sınırlı gelişme elde edildiği belirtilen alanlar şunlardır:

 

-        Hava kalitesi

-        Katı atık yönetimi

-        Su kalitesi

-        Doğa koruma

-        Kimyasallar

-        Nükleer güvenlik ve radyasyondan korunma

-        Yönetsel kapasitenin güçlendirilmesi

-        Çevresel etki değerlendirmesi

 

Ancak, çevre konusundaki asıl değerlendirme “Türkiye’nin Üyelik Perspektifinin Yaratacağı Sorunlar”  (Issues Arising from Turkey’s Membership Perspective) adlı bir başka raporda yer almaktadır. Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin Türkiye ve Birlik açısından yaratacağı stratejik sorunları ele alan bu raporun çevre ile ilgili bölümünde özetle şu ifadeler yer almaktadır:

 

Türkiye’nin üyeliğinin çevre açısından yaratacağı asıl sorun öteki yatay sorunlara ek olarak finansaldır. Türkiye’nin çevresel uyum için kamu ve özel sektör aracılığıyla yapacağı yatırımların maliyeti on milyarlarca euro olacaktır. Bu yatırımlar esas olarak su temini, atık suların toplanması ve arıtımı ve katı atıkların toplanması ve bertarafı alanlarında olacaktır. Türk endüstrisi AB gerekliliklerine uymak için büyük yatırımlar yapmak zorunda kalacaktır.  Bu bağlamda, bütünleşik kirlenme önleme ve denetleme ile ilgili kurallara uyum için yapılacak yatırımlar ciddi boyutta olacaktır. İyileştirilmesi olanağı olmayan tesisler kapatılacaktır. Atıkların arıtımı ve hava kalitesi için özel çaba harcanması gerekmektedir. Ekonomik ve çevresel çıkar çatışması nedeniyle doğa koruma alanında ciddi güçlüklerle karşılaşılacaktır. Ulusal ve bölgesel düzeyde çevre yönetimi benzer durumda olan ve Birliğe yeni üye olan ülkelere oranla çok az gelişmiştir. Etkili bir yönetim sürecinin kurulması 10 yılı bulabilecektir. Avrupa Birliği yardımları ise ÇED ve doğa koruması konularının güvence altına alınması koşuluna bağlı olmalıdır. Su kaynaklarının yönetimi ve buna ilişkin altyapının kurulması giderek daha çok önemli olacaktır. Türkiye’nin Kyoto Prokolü’nü onaylaması AB hava kalitesine olumlu katkı yapacaktır.

 

Görüldüğü üzere AB ile çevresel bütünleşme konusunda ÇED ayrıcalıklı bir yere sahiptir. AB yeni ÇED yönetmeliğinden hoşnut gözükmektedir. Bazı altyapı projelerinde ve özellikle sınıraşan konularda ÇED raporu hazırlanması gerektiğine işaret edilmektedir. Daha da önemli olan AB’nin geçiş dönemi sürecinde yapacağı akçalı yardımların ÇED koşuluna bağlanması öngörülmektedir.

 

 

Birinci Bölümün Özeti

 

Bu bölümde çevresel etki değerlendirmesi ile ilgili olarak okuyucuya ön bilgiler verilmiştir.  Bu bağlamda herhangi  bir yatırımla ilgili olarak alınması gereken planlama ve yatırım kararları arasında ÇED’e ilişkin kararın yeri belirtilmiştir. Bu çerçevede ÇED’in anlamı ve rolü açıklanmış ve ÇED’e ilişkin olarak kamuoyunda yerleşiklik özelliği kazanmış olan bazı yanlış anlamaların ve kabullenmelerin önüne geçilmek istenmiştir. Bu tür yanlışlıklar arasında, özellikle, ÇED’in bir satış ve promosyon belgesi olarak görülmesinin ve ÇED’in yatırım  projesi önerisini  haklı gösterme, aklama ya da  ussallaştırma aracı olarak kullanılmasının sakıncalarına dikkat çekilmiş ve ÇED’in nesnel ve yansız olması, ÇED belgesinin en az  yeterlilik ölçütlerini tatmin edebilecek kalite düzeyinde olması ve ÇED belgesinin basit ve herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir olması gereklilikleri üzerinde durulmuştur. Daha sonra, ÇED yöntemine ilişkin temel kavramlar tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bunlar arasında, “değerlendirme”, “çevresel değerlendirme”, “çevresel etki değerlendirme süreci” ve “çevresel etki değerlendirmesi  raporu” yer almaktadır. Daha sonra, ÇED yönteminin gerçekleştirmesi gereken temel amaçları açıklanmıştır. Bunlar, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkileri önlemek ya da en aza  indirmek ve çevresel kaliteyi korumak ve geliştirmektir. ÇED yönteminin temel yararlarına değinilmiş ve bunların bir ön uyarı işlevini yerine getirmek  ve projeye ve alan kullanımına ilişkin seçenekler geliştirmek olduğu belirtilmiştir. Ele alınan bir başka önemli alt bölümde ÇED’in hangi ölçütlerin gerçekleşmesi durumunda doğru, isabetli ve yararlı olacağı sorusu sorulmuş ve buna yanıt verilmiştir. Bir ÇED raporunun içeriğinin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmuş ve ÇED raporunun içermesi gereken temel bileşenler açıklanmıştır. ÇED yönteminin önemli sorun alanlarından biri de ÇED sürecinin hangi kamu kurumu tarafından nasıl ve ne şekilde yürütülmesi gerektiğidir. Bu sorun ÇED’e ilişkin kurumsal sorunlar bağlamında ele alınmış ve irdelenmiştir. Bölümün son alt bölümü, Türkiye’nin aday ülke olarak çevresel açıdan da bütünleşmek zorunda olduğu Avrupa Birliği’ndeki ÇED düzenlemelerine ayrılmış ve AB’nin ÇED’e ilişkin mevzuatı hakkında bilgi verilmiştir.



BÖLÜM   2

 

 

ÇED’İN KURAMSAL TEMELİNİ

OLUŞTURAN

ÜÇ ÖNEMLİ KAVRAM

 

 

 

 

Günümüzde giderek artan bir hızda olmak üzere, yalnızca kaza sonucu değil fakat alışılmış ve olağan üretim ve tüketim etkinliklerinin sonucu olarak, çeşitli kaynaklardan çevreye gaz, sıvı ya da katı maddeler şeklinde önemli miktarlarda kirletici bırakılmaktadır. Dünyada halen kullanılmakta olan 100.000 kadar kimyasal bileşik vardır ve bu sayıya her yıl 1.000 kadar yeni kimyasal bileşik eklenmektedir.

 

Bütün bunların sonucu olarak, kirleticiler bitki bünyelerinde birikebilmekte, toprakta yoğunlaşmakta, solunum ve deri solunumu yoluyla iç organlara girebilmekte, yüzeysel sulara karışmakta, buharlaşan yüzeysel sularla tekrar atmosfere dönebilmekte, sulama yoluyla bitki yapısına ve hayvan vücuduna girebilmekte ve -sonuçta da- gıda zinciri yoluyla insan vücuduna ulaşabilmekte ve vücudun çeşitli organlarında depolanabilmektedir.

 

Bu tür kirleticilerin ve kimyasalların insan vücudu içinde yol açabilecekleri sağlık sorunları ise, tüm uygarlık için temel bir endişe kaynağı olmakta ve bu endişe giderek büyümekte ve kapsamını genişletmektedir.

 

Nitekim, bu tür risklerin örneklerine Dünya’nın çeşitli bölgelerinde tanık olunmuştur. Hindistan’ın Bhopal kentinde bir fabrikadan çevreye sızan ölümcül gaz, eski Sovyetler Birliği’nin Çernobil kentinde yaşanan nükleer elektrik santralı sızıntısı, ABD’nin Alaska Eyaleti’nde meydana gelen tanker kazası ve petrol kirlenmesi, yine ABD’nin Donora (Pennsylvania) kentinde,  İngiltere’nin Londra kentinde ve Belçika’nın Meuse Vadisi’nde görülen ilk kitlesel hava kirliliği olayları çevre yönetiminin klasik sorun örnekleri arasına girmiş bulunmaktadır.

 

Yukarıda sayılan yöresel örnekler yanında, ozon tabakasının incelmesi, sera etkisi ve küresel ısınma, biyolojik çeşitliliğin  azalması ve asit yağmurları gibi küresel risk olguları da, risk değerlendirmesi, planlaması ve yönetimi kavramları açısından verilebilecek örnekler arasındadır.

 

Ülkemizin bu tür risklerden uzak olmadığı ve benzer ölümcül olguların ülkemizde geçmişte yaşandığı, halen yaşanmakta olduğu ve gelecekte de yaşanacağı gözden uzak tutulmamalıdır.  Geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan Boğaz’daki tanker faciaları, Bergama (İzmir) ve Kaymaz (Eskişehir) siyanürlü altın çıkarma işlemleri, Gökova-Yatağan termik elektrik santrali, Istranca, Manisa ve Muğla ormanlarında görülen asit yağmurları, Van Gölü’nün taşması, Tuzla’daki Kamilbey Gölü’nün kuruması, Karadeniz’e bırakılan PCB varilleri ve Edincik’te (Bandırma) ortaya çıktığı öne sürülen zehirli gaz sızıntıları bu konuda verilebilecek önemli risk olgularıdır.

 

Gerek çevre yönetimi ve gerekse çevre yönetiminin ayrılmaz bir bileşeni olan ÇED süreci, çevresel kalitenin korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için öteki çeşitli işlevlerin yanında esas ve genel olarak üç ana işlevi yerine getirmeyi amaçlar:  risk planlama, risk değerlendirme ve risk yönetimi; yaşam  kalitesinin korunması ve geliştirilmesi ve taşıma  kapasitesinin iyileştirilmesi. Söz konusu edilen üç  kavram yeterince ve açıklıkla anlaşılmadan ve kavranmadan çevre yönetiminin ve ÇED’in doğru ve isabetli bir şekilde uygulanabilmesi olanaklı değildir.  Bu nedenle, kitabın bu bölümü yukarıda sözü edilen kavramların açıklanmasına ayrılmıştır.

 

Risk Değerlendirme,  Risk  Planlama  ve  Risk Yönetimi

 

Çevresel kalitenin bozulması yolunda her gün ortaya çıkan çok sayıda çevresel kirlenme olgusunun ekosistemler ve canlı varlıklar için ortaya koyduğu risk bu tür çevresel süreçlerin ve olguların öncelikle en iyi şekilde öğrenilmesini ve temel dinamiklerinin ortaya çıkarılmasını gerekli kılmaktadır. Ortaya çıkarılan bilgi ve veriler ışığında alınması gereken önlemler planlanabilecek ve planlanan önlemler daha sonraki aşamada uygulama alanına konulabilecektir.

 

Risk Değerlendirme

 

Bu bağlamda, ekolojik ve insancıl risk değerlendirme (risk assessment) süreci çevresel zararlara maruz kalmaktan kaynaklanan, insanlar ve ekosistemler üzerinde gizil olumsuz etkiler yaratabilecek olan etkilerin belirlenmesi anlamına gelmektedir. Tanım içinde yer alan zarar kavramı yaralanma, hastalık ve enfeksiyon kapma, işlevsel ve organsal bozukluklar ve hatta ölümler anlamına gelebilmekte ve bu riskler niteliksel ve niceliksel birimlerle ifade edilebilmektedir.

 

Bu süreç, esas olarak, dört ana bileşenden oluşmaktadır: riske ilişkin araştırmalar, risk değerlendirme, risk irdeleme ve risk yönetimi.

 

Bileşenlerin birincisi olan risk araştırmaları, inceleme konusu olan madde bağlamında etkiye maruz kalma ile ilgili olarak ortaya çıkan olumsuz etkilerin gözlemlenmesi ve ölçülmesi amacı çerçevesinde alanda ve laboratuvarda yapılan çalışmalardan ibaret olacaktır. Bu çalışmalardan elde olunacak bulgular daha sonra düşük doz ile yüksek doz ve hayvanlarla insanlar arasında yapılacak uyumlaştırma çalışmalarına (extrapolation) konu edilecektir. Araştırmalar sırasında, alanda yoğunluk ölçümleri yapılacak, etkiye maruz kalma süresi ve etki yoğunluğu araştırılacak ve etkiye maruz kalan nüfusa ilişkin demografik araştırmalar gerçekleştirilecektir. [1]

 

İkinci bileşen olan risk irdeleme ise, ekolojik ve insancıl olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ekolojik risk irdelemesinde temel amaç çevresel mevzuat düzenleme çalışmalarıyla ve çevre yönetiminin gerçekleştirmeyi arzuladığı hedeflerle risk irdeleme çalışmalarından elde olunacak sonuçlar arasında belirgin ve ussal bir bağ kurmaktır. 

 

Bu amaçla, öncelikle, çevre yönetiminin ya da çevre mevzuatının ulaşmayı istediği hedeflerin belirlenmesi ve bunun için gereksinim duyulan verilerin ve kullanılacak çözümleme yöntemlerinin saptanması gerekmektedir.

 

Bu çalışmayı izlemesi gereken aşama ise, çevre üzerinde risk baskısı yaratan unsura maruz kalma süresi ile maruz kalınan yoğunluğun ölçülmesi ve risk unsuru içeren maddenin ekolojik etkilerinin öğrenilmesi aşamasıdır. Tüm bu bilgilerin elde edilmesi sonucunda, ekolojik riskin özelliklerinin ortaya çıkarılabilmesi ya da bir başka ifade ile ekolojik riskin değerlendirilebilmesi olanak kazanacaktır.

 

İnsanlara ilişkin risk değerlendirmesi çalışması da, yukarıdakine benzer şekilde, dört aşamadan oluşmaktadır: sakıncaların belirlenmesi, maruz kalma süresinin ve yoğunluğunun irdelenmesi, doz-tepki ilişkisinin irdelenmesi ve riskin özelliklerinin belirlenmesi.

 

Bu aşamalardan birincisi olan sakınca belirleme çalışmaları, risk yaratıcısı olduğu sanılan maddenin ne gibi sağlık sorunlarına yol açtığının saptanması amacını gütmektedir. Sağlık sakıncaları ise, vücut organlarında zarara neden olmaktan deri hastalıklarına, çocuklarda büyüme ve gelişme sorunlarından psikolojik rahatsızlıklara ve öksürmeden, düşüklere ve hatta sinir sistemi sorunlarına kadar değişen boyutlarda ortaya çıkabilmektedir.

 

Sakıncaların ortaya çıkmasını belirleyen bir başka etmen de zamandır. Bazı sakıncalı etkiler maddeyle ilk ilişki kurulması sırasında ortaya çıkarken, bazı durumlarda sağlık sakıncaları uzun bir zaman sonra ortaya çıkmaktadır. Siyanürlü gazla temas etmek birinci olguya ve PCB, asbest ve kurşunla temas etmek de ikinci olguya verilebilecek örnekler arasındadır.

 

Ancak, inceleme konusu olan madde ile sağlık sorunları arasındaki herhangi bir ilişkinin saptanması bilimsel açıdan hemen sonuca varmak anlamına gelmemektedir. Bu amaçla, çok sayıda araştırma ve inceleme yapmak gerekmektedir. En iyi inceleme de, insanlar üzerinde yapılandır. Ancak, olayların doğası gereği her zaman insanlar üzerinde inceleme yapılabilmesi olanaklı değildir. Bu gibi durumlarda, laboratuvarda (in vitro) ya da kobay hayvanlar üzerinde (in vivo) incelemeler yapılmakta ve elde olunan sonuçlar insanlara uyarlanmaktadır.

 

Genel olarak kabul edilen ilkeye göre, ancak, hayvanlar üzerinde yapılmış ve bilimsel olarak  geçerliliği ve güvenilirliği kabul edilmiş bir araştırmaya dayalı olarak söz konusu maddenin kansere neden olmasının olanaklı olduğu belirtilebilir.

 

Herhangi bir maddenin kansere yol açma olasılığının var olduğunu belirtebilmek için, hayvanlar üzerinde yapılmış, bilimsel araştırma ölçünlerine göre yapıldığı saptanmış ve bilimsel geçerliliği ve güvenilirliği olduğu anlaşılmış en az iki  araştırmada elde olunan bulguların insanlar üzerinde yapılmış sınırlı bazı incelemelerle desteklenmesi  gerekmektedir.

 

Maddenin kansere yol açtığının bilindiğinin söylenebilmesi ise insanlar üzerinde yapılmış çalışmalarda bu yönde güçlü kanıtların bulunmasına bağlıdır.

 

Risk değerlendirme çalışmalarının ikinci aşaması ise, insanların ne kadar süre içerisinde ne kadar miktarda risk konusu olan maddeyi vücutlarına aldıklarının saptanmasını amaçlamalıdır. Doğal olarak, maruz kalma olgusu çevreye bırakılan sakıncalı atık miktarına, atığın çevredeki dağılım kalıplarına, rüzgar hızı ve su akıntısı gibi alıcı ortam özelliklerine ve etkiye maruz kalan insanların atık kaynağından uzaklığına bağlı olarak değişiklikler gösterecektir.

 

Etkiye maruz kalma olgusunun tam olarak  ortaya konulabilmesi için şu soruların yanıtlanması gerekmektedir: Risk konusu madde ya da maddeler nelerdir? Bu maddeler hangi kaynaktan ya da hangi tür kaynaklardan çevreye bırakılmıştır? Risk konusu maddelerin çevreye bırakılma kalıpları nelerdir? Ne miktarda madde çevreye bırakılmıştır?

 

Maruz kalma sürecinin belirlenebilmesi için etki kaynağından çeşitli uzaklıklarda yoğunluk ölçümleri ve bu olanaklı değilse yoğunluk kestirimleri yapılmalıdır. Bu ölçme ve kestirimlerde üzerinde durulması gereken sorular ise şunlar olmalıdır: Sağlık riskleri nelerdir? Kirlilik yoğunluklarını belirleyen etmenler nelerdir? Yoğunluk kaynaktan uzaklaştıkça nasıl bir değişim göstermektedir?

 

Bu çalışmaları izleyecek son çalışma da, etkiye maruz kalan insan sayısını hesaplamak olmalıdır.

 

Bu aşamaların tamamlanması ile etkiye maruz kalma süreci ve bu sürece ilişkin sorunlar açıklığa kavuşmuş olacaktır.

 

Risk değerlendirme çalışmalarının üçüncü aşaması, etkinin yoğunluk düzeyi ile vücudun bu yoğunluktaki etkiye karşı verdiği tepkinin belirlenmesi yani doz-tepki ilişkisine açıklık getirilmesi olacaktır. Zira, açıklıkla bilinmektedir ki, insan vücudu değişik yoğunluktaki kirleticilere değişik belirtilerle yanıt vermektedir. Örneğin, bilinen hava kirleticilerinden olan kurşunun insan vücudunda birikimi belirli bir düzeye kadar herhangi bir etkiye yol açmaz iken, eşik değerin aşılmasından sonraki tepkiler kusmadan, zehirlenmelere ve davranış bozukluklarından ölüme kadar değişen görünümler ve sonuçlar ortaya koyabilmektedir.

 

Bu ve benzeri sorunların açıklığa kavuşturulabilmesi kirleticilerin insan vücudunun çalışması üzerinde ne gibi değişikliklere yol açtıklarının bilinmesine; bu tür maddelerin insan vücudunda nasıl dolaştıklarının öğrenilmesine ve insan vücudunun bu gibi maddelere karşı sahip olduğu biyolojik savunma mekanizmalarının işleyiş ve davranış biçimlerinin ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bu konu ile ilgili bir örnek ilerideki bölümlerde dizelli yakıtla çalışan küçük binek araçlarının motorlarından çıkan yayılımların insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin incelendiği bölümde verilmiştir. [2]

 

Doz ile tepki arasındaki ilişkilerin varlığı ancak iki değişken arasında olumlu korelasyon -yani, biri arttıkça öteki artan ya da azalan türde bir ilişki- bulunması durumunda olanaklı olabilecektir.

 

Risk değerlendirmesi çalışmalarının dördüncü ve son aşamasını elde olunan bulgular çerçevesinde riskin özelliklerinin belirlenmesi çalışmaları oluşturacaktır. Bu aşama çalışmaları çerçevesinde, daha önceki üç aşamada elde olunan bilgi ve bulguların bir sentezi yapılacaktır. Bu çalışmayla, inceleme konusu edilen maddenin sağlık açısından ne gibi risk ya da riskler yarattığının ortaya konulması amaçlanmaktadır.

 

Böylelikle, toplam nüfusun hastalıklara yakalanabilme (morbidite) ve ölebilme (mortalite) olasılıkları belirlenebilecektir. Ancak, insanların günlük yaşamlarında  değişik dozda etkiye maruz kalmaları nedeniyle hastalanma ve ölme riskleri de değişiklikler gösterecektir. Bu bakımdan, bireysel risk dağılımı kalıplarını ortaya çıkarılabilecek risk değerlendirmelerine de gereksinim vardır. Bu bağlamda, üzerinde durulması gereken bir başka unsur da, yaşam boyu bireysel maksimum riskin  (özellikle, kanser riskinin) saptanabilmesidir.

 

Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, bilimin sahip olduğu sınırlılıklar nedeniyle riskin her zaman ve kesinlik taşıyan sınırlar içinde belirlenebilmesi olanaklı değildir. Bu çerçevede, risk kestirimlerinin belirgin bir ölçüde belirsizliği de içlerinde taşımakta oldukları bilinmelidir.

 

Risk değerlendirmesinin bir başka boyutunu da, kıyaslamalı risk değerlendirmesi çalışmaları oluşturmaktadır. Yukarıda anlatılan risk değerlendirme çalışması bir maddeye veya bir bölgeye özel olarak yapılabilecek risk değerlendirmesidir. Buna benzer şekilde, ülkesel ya da yöresel bağlamda tüm risk konuları saptanabilir ve bunlar ağırlık ve önem düzeylerine göre sıralanabilir ve bunlardan ele alınması önceliği olanlar için eylem planları hazırlanabilir. ÇED terminolojisi açısından bu konu ele alındığında, birinci tür risk değerlendirmesi çalışması bireysel ÇED ve ikinci tür risk değerlendirmesi ise master/ana ÇED ya da stratejik ÇED çalışması anlamına gelmektedir.

 

Risk Planlama

 

Risk değerlendirmesi kavramını tamamlayan ikinci kavram risk planlaması kavramıdır. Risk planlaması, daha önceki aşamalarda işaret edildiği şekilde değerlendirilmiş (assessment) olan riskin azaltılması ve önlenmesi amacıyla siyasal, hukuksal,  toplumsal ve ekonomik önlemlerin saptanması olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, risk planlaması riskin ortadan kaldırılması amacının gerçekleştirilmesini sağlayacak önlemler dizisinin saptanması ve saptanan eylemlerin zaman, yer, eleman, araç-gereç ve parasal kaynak boyutları dikkate alınarak bir eylem planı şekline dönüştürülmesi anlamına gelmektedir. Aynı şekilde, planlanan önlemlerin yasa, yönetmelik ya da çevresel ölçün gibi düzenleyici metin şekline dönüştürülmesinin de risk planlaması çalışmalarının bir parçası olarak kabul edilmesi gerekir.

 

Risk Yönetimi

 

Yukarıda belirtilen iki kavramı tamamlayan üçüncü ve son kavram, risk yönetimi kavramıdır. Risk yönetimi, genel özellikleri belirlenen ve bu özellikler çerçevesinde alınacak karşı önlemleri ve izlenecek karşı politikaları saptanan çevresel olgularla ilgili olarak hazırlanan yasal düzenlemelerin ve eylem planlarının, risk olgusunun ortaya çıkması durumunda, uygulamaya konulması ile ilgili karar alma süreci olarak tanımlanabilir. Bu tanımın, konu ile ilgili olarak etkili bir kurumsallaşmaya gidilmesini ve kurumsallaşma çerçevesinde örgütsel yapı, hukuksal yetki, görev ve sorumluluklar, insangücü ve bütçe olanakları ile ilgili ön koşulların yerine getirilmesini zorunlu kıldığı gözden uzak tutulmamalıdır. Aynı şekilde, risk yönetiminin, yukarıda sayılanlara ek olarak, konu ile ilgili  ön uyarı ve monitoring sistemleri ile çeşitli araştırma ve geliştirme laboratuvarlarının devreye sokulmasını gerekli kıldığı da unutulmamalıdır.

 

Ara Değerlendirme

 

ÇED süreci, bir risk değerlendirmesi, risk planlaması ve risk yönetimi sürecidir. Gizil riskleri incelenen ise, yatırımcı tarafından önerilen projedir. Her türde yatırım projesi çevre üzerinde olumlu ya da olumsuz etkilerde bulunacaktır. Bu etkilerden olumsuz olanlar çevre üzerinde olası önemli sakıncalara yol açabilecektir. ÇED çalışması, esas olarak, tüm ayrıntıları yukarıda belirtilen şekilde projenin ortaya koyabileceği çevresel riskleri belgelere dayalı olarak değerlendirecek, risklerin önlenmesi ve zararlı etkilerinin giderilebilmesi için alınması gereken önlemleri planlayacak ve planlanan politika ve önlemlerin uygulanmasını güvence altına almak üzere çeşitli yönetsel düzenlemelerde bulunacaktır.

 

ÇED süreci, her şeyden önce, bu bağlamda anlaşılmalıdır.

 

Örnek Olay: Hava Kirleticileri ve Risk

 

Risk değerlendirme, planlama ve yönetimi ile ilgili olarak daha önceki bölümde yapılan açıklamalara verilebilecek en iyi örnek hava kirleticileridir. Bilindiği üzere, hava kirleticileri yol açtıkları sağlık sorunları nedeniyle, pek çok ülkede çeşitli yasal düzenlemelere konu olmuşlardır. Ancak, bu düzenlemelerdeki temel sorun elde edilmesi istenilen hava kalitesinin ne gibi parametrik değerlere sahip olması gerektiği ile ilgilidir. Bir başka anlatımla, hava kirleticileri ile ilgili niteliklerin ölçünleştirilebilmesi için bazı somut nicel değerlere sahip olunması gerekmektedir.

 

Bu değerlerin olması gerekenden daha yüksek bir düzeyde saptanması durumunda, bazı ekonomik etkinlikler gereksiz yere yasaklanmış olacak ve sonuçta genel ekonomi zarar görecektir veya daha düşük değerlerin benimsenmesi durumunda çevresel maliyet kabul edilemez boyutlara ulaşacaktır. Bu açıdan bakıldığında, riskin önlenmesi için gerekli değerin doğru saptanması büyük bir önem taşımaktadır. Bu değerin doğru saptanması için her bir kirletici türü ile ilgili olarak insan sağlığı açısından tehlike başlatan eşik değerlerin saptanması gerekmektedir.

 

Genel olarak, yasal düzenlemelere konu olan hava kirleticileri SO2, asılı parçacıklar, NO2, CO ve ozondur. Aşağıdaki çizelgelerde, bunlarla ilgili olarak, Birleşik Amerika’da yapılan, geçerlilikleri ve güvenilirlikleri olan bilimsel araştırmalardan elde edilen sonuçlar özetlenmiş bulunmaktadır.

 

Bu çizelgelerden birincisi, CO ile ilgilidir. Bilindiği üzere, CO’in sağlık üzerindeki etkisi CO’in kana karışması sonucunda oluşan karboksihemoglobinden (COHb) kaynaklanmaktadır. Bu karışımın artması durumunda, kanın oksijen taşıma kapasitesi sınırlanmakta ve bu nedenle de çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Buradaki temel sorunsal,  COHb düzeyinin hangi değerden sonra sağlık sorunu yaratmaya başladığıdır. Çizelge 1’de bu yönde yapılmış bazı çalışmaların sonuçları verilmektedir.

 

 

 

ÇİZELGE 1

Karboksihemoglobin ve Etkileri

 

COHb (%) Düzeyi

Etkiler

0-4

Sigara içmeyenler için normal fizyolojik değer 

 

2.5-4

Anjinli ya da ara sıra nefes alma sorunu hastalarda başarım azalması

4-5

Trafik polislerinde artan semptomlar (başağrısı, bitkinlik)

5-10

Miyokart metabolizmasında değişiklikler olası zararlar

10 +

Başağrısı ve el yeteneklerinin kullanımında eşgüdümsüzlük. EEG’de görsel uyarı tepkimelerinde değişiklikler

Kaynak: Benjamin G. FERRIS, “Health Effects of Exposure to Low Levels of Regulated Air Pollutants: A Critical Review’, Journal of the Air Pollution Association, Mayıs 1978, Cilt 28, Sayı 5,  s. 483-497.

 

Yukarıdaki çizelgenin incelenmesinden çıkan sonuç, yüzde 0-4 arasındaki   değerin sigara içmeyen normal kimselerdeki değer olduğudur. Buna karşın, değer yükseldikçe risk oranı da özellikli bazı gruplar için artmaya başlamaktadır. Nitekim, bu değerin aşılmasından sonra sağlıklı kimselerin metabolizmalarında önemli değişiklikler başlamaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta, sağlık açısından bazı sorunları olanlarda normal sayılan kirletici sınır değerleri arasında dahi çeşitli sağlık sorunlarına yol açılabilmesi olasılığıdır.

 

Bu bilgiler CO kirliliği nedeniyle sağlık riskinin hangi noktada ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir. Riskin bu şekilde belirgin bir durum kazanmasından sonra CO kirliliğinin  önlenebilmesi için izlenmesi gereken politikalar ve alınması gereken önlemler saptanacaktır. Saptanan politika ve önlemler yasal düzenleme ve eylem planı şekline dönüştürülecektir. Bu, bir başka anlatımla, risk planlaması demektir. Yasal düzenlemelerin ve eylem planlarının uygulanması ise risk yönetimi anlamına gelecektir.

 

Aşağıda verilen Çizelge 2’de ise bir başka hava kirleticisi olan ozon (O3) ile ilgili bulgular yer almaktadır.

 

 

ÇİZELGE 2

Ozon ve Etkileri

Maruz Kalınan

 

Etkiler

Yoğunluk

 

Süre

ug/m3

ppm

 

294

0.15

 

-

Astım ataklarının sıklaşması                                                                Öğrencilerde solunum                                                                     işlevlerinin azalması

196-294

0.10-0.15

0.5-1 saat

Göz kaşıntıları  

Kronik solunum yolu hastalarında                                                                solunum işlevlerinin azalması                                                        

1 saat

Uzun mesafe koşucularında solunum işlevlerinin azalması

118-216

0.06-0.11

Saatlik değerler

Sağlıklı erişkinlerde etki yok Kronik solunum yolu hastalarında                                                                 etki yok

118

0.06

Saatlik değerler

490-980

0.25-0.50

2 saat

Hiperaktif grupların alt    bölümünde solunum işlevlerinde küçük                                                                  bir  azalma

725-1470

 

0.37-0.75

1-2 saat

Sağlıklı insanlarda solunum işlevlerinin azalması

Semptomlar: burun ve boğazda kuruma,  öksürme, derin soluk almada rahatsızlık ve hafif bulantı

2 saat

Çalışma başarımında ve solunum     işlevlerinde azalma

784-1176

0.4-0.6

1 saat

Sağlıklı yetişkinlerde solunum                                                                      yollarında direnç

Kaynak: Benjamin G. FERRIS, “Health Effects of Exposure to Low…” s. 483-497

 

 

Ozon gazı, stratosferde oluşturduğu koruyucu tabaka nedeniyle, insan sağlığı açısından olumlu bir işlevi yerine getirmektedir. Ancak, yakın çevremizdeki ozon, tehlikeli bir hava kirleticisidir ve çeşitli sorunlara yol  açmaktadır. Ozon gazının yakın çevrede yoğunlaşması hem insan sağlığı ve hem de hava kalitesi bakımından sorunlara neden olmaktadır. Ozon, güneş ışığının ve otomobil sayısının yoğun olduğu bölgelerde katalitik bir etki yaparak otomobil eksozlarından çıkan hidrokarbonların ve nitrojenoksitlerin güneş ışığı ile oluşturduğu tepkimeyi güçlendirmekte ve sonuçta ingilizce “smoke” (duman)  ve “fog” (sis) sözcüklerinden oluşturulan ve “smog” adı verilen bir fotooksidantın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Smog olayında, oksijen bir anlamda paslanmakta ve bunun sonucunda da hava kalitesi bozulmakta ve çeşitli olumsuz sağlık etkileri görülmeye başlanmaktadır. Ancak, henüz, bu tepkimenin nasıl oluştuğu ve hangi düzeydeki minimum girdilerin kesin olarak bu tepkimeyi güvence altına aldığı bilinmemektedir. Belirtilen bu nedenle de, riskin varlığı bilinmesine karşın bilimin yeterli düzeyde gelişmemesi riskin değerlendirilmesi, planlanması ve yönetilmesi konusunda belirsizlikler yaratmaktadır.

 

Buna karşılık, ozon gazının insan sağlığı üzerindeki etkilerini gösteren çok sayıda araştırma yapılmıştır. Yukarıdaki çizelgede, bu araştırmalardan elde edilen sonuçların özeti verilmektedir. Buna göre,  216 ug/m3’ün altındaki değerler sağlıklı erişkinler açısından bir sorun yaratmamaktadır. Bu değerin 300’e yaklaşması durumunda astım atakları sıklaşmakta, göz kaşıntıları başlamakta ve solunum işlevlerinde azalmalar görülmektedir. Ozon yoğunluğu arttıkça insanlardaki sağlık sorunları da giderek artmaktadır. Bu araştırmalardan çıkarılması gereken sonuç, risk değerlendirmesi açısından ozonun risk sınırının 300 ug/m3 olduğudur. Bu değerin, kritik değer olarak saptanması ve politikaların bu değere göre şekillendirilmesi toplumun ozon açısından göz kaşıntıları ve solunum sorunlarında küçük çaplı sorunlar dahil herhangi bir sağlık sorunu istemediği anlamına gelmektedir. Alınması gereken önlemler ve izlenmesi gereken politikalar bu değere göre belirlenmelidir.

 

Aşağıda verilen Çizelge 3’te bir başka hava kirleticisi olan NO2 ile ilgili bilgiler yer almaktadır.

 

 

ÇİZELGE 3

NO2 ve Etkileri

Yoğunluk mg/m3  (ppm)

Etkiler

 

Ortalama

90 ıncı Yüzde

0.15-0.28

0.28-0.94

Solunum yolu hastalıklarında biraz artma

Solunum işlevlerinde biraz azalma   

Bronşit olaylarında biraz artma   

0.096-0. 043 

 

Sigara içmeyen sağlıklı                                                                                                  erişkinler üzerinde bir etki yok

Kaynak: Benjamin G. FERRIS, “Health Effects of Exposure to Low Levels of Regulated Air Pollutants: A Critical Review’, Journal of the Air Pollution Association, Mayıs 1978, Cilt 28, Sayı 5, s. 483-497.

 

 

Yukarıda yapılan açıklamalara koşut olarak belirtmek gerekirse, hava kalitesi ile ilgili bir risk unsuru olan NO2’in riske ilişkin eşik değeri 0.15 mg/m3 sınırında başlamaktadır. Yapılan araştırmalarda bu değerin altında bir sorunla karşılaşılmazken bu değerin aşılması durumunda solunum yolu işlevlerinde azalma ve bronşit olaylarında artma gibi risklerle karşılaşılmaktadır.

 

Aşağıda verilen Çizelge 4’de de, yukarıdaki örneklere benzer şekilde, SO2 ve asılı parçacıkların risk değerlendirmelerine ilişkin araştırmaların sonuçları uzun ve kısa erimli etkiler şeklinde özet olarak verilmektedir.

 

 

 

ÇİZELGE 4

SO2  ve Parçacıkların Etkileri

                                               Uzun Erimli

SO2

Parçacık

Etki

ug/m3

ppm

ug/m3

250

0.095

250

Balgam artışı

150

0.05

240

Solunum yolu hastalıklarında artma

120

0.046

180

Solunum yolu hastalıklarında artma

Solunum işlevlerinde azalma

120

0.046

230

Alt solunum yolu hastalıklarında artma

425-50

0.162-0.019

195-85

Alt solunum yolu hastalıklarında artma

55

0.021

180

Solunum yetmezliği semptomlarında artma

Solunum işlevlerinde azalma

27

0.014

131

Etki yok

66

0.025

80

Etki yok

                                                   Kısa Erimli

250

0.095

350

 Kronik astımlılarda solunum yetmezliği semptomlarının artması

722

0.276

350

Kronik akciğer hastalarının solunum işlevlerinde değişiklik yok

200

0.076

150

Astım ataklarında sıklaşma

Kaynak: Benjamin G. FERRIS, “Health Effects of Exposure to Low Levels of Regulated Air Pollutants: A Critical Review’, Journal of the Air Pollution Association, Mayıs 1978, Cilt 28, Sayı 5, s. 483-49.

 

 

SO2 ve parçacıklar genellikle aynı kaynaklardan ortaya çıkmaları nedeniyle çizelgede birlikte ele alınmışlardır. Yukarıdaki araştırma özetlerine göre, 27 ug/m3 SO2 ve 121 ug/m3 parçacık ile 66 ug/m3 SO2 ve 80 ug/m3 parçacık yoğunlukları düzeylerinde herhangi bir risk ortaya çıkmamaktadır. Ancak, yoğunluğun  55 ug/m3 SO2 ve 180 ug/m3 parçacık düzeyine ulaşması ve bu yoğunluğun uzun süreli olması durumunda çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlamaktadır.

 

Kısa erimli yoğunluklarda ise 200 ug/m3 SO2 ve 150 ug/m3 parçacık yoğunluğuna ulaşılması durumunda risk etmeni ortaya çıkmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken özellik, riske yol açan etkinin uzun ve kısa erimli olarak ikiye ayrılmasıdır. Gerçekten bazı etkiler uzun bir süre geçtikten sonra sonuçlarını ortaya koyarken bazıları kısa sürede kendilerini göstermektedir. Risk değerlendirmesi (ister çevre yönetimi anlamında ve isterse ÇED anlamında) yaparken bu etmenlerin de göz önüne alınması gerekmektedir.

 

Buraya kadar yapılan açıklamalarla, risk değerlendirmesi olgusu ile ilgili olarak hava kirleticileri esas alınarak sorunu açıklayıcı bir örnek olay ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu aşamada ise, risk planlaması çalışmaları ile ilgili bir örnek olay verilmesinin yararlı olacağı düşünülmüştür. Daha önceki örnekle ilgili olması bakımından, bu örnek olay da bir hava kirleticisi olan asılı parçacıklarla ilgili olarak seçilmiştir.

 

Birleşik Amerika’nın federal çevre örgütü olan “Çevre Koruma Ajansı” (Environmental Protection Agency, EPA) bu ülkede çevresel riskleri değerlendirmek ve bunlara karşı izlenecek politikalarla eylem planlarını hazırlamak sorumluluğuna sahip olan kuruluştur. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için de, EPA’ya ulusal  çevre ölçünlerini hazırlamak, geliştirmek ve uygulanmalarını denetleme yetkisi verilmiştir.

 

Bu örgüt, herhangi bir konuda ölçün hazırlayıp yürürlüğe koymadan önce, konu ile ilgili olarak var olan tüm bilgi ve verileri bir belgede toplar. Bu belgeye ölçüt denir. Hava kalite ölçünleri ile ilgili olarak, ölçün konusu olan bir madde de biraz önce belirtildiği üzere asılı parçacıklar ölçünüdür ve bu amaçla bir ölçüt belgesi hazırlanmıştır. Bu ölçüt belgesinde, konu ile ilgili tüm bilgiler taranmış, sorun açıklıkla saptanmış ve izlenmesi gereken politikalar belirlenmiştir. [3] Risk planlaması çalışmalarına bir örnek oluşturması bakımından bu belgenin birincil ölçünlerle ilgili bölümünün bir özeti aşağıda verilmiştir:

 

“İncelenen konular arasında parçacıkların solunum yollarında depolanması, zehirleme mekanizmaları ile ilgili çalışmalar, insan ve hayvanlar üzerinde yüksek dozlu etkilere maruz kalma ile ilgili olarak yapılan çalışmalar, epidemiyolojik çalışmalar ve hava kalitesine ilişkin çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmaların incelenmesine dayalı olarak aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.

 

i.     Solunan parçacıkların sağlık riski yaratması (a) parçacıkların solunum yollarının çeşitli bölgelerine kadar girebilmeleri ve buralarda depolanmaları ve (b) depolanan maddelere karşı biyolojik tepkileri kapsamaktadır.

ii.   Çok küçük ya da büyük parçacıkların toraks bölgesine (bronşlar ve solunum yolunun  alveolleri) yerleşmesinin yol açacağı olumsuz etki riski bu maddelerin toraks bölgesi dışına (kafa) yerleşmesinden çok daha fazla dikkate çekici sonuçlara yol açmaktadır. Toraks bölgesindeki maksimum parçacık sızması ise burun-ağız ve ağız yoluyla yapılan solunum sırasında olmaktadır.

iii.  Parçacıkların büyük miktarlarda solunmasının yol açtığı önemli sorunlar arasında şunlar yer almaktadır: (a) solunum mekanizmaları ve semptomları üzerindeki etkiler, (b) mevcut solunum ve kardiovasküler sorunların büyümesi, (c) vücudun temizleme ve savunma mekanizmaları üzerindeki etkiler, (d) morfolojik değişimler, (e) kanser ve (f) ölüm.

iv.  Parçacıkların etkilerine en fazla duyarlı nüfus alt grupları şunlardır: kronik solunum ve kardiovasküler hastaları, (b) grip hastaları, (c) astımlılar, (d) yaşlılar, (e) çocuklar, (f) sigara içenler ve (g) ağızdan ya da ağız-burundan nefes alanlar.

v.    İnsan ve hayvanlar üzerinde yapılan incelemeler ve epidemiyolojik araştırmalar parçacıklardan kaynaklanan önemli bilgiler içermekteyse de yoğunluk birikimi-tepki konusundaki en fazla bilgi son 25 yılda İngiltere ve Birleşik Amerika’da yapılan toplumsal epidemiyolojik çalışmalarda yer almaktadır.

 

Bilimsel ve teknik eserlerin incelenmesine dayalı olarak ve politikalar gözden geçirilerek birincil parçacık madde ölçünleri ile ilgili olarak şu önerilerin yapılması karara bağlanmıştır.

 

i.     Parçacıkların bileşim kompozisyonu zaman ve mekan açısından değişiklik göstermesine karşın, İngiltere ve Birleşik Amerika’da parçacık miktarlarının azaltılması  kamu sağlığının yararına olmuş ve öteki çok daha tehlikeli parçacık maddeyle ilgili olarak ayrı denetim programları oluşturulması gereksinimini azaltmıştır. Halen, Birleşik Amerika’da yükseltilmiş parçacık madde yoğunlukları SO2 düzeyinin yüksek düzeyde olmasına bağlı kalmaksızın gerçekleşebilmektedir. Bu gözleme dayalı olarak, ayrı bir parçacık madde ölçününün yürürlüğe konulmasının makul bir kamu sağlığı seçeneği olduğu düşünülmektedir.

ii.   Mevcut parçacık ölçünü, geniş yüzeyli parçacıkların daha çok toraks bölgesi dışında depolanan geniş yüzeyli parçacıkların miktar olarak çok daha fazla olması nedeniyle, esas olarak, daha düşük önem düzeyindeki sağlık risklerini denetlemeye yöneliktir. Toraks bölgesine yerleşen ve bu şekilde adlandırılan parçacıklar için yeni bir indikatörün oluşturulması önerilmektedir.

iii.  Yeni ölçün hem kısa erimli (24 saatlik) ve hem de yıllık aritmetik ortalama ölçünleri olarak  önerilmektedir.

iv.  Yeterli güvenlik marjlarına sahip bir parçacık madde ölçünü düzeyi seçmek CO ve SO2 gibi maddelerle konuya ilişkin sağlık riskleri arasında yargılamada bulunma zorluklarına ek olarak pek çok belirsizliği de beraberinde getirecektir.

 

Bu değerlendirmelere dayalı olarak, 24 saatlik toraks parçacıkları limitinin 15- 350 ug/m3 düzeylerinde olması gerekmektedir. Londra araştırmalarına dayalı olarak belirtmek gerekirse, üst sınır duyarlı nüfus grupları ile ilgili düzeyleri temsil etmektedir.

 

Uzun erimli epidemiyolojik araştırmalar ise, duyarlılığı azaltan ve yorumlamayı güç kılan başka değişkenlerin varlığını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, düşük düzeylerde etki olasılığı vardır ancak bu etkiler belirsizdir ve söz konusu araştırmalarla saptanabilmeleri zordur.

 

Bu değerlendirmelere dayalı olarak, yıllık toraks bölgesi parçacık ölçününün 55-100 ug/m3 arasında olması gerekmektedir. Yukarıda belirtilen belirsizliklere bağlı olarak, üst sınır (110 ug/m3) bir güvenlik marjı içermeyebilmektedir. Bu nedenle, uygun bir seçenek olarak görülmelidir. Alt sınırda ise (55 ug/m3) bazı semptomatik etkiler hala devam edebilecektir. Ancak, solunum işlevinde ya da solunum yolu hastalıklarının artmasında ölçülebilir bir farklılaşma yaratması beklenmemektedir.”

 

Yaşam Kalitesi

 

Çevre sorunlarının ve çevresel kirlenmelerin bireyler için neden bir endişe kaynağı olduğu sorusuna çeşitli yanıtlar verilebilir. Örneğin, kıt kaynakların azalması ve bazı türlerin yok olma sürecine girmesi bunlardan biridir. Bir başka neden olarak da, atıkların giderek çoğaldığı ve bu atıkların öteki gezegenlere gönderilmesinin olanaksız olduğu belirtilebilir. Ancak, hangi neden öne sürülürse  sürülsün tümü bir ortak paydada birleşmek durumunda olacaktır. Bu ortak payda da, çevresel sorunların son çözümlemede yaşam kalitesini bozmakta olmalarıdır.

 

Bu nedenle, çevre sorunları konusundaki endişeleri tam olarak anlayabilmek için yaşam kalitesi kavramının tam ve doğru olarak algılanması gerekmektedir. Çevre yönetiminin en temel amacı da, yaşamın kalitesini yükseltmektir. Aynı şekilde, ÇED süreci de bireysel projelerin yaşam kalitesi üzerindeki olası önemli olumsuz etkilerini kestirmek ve bu etkilerden zararlı sonuçları azaltılamaz ve geri çevrilemez nitelikte olanlarının gerçekleşmesine izin vermemek ve öteki olumsuz etkiler için de yeterli önlemlerin alınmasını sağlamak amacını gütmektedir. Görüldüğü gibi yaşam kalitesi kavramı ile çevre arasında çok yakın bir ilişki bağı vardır.

 

Tanım ve Sorunsal

 

“Yaşam kalitesi nedir?”, “Nasıl tanımlanmalıdır?” ve “Yaşam kalitesi ile ilgili temel sorunsal nedir?” gibi sorular yaşam kalitesi kavramının ortaya konulması açısından en fazla önem taşıyan sorulardır. Herşeyden önce belirtmek gerekir ki, kalite kavramı bir koşul ya da koşullar sistemi demektir. Kalite kavramının bir başka tanımı da, bir mükemmellik düzeyini ifade etmekte olmasıdır. Ancak, yaşam kalitesinin tanımı konusunda çok değişik görüşler öne sürülmektedir. Yaşam kalitesi sorununun öneminin bilincine varanlar kendilerine göre tanımlar geliştirmekte ve bu tanımlar çerçevesinde tartışmalarını sürdürmek istemektedirler. Toplumsal araştırmacılara göre, ortaya konulan tanım yönetici ya da plancı nitelikli grupları aynı ölçüde tatmin etmemektedir.

     

Konunun içinde bulunduğu bu çok başlılık, kavramın yararlılık düzeyi üzerinde sınırlayıcı bir rol oynamaktadır. Bu bakımdan denilebilir ki, yaşam kalitesi kavramı sınırları üzerinde kolaylıkla görüş birlikteliğine varılamayan ve tutarsız bir şekilde yapısallaştırılmış filozofik bir tartışma konusudur. Ancak, konunun bu şekilde ele alınması çevre yönetimi ve ÇED açısından son derecede sakıncalıdır. Özellikle, ÇED sürecinin bu kavramla çok yakın bir bağı vardır. Bu nedenle, yaşam kalitesinin genel kabul görebilecek bir tanımlamasını yapmakta yarar vardır.    

 

Bize göre,  yaşam kalitesi kavramı bireyin iyi olma duygusu, yaşamından tatmin olma duygusu ya da genel anlamda mutluluğu ya da mutsuzluğu ile ilgili bir kavramdır. Bu bağlamda, yaşam kalitesi kavramı, bireyin belirli bir zaman süreci içinde algılanmış tatmin duygularının bütünü olarak tanımlanabilir.

 

Gereksinim

 

Gerçekten de, yalnızca ÇED açısından değil fakat pek çok öteki açıdan da yaşam kalitesi kavramının kullanılmasına gereksinim duyulmaktadır. Özellikle, planlamanın bir araç olarak kullanıldığı alanlarda bu kavrama duyulan gereksinim oldukça fazladır. Kamu sektöründe karar almada, plan yapmada ve elde edilen sonuçları irdelemede yaşam kalitesi kavramı önemli bir rol oynayacaktır.

 

Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, yaşam kalitesi öznel bir kavramdır. Kişiden kişiye değişmek gibi bir özelliği vardır. Bu nedenle de, herkes tarafından kabul edilebilir ortak bir kavram çerçevesi olabilmek olgusunu güçlendiren geçerlilik (denenebilirlik) ve güvenilirlik (yinelenebilirlik) zorunluluğu bu kavramın nicelleştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

 

Şimdiki ve gelecekteki toplumsal sorunlarımız konusunda ve bu arada ÇED ve çevre yönetimi konularında karar alma koşullarımızın iyileştirilebilmesi için yaşam kalitesi kavramının en iyi ve en kabul edilebilir şekilde nicelleştirilmesi gereksinimi vardır.

 

Yaşam Kalitesi Kavramı İle İlgili Endişeler

 

Yukarıda belirtilen gereksinime karşın, bazı düşünürler yaşam kalitesi kavramına karşı çıkmışlardır. Kavrama ilişkin görüşlerini belirtenleri üç grupta toplayabilmek olanaklıdır: bireyciler, retçiler ve toplumcular (grupçular).

 

Kavrama karşı çıkan birinci grup olan bireyciler, yaşam kalitesi kavramının nicelleştirilemeyeceğini öne sürmektedirler. Bunlara göre, bu kavram oldukça kişisel etmenlerden oluşmaktadır. Bu nedenle de, kavram konusunda ortak bir gruplama yapılabilmesi olanaklı değildir. Bunun sonucu olarak da, görüşleri birleştirebilme ve ortak sonuç çıkarabilme olanaksızlaşmaktadır. Ortak bir gruplama yapılamayınca da, kıyaslama için ortak bir zemin oluşamayacaktır. Buna karşın, yapılacak kavramlaştırma ve nicelleştirme çalışmaları ise bireyin gruba göre önemsiz kalması ile sonuçlanacaktır. Bu,  doğru olmayan bir gelişme anlamına gelecektir.

 

İkinci grup olan retçiler, yaşam kalitesi ile ilgili olarak nicelleştirme çalışmasının yapılmaması gerektiğini, zira, böyle bir çalışmanın zararlı olabileceğini ve kötüye kullanılabileceğini öne sürmektedirler. Bunlara göre, yaşam kalitesi konusunda ortak bir görüşe varılabilse bile bunu ölçmek olanaksızdır. Kaldı ki, yaşam kalitesi ile ilgili sorunlar öznel olmaları nedeniyle ölçülemezler. Ayrıca, hemen belirtmek gerekir ki yaşam kalitesi ile ilgili değerler, duygular ve davranışlar nicel bir temele indirgenemezler. Kısacası, bu görüş sahipleri, yaşam kalitesinin güvenilir ve geçerli yöntemlerle ve bilimsel olarak ölçülmesinin zor olduğunu belirtmektedirler.

 

Yukarıda belirtilen iki karşı görüşe karşın, yaşam kalitesini kavramının nicelleştirilmesi gerektiğini savunan grupçular (toplumcular) toplumsal programların bireye göre değil gruba göre oluşturulduğunu ve bu nedenle grupların yaşam kalitesi ile ilgili görüşlerinin nicel olarak bilinmesi gerektiğini öne sürmekte ve grup bakış açısının bireysel bakış açısından daha önemli olduğunu belirtmektedirler.

 

Ölçme ve Ağırlıklandırma

 

Yaşam kalitesi kavramına karşı çıkan görüşler ne olursa olsun, bu kavram ÇED açısından büyük bir önem taşımaktadır. Daha önce yaptığımız tanımlar anımsanacak olursa, ÇED sürecini, esas olarak, bir planlama, yönetim ve karar alma süreci olarak kabul ettiğimiz açıklıkla görülecektir. Süreç içinde yer alan bu üç kavram da, yani planlama, yönetim ve karar alma işlevleri herşeyden önce nesnel ölçütlere gereksinim duyacaklardır.

 

Toplumsal bilimlerin bugün ulaşmış oldukları düzeyde, bu tür göstergelerin ya da endekslerin geliştirilmiş olduğunu görüyoruz. Ekonomik göstergeler açısından gayri safi milli hasıla (GSMH) ya da birey başına düşen GSMH, satın alma paritesi ve gelir dağılımı katsayıları gibi göstergeler oldukça önemli yararlar sağlamaktadır. Aynı şekilde, toplumsal gelişmişlik düzeyinin saptanması açısından kullanılan bebek ölüm hızı (BÖH) gibi göstergeler de oldukça etkili işlevler yapmaktadır. Ancak, bu gibi göstergeler genellikle ulusal ya da bölgesel temele dayalı olarak hazırlanmaktadır.

 

Oysaki, ÇED çalışması genelde projeye, alana ya da yöreye özgü bir kavramdır. Bilinen göstergelerin bu ölçekte bulunmaları oldukça zordur. Bu nedenle de, ÇED çalışmaları bağlamında önerilen projenin yaşam kalitesi üzerindeki etkilerinin öğrenilebilmesi için alana özgü, geçerli ve nesnel verilere dayalı toplumsal göstergelerin oluşturulması kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Nesnel ölçütler ise, ancak, alanda ölçme yapma yoluyla bilgi toplama, toplanan bilgileri derleme ve sınıflandırma, derlenen ve sınıflandırılan bilgileri çözümleme ve çözümlemeden elde olunan sonuçları model çalışmalarına dönüştürmeyi gerekli kılacaktır. Aslında, yukarıda yapılan açıklamada da görüldüğü üzere, nicelleştirme işlevi daha zor bir seçenektir. Zira, alana ya da projeye özgü toplumsal göstergeler geliştirilmesi (ki, bu göstergeler projenin yaşam kalitesi üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkisini belirliyecektir) herşeyden önce hangi etmenler üzerinde durulması gerektiğinin kararlaştırılmasına, kararlaştırılan etmenlerin ölçülmesi ve nicelleştirilmesi için anlamlı birimler oluşturulmasına, bu etmenlerin hangi teknikle ölçüleceklerinin belirlenmesine ve araştırma için hangi bilimsel yöntemlerin kullanılması gerektiğine karar verilmesine kadar değişen unsurların biraraya getirilmesini zorunlu kılmaktadır.

 

Ölçme yöntemleri nesnel temele (örneğin, hava kalitesi endeksi gibi) oturabileceği gibi öznel temele (örneğin, bireysel tatmin gibi) de oturabilir. Bazı durumlarda nesnel ve öznel değişkenlerin birlikte davranma kalıplarının korelasyon gibi istatiksel yöntemlerle ortaya çıkarılması gerekebilir. Ölçme ile ilgili bir başka zorluk da, değişkenlerin ağırlıklandırılması ile ilgilidir. Zira, özellikle toplumsal bilimlerde inceleme konusu olan sorunların önem ve büyüklük düzeyleri birbirlerinden farklı olabilir. Bu nedenle, çeşitli yöntemler kullanılarak değişkenlerin ağırlıklandırılması gerekebilecektir.

 

Toplumsal Göstergelerle İlgili Temel Varsayımlar

     

Yukarıda belirtildiği üzere, gerek toplumsal bilimler genelinde ve gerekse ÇED özelinde, toplumsal göstergeler kavramına büyük bir gereksinim duyulmaktadır. Bu gereksinimi haklı ve kaçınılmaz kılan dört neden vardır:

 

i.     bireylerin, grupların ve toplumların yaşam kalitelerindeki değişmeleri saptama gerekliliği,

ii.   toplumsal hedeflere ulaşma yolunda elde edilen gelişmeleri bilme isteği,

iii.  olguların ve toplumsal amaçların zaman içindeki değişimini saptayan toplumsal istatistiklere sahip olma gerekliliği ve

iv.  toplumsal sistemlerin ya da grupların başarım düzeylerindeki değişimi izleyebilme isteği.

 

Yukarıda sayılan dört neden, toplumsal göstergelerin toplum bilimleri açısından neden var olması gerektiğini belirten nedenlerdir. Aynı gerekçeler, toplumsal göstergelerin ÇED süreci açısından da oldukça önemli olduklarını göstermektedir.

 

Söz konusu nedenler, salt ÇED açısından ele alındığında, şu görünümü almaktadır:

 

·     önerilen projenin yaşam kalitesi üzerinde yapacağı olası değişiklikleri saptama gerekliliği,

·     projenin çevresel hedeflerine ulaşma yolunda elde ettiği gelişmeleri izleme zorunluluğu,

·     projeye ilişkin olgularda ve toplumun çevresel hedeflerinde zaman içinde meydana gelebilecek gelişmeleri saptama istekliliği ve

·     önerilen projenin çevresel hedeflerinin güvence altına alınmasında elde edilen başarım düzeyinin saptanması isteği.

 

Hepsi de son derecede geçerli olan bu gerekçeler, ÇED süreci içinde yaşam kalitesindeki değişme ve gelişmeleri ölçebilen toplumsal göstergelerin varlığını kaçınılmaz kılmaktadır.

 

Toplumsal Göstergelerin Ölçütleri

 

Toplumsal göstergeler, öteki pek çok yararları yanında, ÇED sürecinin dayandığı temel kavramlardan biri olan yaşam kalitesi kavramının nicelleştirilmesi için son derecede gerekli araçlardır. Bu nedenle, ÇED uzmanları hem var olan toplumsal göstergeleri ÇED amacıyla en iyi şekilde kullanabilmeli ve hem de -şayet bu tür göstergeler yoksa- kendileri inceleme konularına uygun toplumsal ya da yaşam kalitesi göstergelerini hazırlamalıdırlar. Ancak, konunun zor olan yanı da budur. “Yaşam kalitesi göstergeleri nasıl geliştirilecektir?” ve “Yaşam kalitesi göstergelerinin koşulları ve ölçütleri nelerdir?” gibi sorular yaşam kalitesi göstergesi geliştirmek durumunda olan uzmanların girişimlerinin başlangıcında sorması gereken sorulardır.

 

Bize göre, iyi ve etkili bir toplumsal göstergede bulunması gereken temel koşullar ya da ölçütler şunlar olmalıdır:

 

i.      toplumun çok büyük bir kesimini kapsamalı ve tüm bireylere uygulanabilir olmalı,

ii.    üzerinde görüş birliği olan konuları ele almalı,

iii.   bireyler için özel önem taşıyan konuları kapsamalı,

iv.   toplumsal örgütlerin bilinen veya bilinebilecek olan stratejilerini etkileyebilecek etmenler üzerinde yoğunlaşmalı,

v.    öznel ya da nesnel yöntemlerle ölçülebilmeli,

vi.   değişen koşullar altında değişik bireyler arasındaki farklılaşmayı yansıtabilme özelliğine sahip olmalı,

vii. toplumsal ve fiziksel koşullarda değişime duyarlı olmalı,

viii. eleştiriye açık olmalı,

ix.   değişik yaşam kalitesi düzeylerinde gereksinimler, değerler ve inançlara ilişkin kalıpları ayrıştırabilmeli,

x.    toplumun büyük bir kesimine uygulanabilecek kadar genel olmalı,

xi.   her bir yaşam biçimini içine alabilecek kadar bükülgen olmalı,

xii. yaşam kalitesinin öznel tanımlarına duyarlı olmalı,

xiii. yaşamın durağan ve devingen yanlarını yansıtabilmeli,

xiv. anlaşılabilir olmalı,

xv.  olası tüm olayları ve olguları kapsamalı,

xvi. değişkenleri ölçebilecek kadar küçük fakat ayrıntıları belirleyebilecek kadar geniş bir örnekleme dayanmalı  ve

xvii. göstergenin alt grupları birbirleri ile uyumlu olmalı ancak ana kategorileri bir diğerinden ayrıştırabilmelidir.

 

Yaşam Kalitesini Nicelleştirmenin Temel Unsurları

 

Yukarıda belirtirtilen koşul ya da ölçütlerle geliştirilmek istenen bir toplumsal göstergede ya da yaşam kalitesi göstergesinde bulunması gereken unsurlar şunlardır: etmenler, bileşenler, göstergeler (birimler), sınıflandırma, ölçme yöntemi ve verileri bütünleştirme düzeyi.

 

Bu unsurlardan etmen kavramı, gösterge konusu olan sorunsalın özü ile ilgilidir. Önerilen projenin çevre üzerinde çeşitli etkileri olabilir. Biyolojik yapıyı bozması, doğal döngüler üzerinde bozucu etki yapması (sera gazının artışı ve asit yağmuru gibi), hava kalitesini bozması, su kirliliğine neden olması, gürültü düzeyini artırması, okullaşma oranını artırması, karayollarının taşıma kapasitesini azaltması, suç işleme oranını artırması, genç suçlu oranını yükseltmesi, sağlık sorunlarına yol açması, aile yapısını bozması, kültürel değerleri yıpratması, ekonomik büyümeye neden olması, işsizliğe yol açması ya da iç göçü tahrik etmesi gibi. Bu kavramların her biri, bir etmendir.

 

Bazı durumlarda, söz konusu etmenler değişik ortamlarda değişik algılamalara neden olabilirler. Örneğin, ulaşılabilirlik kavramı fiziksel anlamda evden işe ya da okula ulaşabilmeyi ifade ederken, siyasal anlamda ulaşılabilirlik siyasal katılım ya da oy verme olanakları şeklinde ortaya çıkabilir.

 

Ekonomik anlamda ulaşılabilirlik ise fırsat eşitliği ya da toplumsal merdivenin üst basamaklarına çıkabilme anlamına gelecektir. Etmenlerin bu şekilde farklı ortamlarda farklı sonuç vermelerini sağlayan bütünleşmelere ise bileşenler denilmelidir.

 

Gerek etmenlerin ve gerekse bileşenlerin sayısal değerler ve birimler şeklinde ortaya konulması gerekmektedir. Sağlık konusunun ele alınması durumunda sağlık sorunu toplumsal altyapı ortamında ele alınıyorsa yatak sayısı, doktor sayısı, yardımcı personel sayısı etmenlerine dayalı olacaktır.

 

Bu kavramların sayısal birimler şeklinde ifade edilmesi ise bin kişiye düşen yatak sayısı, onbin kişiye düşen doktor ya da yardımcı personel sayısı gibi oranlar şeklinde olacaktır. Sağlık sorunu toplumsal gelişmişlik ortamında ele alınıyorsa bebek ölüm oranı, anne ölüm oranı ya da ishal nedeniyle bebek ölüm oranı veya malnütrisyon nedeniyle bebek ölüm oranı gibi sayısal  değerlerle ifade edilecektir. Bu tür ifadelere ise gösterge (indicator) denilmelidir.

 

Bu tür etmen, bileşen ve göstergeler ÇED araştırmacısı tarafından uygun görülecek şekilde sınıflandırılabilirler. Sınıflandırmanın çevre kavramını oluşturan ana kavramlara göre yapılması uygun olacaktır: biyolojik çevre, fiziksel çevre, toplumsal çevre, ekonomik çevre ve kültürel çevre. Kuşkusuz bu yalnızca bir öneridir ve asıl karar ÇED uzmanının tercihlerine bağlı olacaktır.

 

Göstergeleri oluşturan etmenler ve bileşenler ölçülmelidir. Ölçme yöntemi nesnel (kilometre başına trafik kazası gibi) veya öznel (daha sonra açıklanacak olan yararlılık ölçümü - utility measurement gibi) olabileceği gibi davranışsal (siyasal parti tercihi ve dernek üyeliği gibi)  da olabilecektir.

 

Konuyla ilgili bir başka unsur da, etmen, bileşen veya göstergelerin ağırlıklandırılması olmalıdır. Bir ÇED çalışması sırasında pek çok etmen, bileşen ya da gösterge kullanılacaktır. Ancak, bunların her biri diğeri ile aynı önem derecesinde olmayacak ve bazıları ötekilere göre daha öncelikli olacaktır. ÇED araştırmacısının bu hiyerarşik aşamalar yaratma çalışmasını yapması, etmenleri sıralaması ve öncelik derecelerine göre ağırlıklandırması gerekecektir.

 

Bütün bu çalışmaların amacı ise, yaşam kalitesi ile ilgili bir endeks yaratmak olmalıdır. Yaşam kalitesi endeksi, bir anlamda, nicelleştirme çalışmalarının sonuç ürünü olacaktır.

 

Toplumsal Ekosistem

 

Toplumsal göstergeler kavramı ile çevre ve ekoloji kavramının birlikte ele alınması yeni bir kavramı da beraberinde getirmektedir: toplumsal ekosistem. Bu kavram, aynı zamanda, ÇED süreci bakımından da önem taşımaktadır. Zira, bu kavram aracılığı ile hem toplumsal göstergelerin hangi alanlarda kullanılabileceklerini kestirmek ve hem de çevre kavramının ÇED bağlamındaki boyutları konusunda değişik bir algılama içine girebilmek olanaklı olacaktır. Hemen bir uyarıda bulunmak yararlı olacaktır: ÇED uzmanları, özellikle Türkiye’de, çevre kavramını yalnızca biyolojik çevre ile özdeşleştirmekte ve ÇED süreci içinde toplumsal ekosistemin öteki alanlarını ihmal etmektedirler.

 

Biyolojik ekosistemin tamamlayıcısı toplumsal ekosistemdir. Ekosistem kavramı ancak ikisi birlikte ele alındığı takdirde daha anlamlı bir konuma gelebilmektedir. Esasen, yeni gelişmeye başlayan toplumsal çevrebilim (social ecology) yaklaşımı da bu gereksinimden yola çıkmaktadır. Ekolojik yaklaşımlarda bugüne kadar egemen olan insan merkezli (ego-centric), yani insanla çevresi arasındaki ilişkileri inceleyen yaklaşım yerini çevre merkezli (eco-centric) yani toplumu merkez alan ve toplumla yaşayan çevre arasındaki ilişkileri ele alan bir yaklaşım şekline dönüşmektedir. Çünkü, artık açıklıkla bilinmektedir ki, çevreyi asıl tahrip eden olayların merkezinde olduğu belirtilen insandır ve küresel çevrenin geleceğini kurtarmaya çalışanlar da toplumsal örgütlerdir. Toplum ile yaşayan çevre arasındaki ilişkileri incelemeye çalışan toplumsal çevrebilim de bir bilimsel disiplin olarak gelişmeye, güçlenmeye ve kendini kanıtlamaya çalışmaktadır.

 

Toplumsal çevrebilimin iki önemli bileşeni olan çevre yönetimi (ÇED dahil) ve çevre ekonomisi bu yolda dikkat çekici yol almış görünmektedir.

 

Bu anlayış çerçevesinde sorulması gereken temel soru şu olmalıdır: toplumsal ekosistemin alt bileşenleri nelerdir? Bize göre, toplumsal ekosistem dört ana ve daha çok sayıda alt bileşenden oluşmaktadır:

 

i.    Kültürel sistem           

·      değerler

·      bilgiler

ii.  Toplumsal kurumlar

·      din

·      politika

·      aile

·      ekonomi

·      eğitim 

      iii. Nüfus

·      kurumsal ve toplumsal kalıplar

·      fiziksel ve çevresel özellikler

·      organik özellikler

iv. Çevre sistemi

·      toplumsal çevre

·      fiziksel çevre

 

Yukarıdaki bilgiler, esas itibarıyla, yaşam kalitesi kavramının uygulanabileceği alanların bir betimlemesini yapmak amacıyla verilmiştir. Konu, aynı zamanda, “çevre” kavramının tanımının yapılması ile de ilgili olduğundan bu konunun ele alındığı ilerideki bölümlerde “ÇED bağlamında çevre” kavramının boyutları ve sınırları üzerinde ayrıntıları ile durulacaktır.

 

Yukarıda toplumsal ekosistem başlığı altında verilen ve çevre kavramının sınırlarını oluşturmakta yardımcı olması düşünülen soyut kavramların bazılarının örneklerle somutlaştırılmasında yarar vardır.

 

Bu kavramlardan biri, değer kavramıdır. “Değer” kavramı, ÇED açısından nasıl bir anlam ifade etmektedir? Bu konuya verilebilecek en iyi örnek ekolojik turizm ya da eko-turizm yaklaşımı olmalıdır. Turizm tüm Dünya’da olduğu gibi, ülkemizde de geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Çevrelerini tanımak isteyen ya da dinlenmek için yabancı bir ortam içinde olmak isteyenler öteki yöreleri, bölgeleri ve ülkeleri ziyaret etmektedirler. Ancak, bu olgu sırasında hem doğal güzellikler betonlaşmakta ve hem de bu yörelerde yaşamakta olan insanların yaşam biçimlerinde ve değer yargılarında önemli baskılar ve değişmeler meydana gelmektedir.

 

Çöl turizmi bedevi insanların yaşam biçimlerini tümü ile etkilemekte ve bu insanlar turizm olgusundan herhangi bir değer elde etmezken kendi özel yaşamlarının başkaları tarafından gözlendiğini ve özel yaşantılarının çiğnendiğini görmektedirler. Aynı şekilde, tropikal ormanlarda yaşayan ve kendilerine “aborigin” adı verilen insanların yaşam biçimleri merak güdüsü ile gelen ilk turistlerden hemen sonra değişmeye başlamaktadır. Kısacası, turizm, yerel değerleri yıpratmaya başlamıştır.

 

Konuyu açıklayabilecek bir başka örnek de, “aile” kavramı ile ilgili olarak verilebilir. Birleşik Amerika’da yargıya ulaşan bir ÇED davasında, tek katlı bahçeli evlerden oluşan bir semtte yüksek katlı ve konut amaçlı iki gökdelen yapılması projesine, gökdelenler nedeniyle oluşacak yeni toplumsal yaşam biçiminin semtte var olan yaşam ve aile değerlerini değişmeye zorlayarak olumsuz toplumsal etki yaratacağını iddia eden semt sakinleri örgütünün görüşünü isabetli bulan mahkeme ÇED süreci çerçevesinde verilen “olumsuz etki yok” kararını iptal etmiş ve gökdelenlerin yapılmasına izin vermemiştir.

 

Ara Değerlendirme

 

Yukarıda yapılan açıklamalar göstermiş olmalıdır ki, gerek çevre yönetimi disiplini ve gerekse ÇED sürecinin ikinci temel amacı yaşam kalitesini korumak ve geliştirmektir.  Bu nedenle, yaşam kalitesi kavramı özellikle ÇED açısından büyük bir önem taşımaktadır. Kavramın doğru ve etkili olarak kullanılması durumunda, çevre ve ÇED uzmanları evrensel amacın gerçekleştirilebilmesi yolunda son derece etkili bir araca kavuşmuş olacaklardır. Ancak, kavramın öznellik düzeyinin yüksekliği uygulama açısından sorunlar yaratmaktadır. Sorunlar, özellikle öznel olan kavramın nicelleştirilmesinde yatmaktadır. Bu sorun aşılabildiği oranda, yaşam kalitesi kavramı ÇED sürecine önemli katkılar getirecektir.

 

Örnek Olay: Bebek Ölüm Oranı Hızı ve Yaşam Kalitesi Göstergesi [4]

 

Toplumların sağlık düzeylerinin gelişmişlik derecesi yönetim bilimcilerinin  sürekli olarak dikkatlerini çekmiş ve nitelikleri, nicelikleri ve koşulları açısından  aralarındaki farklılıkların nedenleri ve özellikleri öğrenilmek ve araştırılmak  istenmiştir.  Toplumsal zenginlik, refah ve huzuru gerçekleştirmek hedefini taşıyan yöneticiler de, gerek toplumun gerekse bireylerin hastalıklardan ve  sakatlıklardan uzak kalabilme yetenek ve olanaklarını en  üst düzeye çıkarabilmek uğraşında olmuşlardır. 

 

Toplumların sağlık düzeylerinin ve yaşam kalitelerinin gelişmişliği ise değişik göstergelerle ölçümlenebilmektedir. Bazılarını saymak gerekirse, bunlar sağlık elemanına düşen nüfus,  yatak başına düşen  hasta, hastalık ve ölüm olayları ve nedenleri ve bu gibi  parametrelerin genel   olarak   alan üzerindeki dağılımıdır. Söz konusu göstergelerin önem taşıyanlarından birisi de, bebek ölüm hızı (BÖH) göstergesidir.

 

BÖH, temelde, toplumların sahip oldukları ekonomik ve toplumsal zenginlik kaynaklarına bağımlı bir değişken olarak algılanmalıdır. Dünya üzerinde yapılan araştırmalar iki  gerçeği ortaya  koymaktadır: ulusların refah düzeyi arttıkça  bebek  ölüm hızı düşmektedir ve yine zaman içinde bebek ölüm hızında  sürekli düşmeler görülmektedir.

 

Bebek ve Çocuk Ölümlerinin Tanımı ve Hesaplama Yöntemi

      

Demografisyenler, bebek ve çocuk ölümlerini, bir yıl içinde meydana  gelen  bebek ve çocuk ölümlerinin sayısının, yine bir yıl içinde görülen 1000 canlı doğuma olan oranı ile ölçmeye çalışırlar. Buna göre, elde edilmesi gereken değerler, bir yıl içindeki canlı doğum sayısı ve yine aynı dönem içinde meydana gelen ölüm olaylarıdır. “Hız” ise, söz konusu iki temel parametrenin birbirine oranlanması ile hesaplanmakta ve  uluslararası  sağlık araştırmalarından  kaynaklanan  önerilerle de, bu oran  her 1000 olaya göre ölçünleştirmektedir. Bebek ve çocuk  arasındaki ayrım  ise, bebeğin  yaşadığı süreye göre yapılmaktadır. Doğum anından ilk 12 ayın sonuna kadar geçen süreye bebeklik ve 1 yaştan 5  yaş sonuna kadar geçen süreye çocukluk  dönemleri adı verilmektedir.

 

Söz konusu ikili ayrım dikkate alındığında, BÖH aşağıdaki formüle göre hesaplanmaktadır:

 

      BÖH = (Ölen Bebek Sayısı / Canlı Doğan Sayısı) * 1000

 

Bebek Ölümlerinin Sınıflandırılması

 

Bebek ölümlerinde, yani doğumdan sonra ilk 12 ayda meydana gelen ölümlerde,    nedenler açısından önemli farklılaşmalar saptanmıştır. Farklılaşmayı belirgin ve önemli konuma getiren etmen ölümlerin nedenlerine göre, bu dönemler arasında ciddi ve kritik ayrımlara uğraması  ve  buna dayalı olarak da önlenebilirlik  düzeyleri  ve stratejileri açılarından çok değişik sonuçlara varılmasıdır.

 

Bu  açıdan  irdelendiğinde, bebeklik dönemi üç  ana  evreye ayrılmaktadır:

 

·      erken yenidoğan (neonatal) dönem : ilk 7 gün,

·      geç yenidoğan   (neonatal) dönem : 8-28 gün arası, ve

·      yenidoğan sonrası (postneonatal) dönem : 29-365 gün arası.

 

Bu dönemlerde meydana gelen ölümlerde, nedenler birbirlerinden nitelikleri tibarıyla belirgin olarak ayrılabilen özellikler göstermektedir. Örneğin, erken yenidoğan dönemde, doğuştan gelen  hastalıklar ve sağlık hizmetlerinin yeterlilik düzeyi önemli birer neden iken, geç yenidoğan ve yenidoğan sonrası döneminde çevresel  koşullarla birlikte  koruyucu  sağlık hizmetlerinin yetersizliği etmeni  ön plana çıkmaktadır.

 

Ölüm nedenlerinde ölenin yaşadığı süreye göre meydana gelen bu farklılaşma, doğal olarak, bebek ölümlerinin önlenebilirlik düzeyi ile önleme yol, yöntem ve  stratejilerinde de oldukça önemli farklılaşmalara yol açmaktadır. Doğuştan gelen aksaklıklardan  kaynaklanan  ölüm olaylarının  önlenebilmesi, bir anlamda, son derece zor ve hatta olanaksız iken, geç neonatal ve postneonatal dönemde görülen ölümlerin önemli bir kesimi kolay ve pahalı olmayan yöntemlerle önlenebilir özellikler taşımaktadır. Aynı şekilde, erken neonatal dönem dışında ölümlerin önüne  geçebilmek çevresel koşulların, aile ve anne  sağlığının ve toplumsal gelişmişlik düzeyinin yükselmesine ve tedavi edici sağlık kurumlarının ve sisteminin  gelişmişlik derecesine -kısacası, yaşam kalitesine- bağlıdır ve postneonatal dönemde görülen ölüm olayları esas olarak çevresel koşullarda yapılacak iyileştirmelere ve göreceli olarak daha ucuz önlemlerin alınmasına bağlı görülmektedir. Örneklendirmek gerekirse, birinci dönemdeki ölümlerin önüne geçebilmek, büyük çapta, doğumların sağlık kurumlarında yapılmasına ve hamileliğin sıkı ve iyi  bir şekilde denetlenmesine ve izlenmesine bağlı görülürken postneonatal ölümlerin  önüne geçilebilmesi başta içme suyu niteliğinin ve konut koşullarının iyi olması yanında tüm öteki toplumsal gelişmişlik göstergelerinin iyileştirilmesine ve bağışıklık düzeyine doğrudan bağımlı olmak özelliğini taşımaktadır. İki dönem arasındaki bir başka önemli farklılık  da, alınan tüm önlemlere rağmen birinci dönemde görülen  ölümlerin  tümüyle önüne geçilmesinin oldukça zor olduğu ve buna karşılık postneonatal dönemdeki ölümlerin çevre koşullarının gelişmesi ile  tümüyle önlenebilme özelliğine sahip olmasıdır.

 

Türkiye’de Bebek Ölümleri Sorunu: Hız ve  Nedenler

 

Ülkemizde bebek  ölümleri  ile  ilgili  geniş  kapsamlı çalışmaların  70'li  yılların  ortasından itibaren  yapılmaya başladığını görüyoruz. Bu  alandaki ilk önemli   çalışmalar Hacettepe Üniversitesi Nüfus  Etüdleri   Enstitüsü   tarafından yapılmıştır.   Bu  kuruluş  tarafından  yapılan birinci Türkiye Doğurganlık Araştırması 1972-1977 yıllarını kapsamaktadır. İkinci araştırma ise, 1977-1982 yılları arasını kapsamaktadır. Üçüncü araştırma ise 1985-87 yıllarına yönelik olarak planlanmış ve uygulanmıştır.

 

Ülke çapında ve bölgeler ölçeğinde ilk kez bu araştırmalar ile BÖH konusunda sağlıklı veriler elde edilebilmiştir. Kuşkusuz, bunlardan daha önce yapılan bazı bireysel araştırmalar ile de konu üzerinde bilgiler elde edilmeye çalışılmıştır. Ancak, biraz  önce belirtilen  araştırmalar  ulus çapındaki ilk bulgulardır.

      

Ülke  düzeyindeki  bir  başka  önemli  araştırma  da, aynı üniversitenin Gıda Bölümü tarafından yapılan beslenme araştırmalarıdır. İlki  70'li  yılların sonuna doğru ve ikincisi 80'li yılların  ortalarında yapılan bu araştırmalarla bir yandan toplumun beslenme koşulları ölçümlenirken, aynı zamanda, bebek ölümleri  ile ilgili bilgiler  toplanmıştır. Özellikle, ikinci beslenme araştırması bu açıdan daha geniş ve  ayrıntılı  veriler üretmiştir.

 

1960'lı yılların başlarında, Türkiye'de BÖH binde 180 olarak hesaplanmıştır. Ancak, ilk güvenilir veri olan birinci Doğurganlık Araştırması'na göre, 1972-77 yıllarını kapsayan dönemde yıllık ortalama  BÖH binde 134 olarak hesaplanmıştır.  Bu oran,  bölgelere  göre önemli değişiklikler göstermektedir. 

 

 

 

 

ÇİZELGE 5

Bebek ve Çocuk Ölümlerinin Nedenlerine ve Yerleşim

Yerlerine Göre Dağılımı

 

 

ÖLÜM  NEDENLERİ

 

 

YERLEŞİM YERİ

Kırsal   Kesim

 

Kentsel      Kesim

BEBEK

ÇOCUK

BEBEK

ÇOCUK

Ateşli Hastalık   

18.5

43.4

32.2

44.5

İshal                                  

5.0

5.1

8.3

11.3

Malnütrisyon     

11.5

6.1

8.6

10.5

Diğer bir hastalık               

l.5

8.1

12.9

8.2

Trafik kazası    

-

4.0

0.2

5.9

Diğer bir kaza                                        

1.0

4.0

2.8

2.7

Erken doğum                       

-

1.0

1.9

-

Ölü doğum                        

2.0

-

1.9

-

Bilinmiyor  

51.5

28.3

31.2

 

TOPLAM                     

100.0

100.0

100.0

100.0

Kırsal  Kesim    Bebek n = 303        Çocuk n =   99

Kentsel Kesim   Bebek n = 568        Çocuk n = 220

Kaynak : H.Ü. 1984 Gıda Tüketimi ve Beslenme Araştırması


 

ÇİZELGE 6

Bebek Ölümlerinin Ölüm Nedenlerine ve Toplam Kalori Miktarına Göre Dağılımı   (gr)

 

NEDEN

Yetersiz

0-2000

Sınırda

2001-2500

Yeterli

2501-3000

Aşırı

3000+

Kent

Kır

Kent

Kır

Kent

Kır

Kent

Kır

İyi beslenememe

49

33

0

2

0

0

0

0

İshal             

47

15

0

0

0

0

0

0

Ateşli hastalık     

174

56

5

0

0

0

3

1

Trafik kazası         

1     

0

0

0

0

0

0

0

Diğer bir kaza       

16

3

0

0

0

0

0

0

Bilinmiyor

171

156

2

1

0

0

2

0

Diğer hastalıklar

72

32

1

0

0

0

0

0

Ölü doğum            

10

6

0

0

1

0

0

0

Erken doğum        

11

0

0

0

0

0

0

0

TOPLAM 

551

301

8

3

1

0

5

1

GENEL TOPLAM

852

11

1

6

Kaynak: 1984 Gıda Tüketimi ve Beslenme Araştırması
 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çizelge, oldukça  ilginç bir bulguyu  ortaya  koymaktadır. Bebek  ölümlerinin  çok önemli bir bölümü ya da tamamına yakını yetersiz beslenen ailelerde meydana gelmektedir. Kısacası,  bebek ölümleri, esas itibarıyla, nedeni ne olursa olsun,  yetersiz düzeyde beslenen ailelerde görülmektedir.

 

ÇİZELGE 7

Bebek Ölümlerinin Nedenlerine, Ailenin Yıllık Gelirine

ve  Yerleşim Yerine Göre Dağılımı (1984)

 

 

 

NEDEN

KIRSAL    (% 23)

KENTSEL     (% 77)

Alt

300.000  TL’den az

Orta

300.000-750.000    TL

Üst

750.000 TL’den çok

Alt

300.000  TL’den az

Orta

300.000-750.000    TL

Üst

750.000 TL’den çok

(.25)

(.50)

(.25)

(.13)

(.55)

(.32)

Beslenme yetersizliği             

9

9

0

3

9

8

İshal   

4

1

0

3

11

3

Ateşli hastalıklar

6

11

3

9

41

18

Trafik kazası            

1

0

0

2

5

4

Öteki  nedenler           

27

56

20

29

96

54

Toplam

47/.32

77/.52

73/.16

46 /.16

162 /.55

87/.29

Genel Toplam                       

147  (.33)

295 (.67)

Kaynak: H. Ü. 1984 Gıda Tüketimi ve Beslenme Araştırması

 

 

 

 

 

Aileler gelirleri itibarıyla üç gruba ayrılmıştır: alt, orta ve  üst gelir grupları. Gerek kentsel kesimde ve gerekse kırsal kesimde, orta gelir gruplarının gerek örneklem içindeki dağılımı ve gerekse ölen bebeklerin dağılımı içindeki  payları  tam  bir benzerlik  gösterirken, alt gelir gruplarının  ölen  bebeklerinin sayısı  örneklem içindeki paylarından fazla ve buna karşılık  üst gelir  gruplarının  ölen  bebeklerinin  oranı  örneklem  içindeki paylarından  daha azdır. Kısacası, bebek ölümleri  düşük  gelirin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Çevre Kavramının Tanımı

 

Temel  varsayım,  bebek  ölümlerinin bebeğin  içinde  dünyaya geldiği ve yaşadığı ailenin çevresel koşullarına, bir başka anlatımla yaşam kalitesine, bağlı olduğu ve bu koşullar tarafından açıklanabilmek özelliğine sahip  olduğudur. Belirtilen bu temel varsayım, aynı  zamanda,  BÖH parametresinin  toplumsal  gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olarak kabul edilmesi gerektiği anlayışına dayanmaktadır. Şayet elde olunacak bulgular bu varsayımı doğrulayıcı sonuçlar üretebilirse, bu taktirde, çevresel koşulları geliştirmenin ve iyileştirmenin doğrudan bebek ölüm oranını da azaltacağı yargısına varılacaktır.

 

 

ÇİZELGE 8

İlçelere Göre Bebek Ölüm Hızları

İlçe

Canlı Doğmuş

Toplam Bebek Ölümleri

BÖH

Canlı       Toplam                   Kabul Edilmeyen Bebek                     (*)

Fark

BÖH

Altındağ                         

9220

561

60.8

230

331

35.9

Çankaya

10735

497

46.3

219

278

25.9

Keçiören

6638

495

89.6

228

367

55.3

Mamak 

7282

463

63.6

104

259

35.6

Yenimahalle

6189

381

61.6

162

219

35.4

Alt toplam 

40064

2497

62.3

1043

1454

36.3

Bilinmeyen

-

255

-

103

152

-

TOPLAM

40064

2752

68.7

1146

1606

40.1

(*) Ölü doğumlar ve düşüklerin toplam sayısı

 

 

Yukarıdaki çizelgede belirtildiği  üzere, Ankara anakenti sınırları içinde 1989 yılı BÖH binde 40.1 olarak hesaplanmıştır. Bu oran, üçüncü Türkiye doğurganlık araştırmasında kent ortalaması olarak belirlenen binde 50'ye oranla daha iyi bir sonucu yansıtmaktadır. Bu genel sonuç, Ankara'da bebek ölümlerini  koşullandıran özelliklerin  ülke genelindeki özelliklerden daha olumlu olduğunu göstermektedir.

 

Ancak, adresi saptanamayanlar ilçelere eşit olarak dağıtıldığında, ortaya çıkan  sonuç oldukça  ilginç  bir  görünüm kazanmaktadır. İlçeler arasında  en yüksek BÖH binde 55.3 ile Keçiören'de görülmüştür. Bu değer, Türkiye kent ortalamasının üzerindedir. En düşük değer  Çankaya'da  (binde  25.9) elde edilmiştir. Geri kalan üç ilçe olan Altındağ (binde 35.9) , Mamak (binde 35.6) ve Yenimahalle'de (binde 35.4) ise birbirine çok yakın değerler elde olunmuştur. Bu değerler, Ankara kenti ortalamasına (binde 40.1) oldukça yakındır. Açıkça görülmektedir ki, BÖH açısından  Keçiören ve Çankaya ekstrem uçları temsil etmektedir.  Bu  çok  çarpıcı  sonuç, iki ilçe arasında bebek ölümlerine yol açan nedenler açısından  önemli bir  farklılaşma olduğunu göstermektedir.

 

Aynı çizelge  içinde  yer  alan ilk iki  tür  BÖH  (toplam ölümlerin canlı doğumlara oranı ya da canlı doğup ölen bebeklerin toplam canlı doğumlara oranı) dikkate alındığında da, sıralamada önemli bir değişiklik gözlenmemektedir. İlçeler ya  sıralamadaki yerlerini korumakta ya da anlamlı bir değişme meydana gelmemektedir.


 

ÇİZELGE 9

Bebek Ölümlerinin Nedenlerine ve İlçelere Göre Dağılımı

 

Hastalık Kodu

Altındağ

Çan

kaya

Keçi-ören

Mamak

Yeni-mahalle

Bilin-meyen

TOP

LAM

Tetanoz  A20        

1

-

2

-

-

1

4

Bakterilerin diğer hastalıkları  A21-1  

1

40

37

39

30

25

182

Virüslerin diğer hastalıkları A29-5     

-

-

-

-

-

1

1

Enterit ve diğer   diyare hastalıkları A5                    

16

9

14

10

7

2

58

Lösemi  A59        

-

2

-

-

 

1

3

Solunum sistemi    tüberkülozu A6                            

-

-

2

-

-

-

2

Selim urlar ve    cinsi   belirtilmeyen urlar    A61                    

1

-

-

-

-

-

1

Vitamizsizlik ve diğer beslenme yetersizlikleri A65

5

-

3

7

-

-

15

Diğer iç salgı bezi ve metabolizma hastalıkları A66                

1

1

1

-

1

2

6

Anemiler  A67           

-

-

1

2

1

-

4

Menenjit   A72       

12

7

2

8

4

2

35

Epilepsi    A74          

-

-

1

-

-

-

1

Orta kulak ilti habı ve mas toidit       A78            

1

-

-

-

-

-

1

Merkezi sinir sistemi hastalıkları  A79-0                                 

2

-

2

1

1

1

7

Serebro vasküler hastalıklar A85 

3

3

4

2

2

2

16

Dolaşım sistemi hastalıkları A88-2          

-

1

-

-

1

-

2

Akut bronşit -bronşiolit 89-4           

-

1

-

1

-

-

2

Diğer pnomoniler A92 

18

10

24

12

15

5

84

Solunum sisteminin diğer hastalıkları  A96-4 

-

1

-

-

1

1

3

Barsak tıkanması ve fıtık  A101             

-

-

-

1

-

-

1

Barsak   tıkanması A101     

-

1

1

-

1

-

3

Sindirim sisteminin diğer hastalıkları  A104-3          

-

-

-

-

-

1

1

Gebelik ve doğum kanamaları  A113 

-

-

3

-

1

-

4

Diğer ve belirtilmeyen çocuk düşür meler  A115        

80

81

74

84

59

28

406

Gebelik, doğum ve lohusalık sırasında diğer komp likasyonlar  A117 

85

65

99

53

49

21

372

Doğuştan kalp

bozuklukları   A127

2

1

1

1

1

1

7

Dolaşım sistemi doğuştan diğer bozukluklar            A128        

-

-

-

-

1

1

2

Yarık damak ve yarık dudak A129                       

7

1

8

3

8

1

28

Doğuştan olma bütün diğer bozukluklar A130         

6

3

17

8

7

6

47

Doğum travması ve güç eylem A131                           

8

3

-

3

3

1

18

Plesanta ve kordonun bozuk durumları    A132              

16

14

11

7

1

2

51

Yenidoğanın hemolitik hastalığı A133            

3

-

2

-

1

1

7

Başka yerde sınıflan dırılmayan  anoksik ve hipoksik durumlar A134         

62

62

87

68

45

41

365

Perinatal hastalık ve ölümlerin diğer nedenleri    A135                          

72

63

73

53

54

33

348

Şüpheli enfeksi yonlar  A137-0

1

3

2

2

2

-

10

Sinir sistemi ve duyu organlarının hastalıkları   A137-2                  

1

2

1

1

-

-

5

Dolaşım ve kan sistemi hastalıkları A137-3      

16

8

21

8

10

12

75

Solunum sistemi hastalıkları  A137-4               

20

34

28

18

12

11

123

Sindirim sistemi hastalıkları

1

1

2

-

2

-

6

Diğerleri  A137-9                  

5

5

6

11

1

5

33

Kimyasal maddelerin ters etkileri AN149                           

-

-

-

-

1

-

1

Motorlu taşıt kazaları AE138                  

-

1

-

-

-

2

3

Diğer bütün kazalar AE146                 

-

-

-

-

1

1

2

Kafatası kırığı   AN138                 

-

-

-

-

-

1

1

Yanıklar   AN148

-

-

1

1

-

1

3

Diğer belirtilmeyen dış nedenler ve etkileri AN150                

-

-

2

2

-

1

5

Ölü doğum                    

60

68

49

56

53

48

334

Nedeni kodlandırıla mayan       

7

7

2

5

5

3

29

Nedeni açıklanmayan                   

7

4

9

6

5

4

35

TOPLAM 

561

497

595

463

381

255

2752

 

 

Çizelgeye göre, ilk on neden şunlardır: Düşükler, ateşli gebelik, doğum ve lohusalık komplikasyonları, anoksik ve hipoksik durumlar, perinatal hastalıklar, ölü doğum,  bakteriyel  hastalıklar,  solunum  sistemi  hastalıkları, pnomoni, dolaşım sistemi hastalıkları ve enterit.

 

Hastalıkların ilçelere göre dağılımında genel bir benzerlik ve koşutluk   görülmektedir. Bazı küçük çaplı farklılaşmalar  saptanmıştır. Örneğin, menenjit ve diyare Altındağ’da fazlalık gösterirken, solunum yolları hastalıkları Çankaya’da en fazla değere ulaşmaktadır.

 

Bebek Ölümlerinin Nedenlerine ve Fiziksel Çevre Koşullarının Gelişmişlik Düzeyine Göre Dağılımı

      

Çevre koşulları ile bebek ölümleri arasındaki ilişkiyi yakından izleyebilmek  amacıyla  mahalleler arasında fiziksel çevrenin gelişmişlik düzeyi açısından farklılaşmayı öngören  bir yöntemin geliştirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olarak  ortaya çıkmıştır.  Bu  amaçla,  mahalleler imarlı,  imarsız  ve  karışık alanlar  olmak üzere üçe ayrılmıştır. Ankara Büyük Şehir Belediyesi’ne bağlı ASKİ Genel  Müdürlüğü’nün  uluslararası  bir danışmanlık kuruluşuna hazırlattığı kanalizasyon projesi hava fotoğrafları yoluyla, kentin gecekondulaşmış alanlarının belirlenmesi  yolunda önemli bir gelişme sağlamıştır. Söz  konusu çalışmadan elde olunan bilgiler, Ankara'daki mahalle sınırlarını gösteren harita üzerine lekeleme yöntemiyle  aktarılmıştır. Bu çalışma sonunda, bazı mahalleler tümü ile imarlı bölgede ve bazıları da tümü ile gecekondulaşmış alanda yer almıştır. Bu yöntgemle elde edilen bilgiler sonucunda, Ankara mahallelerinin gelişmişlik düzeyleri belirlenmiş ve bilgiler aşağıdaki çizelgede özetlenmiştir.

 

 

ÇİZELGE 10

Bebek Ölümlerinin Kentsel Alt Bölgelerin Gelişmişlik

Durumuna ve

Ölüm Nedenlerine Göre Dağılımı

Hastalık Kodu

İmarlı

Karışık

İmarsız

Bilinmeyen

Toplam

Tetanoz A20                                          

-

-

3

1

4

Bakterilerin diğer hastalıkları A21-1       

55

35

81

1

182

Virüslerin diğer hastalıkları A29-5          

-

-

-

1

1

Enterit ve diğer diyare hastalıkları       A5             

16         

10

30

2

58

Lösemi   59             

2           

-

-

1

3

Solunum sistemi tüberkülozu      A6                

-

1

1

-

2

Selim urlar ve cins belirtilmeyen urlar A61        

1

-

-

-

1

Vitaminsizlik ve diğer beslenme yetersizlikleri                   A65          

2

3         

10

-

15

Diğer iç salgı bezi metabolizma hastalıkları A66          

1

1

2

2

6

Anemiler A67          

3

-

1

-

4

Menenjit  A72       

15

2

16           

2

35

Epilepsi  A74          

1

-

-

-

1

Orta kulak iltihabı ve mastoidit A78         

1

-

-

-

1

Merkezi sinir sist. hastalıkları A79-0         

4

-

2

1

7

Serebro vasküler  A85         

4            

3

7

2

16

Dolaşım sisteminin diğer hastalıkları A88-2         

-

1

1

-

2

Akut bronşit- bronşiolit  A89-4          

2            

-

-

-

2

Diğer pnomoniler A92       

26

10

43

5

84

Solunum sisteminin diğer hastalıkları A96-4          

1

-

1                   

1

3

Barsak tıkanması ve fıtık  A101              

-

1

-

-

1

Barsak tıkanması A101-1            

2

-

1

-

3

Sindirim sisteminin diğer hastalıkları A104-3          

-

-

-

1

1

Gebelik ve doğum kanamaları A113              

1

-

3

-

4

Diğer ve belirtilmeyen çocuk düşürmeler                   A115         

124

84

170       

28

406

Gebelik, doğum ve lohusalık sırasında diğer komplikasyonlar A117          

147        

75

129

21

372

Doğuştan kalp bozuklukları A127              

2

1

3

1

7

Dolaşım sistemi doğuştan boz.     A128               

-           

-

1

1

2

Yarık damak ve yarık dudak        A129               

9

3

15

1

28

Doğuştan olma bütün diğer bozukluklar A130          

12          

8

21

6

47

Doğum travması ve güç eylem            A131             

8

3

6

1

18

Plesanta ve kordonun bozuk durumları  A132           

17        

13

19

2

51

Yenidoğanın hemolitik hastalığı   A133             

2

1

3

1

7

Başka yerde sınıflandırılmayan anoksik ve hipoksik durum A134       

126

59

139

41

365

Perinatal hastalık ve ölümlerin diğer nedenleri               A135        

127

53

135

33

348

Şüpheli enfeksi yonlar  A137-0           

5

3

2

-

10

Sinir sistemi ve duyu organ.hast.  A137-2          

4

-

1

-

5

Dolaşım ve kan sistemi hastalıkları          A137-3         

23

10

30

12

75

Solunum sistemi hastalıkları          A137-4         

46

20

46

11

123

Solunum sistemi hastalıkları             A137-5           

2

1

3

-

6

Diğerleri  137-9            

6

7

15

5

33

Kimyasal maddelerin ters etkileri  AN149        

-

-

1

-

1

Motorlu taşıt kazaları  AE138              

1

-

-

2

3

Diğer bütün kazalar AE146

1

-

-

1

2

Kafatası kırığı AN138       

-

-

-

1

1

Yanıklar  A148                

-             

1

1

1

3

Diğer belirtilmeyen dış nedenlerin etkileri AN150              

2

1

1

1

5

Ölü doğum                                 

115

51

120

48

334

Nedeni kodlan- dırılamayan                                    

9

6

11

3

29

Nedeni açıklanmayan                    

7

12

12

4

35

TOPLAM                               

932

79

1086

25

2752

 

 

Ankara'nın imarlı  kesiminde oturanların  yüzde  38'i  iken,  aynı  bölgede  bebek  ölümlerinin yalnızca yüzde 20'si meydana gelmektedir. Buna karşılık, karışık ve   gecekondu bölgelerinde oturanların sayısı ile ölen bebeklerin oranları arasında tam bir tutarlılık vardır.

 

Açıkça görülmektedir ki, kentin fiziksel çevresi geliştikçe, ölüm riski azalmaktadır.

 

Daha önceki çizelgede ise, yine Dünya Sağlık Örgütü’nün 150 başlıklı listesi  kullanılarak, ölüm nedenlerinin fiziksel çevrenin gelişmişlik düzeyi açısından dağılımı verilmektedir.

 

Çizelgenin  incelenmesinden elde  olunan ilginç sonuçlar şunlardır: Bakteriyel  hastalıkların önemli  bir kesimi gecekondu  bölgelerinde görülmektedir. Bakteriyel hastalıklar  arasında  en fazla öneme sahip olan da tetanozdur. Özellikle, doğumun  yetersiz sağlık koşullarında yapılmasından kaynaklanan tetanozun gecekondu bölgelerinde görülmesi olasılığı bu  bölgelerde yaşayanların oranından çok  daha  fazladır.  Aynı şekilde, enterit de özellikle bu bölgede görülmektedir.  Enteritin gecekondu  bölgelerinde görülmesi olasılığı diğer bölgelere göre oldukça fazladır. Çok dikkat çekici bulgulardan biri malnütrisyon benzeri beslenme yetersizliklerinden kaynaklanan bebek ölümlerinin hemen tamamına yakın bir kesiminin gecekondu bölgesinde meydana gelmiş olmasıdır. Malnütrisyon  nedeniyle ölümler bu bölgede yoğunluk kazanmaktadır. Aynı durum, pnomoni için de geçerlidir. Pnomoni nedeniyle meydana gelen ölüm olayları genellikle gecekondu bölgelerinde görülmektedir. Doğuştan gelen bozukluklar nedeniyle görülen ölüm olaylarında da, yine gecekondu bölgelerinde önemli farklılıklar görülmektedir.

 

Yukarıda belirtilen bilgiler ve bulgular çerçevesinde açıklıkla görülmektedir ki, gecekondu  bölgelerinde  bebek  ölüm riski diğer bölgelere göre fazladır. İkincisi, bu bölgede görülen ölümlerin nedenleri ise tümüyle ve doğrudan çevre koşullarına bağlıdır. Tetanoz, malnütrisyon, enterit ve pnomonilerde olduğu gibi, bebeğin çevre   koşulları ile yakından ilgili olan tüm unsurlar, gecekondu bölgelerinde görülen ölüm olaylarında derhal ön plana çıkmaktadır. Genel bir yargı olarak belirtmek gerekirse, bebek ölümlerinin doğrudan fiziksel çevre koşullarının bir sonucu ya  da ürünü olarak ortaya çıktıkları artık her türlü duraksamadan uzak toplumsal bir gerçek olarak kabul edilmek durumundadır.

 

Ankara Anakentinde Bebek Ölümleri Tipolojisinin Belirlenmesi ve Betimlenmesi

 

Ankara'da doğurganlık hızı, Türkiye geneline ve ortalamasına çok yakın bir düzeyde bulunmaktadır.  1989 yılı için doğurganlık oranı binde 17.9' dur. İlçeler  arasında   oran değişmekte ve Altındağ en üst düzeye çıkarken Keçiören binde 15.3 ile en düşük düzeye düşmektedir.

 

Her  bin  nüfusa düşen bebek ölümü açısından olaya bakıldığında en  yüksek değere binde 1.5 ile Altındağ ve Keçiören'de ve en düşük değere de binde 0.8 ile Çankaya'da ulaşılmaktadır. Böylelikle, ilk kez Keçiören'in bebek ölümleri içinde  taşıdığı  göreceli fazlalık ortaya çıkmış olmaktadır. Doğurganlık hızı en düşük olan ilçede bebek ölümlerinin bu denli yüksek bir oranda ortaya çıkması oldukça çarpıcıdır.

 

Nitekim, bir anlamda,   kaba  bebek  ölüm  hızı  olarak isimlendirilebilecek  bir yaklaşımla ilçelerdeki bebek ölümleri ile herhangi bir  ayıklama yapmaksızın doğumlar arasında ilişki kurulduğunda en yüksek kaba BÖH'nın binde 55.3 ile Keçiören'de olduğu  ve bu ilçeyi binde 35.4 ile Yenimahalle, binde  35.6  ile Mamak  ve binde 35.9 ile Altındağ'ın izlediği ve en düşük değerin de binde 25.9 ile Çankaya'da elde edildiği anlaşılmaktadır. Çankaya ile Keçiören arasındaki fark yüzde 100'den daha fazladır.

 

Kuramsal çerçeveye uygun olarak yapılan hesaplamalarda ise, gerçek BÖH açısından Ankara'nın Türkiye kent ortalamasının hayli altında bulunduğu anlaşılmaktadır. 1988 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü tarafından yürütülen üçüncü doğurganlık  araştırmasında kentler  için BÖH  binde  50  olarak hesaplanmıştır. Ankara için hesaplanan BÖH ise binde 40.1'dir. Bu fark  önemlidir ve Ankara açısından olumludur. Zira, Türkiye kent ortalamasının altında bir değer elde edilmiştir.

 

Yine, Hacettepe Üniversitesi araştırmasına göre, kentlerde neonatal BÖH binde 27.98 ve post-neonatal BÖH ise binde 22.09 olarak belirlenmiştir. Ankara için hesaplanan değerler ise, binde 22.0 ve 15.3'dür. Görüldüğü  üzere, neonatal ölümler açısından Ankara ve Türkiye değerleri birbirine yakın olmakla birlikte post-neonatal değerler açısından Ankara lehinde önemli bir  farklılık  (binde 6.79) vardır.  Post-neonatal ölümler üzerinde genellikle çevresel nedenler  etkilidir. Bu nedenle, Ankara'da oluşmuş olan çevresel koşulların öteki kentsel alanlara oranla daha olumlu  olduğunu söyleyebilmek olanaklıdır.

 

Ancak, ne var ki, BÖH açısından ilçeler arasında çok önemli farklılaşmalar saptanmıştır. Kent genelinde BÖH ortalama binde 40.1 olarak belirlenmesine karşın, bu değer Keçiören'de binde 55.3 ile en yüksek noktaya ulaşmakta ve Türkiye ortalamasını geçmektedir.  Keçiören'i binde 35.9 ile Altındağ,  binde 35.6 ile Mamak ve binde 35.4 ile Yenimahalle izlemektedir.  Bu üç  ilçenin değerleri  birbirine çok yakındır.  En düşük değer ise binde 25.9 ile  Çankaya  ilçesi sınırları  içinde  elde  edilmiştir.  Ankara anakenti  içinde en iyiyi ve en kötüyü temsil eden bu  iki  ilçe arasındaki fark yüzde 214'dür. Farkın bu ölçüde yüksek olması ise toplumsal açıdan önemli bir sonuç yaratmaktadır. Aynı farklılaşma, erken  neonatal  ölüm hızı için de geçerlidir. Ancak, ilginç bir değişiklik ile Çankaya'da geç neonatal ölüm biraz yükselmekte ve Altındağ'ın arkasından ikinci sıraya yerleşmektedir. İlçeler arasındaki en önemli farklılaşma ise post-neonatal ölüm hızı açısından  Çankaya  ile  Keçiören arasındaki farkın yüzde 263'e çıkmasıdır. Bu durum, iki ilçe arasındaki toplumsal farklılaşmanın en önde gelen göstergesi olarak belirlenmiştir.

      

1989 yılında Ankara'da toplam bebek ölüm sayısı 1606 olarak belirlenmiştir. Bunlardan 152'sinin açık adresi saptanamamıştır. Her gün 4.40 bebek ölümü olayı  görülmektedir. Canlı doğmuş sayılamayacak bebeklerin toplamı ise 1146'dır. Ölü doğumlar ve düşükler bunlar arasındadır.  Tüm  bebek  ölümleri dikkate alındığında her gün ölen bebek sayısı  7.5'tir. Yaklaşık her 3.2 saatte bir bebek ölmektedir.

 

1606 canlı doğan bebekden 865'i (yüzde 53.9) ilk sekiz gün  içinde ölmektedir.  110'u ise daha sonraki üç  hafta içinde (yüzde 7) ölmektedir. Doğumdan sonraki ilk dört hafta içinde ölen bebeklerin oranı  yüzde 60.9'a çıkmaktadır.  İlk dört  haftasını doldurduktan ve birinci yaş gününü kutlamadan ölen bebeklerin oranı ise yüzde 39.1'dir. Bu durumda bebek ölümlerinin yaklaşık yüzde 60'ının ilk dört hafta içinde ve yüzde 40'ının da daha sonra meydana geldiği anlaşılmaktadır.

 

Semtler bazında ve 1000 nüfusa düşen bebek ölümleri sayısı açısından olaya bakıldığında ise en yüksek değer binde 4.03 ile Batıkent'te ortaya  çıkmaktadır.  Ancak,  bu  durum yanıltıcı olabilir, zira, 1985 sayım sonuçlarına dayalıdır. 1985 ile 1989 arasında Batıkent'in nüfusunda  önemli artışlar olmuştur. Bu nedenle, Batıkent bir an için değerlendirme dışında bırakılırsa, en yüksek değerler sırasıyla Ayvalı (Keçiören),  Siteler (Altındağ), Altındağ (Altındağ), Sanatoryum (Keçiören), Yenidoğan (Altındağ) ve Uyanış (Keçiören)'da ortaya çıkmaktadır. En düşük değerler ise Kavaklıdere (Çankaya), Anıttepe (Çankaya), Cebeci (Çankaya), Demirlibahçe (Mamak), Bahçelievler (Çankaya)  ve  Maltepe (Çankaya)'de elde edilmiştir.

 

Mahalleler açısından olaya bakıldığında ise, ortalama  bin nüfusa  düşen  bebek ölümü değerinin mahallelerin  yüzde 44'ünde aşıldığı ve en iyi durumda olan ilçenin Çankaya (yüzde 25)  en kötü  durumda  olan  ilçenin  Keçiören (yüzde 60) olduğu anlaşılmaktadır. En yüksek değerlere ise Aktaş, Şenyurt, Siteler, Anafartalar,  Altındağ, Atıfbey, Dikmen, Yılmazlar  ve Topraklık mahallelerinde ulaşılmıştır.

      

Ölen bebeklerin cinsiyetleri açısından yapılan değerlendirmede ise, erkek çocuklar arasında ölüm oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Kent  ortalamasında, ölen  erkek bebeklerin oranı yüzde 56 iken kız bebeklerin oranı yüzde 41'dir. Aradaki fark yüzde 15'e ulaşmaktadır. En yüksek farklılaşma ise yüzde 19 ile (yüzde 53-39) Çankaya'da görülmüştür.

 

Ölüm nedenleri açısından soruna bakıldığında ise, en yüksek değerler düşük,  gebelik ve doğum komplikasyonları, anoksik ve hipoksik nedenler, perinatal hastalıklar, ölü doğum, bakteriyel hastalıklar, solunum sistemi sorunları, pnomoni, dolaşım sistemi sorunları ve gastroenterit alanında görülmektedir. Ancak, nedenlerin ilçelere dağılımında önemli ve dikkat çekici bir farklılaşma  görülmemiştir.  Yalnızca menenjit ve diyareye bağlı ölümlerin Altındağ'da ve solunum sistemi ile  ilgili  nedenlerin Çankaya'da yoğunlaştığı gözlenmiştir.

 

Ancak, fiziksel çevrenin gelişmişlik düzeyi açısından bebek ölümleri ile ilgili  çok  dikkat çekici bulgulara ulaşılmıştır. Hava fotoğrafları üzerinde yapılan değerlendirmeyle, Ankara kentinin üç ayrı gelişmişlik düzeyine göre sınıflandırması yapılmıştır.  Buna göre,  Ankara nüfusunun yüzde 45'i imarlı bölgede, yüzde 38'i,  gecekondu bölgesinde ise yüzde 17'si karışık bölgede yaşamaktadır. Adresi bilinenlerin aynı şekilde dağıtımında ise, bebek ölümlerinin yüzde 37'sinin imarlı bölgede, yüzde 44'ünün gecekondu bölgelerinde ve yüzde 19'unun karışık bölgede olduğu anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere,  karışık bölgede iki oran birbirine  çok yakın sonuç verirken diğer iki oran tümüyle ters sonuçlar üretmektedir. Gecekondu bölgelerinde yaşayanlarda bebek ölüm oranı daha fazladır. Gecekondu bölgesinde oturanlarda  önde  gelen bebek ölüm nedenleri de imarlı  bölgeden önemli ayrılıklar göstermektedir.  Malnütrisyon, tetanoz, enterit ve pnomoni gecekondu bölgelerinde  yoğunluk kazanmaktadır. Buna karşılık, menenjit,  sinir sistemine bağlı hastalıklar, gebelik ve doğum komplikasyonları, perinatal nedenler, ölü doğum ve anoksik durumlarda ise imarlı ve gecekondu bölgeleri arasındaki dağılımlarda eşitlikler ortaya çıkmaktadır. Bu değerlendirmenin sonucu, çevre koşullarından doğrudan etkilenen malnütrisyon, tetanoz, enterit ve pnomoni gibi nedenlerin gecekondu bölgelerinde yoğunlaşmakta  olduğudur. Belirtilen bu yargı, araştırmanın en önemli bulgularından biridir. Gelişmiş bölgelerde perinatal ve konjenital nedenler ağırlıklı olarak ortaya çıkarken gelişmemiş bölgelerde toplumsal ve ekonomik açıdan  dezavantajlı olmanın en belirgin göstergeleri olan çevresel nitelikli nedenler ön plana çıkmaya başlamaktadır. 

 

Demografik açıdan olaya bakıldığında ise, kırdan kente göç sürecini yaşamakta olan aileler içinde bebek ölümü daha yaygındır. Ebeveyni  Ankara'da doğmuş olanlarda ölüm oranı yüzde 20 iken Ankara dışı doğumlularda bu oran yüzde 80'e çıkmaktadır.

 

Risk Gruplarının Belirlenmesi ve Risk Düzeyinin Saptanması

 

Risk grupları açısından ilk belirleyici unsuru kentin gelişmişlik düzeyi oluşturmaktadır. Gecekondulaşmış alanlarda yaşayanlar arasında bebek ölümü riski  daha fazladır. İmarlı bölgelerde 1000 nüfusa düşen bebek ölüm oranı 1.01 iken, gecekondu bölgelerinde bu oran 1.46'ya çıkmaktadır.  Bu  nedenle, gecekondulaşmış  alanlarda yaşayanlarda bebek ölüm riski on binde 45 oranında daha fazla bulunmuştur.

 

İkinci belirleyici unsur, doğum yeri Ankara olanlar ile Ankara dışı doğumlular arasında bulunmuştur. Bebeği ölen 103 anneden 42'si ve babadan 35'i Ankara doğumludur. Evreni oluşturan 206  kişiden  yalnızca 41'i Ankara il merkezinde  doğmuştur.  Bu Ankara  il  merkezinde  doğan  aileler arasında bebek ölümleri oranının yüzde 20 olduğunu göstermektedir. Açıkça  görülmektedir ki, doğum  yeri  Ankara olmayan ancak Ankara'da oturmakta  olan aileler arasında risk daha yüksektir.

 

Üçüncü risk grubunu 30 yaşın altındaki babalar ile yaşı 20'nin altındaki anneler oluşturmaktadır. Bu yaş gruplarında bebek ölüm olayı daha yoğun olarak  yaşanmaktadır. Buna  koşut olarak, evlilik yaşı 25'in  altındaki anne ve babalar  risk açısından dikkat çeken grup olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Anneler açısından 20 yaşın altında evlenenlerde risk daha belirgin  duruma  gelmektedir.  Aynı şekilde, evlilik süresi kısaldıkça risk oranı artmaktadır. Özellikle, 5 yıldan az evliliğe sahip ailelerde bu risk daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu risk grubunu belirleyici bir başka özellik de ailenin Ankara'da  geçirdiği  sürenin  kısalığıdır. Süre  azaldıkça  risk yükselmektedir.

 

Dördüncü risk grubunu evlilik yaşı küçük olanlar belirlemektedir. Evlilik yaşı küçüldükçe bebek ölüm riski artmaktadır.

 

Beşinci risk grubunu akraba evlilikleri oluşturmaktadır. Hacettepe  araştırmasına göre akrabalar arasında saptanan bebek ölümü olasılığı yüzde 16.49 iken, Ankara araştırmasında bu oran yüzde 31.1 olarak saptanmıştır.

 

Altıncı risk grubunu  eğitim  düzeyi  düşük  anneler oluşturmaktadır.  Eğitim  düzeyi yükseldikçe bebeğin ölüm riski azalmaktadır. Kentlerde yüksek öğrenim gören kadın oranı yüzde 7.4  iken bebek ölümüne sahip anneler arasında bu oran yüzde  3'e inmekte buna  karşılık ilkokul mezunu annelerin oranı  yüzde 49 iken, Ankara bebek ölümleri araştırmasında bu grup annelerin oranı yüzde 60'a çıkmaktadır.

 

Yedinci risk grubunu babanın mesleği oluşturmaktadır. Babası özel veya kamu sektöründe memur olanların risk oranı daha düşükken serbest meslek sahipleri  arasında risk oranı yükselmektedir.

 

Sekizinci risk grubunu düşük gelirli aileler oluşturmaktadır. Ailenin  gelir düzeyi yükseldikçe bebek ölüm oranı azalmaktadır. 1986 TUSİAD gelir araştırmasının 1990'a uyarlanmış şekline göre, yıllık 2 milyon TL'nin üzerinde geliri olan aileler en  üst %20 gelir grubunu oluşturmaktadır. Ankara araştırmasına göre, bu gelir  düzeyindeki ailelerin toplam bebek ölümleri içindeki payı yüzde 5'dir.  DİE'nin gelir dağılımı araştırmasına göre, geliri 500.000 TL.'nin altındaki ailelerin kentlerde yaşayan toplam ailelere oranı yüzde 15 iken, araştırma sonucuna göre bu grubun bebek ölümleri içindeki payı yüzde 43'dür.

 

Dokuzuncu risk grubunu ise, oturulan  evin kalitesi oluşturmaktadır. Aylık ısınma ve bina giderlerine göre yapılan değerlendirmede bebek ölümlerinin yüzde 33'ü en az ölçüde aylık ısınma ve bina gideri ödeyen ailelerde saptanmıştır.

 

Onuncu risk grubunu sosyal güvenlik sistemi belirlemektedir. Emekli Sandığı ve Bağ Kur'a üye ailelerde bebek ölüm riski düşük ve buna karşılık SSK'ya  üye  ailelerde  risk yüksektir.

 

Onbirinci risk grubunu konut  içindeki  yeterlilikler ve özellikle  bağımsız  mutfak, bağımsız banyo ve konut içinde tuvaletin yokluğu oluşturmaktadır. Hacettepe Üniversitesi araştırmasına  göre, Türkiye'de  kentlerde bu oran sırasıyla yüzde 90.0,  83.7 ve 82.5 iken Ankara bebek ölümleri araştırmasında bu değerler yüzde 81, 75 ve 65 olarak ölçülmüştür.  Aradaki fark oldukça önemli  bir açıklama getirmektedir.

 

Onikinci risk grubunu çevre kirliliklerine maruz kalan aileler  oluşturmaktadır. Konut çevresinde su kirliliği ulunan ailelerin sayısı yüzde 19 civarındadır. Bu, önemli bir oran olarak kabul edilmek gerekir. Hava kirliliğinden yakınan ailelerin oranı ise  yüzde 92 gibi yüksek bir orandır.  Bu yüksek  oran, üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuç yaratmaktadır. Evsel katı atıkların yarattığı  sorunlar  açısından  deneklerin yüzde 20'sinin sorun belirtmesi oldukça önemlidir. Keza, belediye tarafından katı atık toplanma sıklığını hergün olarak belirleyen aile oranının  yüzde 20  gibi düşük bir düzeyde kalması da önemli  bulunmuştur. Katı atıklarla ilgili son bulgu da, bebeği ölen ailelerin yüzde 60'ının konut  çevresini  temiz  olarak  değerlendirmemeleridir. Gürültü konusunda ise ailelerin yüzde 12'si  belirgin bir sorun bulunduğunu vurgulamışlardır. Bu sonuçlar  göstermektedir  ki, bebeği ölen aileler su, hava, katı atıklar ve gürültü açısından önemli düzeyde sorun bulunduğunu belirtmektedirler. En azından bu aileler çevre kirlilikleri ve sorunları içinde  bulunduklarına inanmaktadırlar. 

 

Onüçüncü risk grubunu çocuğun cinsiyeti belirlemektedir. Erkek  bebeklerin ölüm oranı yüzde 56 iken kız bebeklerde bu oran yüzde 41'dir. Diğer araştırmalarda da benzer durum saptanmıştır. İlginç ve daha fazla araştırılması gereken bir bulgu da Çankaya'da ölen bebekler arasındaki erkek çocuk payının diğer ilçelere göre fazlalığıdır.

 

Ondördüncü risk grubunu bebeğin yaşam süresi oluşturmaktadır.  Araştırmaya  göre, bebek ölümlerinin yüzde 54'ü ilk sekiz gün içinde ve yüzde 7'si birinci ve dördüncü  haftalar arasında olmaktadır. Böylelikle, birinci ay içinde ölenlerin oranı yüzde 61 ve birinci aydan sonraki  ölümlerin oranı yüzde 39 olmaktadır. Hacettepe Üniversitesi araştırmasına göre, Türkiye ortalaması ilk ay  için  yüzde  43.3  ve sonraki  aylar  için  yüzde 56.7' dir. Araştırmaya  göre, Ankara'da neonatal BÖH 24.7  ve  post-neonatal ölüm  hızı 15.3 iken üçüncü doğurganlık araştırması kentsel  alan için bu değerleri 27.98 ve 22.09 olarak vermektedir.  Buna göre, Ankara'da  bebeklerin ölüm riski binde 40.1'dir. Canlı doğan ve ölen bebeklerin yüzde 54'ü ilk sekiz gün içinde,  yüzde 61'i ilk ay içinde ve yüzde 39'u birinci aydan sonra  ölmektedir. Aylara göre bir farklılaşma olmamaktadır.

 

Onbeşinci risk  grubunu  anne  sütü  ile  beslenmeyenler oluşturmaktadır. Hacettepe araştırmasına göre kentlerde anne sütü ile  bebeklerini  besleyen annelerin oranı yüzde 94.4  iken  ölen bebeğe  sahip  annelerde anne sütü ile  beslenmeyen  bebek  oranı yüzde 55 gibi çok yüksek bir orana ulaşmaktadır.

 

Onaltıncı risk grubunu aşı nedeniyle bağışıklık kazandırılmamış olan bebekler  oluşturmaktadır. Örneğin, verem aşısı yaptıran bebeklerin oranı yalnızca yüzde 15'dir.

 

Son risk grubunu ise hastalıkların nedenleri oluşturmaktadır. Malnütrisyon,  tetanoz,  enterit, pnomoni ve menenjit gibi hastalıklara yakalanan bebeklerde risk daha yukarılara çıkmaktadır. Bu nedenlerden ilk dördü, ailenin oturduğu çevrenin  gelişmişlik düzeyinin yetersizliği, annenin eğitim düzeyi ve gelir yetersizliği gibi durumlarla birleştiğinde  risk düzeyi daha da artmaktadır.

 

 

 

ÇİZELGE 11

Ölüm Riskin Kentsel Alt Bölgelere Göre Dağılımı    (%)

 

 

Nüfus                 

Gelişmiş

Karışık

Gecekondu

Toplam

45

17

38

100

Post Neonatal

46

16

38

100

Erken Neonatal

30

21

49

100

Geç Neonatal

32

16

52

100

Ölen erkek bebekler                

43

18

39

100

 Toplam ölen

37

19

44

100

 

 

 Bebeklerin  en  fazla  yaşadıkları süreye göre  ve  kentin gelişmişlik  düzeyine  göre yapılan sınıflandırmada  şu  şonuçlar ortaya çıkmaktadır:

 

·     Post neonatal ölümler gelişmişlik derecesine göre bölgeler arasında  farklılaşma  göstermemektedir.  Post  neonatal  ölümler nüfus dağılımına koşut bir görünümdedir.

·     Neonatal  ölümlerin  dağılımı ise  bölgelerin  gelişmişlik düzeyine göre farklılık taşımaktadır. 

·     Gelişmiş bölgelerde erken neonatal ölümler oldukça az bir düzeye inerken karışık bölgelerde hızla yükselmektedir.

·     Geç neonatal dönemde ölümler en fazla  gecekondu bölgelerinde yoğunluk göstermektedir.

·     Cinsiyete  göre ölen bebeklerin dağılımı ise, gelişmişlik bölgeleri  açısından  küçük bir farklılık göstererek, erkek bebeklerin ölüm oranı gecekondu bölgelerinde  gelişmiş  bölgeye göre sınırlı bir yükseklik göstermektedir.

·     Toplam ölen bebeklerin nüfus dağılımında farklılaşarak, daha çok gecekondu bölgelerinde yoğunlaştığını belirten daha önceki bulgular anımsanırsa ve biraz önce belirtilen ve postneonatal ölümlerin nüfus dağılımına paralel olduğunu belirten görüşle birlikte dikkate alınırsa, kentde riskli grup olarak kabul edilmesi gereken doğumdan sonraki ilk bir ay içindeki bebeklerin gecekondu bölgelerinde yaşayanlarının gelişmiş bölgede yaşayanlara oranla oldukça fazla bir ölüm riskine sahip oldukları kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Kısacası, yeni doğan bebekler gecekondu bölgelerinde yaşıyorsa daha çok risklidirler.  İlk ay tamamlandıktan sonra risk eşit olarak dağılmaktadır.

 

 

 

Bebeğin Yaşam ve Çevre Kalitesi Göstergesinin Saptanması İçin Bir Yaklaşım Önerisi

 

Buraya kadar yapılan açıklamalarla, Ankara anakent ölçeğinde  bebek  ölümlerinin  genel nitelikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen bilgiler, Türkiye ölçeğinde gerek genel ve gerekse kentsel temele dayalı verilerle karşılaştırılarak Ankara anakentinin bebek çevresi ile ilgili özellikleri belirlenmiştir. Ayrıca uygulanan ‘survey’ tekniği ile çok önemli bir bilgi birikimi oluşturulmuş ve elde olunan bilgiler çözümlenmiştir.

 

Ancak, bilimsel çalışma sistematiği açısından önemli olan, söz konusu karmaşık çalışmanın yalınlaştırılması ve soyutlaştırılması yoluyla çevre kalitesini ölçen etkili bir ölçme yönteminin ortaya çıkartılması ve böylelikle de kent yönetimlerinin çalışmalarını planlayabilmelerine ve kaynaklarını ussal bir şekilde tahsis edebilmelerine yardımcı olabilecek bir metodolojinin yöneticiler ve planlayıcılar emrine verilmesidir.

 

Bebeğin çevresel yaşam kalitesi göstergesi olarak isimlendirmek istediğimiz bu gösterge ile kolay hesaplanabilir bir yönteme dayanarak bebeklerin içinde  bulundukları çevresel kaliteler  arasındaki faklılaşmalar belirlenmek istenmiştir.  Her ne kadar, BÖH bu amaçla kullanılmakta olan temel gösterge ise de yalnızca söz konusu değerle çevre kalitesi bakımından bilgi sahibi olmak olanaklı görülmemektedir. Bu nedenle de, yeni bir gösterge düzeneğinin oluşturulması gerekmektedir.

 

Bu bölümde, bu amaçla geliştirilen yöntemin açıklaması, kuramsal dayanakları ve Ankara'ya uyarlama sonucunda elde edilen değerler belirtilecektir.

 

Yöntem, “utility  measurement” olarak bilinen yararlılık ölçümü (YÖ) tekniğine dayalıdır. Kentsel planlama açısından önemli bir teknik olan YÖ yöntemi öncelikle karar almayı doğrudan etkileyen etmenlerin belirlenmesine, öznel bir değerlendirmeye uğratılarak ağırlıklandırılmasına ve yine öznel bir şekilde hazırlanan yararlılık eğrilerine  (utility curve) dayalıdır.

         

Araştırmalar sonunda ortaya çıkan ve daha önce ayrıntılarıyla açıklanan bulgular, bebeğin çevre kalitesinin ölçümlenebilmesi açısından farklılıklar taşıyan şu temel unsurların varlığının sorunu açıklayıcı olduğunu göstermektedir.

         

       1-  Bebek ölüm hızı                                           (BÖH)

       2-  Diyareye bağlı ölümler                                    (A5)

       3-  TBC'ye bağlı ölümler                                      (A6)

       4-  Beslenme yetersizliğine bağlı ölümler           (A65)

       5-  Pnomoni nedeniyle  ölümler                          (A92)

       6-  Menenjite bağlı ölümler                                (A72)

       7-  Tetanoza bağlı ölümler                                  (A20)

         

Yerleşim yerlerindeki bebek çevre kalitesini bu etmenlerin ölçümlenmesi durumunda kolaylıkla hiyerarşik şekilde sıralayabilmek mümkün olacaktır. Aşağıdaki çizelgede Ankara anakenti ölçeğinde söz  konusu değerler verilmektedir.

 

 

ÇİZELGE 12

Ölen Bebeklerin Yaşam Kalitesinin Temel Parametreleri

İLÇE

BÖH

A5

A6

A65

A92

A72

A20

Altındağ       

35.9

16

-

5

18

12

1

Çankaya       

25.9

7

-

-

10

9

-

Keçiören      

55.3

14

2

3

24

2

2

Mamak       

35.6

10

-

7

12

8

-

Yenimahalle   

36.3

7

-

-

15

4

-

Bilinmeyen  

36.3

3

-

-

5

2

1

ANKARA   

40.1

59

2

15

84

35

4

Yukarıda  belirtilen  parametreler, öznel bir değerlendirmeye tabi tutularak toplamı yüz olmak üzere şu şekilde ağırlıklandırılmıştır:   BÖH  =  40, A5 = 15, A6 = 10, A65 = 15, A92 = 10, A72  = 5  ve  A20 = 5 (TOPLAM   = 100).

         

Söz konusu temel parametreler yükseldikçe yararlılıkları azalacak ve azaldıkça yararlılıkları yükselecektir. Toplam yararlılığı 0-10 arasında değişmek üzere ve yine  öznel değerlere dayalı olarak hazırlanan yararlılık eğilimleri aşağıda verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, Delphi tekniği kullanılarak söz konusu  öznellik oldukça yeterli bir nesnellik düzeyine ulaştırılabilir.

 

Aşağıda yararlılık ölçümü tekniği ile ilgili olarak bir yararlılık eğrisi örneği verilmiştir. Söz konusu örnek bebek ölüm hızının yükseklik düzeyi ile ilgili bir örnektir. Doğal olarak herhangi bir yerleşim yerinde BÖH düştükçe yararlılık birimi artacak ve yükseldikçe yararlılık birimi azalacaktır. Eğri, öznel duygularla bireysel inançlara göre çizilmiştir. Ancak, ileride açıklanacak olan Delfi gibi tekniklerle öznelliğin azaltılması ve nesnelliğin yükseltilebilmesi olanaklıdır. İncelemekte olduğumuz yaşam kalitesi endeksi nedeniyle bunun gibi yedi yararlılık eğrisi geliştirilmiştir. Ancak, yer darlığı bakımından ve fikir verici olması bakımından burada yalnızca bir örnek verilmekle yetinilmiştir.

 

 

ŞEKİL 2

 

Yararlılık Eğrisi

 


    YARAR    10

                       

                       8      

 


                       6

 


                       4

 

                       2

 

 

                          0

                                     20        40       60        80        100     BİNDE/YIL   

 

Yukarıda  verilen yararlılık eğrisinde yer alan değerler, Ankara anakentini  oluşturan  ilçelere ilişkin BÖH ve yaşam endeksi modelini oluşturan etmenlere ilişkin değerler açısından ele alındığında ilçelere göre yararlılık birimleri şu şekilde  ortaya çıkmaktadır.

 

 

 

 

 

ÇİZELGE 13

               İlçelere Göre Yararlılık Değerleri

İLÇE

BÖH

A5

A6

A65

A92

A72

A20

Altındağ       

6

2

10

6

6

5

2

Çankaya       

9

5

10

10

9

7

10

Keçiören      

4

3

5

8

5

10

4

Mamak       

6

4

10

7

8

6

10

Yenimahalle   

6

6

10

10

7

9

10

 

 

Elde edilen yararlılık değerleri daha önce saptanan ağırlıkla çarpılarak toplam ilçe değerleri elde edilmiştir. Buna göre, elde edilen değerler şöyledir.

 

Altındağ        =  6(40)+2(15)+10(10)+6(15)+6(10)+5(5)+2(5) =

Çankaya        =  9(40)+5(15)+10(10)+10(15)+9(10)+7(5)+10(5) =

Keçiören       =  4(40)+3(15)+5(10)+8(15)+5(10)+10(5)+4(5) =

Mamak          =  6(40)+4(5)+10(10)+4(15)+8(100+6(5)+10(5)    =

Yenimahalle  =  6(40)+6(15)+10(10)+10(15)+7(10)+9(5)+10(5) =

 

         

Altındağ       = 240+30+100+90+60+25+10=   555

Çankaya       = 360+75+100+150+90+35+50= 860

Keçiören       = 160+45+50+120+50+50+20=   495

Mamak         = 240+60+100+60+80+30+50=   620

Yenimahalle = 240+90+100+150+70+45+50= 745

           

Yukarıda yer alan sonuçlar, ilçelerin bebek çevre (yaşam) kalitesi göstergeleridir. Belirtilen bu yöntem benimsendiği taktirde, kritik parametreler aracılığı ile ilçeler  arasındaki kalite düzeyi farklılaşmasını saptayabilmek olanaklı olabilmektedir.

         

Söz konusu değerler dikkate alındığında, en iyi bebek çevre kalitesi Çankaya'da (860 değer) ve en kötü bebek çevre kalitesi Keçiören'de (495 değer) ortaya çıkmaktadır. Ancak, öteki üç ilçe açısından olaya bakıldığında ise, yalnızca BÖH açısından değerlendirildiğinde birbirine  çok yakın sonuçlar verdiğinden herhangi bir farklılaşma göstermeyen  ilçelerin farklılaşmaya başladığı görülmektedir. Son üç ilçe kalite düzeylerinin azlığı itibarıyla Yenimahalle, Mamak ve Altındağ şeklinde sıralanmaktadır. Bu, önemli bir farklılaşmadır. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, yukarıdaki çizelgede BÖH dışındaki parametreler mutlak değerleri itibarıyla ele alınmıştır. İlçelerin nüfus farklılıklarını da dengeleyici bir şekilde sonuca yaklaşmak belki daha isabetli sonuçlar verebilirdi. Önemli olan, yöntemin geçerliliği ve benimsenme düzeyidir. Öznel olan yararlılık  değerleri ile parametre  ağırlıklarının  yeniden ele alınması olanaklı olabileceği gibi nüfus  dağılımının  da dengelenebilmesi olanaklıdır. Bu sorunlar çözümlendikten sonra ülke çapında yapılacak bir ayarlama ile ulusal bir ölçün oluşturulabilir ve yerleşim yerleri bebek çevre kalitesi değeri açısından sınıflandırılabilir. Yerleşim yerlerinde yapılacak yönetim ve kaynak planlaması çalışmalarında belirtilen yaşam kalitesi endeksi  değerleri  esas alınabilir.

                    

Taşıma Kapasitesi

 

ÇED sürecinin ve yaklaşımının dayandığı üçüncü temel kavram taşıma kapasitesidir. ÇED önerilen projenin çevre üzerinde yaratacağı baskıcı unsurları (stressor) belirleyerek ve bu unsurların çevrenin taşıma kapasitesi üzerinde yaratacağı yükü kestirerek yeterli önlemleri almaya çalışan bir çevresel savunma düzeneğidir. Bu bağlamda, çevre kavramı olaydan olaya değişen bir görünüm arz edecektir. Örneğin, daha önce de belirtildiği üzere, vücuttaki kan örneğinde çevre üzerinde baskı yaratan unsur, CO ve sınırlanan taşıma kapasitesi ise kanın oksijen taşıma kapasitesidir. Pamukkale örneğinde baskı yaratan unsur, yeni turistik oteller nedeniyle giderek artan su talebi ve sınırlanan taşıma kapasitesi ise travertenlerin beyaz kalması için gereken su arzıdır. Ankara Bahçelievler örneğinde baskı yaratan unsur, tek katlı bahçeli evlerin yıkılarak çok katlı konutların yapılması ve sınırlanan taşıma kapasitesi ise elektrik, su, kanalizasyon ve yol gibi kentsel doğrusal altyapıların hizmet sunabilme yeteneğidir. Bu örneklerde de görüldüğü üzere, her türlü çevresel ortamın bir taşıma kapasitesi vardır. Bu kapasite aşılmadığı takdirde, çevrenin bu  baskıları taşıyabilme (absorb) yeteneği nedeniyle çevresel bozulmalar ortaya çıkmamakta, ancak taşıma kapasitesinin sınırlanması ile birlikte çevresel kalite giderek tehdit altına girmektedir.

 

ÇED uzmanı, inceleme konusu olan projede hangi unsurlar nedeniyle hangi taşıma kapasitelerinin tehdit altına girdiğini belirlemek, tehditin boyutlarını kestirmek ve tehditi ortadan kaldıracak karşı önlemler geliştirmek zorundadır. Bu durumda sorulması gerekenler şunlardır: Taşıma kapasitesi nasıl tanımlanabilir? Taşıma kapasitesi nasıl kavramlaştırılabilir?

 

Tanım ve Kavramlaştırma

 

Taşıma kapasitesi, herşeyden önce bir yetenek ifadesidir. Bu yeteneğin sınırlanması durumunda çevresel bozulma tehditleri gündeme gelmekte aksine durumlarda böyle bir tehlike ile karşılaşılmamaktadır. İkincisi, bu yetenek, çevrenin önerilen proje nedeniyle doğabilecek baskı unsurlarına, değişim olasılıklarına ve çevresel yüklemelere karşı tehdit yaratan unsurları kendi içinde var olan güçlerle giderebilme, bunlara karşı koyabilme ve bunlara karşı koyan unsurları destekleyebilme gücüyle ilgilidir. Söz konusu edilen değişiklik olasılıkları ise projeden etkilenecek alan içinde kalan doğal ve insan yapısı çevredeki olumsuz niteliklere doğru kayması olasılığıdır. Bütün bunların sonucunda da doğal ve insan yapısı çevrede kararsızlık ortamı ve sürekli bozulma olgusu egemen konuma gelecektir.

 

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, taşıma kapasitesini şu şekilde tanımlamak gerekmektedir: taşıma  kapasitesi çevrenin kararsızlık ve sürekli bozulma koşulları içine girmeksizin doğal ve insan yapısı özelliklerinde olabilecek değişiklikleri giderebilme, karşılayabilme ve destekleyebilme yeteneğidir.

 

Bu tanımda dikkat çekmesi gereken iki yan vardır: kararlılık ve direnç kavramları. Taşıma kapasitesinin gücünü ifade eden bu iki kavram taşıma kapasitesi çözümlemelerinde özellikle üzerlerinde durulması gereken kavramlardır.

 

Tanıma açıklık getirebilmek bakımından, daha önce verilen örneklere şunları ekleyebilmek olanaklıdır. İçme suyu rezervuarının taşıma kapasitesi çevrenin suya olan talebi ile rezervuardaki su miktarı arasındaki ilişkidir. Erozyon olgusunda toprağın taşıma kapasitesi erozyona karşı direnebilme yeteneğidir. Kitle taşımacılığında taşıma kapasitesi koltuk sayısıdır. Hava kalitesindeki taşıma kapasitesi hava kirleticilerinin doğal koşullar altında giderilebilme yeteneğidir. Park ve bahçe gibi rekreasyonel alanlarda taşıma kapasitesi kullanma nedeniyle ortaya çıkan yıpranmalara karşı direnme yeteneğidir.

 

Bu örnekler ele alındığında, taşıma kapasitesinin stok ile ürün arasındaki fiziksel ve biyolojik ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Mera olayında, taşıma kapasitesi meranın her yıl ürettiği ot miktarı ile merada otlayan hayvanların tükettiği yıllık ot miktarı arasındaki ilişkidir. Taşıma kapasitesi bir başka açıdan ele alındığında girdi-çıktı oranı olarak karşımıza çıkmaktadır. Su rezervuarı örneğinde, taşıma kapasitesini belirleyen unsur rezervuara giren yıllık su miktarı ile yıl içinde rezervuardan çıkan su miktarı arasındaki dengedir.

 

Taşıma kapasitesini güvence altına almanın amacı ise, destekleyici ekolojik koşulların bozulmamasını sağlamak ve böylelikle de sistem verimliliğini en üst düzeye çıkarmaktır. Bu yolda alınacak önlemler, hemen işaret etmek gerekir ki, yalnızca teknik ya da biyolojik değildir. Bu konuda, ekonomi bilimi en az mühendislik, fen ve biyoloji bilimleri kadar çözüm olanakları sunmaktadır. Zira, taşıma kapasitesi olgusuna konu olan olguların tümü, ekonomi biliminde belirli bir bedel ödenmeksizin elde edilen mallar anlamına gelen serbest mallar ya da ortak mallar (free goods) olarak adlandırılmaktadır. Mera ve hava birer ortak maldır. Ekonomik yönden kar maksimizasyonuna çalışan her firma bedelsiz oldukları için bu girdilerden en fazla ölçüde tüketmeye çalışacaktır. Her işletme kar maksimizasyonu amacını taşıdığı için serbest mallar aşırı ölçüde tüketime ve bu nedenle de yok olmaya mahkum olacaklardır.

 

Bu istenmeyen sonuca, çevre ekonomisinde, ortak malların trajedisi (tragedy of commons) [5] adı verilmektedir. Bu olgunun ekonomik literatürdeki adı ise olumsuz dışsallık (negative externality) olarak bilinmektedir. Dışsallık kavramı, herhangi bir işletmenin kendi iradesine bağlı olmaksızın bir başka işletmenin etkinliklerinden yarar ya da zarar görmesidir. Yararlara olumlu dışsallık ve zararlara olumsuz dışsallık adı verilmektedir. Bir dağ ve orman köyüne yatırım yaparak kereste işleme tesisi kuran işletmenin etkinlikleri köydeki aile işletmeleri için ekonomik olanaklar bakımından olumlu bir dışsallık yaratırken, aynı işletme, yörede azalan ağaç sayısı ve artan erozyon nedeniyle ortaya çıkan toprak taşınması sonucunda verimli tarlaları akan toprak altında kalan vadi tabanındaki çiftçi aileleri için olumsuz bir dışsallık yaratmış olacaktır.

 

Ekonomik nitelikli bir çevre yönetimi aracı yaratmak bakımından bu süreç son derecede önemlidir. Zira, çevresel kirlenmelerin önlenmesi açısından gizil bir gücü içinde barındırmaktadır. Yapılması gereken şey firmanın ekonomik olumsuz dışsallığını kendi ekonomik bünyesi içine aktarmasıdır. Buna, olumsuz dışsal etkilerin içselleştirilmesi denilmektedir.

 

İçselleştirme iki şekilde olabilir. Birincisi, firmanın tabandaki köylülerle anlaşma yoluna giderek verdiği zararları tazmin etmesidir. Bu durumda, firmanın ödemek durumunda olduğu tazminatların toplam miktarı firmanın maliyeti içine gireceğinden kar ve zarar durumunu etkileyecek, firma zarar etme olgusu ile karşı karşıya kaldığında kapanmak zorunda kalacak ve böylelikle de çevresel yıkımın önüne geçilmiş olacaktır.

 

İkincisi, kamunun olaya müdahale ederek kirletici vergisi  ya da harcı (Pigouvian vergi) koymasıdır. Bu takdirde, işletme ya vergi ödememek için gerekli yatırımı yapıp çevresel yıkımı önleyecek ve bu yolla da çevresel amaç gerçekleşecektir; ya da, firma kirletici vergisini ödeme yolunu seçecek ve ödediği vergiyi malın fiyatına sokarak fiyatın artmasına neden olacaktır. Artan fiyat nedeniyle mala olan talep azalacağı için üretim düşecek ve azalan üretim nedeniyle çevreye bırakılan olumsuz dışsallıklar da azalacaktır. Sonuçta, yine, çevresel amaç gerçekleşmiş olacaktır.

 

Görüldüğü gibi, ekonomik nitelikli çevre yönetimi araçları aracılığıyla çevrenin korunması olanaklıdır. ÇED uzmanlarının hazırlayacakları raporda bu ve benzeri yöntemlere yer vermelerinde yarar vardır.

 

Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, gerçek yaşamda taşıma kapasitesi ile ilgili olgular bu kadar yalın ve basit şekiller altında gerçekleşmezler. ÇED araştırmacıları, genellikle, bundan çok daha karmaşık durumlarla karşılaşırlar. Çözümleme süreci içine birden fazla taşıma kapasitesi girer ve bunlar arasında birbirlerini etkilemekten kaynaklanan sinerjistik (sistemik bir yaklaşım içinde karşılıklı olarak birbirlerini etkileyen) ilişkiler ortaya çıkar.

 

Bu duruma verilebilecek en iyi örnek, kentsel taşıma kapasitesi çözümlemesidir. Çünkü, kentsel sistemlerle ekolojik sistemler arasında önemli benzerlikler vardır. Bunlardan birincisi, tarihsel geçmiş ile ilgilidir. Her ikisinde de mevcut taşıma kapasitesini geçmişteki kullanım kalıpları belirler. İkinci benzerlik, yersel özellikler alanındadır. Alanın tümünde homojen bir yapı görülmez ve alanın değişik yerlerinde değişik taşıma kapasiteleri ortaya çıkar. Üçüncü benzerlik ise sistemik ilişkiler alanındadır. Her iki sistemde de sistemik bağlar ağır basar, sistemi alt sistemler ve bunlar arasındaki ilişkilerle (feedback) açıklayabilme olanağı vardır. Dördüncü benzerlik ise yapısaldır ve her iki sistemin taşıma kapasitelerinde eşiklerden (threshold) ve sınırlılıklardan söz edebilmek olasıdır.

 

Bu bakımlardan kentler, ekolojik sistemlerde olduğu üzere, kararsız sistemik özellikler gösterirler, dış ve yakın çevreden çok miktarda enerji alır ve kullanırlar, oldukça üretkendirler ve çevresel baskılara karşı dirençsizdirler. 

 

Yatırım önerilerinin büyük bir kesimini içinde barındıracak olan ve yukarıda belirtilen özelliklere sahip bir kentsel  çevrenin taşıma kapasitesini çözümleyebilmek için kentsel çevre kaynaklarının bir tipolojisini yapmak gerekmektedir. Kuramsal olarak kentsel çevresel kaynaklar şunlardır:

 

·      alıcı ortam kaynakları (ambient environment): hava kalitesi, su kalitesi, açık alanlar, rekreasyonel alanlar, sessizlik, güneş ışığı

·      mekansal kaynaklar: yeraltı mekanı, yerüstü mekanı, uzay mekanı

·      altyapılar ve dağıtım sistemleri: ulaşım, içme suyu, atık su, doğal gaz, elektrik

·      ekolojik kaynaklar: fauna ve flora

·      toplumsal ve kültürel kaynaklar: eğitim, kültür, sağlık, güvenlik (yangın ve polis), konut

·      ekonomik kaynaklar: hammaddeler ve öteki üretim girdileri

·      estetik kaynaklar: kıyılar, dağlar, göller, çöller,  güzel manzaralar.

 

Taşıma Kapasitesinin Boyutları

 

Taşıma kapasitesi kavramını daha iyi anlamak, algılayabilmek ve çözümleyebilmek için kavramın boyutları ile türlerine bakmak gerekmektedir. Taşıma kapasitesinin iki temel boyutu kapasiteyi sınırlandırıcı etmenler boyutu ile kapasiteyi harekete geçirici etmenler boyutudur.

 

Sınırlandırıcı etmenler boyutu, ortaya çıkmaları durumunda kapasitenin büyümesini, sistemik üretimi ve çoğalmayı sınırlandıran baskı unsurları boyutudur. Bu bağlamda, ne gibi baskı unsurlarının kapasite üzerinde sınırlandırıcı etki yaptığını araştırmak, kestirmek ve bulmak gerekmektedir. Bu unsurların saptanması durumunda alınacak karşı önlemler belirlenebilecek ve uygulama alanına konulacaktır.

 

Bu boyuta verilebilecek örnekler arasında stratosferdeki ozon tabakasının taşıma kapasitesi yer almaktadır. Taşıma kapasitesini sınırlandıran etmen ise bu bölgeye ulaşan CFC gazlarının miktarıdır. Stratosferde oluşacak ozon gazı miktarı ise, Dünya üzerinde tüketilen CFC bileşiklerinin miktarına bağlıdır. Mera örneğinde, kapasiteyi sınırlandıran etmen meraya otlamak amacıyla sokulan hayvan sayısıdır.     

 

Harekete geçirici etmenler boyutu ise, ortaya çıkmaları durumunda yeni bazı gelişmeleri ortaya çıkaracak olan baskı unsurları boyutudur. Bu tür unsurlar, ortaya çıktıklarında, yalnızca kendi amaçlarını yerine getirmekle kalmamakta başka bazı yeni gelişmelerin de ortaya çıkmasını sağlamaktadırlar. Bunların oluşumu ile ekolojik ve kentsel çevrede yeni bir dizi olgu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, ÇED uzmanının yalnızca bu ilk ortaya çıkan gelişmenin saptanması ve çözümlenmesiyle yetinmemesi ve bu gelişme nedeniyle ortaya çıkabilecek öteki gelişmeleri de dikkate alması gerekmektedir. Harekete geçirici etmenler boyutuna pek çok örnek verilebilir. Bir bölgeye yeni yapılan büyük bir alışveriş merkezi (‘outlet center’ türü) ya da turizme açılmak istenen bir doğa parçası nedeniyle ulaşım altyapısının iyileştirilmesi ve bunun sonucunda bölgede işgücüne olan talebin bölgeler arası iç göçü harekete geçirmesi ve artan trafik nedeniyle hava kalitesinde bozulmanın başlaması verilebilecek örnekler arasında yer almaktadır. Bu nedenle, ÇED uzmanı yalnızca yörenin turizme açılması ya da alışveriş merkezi yapımı ile ilgilenmemeli ve dikkatini harekete geçirici etmenler üzerinde de yoğunlaştırmalıdır. Ankara için yeni yapılan çevre yolu yakın çevredeki arazi fıyatlarını önemli ölçüde artırmıştır. GAP Projesi nedeniyle Urfa şehir merkezine doğru yeni ve ters yönlü bir göç hareketi başlamış ve bu olgu beraberinde konut sorunundan, eğitim altyapısına, kentsel doğrusal altyapı sorunundan güvenlik sorununa kadar değişen bir dizi olguyu beraberinde getirmiştir.  Aynı olgu yıllardır İstanbul’da yaşanmaktadır. 1950’lerde İstanbul’da başlayan endüstriyel gelişme kentin taşıma kapasitesinin çok üzerine çıkmış ve harekete geçirdiği bir dizi büyüme olgusu ile bugünkü çevresel katastrofun ana nedeni olmuştur. [6]

 

Taşıma Kapasitesinin Türleri

 

Buraya kadar yapılan açıklamalardan esas itibarıyla üç değişik türde taşıma kapasitesinden söz edilebileceği anlaşılmış olmalıdır: kaynaksal dayanma kapasitesi, sistem sınırlama kapasitesi ve toplumsal-psikolojik kapasite.

 

Kaynaksal dayanma kapasitesi,   sistemin varlığını devam ettirmesi için gerekli olan biyolojik girdilerin devamlılığının sağlanabilmesi yeteneği ile ilgilidir. Mera örneğinde, kaynaksal dayanma kapasitesi meranın ot üretebilme yeteneğidir. Bu yeteneğin tüketilmesi durumunda taşıma kapasitesi bitmiş demektir.    

 

Sistem sınırlama kapasitesi, kaynağın fiziksel sınırları ile ilgilidir. Bu  sınırlara ulaşılması durumunda sistemin taşıma kapasitesi tamamlanmış demektir. Kömür ve petrol gibi fosil yakıtların taşıma kapasitesi yer altında var olan rezervleri ile sınırlıdır. Rezervlerin bitmesi durumunda sistemin taşıma kapasitesi tüketilmiş demektir.

     

Toplumsal-psikolojik taşıma kapasitesi, kaynak kullanımı nedeniyle kullanıcılar tarafından elde edilen tatmin duygusunun bütünü ya da toplamıdır. Kaynakdan elde edilen tatminin sınırlarına yaklaşılması azalan marjinal yarar nedeniyle -kaynak girişi devam etse dahi- sistemin taşıma kapasitesinin sınırlarına yaklaşılmış olduğunu gösterecektir. Deniz turizminin giderek daha az rağbet görmesi ve buna karşılık yayla ve dağ turizminin gelişmesi bu tür bir kapasite ile ilgilidir.

 


ŞEKİL 3

Taşıma Kapasitesi

 

 


   K                                        ÇEVRE:YAPI, İŞLEV ve İLİŞKİ

 

 


                  Alıcı ortam

   A            kaynakları

 


                                                         Kaynak

                                                         Dayanma

   Y            Mekansal                        Kapasitesi

                  Kaynaklar

                                                                                         Sınırlayıcı

                                                                                          etmenler       

   N

                   Altyapısal   ve

                 Dağıtım kaynakları

                                                         Kaynak                                  Taşıma

   A                                                    Sınırlama                             Kapasitesi             

                                                          Kapasitesi

                  Ekolojik

                  Kaynaklar

   K                                                                                   Harekete

                                                                                         Geçirici               

                                                                                         Etmenler

                    Toplumsal   ve 

   L              kültürel kaynaklar

                                                       Toplumsal

                                                       Psikolojik

                                                       Kapasite

   A               Ekonomik 

                     kaynaklar

                                                                                                       ÇEVRE

   R                                                                                               KALİTESİ

                     Estetik

                     kaynaklar

 

     ÖNERİLEN       KAYNAK                                      ÇEVRESEL                               

     PROJE               KULLANIMINDA       ETKİ        BAŞARIM

                                DEĞİŞME                                      DÜZEYİ

 

Yukarıda verilen şekil, taşıma kapasitesi kavramı ile ilgili olarak daha önce yapılan tüm açıklamaları özetlemektedir. Çizelgede de görüldüğü üzere, içinde yer alan çevre, yapısal olarak sahip olduğu kaynakların işlevleriyle şekillenmektedir. Bu çevrede, kaynak kullanmak amacıyla yapılan her türlü yeni eylem önerisi kaynak kullanımında ve kaynakların amaçlara göre tahsisinde değişmelere yol açmaktadır. Kaynak kullanımında yapılan değişiklikler ise, bir takım olumlu ve olumsuz çevresel etkiler yaratmaktadır. Etkilerin yol açtığı sonuç, çevresel yapının başarım düzeyinin değişmesidir. Tüm bunların sonucunda da,  çevresel kalite de değişmeler olmaktadır. Çevresel kalitedeki değişmeler de çevrenin yapısında, işlevlerinde ve ilişkilerinde yeni yapısal koşulların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

 

ÇED uzmanının ÇED süreci içinde yapması gereken temel çalışma, önerilen projeyi yukarıda belirtilen süreç çerçevesinde irdelemektir. Bu tür bir çözümlemeyi içermeyen  ÇED raporu yetersiz sayılmalıdır.

 

Örnek Olay: Pamukkale, Travertenler ve Eko-turizm

 

Pamukkale, Denizli il merkezine 18 kilometre uzaklıkta antik ve jeolojik özellikleri itibarıyla Dünya kültürünün önemli bir parçası olmak durumunda olan bir merkezdir. “Hierrapolis” olarak bilenen antik özellikleri bir an için bir yana bırakılacak olursa, Pamukkale sahip olduğu traverten oluşumu ile tüm Dünya’nın ilginç jeolojik açık hava müzelerinden biri olmak durumundadır.

 

Nitekim, Pamukkale bu özelliği açısından Unesco’nun “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi” uyarınca oluşturulan “Dünya Mirası Listesi” içinde yer almaktadır.

 

1996 yılı içinde bu yöreyi görmek üzere yaklaşık 400.000 ziyaretçi gelmiştir.[7]  Yıl boyunca devam eden turist akını bölgede konaklama tesislerine olan talebi artırmış, ülkenin turizmi teşvik programından yararlanılarak Pamukkale çevresinde 16 konaklama tesisi oluşturulmuş ve yaklaşık 4.000 yatak turizmin emrine verilmiştir.

 

Ancak, bu oluşumla birlikte Pamukkale’ye temel özelliğini kavuşturan beyaz travertenler giderek kirlenmeye ve siyahlanmaya başlamıştır. Travertenlerin kirlenmesi bölgedeki turizm etkinliklerini tümüyle durduracak boyutlara ulaşmıştır. 1980’li yıllarda başlayan otelleşme sürecinden sonra traverten kirlenmesinde ani artışlar görülmeye başlanmıştır.

 

Traverten Oluşumu:   Traverten oluşumu ancak bazı fiziksel, kimyasal ve jeolojik olgu ve oluşumların  birlikte gerçekleşmesi sayesinde ortaya çıkabilen bir süreçtir. Süreç içinde yer alan ilk koşul, yörede sıcak yeraltı suyu yanında mermer ve kristalize kireç taşı gibi madenlerin var olmasıdır. İkinci koşul ise, sıcak suyun yeryüzüne çıktıktan sonra bir süre yüzeyde akması ve bu akış sırasında karbon dioksit kaybederek ve CaCO3 yönünden doygunluğa ulaşarak traverten çökelmesini sağlamasıdır. Üçüncü koşul ise, suyun sertlik derecesinin asitik olmaktan alkali olmaya geçmeye olanak sağlayacak düzeyde olmasıdır. Dördüncü ve son koşul da, bu süreci engelleyecek her türlü dış müdahalenin yokluğudur. Bu koşullar gerçekleşmediği takdirde, CaCO3 çökelmesi meydana gelmemekte ve bu nedenle beyazlık yerini siyahlığa bırakmaktadır. [8]

 

Toplumsal ve Ekonomik Gelişmeler: Asırlardan bu yana yukarıda belirtilen oluşum, 1980’li yıllardan itibaren aynı süreçsel özelliklerini göstermemeye başlamıştır. Özellikle, bölgede yapılan turistik yatırımlar nedeniyle tesislerin giderek artan su talebi ortaya çıkmaya başlamıştır. Beş ayrı sıcak su gözesinden yaklaşık 360 l/s su çıkmaktadır. Buna ilişkin çizelge aşağıda verilmiştir.

 

 

ÇİZELGE 14

Pamukkale’de Sıcak Su Üretimi

Kaynak adı

Ortalama Debi   (l/s)

Jandarma 1

65

Jandarma 2

35

Motel

160

Beltes

100

Kaynak: Hacettepe Üniversitesi çalışması

 

Daha önceleri tümü travertenlere verilen bu suyun  yüzde 80’i  su gereksinimlerinin giderilmesi  için otellere verilmeye başlanmıştır. Travertenlere ise suyun ancak geri kalan kesimi verilebilmiştir. Su, yeterli olmadığı için, travertenlere dönüşümlü olarak verilmeye başlanmıştır.

 

Ancak, otellerin olumsuz etkisi yalnızca suyun miktarını azaltmak şeklinde ortaya çıkmamaktadır. Oteller aldıkları suyu yüzme havuzu suyu ya da kullanma suyu olarak kullandıktan sonra yeniden pis su olarak kanallara boşaltmaktadırlar. Suyun fiziksel ve kimyasal özellikleri değişmiş olduğu için traverten oluşumu için gerekli kimyasal ve fiziksel tepkimeler meydana gelmemekte, su CaCO3 doygunluğuna  ulaşamadığından çökelme olmamakta ve bu nedenle CaCO3 çökelmesi durmaktadır. Bu durum, travertenlerin siyahlanması ya da beyazdan başka bir renge dönüşmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır.

 

Bunlara ek olarak, yörede turistler ve piknik yapanlar tarafından kullanılan tuvaletlerin pis su boşaltımlarının da kanallara yapılması nedeniyle suyun doğal değişimle elde ettiği alkalilik niteliği de ortadan kalkmaktadır.

 

Bütün bunlara ek olarak, travertenler üzerinde yürümeye izin verilmesi nedeniyle, çökelme göletleri yıkılarak hasar görmekte, su kaybı ortaya  çıkmakta ve bu durum traverten oluşumuna olumsuz katkıda bulunmaktadır.

 

Son olarak, turizmi kolaylaştırmak amacıyla yörede yapılan geniş kapsamlı asfaltlama çalışmaları sırasında çevreye yayılan kimyasallar ve uçucu kum nedeniyle de travertenler zarar görmüş bulunmaktadırlar.

 

İrdeleme: Yukarıda yapılan genel nitelikli açıklamalar, Pamukkale’deki temel sorunun ekolojik koşulları dikkate almadan yapılan turizm etkinlikleri olduğunu ve bu nedenle yörenin taşıma kapasitesinin bozulduğunu göstermektedir. Bu bölümde, taşıma kapasitesi ile ilgili olarak yapılan tüm kuramsal açıklamalar Pamukkale örneği ile örtüşmektedir. Pamukkale’de taşıma kapasitesinin bozulmasına ilişkin tüm olgu, süreç ve ilişkileri görebilmek olanaklıdır.

 

Pamukkale’de bozulan taşıma kapasitesi traverten oluşumuna olanak veren suyun taşıma kapasitesidir. Bu suyun sahip olduğu niteliksel ve niceliksel özelliklerle ne kadar bir alanda traverten oluşumu sağlayabileceği bellidir. Bu açık gerçeğe karşın yöredeki suyun büyük bir bölümünün otellere verilmesi kaçınılmaz sonu hazırlamıştır.

 

Bu durum, taşıma kapasitesi kavramının ÇED açısından ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. ÇED Yönetmeliği yöredeki turistik patlama hareketi ortaya çıkmadan önce yürürlüğe girebilmiş olsaydı, büyük bir olasılıkla, bu tesislerin yapılmasına olanak verilmeyecekti.

 

 

İkinci Bölümün Özeti

 

Bu bölümde, ÇED’in kuramsal temelini oluşturan üç önemli kavram üzerinde durulmuştur: risk planlaması, taşıma kapasitesi ve yaşam kalitesi. Üzerinde durulan ilk kavram risk planlaması, risk değerlendirmesi ve risk yönetimi olmuştur.  Konuyu açıklayabilmek için hava kirliliği olgusu örnek olay olarak kullanılmış ve hava kirleticilerinin insan sağlığı ve çevre üzerinde yol açtığı riskler açıklanmıştır. Yaşam kalitesi kavramı üzerinde durulan ikinci önemli kavram olmuştur. Yaşam kalitesi kavramı tanımlanmış ve bu kavramın içinde barındırdığı temel sorunsal ele alınmıştır: yaşam kalitesinin nicelleştirilmesi.  Bu yolda ortaya çıkan gereksinim üzerinde durulmuş ve yaşam kalitesi kavramına ilişkin olarak ÇED kamuoyunda ortaya çıkan endişeler giderilmeye çalışılmıştır. Belirtilen  bu önemli sorunsalın çözümlenebilmesi için başvurulması gereken ölçme ve ağırlıklandırma teknikleri açıklanmıştır. ÇED sürecinde sıklıkla üzerinde durulması gereken toplumsal göstergeler kavramı açıklanmış ve bunlara ilişkin temel varsayımlar açıklanmıştır.  Daha sonra toplumsal ekosistem kavramı üzerinde durulmuştur.  Konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olması bakımından  “bebek ölüm oranı hızı” kavramı bir örnek olay çerçevesinde ele alınmış ve bir yaşam kalitesi göstergesinin nasıl geliştirilebileceği  Türkiye geneli ve Ankara anakenti özelinde örneklendirilmiştir.  Bölümde son olarak taşıma kapasitesi kavramı ele alınmıştır. Taşıma kapasitesi kavramı tanımlanmış ve açıklanmış, boyutları belirlenmiş ve türleri belirtilmiştir. Pamukkale ve travertenler sorunu bu açıdan bir örnek olay olarak ele alınmış ve turizmin çevrenin taşıma kapasitesi üzerinde yol açtığı olumsuz etkilerle taşıma kapasite kavramı somutlaştırılmaya çalışılmıştır.

 

 


BÖLÜM   3

 

 

ÇEVRE

VE

ÇEVRESEL ETKİ

 

 

 

 

ÇED sürecinin açıklanabilmesi için üç kritik kavramın ayrıntılı olarak ele alınması ve incelenmesi gerekmektedir. Bu kritik kavramlar etki (impact) ve buna bağlı olarak önemli etki (significant impact)  ile çevre (environment) kavramlarıdır. Bir çok ÇED çalışmasında ve özellikle Türkiye’deki ÇED raporlarında bu kavramların yanlış, eksik ve hatalı olarak kullanılmakta oldukları görülmektedir. Ülkemizde bu sonucun ortaya çıkmasında kuramcıların kavramlara açıklık getirmemesi kadar yürürlükteki ÇED mevzuatının bu kavramlarla ilgili olarak taşıdığı muğlaklıklar ve yetersizlikler de rol oynamaktadır. Bu tür kavramlara yönetmelik ve genelgeleri ile açıklık getirmek durumunda olan Çevre ve Orman Bakanlığı’nın da  etkisiz kalması nedeniyle sorunun boyutları daha da büyümektedir.

 

Bu bölümde, esas olarak, “Etki nedir?”, “Nasıl sınıflandırılabilir?”, “Önemli etki nedir, ölçütleri nelerdir?”, “Çevre nedir, hangi bileşenlerden oluşur? gibi soruların yanıtları verilmeye çalışılacaktır.

 

Çevresel Etki Kavramı

 

Etki kavramının çok çeşitli şekillerde tanımı yapılabilir. Yapılan her tanımın kendisine göre haklı ve doğru yanları vardır. Bize göre, çevresel etkiyi tanımlayan en iyi örnek durgun bir suya atılan taş parçasının yarattığı dalgalanmaların bu dalgalara konu olan nesneler  üzerinde yarattığı sonuçlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞEKİL  4

 

Çevresel Etki

                                                                

 

                                                                                                                 

                                                                             nesne

                                                                      etki

                                                                                                   

                                              taş

 


                                                                            dalga

 

 

 

 

Yukarıda verilen basitleştirilmiş örnekte olduğu üzere, suya atılan taş, taşın büyüklüğüne ve düşme yüksekliğine bağlı olarak suda dalgalanmalara yol açacak ve bu dalgaların sahip oldukları şiddet düzeyinde dalgaların etkisi altına giren nesnelerde önemli ya da önemsiz olumlu ya da olumsuz sonuçlar yaratacaktır. Dalgaların, yani çevre üzerinde baskıcı unsurlar yaratan olguların sahip oldukları şiddet nesneler üzerinde ortaya çıkan olumlu ya da olumsuz etkinin önemlilik düzeyinin belirleyicisi olacaktır.

 

Türkiye’de uygulama alanına konulan ÇED Yönetmeliği etki kavramını şu şekilde tanımlamaktadır: “Planlanan bir faaliyetin hazırlanması, inşaat ve işletme süresinde ya da işletme sonrasında, çevre unsurlarında doğrudan ya da dolaylı olarak, kısa veya uzun dönemde, geçici veya kalıcı, olumlu veya olumsuz yönde ortaya çıkması muhtemel değişiklikler”.

 

Genel olarak kabul edilebilir olmakla birlikte, bu tanımın ne gibi yaşamsal önem düzeyinde eksiklikleri olduğu biraz sonra yapılacak açıklamalarla daha iyi anlaşılacaktır.

 

Çevresel Etki Türleri

 

Tanımı oldukça kolay olmakla birlikte, çevresel etkinin türlerine baktığımızda sorun biraz daha karmaşık bir görünüm kazanmaktadır. Ancak, ÇED uzmanlarının  bu türler konusunda yeterli bilgi sahibi olmalarında ve rapor hazırlama çalışmaları sırasında yalnızca etkiden söz etmeyerek etkinin nicel ve nitel özelliklerine açıklık getirmelerinde konunun üçüncü kişiler tarafından daha kolay anlaşılması bakımından yarar görülmektedir.  Etki türlerine aşağıda değinilmiştir:

 

Birincil, ikincil ve üçüncül etki: Etkilerin hepsi aynı şiddet düzeyinde  değildir. Bunlardan bazıları diğerlerine göre daha az ya da daha çok şiddetlidir. Etkilerin sahip oldukları büyüklük (magnitude) ve önemlilik (significance) düzeyleri aynı zamanda etkinin şiddet düzeyinin de belirleyicisi olacaktır. Etkilerin şiddet düzeylerine göre belirli bir hiyerarşik sıralamaya tutulması sonucunda bunların birincil, ikincil ve üçüncül olarak sıralanması olanak kazanacaktır.

 

Doğrudan ya da dolaylı etki: Çevre üzerinde değişimlere yol açan baskıcı unsurlar nedeniyle ortaya çıkan etkilere doğrudan (direct) etki ve herhangi bir etki nedeniyle ortaya çıkan etkiye de dolaylı (indirect) etki denilmektedir. Örneğin, yapılan bir alışveriş merkezi nedeniyle ortaya çıkan çevresel değişim doğrudan etki olarak adlandırılırken, alışveriş merkezi nedeniyle ortaya çıkan trafik tıkanıklıkları ya da trafik tıkanıklığı nedeniyle ortaya çıkan hava kirliliği olgusu dolaylı etki olarak adlandırılmaktadır.

 

Bireysel ve yığınsal (birikimsel) etki: ÇED uzmanlarının ayırdında olması gereken bir başka etki türü de bireysel etki ile yığınsal etki arasındaki farklılaşmadır. Etkiler kendi başlarına sonuç yaratabilirler. Ancak, bu etkilerin birlikte olması durumunda ortaya çıkan sonuç etkilerin toplamından daha büyük bir sayısal değer ortaya koyabilir. Örneğin, yorgun olmak, uykusuz olmak ve alkollü olmak trafik kazası yapma olasılığını artıran  birer bireysel etmendir. Ancak, bunların üçünün birden biraraya gelmesi durumunda ortaya çıkacak olan kaza yapma olasılığı üç olasılığın bireysel toplamından daha fazla olacaktır. Buna, yığınsal (birikimsel, kümülatif) etki denilmektedir. Hava kalitesi açısından önemli bir kirlilik türü olan fotokimyasal oksitlenme yığınsal etkiler için güzel bir örnek oluşturmaktadır. Otomobil sayısının çokluğu ve otomobillerdeki ozon yayılımlarının etkili bir şekilde denetlenememesi hava kirliliğini artıran bireysel etmenlerdir. Ancak, bu etmenler biraraya geldiklerinde, güneş ışığının katalizör etkisi altında, daha farklı bir kirlilik türü olan fotokimyasal oksitlenmeyi ortaya çıkarmaktadır.

 

Doğal etki, fiziksel etki, kimyasal etki, toplumsal ve ekonomik etki ve kamu hizmeti etkisi:  Etkileri niteliklerine göre de türlerine ayırabilmek olanaklıdır. Yersarsıntısı, yanardağ patlaması, toprak alçalması, toprak kayması, erozyon ve çığ doğal nitelikli etkilerdir. Buna karşılık, hava kirliliği, gürültü ve güneş ışığını engellemek gibi etkiler fiziksel ve su kirliliği, katı atıklar ve zehirli atıklar hem fiziksel ve hem de kimyasal niteliklidir. Türk ÇED mevzuatında yer aldığı halde, yine mevzuattan kaynaklanan nedenlerle Türkiye’de hazırlanan ÇED raporlarında yeteri kadar inceleme konusu yapılmayan toplumsal etkiler için verilebilecek en iyi örnek ise, daha önce sözü edilen, tek katlı bahçeli evlerden oluşan bir semtin  yakın çevresine konut amaçlı iki gökdelen yapılması örneğidir. Bu örnekte belirtilen aile yaşam biçiminin etkilenmesi görüşü, toplumsal etkilere verilebilecek iyi bir örnek olmak durumundadır. Bireylerin ve toplumun gelir elde etmesi ya da kaybetmesi sonucunu yaratan etkiler ise ekonomik etkilerdir. İşsizliğin artması ya da yeni istihdam olanaklarının ortaya çıkması, yerel vergi bazındaki azalma ya da yükselmeler ve ulusal geliri azaltan ya da yükselten etkilere de ekonomik etkiler denilebilecektir. Çevresel değişim olguları kamu hizmetleri açısından da bazı sonuçlar yaratacaktır. Yeni bir toplu konut alanının yapılması alanda gerçekleştirilecek veya alana götürülecek pek çok hizmet gereksinimi ortaya çıkaracaktır. Alanda güvenlik, yangın, sağlık, eğitim, ibadet ve katı atık toplama hizmetlerinin gerçekleştirilmesi yanında, burada oturanların günlük iş ve okul yolculuklarını yapabilmeleri için gerekli toplu taşım sisteminin kurulması akla hemen geliveren örnekler arasındadır.

 

Uzun erimli etki, kısa erimli etki: Bazı etkiler sonuçlarını anında ya da kısa bir süre içinde ortaya koyarlar. Siyanürlü gaz solumak buna verilebilecek örneklerdendir. Buna karşılık, bazı etkiler de sonuçlarını etkiye maruz kalmaktan çok zaman sonra ortaya koyarlar. PCB ve asbestin karsinojenik ve mutajenik etkileri buna örnektir.

 

Büyüme yaratan ya da durduran etki: Bu kavram, taşıma kapasitesi kavramı açıklanırken işaret ettiğimiz harekete geçirici ve sınırlayıcı etmenler kavramı ile benzerlikler içindedir. Büyüme yaratan etkiler harekete geçirici etmenlerle ve durduran etkiler de sınırlayıcı etmenlerle aynı anlama gelmektedir.

 

Geri çevrilebilir etki, geri çevrilemez etki: Zararlı ve sakıncalı etkileri geri çevrilebilir ve çevrilemez etki kavramı, ÇED raporunun ve projenin kabul edilebilirliği açısından yaşamsal bir öneme sahiptir. Zira, projenin sakıncalı etkilerinin geri çevrilemez (irretrievable) nitelikte olduklarının anlaşılması durumunda, projenin devamına izin verilmeyecektir. İçme suyuna siyanür karışması ya da nükleer sızıntı olasılıkları geri çevrilemez etkiler için iyi birer örnektirler. ABD’de uygulanmakta olan ÇED süreci açısından büyük bir önem taşıyan bu kavrama Türkiye’de uygulanmakta olan ÇED mevzuatı içinde yeteri kadar yer verilmediği görülmektedir.

 

Sakıncalı sonuçları azaltılabilir ya da azaltılamaz etki: Biraz önce belirtilen etki de olduğu gibi, ABD ÇED mevzuatında önemli yer tutan ancak ülkemizde uygulanan ÇED süreci içinde kendisinden söz edilmeyen bir etki türü de projenin sakıncalı ve zararlı etkilerinin azaltılabilir ya da azaltılamaz (unmitigable) etkileridir. Bu etki türünde, önem taşıyan nokta sakıncalı ve zararlı olduğu belirlenen etkinin bu yönlerinin ortadan kalkması için herhangi bir teknik ya da teknolojik olanağın var olup olmadığıdır. Bu soruya olumlu yanıt verilmesi durumunda etki sakıncalı etkileri azaltılabilir etki olarak kabul edilecek ve olumsuz yanıt alınması durumunda ise etki sakıncalı etkileri azaltılamaz etki olarak adlandırılacaktır. Bu tür etkiler ÇED açısından önem taşımaktadır. Zira, bu tür etkisinin saptanması durumunda projenin devamına izin verilmeyecektir. Asit yağmurları nedeniyle ormanların yıkıma uğraması bu tür bir etkidir. Asit yağmurları bu oluşuma yol açan SO2 yayılımının sınırlandırılması yoluyla sakıncalı etkileri azaltılan bir etki olarak kabul edilebilirse de, yıkıma uğrayan ormanlar sakıncalı etkileri azaltılamaz türdeki  etkiler için iyi bir örnek olmak durumundadır. Aynı şekilde, stratosferik ozon tabakasının incelmesini önleyecek teknolojik olanakların  yokluğu nedeniyle bu tabaka üzerindeki baskıların da zararlı etkileri azaltılamaz etki olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Bursa’nın Orhangazi İlçesi’nde yapılan termik elektrik santralinin, Uludağ’da kar birikimini önlemesi de benzer nitelikler içeren bir etki olarak kabul edilmelidir.

 

Önemli Etki Kavramı

 

ABD’de uygulanan ÇED sürecinde en fazla önem taşıyan unsur önemli etki kavramıdır. Zira, ABD ÇED sisteminde ÇED sürecini başlatan temel unsur olası önemli etki kavramıdır.

 

Türkiye’deki ÇED sisteminde önemli etki kavramına ÇEDY 1993’de yer verilmekle birlikte yeni ÇEDY 1997 ve ÇEDY 2002’de [9] bu kavram yer almamaktadır. Türkiye’de, ÇED sürecini başlatan olgu, önerilen projenin ÇED Yönetmeliği’ne ekli çizelgelerde yer alıp almaması olgusudur. Listeleme yöntemi adı verilebilecek olan bu sistem kanımıza göre sakıncalıdır. Listeyi hazırlayanlar bazı önemli etkisi olan proje türlerini kapsam dışında bırakmış olabilecekleri gibi daha sonraki aşamalarda politik endişelerle bazı projeleri kapsam dışına da çıkarabilirler. Örneğin, uzay araştırmaları konusunda Türk ÇED mevzuatında bir hüküm yer almamaktadır. Aynı şekilde, üzerinde uzun bir süreden bu yana tartışmaları devam eden nükleer elektrik santrali olayında santralin yapımını kolaylaştırmak üzere projenin kapsam dışında bırakılması yolunda çalışmalar yapıldığı iddia edilmektedir. Ayrıca, listeleme sisteminde yalnızca bazı endüstri türleri sayılmış olduğu için hem çevre kavramı genelde yalnızca biyolojik çevre olarak ele alınmakta ve hem de toplumsal ve ekonomik olumsuz etkileri  ağır basan projelerin inceleme konusu olması olanağı kısıtlanmakta veya ortadan kalkmaktadır.

 

Oysa, ABD sisteminde uygulanan olası önemli olumsuz etki kavramı yaklaşımı bu sorunları ortadan kaldırmakta ve bu tür etki yaratacağı kestirilen tüm projeler kesin ÇED kapsamı içine alınmaktadır. Bu ülkede, kendisine ÇED uygulama yetkisi verilmiş olan kamu kurumları yatırım önerisinde bulunan kamu ve özel sektör kuruluşlarının başvurularını kabul etmekte ve başvuruyu bir inceleme komitesine göndermektedir. Burada yapılan incelemede, önerinin bir proje olması, ayrıcalıklar kapsamı içine girmemesi ve olası önemli olumsuz etkiye sahip bulunduğunun anlaşılması durumunda proje sahibinden kesin ÇED raporu hazırlaması istenmektedir. Bu sistemde, önemli olan sorunsal olası önemli olumsuz etki kavramının nasıl tanımlanması gerektiği konusunda odaklaşmaktadır. ABD Federal Çevre Koruma Örgütü tarafından yayınlanan genelgelerle bu sorun çözümlenmiştir. Tanım  içinde yer alan ve olası önemli olumsuz etkiyi belirlemekte kullanılan ölçütler aşağıda verilmiştir. Buna göre,

 

·  hava ve su kalitesi üzerinde doğrudan olumsuz sonuç yaratan etkiler önemlidir,

·  koruma altına alınan ekolojik kaynaklar üzerinde olumsuz sonuç yaratan etki önemlidir,

·  istenmeyen ikincil etkiler yaratan birincil etkiler önemlidir,

·  toksik ve tehlikeli atıkların ortaya çıkması ile sonuçlanan eylemler önemlidir ve

·  öteki bireysel çevresel  etkilerin katkısıyla olumsuz nitelikli yığınsal etkilere yol açan eylemler önemlidir.

 

AB ÇED mevzuatının en önemli yasal dayanağı olan ÇED Direktifi’nde de “olası önemli etki” kavramı vardır. Direktifin ÇED kapsamına girecek projeleri belirleyen  4 üncü maddesinin 2 nci bendinde üye ülkelerin ÇED kapsamına dahil olacak projeleri belirlemek amacıyla listeleme (case by case) yöntemi ile birlikte üye ülkenin kendisi tarafından belirlenecek “eşik değerler” ya da “ölçütler” sistemini uygulayabileceği belirtilmektedir. Birinci yöntem belirli listeler hazırlayarak hangi tür projelere ÇED uygulanacağının belirlenmesini öngörmektedir. Söz konusu AB ÇED Direktifi’nde bu amaçla iki liste yer almaktadır. İkinci yöntem ise ortaya çıkan etki itibariyle belirli bir ölçütü ya da eşik değeri aşan etki yaratan projelerin ÇED’e tabi olmasını öngörmektedir. Bu bağlamda söz konusu eşik değer ya da ölçüt aynı zamanda bir “olası önemli etki” olmak durumundadır. AB ÇED Direktifi’nin 3 sayılı eki bu ölçütleri vermektedir. Bu ölçütler şunlardır:

 

1. Projenin nitelikleri

 

- projenin büyüklüğü,

- öteki projelerle bütünleşmesi durumunda ortaya çıkan etki,

- doğal kaynak kullanımı,

- atık üretimi,

- kirlenme ve bozulmalar,

- kaza riski.

 

2. Projenin yeri

 

- mevcut alan kullanımı,

- alanda yer alan doğal kaynakların bozulma düzeyi, kalitesi ve üreme kapasitesi,

- doğal çevrenin absorbe edebilme kapasitesi:

(a) sulak alanlar;

(b) kıyılar;

(c) dağlar ve ormanlar;

(d) doğa rezervleri ve parklar;

(e) özel çevre koruma bölgeleri;

(f) Topluluk tarafından kabul edilen çevresel kalite standartlarını aşan projeler;

(g) yoğun yerleşime konu olmuş alanlar;

(h) tarihsel, kültürel ve arkeolojik önem olan peyzaj.

 

3. Potansiyel etkinin nitelikleri

 

- etkinin boyutları (cografi alan ve etkilenen nüfus),

- etkinin sınırlar ötesi niteliği,

- etkinin boyutları ve karmaşıklığı,

- etkinin gerçekleşme olasılığı,

- etkinin süresi, sıklığı ve geri çevrilebilirliği.

 

Söz konusu Direktifin bir ÇED raporunda bulunması gereken unsurları açıklayan 4 sayılı ekinde ise “olası önemli etki” kavramından açıklıkla söz edilmekte ve ÇED raporlarında “olası önemli etkileri” gösteren bir bölümün yer alması gerektiği belirtilmektedir.

 

AB mevzuatında ‘olası önemli etki’ kavramına yer veren ikinci mevzuat belgesi de 27.Haziran.2001 tarihinde yürürlüğe giren “Stratejik ÇED Direktifi”dir. Direktifin 3 üncü maddesinin 5 inci bendinde üye ülkelere, Direktif kapsamına giren plan ve programlarla ilgili olarak  bu tür plan ve programların “olası önemli çevresel etki”leri olup olmadığını araştırma yükümlülüğü getirmektedir. Bu Direktifin 2 sayılı ekinde de “olası önemli  çevresel etki”yi belirleyen ölçütler sıralanmaktadır. Bu listede ölçütler “plan ve programın niteliklerine dayalı ölçütler” ile “etkilerin ve etkilenen alanın niteliklerine dayalı ölçütler” olmak üzere ikiye ayrılmış bulunmaktadır.

 

Türkiye’de ise, ÇEDY 1993’de önemli etki kavramı yer almaktadır. Ancak, ÇEDY 1993’de yer alan bu kavram hem işlevsizdir ve hem de anlamsızdır. Yürürlükten kaldırılan ÇEDY 1993’e göre önemli etki kavramının tanımı şudur: “Planlanan bir faaliyetin çevreye olabilecek olumsuz etkisinin, o faaliyetin özellikleri ya da yer aldığı çevrenin etkilere karşı hassasiyeti nedeniyle ilgili mevzuata ve/veya bilimsel esaslara göre kabul edilebilir olarak belirlenen sınır değerlerin dışında olması”. Yukarıya aktarılan önemli etki tanımının ÇED süreci çerçevesinde yerine getireceği herhangi bir işlev yoktur. Zira, herhangi bir ÇED sürecini başlatmamakta ya da sonuçlandırmamaktadır. Belki, yalnızca, ön ÇED sürecinde Mahalli Çevre Kurulu’nun proje ile ilgili olarak verdiği “çevresel etkileri önemlidir” ya da “önemsizdir” kararı için sınırlı düzeyde bir işlevselliğe sahip olduğu belirtilebilir. Ancak, tanım içinde yer alan unsurların muğlaklığı, sınırlı işlevselliği daha da sınırlı bir konuma getirmektedir. Tanımda “mevzuata göre kabul edilebilir sınır değerin dışında” olmak önemlilik için yeterli sayılmaktadır. Bu, mevzuat değişikliği ile etkinin önem düzeyinin değiştirilebileceği anlamını taşımaktadır. Ancak, böyle bir ifadenin bilimsel geçerliliği yoktur. Tanımda yer alan “bilimsel esaslara göre kabul edilebilir sınır değerlerin dışında olması” unsuru ise, her türlü olumsuz etkinin bilimsel inceleme konusu yapılmış olduğunu ve herkes tarafından kabul edilebilir eşik değerlerinin saptanmış olduğunu varsaymaktadır. Bu ifade de, bilimsel gerçeklerle uyuşmamaktadır.

 

ÇEDY 1997 ve 2002’de ise “olası önemli etki” kavramı yer almamaktadır. Bana göre, bu durumun en önemli nedeni Türkiye’nin ÇED’e tabi projelerin seçiminde “eşik değerler” yöntemi yerine “listeleme” yöntemini benimsemiş olmasıdır. Türk ÇED sisteminin genel bir eleştirisi kitabın sonunda ayrı bir bölüm olarak verildiği için burada bu konu üzerinde daha fazla durmaya gerek görülmemiştir.

 

Örnek Olay: Dizel Motorlu Hafif Araçların Eksoz Emisyonlarının İnsan Sağlığı ve Çevre Üzerindeki Etkileri: Ön Bilgiler

 

Dizel yakıtının içerdiği enerjinin ve dizel motorlarında görülen yüksek verimliliğin önerdiği yakıt ekonomisi yakın gelecekte ağır vasıta dışındaki taşıt araçlarında dizelleşme oranının artacağını göstermektedir. Ancak, dizel motorlu araçların eksoz yayılımları üzerinde yapılan çözümlemeler benzin motorlu araçlarla kıyaslandığında CO ve HC yayılımlarının benzin motorlu araç yayılımları  ile aynı düzeyde ve hatta daha az olduğunu gösterirken parçacık, CO2 ve NOx yayılımlarının oldukça fazla derecede daha yüksek olduklarını göstermektedir. Laboratuvar incelemeleri dizel parçacık yayılımının molekül ağırlık ve genellikle mikro metreden daha küçük olan yüzeyi ile dikkat çekici özelliklere sahip olduğunu göstermektedir. Bu özellik, dizel yayılımının  çevresel kalite bozulmasına ve kamu sağlığının kötüleşmesine esaslı ölçüde katkıda bulunabileceğini göstermektedir.

 

Bu araştırma, Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılmış ve inceleme New York Kenti esas alınarak sürdürülmüştür. Verilerin çoğu doğrudan önde gelen otomobil üreticilerinin araştırma ve geliştirme laboratuvarlarından elde edilmiştir.

 

Giriş: Sorunun Tanımlanması

 

Normal benzinli taşıt araçları ile dizel motorlu taşıt araçları arasında yakıt verimliliği ve ekonomisi bakımından görülen farklılık araba almayı düşünenleri ekonomik olanı seçme konusunda zorlamaktadır.

 

Mevcut koşullar altında dizel motoru, birim yakıt başına, benzinli motora oranla yüzde 25 ile 35 arasında daha fazla yol yapma olanağı vermektedir. Litre yakıt başına eşit yol yapma olanağına sahip olunduğu varsayılsa bile, hemen hemen aynı fiata satılan benzinli motorlu küçük aile arabalarına oranla daha büyük arabalara binebilme olanağı vermesi nedeniyle dizel motorlu küçük aile arabaları yine de tercih edilen tür olacaktır.

 

Sözü edilen bu çıplak gerçek araba satın alıcılarını dizel motorlu araç alma konusunda cesaretlendirecektir. 1995 yılında ağır vasıta türünde olmayan araçların yüzde 25’inin dizel motorlu olduğunu gösteren projeksiyonlar yapılmıştır. (Kaynak No 43 s. 10)

 

Yukarıda belirtilen bu eğilim çok önemli ekonomik ve çevresel yankılanmalar yaratacaktır. Ekonomi açısından, dizel motorlu küçük araçlara yönelecek talep otomobil üreticilerinin bu amaçla çok fazla ölçüde yatırım yapmaları ve sahip olunacak yakıt verimliliği ve daha güvenilir otomobiller nedeniyle tasarruf olunacak çok yüksek miktarlarda parasal değerlerle sonuçlanacaktır. Herşeyden önce, dizel yakıtından sağlanacak tasarruf araba satın alıcılarını daha büyük araba alabilme konusunda cesaretlendirecek ve bu da otomobil kazalarında önemli ölçüde düşmelere neden olacaktır.

 

Öte yandan, dizel motorlarından yayılan kirlilikler önemli çevresel endişelere yol açmaktadır. Dizel yayılımlarının olumlu ve olumsuz yanları vardır. CO ve HC açısından mevcut standartlara oranla daha düşük emisyonlara sahip oldukları için dizel motorlu araçların yayılımları olumludur. Ancak, bu tür araçların SO2, NOx, aldehit  ve  parçacık  yayılımları  ise önemli oranda olumsuzluklar içermektedir. Yapılan ölçümler dizelli araçların parçacık yayılımlarının benzinli araçlardan 30 ile 100 kez daha fazla olduğunu ve yayılım ölçünlerini aştıklarını göstermektedir. Buna ek olarak, yapılan ölçümler dizel parçacıklarının büyük bir kesiminin mikronaltı  büyüklükte olduğunu göstermektedir. Bu durum sorunu daha karmaşık ve çözümü zor bir konuma getirmektedir.

 

Parçacıkların çok küçük olması, bunların daha fazla solunması ve solunum sisteminin çok derin kesimlerine girebilmeleri sonucunu yaratmaktadır. (Kaynak No 8, 10, 11, 12, 14, 15, 20, 21, 23, 26, 27, 28, 29)

 

Bu bulgu, yüksek gökdelenlerin bir tür yapay kanyonlar oluşturduğu New York’da mikronaltı parçacıkların havada uzun süre kalabilmeleri ve yoldan geçenler tarafından önemli miktarlarda solunabilmeleri nedeniyle sorunu çok daha önemli bir duruma getirmektedir.

 

Bu araştırma, yukarıda açıklanan çok temel etmenleri New York Kenti’nin özelliklerini dikkate alarak ve bu kent çerçevesi ile sınırlı kalarak çözümlemekte ve değerlendirmektedir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, dizel yakıtının ve dizel motorunun özellikleri, dizel yayılımının çevre ve sağlık üzerindeki etkileri ve denetleme teknolojileri açıklanmaktadır.

 

İkinci bölümde ise, sorun New York Kenti bağlamında tartışılmakta ve yeni denetleme çalışmaları için öneriler getirilmektedir. Yapılmasına ayrıca gereksinim duyulan dizelleşmenin New York kenti üzerindeki etkilerinin incelenmesini öngören çalışma  ise bu bölümde yer almayacaktır. Böyle bir araştırmanın çapı ve önemi çok daha fazla bilgi ve veri toplamaya ve model geliştirmeye gereksinim duymaktadır. Bu bölüm içinde yer almamakla birlikte dizelleşmenin New York Kenti üzerindeki etkilerinin anlaşılması için ayrı bir çalışma yapılması gerekli bulunmaktadır.

 

Dizel Yakıtının Özellikleri

 

ABD Ulusal Araştırma Konseyi tarafından yapılan bir araştırmada dizel yakıtının özellikleri şu şekilde tanımlanmaktadır: “Ticari dizel yakıtı ham petrolden elde olunan hidrokarbonların karışımıdır. Dizel yakıtının özelliği esas itibarıyla ham madde olarak kullanılan ham petrolün türüne, rafine edilme süreci ile rafine edilme işlemi sırasında elde edilen karışımlara ve yakıt karışımının elde edildiği stoklara bağlıdır. Bu etmenlerdeki değişmeler ateşleme kalitesini, buharlaşmayı, kalori değerini, hidrokarbon bileşimini (yani, parafinler, naftenler, olefinler ya da aromatikleri), sülfür içeriğini ve öteki özellikleri belirler. Otomobillerde  kullanılacak  dizel  yakıtının  minimum niteliklerinin belirlenmesi, mevcut motorların performans düzeyini bozmamayı güvence altına almak üzere, dizel motorlarının performansının optimizasyonuna olanak verecek şekilde yeniden tasarlanmasını güvence altına alır. Gözönünde tutulması gereken minimum özellikler ise en az setan katsayısı, maksimum aromatik içerik, en az sülfür düzeyi, maksimum yüzde 90 kaynama noktası ve mevsimlere göre ayarlanmış buharlaşma noktasıdır. Gelecekteki ham petrol yataklarında nitelik azalması beklendiğinden, düşük setan katsayılı, yüksek aromatikli, yüksek sülfür içerikli ve daha yüksek buharlaşma dereceli yakıtların piyasaya verilmesi  beklenmelidir. Bu nedenle, dizel yakıtlarının piyasada varlığını sürdürebilmesi için dizel motorlarının yakıt toleransının geliştirilmesi yolunda çaba harcanması gerekmektedir. Birleşik Amerika’da pazarlanan dizel yakıtlarının özellikleri arasında geniş çaplı farklılaşmalar vardır. Bu farklılaşmaların büyüklüğü ve önemi üzerinde gelişmiş araştırmalar yapılması gerekmektedir. Petrol endüstrisi şu anda ASTM 975 standardı altında otomobiller için 1 ve 2 numaralı dizel yakıtları üretmektedir. 1 numaralı dizel yakıtı, esas itibarıyla, 2 numaralı dizel yakıtının soğuk hava nedeniyle motorun çalıştırılmasında karşılaşılan sorunların giderilmesi amacıyla üretilmektedir. Bu yakıt bazı kent otobüslerinde de eksoz dumanını azaltmak amacıyla kullanılmaktadır. Aynı zamanda, diğer yakıtlarla karıştırılmak amacıyla ve jet yakıtı olarak kullanılmasının yol açacağı rekabet ortamının gelişmesi nedeniyle otomobiller için üretilen 1 numaralı dizel yakıtının gelecekteki fiyatının şimdikinden daha düşük olması beklenmektedir. Daha şimdiden kamyonlarda ve otomobillerde çok geniş kapsamda kullanılmaya başlanan 2 numaralı dizel yakıtı gelecekte çok miktarda bulunabilen tek dizel yakıtı olacaktır.” (Kaynak No, 17 s. 30)

 

Dizel Motoru  

 

Benzinli motorlarla dizelli motorlar arasındaki temel fark ateşleme sistemi ile ilgilidir. Benzinli motorlar dört aşamalı buji ateşlemesine dayanırken, dizel motorlarda ateşleme piston içindeki havanın sıkıştırılması ile elde edilir. Sıkıştırılan hava yakıtın ateşlenmesi için gerekli ısıyı sağlar. Bu özellik, dizel motorlarının ticari amaçla kullanışında, daha çok ucuzluğu sağlayacak şekilde daha az rafine edilmiş ham petrol kullanmalarına olanak verir. Buna ek olarak, dizel yakıtı daha az alevlenebilir olduğundan benzine oranla daha güvenlidir.

 

Tüm bu etmenlere karşın, dizelli motorlar  benzinli motorlara oranla daha az gelişmiştir.  Dizel motoru benzin motorundan daha büyük ve ağır olduğundan küçük otomobillerde tercih edilmemektedir. Yakıt ateşleme sistemi, elektronik motor izleme ve denetleme sistemleri, eksoz gazının yeniden dolaşımı, soğutucular ve aşırı doldurmalı motorlar, vites kutuları, yağlama denetimi, yakıt katkı maddeleri ve yayılım denetleme araçları da dahil olmak üzere dizel motorlarında ilerleme sağlanmasını öngören pek çok alanda araştırmalara devam edilmektedir. Bu alanlarda elde edilecek gelişmeler ekonomiklik ve çevre koruma açılarından dizel motorlarının daha verimli bir konuma getirilmesine önemli katkıda bulunacaktır.

 

Dizel motorunun bir başka önemli özelliği de motorun ilk harekete geçişinde yakıt açısından zengin bir karışıma gereksiniminin daha az olmasıdır. Bu nedenle, 15 kilometreden az süren yolculuklarda dizel motoru benzin motorundan çok daha verimli olmaktadır. Bu durum, yakıt tüketiminde önemli oranda tasarruf sağlanmasına katkıda bulunmaktadır.

 

Dizel Emisyonunun Özellikleri

 

Dizel motorları için en önemli etmen parçacıklardır.  Birleşik Amerika Çevre Koruma Ajansı'nın 1979 model arabalar için yaptığı kestirimlere göre benzin motorlu arabalar ortalama olarak 0.02 gr/mil parçacık üretirken dizel motorlu araçlarda parçacık yayılımı 0.23 ile 0.84 gr/mil arasında değişmektedir. Dizel motorlu araçların eksozlarından çıkan parçacıkların miktarı ve içeriği kullanılan dizel yakıt türünün kimyasal yapısına bağlı bulunmaktadır. Bu parçacıklar özellikleri itibarıyla karbonlu olup organik bileşikleri kolaylıkla emebilmektedir (adsorb). Parçacıklar hem yağlamada kullanılan yağ ve hem de yanmamış yakıt hidrokarbonlarından kaynaklanabilmektedir.   Daha  önce  de  belirtildiği gibi, benzin motorlu araçlarla kıyaslandığında dizel parçacıklarının en çarpıcı özelliği büyüklüklerinin mikronaltı düzeyde olması ve ağırlıklarının çok hafif olmasıdır. Bunun da ötesinde, bunların yüzeysel alanları oldukça geniştir. Dizel parçacıklarının bu özelliği dizel yayılımının yere çökmeden önce havada çok uzun süre kalabilmesine neden olmaktadır. Sonuçta, dizel parçacıkları havada çok uzun süre asılı kalmakta ve bu da parçacıkların yoldan geçenler tarafından fazla miktarlarda solunmalarına yol açmaktadır.

 

Dizel motorları ile ilgili bir başka endişe kaynağı da sülfatlardır. Dizel yakıtının içinde çok fazla miktarda sülfür bulunmakta ve yapılan araştırmalar göstermektedir ki yanmadan sonra sülfür hidrojensülfid, sülfüroksitleri, sülfat ve yine sülfür olarak dışarı verilmektedir.  Doğal olarak, yayılımın nitelik ve niceliği geniş ölçüde kullanılan yakıta, motorun çalışma koşullarına ve karışım (dilution) etmenlerine bağlı olacaktır.

 

 

ÇİZELGE  15

Benzinli ve Dizelli Araçlarda Parçacık ve SO2 Emisyonları

Aracın türü

Parçacık ug/m3

SO2 ug/m3

Katalizörsüz/kurşunlu benzin

250

-

1978 ABD dışı/benzinli   

47

65

1973 katalizörsüz/kurşunsuz benzin         

26

130

1977 oksitleme katalizör/benzinli              

9

-

1973 3 yollu katalizör/benzinli

10

-

1978 dizel 5.7 L

710

740

1979 dizel 4.3 L                                     

850

1000

Kaynak: Kaynak No 36 s. 2   (Çizelge yeniden düzenlenmiştir)

 

 

Çizelgeye göre, katalitik konvertörü olmayan ve kurşunlu benzin kullanan tipik benzinli motorlar çok fazla miktarda parçacık yayılımı yaratırken, katalitik konvertörü olan benzinli motorlu araçlarda parçacık ve SO2 yayılımı, esas itibarıyla, denetim altında tutulabilmektedir.

 


 

ÇİZELGE 16

Benzinli ve Dizelli Araçlarda Gaz Emisyonları   (g/mil)

Katalizör Olmayan Benzinli Araç

 

HC

CO

NOx

1. 1977 1.6 L, 4 sil, 2V, SEEC yayılım

0.66

10.8

1.3

2. 1978 1.5 L, 4 sil, yakıt injeksiyonu       

1.79

26.8

1.3

3. 1978 1.4 L, 4 sil, 2V                           

1.45

12.8

1.7

4. 1977 1.6 L, 4 sil, 2V,ikincil hava EGR      

1.02

14.9

1.7

5. 1977 1.5 L, 4 sil, 3V, CVCC yakma        

1.24

8.9

1.7

6. 1978 1.3 L, ısı reaktörlü rotary motor

2.65

23.4

0.85

Dizelli Araç

 

HC

CO

NOx

7. 1974 5.7 L,8 sil, 4V 

4.22

10.1

1.6

8. 1977 5.7 L, 8 sil, 4V, Oks.kat.,ikincil

0.53

3.6

1.5

9. 1977 2.3 L, 4 sil, 2V, ok.kat.                    

0.58

19.1

1.4

10.1978 2.5 L, 4 sil, 2V, c-4 kat.

0.40

5.8

1.6

11.1974 5.7 L, 8 sil, 4V, oks. kat.

1.38

8.5

1.6

12.1978 5.7 L, 8 sil, dizel kat.                      

0.69

2.4

2.0

13.1978 5.7 L, 8 sil, oks. kat.                        

0.38

1.6

2.4

Kaynak: Kaynak No. 37 s. 2. (Çizelge yeniden düzenlenmiştir.)

 


 

ÇİZELGE 17

Ölçünler

Kirletici              Türü

Hava Kalitesi       Ölçünü

Birim

Emisyon Ölçünü    (g/mil)

Parçacık                                       

260 ug/m3                               75 ug/m3

Gün

Yıl

1982 öncesi :  0.6

1982 sonrası:

Otomobil :  0.2

Kamyonet : 0.26

CO

40000 ug/m3

10000 ug/m3

1 saat

 

1978-9   : 15.0

1978-10 1980: 7.0

1981 sonrası:  1.0

NOx                            

75 ug/m3

-

1978-9:  2.0

1980:  1.0

HC                                                                                      

160 ug/m3

3 saat

1978-9:  1.5                                                                                       1980: 0.41

1981 sonrası: 0.41

SO2                                                                             

365 ug/m3        80 ug/m3

Yıl

Gün

Yok

O3

160 ug/m3

1 saat

Yok

 

 

 

Benzin ve dizel motorlu araçların parçacık ve gaz yayılımlarının özellikleri Çizelge 15 ve 16’da verilmiştir.  Çizelge 17’de ise ABD’de ulusal hava kalitesi ölçünleri ile, bundan daha önemli olarak, federal yayılım ölçünleri verilmektedir.

 

Yukardaki çizelgelerden kolaylıkla çıkarılabilecek kimi sonuçlar aşağıda verilmiştir:

 

i.     Dizel motorları benzinli motorlardan daha fazla parçacık, SO2 ve NOx yayılımları vermektedir.

ii.   Dizel motorlarının HC ve CO yayılımları katalitik konvertörü olmayan benzinli motorlara göre daha fazla ve katalitik konvertörü olan benzinli motorlarla hemen hemen aynı düzeydedir.

iii.  Dizel motorlarının parçacık yayılımı federal yayılım ölçünlerinin çok üstündedir. NOx yayılımı da ciddi derecede yüksektir.

iv.  Dizel motorlarının CO ve HC yayılımları federal yayılım ölçünleri ile uyum içindedir.

 

Sonuç  olarak, dizel motorlarının parçacık, SO2 ve NOx yayılımlarının sorun yaratıcı olduklarını belirtmek gerekmektedir. Bu yüksek yayılım değerleri çevresel, ekolojik ve sağlıksal sorunlara yol açabilecek düzeydedir.

 

Buraya kadar yapılan açıklamalar açıkça göstermelidir ki, dizel yayılımı benzinli motor yayılımından oldukça farklıdır ve bu nedenle çevre kalitesinde ve kamu sağlığı konusunda nitelik bozulmasına yol açacağı yolunda endişelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

 

ÇİZELGE 18

Dizel Parçacık Emisyon Değerleri

Sürüş Biçimi

Madde

Yayılım (mg/mil)

Otoyol Sürüş  Biçimi                                  

                             

                                                             

Toplam parçacık

649.0

Elemanter karbon                     

398.0

Organik karbon  

67.4

Özütlenebilir madde

103.0

Bb(a)P  

0.00360

Sülfat

30.0

Bakır

8.4

Kaynak: Kaynak No 31, s. 28

 

Araştırmalar göstermektedir ki, dizel yayılımının bir bütün olarak taşıdığı özelliklerin ötesinde, dışarı verilen  kirleticilerin kendileri de sağlık ve çevre açılarından endişe kaynağı olmaktadır. Dizel parçacık yayılımının benzinli motorlardan çok farklı olması nedeniyle, dizel parçacık yaıyılımının temel özelliklerinin anlaşılabilmesi amacıyla çok yoğun bilimsel araştırmalar yapılmıştır.

 

Dizel  parçacıkları  büyüklük ve  molekül ağırlıkları itibarıyla benzinli motor yayılımından ayrılmaktadır.  Ronald L. Williams’ın işaret ettiği gibi (Kaynak no 31, s. 15 ve devamı) “dizel parçacığının medyan ortalaması düşük çökme hızına sahiptir ve çökme hızının ölçülmesi oldukça  zordur.”

 

Bu özelliği, dizel parçacığını, kirlenmiş bölgelerde görüş uzaklığının azalmasına katkı bakımından çok elverişli bir konuma getirmektedir. Görüş uzaklığının azalması, esas itibarıyla, güneş ışığını emebilme yeteneğine de sahip olan siyah karbonlu materyallerin varlığından kaynaklanmaktadır.

 

Siyah  karbonlu  bölümün üstünü çevreleyen düşük buhar basınçlı organik maddelerin göreceli olarak az reaktif oldukları varsayıldığından fotokimyasal sis sürecine (smog) katkıda bulunmayacağı  düşünülmektedir. Bu durum, aynı zamanda, beklenen yüksek  NOx  değerinin  çevre  açısından  önemli  sonuçlar  yaratmayacağını belirten bulguların da açıklanmasına da yardımcı  olmaktadır.

 

 

ÇİZELGE 19

Dizel Parçacık Emisyonunda B(a)P Konsantrasyonu

Örnek No

B(a)  Konsantrasyonu (ug/mg)

1P

8.0

2P

9.4

3P

11.3

4P

9.8

5P

9.9

6P

9.8

7P

11.4

8P

10.8

9P

11.2

Ortalama

                   10.2       +/-  1.1

Kaynak: Kaynak No 34, s. 304.

 

 

Dizel parçacıklarında B(a)P dışında rastlanılan bir başka çok kuşkulu mutajenik madde de nitro-PNA türevleridir. T. C. Pederson ve J-S. Siak tarafından yapılan bir araştırmada “mutajen etkilerin azot azaltıcı eksikliği olan (nitro-reductase-deficient) bakterilerin etkisi altında azalması ve oksijenin azalması durumunda artması bakteriyel enzimlerin mutajenleri harekete geçirdiğini göstermektedir... Emilme boyutu ve kromotografik özellikler 1-nitro-pyrene'in bileşim içindeki ana mutajen olduğunu ancak  tek mutajen olmadığını göstermektedir. Geri kalan etkinlikler daha çok uç noktalarda görülmekte ve anaerobik ve azot azaltıcı eksikliği olan bakteri kullanan araştırmalar bunların öteki azot yerine geçen bileşikler de içerdiğini göstermektedir” demektedir. (Kaynak no 18, s. 54)

 

Thomas Gibson tarafından yapılan bir başka çalışmada ise benzinli ve dizelli araba yayılımlarındaki çok halkalı aromatik hidrokarbonlar ve türevleri konusunda bilgiler verilmektedir. (Kaynak No 39, s. 2039)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇİZELGE 20

Benzinli ve Dizelli Arabalardan Çıkan PAH ve Türevlerinin Miktarları

Tür

Parçacık

mg/mil

1 NO2  Pyrene

ug/mil

Pyrene

BaP

6NO2

BaP

Salmonelle

Etkinliği

Kurşunsuz,   katalitik konvertörsüz                    

23.2

13.3

0.10

4.17

0.40

24.2

Katalitik

konvertörlü

38.2                

1.0    

0.046      

0.07

0.012

6.9

Dizel    

397.0        

24.7    

3.2        

0.87

0.15

369.0

Kaynak: Kaynak No 39, s. 2039.

 

 

 

Çizelgede de görüldüğü üzere, PAH ve türevleri ile bunların potansiyel mutajenik etkilerinin, katalitik konvertörlü veya konvertörsüz benzin motorlu araçlarla kıyaslandığında, dizel motorlu otomobillerde çok daha fazla olduğu saptanmıştır.

 

Dizel  Emisyonunun Sağlık Üzerindeki Etkileri

 

Dizel motorlarından çıkan parçacıklar, benzinli araçlara kıyasla miktar olarak daha fazla ve çap olarak daha küçük olduklarından, bu parçacıkların hücre yapısını değiştirme ve kanser yapma özelliklerine çok büyük bir önem verilmiştir.

 

Dizel parçacığının büyüklüklerinin ölçülmesine dayalı olarak yapılan ilk kuramsal araştırmalar göstermiştir ki bu parçacıkların çok küçük çapta olmaları bunların akciğerlerin çok diplerine kadar girebilmelerine, buralarda uzun süre kalabilmelerine ve sonuçta da hücre yapılarında bozulmalara neden olabilmektedir.

 

Yukarıda belirtilen kuramsal bulgular in vitro çalışmalarla da desteklenmiştir. Dizel parçacıklarının mutajen etkilerinin araştırılmasına yönelik in vitro araştırmalar laboratuvar koşullarında dizel eksozundan elde edilen maddelerin mutajenik etkilerinin var olduğunu doğrulamıştır. Bunun da ötesinde, bu madde ile öteki çok bilinen üç karbonlu temel madde olan sigara nikotini, çatı tozu ve yüksek fırın yayılımı arasında yapılan kıyaslamalarda, bu maddelerle, dizel parçacığı arasında çarpıcı benzerlikler bulunduğu görülmektedir. Bu nedenle, dizel eksoz parçacıkları ile ilgili beklentiler daha zayıftır.

 

Bunun da ötesinde, fareler üzerinde çok fazla dozda ve gerçekçi olmayan yoğunluklarda yapılan deri boyama deneylerinde de deri tümörlerinin ürediği görülmüştür.

 

Sonuç olarak, in vitro çalışmalar, memelilerin hücre yapısındaki zararların, kromosom yapısındaki değişikliklerin ve onkojenik yapı değişikliklerinin çözümlenmesine yönelik olmuştur.

 

Kamusal ve özel araştırma enstitülerinde yapılan çok büyük çaplı araştırmalara karşın şimdiye kadar varılabilen sonuçlar beklenenlerin oldukça gerisinde kalmıştır.

 

Dizel eksozundan çıkarılan maddelerin toksikolojik etkileri ise çeşitli in vivo çalışmalarla çözümlenmeye çalışılmıştır. 

 

Araştırmalar kamu ve özel araştırma enstitüleri yanında otomotif endüstrisi tarafından da gerçekleştirilmiştir. Burada bu çalışmalardan ikisi üzerinde durulacaktır: Albuquerque, New Mexico’daki Solunum Toksikolojisi Araştırma Enstitüsü ile  Warren, Michigan’daki General Motors Biomedikal Araştırma Laboratuvarı çalışmaları.

 

Daha sonra üzerinde ayrıntılı olarak durulacağı gibi, bu araştırmalar arasında çelişen bulgular var olmakla birlikte, üzerinde görüş birliği sağlanan bir konu da vardır: dizel eksozundan çıkarılan maddeler memeli canlı varlıkların hücre yapılarında değişikliklere yol açabilir. Buna yol açan nedenler ile eşik değerler daha sonra tartışılacaktır.

 

Solunum Toksikolojisi Araştırma Enstitüsü’nde Cuddihy, Griffith, Clark ve McClellan tarafından yapılan bir araştırmada elde olunan sonuçlar aşağıda verilmiştir: “Bugüne kadar konu ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda dizel eksozundan çıkarılan parçacıklar içindeki doğrudan etki yapan mutajenlerin ölçülmesi üzerinde durulmuştur.  Bu araştırmalar göstermiştir ki mutajenik etkinlik bir çok kimyasal bileşimden kaynaklanmakta ve bunlar arasında en fazla mutajenik etki yapan da nitroaromatik bileşikleri de içeren çok halkalı aromatik hidrokarbon türevleridir. Dizel parçacıkları içindeki doğrudan etki yapan mutajen ölçümlerinin yorumlanması oldukça zordur. Bazı durumlarda, metabolik enzimlerin eklenmesi, doğrudan etki yapan mutajenlerin etkinliklerini kaybettikleri anlamına gelecek şekilde, gözlenen mutajenliği azaltmaktadır. Dizel parçacıklarındaki yüksek yoğunluk metabolik enzimleri önleyebilmektedir.  Ancak, başka bazı durumlarda, mikrozomal enzimlerin eklenmesi dizel parçacıklarının mutajenik etkinliğini artırmaktadır. Bu beklenebilir bir sonuçtur. Zira bunlar arasında doğrudan etki yapan mutajen olarak bilinen çok halkalı hidrokarbonlar da yer almaktadır. Bazı çalışmalarda ise ağır vasıta dizel araçları ile ağır vasıta olmayan öteki dizelli araçlardan elde olunan dizel parçacıklarının mutajenik etkileri kıyaslanmıştır. Bu çalışmalardan birinde, iki tür araçtan elde olunan örnekler parçacıkların her miligramında, ağır vasıta olmayan dizel araçlarının parçacıklarının ağır vasıtalara  oranla beş kat daha fazla mutajenik olduğu ölçülmüştür. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda ise, ağır vasıta dizel araçlarının dizel motorlu otomobillere oranla daha fazla parçacık yayılımının olduğu ve katedilen her bir mil için üretilen mutajenik bileşik miktarlarının birbirlerine çok yakın oldukları görülmüştür... Öteki bazı çalışmalarda da dizel motorlu araç parçacıkları ile benzinli otomobillerin parçacıklarının mutajenik etkilerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Bu çalışmalarda,  dizel  motorlarına göre benzinle çalışan otomobillerin eksozlarından çıkan parçacık yayılımında daha düşük mutajenik bileşik yoğunluğu ölçülmüştür.” (Kaynak No 8, s. 58 ve devamı) Bu sonuç konu ile ilgili olarak daha önce belirtilen verilere uygun düşmektedir.

 

Yukarıda belirtilen yargılar, esas itibarıyla AMES çalışmalarına dayalı olmasına karşın otomotiv üreticilerinin yorumu çok bundan çok daha farklıdır.

 

GM’un araştırma laboratuvarlarında yapılan çalışmalar aşağıda özetlenmiştir: Herşeyden önce, AMES çalışmaları dizel eksozundan elde edilen parçacıklar üzerinde yapılmıştır. Ayrışmanın gerçekleşmesini sağlamak üzere, memelilerin enzim sistemlerinde bulunmayan, son derece etkili ayrıştırıcılar kullanılmıştır. Buna karşılık, insan enzim sistemine benzer ayrıştırıcılar ile yapılan ayrıştırmalarda aynı miktarda maddenin üretilebilmesi mümkün olmamaktadır.  (Kaynak No 10, 11, 12, 14, 19)

 

İkincisi, GM’un Biomedikal Araştırma Laboratuvarı tarafından yapılan araştırmalar göstermiştir ki yaşayan organizmalarda solunan dizel parçacıklarına karşı vücudun bir savunma sistemi vardır. Bu çalışmalara göre dizel parçacıklarının akciğerlerin en uç noktalarına kadar girebilme ve burada kümelenme eğilimi vardır. Bu aşamada vücudun savunma sistemi duruma müdahale etmektedir. İki tür savunma sisteminden söz edilmektedir: balgam ve lenf sistemleri. (Kaynak No 23, 24, 28)

 

Parçacıklar akciğerde depolandıktan sonra, hava peteklerindeki bakteri öldüren hücreler solunan maddelerin etrafını sarmaya başlamaktadır. Daha sonra, bu maddeler iki yolla taşınmaktadır. Dışarı atılma yollarından birinde parçacıklar lenf düğümlerine taşınmakta ve burada herhangi bir hücre yapısı değişikliğine yol açmadan uzun süre kalabilmektedir. İkinci yol ise sümük-balgam sisteminin bir unsuru olan mide-bağırsak yoludur. (Kaynak No 20, 23, 25)

 

Üçüncüsü, yoğunluk miktarının açıklık kazanması  gerekmektedir. GM Biomedikal Araştırma Laboratuvarı’nda yapılan bir başka araştırmada dizel parçacıklarının depolanma ve temizlenme hızları ölçülmeye çalışılmıştır.  (Kaynak No 28) Sonuçlar göstermiştir ki solunan parçacıkların büyük bir kesimi solunum yoluyla dışarı atılmaktadır. Geri kalan parçacıklar da genel olarak mide-bağırsak yoluyla ve esas itibarıyla üriner sistemden atılmaktadır. Sonuç olarak akciğerde depolanma hızı çok küçük bir değerde kalmaktadır.

 

Dördüncüsü, anlaşılmıştır ki, dizel parçacıkları kanser geliştirici ya da ortak bir kanser yapıcı değildir ancak çok ağır ve herhalde gerçekçi olmayan yoğunluklarda düşük bir kanser başlatıcısı olması olasıdır.

 

Sonuç olarak, GM’un Biomedikal Araştırma Laboratuvarı'nda yapılan çalışmalar dizel eksozundan çıkan parçacıkların  potansiyel olarak mutajenik etkiye sahip olduklarını ancak  vücudun savunma sisteminin solunan parçacıklara karşı etkili bir mücadele verdiği ve bunun da ötesinde bilinen ve projeksiyonu yapılan çevre yoğunlukları düzeyinde insan vücudunda mutajenik oluşumlara neden olmasının  ya da  bu  oluşumları başlatmasının olanaklı olmadığını göstermektedir. (Kaynak No 8, 9, 13, 18, 19, 27, 28, 35, 37, 39, 40, 41, 42)

 

Ancak, konu ile ilgili epidemiyolojik araştırmalar sınırlı bulunmaktadır. Bunların çok bilinenlerinden biri olan ve İngiltere Tıp Konseyi tarafından Londra transit ulaşım işçileri üzerinde yapılan araştırma transit ulaşım işçileri arasındaki akciğer kanseri oluşumunun toplumun bütününde görülen akciğer kanseri oluşumundan önemli bir farkı olmadığını ortaya koymuştur. (Kaynak No 10, 11)

 

Vücudun savunma sistemi üzerinde yapılan ayrıntılı çözümlemelere karşın, bize göre, dizel parçacıklarının sağlık üzerindeki etkilerinin bütünü ile değerlendirilebilmesi için, üzerinde yeterli araştırma yapılmadığı bilinen dizel parçacıklarının kromozom değişikliği etkisi, anomaliler üzerindeki etkisi ve üreme kapasitesinin azalması üzerindeki etkisi gibi alanlarda yeni araştırmalar yapılması gerekmektedir.

 

Bu aşamada, yukarıda belirtilen alanlardaki bilgi eksiklikleri dizel parçacıklarının sağlık üzerindeki kesin etkilerinin değerlendirilmesinde bir handikap yaratmaktadır. (Kaynak No 40)

 

Dizel Emisyonunun Çevresel Etkileri

 

Herhangi bir ulaşım sisteminin çevre üzerindeki etkisi esas itibarıyla yayılım özelliklerine bağlıdır. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi, dizel motorlarının yayılımı gaz ve parçacıklardan oluşmaktadır. Yapılan denemelere göre, dizel motorlarının HC ve CO yayılımları daha az fakat SO2, NOx ve parçacık yayılımları daha fazladır.

 

Dizel parçacıkları çok küçük ve hafif olduklarından çevre üzerindeki potansiyel etkileri oldukça önem kazanmaktadır. Bunun da ötesinde, dizel parçacıklarının yüzeyleri oldukça geniş olduğundan parçacıklar daha fazla güneş ışığı emmektedir. Dizel parçacıklarının çevre üzerindeki etkilerini bu özellikler çerçevesinde çözümlemek gerekmektedir.

 

Görüş Uzaklığının Azalması

 

Dizel parçacıklarının ciddi çevresel etkilerinden biri görüş uzaklığını azaltıcı etkisidir. Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalarda varılan görüş birliğine göre, kirletici yoğunluğuna ve yayılım miktarına bağlı olarak görüş uzaklığı azalmaktadır. Görüş uzaklığının azalması atmosferdeki karbonlu maddelerden ve yüzeyi oldukça geniş olan bu maddelerin güneş ışığını emmesinden kaynaklanmaktadır. Elde edilen değerler araştırmalara göre değişmektedir. En iyimser yaklaşımdan en kötümser yaklaşıma kadar kullanılan tüm yaklaşımlarla Birleşik Amerika’nın çeşitli yörelerinde yapılan araştırmalarda görüş uzaklığının yüzde 10 ile 50 arasında azaldığı saptanmıştır.

 

GM Çevre Bilimleri Laboratuvarı tarafından yapılan, ancak öteki başka araştırmalarla doğrulanması gereken,  bir araştırmaya göre (Kaynak No 30), kullanılan bazı iyimser varsayımlara karşın 2000 yılında Manhattan’da görüş uzaklığı yüzde 10 azalmış olacaktır. Bu araştırma oldukça iyimser bir şekilde, toplam araba sayısının artmayacağını ve otomobillerin yalnızca yüzde 10’unun dizel motorlu olacağı varsayımından hareket etmektedir. Bunun da ötesinde, araştırma 2000 yılındaki parçacık yoğunluğunu ölçmek üzere 1975 yılında çevrede ölçülen kurşun yoğunluğunu esas almaktadır. Araştırma, oldukça yanıltıcı bir şekilde, Manhattan’ı homojen bir alan olarak kabul etmektedir. Oysa Manhattan’da trafik yoğunluğu ve binaların fiziksel yapısı caddeden caddeye ve bulvardan bulvara değişmektedir. Yukarıda sözü edilen tüm varsayımların doğrulanması ve yeniden gerçek koşullara uyarlanması gerekmektedir. Bunların da ötesinde, bu araştırmanın Manhattan çevresinde yıllık  toplam yayılım değerini belirleyecek ve kirleticilerin dağılım hızlarını gösterecek öteki yaklaşımlarla, örneğin hava kalitesi modelleme teknikleri kullanılarak doğrulanması gerekmektedir.

 

Asit Yağmuruna Katkı

 

Dizel motorlu araçlardan çıkan SO2’nin miktarının benzinli motorlardan çıkanlara oranla daha fazla olması nedeniyle, dizel motorlu araç sayısındaki artışa koşut olarak çevredeki SO2 miktarında da artış olacaktır. Tekrarlardan kaçınmak amacıyla kısaca belirtmek gerekirse, bu yayılım belirli nem koşullarının oluşması durumunda H2SO3 ve H2SO4 bileşimine dönüşecektir. Bu durumda, dizel motorlu araç sayısının artması bir yandan çevreye verilen SO2 miktarının artmasına ve öte yandan da asit yağmurlarının oluşmasına katkıda bulunmuş olacaktır. Doğal olarak bu oluşumdan etkilecek bölge esas itibarıyla meteorolojik koşullara bağlı olacaktır.

 

Fotokimyasal Oksitlenmeye Katkı

 

İlk bakışta, dizel yayılımındaki NOx miktarlarının fazla olması dizel motorlarının fotokimyasal oksitlenmeye, ya da diğer adıyla smog'a katkıda bulunacağı düşünülmektedir. NOx ve HC’ların güneş ışığının katalizör etkisi altında smog ürettiği bilinmektedir. Ancak, yapılan araştırmalar göstermektedir ki dizel yayılımındaki HC oksitlenmelere yol açabilecek kadar reaktif değildir. Sonuç olarak dizel yayılımının fotokimyasal oksitlenmeye katkısı ihmal edilebilecek düzeydedir.

 

Koku ve Gürültü

 

Dizel motorlarının benzinli motorlardan daha gürültülü olduğu ve daha kötü koku yaydığı genel olarak kabul edilmektedir. Dizel yayılımının kötü kokusu esas olarak yakılan yakıta bağlıdır. Yakıtın içeriği kötü kokunun düzeyini belirleyici temel etmendir. Sonuç olarak kötü kokunun dizel yakıtının kimyasal bileşiminin değiştirilmesi yoluyla denetlenmesi mümkündür.

 

Buna koşut olarak, gürültü esas itibarıyla motor ve susturucu özelliklerine bağlıdır. Koku ve gürültünün çevre ve sağlık üzerindeki etkilerinin yönlendirilebilir olması nedeniyle önemlerinin ihmal edilebilir düzeyde olduğu anlaşılmaktadır.

 

Denetleme Teknolojileri

 

Dizel yayılımının olumsuz etkilerinin kontrolü için üç ana alan vardır: filtre sistemi, yakıt modifikasyonu ve motor modifikasyonu.

 

Dizel motorlarının teknolojik düzeyinin benzinli motorlara oranla daha geri durumda olduğu bir gerçektir. Özellikle geçen on yıldaki gibi çevre koruma çabalarının oldukça yükseldiği bir dönemde, benzinli motorlar teknik yönden önemli ölçüde gelişmiş ve bu motorların yol açtığı kirlenme sorunları tatmin edici bir şekilde giderilmiştir.

 

Buna karşılık, dizel motorlarını geliştirme çabaları hala devam etmektedir. Buna ek olarak, yakıtın daha verimli kullanılması  yolundaki kamu baskısı da üreticileri dizel motorlarının geliştirilmesi yönünde daha fazla para ve zaman harcamaya zorlamaktadır. Sonuç olarak belirtilebilir ki, dizel motorlarında bugüne dek önemli ilerlemeler elde edilmiştir; bu ilerlemeler halen devam etmektedir ve yakın gelecekte de devam edecektir. Yukarıdaki açıklamalara dayalı olarak kontrol teknolojileri ile ilgili son gelişmeler aşağıda özetlenmiştir.

 

Filtre Sistemi

 

Filtre teknolojisi ile ilgili olarak çok fazla sayıda araştırma yapılmış olmasına karşın sorunun çözümlendiğini gösteren önemli bir gelişme elde edilememiştir. Bu çalışmalar esas itibarıyla motordan çıkan parçacıkların tutulmasını amaçlamaktadır. Çok basit olarak ifade etmek gerekirse söz konusu parçacıklar çok küçük olduklarından bunların tutulması çok zor ve sorunludur.

 

Bu filtre türlerinden biri olan elektrostatik filtreler (precipitator) güvenilir bir tutucu olarak görülmemektedir. Bu filtreler  toplam parçacık yayılımının yüzde  18-20'sini  toplayabilmektedir. Metal, kağıt ve pamuk fiberlerinden  yapılan  öteki tür filtreler ise ya parçacıkları tutamamakta ya da kolayca erimekte veya kırılmaktadır.Filtre için umut veren maddelerden biri fiber seramikdir. Bu tür filtreler toplam parçacık yayılımının yüzde 80-83’ünü tutabilmektedir.

 

Buna karşılık seramik fiberlerin bazı dezavantajları vardır. Bir kere, bu tür filtreler oldukça pahalıdır ve yaklaşık 1000 ABD dolarına mal olmaktadır. İkincisi, kırılabilir özellik taşımaktadır. Üçüncüsü ise, her 5000 milde değiştirilmeleri gerekmektedir. Değişme zorunluluğunu önlemek için filtre sonrası yakma yöntemi geliştirilmiştir. Ancak, bu yöntemin de bazı sorunları vardır. Bir kere, dizel eksozunda yanma için gerekli olan eşik ısı değerleri düşüktür.  İkincisi ise, filtre sonrası yakma işleminin yönetilebilmesi için küçük bir bilgi-işlemciye gereksinim vardır.

 

Özetlemek gerekirse, yukarıda açıklanan koşullar çerçevesinde, dizel parçacıkları için filtre sistemi henüz gerek teknolojik açıdan ve gerekse ekonomik açıdan olabilir görünmemektedir. Bu görüş kendileri ile mülakat yapılan GM’un Warren, Michigan’daki uzmanlarınca da kabul edilmiş ve desteklenmiştir. Bu uzmanların vardığı ortak görüşe göre dizel motorlarının geleceği büyük çapta filtre teknolojisindeki sorunu çözücü gelişmelere bağlıdır.

 

Filtre Sistemi

 

Dizel yayılımlarının iyileştirilmesi için bir başka önemli alan da yakılan yakıt türünün modifikasyonudur. Bu açıdan çeşitli çalışmalar yapılmış ve bazı ilerlemeler elde edilmiştir. Modifiye edilen yakıt türleri mevcut motorlarda denenmiş ve daha olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ancak, ne var ki, yeni yakıtın ve bu yakıta konan bakır gibi ek maddelerin çevre ve sağlık açısından irdelenmesi gerekmektedir.

 

Motor Modifikasyonu

 

Doğal olarak yapılacak en önemli iyileştirme alanı dizel motorlarının bizzat kendisi olmak durumundadır. Aşırı doldurmalı motorlar, doğrudan ya da dolaylı injeksiyon, önoda yanma sistemi  silindir yapısı ve daha bir çok alanda önemli gelişmeler elde edilmesi beklenmektedir. Bu çalışmalardan bugüne kadar çeşitli olumlu sonuçlar elde edilmiş olmasına karşın henüz umut verici bir gelişme de ortaya çıkmamıştır.

 

New York Kenti’nde Dizelleşme: Mevcut Eğilimlerin Çözümlenmesi ve Genel Projeksiyonlar

 

New York kentindeki dizelleşmenin gelecekteki boyutlarını gerçeğe yakın bir şekilde tahmin etmek ve hesaplamak için araç sayısı, motor türleri, ulaşım biçimi ve sıklığı gibi konuları da içeren yeni bir modelleme çalışmasına gereksinim duyulmakla birlikte, burada, ABD’deki genel dizelleşme eğilimleri konusunda bilgiler verilmeye çalışılacaktır.

 

Genellikle kamu kuruluşları tarafından finansmanı sağlanan bazı araştırmalara göre, ABD’de ağır vasıta türünde olmayan araçlarda dizelleşme eğilimi 1985 yılından itibaren ağırlık kazanmaya baılamaktadır. Yapılan projeksiyonlara göre, ABD’de 2000 yılında toplam ağır vasıta sayılmayan araç sayısının yaklaşık yüzde 25’i dizelle çalışacaktır. Bu nedenle de yakıt ekonomisinde yüzde 5 tasarruf sağlanmış olacaktır. (Kaynak No 43)

 

Bir başka önemli projeksiyon da dizel yakıtının fiatı ile ilgili olarak yapılmıştır. Buna göre de, geleneksel olarak benzin fiatlarının altında olan dizel fiatı benzine eşit düzeye gelecektir.

 

Endüstri Tarafından Yapılan Projeksiyonlar

 

Yukarıda belirtilen çalışmaların vardığı bulgu ve sonuçlar otomotiv endüstrisi tarafından da benimsenmesine ve doğrulanmasına karşın, son yıllara kadar elde edilen satış rakamları ve bu rakamlara dayalı olarak yapılan projeksiyonlar daha önceki beklentileri doğrular gözükmemektedir.

 

Otomobil üreticilerinin çoğu, özellikle GM, ABD’de toplam otomobil satışı içinde dizel motorlu araç  payının çok küçük olduğunu belirtmektedir. GM’a göre, daha önceki tahminlerin aksine olarak, araçların yalnızca yüzde 10’u dizel motorlu olacaktır. Bu durumda, daha önce yapılmış olan ve dizelleşmenin çevre ve sağlık üzerindeki etkilerini belirleyen bütün bulguların yeniden uyarlanması gerekecektir.

 

Endüstri bu durumu otomobilin ilk satın alınmasındaki yüksek maliyete, bakım giderlerinin yüksekliğine ve çok sıkı çevresel kalite ölçünlerine bağlamaktadır. GM uzmanlarınca yapılan maliyet analizi çalışmalarına göre, araba sahipleri, ancak, yakıt verimliliğinden elde edilen kazancın otomobilin genel maliyetine eşit olmaya başladığı ilk 100.000 milden sonra ekonomik yönden karlı duruma gelmektedir.

 

Son projeksiyonlara ters düşen bir başka bulgu da benzine göre ciddi şekilde fazla olan dizel yakıt fiatı ile ilgilidir. Bu sonuç da beklenen bir sonuç değildir. Bu çelişkiyi açıklayıcı bir çok neden olmakla birlikte, bunlardan en çok ikna edici olanı petrol endüstrisi tarafından ileri sürülenidir. Petrol endüstirisi herhangi bir yakıt türünün fiatının belirlenmesinde hacim biriminin değil fakat enerji biriminin esas alınması gerektiğini ileri sürmektedir. Bu noktadan hareket eden petrol endüstrisi dizel yakıtını, daha az rafine edilmiş olmasına karşın, benzinden daha fazla olan enerji içeriğine göre fiatlandırmak istemektedir.

 

Kentin Mekansal Özelliklerinin Çözümlemesi: İlçeler (Boroughs)

 

New York Kenti’nin beş ilçesi vardır: Manhattan, Bronx, Queens, Brooklyn ve Staten Island.  Son dört ilçenin genel özellikleri ülkenin geri kalan kesimlerine ve birbirlerine benzer özellikler taşımaktadır. Yalnızca Manhattan gökdelenleri nedeniyle değişik bir mekansal özellik göstermektedir.

 

Bu nedenle Manhattan dışındaki dört ilçenin durumu öteki yerleşim yerlerinde olduğu üzere genel model ile açıklanabilmek durumundadır. Yalnızca Manhattan’ın, anlaşılabilir nedenlere bağlı olarak kendi özellikleri içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Çok uzun caddeler boyunca sabit bir duvar gibi yükselen gökdelenler bir çeşit kanyon etkisi yaratmaktadır. Bu özellik Manhattan’ı dizel yayılımının olumsuz etkilerine karşı daha duyarlı bir konuma getirmektedir. Parçacık yayılımı bu bölgede havada daha uzun süre asılı kalacak ve atmosfere karışım mekanizması daha değişik olacaktır.

 

Manhattan'ın özel mekansal özellikleri, ancak, değişik rüzgar yapısı kalıpları ve kirletici dağılımı biçimlerinin etkisi altında belirlenecek olan hava akımı kalıplarının daha iyi kavranmasına olanak veren değişik hava modelleme teknikleri ile anlaşılabilecek durumdadır.

 

Endüstrinin Bulguları

 

GM’un Çevre Bilimleri Laboratuvarı’nda yapılan bir çalışmada dizelleşmenin New York’da ve özellikle Manhattan’daki potansiyel etkileri ölçülmek istenmiştir. (Kaynak No 30)  Araştırmada, 2000 yılında New York’daki araç sayısının artmayacağı ve taksiler de dahil olmak üzere ağır vasıta olmayan araçların yüzde 10’unun dizelli olacağı varsayılmıştır.  Araştırmada dizel parçacık yayılımının kestirilmesine yardımcı ve  yol gösterici madde olarak, parçacıklar gibi reaksiyon vermeyen bir madde olan, kurşunun yoğunluk düzeyi esas alınmıştır. “Benzer dağılım koşulları altında, çevredeki kirlilik yoğunluğu ile reaksiyon vermeyen ve havada kalabilen bir maddenin çevreye verilme hızı arasındaki oranı gösteren sabit değer aynı türden öteki maddeler için de aynı olacaktır” görüşü bu araştırmada göz önünde tutulan ana ilke olmuştur. Dizel parçacıklarının çevreye verilme hızı ile yakılan her bir birim yakıttan çevreye verilen kurşun miktarı arasındaki sabit oranın kullanılması yöntemiyle yapılan araştırma sonucunda, düşük NOx yayılımı ölçünü için 2000 yılındaki hava kalitesinin 1979 yılındaki hava kalitesine eşit bir durumda olacağı kanısına varılmıştır. Yüksek NOx standardının esas alınması durumunda ise toplam parçacık miktarı biraz yükselmekte ancak kabul edilemez sonuçlar yaratmamaktadır.

 

Araştırmaya göre en önemli etki görüş uzaklığı üzerinde olmaktadır. Düşük NOx ölçününün kullanılması durumunda bile Manhattan'da görüş uzaklığı yüzde 10 azalmaktadır.

 

Bu çalışma başlangıçta dizel parçacığının yayılım hızını (DPE, g/mil) hesaplamayı amaçlamıştır. Yakıt ekonomisi (FE, mpg), yayılım endeksi (EI, yakıt ağırlık birimi başına gram) ve dizel yoğunluğu (D, 3.1 kg/galon) değerlerinin birbirleri ile çarpımı dizel parçacığı yayılım hızını (DPE) vermektedir. Elde edilen değer daha sonra, “yakıt tüketim miktarının, fren yapma koşullarına göre belirlenen NOx yayılımı hızlarına göre hesaplanması ile ilgili koşulları açıklayan” yakıt ekonomisi cezalandırma etmeni ile çarpılarak düzeltilmektedir. Burada gözönüne alınan NOx hızları özellikle önemlidir. Zira, NOx ile ilgili Federal yayılım ölçünü olan 1.0 g/mil ölçütü toplam parçacık yayılımı miktarını oldukça artıracaktır. Araştırma göstermiştir ki, NOx gazlarının azaltılması konusunda oldukça etkili bir yöntem olan eksoz gazını yeniden dolaştırma sistemi (EGR) parçacık yayılımının önemli ölçüde artmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak, NOx yayılımının kontrolü ile parçacık kontrolünü öngören sistemlerin birbirlerini dışladıkları anlaşılmaktadır.

 

Araştırmanın ikinci aşaması araç türlerinin sınıflarına göre sayılarının kestirilmesidir. Bu, Belediye ve Federal Hükümet tarafından yapılan çeşitli alan araştırmalarına dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Araçların türlerine göre dağılımının saptanması için 1972 yılı araba kayıtları ve sınıf dağılımları esas alınmıştır. Manhattan’da, oranı 0.21 olan taksiler de dahil olmak üzere, ağır vasıta olmayan araç oranı 0.879 olarak bulunmuştur.

 

Üçüncü aşama Manhattan’da kullanılmış olan bir iz sürücü maddenin belirlenmesi olmuştur. Araştırmada, 121 inci caddede ölçülen 1975 yılı kurşun yoğunluğunun kullanılmasına karar verilmiştir.

 

Birinci ve ikinci aşamada elde edilen değerlerin, 1975 yılındaki kurşun yoğunluğu esas alınarak 2000 yılına projeksiyonu yapılmıştır. Buna dayalı olarak, parçacık yayılımındaki artışın da benzer şekilde olacağı varsayılmıştır. Bu sonuçlar üç ayrı NOx kontrol düzeyine göre senaryolandırılmıştır.

 

Aşağıdaki sonuçlar elde edilmiştir.

 

ÇİZELGE 21

Dizel Parçacıklarının Manhattan'ın Yıllık Toplam Asılı Parçacık Yoğunluğuna  (ug/m3) Katkısı ve Görüş Uzaklığına (km) Etkisi

 

Etmen

Yıl 1979

Yıl 2000

 

Yüksek NOx

(2.0 g/m)

Orta Nox

(1.5 g/m)

Düşük Nox

(1.0 g/m)

Yoğunluk

1.9

1.8

2.3

3.7

Görüş Uzaklığı        

20.0

20.0

19.6

18.6

Kaynak: Kaynak No 30 (Çizelge basitleştirilmiştir)

 

 

Çizelgeye göre, yüksek NOx yayılım hızı benimsenirse, yukarıda betimlenen dizelleşme parametreleri altında, Manhattan’da toplam asılı parçacık yoğunluğunda bir değişiklik olmamaktadır. Şayet orta NOx yayılım hızı benimsenirse toplam asılı parçacık yoğunluğu 2.3 ug/m3’e yükselmekte ve görüş uzaklığı küçük çapta azalmaktadır.  Şayet düşük NOx yayılım hızı (yürürlükteki 1.0 g/mil) benimsenirse, toplam asılı parçacık yoğunluğu 3.7 ug/m3 olacak ve görüş uzaklığı 20 km’den 18.6 km’ye inecektir. Ancak, Ulusal Otomobil Topluluğu tarafından yapılan Dizel Otomobil Araştırması’nda daha değişik tahminlere yer verilmektedir:

 

 

ÇİZELGE 22

 Manhattan'da 1975 Araç Filosunda Dizelleşmenin Sonucu Olarak Toplam Asılı Parçacık Yükünde (ug/m3) Artış Projeksiyonları

Dizelleşme Oranı (%)

Tipik

Yüksek

Daha Yüksek

10

2.4

6.1

13.3

15

3.6

9.1

20.0

20

6.0

15.2

33.3

Kaynak: Kaynak No 17, s. 46 (Çizelge yeniden düzenlenmiştir)

 

Bu araştırmada iz sürücü madde olarak CO kullanılmış ve tipik artış kavramının “tüm kenti temsil edecek şekilde ölçülen CO düzeylerini temsil ettiği”, yüksek artışın “her ilçede ölçülen en yüksek yıllık CO yoğunluğunu temsil ettiği” ve daha yüksek artışın “Manhattan'daki CO düzeyinde görülen aşırı değişkenliğe bağlı olarak, 1975’de ölçülen en yüksek iki değerin ortalaması” olduğu belirtilmiştir.

 

Çizelgeye göre, mevcut 67 ug/m3 olan toplam asılı parçacık yoğunluğu, dizelleşme oranına bağlı olarak,  2.4 ile 33.3 ug/m3 daha artış gösterecektir.

 

GM araştırmacıları tarafından yapılan bir başka araştırmada ise (Kaynak No 34, s. 208) Manhattan'da, “ağır vasıta olmayan araç türlerindeki dizelleşmenin yol kenarındaki 24-saatlik en fazla yoğunluğa katkısının 40 ug/m3 olacağı” belirtilmektedir. Bu araştırmada ağır vasıta olmayan araçlardaki dizelleşme oranı için yüksek dizelleşme oranı (% 60), düşük NOx yayılım standardı (0.7 g/mil) ve APRAC Kanyon Modeli kullanılmıştır.

 

Yukarıda belirtilen üç araştırma arasındaki farklılaşma üzerinde daha fazla durulmalı ve farklılaşmanın nedeni açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu, ancak,  konu ile ilgili olarak alanda yapılacak yoğun araştırma ve modelleme çalışmaları ile başarılabilir. Araştırmalar arasındaki farklılığa karşın, yukarıda belirtilen üç araştırmada da dizelleşmenin olumsuz etkileri konusunda görüş birliğine varılmaktadır.

 

Politika ve Araştırma Önerileri

 

Buraya kadar yapılan açıklamalarla, ağır vasıta olmayan araç türünde dizelleşme eğilimi ile ilgili tüm teknolojik, ekonomik ve çevresel özellikler açıklanmaya çalışılmıştır. Umut edilmelidir ki, buraya kadar verilen bilgiler sorunun anlaşılmasına yardımcı olmuştur.

 

Bu aşamada yapılmasına gereksinim duyulan yeni araştırmalar ile alınması gereken ek politika önlemleri konusuna değinmek gerekmektedir.  Bu, karar almak ve sorunu planlamak durumunda olanların konu ile ilgilerinin devam etmesine ve dizelleşmenin olumsuz etkileri ile ilgili etkili önlemlerin, gelişmelerin her aşamasında, karara bağlanmasına olanak verecektir.

 

Daha önce de belirtildiği üzere, dizel parçacıklarının kromozom yapısını değiştirme, üreme işlevleri ve organlarda bozulmalar üzerindeki etkilerinin anlaşılması için çeşitli araştırmalar yapılması gerekmektedir. Bu araştırmalar dizel parçacıklarının sağlık üzerindeki etkilerinin anlaşılmasında ayrıntılı ancak yararlı bilgiler üretecektir.

 

New York Kenti’nin hava kirliliği yükünün ölçülmesi açısından analiz edilmesi gerekmektedir. Bölgede periyodik olarak aynı amaca yönelik çeşitli araştırmalar yapılmakta olmasına karşın yeni bir hava kalitesi modeli ve simulasyon çalışması yapılması gerekmektedir. Bu model yüksek gökdelenlerın etkisini, rüzgar yapısını, kirletici yayılımlarını, kirletici miktarlarını ve dağılım mekanizmalarını içermelidir. Ancak, böyle bir model plancıların gelecekteki hava kirliliği biçimini tahmin etmelerine ve anlamalarına olanak sağlayacaktır.

 

New York Kenti’ndeki ulaşım koşulları da analiz edilmelidir. Kentsel ulaşım uzmanları ve çevre plancıları bu amaçla geliştirilen  modeli kullanarak mevcut çevre kalitesindeki yapısal değişimleri ve ulaşım sorunlarını daha iyi tahmin edebilirler.

 

Şu ana kadar tehlikeli bir gelişmenin saptanmamış olması ve olayla ilgili olguların sürekli denetim altında tutulması nedeniyle yeni bazı monitoring ve ölçüt geliştirme politikaları oluşturulmasının önerilmesi de iyi bir fikir olarak gözükmektedir.

 

Bir kere, New York’daki dizelleşme eğiliminin araç trafik kayıtları yoluyla izlenmesi gerekli görülmektedir. Bu plancılara yüksek hızda dizelleşme durumunda uygulama alanına konulacak acil plan konusunda yardımcı olacaktır. Söylemeye gerek yok ki, Manhattan’da dizelleşme izlenirken taksilerin de sıkı bir şekilde izlenmesi gerekmektedir.

 

İkincisi, dizel motorunun modifikasyonu, yakıt modifikasyonu ve filtreleme süreçleri sürekli olarak araştırılmalıdır. Bu alanlardaki önemli bir buluş yukarıda söylenenleri tümüyle değiştirebilecektir.

 

Üçüncüsü, dizel yakıt fiyatı izlenmelidir. Dizel yakıt fiyatlarındaki önemli bir azalma  dizelleşme hızında önemli artışlara yol açacaktır.

 

Dördüncüsü, toplam asılı parçacık ölçme istasyonlarının sayısının  tüm kentde ve özellikle Manhattan’da artırılması gerekmektedir. Bu çevre plancılarına bölgedeki parçacık yayılımını sürekli izleme olanağı verecektir. Bunun da ötesinde mobil ölçme istasyonu ile Manhattan’daki tüm cadde ve bulvarlarda ölçüm yapılması yararlı olacaktır.

 

Son olarak, New York Kenti’nde yeni okul otobüslerinin alınması için yeni bazı ölçütler geliştirilmelidir. Dizelleşmenin etkilerinin hafifletilmesi için daha temiz otobüslerin alınması tercih edilmelidir.

 

Özet

 

Dizel yayılımı, benzin yayılımından değişik olup özellikle toplam asılı parçacık, SO2 ve NOx yayılımları oldukça yüksektir. Bunlar arasında, özellikle mikronaltı büyüklükte olan dizel parçacıkları insan sağlığına ve çevre kalitesine zararlı  olabilecek unsurlar içermektedir.

 

Olası etkiler üzerinde yapılan araştırmalar dizel yayılımlarının, gizil olarak, bazı olumsuz etkileri olabileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkiler konusunda bilim adamları arasında oldukça geniş bir görüş farklılaşması mevcut bulunmaktadır. Çevresel örgütlerle ilişkileri yoğun olan bir grup bilim adamı sağlık üzerindeki olumsuz etkilere büyük bir önem vermektedir. Otomobil üreticileri ile yakın ilişkileri bulunan bir grup bilim adamı da dikkatleri sağlık sorunlarının başlayabilmesi için gerekli olan ve aslında çok yüksek değerlere ulaşan parçacık etkisine minimum maruz kalma düzeyine ve insan vücudunun savunma yeteneklerine çekmek istemektedir.

 

Sağlık etkilerinin dışında, dizel parçacıklarının bir başka önemli etkisi de, karbonlu maddelere bağlı olarak, görüş uzaklığında meydana gelecek olan azalmadır. Buna ek olarak, gürültü, global ısı farklılaşması ve asit yağmuruna katkı da dizel parçaçıklarına ilişkin öteki olası çevre sorunları olmak durumundadır.

 

Halen gelişmekte olan bir alan olmasına rağmen, kontrol teknolojisi, içinde bulunulan koşullarda, sorunun üstesinden gelebilecek durumda gözükmemektedir.

 

Sonuç olarak, New York Kenti’nin,  ağır vasıta türünde olmayan araçlardaki dizelleşme eğiliminin olumsuz etkilerini önlemek için etkili bir çevre yönetimi modeli geliştirmek amacıyla soruna daha ayrıntılı bir biçimde yaklaşılması gerekmektedir.

 

 

 

 


BU BÖLÜMDE ATIF YAPILAN KAYNAKLAR

 

 

1.     "Mobile sources research plan", Mobile Sources Research Committee, 11 Ekim 1978, s. 20.

2.     "Diesel particulates research plan: Final draft", Department of Energy,   8 Ocak  1979, s. 17.

3.     "Statement of General Motors Corporation at the EPA light-duty diesel particulate NPRMhearing", 19 Mart, s. 15.

4.     "GMR diesel health effect study objectives"

5.     "Carcinogen assessment groups initial review on potential carcinogenic impact of diesel engine exhaust" 11 Haziran 1979, s. 12.

6.     "Air quality assessment of particulate emissions from diesel-powered vehicles", Mart 1978, EPA.

7.     "Status report on diesel studies", Health Effects Research Laboratory, Cincinnati, s. 23.

8.     "Potential health and environmental effects of light duty diesel vehicles", 11 Ekim 1981, R. G. Cuddihy, W. C. Griffith, C.E. Clark ve R.O. McClellan, Solunum Toksikolojisi Araştırma Enstitüsü,  Albuquerque, s. 107.

9.     "Mutagenicity of diesel exhaust particle extracts", Charles R. Clark, Nisan 1982, Solunum Toksikolojisi Araştırma Enstitüsü, Albuquerque, s. 30.

10.  "Response of the pulmonary defense system to diesel particulate exposure", Jaroslav J. Vostal, Harold J. White, Kenneth A. Strom, June-Sang Siak, Ke Chang ve Daniel Dziedzic, "Toxicological   Effects of Emissions From Diesel Engines" adlı kitapta, Elsevier, 1982, s. 210-      221.

11.  "Deposition and clearance of diesel particles from the lung", Jaroslav J. Vostal, Richard M. Schreck,  Peter S. Lee, Tai L. Chan ve Sidney C. Soderholm, Ibid, s. 143-159.

12.  "Health aspects of diesel exhaust particulate emissions", Jaroslav J. Vostal, Bulletin of the New York   Academy of Medicine'den ayrı basım, Kasım-Aralık 1983, s. 914-934.

13.  " Bioavailability and biotransformation of the mutagenic component of particulate emissions present  in motor exhaust samples" J.J. Vostal, GM Araıtırma Laboratuvarları, 27 Ocak 1982,  Warren, s. 18.

14.  "Lipids in the lavage fluid of animals exposed to diesel particulates", K.A. Strom, J.J. Vostal, C.D. Eskelson, R.L.  o73 Lisicrowski, ve M.Chvapil, 1 Mart 1981, GM Araştırma Laboratuvarları, Warren.

15.  "Health effects associated with diesel exhaust emissions", EPA, Kasım 1978, J. Santodonato, Dipak Bau ve Philip Howard.

16.  "Nitrogen oxides", National Research Council, 1977.

17.  "Diesel cars", Final Report of the Diesel Impacts Study Committee, Assembly of Engineering, National Research Council, 1982, Washington DC, s.142.

18.  "The role of nitroaromatic compounds in the direct-acting mutagenicity of diesel particle extracts",  T. C. Pederson, ve J.S. Siak, Journal of Applied Toxicology, (JAT) Cilt 1, Sayı 2 , Nisan 1981, s. 54-60.

19.  "The activation of mutagens in diesel particle extract with rat liver enzymes", T.C. Pederson ve J.S. Siak, JAT, Ibid, s. 61-66.

20.  "Deposition and clearance of inhaled diesel particles in the respiratory tract of Fisher rats", T.L. Chan,  P.S. Lee ve W.E. Hering, JAT, Ibid, s. 77-82.

21.  "A spectrophotometric method for the quantitative analysis of diesel particles in Guinea pig lung"  C.J. Rudd ve K.A. Strom, JAT Ibid, s. 83-87.

22.  "Ultrastructure and morphometry of the alveolar lung of Guinea pigs chronically exposed to diesel engine exhaust: six months experience", M.I. Barnhart. S.T Chen, S.O. Salley ve H. Furo,  JAT. Ibid,   s. 80-103.

23.  "Early pulmonary response of the rat lung to inhalation of high concentration of diesel particles",  J. White ve B.D. Garg, s. 10-11.

24.  “Differential counts of B and T lymphocytes in the lymphnodes, circulating blood and spleen  after  inhalation of high concentration of diesel exhaust", D. Dziedzic. Ibid, s. 101-103.

25.  "Pulmonary function testing of animals chronically exposed to diluted diesel exhaust" K.B.  Gross. JAT. Ibid, s. 116-123.

26.  "The effect in vivo exposure to diesel exhaust on rats herpatic and pulmonary microsomal activities",  C. Navarro, J. Charboneau ve R. McCauley, JAT Ibid, s. 125-126.

27.  "Aryl hydrocarbon hydroxylase activity induced by injected diesel particulate exhaust vs. inhalation  of diluted diesel exhaust", K.C. Chen ve J.J, Vostal, Ibid, s. 127-131.

28.  "Effect of exposure to diesel exhaust on pulmonary prostaglandin dehydrogenase (PGDH) activity",   A. Chaudhari, R.G. Ferrer ve  073 S. Dutta, JAT, Ibid, s. 132-134.

29.  "Effect of diesel particulate exposure on adenylate ve guarylate cyclase of rat and Guinea pig liver  and lung", D.R. Schneider ve B.T. Fell, JAT, Ibid, s. 135-139.

30.  "Estimates of diesel particulate concentration for four urban areas under different NOx emission scenarios", D.P Chock, Alan M. Dunkier ve Suidarshan Kumar, GM Araştırma Çalışması, s. 19.

31.  "Diesel particulate emissions: Composition, concentarion and control", Ronald L. Williams, 1982,   "Toxicological Effects of Emission From Diesel Engines" adlı kitapta, Elsevier s. 15-32.

32.  "A simple line-source model for dispersion near roadways", David Chock, Atmospheric Environment, Nisan 1978, s. 823-829.

33.  "Pollutant dispersion   near  roadways-experiments and modelling", David F. Chock, The Science of    Total Environment,1982, s. 111-132.

34.  "Characterization of diesel particulate exposure", Ronald L. Williams ve David F. Chock, Environmental International, 1981, Cilt 5, s. 199-209.

35.  "Sources of direct-acting nitroarene mutagens in airborne particulate matter" Thomas. L. Gibson, GM Araştırma Çalışması, 1982, s. 146.

36.  "Measurement of unregulated emissions from General Motors light duty vehicles", Steven H. Cadle,  George J. Nebel ve Ronald Williams, SAE Technical paper series, 1979, s.21.

37.  "Benzo (a) pyrene emissions from gasoline and diesel automobiles", R.L. Williams ve S. J. Swarin, SAE Tehcnical Paper Series, 1979, s.6.

38.  "Control of automotive emissions", Steven H. Cadle ve George J. Nebel. GM Araştırma Çalışması,    1978, s. 21.

39.  "Nitro derivatives of polynuclear aromatic hydrocarbons in airborne and source particulate matter", Thomas L. Gibson, Atmospheric Environment, 1982, Cilt 16, Sayı 8, s. 2037-2040.

40.  “Teratologic effects of long term exposure to diesel exhaust emission (rats)", Kathleen M. Werchowski, Vincent W. Chafles ve G. Bruce Briggs, EPA, Ocak 1980, s. 41.

41.  "Proceedings of the scientific review meeting on the US Environmental Protection Agency Diesel  Emission Health Effects Research Program at the Pentagon City Quality Inn", EPA,  Şubat 1979,  s.  232.

42.  "Workshop on regulated diesel emissions and their potential health effects", Department of  Energy  ve EPA, Nisan 1978, s. 685.

       


Çevre Kavramı: Tanım

 

ÇEDY 1997, “Tanımlar ve Kısaltmalar” başlığını taşıyan 4 üncü maddesinde, çevre “canlıların yaşamı boyunca ilişkilerini sürdürdüğü ortam olup; bu ortamdaki hava, su, toprak gibi çevrenin fiziksel unsurlarını, üreticiler (bitkiler), tüketiciler (hayvanlar), ayrıştırıcılar (bakteri ve mantarlar) gibi biyolojik unsurlarını, insanların tabii, beşeri, parasal ve maddesel kaynakları kullanım ve işletmelerinden doğan ekonomik çevre unsurlarını, insan topluluklarının demografik yapısı, barınma, sağlık, eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını temin biçimleri ile tarihi ve kültürel değerlerin  oluşturduğu sosyal çevre unsurları”nın bütünü olarak tanımlamaktadır.

 

ÇEDY 2002 ise, aynı unsurlara dayalı daha kısa bir tanımı tercih etmiştir: “canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam”.              

 

Bu tanımlar, yapılabilecek öteki tanımlar kadar doğru tanımlardır. Yönetmelikte yer alan tanım, çevrenin temel ve alt bileşenlerine de işaret etmektedir. Buna göre, çevre beş temel unsurdan oluşmaktadır: fiziksel çevre, biyolojik çevre, ekonomik çevre, toplumsal çevre ve kültürel çevre.

 

Tanımda bu temel bileşenlerin bazı alt bileşenlerine de işaret edilmiştir. Buna göre, fiziksel çevrenin alt bileşenleri hava, su ve topraktır. Tanım içinde yer alan “gibi” ifadesi de bu alt bileşenlere başka bazı eklemeler yapılabileceğini göstermektedir. Biyolojik çevrenin alt bileşenleri ise, üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olarak belirlenmiştir. Ekonomik çevrenin ise, üretim kaynaklarının kullanılması ve işletilmesine ilişkin işlevlerden oluşan bir bütün olduğu anlaşılmaktadır. Son bileşen olan toplumsal çevrenin alt bileşenleri ise, toplumun demografik yapısı ile barınma, sağlık, eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını temin biçimlerinden oluşan ilişkiler olarak belirlenmektedir. Buna, tarihi ve kültürel çevre ilave edilmektedir.

 

Bir yönetmelik tanımı olması bakımından, bu tanım yeterli sayılabilir. Ancak, gerçek anlamda çevre kavramının boyutlarını açıklaması bakımından, tanım yetersiz kalmaktadır. Yetersizliğin giderilebilmesi yollarından biri de, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın genelge ya da el kitaplarıyla ÇED hazırlayıcılarına ve değerlendiricilerine bu kavramlardan neler anlaşılması gerektiğini ayrıntılarıyla açıklaması ve ÇED raporunun değerlendirilmesi sırasında da, bu unsurların inceleme konusu yapılıp yapılmadığını irdelemesidir. Bunun yapılmamış olması, ÇED raporu hazırlayıcılarını ve değerlendiricilerini tümü ile kendi anlayışları ile başbaşa bırakmış ve bunun sonucunda da, çevreyi yalnızca biyolojik ve fiziksel  unsurları açısından ele alan bir anlayış biçimi sisteme egemen olmaya başlamıştır. ÇED raporlarının pek çoğunda  raporu hazırlayan ekipte bir ekonomistin ya da toplumsal bilimler uzmanının bulunmaması ve raporların, yine pek çoğunda, ekonomik ve toplumsal bileşenlere yer verilmemesi bu durumun açık bir kanıtı olarak kabul edilmelidir. Daha önceki bölümlerde listeleme yönteminin de bu ihmalde önemli payı olduğuna işaret edilmiş idi.

 

Kapsam

 

Bu durum, Türkiye’de uygulanmakta olan ÇED sistemi acısından bir yetersizliğe ve olumsuzluğa yol açmaktadır. Bu yetersizliğin aşılması için çevre kavramının kapsamının yeniden çizilmesini sağlayacak bir deneme yapmak gerekliliği vardır. Aşağıda bu amaçla yapılmış bir deneme verilmektedir. Buna göre, çevre kavramı  doğal çevre, biyolojik çevre, yapılı çevre,  toplumsal çevre, ekonomik çevre, ticari çevre  ve estetik çevreden oluşmaktadır. Buna göre şekillendirilen çalışma aşağıda verilmiştir:

 

DOĞAL ÇEVRE

 

                     LİTOSFER

 

                                   YÜZEY ŞEKLİ

 

                                                  topoğrafya

                                                                kıyılar

                                                 sulak alan

                                                 ova

                                                                kum tepecikleri

                                                                plato

                                                                dağ

                                                                tepe

                                                                vadi

 

                                   KİRLENMELER

 

                                                  radyasyon kirliliği

                                                  pestisit kirliliği

                                            herbisit kirliliği

                                           fungisit kirliliği

                                                  toksik maddeler kirliliği

 

                                   FİZİKSEL OLGULAR

 

                                                  tarihsel kalıntılar

                                                  kıta sahanlığı tabakası

                                                  kumsal

                                                  kaya oluşumu

                                                  çökelmeler

                                                  toprak bileşimi

                                                  anakaya bileşimi

                                                   kıyı çizgisi

 

                                   YÜZEY JEOMORFOLOJİSİ

 

                                                  geometrik şekil

                                                  toprak serileri

                                                  toprak profili

                                                  toprak bileşimi

                                                  toprak derinliği

                                                  toprak dokusu

                                                  toprak geçirgenliği

                                                  toprağın dayanma kapasitesi

                                                  toprağın sıkılık düzeyi

                                                  yerleşiklik

                                                  iz elemanları

                                                  besleyiciler

                                                  üst toprak erozyonu

                                                  maden içeriği

 

HİDROSFER

 

                                   DERE

 

                                                  kaynak ısısı

                                                  bileşim

                                                  üretkenlik

                                                  estetik

                                                  kirlenme

 

                                   GÖL

 

                                                  kaynak

                                                  ısı

                                                  bileşim

                                                  üretkenlik

                                                  estetik

                                                  kirlenme

                    

 

                                   NEHİR/AKARSU

 

                                                  kaynak

                                                  ısı

                                                  bileşim

                                                  üretkenlik

                                                  estetik

                                                  kirlenme

 

                                   SAZLIK/BATAKLIK

 

                                                  kaynak

                                                  ısı

                                                  bileşim

                                                  üretkenlik

                                                  estetik

                                                  kirlenme

 

                                   KANAL

 

                                                  kaynak

                                                  ısı

                                                  bileşim

                                                  üretkenlik

                                                  estetik

                                                  kirlenme

 

                                   KIYI BÖLGESİ

 

                                                  sakinlik

                                                  üretkenlik

                                                  estetik

                                                  kirlenme

 

                                   YERALTI SUYU            

 

                                                  ısı

                                                  permafrost (devamlı don)

                                                  su tabakası

                                                  buharlaşma

                                                  yüzey drenajı

                                                  bileşim

                                                  üretkenlik

 

                     ATMOSFER

 

                                   hava ve iklim

 

                                                  bileşim

                                                  düzeyler

                                                  güneş ışınlarının düşme açısı

                                                  nem ve yağış

                                                  buharlaşma

                                                  terleme

                                                  ısı

                                                  rüzgar yönü

                                                  rüzgar hızı

                                                  kar yağışı

                                                  dolu yağışı

                                                  fırtına ve şimşek

 

                                   kirlenme

                                  

                                                  ısısal

                                                  karbon monoksit

                                                  hidrokarbonlar

                                                  nitrojen oksitler

                                                  kükürt oksitler

                                                  parçacık

                                                  pestisitler

                                                  öteki kimyasallar

                                                  estetik

 

                     GÜRÜLTÜ KİRLENMESİ

 

                     SÜREÇLER

 

                                   yüzeysel

                                                  açık alanlar

                                                  su yatakları

                                                  sel yatakları

 

                                   erozyon

                                  

                                                  su

                                                  rüzgar

 

                                   birikim

 

                                                  sedimantasyon

                                                  rüzgar

                                                  kar

 

                                   emme yeteneği

 

                                                  hidrolojik

                                                  kimyasal

 

                                   sıkılık ve yerleşiklik

 

                                                  toprak kayması

                                                  toprak alçalması

 

                                   kararlılık

 

                                                  kaymalar

                                                  batmalar

                                                  genişlemeler

 

                                   yer sarsıntısı

 

                                   hava hareketleri

 

                                                  ısı radyasyonu

                                                  ısı inversiyonu

                                                  rüzgar

 

BİYOLOJİK

 

                     FLORA

 

                                   AĞAÇ TABAKASI

 

                                                  özgün türler

                                                  yaşam biçimi ve döngüsü

                                                  sayı

                                                  estetik değer

                                                  önemlilik düzeyleri

 

                                   ÇALI TABAKASI

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 estetik değer

                                                                 önemlilik düzeyleri

 

 

                                   ALAN TABAKASI

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 estetik değer

                                                                 önemlilik düzeyleri

 

                                   YERSEL TABAKA

                                  

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 estetik değer

                                                                 önemlilik düzeyleri

 

                                   SUDA YAŞAYAN BİTKİLER

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 estetik değer

                                                                 önemlilik düzeyleri

 

                                   ÜRÜN

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 parasal değer

                                  

 

                                   SOYU TEHLİKEDE OLAN TÜRLER

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 estetik değer

                                                                 önemlilik düzeyleri

 

 

                     FAUNA

 

                                   MEMELİLER

 

                                                  özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   KUŞLAR

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                    BÖCEKLER

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   MİKRO ORGANİZMALAR

 

                                                  özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

                    

                                   SÜRÜNGENLER

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   SUDA VE KARADA YAŞAYANLAR

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   PLANKTONİK HAYVANLAR

 

                                                 özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   OKYANUS HAYVANLARI

 

                                                  özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   DENİZ DİBİNDE YAŞAYAN HAYVANLAR

 

                                                  özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   GÖÇMEN VARLIKLAR

 

                                                  özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                                 sayı

                                                                 önemlilik değeri

 

                                   SOYU TEHLİKEDE OLAN TÜRLER

 

                                                  özgün türler

                                                                 yaşam biçimi ve döngüsü

                                                  sayı

                                                  önemlilik değeri

 

 

I. İNSAN YAPISI ÇEVRE

 

                     1. ALAN KULLANIMI

 

                                   A.DOĞAL REZERVLER

 

                                                  a. orman

                                                  b. kıyı çizgisi

                                                  c. sazlık/bataklık

                                                  ç. su toplulukları

                                                  d. açık alan

                                                  e. yüksek alan

                                                  f. zoolojik alan

                                                  g. botanik alan

 

                                   B.İNSAN ETKİNLİKLERİ

 

                                                  a. tarım

                                                  b. ulaşım

                                                  c. konut

                                                  ç. ticaret

                                                  d. kurumsal

                                                  e. rekreasyonel

                                                  f. endüstriyel

 

 

                     2.ULAŞIM

 

                                   A.HAVA

 

                                                  a. hacim

                                                  b. kapasite

                                                  c. akış kalıbı

                                                  d. havalimanları

 

                                   B.SU

 

                                                  a. hacim

                                                  b. kapasite

                                                  c. akış kalıbı

                                                  ç. ticari tekneler

                                                   d. yolcu tekneleri

 

                                    C.KARA

 

                                                  a. hacim

                                                  b. kapasite

                                                  c. akış kalıbı

                                                  ç. kitle taşımacılığı

                                                  d. demiryolu

                                                  e. banliyö treni

                                                  f. elektromanyetik tren

                                                  g. otobüs hatları

                                                  ğ. karayolu

                                                  h. geçit

                                                  ı. özel otomobil

                                                  i. ticari araçlar

 

                                    Ç.YAYA

 

                                                  a. hacim

                                                  b. kalıp

 

                                   D.CADDE

                                  

                                                  a. kalıp

                                                  b. genişlik

 

                                   E.OTOPARK

 

                                                  a. cadde üzerinde

                                                  b. cadde dışında

 

 

                                   F.KAMUSAL ALTYAPILAR

 

                                                  a. SU

 

                                                                 aa. kapasite

                                                                 ab. üretim

                                                                 ac. dağıtım

                                                                 aç. depolama

                                                                 ad. şebeke

 

                                                  b. ELEKTRİK

 

                                                         ba. kapasite

                                                                 bb. üretim

                                                                 bc. dağıtım

                                                                 bç. depolama

                                                                 bd. şebeke

 

 

                                                  c. GAZ

 

                                                                 ca. kapasite

                                                                 cb. üretim

                                                                 cc. dağıtım

                                                                 cç. depolama

                                                                 cd. şebeke

 

                                                  ç. AKARYAKIT

 

                                                                 ça. kapasite

                                                                 çb. üretim

                                                                 çç. dağıtı

                                                                 çd. depolama

                                                                 de. şebeke

 

                                                  d. TELEFON

 

                                                                 da. kapasite

                                                                 db. arz

                                                                 dc. talep

                                                                 dç. şebeke

 

 

                                                  e. KATI ATIK

 

                                                                 ea. hacim

                                                                 eb. toplama

                                                                 ec. dağıtım

                                                                 eç. işleme

                                                                 ed. depolama

                                                                 şebeke

 

                                                  f.KANALİZASYON/ATIK SU

                                  

                                                                 fa. hacim

                                                                 fb. toplama

                                                                 fc. dağıtım

                                                                 fç. arıtma

                                                                 fd. bertaraf

                                                                 fe. şebeke

 

 

II. TOPLUMSAL ÇEVRE

 

                     1.KAMU GÜVENLİĞİ VE ESENLİĞİ

 

                             A.POLİS/JANDARMA

 

                                                  a. karakol

                                                  b. güvenlik hizmetleri

 

                                   B.YANGIN

     

                                                  a. itfaiye merkezleri

                                                  b. itfaiye hizmetleri

 

                                   C.KAMU SAĞLIĞI

 

                                                  a. hastane

                                                  b. klinik

                                                  c. ambulans

                                                  ç. ulaşılabilirlik

                                                  d. mikrop ve taşıyıcı denetimi

                                                  e. radyasyon

                                                  f. hava kirliliği denetimi

 

                     2.NÜFUS

 

                                   A.YOĞUNLUK

 

                                                  a. yoğunluk

                                                  b. bileşim

 

                                   B.ETKİNLİK

 

                                                  a. yaşam biçimi

                                                  b. yaşam süresi

                                                  c. tür

                                                  ç. büyüme eğilimi

                                                  d. zenginlik

                                                  e. fakirlik/sefalet

                                                  f. hemşehrilik bilinci

 

 

                     3.ALTYAPILAR

 

                                   A.EĞİTİMSEL

 

                                            a. kamu okulları

                                                  b. özel okullar

                                                  c. ana okulları

                                                  ç. gündüz çocuk bakım merkezleri

 

                                    B.KÜLTÜREL

 

                                                  a. müze

                                                  b. kitaplık

                                                  c. müzik salonu

                                                  ç. açık hava konserleri

                                                  d. tiyatro

                                                  e. sinema

                                                  f. mimari yapılaşma

 

                                   C.AÇIK HAVA REKREASYONEL ETKİNLİKLER

 

                                                  a. kayık

                                                  b. buz pateni

                                                  c. kayak

                                                  ç. yüzme

                                                  d. kamp

                                                  e. dağcılık

                                                  f. piknik

                                                  g. golf

                                                  ğ. spor

                                                  h. kuş gözleme

                                                  ı. park

                                                  i. avcılık

                                                  j. balıkçılık

                                                  k. oyun alanları

 

                                   Ç.EV/BİNA İÇİ REKREASYONEL ETKİNLİKLER

 

                                                  a. jimnastik salonu

                                                  b. buz pateni salonu

                                                  c. yüzme havuzu

                                                  d. tenis

                                                 

 

                                   D.PROFESYONEL HİZMETLER

 

                                                  a. tıp/sağlık

                                                  b. akıl sağlığı

                                                  c. hukuksal hizmetler

                                                  ç. bilimsel hizmetler

                                                  d. teknik hizmetler

 

 

                                   E.KONUT

                                  

                                                  a. arz

                                                  b. kalite

                                                  c. tür

                                                  ç. yoğunluk

                                  

 

III.EKONOMİK

 

                     1.İSTİHDAM

 

                                   A.FIRSAT

 

                                                  a. sürekli istihdam

                                                  b. geçici istihdam

                                                  c. işsizlik

                                                  d. iş bulabilme şansı

     

                                   B.GELİR

                    

                                                  a. yüksek

                                                  b. orta

                                                  c. düşük

 

                     2.ÜRETKENLİK

     

                                   A.ÇED PROJE ALANI İÇİNDE

                                   B.ÇED PROJE ALANI DIŞINDA

 

                     3.VERGİ BAZI

 

                                   A.KAMU MALİYESİ

                                   B.ÇED PROJE ALANI İÇİNDE VERGİ TOPLAMA

                                   KAPASİTESİ

                                   C.ÇED PROJE ALANI DIŞINDA VERGİ TOPLAMA                  

                                   KAPASİTESİ     

 

                     4.TİCARİ İŞLETMELER

 

                                   A.PERAKENDE

 

                                                  a. ekonomik üretkenlik

                                                  b. bileşim

                                                  c. istihdam

                                                  ç. yerel

                                                  d. bölgesel

 

                             B.HİZMETLER

 

                                                  a. ekonomik üretkenlik

                                                  b. bileşim

                                                  c. istihdam

                                                  ç. yerel

                                                  d. bölgesel

 

                             C.KONAKLAMA

 

                                                  ca. ekonomik üretkenlik

                                                                 caa. bileşim

                                                                 cab. istihdam

                                                                 cac. yerel

                                                                 cad. bölgesel

 

                             Ç.BELEDİYE HİZMET TESİSLERİ

 

                             ça. ekonomik üretkenlik

                                                                 ça. bileşim

                                                                 çb. istihdam

                                                                 çc. yerel

                                                                 çd. bölgesel

     

              D.MALİ

 

                                                                         da. ekonomik üretkenlik

                                                                 daa. bileşim

                                            dab. istihdam

                                                                 dac. yerel

                                                           daç. bölgesel

 

                                   E.ENDÜSTRİYEL

 

                                                  ea. ekonomik üretkenlik

                                                                 eaa. bileşim

                                                                 eab. istihdam

                                                                 eac. yerel

                                                                 eaç. bölgesel

     

                                   F.KURUMSAL

 

                                                 fa. ekonomik üretkenlik

                                                                 faa. bileşim

                                                                 fab. istihdam

                                                                 fac. yerel

                                                                 faç. bölgesel

 

 

IV.ESTETİK

 

                     1.GÖRSEL KALİTE

     

                                   A.BOYUTLAR

 

                                            a. binaların birbirine göre oranı

                                                  b. özellikler

 

                             B.GÖRÜNÜŞ

 

                                            a. yeni manzara

                                                  b. güzel manzara

                                                  c. seyirlik alanlar

 

                             C.PEYZAJ

 

                                                  a. özgün fiziksel varlıklar

                                                  b. parklar

                                                  c. rezervler

                                                  ç. tarihsel alanlar

                                                  d. nadir ve özgün türler

                                                  e. anıtlar

                                                  f. açık alanlar

                                                  g. yaban yaşamı kalitesi

 

                             Ç.İLGİ ALANLARI

 

                                                  a. tarihsel binalar

                                                  b. özgün doğal yapılar

                                                  c. hemşehrilik bilinci ve dayanışması                

 

     

Yukarıda verilen ayrıntılı çevre tanımı ve kapsamının ÇED çalışmalarında göz önünde tutulması yararlı olacaktır. ÇED raporunda ele alınan çevre kavramının ancak bu olgular çerçevesinde irdelenmesi durumunda konunun tam ve mükemmel olarak ortaya konulması olanaklı olabilecektir. Hemen belirtmek gerekir ki, konuların yalnızca bu bağlamda ele alınması yeterli olmayacaktır. Bunun yanında, her bir konunun hiyerarşik bir yaklaşımla ele alınması ve konu ile ilgili olarak daha ayrıntılı çözümlemeler yapılması gerekmektedir.

 

Çevresel Hiyerarşi

 

Yukarıda belirtilen hiyerarşik yapının daha iyi anlatılabilmesi için aşağıda bir örnek verilmiştir. Bu örnekte de görüleceği üzere, çevre sistemik bir bütün olarak ele alınmalı, çevrenin alt ve daha alt bileşenleri ortaya çıkarılmalıdır.

 

Genel sistem kuramına göre, sistem pek çok alt sistemden oluşan ve alt sistemler arasındaki ilişkileri açık ve anlaşılabilir olan bir bütündür. Bu anlayış çerçevesinde, hidrojen ve oksijen suyun, su sukürenin, suküre Dünya’nın, Dünya güneş sisteminin ve güneş sistemi de samanyolu yıldızlar topluluğunun birer parçasıdır. Bu yaklaşım bağlamında ele alındığında, bir çevresel hiyerarşi örneğinin aşağıdaki gibi olması gerekmektedir:

 


ŞEKİL 5

Çevre Hiyerarşisi

 


                                                                ÇEVRESEL ÖZELLİKLER                     

·     fiziksel  

·     kimyasal

·     biyolojik

·     toplumsal  

·     kültürel

·     ekonomik

·     n…

 


  FİZİKSEL ÖZELLİKLER

·     hava kalitesi

·     ses düzeyleri

·     uyun niteliksel özellikleri

·     suyun niceliksel özellikleri

·     toprak yapısı

·     yüzey jeolojisi

·     n…

 


HAVA KALİTESİ

 


·     toz ve parçacıklar

·     kükürtoksitler

·     “smog” bileşenleri, toksik maddeler

·     n…

 


PARÇACIKLAR

·     ince ve kalın parçacıklar

·     kurum ve duman

·     radyoaktif maddeler

·     mutajen ve kansorejen özellikler

·     n…     

 


?

 

 

Yukarıdaki şekil, ÇED çalışması yapmayı planlayan bir ÇED uzmanının olası etkileri belirlerken sahip olması gereken düşünce sistemini yansıtmaktadır. Araştırmacı ve hatta değerlendirmeciler etki kavramının bu şekilde ele alınmasını güvence altına almalıdırlar.

 

Çevresel etkilerin olası tablosunun ortaya çıkartılmasında çevresel hiyerarşi yaklaşımının sürekli olarak dikkate alınması hem araştırmanın mükemmellik düzeyinin artmasına katkıda bulunacak ve hem de araştırma ve değerlendirme süresini esaslı ölçüde azaltacaktır.

 

Üçüncü  Bölümün Özeti

 

Üçüncü bölüm esas olarak “çevre” ve “çevresel etki” kavramlarının açıklanmasına ayrılmıştır. Ele alınan ilk kavram olan “Çevresel Etki Kavramı” kavramı bağlamında “Çevresel Etki”nin tanımı yapılmış,  “Çevresel Etki Türleri”nin genel nitelikli sınıflandırması yapılmış ve ÇED süreci içinde önem taşıyan bazı etki türlerinin açıklanmasına özellikle yer verilmiş, “Önemli Etki” kavramının açıklaması yapılmış ve ölçütleri belirlenmiştir. Daha sonraki alt bölümde ise, birinci alt bölümde açıklanan kuramsal kavramlar bir örnek olay çerçevesinde ele alınarak konu somut bir düzeye indirgenmiştir. Seçilen konu “Dizel Motorlu Hafif Araçların Eksoz Emisyonlarının İnsan Sağlığı ve Çevre Üzerindeki Etkileri”dir. Bu örnek olayla, bir etki kavramının nasıl ele alınması gerektiği konusunda aydınlatıcı bilgiler verilmiştir. Üçüncü alt bölümde ise, “çevre” kavramı ele alınarak açıklanmaya çalışılmış ve böylelikle de uygulamada ortaya çıkan bazı önemli sorunların ve yetersizliklerin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu alt bölümde, çevre kavramının ele alınma şeklini gösteren geniş bir listeye yer verilmiştir. Son açıklanan kavram olan “çevresel hiyerarşi” kavramı ise, ÇED raporlarını hazırlayıcı ve değerlendiricilerine oldukça yararlı bir yaklaşımı tanıtmayı amaçlamaktadır.

 

 


BÖLÜM   4

 

 

ÇED YÖNTEM 

VE 

TEKNİKLERİ

 

 

 

 

Çevresel Araştırma Süreci

 

ÇED süreci, herşeyden önce, bir çevre araştırmasıdır. Her çevresel çalışmada olduğu üzere ÇED çalışmasında da, geçirilmesi gereken aşamalar aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

 

ŞEKİL  6

 

Çevresel Araştırma Süreci

 

 


         1                                Ön Hazırlıklar

 

 


         2             Girdi ve Verilerin Örgütlenmesi

 


       

         3          Seçenekler İçin Kestirim Modellerinin

                        Hazırlanması ve Uygulanması     

 

 

 


         4            Duyarlılık Çözümlemeleri

 

 

 


         5             Olabilirlilik Çözümlemeleri

 

 

 


         6             Sonuçların Örgütlenmesi

 

 

 


                     Araştırma Çalışmasının Yürümekte Olan

          7            Proje/Politika Planlama Süreci İle

                                 Bütünleştirilmesi

  

 

Yukarıdaki şekilde görüldüğü üzere, herhangi bir çevresel araştırma çalışması, sorunla ilgili ön hazırlıklara dayalı olarak elde edilen bilgi ve verilerin derlenmesi ve sınıflandırılması çalışmalarını içeren bir örgütlenme çalışması ile başlamak durumundadır. Elde edilen bilgiler, ÇED örneğinde, etki kestirimi (tahmin, forecasting, determination) şekline dönüştürülecek ve her bir olası etkinin varlık durumunun ve olası sonuçlarının kestirimi yapılacaktır. Bu amaçla, kestirim modelleri hazırlanacak, uygulanacak ve elde olunan sonuçlar irdelenecektir. İrdeleme çalışmaları iki aşamalı olacaktır. Birinci aşamada, çevre koşullarının belirlenen etkilere karşı duyarlılıkları saptanacaktır. Kuşkusuz, bu bağlamda ele alınması gereken temel konuların risk planlaması ve yönetimi, yaşam kalitesinin nicelleştirilmesi ve taşıma kapasitesinin değerlendirilmesine dayalı olduklarını yinelemeye gerek olmamalıdır. Bu irdeleme çalışmalarından elde olunan sonuçlar sistemik bir biçimde örgütlenecek ve yürümekte olan proje ya da politika planlama süreci ile bütünleştirilecektir.

 

ÇED Raporunun Hazırlanma Süreci

 

ÇED süreci, esas itibarıyla, iki aşamalıdır: rapor hazırlama aşaması ve rapor değerlendirme aşaması. Aşağıdaki şekil rapor hazırlama sürecini özetlemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞEKİL 7

 

Rapor Hazırlama Süreci

                                          

 

                                                                        A                                                                 (A) hedefler

                                                             

                                                                        B                                                                (B) hedefler için teknik olanaklar

                                                                                                                              

 

                      

                                                 C1                            C2                C3                  C4

(C) önerilen

seçenekler

                                                                                                                                     

(D)çevresel                                                    D

özellik raporu                                                                            

 

 (E) almaşıklı                       E1      E2          E3           E4                 E5

mühendislik

planları

 

(F) etki belirleme ve

etkinin önem ve

büyüklüğünü

çözümleme                                                                                                                                    

                                      F1                   F2                   F3                   F4              F5

 

                                                                                                                                    

                                      G1                  G2                  G3                  G4               G5  

 


(G) etki

değerlendirme

 

                                                                                                                                          

(H) öneriler                                                                   H

                                 

 

 

Rapor hazırlama süreci, öncelikle, ÇED raporunun hedeflerinin belirlenmesi ve ortaya konulması (A) ile başlayacaktır. Bu aşamayı, hedeflerin gerçekleştirilmesi için gerekli teknolojik olanakların varlık düzeylerinin saptanması (B) izleyecektir. Üçüncü aşama, önerilen eylemin algılanması ve anlaşılması ile bu eylemin başka seçeneklerinin var olup olmadığının araştırılması (C) olacaktır. Bu çalışmayı, önerilen eylem uygulama alanına konulmadan önce eylemin içinde yer alacağı çevrenin özelliklerini belirleyen bir alt raporun (D) hazırlanması izlemelidir. Elde edilen bu rapor, mühendislik planlarının gözden geçirilmesi ve çevresel özelliklerinin korunmasını amaçlayan seçenekli mühendislik planlarının hazırlanması (E) ile sonuçlanmalıdır. Hazırlanan seçenekli mühendislik planlarına dayalı olarak, her bir seçeneğin çevre üzerinde yaratacağı etkiler kestirilecek ve bu etkilerin önemlilik ve büyüklük çözümlemesi (F) yapılacaktır. Bu çalışmayı, etki değerlendirme çalışmaları (G) izleyecek ve önerileri (H) de içeren sonuç rapor hazırlanacaktır. Ortaya çıkan rapor, hazırlanma süreçleri ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, bir ÇED raporudur.

 

ÇED Sisteminin Alt Bileşenleri

 

Buraya kadar yapılan açıklamalar çerçevesinde, ideal bir ÇED sisteminin dört alt sistemden oluşacağı anlaşılmış olmalıdır.

 

Buna göre, birinci alt sistem, planlama alt sistemidir. Bir başka anlatımla, etkilerin saptanması ve bunlardan olası etkisi olumsuz olanların çevresel sorunlara yol açmaması için alınması gereken ideal önlemlerin belirlenmesi gerekmektedir.

 

İkinci alt sistem olan örgütleme alt  sistemi, bir anlamda, saptanan veri, bilgi ve bulgular çerçevesinde alınması gereken teknik, teknolojik, hukuksal, yönetsel ve kurumsal  önlemlerin bir rapor çerçevesinde örgütlenmesi anlamına gelmektedir.

 

Üçüncü alt sistem olan denetleme alt sistemi ise, projeyi önerenler tarafından hazırlanan rapor içeriğinde yer alan bilgi, bulgu ve görüşlerin doğruluk ve geçerliliklerinin denetlenmesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, denetleme alt sistemi, planlama ve örgütleme alt sistemleri arasındaki uyum düzeyinin  saptanmasını ve -nesnel bir yaklaşımla- bu iki alt sistemde belirtilenlerin isabetlilik düzeyinin belirlenmesini amaçlamaktadır. Bu alt sistemin en önemli ürünü, önerilen projenin gerçekleşmesine onay vermek, yeni önlemler alıması için gerekli süreyi tanımak ya da sakıncalı etkilerinin azaltılamaz ve geri çevrilemez olduklarının anlaşılması durumunda projeyi reddetmek olacaktır.

 

Dördüncü ve son alt sistem ise, iletişim alt sistemidir. Bu alt sistem, önerilen proje ve projenin çevresel etkileri bağlamında üç önemli yanın bilgili ve haberli kılınmaları anlamına gelmektedir. Bu üç yan, projeyi öneren yatırımcılar, projeden etkilenecek çevre içinde yaşamakta olanlar ve projenin devamı ya da durdurulması konusunda karar alma yetkisine sahip olan kamu yönetimleridir. İdeal bir ÇED sistemi içinde, bu alt bileşenin önemi oldukça fazladır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, bu alt sistemin başarısı yalnızca yanların bilgili kılınmasında aranmamalı ve gerçek başarının her üç yanın ve özellikle de projeden etkilenecek olan yurttaşların karar alma sürecine etkili bir şekilde katılmasının güvence altına alınmasında olduğu bilinmelidir.

 

ÇED Türleri

 

ÇED türlerini açıklamaya geçmeden önce, Türkiye’de çevresel etkilerin irdelenmesi ile ilginç bir olguyu saptamakta yarar bulunmaktadır. Bilindiği üzere, ÇED sisteminin  çağdaş anlamda gelişmesi küresel endüstriyel devrimin gerçekleşmesine koşut olmuştur. 40’lı ve 50’li yıllarda ilk kuramsal filizlerini gösteren ÇED kavramının yasal bir düzenleme şekline dönüşmesi için 70’li yılların gelmesi beklenmiştir.

 

Ancak, Türkiye’de 1930 yılında yürürlüğe konulan 1580 sayılı eski Belediye Kanunu’nun 15 inci maddesinin 38 inci bendi aynen şu hükmü getirmekteydi:

 

“Alelumum sınai müessese ve fabrikaların, elektrik, tenvirat ve tesisatının, makina ve motör ve imbiklerinin kazan, ocak ve bacalarının gerek ilk önce ve gerek muttariden ve muntazaman fenni muayenelerini icra etmek, etrafındakilerin sıhhatları, huzur ve rahat ve malları üzerine fena tesir icra edip etmediklerini tetkik etmek, zararlarına mani olmak”.

 

Günümüz Türkçesi’ne uyarladığımızda madde şu anlama gelmektedir:

“Bütün endüstriyel kurum ve fabrikaların, elektrik, aydınlatma ve (her türlü) donanımının (su, pis su, soğutma suyu, asansör vd.) makina, motor ve damıtma sistemlerinin kazan, ocak ve bacalarının gerek ilk önce (tesis kurulmadan önce) ve gerek düzenli aralıklarla bir diğerini izleyecek şekilde teknik denetimlerini yapmak, çevredekilerin sağlıkları, huzur ve rahat ve malları üzerine olumsuz etki yapıp yapmadıklarını incelemek ve zararlarını engellemek”.

 

Yukarıda yer alan tanımın, ÇED konusunda, buraya kadar yaptığımız açıklamalarla ne kadar büyük bir benzeşme içinde oldukları ve hatta aynı anlama geldikleri okuyucunun dikkatine sunulmak istenmiştir. Bu durumun bazı önemli sonuçları olmalıdır:

 

·     Türkiye’de ÇED sistemi ilke olarak 1930 yılında yürürlüğe konulmuştur;

·     Uygulama yetkisi ve sorumluluğu belediyelere verilmiştir;

·     Bu gelişme ülkemiz açısından sevindiricidir;

·     Ancak, uygulamanın ayrıntılarını gösterecek yönetsel düzenlemeler yapılmadığı için belediyeler bu yetkilerini geçmişte etkili olarak kullanamamışlardır, halen kullanamamaktadırlar ve kullanmak isteyenler de bu çalışmayı nasıl yapacaklarını bilememektedirler;

·     ÇED konusunda yalnızca yasal düzenlemeler yapmak yeterli değildir ve

·     Sistemin etkili bir şekilde uygulanmasının güvence altına alınması için yeterli düzeyde siyasal irade oluşturmayı da içeren stratejik bir eylem planı hazırlanmalıdır.

 

5272 sayılı yeni Belediye Kanunu ise belediyelerin görevlerini ayrıntılı olarak sıralamamakta ve genel bir tanım vermektedir: [10]

 

“Belediyenin Görev, Yetki ve Sorumlulukları

Belediyenin görev ve sorumlulukları

MADDE 14.- Belediye, mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla;

 

a)      İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafi ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır…

 

Belediye, kanunlarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki diğer görev ve hizmetleri de yapar veya yaptırır.”

 

Görüldüğü gibi, yeni Kanun ile belediyelere çevre ve çevre sağlığı hizmetleri yapma görevi verilmiştir. Ancak, bir başka fıkrada getirilen sınırlama ile belediyelerin  yasalarla öteki kurumlara verilmiş olan kamu hizmetleri dışında kalan hizmetleri yerine getirebileceği ilkesi kabul edilmiştir. ÇED yetkisi Çevre Kanunu’nun 10 uncu maddesi ile ulusal yönetime verildiğinden artık belediyelerin ÇED düzenlemesi yapmak olanağı kalmamıştır

 

ÇED kavramı ile önemli bir benzerliği olan bir başka ulusal yasal düzenleme de, “Gayrı Sıhhi Müesseselere Ait İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun” ve bu Yasa’ya dayalı olarak çıkartılan Yönetmelik’tir. Bu Yönetmelik’e ekli başvuru formunun “tesisden çıkabilecek atıkların cinsi ve miktarı” başlıklı bölümünde katı, sıvı ve gaz olarak üçlü ayrımı yapıldıktan sonra başvuruda bulunanlardan aşağıdaki konularda açıklayıcı bilgiler istenmektedir:

 

·     Proses atıklarının (üretimden çıkan) ne şekilde izale edildiği?

·     Sosyal tesis atıklarının ne şekilde izale edildiği?

·     Gürültünün önlenmesi için alınacak tedbirler?

·     Varsa, kokunun önlenmesi için alınacak tedbirler?

·     Yangın ve patlamalara karşı alınacak tedbirler?

·     Radyoaktif atık varsa alınacak tedbirler?

 

Bunların dışında kalan ve haklarında bilgi istenilen öteki konular ise şunlardır: vardiya sayısı, bir günde çalışacak toplam personel sayısı, tesisin çalışma süresi ve saatleri, kullanılacak yakıt türü, kullanılacak hammadde ve katkı maddeleri, içme ve kullanma suyu gereksinimi, nereden temin edildiği, üretimde kullanılacak suyun miktarı ve nereden temin edildiği, tesis yeri ile ilgili olarak  egemen rüzgar yönü, yüzeysel su kaynakları, termal ve mineral su kaynakları ve yeraltı suyu mesafesi.

 

Yukarıda belirtilen konuların da, ÇED sistemiyle ne kadar büyük benzerlikler gösterdiği oldukça açıktır. Yetkinin kullanımı ise, tesisin yeri ve türüne göre Sağlık Bakanlığı’na, valilik ve kaymakamlıklara, büyük şehir belediyelerine ve belediyelere verilmiştir. İlgili kurumlar kendilerine yapılan başvuruda yer alan bilgileri irdeleyecekler ve uygun gördükleri boşaltım ve yayılım limitlerini belirterek tesise izin verecekler (ya da, reddedecekler) ve tesis işletmeye açıldıktan sonra gerekli denetimleri yaparak izin belgesine uyarlığın devamını güvence altına alacaklardır. Aksi takdirde de, Yasa’nın öngördüğü yaptırımları uygulayacaklardır.

 

3572 sayılı olan bu Yasa 1989 yılında yürürlüğe girmiştir. Konu üzerinde burada ayrıntılarıyla durulmayacaktır. Ancak, ÇED sisteminin 1993 yılında çıkan yönetmelikle 1994 yılı başında yürürlüğe girmiş olduğu anımsanacak olursa, 1930 yılındaki bu gelişmenin de oldukça önemli olduğu ve Türkiye’de ÇED’in öncüsü olarak kabul edilebileceği gerçeği ortaya çıkmaktadır.

 

Ancak ne varki, bu Yasa da, çeşitli nedenlerle, Türkiye genelinde, başarılı ve etkili bir uygulama olanağına sahip olamamıştır. Başvuru belgelerinin çoğunda bu bilgiler yer almamakta, belediyeler bu bilgileri istemekte gevşek ve öznel davranmakta ve etkili bir denetim sağlayamamaktadırlar.

 

Ülkemizde yürürlükte olan ÇED türdeşlerine kısaca değindikten sonra, kuramsal anlamda ÇED türlerine işaret etmek gerekmektedir. Bu bağlamda ve çağdaş anlamda, iki tür ÇED’den söz etmek olanaklıdır: proje bazında ÇED ve stratejik ÇED. Proje bazında ÇED, Türkiye’de yürürlükte bulunan ÇED mevzuatı içinde yer alırken stratejik ÇED kavramı ülkede yeterince bilinmemektedir.

 

Proje Bazında (Bireysel) ÇED

 

Proje bazında (ya da bireysel) ÇED, isminden de anlaşılacağı üzere, önerilen bir yatırım projesi ile ilgili olarak, rapor hazırlama, hazırlanan raporu yetkili kamu yönetiminin onayına sunma ve projeden etkilenecek halkla birlikte yatırımın kaderi konusunda son kararı alma sürecidir. Esasen, bu kitabın temel konusu da bu tür bir ÇED anlayışına ve yaklaşımına dayalıdır.

 

Stratejik ÇED: Kuramsal Açıdan

 

“Ana ÇED”, “Master ÇED” ya da “Stratejik ÇED” kavramları eş anlamlı kavramlardır. “Ana” ve “Master” kavramları arasında köken farklılaşması dışında herhangi bir anlam farklılaşması yoktur. Bize göre, Türkçe kökenli olması bakımından “ana ÇED” deyimi tercih edilmelidir. “Ana ÇED” ile “stratejik ÇED” arasında da herhangi bir anlam farklılaşması yoktur. Bazı yazarlar “stratejik” kavramını tercih etmektedirler. Şayet bu deyim hazırlanacak olan proje bazındaki ÇED raporlarına yön vermek, onları şekillendirmek ve temel bir referans kaynağı olmak anlamında kullanılıyorsa, bu kavrama da itiraz etmemek gerekir. Çünkü “ana ÇED” de aynı anlama gelmektedir. Ancak, yine Türkçe kökenli olması nedeniyle bu kitapta “ana ÇED” kavramının kullanılması tercih edilmiştir. Avrupa Birliği, bu kavrama stratejik ÇED adını vermeyi yeğlemiştir. Ancak, uluslararası ÇED literatüründe “stratejik” kelimesinin yerleşiklik niteliği kazanmış olması nedeniyle bu kavramın kullanılması terim birlikteliğinin oluşmasına daha fazla katkıda bulunabilecek nitelikte görülmektedir.       

 

Hemen belirtmek gerekir ki, proje bazındaki ÇED ile ana ÇED arasında çok önemli farklılıklar vardır. Proje bazındaki ÇED önerilen yatırım projesi ile ilgili olarak ÇED sürecini tamamlamak amacıyla hazırlanırken, ana ÇED ulusal, bölgesel, yöresel ve yerel bazda hazırlanabilir. Bu bağlamda, ulusal ana ÇED raporundan, bölgesel ana ÇED raporundan, yöresel ana ÇED raporundan ve yerel ana ÇED raporundan ayrı ayrı söz edebilmek olanaklıdır.

 

Bize göre, “Stratejik ÇED raporları”  herhangi bir bireysel ÇED raporu ile ilişkili olmaksızın ve hazırlanacak tüm bireysel raporları kapsamak üzere sınırlandırılmış olduğu alan çerçevesinde, bu alanı bir bütün olarak ele alan ve alan/yöre/bölge üzerindeki/içindeki tüm çevresel özellikleri inceleyen, bu çevrenin risk değerlendirmesini ve risk planlamasını yapan ve risk yönetimi için temel oluşturmayı amaçlayan, alanın yaşam kalitesini ölçen ve yaşam kalitesinde meydana gelecek değişmeleri toplumsal göstergeler aracılığıyla ölçmeye çalışan, alanın taşıma kapasitesini belirleyen ve taşıma kapasitesini zorlayan ve kolaylaştıran önlemleri saptayan, bu amaçla yeterli bir veri ve envanter sistemini, proje bazında ÇED raporu hazırlayacak olanların yararına sunan ve alan bazında kamu organlarınca yürürlüğe konulmuş olan alan kullanımı planları ile çevresel koruma endişeleri arasında anlamlı bağlar ve dengeler kuran bir ÇED raporudur. Bu tanıma açıklık getirebilmek bakımından, aynı çevresel konularda, iki ayrı ÇED türünün içeriğinde yer alan farklılaşmalara aşağıda kıyaslamalı olarak işaret edilmiştir.

 

·     Alanın, Planın ve Proejnin Ssınırlarının ve Çevresel Hedeflerinin Betimlenmesi

 

Stratejik ÇED öncelikle mekan  planlamasına ya da  ÇED çalışmasına konu olacak alanın sınırlarını belirlemelidir. Mekan planlaması çalışması, bölge planları, çevre düzeni planları, nazım imar planları ve uygulama imar planları şeklinde ortaya çıkabilecektir. Bu çerçevede, planın hedefleri saptanmalı ve bu çevresel hedeflerle arazi kullanım planlarının hedefleri arasında uyum ve tutarlılık inceleme konusu yapılmalıdır. Stratejik ÇED, bir plan uygulamasına dayalı olarak yapılmıyorsa, bu takdirde inceleme konusu olan bölgenin çevresel hedefleri saptanmalıdır. Bu bağlamda, planın gelişme aşamaları incelenmeli ve bu gelişmelerle çevresel hedefler arasındaki tutarlılık irdeleme konusu yapılmalıdır. Bir başka anlatımla, çevre düzeni planı, kent nazım planı ve uygulama imar planları ile çevresel hedefler arasındaki tutarlılık güvence altına alınmalıdır.

Bireysel ÇED çalışmasında, önerilen projeden etkilenecek alanın sınırlarının belirlenmesi ve projenin çevresel hedeflerinin saptanması gerekmektedir.

·     Çevresel Dokunun Betimlenmesi

Stratejik ÇED çalışmasında, mekansal planlamaya ya da ÇED çalışmasına konu olan alan içinde yer alan çevresel dokunun envanteri hazırlanmalıdır. Envanter mevcut kirlilik düzeylerini belirlemeli ve kirletici yayan yayılım kaynaklarının dökümünü vermelidir. Alan üzerinde ve alan içinde yer alan önemli yerleşme merkezlerinde kirlilik ölçümleri yapılmalıdır. Önerilen alan kullanım biçimine bağlı olarak kirlenme düzeyinde meydana gelecek değişmeler saptanmalıdır.

Bireysel ÇED çalışmasında projeden etkilenen alanda, proje nedeniyle ortaya çıkabilecek kirlilik dağılımındaki değişmeler inceleme konusu yapılacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ana ÇED çalışması hazır ise bireysel ÇED’in bu çalışmayı kendisine esas ve yol gösterici olarak kabul etmesi gerekliliğidir.

·     Hava  Kalitesi

Stratejik ÇED çalışmasında, planlanan veya ÇED çalışması yapılan alan sınırları içinde kalan bölgenin günlük ve mevsimsel hava kirliliği düzeyleri saptanmalı; yayılım kaynaklarının envanteri hazırlanmalı ve alan içinde yer alan yerleşme merkezlerinin hava kirliliği haritaları çıkartılmalıdır.

 

Bireysel ÇED, önerilen proje ile ilgili çalışmalarını sürdürürken ana ÇED’e atıfta bulunmalı ve projenin özelliklerinin ana ÇED’in öngörüleri ile uyum içinde olduğunu göstermeye çalışmalıdır. Projenin uygulanması durumunda yakın çevrenin hava kalitesinde meydana gelecek değişmeleri saptamaya çalışmalıdır.

·     Gürültü Kalitesi

 

Stratejik ÇED, önerilen alan kullanımına göre, gürültü eşçizgilerinde meydana gelecek değişmeleri saptamalı; karayolları, ana ulaşım yolları, okullar, hastaneler, endüstriyel alanlar  ve konut alanlarının gürültü eşçizgilerini hazırlamalı ve önemli gürültü kaynaklarının envanterini çıkarmalıdır.

 

Bireysel ÇED, daha önce verilen hava kirliliği örneğinde olduğu üzere, ana ÇED’e atıfta bulunmalı ve iki etkinlik arasındaki uyumu güvence altına almayı amaçlamalıdır. Mevcut gürültü düzeyi ile projenin uygulanması durumunda ortaya çıkacak gürültü düzeyi kıyaslanmalıdır.

 

·     Su Kaynakları

 

Stratejik ÇED çalışması ile nehir, göl ve deniz gibi yüzeysel suların ve yeraltı suyunun nitel  ve nicel özellikleri saptanmalı ve bölgeye özgü bir su kaynakları envanteri hazırlanmalıdır. Toplam su talebi, toplam su arzı ile karşılaştırılmalı ve ilave edilebilecek su kaynakları hesaplanmalıdır. Planlanan arazi kullanımı biçiminin bölgenin su talebi üzerindeki etkisi irdelenmelidir.

Bireysel ÇED, önerilen proje ile ilgili çalışmalarını sürdürürken, ana ÇED’e atıfta bulunmalı ve projenin yakın çevrede yer alan tüm su kaynakları üzerindeki etkilerini değerlendirilmelidir.

·     Biyolojik Kaynaklar

 

Stratejik ÇED, bölgede yer alan yaban yaşamının ve bitki örtüsünün envanterini hazırlamalıdır. Aynı şekilde, soyu tükenme tehlikesi içinde olan varlıklar (flora ve fauna)  saptanmalı ve envanteri çıkartılmalıdır.  Stratejik ÇED, mekansal planlama ile ilgili olarak yapılıyorsa, önerilen arazi kullanım şekline göre, yaban yaşamında meydana gelebilecek değişiklikler belirlenmeye çalışılmalıdır. Planın, soyu tehlikede olan türler üzerindeki etkileri belirlenmelidir.

 

Bireysel ÇED, önerilen planın biyolojik kaynaklar üzerindeki çevresel etkilerini belirlerken ana ÇED’e atıfta bulunmalıdır. Proje nedeniyle projeye yakın alandaki yaban yaşamında ve bitki ve  hayvan varlığında meydana gelebilecek değişmeler bireysel ÇED’de  inceleme konusu yapılmalıdır.

·     Toprak Kaynakları

 

Stratejik ÇED, fosil yakıtların ve madenlerin envanterini hazırlamalı, yörede yer alan drenaj ve erozyon olaylarının kalıplarını çıkarmalı, fay kırıklarını belirlemeli, toprak kayması, yersarsıntısı ve orman yangınları açısından tehlike arzeden bölgeleri saptamalı ve yörenin topoğrafyası ile toprak koşullarını ortaya koymalıdır. Önerilen yeni mekansal plan nedeniyle değişecek olan arazi kullanım biçimlerinin drenaj ve  erozyon kalıplarında yol açabileceği değişmeleri öngörebilmeli, doğal afetlerin artması tehditini saptayabilmeli, önerilen plan karşısında doğal koruma alanlarında ortaya çıkabilecek yeni gereksinimleri belirlemeli ve önerilen planın topografya üzerindeki etkilerini kestirebilmelidir.

Bireysel ÇED, ana ÇED’e atıfta bulunmalı ve inşaat nedeniyle yapılacak kazıların yerel topografya üzerindeki etkilerini ve projenin kararlılık durumu ile toprak koşullarının uyum düzeyini  temel inceleme konusu yapmalıdır.

 

·     Toplumsal Kaynaklar

 

·     İnsan Yerleşmeleri

 

Stratejik ÇED, inceleme konusu olan alan sınırları içinde yer alan insan yerleşmelerinin sınıflandırmasını yapmalı ve bu sınıflara özgü tipolojileri belirlemelidir. Yerleşim yerleri arasında ve içindeki trafik akımını, dolaşım kalıplarını ve yolculuk biçimlerini saptamalıdır. Nüfusun alan içindeki dağılımı ve zaman içindeki artma ve azalma eğilimleri haritalar üzerinde gösterilmelidir. Planlanan arazi kullanımı nedeniyle, yöredeki nüfus büyümesi ve dağılımı inceleme konusu yapılmalı ve yaratılan istihdam olanakları belirlenmelidir. Artan trafik talebi göz önüne alınmalıdır. Toplumsal yapıda değişiklikler saptanmalıdır. Binaların ve insanların yerdeğiştirmesi olasılığı inceleme konusu yapılmalıdır. Planlanan alanda istihdam koşullarında meydana gelebilecek değişiklikler kestirilmelidir. Yeni planın  mücavir alan üzerindeki etkileri irdeleme konusu yapılmalıdır.

 

Bireysel ÇED, bu konularla ilgili çözümleme çalışmalarında stratejik ÇED’e atıfta bulunmalıdır. Projenin yol açabileceği trafik ve dolaşım sorunlarını irdelemeli, proje alanının genel görünümünde olabilecek değişiklikleri saptamalı, yıkılması gereken binaları ve yerinden edilecek insanları belirlemeli ve proje ile planlar ve stratejik ÇED arasındaki uyumu güvence altına almalıdır.

 

·     Kamu Hizmetleri

 

Stratejik ÇED, polis, jandarma, zabıta ve itfaiye gibi esenlik hizmetleri ile her türlü okullar, kitaplıklar, koruyucu ve tedavi edici sağlık tesisleri ve parklar gibi kamu hizmetlerinin alan üzerindeki dağılımını ve hizmet sunma kapasitelerini ve sınırlarını saptamalıdır. 

Bireysel ÇED, önerilen proje nedeniyle bölgesel ve yerel kamu hizmetlerinde beklenmesi gereken talep artışlarını belirlemelidir.

·     Altyapılar

Startejik ÇED, bölge sınırları içinde yer alan elektrik, gaz, su, kanalizasyon, atık su arıtımı ve katı atık tesisleri gibi altyapıların hizmet kapasiteleri ve geleceğe yönelik kapasite artırımı planlarını saptamalı ve irdelemelidir. Demografik eğilimlerdeki gelişmelere koşut olarak ve bu altyapılara ilişkin olarak, üretim ve tüketim kalıplarını gözden geçirmeli ve hizmet arzı ile talebi arasındaki ilişkileri kıyaslamalıdır. Aşırı tüketim saatlerinde kapasite durumu özellikle göz önünde tutulmalıdır.

 

Bireysel ÇED, önerilen proje ile ilgili olarak yukarıda sayılan hizmet alanlarında yaratılacak talepleri saptamaya çalışmalıdır. Proje nedeniyle ortaya çıkan elektrik, su ve doğal gaz talebi ile projenin ortaya koyduğu kanalizasyon, atık su arıtımı ve katı atık yönetimi gereksinimi dikkate alınmalıdır.

 

·     Kültürel ve Bilimsel Kaynaklar

Stratejik ÇED, bölge içinde yer alan kültürel ve bilimsel kaynakların envanterini hazırlamalı, arkeolojik, tarihsel ve paleontolojik eserlerin yerlerini belirlemeli ve planlanan arazi kullanımının kültürel ve bilimsel kaynaklarla uyumunu güvence altına alacak önlemler geliştirmelidir.

 

Bireysel ÇED, stratejik ÇED’e atıfta bulunmalı ve projenin kültürel ve bilimsel kaynaklarla uyumunu güvence altına almalıdır.

 

·      Ekonomi

 

Stratejik ÇED, alan için geliştirilmekte olan bir mekansal plan ile ilgili ise, önerilen arazi kullanım türüne göre ortaya çıkan kamu hizmetleri (kitaplıklar, okullar, sağlık tesisleri, esenlik hizmetleri, rekreasyonel alanlar ve parklar, altyapı tesisleri, doğrusal altyapı hizmetleri ve katı atık yönetimi gibi) ile ilgili hizmet maliyeti artışlarını kestirmelidir. Stratejik ÇED, aynı şekilde, önerilen arazi kullanım planına göre elde edilebilecek kamu gelirlerindeki artışı da inceleme konusu yapmalıdır.

 

Stratejik ÇED’in üzerinde durması gereken ikinci temel konu, önerilen alan kullanım biçiminin bölge ekonomisi üzerinde yaratacağı ekonomik etkilerin belirlenmesi olmalıdır. Bölge ekonomisi incelemeleri bölgesel makro ekonomik dengeleri irdelemeli ve mikro ekonomik davranış kalıplarını saptamalıdır.

 

Bireysel ÇED, bu konularda  stratejik ÇED’i esas almalı ve önerilen projenin yukarıda belirtilen ilişkiler bağlamında getireceği yeni sonuçları inceleme konusu yapmalıdır.

 

·      Kaçınılmaz Önemli Olumsuz Çevresel Etkiler

 

Stratejik ÇED, mekansal planlama ile ilgili olması durumunda, önerilen planın yörede yaşayan canlı varlıklar üzerindeki yığınsal etkilerini planın gerçekleşme aşamalarına koşut olarak açıklamalı ve olumsuz etkilerin genel bir özetini vermelidir.

 

Bireysel ÇED, önerilen proje nedeniyle ortaya çıkacak olumsuz etkileri tek tek ele almalı ve gerekli ayrıntıda irdelemelidir.

 

·      Giderme Önlemleri

 

Stratejik ÇED, olumsuz etkilerinin giderilmesi için önerilen yeni planın uygulanmasını öngördüğü sakıncalı etkileri giderme ve azaltma önlemlerini irdelemeli ve gerekli görülen yeni giderme önlemlerini ilgili yerlere önermelidir.

 

Bireysel ÇED, önerilen projenin yaratacağı olumsuz etkilerin giderilmesi ve azaltılması için proje çerçevesinde alınması gereken önlemleri belirlemek durumunda olmalıdır.

 

·      Seçenekler

 

Stratejik ÇED, planlanacak alan ile ilgili olarak geliştirilen ve geliştirilmesi olanaklı olan tüm plan seçeneklerini ele almalı, bu seçeneklerin herbirinin çevresel etkilerini ayrı ayrı irdeleme konusu yapmalı ve en az çevresel zarara yol açacak plan seçeneğini saptamalıdır.

 

Bireysel ÇED, benimsenen plan seçeneğine göre, alanda yer alabilecek proje seçeneklerini inceleme ve irdeleme konusu yapmalı, bu seçenekleri bir diğeri ile kıyaslamalı ve alanı çevresel açıdan en iyi kullanacak olan seçeneği saptamalıdır.

 

·      Uzun ve Kısa Erimli Hedeflerin Kıyaslanması

 

Stratejik ÇED, mekanın planlanması ile ilgili olması durumunda, planın uygulanma aşamalarına koşut olarak çevresel koşullarda meydana gelebilecek yığınsal etkileri belirlemeye çalışmalıdır.

 

Bireysel ÇED, projenin yakın çevresi üzerindeki yığınsal etkilerinin uygulama aşamalarına koşut olarak tartışmasını ve irdelemesini yapmalıdır.

 

·      Geri Çevrilemez Değişimler

 

Stratejik ÇED önerilen planın alan üzerindeki olası önemli olumsuz etkilerinden geri çevrilemez nitelikli olanlarını ve önerilen planın mevcut nüfusun kıt kaynakları tüketim kalıplarıyla gelecek kuşakların kaynakları kullanım biçimini etkileyebilecek  kaynak tahsisleri üzerindeki etkilerini irdeleme konusu yapmalıdır.

 

Bireysel ÇED, projenin uygulanması durumunda, yakın çevrede yol açılabilecek geri çevrilemez nitelikli önemli olumsuz etkileri irdelemek amacını taşımalıdır.

 

·      Büyüme Aşılayan Etkiler

 

Startejik ÇED, önerilen planın, planlama konusu olan bölge sınırları içindeki demografik büyüme ve dağılım kalıplarını, istihdam olanakları üzerindeki etkilerini ve çevresel kirlenmeler üzerindeki büyüme ve artış aşılayan etkilerini irdeleme konusu yapmalıdır.

 

Bireysel ÇED, projenin yakın çevresinde yaratacağı büyüme aşılayan etkilerin irdelemesini yapmalıdır.

 

Yukarıda, stratejik ÇED ile proje bazında ÇED kavramları arasında yapılan kıyaslama ve açıklamalardan çıkarılması gereken iki ana sonuçlar şunlar olmalıdır:

 

·      Stratejik ÇED arazi kullanım planlarının çevresel etkilerinin belirlenmesi amacıyla kullanılabilir. GAP Bölge Planı’nın çevresel etkilerinin değerlendirilmesi, Güney Ankara Çevre Düzeni Planı’nın çevresel etkilerinin değerlendirilmesi, İstanbul Nazım Plan önerisinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi ya da herhangi bir imar uygulama ya da gecekondu imar ıslah planının çevresel etkilerinin değerlendirilmesi gibi.

 

·      Stratejik ÇED arazi kullanım planına bağlı olmaksızın herhangi bir alanın çevresel özelliklerinin belirlenmesi amacıyla da hazırlanabilir ve bu belge o sınırlar içinde gerçekleştirilecek tüm ÇED belgeleri için yol gösterici ya da bağlayıcı bir konuma getirilebilir.

 

 

AB’de Stratejik ÇED Kavramı

 

Bu genel çerçeve içinde, ülkemizi ilgilendiren ilk önemli somut yasal düzenleme AB tarafından hazırlanmış ve yürürülüğe konulmuş bulunmaktadır. bulunmaktadır.  Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nin 21.7.2001 tarihli baskısında yayınlanarak yürürlüğe giren ve AB’nin Stratejik ÇED Direktifi olarak nitelendirilebilecek olan  “Bazı Plan ve Programların Çevre Üzerindeki Etkilerinin Değerlendirilmesi Direktifi” (Assessment of the Effects of Certain Plans and Programmes) ile stratejik ÇED süreci Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde uygulama alanına konulmuştur. Bu Direktifin ingilizce metni bu kitabın sonunda yer almaktadır.

 

Bir Konsey Direktifi olan bu belgede, “stratejik” kelimesi yer almamakla birlikte, bu kavrama uygun düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeler, esas olarak, kent ve bölge planları (alan planları – landuse planning) üzerinde yoğunlaşmakta ve bu tür plan ve programların yürürlüğe konulmadan önce bir çevresel değerlendirmeden geçirilmesi öngörülmektedir.

 

Belgenin önemli unsurları aşağıda özetlenmiştir:

 

·      Belgede yer alan plan ve program deyimleri, kent planlamasına ilişkin planlar ve programlar anlamına gelmektedir. Bu plan ve programlar; yetkili bir otorite tarafından hazırlanır ve kabul edilir ya da yetkili otorite tarafından hazırlanır. Ancak, bir yasama kararıyla yürürlüğe girer. Kentsel planlamaya ilişkin ve yapı izni verilmesine yol açan karar alma sürecinin  bir parçasıdır. Yapımı önerilen projenin niteliği, çapı, yeri ve işletme koşulları ile ilgili düzenlemeler içerir.

·      Yukarıda belirtilen plan ve programlarda değişiklik yapılmasını öngören düzenlemeler de çevresel değerlendirme çalışmasına konu olacaktır.

·      Ulaşım, enerji, atık yönetimi, su kaynakları yönetimi, endüstri (madensel kaynakları çıkarma işlemleri dahil), telekomünikasyon ve turizm sektörleriyle ilgili plan ve programlar da bu Direktif’de öngörülen plan ve program tanımı içinde yer alırlar ve çevresel değerlendirme çalışmasına tabidirler.

·      Bu tür plan ve programlar kesinleştirilmeden ve yasama sürecine sunulmadan önce çevresel değerlendirmeye tabi tutulurlar.

·      Mevcut planlardaki küçük çaplı değişiklikler, üye ülkelerce önemli çevresel sakıncalara yol açabileceklerine karar verilmesi durumunda çevresel değerlendirmeye konu olacaktır.

·      Yetkili otorite, önerilen değişikliğin, bu Direktif kapsamına girdiğinin anlaşılması durumunda, Direktif ekinde belirtilen bilgileri içeren çevre raporu hazırlayacaktır.

·      Hazırlanacak raporda, söz konusu değişikliğin insanlar, bitki örtüsü, hayvan varlığı, toprak, su, hava, iklim, peyzaj, maddi varlıklar ve kültürel miras üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri inceleme konusu yapılacaktır.

·      Taslak plan ve programın kopyası ve hazırlanan çevresel rapor/bildirge/bildiri (environmental statement) iligili kişi ve kurumların incelemesine hazır tutulacaktır.

·      Bu kişi ve kurumlar, plan ve program kesinleşmeden önce, görüşlerini açıklamak hakkına sahip olacaklardır.

·      Üye ülke, hazırlanan plan ve programın bir başka üye ülke üzerinde etkisi olacağını anlarsa, plan ve raporun örneklerini ilgili ülkeye gönderecektir.

·      Plan ve programı kabul etme yetkisine sahip otorite kararını kesinleştirmeden önce çevresel raporu dikkate alacaktır. Yetkili otorite, bu raporu dikkate alarak, plan ve programda değişiklikler yapmak hakkına sahip olacaktır.

 

Yukarıda genel çizgileriyle özetlenen Konsey Direktifi, AB içinde stratejik ÇED kavramının ana çizgilerini göstermektedir. Buna göre, kent ve bölge planları yanında, ulaşım, enerji, atık yönetimi, su kaynakları yönetimi, endüstri (madensel kaynakları çıkarma işlemleri dahil), telekomünikasyon ve turizm sektörleri ile ilgili her türlü plan ve program da kesinleştirilmelerinden önce bir çevresel değerlendirmeye (stratejik ÇED çalışmasına) konu olacaklar ve çevresel açıdan uygun görüldükleri takdirde geçerlik kazanacaklardır.

 

Bu belge, kuramsal açıdan, ana nitelikleri itibariyle stratejik ÇED kavramının temel unsurlarını içermekle birlikte, bu kitabta belirtmeye ve anlatmaya çalıştığım stratejik ÇED kavramına göre daha sınırlı bir kapsam içermektedir. Ancak, henüz çok yeni olan bu belgenin gelecek yıllar içinde yukarıda açıklanmaya çalışılan stratejik ÇED çizgisine yöneleceği sanılmaktadır. Stratejik ÇED, bana göre, ancak kuramsal açıdan belirtilen temel özelliklerine kavuştuğu takdirde gerçek işlevini yerine getirebilecektir.

 

Türkiye’de Stratejik ÇED

 

Daha önce de işaret edildiği üzere, Türkiye’deki ÇED mevzuatı içinde böyle bir kavram henüz yer almamaktadır. ÇEDY 2002’de de bu yolda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Ancak, AB’ye verilen Ulusal Program’da bu yolda gerekli mevzuat çalışmasının yapılacağı ifade edilmiştir. Bu yolda, Çevre ve Orman Bakanlığı’nda sınırlı da olsa bazı hazırlık çalışmaları yapıldığı bilinmektedir. Bu amaçla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan bir yönetmelik taslağı kitaba eklenmiş ve aşağıda özetlenmiştir.

 

·      Türk Stratejik ÇED’i (TSÇED) Avrupa Birliği’nin benimsediği stratejik ÇED’e (ABSÇED) büyük çapta benzemektedir.

·      Ancak, inceleme sonucunda verilecek kararların belli edilmemiş olması büyük bir eksiklik niteliğindedir. ABSÇED’inde yer alan “Plan ve programı kabul etme yetkisine sahip otorite kararını kesinleştirmeden önce çevresel raporu dikkate alacaktır. Yetkili otorite, bu raporu dikkate alarak, plan ve programda değişiklikler yapmak hakkına sahip olacaktır” hükmü TSÇED’inde yer almamaktadır. Bu eksiklik TSÇED’inin gücünü önemli ölçüde azaltmaktadır. Stratejik ÇED raporunun olumsuz çıkması durumunda plan veya proejnin geçerlilik durumunun ne olacağı TSÇED’inde belli değildir. Taslakta bu konuda gerekli iyileştirme çalışması yapılmalıdır.

·      Kuramsal ÇED’i açıklarken belirtmiş olduğum üzere, stratejik ÇED’in yalnızca belli proje ve planlarla sınırlanması yanlıştır. ABSÇED’inde de aynı hata yapılmıştır. Önerilen plan ve proje olmasa dahi bölgeler ve alt bölgeler bazında stratejik ÇED çalışması yapılabilmelidir. Ortaya çıkan stratejik ÇED raporu Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından benimsendikten sonra, bölgede yapılacak tüm plan, proje ve bireysel ÇED çalışmaları bu raporun bulgularını ve sonuçlarını esas almalıdır.

 

ABD’de ÇED Süreci ve İlgili Kavramlar

 

Bu bölümde, esas itibarıyla, ABD’de uygulanmakta olan ÇED sisteminin genel çizgileri özet olarak aktarılmaya çalışılacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki ABD’de federal düzeyde ÇED kavramı ilk kez 1969 yılında çıkarılan ve 1 Ocak 1970 tarihinden itibaren uygulanmasına başlanılan “Ulusal Çevre Politikası Kanunu” (National Environmental Policies Act – NEPA) ile gündeme gelmiştir. Günümüze kadar önemli bir değişiklikle karşılaşmadan gelen Yasa, ÇED süreci ile ilgili temel ilkeleri ve karar alma sürecini belirlemektedir.

 

ABD’nin federal  çevre örgütü olan Çevre Koruma Ajansı’nın (Environmental Protection Ajency – EPA) ÇED konusundaki temel işlevi sistemin etkili olarak ve eşgüdüm içinde uygulanmasını güvence altına almak ve geliştirilmesini sağlamaktan ibarettir. Bu kurumun bireysel projelerin ÇED raporlarını irdelemek gibi bir görevi bulunmamaktadır. ABD’de, bu yetki, konu ile en yakından ilgili olan kamu kuruluşuna verilmiştir. Bu kuruma, “lead agency” adı verilmektedir. Kamu kuruluşları arasında konuyla en fazla ilgili olan kuruluşun belirlenmesi sorununun çözümlenmesi için Yasa’da yeterli ölçütler geliştirilmiş bulunmaktadır. Yasa, ayrıca, eyalet, “county” ve belediyelerden oluşan yerel yönetimlere, aynı sistemi kendi yetki alanlarında uygulamaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak görevini vermiştir. Bu düzenleme sonucunda, eyaletler, belediyeler ve yasal sorumlulukları çerçevesine girmesi durumunda “county” yönetimleri kendi ÇED sistemlerini kurmuş bulunmaktadırlar. Bu sistemlerle federal ilkeler arasında tam bir birliktelik vardır. Zira, ABD’de yerel yönetimler federal yasama organının kabul ettiği belgelere uymak zorundadırlar. Yerel hükümetler ancak federal ilkeleri daha sıkı konuma getiren düzenlemeler yapabilmektedirler. Bu nedenle, sistem tek tip bir uygulama şansına sahip olabilmiştir.

 

ABD’de ÇED sistemi 30 yaşına ulaşmış ve yargıya iletilen olaylar nedeniyle ÇED’in hukuksal yönü de oldukça fazla gelişmiş bulunmaktadır.

 

ABD ÇED sisteminin, aynı zamanda bir özeti olan, temel kavramları aşağıda belirtilmiştir.

 

Genel Olarak: ABD’de projeler Yasa gereği kendilerinden ÇED raporu istenmeyen “kategorik olarak ayrıcalıklı” proje, çevre üzerinde olumsuz etkisi olmayacağı anlaşılan ve yalnızca ön ÇED (Türkiye’deki anlaşılma biçiminden farklı) bildirimi ile yetinilen “olumsuzluk (negative) bildirimi” projesi, taslak ÇED projesi  ve “kesin (ya da tam)  ÇED” raporu hazırlaması gereken projeler olmak üzere dörde ayrılmaktadır.

 

Kategorik Ayrıcalık: Proje, Yasa’da belirtilen ayrıcalıklar kapsamı içine giriyorsa, ilgili makamlara yalnızca başvuruda bulunulmakta ve proje devam etmektedir.

 

Çevresel Değerlendirme: Proje, ayrıcalıklı nitelikte değilse, başvuruda bulunan tarafından bir çevresel değerlendirme belgesi hazırlanmaktadır. Bu kısa belge ilgili kamu kuruluşu tarafından incelenmekte ve projenin çevre üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağı anlaşılırsa ve bu nedenle tam ÇED raporu hazırlanmasına gerek duyulmazsa başvuru sahibine “olumsuzluk bildirimi” verilmekte ve proje devam etmektedir. Başvuruda bulunanlar, önerilen proejnin çevre üzerinde Yasa’da belirtilen ölçütler karşısında olumsuz bir etki yaratacaklarını düşünüyorlarsa, bu takdirde, çevresel değerlendirme belgesi ile birlikte bir de “taslak” ÇED raporunu yetkili kamu yönetimine verebilmektedirler.

 

Çevresel Etki İrdelemesi: Proje sahibinin çevresel değerlendirme belgesini kabul eden kamu yönetimi, bu belgenin örneklerini öteki ilgili kamu yönetimlerine göndermekte ve 2-3 hafta içinde bu kuruluşların görüşlerini alarak bir Çevresel Etki İrdelemesi raporu hazırlamakta ve bu belgede ilgili kurumlardan alınan görüşler özetlenmektedir. Birim, “Çevresel İnceleme Komitesi”ne sunulacak bu raporda, projenin çevre üzerinde önemli bir etkiye sahip olup olmayacağı ya da kamunun olumsuz tepkilerine yol açıp açmayacağı konusunda görüşlerini belirtmek durumundadır.

 

Çevresel İnceleme Komitesi: Değerlendirme ve etki irdelemesi belgelerine dayalı olarak ya da konu ile ilgili olarak yapılacak öteki soruşturmalara bağlı olarak, Komite projenin olumsuzluk bildirimi ya da taslak ÇED kapsamına girip girmediğine karar verecektir.

 

Olumsuzluk Bildirimi (Negative Declaration): İnceleme Komitesi, projenin çevre üzerinde önemli bir olumsuzluğu olmayacağına karar verirse olumsuzluk bildirimi hazırlamakta ve başvuru sahibine vermektedir. Bu, bir anlamda, izin belgesidir. Genel olarak, 30 günlük bir kesinleşme süresi olan bu bildirim hem kamuya açıklanmakta ve hem de ilgili kamu yönetimlerine duyurulmaktadır. Projenin herhangi bir aşamasında önemli çevresel etki ortaya çıkarsa bu bildirim geri alınabilmektedir.

 

Önemli Etki Yok (FONSI – Finding of No Significant Impact): 1979 yılında yürürlüğe giren ABD ÇED düzenlemeleri, ilk kez 1986 yılında kimi değişikliklere konu olmuştur. ABD CEQ (Council on Environmental Quality) örgütü tarafından geliştirilen yeni süreç içinde “negative declaration” kavramı yerini FONSI yani “önemli etki yok” kavramına bırakmıştır. Ön çevresel irdeleme sonucunda ABD’de iki sonuç ortaya çıkmaktadır. Şayet, yapılan kısa ve ayrıntılı olmayan ön inceleme sonucunda projenin önemli etkileri olacağı anlaşılırsa, ilgililerden ÇED raporunu (EIS – Environmental Impact Statement) hazırlaması istenmekte ve önemli bir etkinin olmayacağı anlaşılırsa FONSI belgesi düzenlenmektedir. FONSI belgesi federal hükümete bağlı odak kuruluş tarafından hazırlanmakta ve içeriğinde projenin neden çevre üzerinde önemli bir etkiye yol açmayacağını gösteren bilgiler ile proje sahibinin ÇED raporu hazırlamasına gerek duyulmadığına ilişkin karar yer almaktadır.

 

Taslak ÇED: İnceleme Komitesi, projenin çevre üzerinde önemli etkisi olduğuna karar verirse, proje sahibinden taslak ÇED hazırlamasını istemektedir. Proje sahibinin hazırlayacağı taslak ÇED, şekilsel açıdan uygun bulunursa, yetkili birim tarafından ilgili kamu yönetimlerine taslak ÇED’in örnekleri gönderilmekte ve 30-90 gün arasında bu kurumların görüşleri alınmaktadır. Taslak ÇED kamuoyuna da duyurulmaktadır.

 

Kesin ÇED: Yetkili kurum, taslak ÇED’e ve bununla ilgili olarak kurumlardan  elde edilen görüşlere ve yapılan öteki soruşturmalardan varılan bulgulara dayalı olarak kesin ÇED’i hazırlamaktadır.

 

Kararlılık Bildirimi: Varılan karar ve kesin ÇED raporu ilgili kamu kurumlarına bir kararlılık bildirimi şeklinde iletilmektedir.

 

İtirazlar: İtiraza konu olabilecek durumlarda, kararlılık bildirimi itiraz süresinin tamamlanmasından sonra gönderilmektedir. İtirazı kabul etmeye yetkili kurum kesin ÇED’de değişiklik yapmak, kesin ÇED’i benimsemek ve olumsuzluk bildirimi vermek hakkına  sahip bulunmaktadır.

 

Aşağıdaki şekilde, ABD’de uygulanan bu sistemi özetleyen bir akış çizelgesi yer almaktadır.

 


 

ŞEKİL 8

 

ABD’de ÇED Süreci

 

 

 

 


                                                                              

                                                                            

                                                    Başvuru

 

 

 


                                      Yetkili birim tarafından ilk

          2-4 hafta                          

                                                     inceleme

 

 

 


                   

                                                 

                  

                                                           Çevresel                                                                                   

           1  hafta                                    İnceleme

                                                           Komitesi                                        Yaklaşık 2 ay                                     

        

                    

 

 

 

                  Olumsuzluk                                 Taslak ÇED

                  Bildirimi                                       istenmesi        

 

 


6-9 ay

                        

 

                                                                                 30 günlük

                           Taslak                                                itiraz

                           ÇED’in                                              süresi                                                                       

                          verilmesi              

                                                                                       

     

 

               

 

 

                                                                                                Ek

                    Taslak ÇED’in                                             Bilgiler

                     İncelenmesi                                            

                                                                 1 hafta (en az)

 


                    Taslak ÇED’in     

                       dağıtımı                           0-90 gün

 

 


                   Birim uzmanlarının                                             Karar

                   Kesin ÇED’i yazması                                         Süreci 

                                                      

                                                       1 ay

 

 

 

Etki Kestirimi: Tanım

ÇED sisteminin en çok önem ve özellik taşıyan alt sistemlerinden biri, etki kestirimi alt sistemidir. ‘Etki’ kavramı bundan önceki bölümlerde ayrıntılı olarak ele alındığı için burada etki kavramlarından söz edilmeyecek ve kestirim süreci üzerinde durulacaktır. Bir başka anlatımda, etkinin kestirilmesine (tahmin, forecasting, determination) ilişkin düşünce yapısı, yaklaşımlar, teknikler ve yöntemler üzerine durulacaktır.

En kabul edilebilir tanımıyla, etki kestirimi, önerilen projenin yakın çevresi üzerinde yaratacağı sonuçların, bu sonuçlar  henüz ortaya çıkmadan önce, algılanması, anlaşılması ve öğrenilmeye çalışılması sürecidir.

Bu süreç çerçevesinde, ÇED’in yerine getirmesi gereken işlevler şunlar olmalıdır:

·      Yapılması düşünülen projenin tüm yönleri ile açıklığa kavuşturulması ve projenin hedeflerinin öteki toplumsal, ekonomik ve ekolojik hedeflerle karşılaştırılması,

·      Proje önerisinin teknik, teknolojik, ekonomik ve toplumsal özelliklerinin saptanması,

·      Projenin etki alanı içinde kalan tüm yenilenebilir ve yenilenemez kaynakların saptanması,

·      Yukarıda sayılan varlıklar üzerinde projenin yol açabileceği etkilerin önemlilik düzeylerinin saptanması için ölçütlerin belirlenmesi,

·      Projeden etkilenecek alanın sınırlarının ve sınırlar içinde kalan ekolojik yapının özelliklerinin saptanması,

·      Önerilen proje ile yakın çevresi arasında oluşabilecek ilişkilerin ortaya çıkarılması,

·      Önerilen proje ile bölgede yapılmakta veya yapılacak olan öteki projeler arasındaki gizil etkileşim bağlarının anlaşılmaya ve ortaya çıkarılmaya çalışılması,

·      Önerilen projenin uygulanmasından doğabilecek etkilerin bireysel ya da yığınsal sonuçlarının anlaşılmaya çalışılması,

·      Saptanan sakıncalı sonuçların ortaya koyabileceği zararların boyutlarının ortaya çıkarılması  ve

·      Söz konusu zararların giderilmesi için uygulanması olanaklı ve olası olan teknik, teknolojik, yasal, yönetsel ve hukuksal giderme önlemlerinin envanterinin çıkarılması.

Kestirimin Boyutları

Etki kestirimi süreci oldukça karmaşık, sorunlu ve sonuçları her zaman tatmin edici olmayan bir süreçtir. Olay tümüyle kestirime yönelik olduğu için hem kişisel özelliklere fazlaca bağlıdır hem de ancak öznel bir düşünce sistemini yansıtır. Bu nedenle, bireyler ve gruplar arasında gerek yaklaşımlarda ve gerekse kullanılan yöntemlerde farklılıklar yaşanmaktadır.

 Kestirimin birbirinden farklı dört boyutu vardır:

i.     Çok boyutlu kestirim: Buna farklı boyutlarda paralel kestirimler de denilebilir. Örneğin, hava kirliliğini küresel ve yöresel boyutda ele almak gibi. Önerilen bir projenin yerel hava kirliliği üzerindeki etkisi ile birlikte küresel hava kirliliği üzerindeki etkisini de ortaya çıkarmaya çalışan kestirim çok boyutlu kestirim çalışması içinde olmak demektir.

ii.   Değişik boyutlu kestirim: Bu kestirim, farklı boyutlarda yapılacak paralel kestirimlerin sonradan zaman ve yer açısından uyumlaştırılması, birbirini açıklayabilir konuma getirilmesi ve mekansal/zamansal olarak somutlaştırılması anlamına gelmektedir. Küresel hava ısınmasına bağlı olarak eriyen buzulların yol açacağı yüzeysel sulardaki düzey yüksekliğinin Mısır’da Nil Deltası’nı kaplayacağını ya da Van Gölü’ndeki taşmaların esas olarak küresel ısınma ile bağlantılı olduğunu göstermek gibi çalışmalar bu boyuta örnek olarak verilebilir.

iii.  Boyutlararası Kestirim: Herhangi bir proje çoğu zaman birden fazla etkiye ya da sonuca  yol açabilir. Proje hava kirliliğine olduğu kadar su kirliliğine ve hatta soyu tehlikede olan varlıklara yönelik tehditleri artırmasına kadar değişebilen farklı boyutlarda sonuçlara yol açabilir. Proje nedeniyle artacak olan hava kirliliğinin asit yağmurlarına yol açabileceği ve asit yağmurlarının Göreme ve Ürgüp’deki doğal jeolojik yeryüzü yapılanmalarına zarar verebileceği  yönündeki kestirim bu yolda verilebilecek iyi bir örnek olarak kabul edilmelidir.

iv.  Boyutlar Ötesi Kestirim: Kestirim sırasında kullanılabilecek bir başka boyut da sistem analizi ve özellikle “sistem dinamikleri” (systems dynamics) yaklaşımıdır. Çok genel çizgisi ile belirtmek gerekirse, genel sistem kuramı, daha önce de belirtildiği üzere, evrenin bir sistem olduğunu ve bu sistemin çok sayıda ve çok çeşitli alt sistemlerden oluştuğunu öne sürmektedir.

Bu kavramı geliştirerek bilgisayar ortamında programlaştıran ve bu bağlamda oluşturulan kapasiteler, azalma oranları, artma oranları ve stratejik davranış kestirimleri gibi yöntemlerle karmaşık sistemlerin uzun zaman dilimi içindeki gelişmelerini kestirmeye çalışan yöntemler geliştirilmiştir.

 Sistem dinamikleri adı verilen bu yöntemin çok  ünlü iki örneğinden söz etmek gerekir. Bahrens ve arkadaşları tarafından hazırlanan ve Dünya çevrecilik hareketinin gelişiminde olağanüstü rol oynayan “Büyümenin Sınırları” (Limits to Growth) adlı Roma Kulübü yayını böyle bir yaklaşımın sonucudur. Araştırmacılar, ilk kez böyle bir çalışma ile Dünya üzerindeki kıt kaynakların içinde bulunduğumuz yüzyılda tükeneceğini ve Dünya’nın üretim ve tüketim kalıplarının değişmemesi durumunda önümüzdeki yüzyılın bir “katastrof”a aday olduğu ortaya koymuşlardır.

Aynı yöntemi kullanan Jay Forrester da, kentlerin 250 yıllık bir geleceğe uzanan gelişme-büyüme-çökme eğilimlerini kestirmeye çalışmıştır. Böylelikle, elde bazı verilerin olması durumunda karmaşık sistemlerin gelecekte nasıl davranışlar sergileyebilecekleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Bu örneklerde görüldüğü üzere, boyutlar ötesi kestirim olanaklıdır ve genel sistem kuramı bu konuda önemli kolaylıklar sunmaktadır.

Kestirim Düzeyleri

“Kestirim neden ve niçin yapılmaktadır?” sorusu ÇED uzmanlarının üzerinde özellikle durmaları gereken bir sorudur. Bu soru, kestirimin hangi  düzeylerde yapılması gerektiğinin yanıtını hazırlayacaktır. Bize göre, kestirim üç düzeyde yapılmalıdır.

Birinci kestirim düzeyi, politika planlamasıdır. Normatif planlama yaklaşımları kullanılarak yapılacak olan bu çalışmada, ÇED uzmanı çevre üzerinde önemli  etkiler yapacağı sanılan önerinin sakıncalı etkilerinin azaltılması için izlenmesi gereken politikaların neler olması gerektiğini belirtmeye çalışmalıdır. Örneğin, kurulması planlanan bir nükleer enerji santralinin oluşturacağı ekonomik büyüme eğilimi ya da ortaya çıkaracağı nükleer atık sorununa karşı izlenmesi gereken politikaların kestirimi bu türden bir kestirimdir.

Kestirimin ikinci düzeyi  ise, stratejik planlama düzeyidir. Bu düzey, biraz sonra anlatılacak olan taktik planlama düzeyinden farklıdır. Stratejik planlama, söz konusu çevresel tehditlere karşı olabilen tüm kaynakları harekete geçirerek oluşturulacak savunma ya da saldırı planlaması anlamı gelmektedir. Bu boyutta, ÇED uzmanları projenin ortaya koyabileceği her yeni çevresel tehlikeye karşı yeni bir olanaklar bütünü yaratmak durumunda olmalıdır.

Üçüncü düzeyi oluşturan taktik planlama düzeyi ise, var olan kaynakların zaman ve mekan belirlenerek kullanılmasının planlanmasından ibarettir. Bu durumda, ÇED uzmanı projenin gelişim aşamalarının ve özellikle uygulama aşamasının yaratabileceği çevresel sorunlara karşı mevcut olanakların nerede ve ne zaman  kullanılması gerektiğini kestirmek durumunda olmalıdır.

Kestirim Yöntemleri

Kestirim yöntemleri üçe ayrılmaktadır.

i.     Tek boyutlu kestirim: Bu yöntem, sorunun açık ve net olduğu ve teknik açıdan proje hedeflerinin iyi belirlendiği projelerde olumlu sonuçlar verebilmektedir. Bu yöntemde, çevresel sorunun tek bir boyutunun kestirilmesi konuyu açıklığa kavuşturabilmektedir. Karadeniz’e ya da Avrupa’nın ve Afrika’nın çeşitli ülkelerine gönderilen PCB varillerinin temelinde Almanya’daki toksik atıkların giderimi ile ilgili düzenlemelerin oldukça pahalı olmasının yattığı bilinen bir gerçektir. Bu yasal düzenlemeler yürürlüğe konulduğunda, bazı Alman firmalarının bu tür maddeleri yasa dışı yollardan ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak ülke dışına kaçırmaya çalışacaklarını kestirmek gibi yaklaşımlar bu tür kestirim yöntemine verilebilecek iyi bir örnek olarak kabul edilmelidir.

ii.   Stratejik kestirim: Daha önceki bölümlerde örnek olay olarak verilen küçük otomobillerde dizel yakıtlı motorların yaygınlaşmasının yol açabileceği sorunları kestirmek, stratejik kestirime verilebilecek örnekler arasındadır. Bu tür yöntemler, özellikle, yeni bir teknolojinin ortaya konmasının yaratabileceği sonuçların belirlenmesinde olumlu sonuçlar vermektedir. Bu duruma verilecek bir başka örnek de “hücre kopyalama” (cloning) olgusudur. Bu olgunun nasıl sonuçlar üreteceği henüz tam ve açık olarak bilinmemektedir. Bu  sonuçların kestirilmesine yönelik yöntemler stratejik kestirim olarak sınıflandırılmalıdır.

iii.  Bütünsel kestirim: Kestirilmeye çalışılan olgunun ilgili tüm yanlarının (teknolojik, teknik, toplumsal ve ekonomik) birlikte kestirilmesine çalışan yöntemlere bütünsel kestirim yöntemi adı verilmelidir. Bu tür kestirimlerde, olgunun yalnızca bir yanı üzerinde durulmamakta ve konuyu tam olarak ortaya koyabilecek tüm ilgili yanlar kestirilmeye çalışılmaktadır. İstanbul megalopolünün 2000’in ilk on yıllarında sahip olacağı sorunları ve bu sorunların yol açabileceği sonuçları kestirmeye çalışmak bir bütünsel kestirim çalışmasıdır.

Kestirim Yaklaşımları

Kestirim sürecine yaklaşımda iki konu üzerinde durulması gerekmektedir: kestirimde düşünme biçimi ve genel yönelim. Düşünme biçimi, ÇED uzmanının incelemeye çalıştığı soruna karşı sahip olduğu algılama ve yargılama biçimi anlamına gelmektedir.

Bu anlamda, üç tür düşünce biçiminden söz edilebilir.

i.     Nesnel: Buna fütüroloji demek de olanaklıdır. Bu tür düşünme biçiminde, ÇED uzmanı yakın geleceğe ilişkin olası gelişmeleri saptamaya çalışmaktadır. Burada, ÇED uzmanı geleceği bugünün tercihlerinin belirlediği gerçeğinden yola çıkar ve bugünün tercihlerini tercihe konu olan olguların gelişme hızlarını belirleyerek geleceğe yönelik projeksiyonlarda bulunur.

ii.   Öznel: Buna, fütüristik, yani geleceği sezmeye çalışan düşünce biçimi de denilebilir.

iii.  Sistemik: Daha önce açıklanan genel sistem kuramı ve sistem dinamikleri anlayışına dayalı bu düşünce sistemiyle sorunlar algılanmaya ve kestirilmeye çalışılmaktadır.

Yaklaşımın ikinci unsuru olan genel  yönelim ise araştırmanın kestirim  olgusuna karşı ÇED uzmanının sahip olduğu araştırmacılık özelliklerinin bütünü anlamına gelmektedir. Genel yönelim iki türlü olabilir.

i.     Keşfedici: Araştırmacı, bu yönelimde, bir kestirimciden çok bir kaşife benzemektedir. Bir anlamda, mevcut durumdan hareket ederek geleceği keşfetmeye çalışmaktadır. Bu da, iki türlü olabilir: devingen ve durağan. Devingen kestirici  yönelimde senaryolar yazılır ve etkilerin birbirleri üzerindeki etkisi de dahil olmak üzere gelecekte ne gibi sonuçlar yaratabileceği keşfedilmeye çalışılır. Durağan yönelim ise, yapı ve mevcut durum çözümlemelerine dayalıdır. Öncelikle, var olan saptanır ve var olanın sahip olduğu gelişme dinamiklerinin geleceğe yönelik projeksiyonu yapılmaya çalışılır.

ii.   Normatif: Bu genel yönelimde kaşiflik yeteneği yerini mühendislik yeteneklerine bırakmaktadır. Kapasiteler, oranlar ve hızlar gibi matematiksel olgular kullanılarak gelecek, geçmişe dayanarak kestirilmeye çalışılır.

Yukarıda açıklanan yaklaşımlarla ilgili olarak, kullanılan kestirim yöntemlerini belirten bir çizelge aşağıda verilmiştir:


 

ÇİZELGE 23

Kestirim Teknikleri

Düşünme Biçimi                                                           

Yönelim

Keşfedici 

Normatif

 

 

Nesnel

Delfi

Trend analizi   

Gap analizi

Basit analitik yöntemler

İstatistiksel yöntemler                                                     

Yöneylem araştırması

Doğrusal programlama

Ağlar 

Öznel             

Delfi

Oyun kuramı                                                      

Delfi

Kararalma kuramı/ağacı

 

 

 

Sistemik

(A) Durağan

 

Girdi-çıktı çözümlemesi                                  

Morfolojik çözümlemeler

Çapraz etki çözümlemesi

Oyun kuramı

Kararalma kuramı

Sistem etkililiği                        

(B) Devingen

 

 Senaryo yazma

Çapraz etki çözümlemesi

 

 

Delfi: Kestirim Tekniği Örneği

Delfi tekniği, adını eski Yunan’da kehanetleri ile meşhur “Delfi Dağı Kahini”nden (Delphi Oracle) almaktadır. Adından da anlaşılacağı üzere, geleceğe yönelik olguların kestirimi anlamına gelmektedir.

Biraz önce de belirtildiği üzere, ÇED sürecinin en önde gelen bileşenlerinden olan kestirim işlevinin yerine getirilmesinde başvurulabilecek pek çok yöntem vardır. Bunların tümünü burada açıklayabilmek olanağı bulunmamaktadır. Ancak, tanıtıcı ve bilgi verici olması bakımından burada ülkemizde pek bilinmeyen ve kullanılmayan bir teknikden söz edilecektir. Bu teknik, Delfi Tekniği’dir.

Delfi üzerindeki çalışmalar 1930’lara kadar gitmektedir. Ancak, Delfi Tekniği’nin bilimsel bir yöntem olarak Dünya kamuoyuna tanıtılması 1958 yılında Rand Corporation  tarafından gerçekleştirilmiştir. Mc Gregor, Catrill, Kaplan, Girsich ve Shosted gibi bilim adamları Delfi üzerinde ilk çalışmaları başlatanlar olarak bilinir. Ancak, Rand Corporation’daki çalışmalar büyük çapta Olaf Holmer tarafından gerçekleştirilmiştir.

Delfi tekniği, toplumsal ve çevre bilimleri gibi geleceğe yönelik bilgiye aşırı gereksinim duyulduğu ancak bunları elde etmenin bazen çok masraflı ve bazen de olayın niteliği gereği olanaksız olduğu durumlarda önemli fırsatlar sunmaktadır. Örneğin, üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkacağı tarihi bilebilmek son derecede önemli ve yararlı bir bilgidir. Ancak, böyle bir bulgunun bilinen bilimsel araştırma yöntemleri ile elde edilebilmesi olanaklı değildir. Bu ve benzeri durumlarda, Delfi tekniği bilim adamları, plancılar ve karar almak durumunda olanlar için önemli yararlar sunmaktadır.

Bilindiği üzere, bilgi, spekülasyon ve görüş kavramları arasında önemli farklılıklar vardır.  Bilgi, gerçekliği yüksek oranda kanıtlanmış ve verilerle desteklenmiş olgulara verilen isimdir. Spekülasyon, bilgiden farklı olarak, kanıtlanma düzeyi sınırlı bilgiler olarak tanımlamak gerekir. Görüş ise, bireysel bir inançtır.

Oysa, bilimsel araştırmanın amacı toplumsal araştırma yapanların düşüncelerinde var olan muğlaklıkları gidermektir. Bir başka anlatımla, bilimsel araştırmanın amacı görüş ve spekülasyonu bilgi niteliğine dönüştürmektir. Bunu yapmanın yolu geçerliliği ve doğruluğu kanıtlanmış bilimsel araştırma yöntemlerini kullanmaktır. Toplumsal bilimler ve çevre bilimleri her zaman böyle bir kolaylığa ulaşabilmek olanağına sahip değildir. Delfi bir bilgi toplama ve kestirme tekniği olarak uzman kişilerin görüşlerini bütünleştirerek konu üzerindeki muğlaklıkları varılan ortak yargıların bilimsel niteliğini artırarak gidermeyi amaçlar.

Yukarıda yer alan açıklamalar bağlamında, Delfi tekniğini şu şekilde tanımlamak olanaklıdır: Delfi, konu ile ilgili uzmanlara sorulan sorulara uzmanlarca verilen yanıtların istatistiksel medyan ortalamalarını almak, ortalamaya göre istatistiksel açıdan önemli farklılaşma gösterenlere çoğunluğun görüşü karşısında kendi görüşlerinde bir değişmenin olup olmadığını sorarak yeniden yanıt istemek ve  bu işlemi üç-dört tur yineleyerek uzmanlar arasında ortak bir karara varmak amacıyla yapılan denetimli bilgi toplama tekniğidir.

Yukarıdaki tanımın işaret ettiği temel özellikleri şu şekilde özetlemek olanaklıdır: Birincisi, Delfi’de yanıtlar gizlidir ve sayıları 10-15 kadar olan üyeler bir grup üyesi olduklarını bilmekle birlikte grubun öteki üyelerinin kim olduklarını bilmemektedirler. İkincisi, soru-yanıt turları bir merkez tarafından yönetilmekte ve denetlenmektedir. Turlar üç-dört ya daha fazla sayıda olabilmektedir. Üçüncüsü, grup yanıtı istatistiksel çözümleme görünümüne büründürülmekte ve uzmanların yeterli bilgiye sahip oldukları varsayılmaktadırlar.

Delfi tekniği konusundaki görüşleri,  destekleyici ve reddedici görüşler olarak ikiye ayırmak gerekmektedir.

Delfi’yi destekleyen görüşler aşağıda özetlenmiştir.

·      grubun sahip olduğu bilgi toplamı bireyin sahip olduğu bilginin toplamından daha fazladır,

·      grubun olayla/olguyla ilgili etmenleri belirleyebilmekteki gücü grup üyelerinden birine göre daha fazladır,

·      grup bireyden daha çok risk alır,

·      toplu ve açık tartışmalardaki egemen kişiliklerin görüşlerini dikte ettirme olasılığı vardır ve

·      Delfi tekniğinin maliyeti düşüktür ve uygulaması kolaydır.

Buna karşılık, Delfi tekniğine karşı çıkanlar ise şu görüşleri ileri sürmektedirler:

·      toplu görüşlerin daha bilimsel olduğu görüşü bir abartmadır,

·      grubun bireye göre üstün olduğu kanıtlanmamış bir genellemedir,

·      Delfi oydaşlığı kuşkulu ile oydaşlıktır,

·      Delfi soruları genellikle muğlaktır ve verilen yanıtlar da aynı muğlaklığı taşıyabilmektedir,

·      Delfi türü araştırmalardan elde olunan ortak kanı ve düşüncelerle uyumlu, düzenli ve sistematik ölçmeye dayalı davranış ve eylem araştırmalarından elde olunan bilimsel yargıları bir ve eşit tutmamak gerekir,

·      gizlilik, sorumsuzluğu da beraberinde getirir ve

·      Delfi farklı görüşlere ve yaratıcı düşünceye sahip olmayı engellemektedir.

Yukarıda belirtilen destekleyici ve reddedici görüşler sistemin orijinal yapısında zaman içinde bazı değişmelere neden olmuştur. Bunlar arasında gizlilik düzeyinin azaltılması ve uygulama sürecinin değiştirilebilmesi gibi sistemik müdahaleler de yer almaktadır.

Bu görüşler çerçevesinde, Delfi Tekniği’nin aşağıda belirtilen alanlarda etkili olarak kullanılabileceği anlaşılmaktadır:

·      sonuçların hemen doğrulanmasına olanak olmayan konularda,

·      içgüdüsel yargıların ve bilinçaltı süreçlerin saptanmasının önem taşıdığı konularda,

·      bilimsel araştırmalarda bulunması gereken geçerlilik ve güvenirlilik endişelerinin anlamlı bir şekilde ölçülemeyeceği sorunların araştırılmasında ve

·      bilimsel  oydaşlığın kaçınılmaz olarak muğlak ve göreli olduğu konularda.

Delfi Tekniği, çevresel etkilerin kestirimi için ilginç bir yöntem önermektedir. ÇED süreci içinde incelenmesi gereken etkilerin projenin uygulamaya ve işletmeye açıldıktan sonra ortaya çıkacak olması geleceğe yönelik kestirimlerde bulunmayı gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, Delfi Tekniği’nin ÇED süreci içinde sıklıkla kullanılabilen bir kestirim yöntemi olduğu kabul edilmelidir.

Etki İrdeleme: Tanım ve Kapsam

ÇED uzmanı, önerilen yatırım konusu ile ilgili raporunu hazırlarken projeye ilişkin olarak aşağıdaki temel işlevleri yerine getirmek durumunda olmalıdır:

i.     Hedeflerin tartışılması: ÇED uzmanının ilk yapması gereken işlev projenin özel ya da kamu çıkarları açısından sahip olduğu hedefleri tartışmak olmalıdır. Bu tartışma sırasında üzerinde özellikle durulması gereken konu ise özel ve kamusal hedefler arasında aykırılık, çelişki ve birlikte ya da birarada olmayı engelleyen veya birbirlerini dışlayan unsurların olup olmadığını araştırmak olmalıdır. Şayet, bu tür olgular varsa, bunlar tüm açıklığıyla ortaya konulmalıdır.

ii.   Projenin özelliklerinin belirlenmesi: Hemen belirtilmelidir ki, yukarıdaki işlevin yerine getirilebilmesi için önerilen projenin teknik, toplumsal ve ekonomik özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu özellikler tam ve kesin olarak açıklanmadan projenin özel hedeflerinin kamusal hedeflerle karşılaştırılabilmesi olanaklı olmayacaktır.

iii.  Kaynakların önem düzeylerinin belirlenmesi: Her proje alanında yenilenebilir ve yenilenemeyen türde kaynaklar vardır ve bu kaynaklar belirli bir şiddet düzeyine kadar önerilen projenin baskısı altında kalacaklardır. ÇED uzmanı, baskı altına girecek yenilenebilir ve yenilenemez kaynakları saptamak durumundadır.

iv.  Varsayım ve ölçütler: Ancak, söz konunun baskıların varlık düzeylerinin saptanabilmesi için yenilenebilir ve yenilenemez kaynakların dayanma güçlerinin belirlenmesine gereklilik vardır. Bu sorunun yanıtı bilindikten sonra etkilerin gerçekçi bir şekilde değerlendirilebilmesi olanaklı olacaktır. Bu durum ise, baskının şiddet düzeyinin belirlenmesine yardımcı olacak bazı varsayımların ve ölçütlerin önceden belirlenmesini gerekli kılmaktadır.

v.    Yığınsal etkilerin belirlenmesi: Buraya kadar açıklanan işlevlerin yerine getirilmesi bireysel etkilerinin saptanması açısından önem taşımaktadır. Ancak, ÇED uzmanının üzerinde özenle durması gereken olgu, yığınsal etkileri belirlemek olmalıdır. Yığınsal (birikimsel) etkilerin neler olduğu daha önce tanımlanmıştı. Bu tanım çerçevesinde oluşacak yığınsal etkilerin bir envanterini çıkarmak ÇED uzmanının öncelikli işlevlerinden olmalıdır.

vi.  Olumsuz etkileri hafifletme yolları: Bireysel ya da yığınsal etkilerin  ortaya konması işlevini bu etmenlerin yol açabilecekleri yığınsal etkilerin ortadan kaldırılması ya da hafifletilmesi yollarının belirlenmesi izlemelidir. ÇED uzmanı ya da ekibinin çalışması bu aşamada -henüz kaynaklar tahsis edilmediği ve teknik proje tasarımları kesinleştirilmediği için- alınması gereken önlemleri belirlemelidir. Belirlenen bu önlemler, projenin teknik tasarımlarını hazırlayan uzmanlara  iletilmeli, gerekli tasarım değişiklikleri yapılmalı ve hatta tasarım seçenekleri geliştirilmelidir.

vii. Yarar maliyet çözümlemeleri: Projenin ekonomik anlamda karlılığına, verimliliğine ya da yarar-maliyet çözümlemelerine ilişkin değerlendirmelere ÇED raporunda mutlaka yer verilmelidir. Raporu değerlendirmek durumunda olanlar projenin ekonomik canlılığı ve önemi konusunda bilgili kılınmalıdır. Ancak, bunun yanında yapılması gereken bir başka işlev de projenin çevresel yarar-maliyet çözümlemesinin yapılmasıdır. Bu bağlamda, projenin çevresel açıdan ne gibi yarar ve maliyetlere  yol açabileceği hesaplanmalıdır.

viii. Özel Durumlar: Ancak, bazı durumlarda ekonomik açıdan geçerli yarar-maliyet etkililiği/oranı gibi değerlendirmelerin yapılması olanaklı olmayabilir. Projenin niteliği böyle bir çalışmanın yapılmasını olanaksız kılabilir. Bu gibi durumlarda, gerek ekonomik ve gerekse çevresel yarar-maliyet çözümlemelerinin hangi teknikle yapılabileceği önceden saptanmalıdır. Hemen anımsatmak gerekir ki, daha önce sözü edilen, yararlılık ölçümü tekniği bu açıdan oldukça kolaylaştırıcı olanaklar sunmaktadır.

Gerekli Altyapılar: Envanterler, Veri Bankaları ve İletişim Ağları

ÇED sürecini ussallaştıran ve kolaylaştıran etmenler, çevresel veri temelleri, veri bankaları ve envanterlerdir. Bu tür, önceden hazırlanan bilgi kümelerinin varlığı, ÇED uzmanının çalışmalarını önemli ölçüde kolaylaştıracaktır. Veri bankalarının yokluğu ise, araştırmacıyı yeni bilgiler aramaya ve bulmaya yöneltecektir.

Bu amaçla geliştirilmiş çeşitli sistemler vardır. UNEP tarafından geliştirilen INFOTERRA ve GEMS (Küresel Çevre Bilgi İzleme Sistemi) gibi   sistemler bu konuda önemli kolaylıklar sunmaktadırlar. “Baseline environmental inventory system” adı altında geliştirilen envanterler yerel ölçekte tüm çevresel verileri ya da ÇED açısından yararlı bilgileri bünyesinde barındırmakta ve güncelleştirerek kullanıcıların hizmetine sunmaktadır. Los Angeles Belediyesi tarafından geliştirilen BEIS sistemi bunlardan biridir. Günümüzde bilişim teknolojisinin çok gelişmiş olması nedeniyle, Dünya’nın çeşitli üniversite ve araştırma merkezlerinde oluşturulan bilgi bankalarına kolaylıkla erişebilmek olanaklı görünmektedir.

Bu gereksinim, hem kamuya ve hem de ÇED araştırmacısına yeni görevler çıkarmaktadır. Kamu ve Türkiye özelinde, Çevre ve Orman Bakanlığı bu tür veri bankalarını hazırlamak ve toplumun yararına sunmak durumunda olmalıdır. ÇED araştırmacısı da, bu tür veri bankalarını sürekli olarak izlemek ve kullanmak durumunda olmalıdır.

ÇED çalışmalarının bir başka çözümleme boyutunu modelleme (stimulation) çalışmaları oluşturmaktadır. Özellikle, etkilerin sonuçlarını daha iyi görebilmek bakımından, bu tür modelleme çalışmalarına gereksinim vardır. Modelleme çalışması, inceleme konusu olan olgunun bilgisayar ortamında sorunun özüne ilişkin parametrelerin çeşitli denklem, oran ve hızlar kullanılarak ve devingen olarak canlandırılmasından ibarettir. Bu tür parametrelerin elde olması durumunda, sonucun kolaylıkla modellenebilmesi olanaklıdır.

Modellemenin tipik bir örneği olarak hava kirliliği verilebilir. Kirlilik miktarı, egemen rüzgarlar ve rüzgar hızı, kirletici özellikleri ve topografyaya ilişkin bilgilerin elde bulunması durumunda, hava kirliliğinin alan üzerinde ve zaman içinde ne gibi değişimler gösterdiğini bilgisayar ortamında önceden görebilmek ve anlayabilmek olanaklıdır. ÇED araştırmacıları, bu tür modelleme çalışmaları ile önerilen projenin çevre üzerindeki etkisini ilgili kişi ve kurumlara kolaylıkla gösterebilecektir.

Etki İrdeleme Yöntemleri

Etki irdeleme amacıyla, Dünya’nın çeşitli ülkelerinde çeşitli teknikler kullanılmaktadır. Türkiye’de yürürlüğe konulan ÇED Yönetmeliği de bunlardan bazılarına yer vermektedir.

Etki irdeleme amacıyla kullanılabilecek teknikler aşağıda sıralanmıştır:

·      ön araştırma formları

·      denetim listeleri

·      çevresel koşullar ve etmenler

·      yapılacak etkinlikler

·      etkilenen çevre özellikleri

·      yönetimin karşı denetim çizelgesi

·      matrisler

·      neden – sonuç

·      bileşenler arası nedenler

·      çevresel unsurlar arası ilişkiler

·      sinerjistik ilişkiler

·      nicelleştirme: şiddet ve önemlilik

Etki kestirimi, etki değerlendirme ve etki konusunda karar alma süreçlerinin uygulanması sırasında kullanılabilecek teknik ve yöntemlere ilişkin bir çizelge aşağıda yer almaktadır.

Ön Araştırma  Formları

Kuramsal anlamda, ÇED süreci, proje sahibinin başvurmasıyla başlayacaktır. Bu amaçla, bir başvuru çizelgesi geliştirilmesinde ve yürürlüğe konulmasında yarar vardır. Böylelikle, proje sahibinin başvuru sırasında sunması gereken bilgi ve belgelerin disiplin altına alınabilmesi olanaklı olacaktır.

Bu başvuru, öncelikle bir ön değerlendirmeden geçecektir. ABD örneğinde, ön inceleme yerleri “Çevresel Değerlendirme Birimleri”dir. Türkiye’de ön inceleme yeri ise ön-ÇED için Mahalli Çevre Kurulu ve kesin ÇED kapsamında kalanlar için Çevre ve Orman Bakanlığı’dır. Bu aşamada yapılması gereken iki işlev vardır: ÇED başvurusunu şekilsel açıdan irdelemek ve projenin çevre üzerinde önemli olası etkisinin var olup olmadığını ve proje sahibinin taslak ÇED ya da kesin ÇED hazırlamak durumunda olup olmadığını belirlemek. 

Aşağıda, Los Angeles Belediyesi, Kent Planlama Dairesi’nin “Çevresel Değerlendirme Birimi”nde kullanılan “çevresel etki irdeleme” formunun Türkiye’deki mevzuata uyarlanmış örneği yer almaktadır.


ÇİZELGE 24

Örnek Ön Araştırma  Formu

LOS ANGELES BELEDİYESİ

KENTSEL PLANLAMA DAİRESİ

Tarih

ÇED Olay No                          :

PROJENİN TANITIMI           :

PROJENİN YERİ                   :

Önemli çevresel değişim        :    Evet         Hayır

ÇEVRESEL DÜZEN:

ÇEVRESEL İRDELEME

Plan Bölgesi              :

Nazım Plan :

Öteki Planlar            :

Atık su sistemi planı           Jeolojik mikro bölgeler

Su sistemi planı                   Ekonomik açıdan önemli yerler planı

Drenaj sistemi planı            Maden kaynakları planı

Dağ yangınlar planı             Şiddetli rüzgar planı

Toprak sınıflandırma          Açık alan / rekreasyonel alan planı

Projenin önemli etki yaratabileceği konular:

Hava kalitesi ve hava kirliliği denetimi

Bina yoğunlaşması

Kimyasal ve mikrobiyolojik kirlenme

Kıyılar, sulak alanlar, hayvan barınakları, sucul göçmen kuşlar, plajlar

İletişim

Estetik

Yerel ekonomi

Nazım planlarla ve öteki planlarla uygunluk

Kentsel alanlarda tıkanıklık, konut ve binaların yer değiştirmesi

Eğitim hizmetleri

Enerji üretimi ve dağıtımı

Sel denetimi ve yağmur suyu drenajı

Gıda denetimi

Tarihsel, kültürel ve arkeolojik alanlar

Alan kullanımı ve bölgeler (zoning)

Doğal afetler

Hava ulaşım koridorları

Su ulaşım koridorları

Gürültü denetimi ve giderilmesi

Parklar, ormanlar, ağaçlar ve rekreosyanel ederler

Pestisitler ve böcek denetimi

Petrol araması, işletmesi ve arzı

Nüfus yoğunluğu ve dağılımı

Kamu güvenliği

Çevre sağlığı ve atık bertarafı

Toplumsal uyumluluk

Toprak, sedimentasyon, erozyon ve hidrolojik koşullar

Özel jeolojik bölgeler

Ulaşım, trafik akımı ve otopark

Kentsel gelişme ve yenileme

Bitki ortamı ve bitki yaşamı

  Su kalitesi ve arzı

Yaban yaşamı

Öteki

ÇÖZÜMLEME:

ELDE EDİLEN YORUMLAR:

ÖNERİLER:

 


Soru Kağıtları (Kontrol Listeleri)

Etki irdelemede başvurulacak ilk yöntem, soru kağıdı (check list) olmak durumundadır. Soru kağıdının asıl amacı önceden hazırlanmış bir sorular listesinin proje önerisine uygulanması ve alınan ilk yanıtların sistemin daha sonraki aşamalarını nasıl etkileyeceğinin belirlenmesidir Doğal olarak, soru kağıtları iki işlevi yerine getirmek üzere düzenlenecektir: proje önerisiyle ilgili ilk irdelemeleri yapmak ve elde edilen sonuçlara göre projenin devamına izin vermek ya da kesin ÇED sürecini başlatacak kararlar almak.

Bu amaçla çok sayıda soru kağıdı düzenlenmiştir. Ülkemizde yürürlükten kaldırılan   ÇEDY 1993’e ekli bir soru kağıdı vardır.  Bu soru kağıdı -yönetmeliği hazırlayanların yanlış tercihinin sonucu olarak- kapsamı daha sonra açıklanacak olan değerlendirme matrisiyle aynı unsurları içermektedir. ÇEDY 1997 ve ÇEDY 2002 ise soru kağıdı ve matris yerine ön ÇED formatı geliştirmeyi yeğlemiştir.

Tipik bir soru kağıdı örneği aşağıda verilmiştir.

 

ÇİZELGE 25

Örnek Soru Kağıdı

TASARI: Alış-Veriş merkezi yapımı             Evet           Hayır        Belirlenemez

I. Doğal Çevre Özellikleri

A.  Toprak

1. Merkez fay kırıkları üzerinde midir?                     -----            -----          ----

2.   Yapım yumuşak zemi n üzerinde midir?               -----          -----          ----

B. Su

1. Sel yatağı üzerinde midir?                                        -----          -----          ----

C. Canlı yaşam

1. Soyu tükenen bitki ya da hayvan var mı?               -----          -----          ----

2. Ağaç kesimi zorunlu mu?                                         -----          -----          ----

II. Kirlenmeler (Hava, su, gürültü, toprak)

1. Proje hava kirliliği yaratacak mı?                            -----          -----          ----

2. Gürültü düzeyi artacak mı?                                      -----          -----          ----

3. Radyoaktif madde kullanılacak mı?                        -----          -----          ----

III. Altyapı

A.  Ulaşım

1. Yaya ve motorlu trafik artacak mı?                         -----          -----          ----

B. Kanalizasyon

1. Kuyu açmak gerekli mi?                                           -----          -----          ----

2. Fosseptik çukur gerekli mi?                                     -----          -----          ----

C. Toplumsal Etki

1. Toplumsal alışkanlıklar değişecek mi?                   -----          -----          ----

D. Arazi kullanımı

1. Kent planına uygun mu?                                           -----          -----          ----

E.   Ötekiler

 

 

 

Aşağıda yine Los Angeles Belediyesi tarafından hazırlanan bir soru kağıdı verilmektedir.


ÇİZELGE 26

Örnek Soru Kağıdı

LOS ANGELES BELEDİYESİ

Çevre Kalitesi Dairesi

ÇEVRESEL ETKİ SORU KAĞIDI

               Proje ile ilgili olarak aşağıda sorulan soruları yanıtlayınız.                            

SORU                                                                      EVET     BELLİ DEĞİL   HAYIR

1.   Bir çevresel kaynak, sakıncalı

ya da yasa ile belirlenen kritik bir endişe

konusu içinde yer almakta mıdır?

2.   Kentin kabul edilmiş planları ve

çevresel hedefleri ile çelişki içinde midir?

3.   Çevresel dokuyu ve kaliteyi sarsacak

ya da bozacak gizil güce sahip midir?

4.   Kısa erimde elde edeceği yararlar uzun

erimli çevresel hedeflere rağmen mi olacaktır?

5.   Varolan ya da gelişmesi planlanan

benzer projelerle birlikte yaratacağı yığınsal

etki çevre üzerinde önemli bir etkiye yol

açacak mıdır?

6.   Önemli sayıda bir insan topluluğunun yer

değiştirmesiyle ya  da var olan ya da gizil

çevresel etkileşimlerin insanlar üzerinde

doğrudan ya da dolaylı olarak önemli olumsuz

etki yaratmasıyla sonuçlanacak mıdır?

7.   Soyu tehlikede olan varlıkları ya da yerleşik

veya  göçmen balık ve yaban yaşamı türlerinin

dolaşımını esaslı  ölçüde etkiyecek midir?

8. Yakın çevre için önemli düzeyde hava,

su ve gürültü kalitesi üzerinde olumsuzluklara

yol açacak mıdır?

9.   Yürürlüğe konmuş bulunan gürültü ya da

hava kalitesi ölçününü ihlal edecek ve istenilen

düzeyin elde edilmesini zora sokacak özelliklere

sahip midir?

10. Yürürlüğe konmuş herhangi bir katı atıkla

ilgili ölçünün ihlal etmesi olasılığı ya da içme

ve yeraltı sularının kirlenmesi olasılığı var mıdır?

11. Sel ve erozyona neden olacak mıdır?

12. Önemli  jeolojik tehlikelere konu olacak mıdır?

13. Estetik de dahil olmak üzere projenin herhangi

bir  bileşeni kamunun karşı çıkmasına neden

olacak mıdır?

14. Özgün fiziksel ya da doğal varlıkları -yaşlı

ağaçlar dahil- önemli ölçüde etkileyecek midir?

15. Herhangi bir arkeolojik kültürel, tarihsel ve

rekreasyonel alanı olumsuz olarak etkileyecek midir?

16. Altyapılar dahil olmak üzere kamu hizmetlerine

olan talebi önemli ölçüde artırmak olasılığı var mıdır?

17. Projenin çevre üzerinde daha  az

olumsuz etki yaratacak seçenekleri var mıdır?


Matrisler

Soru kağıtlarının tek boyutlu olması ÇED araştırmacılarını yeterli açıklıkta tanı koymak olanağından yoksun bırakmaktadır. Sorulara “evet” veya “hayır” olarak yanıt verilmesi çoğu kez konulara açıklık getirmemektedir.

Bu eksikliği gidermek için de, iki boyutlu olan matris yöntemleri geliştirilmiştir. Matrislerde, boyutlardan birinde tüm çevresel öğeler sıralanırken ikinci boyutta proje ile ilgili olarak yapılacak eylem ya da etkinlik türü yer alır. Söz konusu sütun ve satırların birleştiği noktalara konulan işaret, simge ve sayısal değerler iki etmen arasındaki ilişkinin niteliği ve niceliği konusunda bilgi verirler.

Matrislerin nasıl oluşturulduğuna ilişkin kuramsal bir örnek aşağıda verilmiştir.

ÇİZELGE 27

Örnek Matris

TASARI: KANALİZASYON ARITIMI

                     OLUMSUZ ETKİ / DOĞRUDAN

SÜRE        BİRİNCİL ETKİ    İKİNCİL  ETKİ      ÜÇÜNCÜL ETKİ

Kısa           Toprak aşınımı       Nehirdeki bitki       Balık miktarında azalma

                                                  örtüsü azalması

Uzun          Zehirli gazlar         Arazi değeri            Sosyo-ekonomik yapıda

                                                 azalması                  değişme

OLUMSUZ ETKİ/DOLAYLI

Kısa         İnşaatta istihdam       Geçici konutlar        YOK

Uzun        Konut artışı               Trafik artışı             Trafik tıkanıklığı, gürültü

 

 

Yukarıdaki örnekte, bir kanalizasyon arıtım sisteminin doğrudan ve dolaylı olumsuz etkileri ele alınmış ve bu etkiler kısa erimli etki, uzun erimli etki, birincil etki, ikincil etki ve üçüncü etki olarak sınıflandırılarak verilmiştir. Böylelikle, hem pis su arıtma tesisinin olumsuz çevresel etkilerinin neler olduğu belirlenmiş ve hem de etki türüne göre sınıflandırılabilmeleri olanak kazanmıştır.

Aşağıda, biri ABD’de ve diğeri Türkiye’de geliştirilen iki ÇED çalışmasından alınan matris örnekleri yer almaktadır. Her iki örnek de oldukça başarılı bulunmuştur.


TABLO GELECEK

 

 


TABLO GELECEK

 


Matrisin iki boyutu arasındaki ilişkilerin nicel değerlerle ifade edilmesini gösteren bir örnek aşağıda yer almaktadır. Örnekte, fosfat madenciliği ile ilgili daraltılmış bir matris yer almaktadır. Her iki boyutun kesiştiği noktada oluşan kare bir köşegen çizgisi ile ikiye bölünmüş ve sol üst köşe ilişkinin büyüklük derecesine ve sağ alt köşe ilişkinin önemlilik derecesine ayrılmıştır. Değerler 1 ile 10 arasında değişmektedir. ÇED hazırlık ekibi, kendi öznel değer yargılarına göre ilişkiye nicel değerler biçmektedir. Matrisi inceleyenler de bu özet tablodan ilişkiler hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar.

Burada, bir ayraç açarak, Türk ÇED sisteminin soru kağıdı ve matris konusunu yeteri kadar değerlendirmediğini belirtmek gerekmektedir. Yukarıda kısaca anlatıldığı üzere, hem soru kağıdı ve hem matris yöntemi bir ÇED raporunun ‘olmazsa olmaz’ koşuludur. ÇED raporunda, çalışmaları özetleyen yöntemlerin var olması gerekmektedir. Zira, bu tablolar hem iletişimi kolaylaştırmakta ve hem de algılamayı güçlendirmektedir.

Yürürlükten kaldırılan ÇEDY 1993 her iki yöntemi de yalnızca ön-ÇED amacıyla sınırlandırmış bulunmakta idi. Bu yöntemlere kesin ÇED raporunda yer verilmesine gerek olmadığı imajını veren bu yaklaşım, Türkiye’de kesin ÇED raporlarını önemli bir olanaktan yoksun bırakmaktaydı.

Daha sonra ayrıntıları ile ele alınacağı üzere, ÇEDY 1997 ve ÇEDY 2002’nin soru kağıdı ve matris kavramlarını bu şekilde kullanılmaktan uzaklaştırmış olması olumlu karşılanmalıdır. Ancak, bu durum hiç bir zaman ÇED raporlarında soru kağıdı ve matris kullanılmayacak şeklinde anlaşılmamalı ve tam aksine olarak soru kağıdı ve matrislerin ÇED sürecinde de kullanılmaları için olanak sağlandığı şeklinde yorumlanmalıdır.


                                            E       Y        N      P       Y     T      M       S          ?

                                            N       O       A      A       Ü    A      O        I

                                            D       L        K      T       Z     Ş      L        Z

                                            Ü      A         İ       L       E     I       O        M

                                            S       Ç        L       A      Y     M     Z       A

                                           T        M        H     M     K      A      

                                           R        A        A      A     A           

                                            İ                   T               Z

                                                                                   I   

       Su kalitesi                                                               x      x      x      x

       Hava kalitesi                                                                                 x

       Erozyon                                                      x                        x      x

       Manzaralar                               x        x      x       x               x      x     

      Yaban yaşamı                           x        x       x      x      x       x       x

      Nadir varlıklar                          x                         x      x

      Sağlık ve güvenlik                                                                x                             

 

                                                                                          Etkinin büyüklük düzeyi

                                        5                                                               

                                                     10                                   Etkinin önemlilik düzeyi 

 

Leopold Matrisi

Matris yönteminin en önemli ve klasik örneği “Leopold Matrisi”dir. Luna B. Leopold ve arkadaşları tarafından geliştirilen ve Leopold’ün adı verilen bu matris, boyutlarının içerdiği unsurlar ve geliştirdiği (biraz önce ifade edilen) nicelleştirme tekniği ile ÇED raporu hazırlayıcılarına büyük bir olanak sunmaktadır.

Aşağıda, Leopold matrisinin, “Çevrenin Mevcut Özellikleri ve Koşulları” ile “Çevresel Etkiye Neden Olabilecek Etkinlik Önerisi” boyutlarının alt bileşenleri verilmektedir.


ÇİZELGE 28

Leopold Matrisi

 

I. Çevrenin Mevcut Özellikleri ve Koşulları

A.  Fiziksel ve Kimyasal Özellikler

        1. TOPRAK

 

                     a. Maden kaynakları

                     b. İnşaat malzemeleri

                     c. Topraklar

                     ç. Arazi şekli

                                            d. Sarsıntı alanları ve radyasyon

                     e. Özgün fiziksel olgular

 

        2. SU

 

                     a. Yüzeysel

                     b. Okyanus/deniz

                     c. Yeraltı

                     ç. Kalite

                     d. Isı

                     e. Kar, buz, sürekli donma

 

       3. HAVA

 

                     a. Kalite (gazlar, parçacık)

                     b. İklim (mikro, makro)

                     c.  Isı

 

      4. SÜREÇLER

 

                     a. Sel

                     b. Erozyon

                     c. Yangın,  sedimantasyon

                     ç. Çözülme

                     d. İyon değişimi

                     e. Yerleşiklik

                     f. Kararlılık (toprak kayması)

                     g. Yerleştirme

                     ğ. Yer sarsıntısı

                     h. Hava hareketleri

 

B. BİYOLOJİK KOŞULLAR

 

        1. FLORA

 

                     a. Ağaçlar

                     b. Çalılar

                     c. Çim

                     ç. Ürün

                     d. Mikro flora

                     e. Su bitkileri

                     f. Soyu tehlikede türler

                                            g. Engeller

                     ğ. Koridorlar

 

     2. FAUNA

 

                     a. Kuşlar

                     b. Sürüngenler dahil kara hayvanları

                     c. Balık ve kıta sahanlığı balıkları

                     ç. Su dibinde yaşayan bitkiler

                     d. Böcekler

                     e. Mikro fauna

                     f. Soyu tehlikede türler

                     g. Engeller

                     ğ. Koridorlar

 

C.  KÜLTÜREL ETMENLER

 

1.   ARAZİ KULLANIMI

 

                     a. Yaban yaşamı

                     b. Sulak alanlar

                     c. Orman

                     ç. Mera

                     d. Tarım

                     e. Konut

                     f. Ticari

                     g. Endüstriyel

                     ğ. Madencilik

 

      2. REKREASYON

 

                     a. Kara avcılığı

                     b. Balıkçılık

                     c. Botçuluk

                     ç. Yüzme

                     d. Kampçılık ve dağcılık

                     e. Piknik

                     f. Tatil noktaları

 

      3. ESTETİK VE İNSANCIL İLGİLER

 

                     a. Manzaralar

                     b. Yaban yaşamı

                     c. Açık alan kalitesi

                     ç. Peyzaj

                     d Özgün fiziksel varlıklar

                     e. Parklar ve rezerv alanları

                     f. Anıtlar

                     g. Nadir tür ve ekosistemler

                     ğ. Tarihsel ve arkeolojik alanlar/nesneler

 

        4. KÜLTÜREL STATÜ

 

                     a. Yaşam biçimleri

                     b. Sağlık ve güvenlik

                     c. İstihdam

                     ç. Nüfus yoğunluğu

 

      5. YAPILI ÇEVRE VE İNSAN ETKİNLİKLERİ

 

                     a. Yapılar

                     b. Ulaşım ağı

                     c. Altyapı ağları

                     ç. Atık bertarafı

                     d. Engeller

                     e. Koridorlar

 

 

D. EKOLOJİK İLİŞKİLER

 

                     a. Su kaynaklarının tuzlanması

                     b. Ötrofikasyon

                     c. Mikrop taşıma unsurları

                     ç. Yiyecek zinciri

                     d. Yüzeysel tuzlanma

                     e. Orman ve çalılık açma

                     f. Diğerleri

 

 

E.   DİĞERLERİ

 

                     a.    --------------------

b.     --------------------

 

II.  ÇEVRESEL ETKİYE NEDEN OLABİLECEK ETKİNLİK ÖNERİSİ

 

1.   REJİM DEĞİŞİKLİĞİ

 

                     a. Ekzotik flora ve fauna ithali

                     b. Biyolojik denetim

                     c. Yerleşim yerlerinin değişmesi

                     ç. Yeraltı su hidrolojisinde değişme

                     d. Su drenaj kalıplarının değişmesi

                     e. Nehir denetimi ve akıntı rejimi

                     f. Kanal açma

                     g. Sulama

                     ğ. Atmosferik değişim

                     h. Yüzey kaplama / kaldırım döşeme

                     ı. Gürültü ve vibrasyon

 

2.   TOPRAK DEĞİŞİM VE YAPISI

 

                     a. Kentleşme

                     b. Endüstriyel alanlar ve binalar

                     c. Havalimanları

                     ç. Karayolu ve köprüler

                     d. Yollar

                     e. Demiryolları

                     f. Kablo ve asansör

                     g. Elektrik nakil hatları, petrol boru hatları

                     ğ. Çitle çevirme dahil engeller

                     h. Kanal açma ve düzeltme

                     ı.  Kanallar

                     i. Baraj ve göletler

                     j. Liman, deniz duvarı, marina ve deniz terminalleri

                     k. Kıyı açığında yer alan yapılar

                     l. Rekreasyonel yapılar

                     m. Patlama ve derin kuyu açma

                     n.  Kesme

                     o.Tüneller ve yeraltı yapıları

 

C.  KAYNAK ÇIKARMA

 

                     a. Patlatma ve derin kuyu açma

                     b. Yüzey kazısı

                     c. Yeraltı kazısı

                     ç. Kuyu açma ve su çıkarma

                     d. Elemek

                     e. Orman açma ve kerestecilik

                     f. Ticari balıkçılık ve avcılık

 

Ç. SÜREÇLER

 

                     a. Çiftçilik

                     b. Meracılık

                     c. Besicilik

                     ç. Mandıracılık

                     d. Enerj üretimi

                     e. Maden işleme

                     f. Metalurji endüstrisi

                     g. Kimya endüstrisi

                     ğ. Tekstil Endüstrisi

                     h. Otomobil ve uçak sanayi

                     ı. Rafineri

                     i. Gıda

                     j. Kerestecilik

                     k. Kağıt üretimi

                     l. Ürün depolama

 

D. TOPRAK YAPISINDA DEĞİŞME

 

                     a. Erozyon denetimi ve teraslama

                     b. Maden açma ve atık denetimi

                     c. Açık ocak madenciliği

                     ç. Peyzaj

                     d. Liman dip tarama

                     e. Drenaj

E.KAYNAK YENİLEME

 

                     a. Ağaçlandırma

                     b. Yaban yaşamı yönetimi

                     c. Yeraltı suyu doldurma

                     ç. Gübre uygulamaları

                     d. Katı atık geri kazanımı

 

F.TRAFİK DEĞİŞİKLİĞİ

 

                     a. Demiryolu

                     b Otomobil

                     c. Kamyon

                     ç. Gemicilik

                     d. Uçak

                     e. Nehir ve kanal trafiği

                     f. Botculuk

                     g. Kablo ve asansörler

                     ğ. Haberleşme

                     h. Boru hattı

 

G.ATIK DEPOLAMA VE ARITMA

 

                     a. Okyanusa depolama

                     b Toprak doldurma

                     c. Hafriyat molozlarının bertarafı

                     ç. Yeraltı depolama

                     d. Kullanılmayan eşya depolama

                     e. Derin kuyu açma

                     f. Petrol kuyusu taşması

                     g. Soğutma suyu boşaltımı

                     ğ. Sıvı artık boşaltımı

                     h. Stabilizasyon ve oksidasyon havuzları

                     ı. Fosseptikler

                     i. Baca yayılımları ve eksoz

                     j. Kullanılan yağlar

 

Ğ.KİMYASAL ARITMA

 

                     a. Gübreleme

                     b. Karayollarında kimyasal buz çözme

                     c. Toprağın kimyasal stabilizasyonu

                     ç. Yabani ot denetimi

                     d. Böcek denetimi

 

H.KAZALAR

 

                     a. Patlamalar

                     b Sızıntı

                     c. İşletme başarısızlıkları

 

I. ÖTEKİLER

 

 

Yukarıda verilen Leopold matrisi, ÇED literatürü açısından klasik bir örneği oluşturmaktadır. Matrisin iki boyutunda yer alan unsurlar kuşkusuz inceleme konusu olan projeye göre değişiklikler gösterebilir. Ancak, ÇED uzmanı açısından önem taşıması gereken nokta, matrislerin etki kestiriminde, etkilerin irdelenmesinde, elde edilen sonuçların ilgili öteki yanların bilgilendirilmesine olanak verecek şekilde özetlenmesinde ve son olarak da alınacak karşı önlemlerin belirlenmesinde oldukça yararlı bir yöntem olduğudur. Yinelemek gerekirse, matris yöntemi, yalnızca ön ÇED sırasında başvurulacak bir yöntem değildir ve ÇED sürecinin tüm çeşitlerinde ve aşamalarında kullanılması gerekmektedir. 

 

Türkiye’de yürürlükten kaldırılan ÇEDY 1993’ün ekinde “değerlendirme tablosu” adı altında yer alan matris ise, ne yazık ki, matrise benzemesine karşın kendisinden beklenebilecek yararları ortaya koyacak yetkinlik düzeyinde görülmemektedir.

 

“Değerlendirme tablosu” matrisiyle “ön araştırma” soru kağıdı aynı konuların farklı şekillerde sorgulanmasından ibarettir. Benzerlikten öte bir aynılık söz konusudur. Bu nedenle, değerlendirme tablosu bir etki matrisi olarak işlev yapmamakta ve soru kağıdında yer alan soruları bu kez farklı şekilde ortaya koymaktadır.

 

Bu matris aşağıda verilmiştir.


Bu sayfa  Türk ÇEDY 1993 matrisine ayrıldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Yukarıdaki matrisde de görüldüğü üzere, matrisin “etkilenecek çevre” başlıklı yatay bölümünde yer alan çevre unsurları şunlardan oluşmaktadır: meteoroloji ve iklim, jeolojik yapı, yüzeysel su kaynakları, termal ve jeotermal su kaynakları, toprak, bitki örtüsü, tarım alanları, orman alanları, koruma alanları, peyzaj değerleri, flora ve fauna, hayvancılık, madenler ve fosil kaynakları ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazi.

 

Matrisin  dikey bölümü ise, “hazırlık ve inşaat aşaması” ve “işletme aşaması” etkinlikleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Hazırlık ve inşaat çalışmaları kapsamına giren etkinlik türleri şunlardır: hafriyat, su ortamında doldurma-kazıklar üzerinde inşaat, taşkın önleme ve drenaj, toz yayıcı işlemler, kullanılacak su ve bertarafı, atıklar ve geri kazanımı, gürültü, kesilecek ağaçlar, elden çıkarılacak tarım alanları, insan için riskli ve tehlikeli etkinlikler ve diğer etkinlikler. İkinci bölümde yer alan etkinlikler de şunlardır: hammadde, tehlikeli ve toksik maddeler, kullanılacak su ve bertarafı, yakıtlar ve yakma sistemi, katı atıklar ve geri kazanımı, gürültü, toz yayıcı işlemler ve diğer etkinlikler.

 

Yatay bölümün yetersizliği yanında, etkinlikleri kapsayan dikey bölüm yanlış kavramlarla ve süreçlerle oluşturulmuş bulunmaktadır. Dikey bölümdeki ifadelerin ne anlama geldiğini kestirebilmek kolay değildir. Burada yalnızca bir kaç örnek verilmekle yetinilecektir. İnşaat aşamasındaki atıkların geri kazanımı ne demektir? Gürültü, kesilecek ağaçlar ve elden çıkarılacak tarım alanları birer etkinlik türü müdür yoksa çevresel nitelik olarak mı ele alınmalıdır? ‘Diğer’ etkinlikler deyimi ne anlama gelmektedir? Hammadde bir etkinlik midir? 

 

Bu ve benzeri çok sayıda soruya anlamlı ve yeterli yanıtlar verebilmek olanağı yoktur. Yatay ve dikey unsurların birleştikleri noktada ortaya çıkan ilişki türü de benzer anlamsızlıkları beraberinde getirmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse, ÇED Yönetmeliği’ne ekli  matrisin ÇED süreci açısından olumlu katkıda bulunabileceğini beklemek olanağı yoktur. Nitekim, 1-­5 arasında ağırlıklandırılması ve (-) ve (+) işaretleri ile  nitelendirilmesi gereken bu tablonun uygulamada ortaya çıkan kullanılış biçimini gösteren ve Çevre Bakanlığı’na sunulan bir ÇED raporundan alınan örnek aşağıda verilmiştir.

 

 


Buraya örnek çizelge girecek.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Etki Değerlendirme

 

Etki değerlendirme, ÇED sürecinin esasını oluşturmaktadır. Bu süreç sonucunda, önerilen projenin mevcut çevresel kalitede ne denli bozulmaya yol açtığı sorusunun  yanıtı verilmeye çalışılmaktadır. Ancak, bu soruya verilen yanıtlar genellikle soyut ifadelerden oluşmakta, somut ve nesnel ölçütler kullanılarak sorunun yanıtı verilmemektedir. Bu durum, bir  ölçüde de olsa, ÇED raporlarını öznel ve yoruma bağlı kılmaktadır.

 

Bu sorunsalın aşılması yolunda kimi çalışmalar yapılmıştır. Batelle Ensitüsü tarafından geliştirilen “Battelle Çizelgesi” ve Arizona için geliştirilen “Arizona Trade-Off Model - ATOM” bunlar arasındadır. Birbirlerine çok yakın olan bu yöntemlerden en çok kullanılanı olan, Battelle yöntemi aşağıda açıklanmıştır.

 

Battelle Yöntemi

 

Battelle yöntemi, kendisine özgü bir çevre sistemi yaratmak, sistemin alt  ve alt-alt sistemlerini oluşturmak ve bunlara toplam değer 1000’i bulacak şekilde puan vermek ilkesine dayalıdır.

 

Battelle çevre sistemi, dört alt sistemden oluşmaktadır: ekoloji, çevre kirlilikleri, estetik ve insancıl ilgi alanları. Yöntem, 1000 toplam puanı bu dört alt sistem arasında 240, 402, 153 ve 205 olarak bölüştürmüştür. Buna göre,  alt sistemlerin içinde bulunduğu çevresel kalite değerlerinin toplamı 1000 puana eşdeğer kabul edilmiştir.

 

Puanlandırma daha önce açıklanan Delfi yöntemi kullanılarak yapılmıştır.

 

İkinci aşamada, dört alt sistemi oluşturan alt-alt sistemler ve daha sonra da bunların alt sistemleri belirlenmiştir. Bu alt sistemler ve kendilerine verilen puanlar aşağıda belirtilmiştir:

 

ÇİZELGE 29

Battelle Çizelgesi

 

 

EKOLOJİ: (240)

 

      VARLIKLAR VE NÜFUS: (140)

 

                     TOPRAK

                                   ot yiyiciler                      (14)

                                   ürünler                            (14)

                                   doğal bitki örtüsü           (14)

                                   hastalık yayıcı türler       (14)

                                   kara avcılığı kuşları                                  (14)

 

                     SU

                                   ticari balıkçılık                                         (14)

                                   doğal bitki örtüsü                                     (14)

                                   hastalık yayıcı türler                                 (14)

                                   avlanan balıklar                                        (14)

                                   su kuşları                                                  (14)

 

 

 

      YAŞAM YERLERİ VE TOPLULUKLARI  (100)

 

                     TOPRAK

                                   gıda ağı endeksi                                        (12)

                                   arazi kullanımı                                          (12)

                                   nadir ve soyu tehlikede olan varlıklar       (12)

                                   tür çeşitliliği                                              (14)

                                  

 

                     SU

                                   gıda ağı indeksi                                         (12)

                                   nadir ve soyu tehlikede olan varlıklar       (12)

                                   nehir özellikleri                                         (12)

                                   tür çeşitliliği                                              (14)

 

 

      EKOSİSTEMLER (Sayısal değer yok. Yalnızca tanıtılacak)

 

 

ÇEVRESEL KİRLİLİKLER:  (402)

 

      SU KİRLİLİĞİ: (318)

                                   su havzasının hidrolojik kaybı                  (20)

                                   biyolojik oksijen talebi                             (25)

                                   çözülmüş oksijen                                      (31)

                                   fekal koliformlar                                       (18)

                                   inorganik karbon                                       (22)

                                   inorganik azot                                           (25)

                                   inorganik fosfat                                         (28)

                                   pestisit                                                       (16)

                                   pH                                                             (18)

                                   akarsu akma kalıplarında değişme            (28)

                                   ısı                                                              (28)

                                   toplam çözümlenmiş katı maddeler           (25)

                                   zehirli maddeler                                        (14)

                                   bulanıklık                                                  (20)

 

      HAVA KİRLİLİĞİ:  (52)

                                   karbon monoksit                                       (5)

                                   hidrokarbonlar                                           (5)

                                   azot oksitler                                               (10)

                                   parçacıklar                                                 (12)

                                   fotokimyasal oksitleyiciler                        (5)             

                                   kükürt oksitler                                           (10)

                                   öteki kirletici türleri                                  (5)

 

      TOPRAK KİRLİLİĞİ:  (28)

                                   arazi kullanımı                                          (14)

                                   toprak erozyonu                                        (14)

 

      GÜRÜLTÜ: (4)

                                   gürültü                                                       (4)

 

 ESTETİK:  (153)

 

      TOPRAK: (32)

                                   jeolojik yüzey maddesi                              (6)

                                   arazi şekli ve topografik özellikler            (16)

                                   genişlik ve sınırlar                                     (10)

 

      HAVA: (5)

                                   koku ve görsel özellikler                           (3)             

                                    sesler                                                         (2)

 

      SU: (52)

                     suyun görünümü                                                      (10)

                     toprak ve su ilişkisi                                                  (16)

                     koku ve yüzen maddeler                                          (6)

                    su yüzey alanı                                                          (10)

                     ağaçlı ve jeolojik kıyı çizgisi                                   (10)

 

BİOTA: (24)

                     evcil hayvanlar                                                        (5)

                     yaban hayvanlar                                                      (5)                                                               bitki türü çeşitliliği                                                 (9)

                     bitki türü içindeki çeşitlilik                                     (5)

 

İNSAN YAPISI NESNELER: (10)

                     insan yapısı nesneler                                               (10)

 

BİLEŞİM: (30)

                     birliktelik etkisi                                                       (15)

                     özgün bileşimler                                                      (15)

 

İNSANCIL İLGİ ALANLARI:  (205)

 

      EĞİTİMSEL/BİLİMSEL PAKETLER: (48)

                                   arkeolojik                                                  (13)

                                   ekolojik                                                     (13)

                                   jeolojik                                                      (11)

                                   hidrolojik                                                   (11)

 

      TARİHSEL PAKETLER: (55)

                                   mimari ve türleri                                        (11)

                                   olaylar                                                       (11)

                                   kişiler                                                        (11)

                                   dinler ve kültürler                                     (11)

                                   ‘batının sınırları’                                       (11)

     

KÜLTÜRLER: (28)

                                   etnik özellikler (kızılderililer)                    (14)

                                   etnik gruplar                                               (7)

                                  dinsel gruplar                                             (7)

 

DAVRANIŞ ALIŞKANLIKLARI/ORTAM: (37)

                                    ürkütücülük                                               (11)

                                    yalnız kalma                                              (11)

                                    esrarengizlik                                              (4)

                                    doğa ile bütünleşme                                   (11)

 

 

YAŞAM BİÇİMLERİ: (37)

                                    istihdam olanakları                                    (13)

                                    konut                                                          (13)

                                    toplumsal ilişkiler                                      (11)               

 

ÇED uzmanının, toplam çevresel etkileri belirlemesi bakımından oldukça yararlı olan Battelle yöntemini kullanması için yapması gereken çalışma inceleme konusu olan alanda yöntem içinde yer alan unsurlar bakımından ne gibi değişiklikler olduğunu ya da olabileceğini incelemesidir. Toplam puanlar esas alınarak, her bir unsura yeniden puan verilecek ve ortaya yeni bir puan toplamı çıkacaktır. Bu yeni puanın 1000’den fazla olması durumunda çevresel koşullarda o oranda bir iyileşme ve 1000’den az olması durumunda da çevresel koşullarda o oranda bir kötüleşme olduğu belirlenebilecektir. Bu çalışma, ÇED süreci açısından oldukça önemli ve yararlı bir gelişme sağlayacaktır.

 

Doğal olarak, böyle bir çalışma puan verenlerin öznel görüşlerini yansıtmakta olduğu için nesnel olamamakla suçlanabilir. Bu tür eleştirilerde haklılık payı vardır. Ancak, daha önce açıklanan Delfi gibi yöntemler kullanarak bu çalışmayı daha nesnel bir konuma dönüştürebilmek olanağının var olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

 

Başvuru Formları

 

ABD’de ÇED raporlarını değerlendirmek durumunda olan pek çok kamu kuruluşu, gerek başvuranların başvuru işlemlerini kolaylaştırmak, gerek işlemlerde tektipliliği sağlamak ve gerekse değerlendirme çalışmalarını disiplin altına almak amacıyla başvuru formları geliştirmişlerdir.

 

Los Angeles Belediyesi tarafından kullanılan böyle bir form Türkiye’de yürürlükte bulunan mevzuata uyarlanarak aşağıda verilmiştir. Türkiye’de uygulanan ÇED sistemi gözönüne alındığında, bu formun ön ÇED süreci için yararlı olabileceği görülmektedir. İllerin “Mahalli Çevre Kurulu”na yapılacak başvurularda, öteki belgeler yanında bu tür bir başvuru formunun kullanılması hem başvuruda bulunan  ve hem de yerel çevre örgütleri açısından çalışmaları kolaylaştırıcı nitelikte olacaktır.


ÇİZELGE 30

Örnek Başvuru Formu

 

 

LOS ANGELES BELEDİYESİ

KENT PLANLAMA BÖLÜMÜ

 

Ç E V R E S E L   D E Ğ E R L E N D İ R M E   F O R M U

 

ÇED sıra no                                                                    İlçesi

Ada/parsel no                                                                 Planlama bölgesi

Zonlandırma sıra no                                                       Sayım bölgesi/bloğu

Diğerleri                                                                         Grid koordinatları

 

PROJENİN TÜRÜ

PROJENİN ADRESİ

 

BAŞVURANIN ADI

ADRESİ

 

Şayet varsa, yetkili

temsilcinin adı ve adresi:

 

Aşağıda belirtilen harita ve krokilerin proje başvurusuna eklenmesi zorunludur. Bu belgeleri içermeyen başvurular sahiplerine iade edilecektir.

 

A)  Uygun ölçekte 20 x 28 cm boyutlarında hazırlanmış yakın çevre haritası.  Harita, proje alanını ve alanın çevredeki ana ulaşım arterlerini ve yakın çevrede yer alan ve proje ile ilgisi olabilecek önemli fiziksel unsurları göstermelidir.

B)  Alanın ve alanın sınırlarından itibaren 100 metre içindeki öteki taşınmazların arazi kullanım ve zoning koşullarını belirten harita.

C)  Alanda yer alan ağaçların yerleşim şeklini ve önerilen projenin alan üzerinde kaplayacağı yeni konumu gösteren basit parsel haritası.

 

BÖLÜM I

 

1. Projenin aşamalarını ve yapım çalışmalarını içeren kısa özeti

2. Mevcut koşullar

 

A)  Proje alanı (m2 ya da dönüm)

B)  Mevcut zoning

C)  Nazım plana göre alan

D)  Mevcut arazı kullanım şekli

E)  Proje nedeniyle yıkılıcak bina sayısı

     

      Şayet yıkılacak yapılar konut olarak kullanılıyorsa;

 

      Birim sayısı:                         Ortalama kira:

 

      Bu fiatlarla bölgede kiraya verilebilecek benzer konutlar var mı? Nerede?

 

F)   Mevcut ağaçların sayısı

G)  Kaldırılacak ağaç sayısı, büyüklüğü ve türü

H)  Taşınmazın eğimi:        % 0-8     % 9-15      %16-20     < % 20   

İ)    Taşınmaza yakın çevrede doğal ya da insan yapısı drenaj kanalı var mıdır?

J)    Hafriyat:   0-500 m3     500-5000 m3       5000-20000     20000’den

        fazla ise miktar:

 

3. Konut projeleri (Proje konut projesi değilse yanıtlamayınız)

 

A)  Oturma ünitesi sayısı

B)  Yatak odası sayısına göre konut sayısı:  1 yatak odası  2 yatak odası 

                                                                   3 ya da daha fazla

C)  Önerilen otopark yeri sayısı

D)  Birimlerin yaklaşık ederi

E)  Kat sayısı:                                Yükseklik:

F)   Zorunlu bahçeye ek olarak yapılacak açık alanların proje alanına oranı

G)  Projenin önerdiği olağan dışı gece aydınlatması var mıdır?

 

4.   Ticari, endüstriyel ve öteki projeler (Proje yalnızca konut projesi ise yanıtlamayınız.)

 

A)  Kullanım türü

B)  Toplam yerleşim alanı (m2)

C)  Kat sayısı                                Yükseklik

D)  Yapılacak otopark yeri sayısı

E)  Çalışma saatleri

F)   Sabit oturma koltuğu yapılacaksa sayısı

G)  Proje olağan dışı gece aydınlatması öngörmekte midir?

H)  Vardiyalara göre işçi sayısı

İ)    Beklenen ziyaretçi sayısı (alışveriş yapanlar ve diğerleri)

J)    Yapı yerleşim alanın açık alanlara oranı

 

 

 

BÖLÜM II

 

İstenilen Öteki Proje İzinleri

 

Projenin tamamlanması için gerekli öteki kamusal onay ve izinler listesini (yapım izni, kanalizasyon yapım izni, kava kirliliği denetim bölgesinin onayı gibi) aşağıya yazınız. Özel bölgeler de dahil olmak üzere herhangi bir kamu yönetiminden alınması gereken onayı ve izini yetkili kamu yönetimini de işaret edecek şekilde belirtiniz.

 

 

Öteki Projelerle İlişki

 

Proje daha büyük bir plan ya da projenin alt bileşeni ise, projenin gelecekteki aşamalarını ve genişleme sürecini açıklayınız. Şayet, proje kesin ÇED kapsamına giren bir projenin ya da Çevresel Etkileri Önemsizdir/ÇED Olumlu Belgesi verilen bir projenin alt bileşeni ise bununla ilgili gelişmeleri aşağıya yazınız.

 

 

 

BAŞVURANIN/DANIŞMANIN YEMİNLİ BEYANI

 

Formda belirtilen tüm bilgilerin doğru olduğuna,  bilgi ve inançlarımı en iyi şekilde yansıttığına yemin ederim.

 

 

Başvuru  Sahibi                                                               Danışmanı

 

 

Noter onayı

 

 

EK : 3 harita

        1 form

 


   

 

BU SAYFAYA  SAMPLE VICINITY MAP GİRECEK……


 

BU SAYFAYA SAMPLE PLOT PLAN GİRECEK…

 

 

 


BU SAYFAYA SAMPLE LAND USE & ZONING MAP GİRECEK….

 


Değerlendirme Formları

 

Etki değerlendirmesi çalışmasının sonucu, ÇED raporunu hazırlayanlar açısından rapor içeriğinin saptanmasına ve sakıncalı sonuçların giderilmesini sağlayacak önerilerin belirlenmesine yardımcı olmak iken, raporu değerlendiren kamu yönetimleri açısından da uygulanacak yönetsel işlemlerin kararlaştırılmasına yardımcı olmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yetkili kamu yönetimleri tarafından ÇED başvurusu üzerine uygulanabilecek olası yönetsel işlemler şunlardır:

 

·      projenin ayrıcalık kapsamına girip girmediğini kararlaştırmak,

·      projenin Yönetmeliğe ekli listelerde yer alan tesislerden olup olmadığını ya da belirlenen alanlar içinde yapılıp yapılmadığını saptamak,

·      projenin çevre üzerinde olası olumsuz etkisi olup olmadığına karar vermek,

·      projenin olumsuz etkisi yoksa yatırımcıya izin belgesi (Türkiye’de “çevresel etkileri önemsizdir” kararı ve ABD’de “olumsuzluk bildirimi” kararı) vermek,

·      proje ile ilgili olarak taslak, tam ya da kesin ÇED raporu istenmesine karar vermek,

·      ÇED raporunu incelemek ve proje ile ilgili kesin kararı (Türkiye’deki adıyla “ÇED olumlu/olumsuz görüşü”) vermek.

 

Türkiye’de uygulanan sistem esas alınarak düzenlenen liste ülkelere göre değişiklikler göstermektedir. Bu işlemler için alınacak kararların nesnellik düzeyinin artırılması ÇED sisteminin sağlıklılık düzeyinin de artması anlamına gelecektir. Bunun nasıl sağlanabileceği ise çoğu kez sorun olmaktadır. Aşağıda, ABD’de bu amaçla geliştirilen ve Türkiye’ye uyarlanan bir form yer almaktadır.

 

Form öncelikle çevresel dokuyu tanımlamakta ve önerilen proje nedeniyle çevresel dokuda meydana gelecek değişmeleri belirlemeye ve geliştirdiği  ağırlıklandırma yöntemiyle de etkinin düzeyini saptamaya çalışmaktadır.

 

Karar almayı belirleyecek ikinci sistemik unsuru arazinin ve yakın çevresinin projeden önceki ve sonraki arazi kullanım şekli oluşturmaktadır.

 

Karar vermeyi etkileyen üçüncü etmen ise etkilerin genel bir değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Etkiler, “tarafsız”dan “katalitik” etkiye kadar değişebilmekte ve buna göre ağırlıklandırılmaktadır.

 

Son iki etmen ise, projenin uygulanmasının yörede yol açacağı kararsızlık ve olabilecek en kötü etkinin ortaya çıkma olasılığıdır.

 

Bu etmenlerin ağırlıklandırılması ve toplamlarının alınması sonucunda projenin çevre üzerindeki etkilerinin olumsuzluk düzeyi saptanmaktadır. Saptanan sonuç uygulanacak yönetsel işlemin niteliğini de belirlemiş olmaktadır.

 


ÇİZELGE 31

Örnek Değerlendirme Formu

 

 

ETKİ DEĞERLENDİRME, AĞIRLIKLANDIRMA VE UYGULANACAK

YÖNETSEL İŞLEMİ BELİRLEME FORMU

 

 

I. EYLEM       (kısaca anlatınız)

 

Yapımcı:

                      

                       STATÜ          ZAMANLAMA     AŞAMALANDIRMA

Yıkım              Bir kerede           Sürekli  Saatlik  Günlük Haftalık  Aylık Yıllık

Yer değiştirme Sürekli        Dönemler:                                                    

Yapım                     DİNAMİKLER   Sıklık:              ‘da                                kez

İşletme            Etkin     Zamanı:  Sabah  Öğ. Sonra  Her ikisi  Düzensiz

Kapatma         Edilgen Mevsim: İlkbahar  Yaz   Sonbahar  Kış  Hepsi

 

ALANDA YAPILACAK İŞLEMLER    ÖNERİLEN EYLEME KARŞI       

                                                                     ÇIKANLAR VAR MI?

                       Proje     Uygulama İzin gerekli                 Evet              Hayır

 

GEREKLİ ONAYLAR

                      Düzey      Onay makamı                            Türü

 

 

 


II. ÇEVRE              (kısaca anlatınız)

 

ÇEVRESEL DOKU (E=Evet, H=Hayır, B=Belli değil, M= Zararlı etkileri      

                                            b                                                     azaltılabilir.)

          a

Atmosfer   E H B M E H    Litosfer  E H B M E H       Hidrosfer  E H B M E H

Parçacık                Erozyon                Miktar        

Koku                     Verim                    Nitelik          

Gazlar                   Eğim                     Rejim          

Gürültü                 Drenaj                   Yeraltı suyu

                                                          Miktar         

                                                            Nitelik        

 

 

Enerji  E H B M E H          YAŞAM ÇEVRESİ E H B M E H

Kömür                         Flora                                  (a) Olası

Elektrik                        Fauna                                  olumsuz etki

Gaz                              Ekosistem                          (b) Orijinal veri

                       Jeoterm.                       Soyu tehlk.                

 

 

YUKARIDAKİ ÇEVRESEL UNSURLAR LİSTESİNDEN

EN FAZLA ETKİLENEN BEŞ

 TANESİNİ AŞAĞIYA YAZININ VE AĞIRLIKLANDIRINIZ.

 

Unsur             (düşük)   1   2   3   4   5   (yüksek)       İşaret edilen kutuyu yazınız.

                                                  

                                           

                                           

                                      

                                            

 


                                 Aritmetik Ortalama                        SONUÇ =  A

    

 

 BOŞALTIM   E    H     MEVCUT ÖLÇÜNLERDEN İHLAL EDİLECEKLER?

 

Atmosfer                                  

Su                     

Toprak dolgu    

 

 

KÜLTÜREL ÇEVRE

                      

                       Arazi Kullanımı                     Tic/End   Konut  Tarımsal   Orman  Rekreasyonel  Boş

(a)Eylemden önce arazi kullanımı                                                               

(b)  Eylemden sonra arazi kullanımı                                                            

(c)  Eylemden sonra yakın çevre                                                                 

 

Kıyaslama: Yukarıdaki kutulara (x) işareti koyunuz.     (c) ile (b)’yi ya da (a) ile (b)’yi kıyaslayınız. Hangisinde daha fazla işaret varsa o sayıyı SONUÇ = B olarak kabul ediniz.

 

 

III. ETKİ  TÜRÜ:

                 Estetik  Estetik olmayan  Ekosistemleri bozucu  Açık alan kaybı

       

        SINIFLANDIRMA: 

                        1 Tarafsız   2 Giderici  3 Ekleyici   4 Sinerjistik 5 Katalitik

 

                       Kıyaslama:Yukarıda sınıflandırma bölümünde işaretlediğiniz kutuyu SONUÇ = C      

                       olarak   kabul ediniz.

 

        KARARLILIK DEĞERLENDİRMESİ:

 

                            KARARLI  1     2       3      4      5   KARARSIZ

                                                             

                  

                      Kıyaslama: Yukarıda işaretlediğiniz kutuyu  SONUÇ = D olarak kabul ediniz.

 

        EN KÖTÜ ETKİNİN ORTAYA ÇIKMA ŞANSI:  

                                                                            1            2         3           4        5

                                                                                                                  

                                                                         <1/10      1/10    1/4       1/2     1/1

 

                      Kıyaslama: En kötü etkinin ortaya çıkma şansını işaretlediğiniz kutuyu  SONUÇ = E

                      olarak kabul ediniz.

 

 

  DEĞERLENDİRME

 

                    GENEL TOPLAM = A + B + C + D + E

 

 


 YÖNETSEL İŞLEM KARARI                       GENEL TOPLAM =   ?

                     

                      TOPLAM                 ABD                                             TÜRKİYE

                                      

                                                                ÖN ÇED   SÜRECİ        ÇED SÜRECİ

 


                              5           Soru kağıdı uygulaması                    -                                    -

6-  10          Olumsuzluk bildirimi         Çevre etkileri önemsiz ÇED olumlu görüşü

11-15          Taslak ÇED hazırlanacak   Çevre etkileri önemli   ÇED olumsuz  görüşü

16-20          Halk toplantısı gerekli                       -                                   -

                       21-25          Tam ÇED hazırlanacak                      -                                   -                    

 

 

 

Rapor Formatı ve  Rapor Hazırlama Kılavuzları

 

Bu bölümde, bir ÇED raporunun taşıması gereken unsurların neler olması gerektiği konusu ele alınacaktır.  Bu amaçla, ABD ve Türkiye’de yürürlükte bulunan ÇED sistemlerinin gerçekleşmesini öngördükleri ÇED formatları üzerinde durulacaktır. Söz konusu formatlar, bir anlamda ÇED raporu hazırlayıcıları için yol gösterici olmak durumundadır.

 

ABD’de ve Türkiye’de uygulanan sistemlerde rapor formatlarının şu bölümlerden oluşması öngörülmektedir.

 


 

ÇİZELGE 32

 

ABD ve Türkiye’deki Çeşitli ÇED Formatlarının Kıyaslaması

 

               ABD                                                TÜRKİYE

 

                                                ÇED                                    ÖN ÇED FORMATI

 

Başlık sayfası                       Başlık sayfası                       Başlık sayfası

 

Başvuranın yeminli

     Beyanı                            Taahhüt belgesi                      Taahhüt belgesi

İçindekiler                            İçindekiler                             İçindekiler

 

Özet

 

Projenin betimlenmesi       Projenin tanımı ve amacı       Projenin tanımı ve amacı

                                           Proje için seçilen yerin           Proje için seçilen yerin

                                               konumu                                  konumu

                                            Projenin ekonomik ve           Projenin ekonomik ve

                                               sosyal boyutları                     sosyal boyutları

    

Çevrenin betimlenmesi       Proje için seçilen yerin          Proje için seçilen    yerin                                                                                                                                                    

                                              çevresel özellikleri                   çevresel özellikleri

 

Çevresel etkiler                   Projenin çevre üzerine          Projenin çevre üzerine

                                              etkileri ve alınacak                  etkileri ve alınacak  

                                              önlemler                                   önlemler

                                            İşletme aşamasında                  İşletme aşamasında

                                               ortaya çıkacak etkiler               ortaya çıkacak etkiler 

                                               ve önlemler                               ve önlemler

                                            Projenin alternatifleri            Projenin alternatifleri

                                            İzleme programı                    İzleme programı

 

                                            Sonuçlar                                 Sonuçlar

 

Danışılan örgüt ve kişiler    Projeyi hazırlayanlar             Projeyi hazırlayanlar

        

Su kalitesi

   

Ekler                                        Ekler                                     Ekler


Yukarıdaki çizelgenin incelenmesi iki ülke formatları arasında çok büyük benzerlikler olduğunu göstermektedir. ÇED kuramına uygun düşen bu iki yaklaşımın da doğru ve isabetli olduğu belirtilmelidir.

 

ABD’de uygulanan sistemde, içindekiler bölümünün aşağıda belirtilene yakın olması beklenmektedir.

 

 

ÇİZELGE 33

ABD ÇED Raporu Planı Örneği

 

Özet

 

BÖLÜM I    : Projenin Betimlenmesi

 

a.    Yer seçimi

b.    Hedefler

c.    Projenin özellikleri

d.    Proje maliyet bilgileri

 

BÖLÜM II  : Çevre Dokusu

 

a.    Fiziksel yapılar

b.    Arazi kullanımı, zoning ve ilgili projeler

c.    Dolaşım

d.    Hava ve gürültü

e.    Kamusal tesisler

f.     Nüfus ve toplumsal gruplar

 

BÖLÜM  III :  Çevresel Etkiler

 

a.    Çevresel etkiler

                                                                                                      i.     fiziksel yapılar

                                                                                                     ii.     alan kullanımı ve zoning

                                                                                                   iii.     dolaşım

                                                                                                    iv.     hava ve gürültü

                                                                                                     v.     hizmet sistemleri

                                                                                                    vi.     kamusal tesisler

                                                                                                  vii.     demografi

                                                                                                 viii.     paleontolojik, arkeolojik ve tarihsel yapılar

                                                                                                    ix.     ekonomik kestirimler

 

b.    Kaçınılmaz olumsuz etkiler

i.     önemsiz düzeye indirgenemeyecek kaçınılmaz etkiler

ii.   önemsiz düzeye indirgenebilecek/ortadan kaldırılabilecek etkiler

iii.  insan sağlığı ve güvenliği üzerinde etkiler

iv.  zararlı etkilerin azaltılması için seçenek geliştirilmesi gereken etkiler

v.    projenin önerilme nedenleri

 

c.    Önleyici önlemler

 

d.    Önerilen eylemin seçenekleri

i.     projenin yoğunluğunda değişme

ii.   alanın farklı şekilde kullanımı

iii.  tesisi başka yerde kurmak seçeneği

iv.  projeyi yapmamak seçeneği

v.    projeyi haklı kılan gerekçeler

 

e.    Uzun erimli verimliliğe karşın kısa erimli kullanımın yararları

i.     yakın çevredeki öteki projelerin yığınsal etkisi

ii.   mevcut koşullarda projeyi haklı kılan nedenler

iii.  projenin uzun erimli kullanımından doğabilecek yararlar

iv.  sağlık ve güvenlik açısından uzun erimli riskler

 

f.     Geri çevrilemez etkiler

i.     geri dönüşü olmayan kaynak tahsisi

ii.   doğal unsurların sürekli kaybı

iii.  çevre kazalarının geri çevrilemez etkileri

iv.  projeyi haklı kılan gerekçeler

 

g.    Büyüme aşılayan etkiler

i.     ekonomik

ii.   demografik

iii.  yeni altyapı gereksinimleri

iv.  yakın çevrenin benzer tesislere tahsis zorunluğu olasılığı

 

BÖLÜM IV: Danışılanlar

 

a.    Örgütler

b.    Kişiler

c.    Referanslar

 

BÖLÜM V: Su Kalitesi

     

 

ÇEDY 1997’ye göre, ÇED raporunun içermesi beklenen format ÇED Yönetmeliği’nin ekinde yer alan “Genel Format”da belirtilmiştir. Genel Format’a göre, ÇED raporunun, “Başlık Sayfası” olarak adlandırılan giriş bölümünde şu bilgiler yer almalıdır: proje sahibinin adı, adresi ve telefonları, raporu hazırlayan kuruluşun adı, adresi  ve telefonları, raporu hazırlayan kuruluşun Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan aldığı “yeterlik belgesi”nin sayısı ve tarihi, projenin adı, raporun hazırlanış tarihi ve proje için seçilen yerin adı, yöresi, birden fazla il veya ilçede yer alıyorsa bunları tanımlayan yörenin adı.

 

Raporun kendisi ise, esas olarak, 12 ayrı bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler şunlardır:

 

·     Projenin tanımı ve amacı

·     Proje için seçilen yerin konumu

·     Projenin ekonomik ve sosyal boyutları

·     Projeden etkilenecek alanın belirlenmesi ve bu alan içindeki mevcut çevresel özelliklerin açıklanması

·     Projenin tanımlanan alan üzerindeki etkileri ve alınacak önlemler

·     İşletme kapandıktan sonra oluşabilecek veya devam edecek etkiler ve bu etkilere karşı alınacak önlemler

·     Projenin öteki seçenekleri

·     Projenin yapımı, işletmesi ve işletme sonrası için önerilen izleme programı ve acil müdahale planı

·     Sonuçlar

·     Ekler

·     Notlar ve kaynaklar

·     ÇED raporunu hazırlayanların tanıtımı

 

Bu bölümlerle ilgili açıklamalar aşağıda verilmiştir.

 

Projenin Tanımı ve Amacı: ÇED raporunun “tanım ve amaç” bölümünde, yapılmak istenen etkinliğin çok genel nitelikli bir açıklaması yapılmalı ve etkinlikten beklenen amaçlar somut ve ölçülebilir değerler şeklinde ortaya konulmalıdır. Soyut ve idealistik açıklamalardan ve projeyi haklı göstermeye yönelik ifadelerden kaçınılmalıdır.

 

Proje İçin Seçilen Yerin Konumu: Raporun bu bölümünde, etkinliğin üzerinde yer alması kararlaştırılan alanın tanımı yapılmalıdır. Bu bağlamda, alanın ölçekli bir planı çıkarılmalı ve tüm kurulu tesisler ile bitki örtüsü bu plana işlenmelidir.

 

Projenin Ekonomik ve Sosyal Boyutları: ÇED Yönetmeliği, ÇED Raporu’nda gerçekleştirilmek istenen projenin ekonomik ve toplumsal niteliklerinin belirtilmesini öngörmektedir. Bu bağlamda ele alınması gereken konular şunlardır:

 

·        Yatırım programı

·        Finansman kaynakları

·        İş akım şeması veya zamanlama tablosu

·        Projenin fayda-maliyet analizi

·        Kamulaştırma gereksinimi

·        Yeniden yerleşim gereksinimi

 

Projenin ekonomik ve toplumsal boyutları ile ilgili olarak istenen bu bilgiler, projeye açıklık getirmesi bakımından yapılması zorunlu açıklamalardır. Bu kavramlar yeterince açık oldukları için ayrıca açıklanmalarına da gerek bulunmamaktadır. Ancak, aynı bölümde yer alan ve aşağıda belirtilen unsurların ne amaçla Genel Format’a konuldukları anlaşılamamaktadır.

 

·  Proje kapsamında olmayan, ancak, projenin gerçekleşmesine bağlı olarak, proje sahibi veya diğer yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmesi tasarlanan (!) diğer ekonomik, sosyal ve altyapı faaliyetleri

·  Proje kapsamında olmayan, ancak, projenin gerçekleşebilmesi için zorunlu olan (!) ve proje sahibi veya diğer yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmesi planlanan (!) diğer ekonomik, sosyal ve altyapı faaliyetleri

 

“Proje kapsamında olmayan, ancak, projenin gerçekleşmesine bağlı olarak gerçekleştirilmesi tasarlanan etkinlikler” deyimi ile “projenin gerçekleşebilmesi için zorunlu olan etkinlikler” kavramları mantıksal açıdan yanlış kullanılmış kavramlardır. Bu etkinlikler, yapılması gerekli ve zorunlu etkinlikler ise, esasen, raporda belirtilmesi, ele alınması ve açıklanması gereken unsurlar olarak kabul edilmelidir. Belirtilen nedenle, bu iki kavrama Genel Format içinde neden yer verildiği anlaşılamamaktadır. Bu durum, ÇED raporu hazırlayanlar bakımından aşılması zor bir engel yaratmaktadır.

 

Projeden Etkilenecek Alanın Belirlenmesi ve Bu Alan İçindeki Mevcut Çevresel Özelliklerin Açıklanması: Bu bağlamda yapılması gereken ilk çalışma, projenin etkileyeceği alanın net bir şekilde belirlenmesidir. Kuşkusuz, bu alan, her bir etkinin değişik özelliklerine göre şekillenmelidir. Hava kalitesi açısından etkilenecek alan ile gürültü açısından etkilenecek alan birbirlerinden farklı olacaktır. Ancak, kestirilen her etki için etkilenecek alanın doğru ve isabetli şekilde saptanması gerekmektedir.

 

Yapılması gereken ikinci ana çalışma ise, etkilenecek alan içinde kalan fiziksel ve biyolojik çevrenin özelliklerinin belirlenmesi ve alan içinde kalan doğal kaynakların kullanım biçimlerinin ortaya konulmasıdır. Bu çerçevede, üzerinde durulması gereken unsurlar şunlar olmalıdır:

 

·             Meteorolojik ve iklimsel özellikler

·             Jeolojik özellikler

·             Yüzeysel, yeraltı ve termal su kaynaklarının hidrojeolojik ve ekolojik özellikleri

·             Yüzeysel su kaynaklarının mevcut ve planlanan kullanımı

·             Denizler ve iç sulardaki canlı türleri

·             Madenler ve fosil yakıt kaynakları

·             Toprak özellikleri ve kullanım durumu

·             Tarım alanları

·             Koruma alanları

·             Orman alanları

·             Flora ve fauna

·             Hayvancılık ve su ürünleri

·             Peyzaj değeri yüksek yerler ve rekreasyon alanları, benzersiz özellikteki jeolojik ve jeomorfolojik oluşumların bulunduğu alanlar

·             Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan araziler

·             Proje yerinin ve etki alanının mevcut kirlilik yükü

 

Bu bağlamda, yapılması gereken önemli bir başka çalışma da, projenin etkileyeceği sosyo-ekonomik çevrenin özelliklerinin belirlenmesidir. Bu çerçevede, araştırılması ve incelenmesi gereken parametreler şunlardır:

 

·             Ekonomik özellikler

·             Nüfus

·             Gelir

·             İşsizlik 

·             Sağlık

·             Yöredeki sosyal altyapı hizmetleri

·             Kentsel ve kırsal arazi kullanımları

 

Projenin Alan Üzerindeki Etkileri ve Alınacak Önlemler: Doğal olarak, alanın çevresel özelliklerinin belirlenmesi çalışmasını, proje bağlamında yapılacak etkinliklerin sayısal ve somut değerlerle saptanması, bu etkinliklerin çevre üzerindeki etkilerinin yine sayısal ve somut değerler şeklinde ortaya konulması ve bu etkilerin zararlı ve sakıncalı sonuçlarının giderilmesi için alınacak önlemlerin açıklık ve netlikle belirlenmesi çalışmaları izleyecektir.

 

Bu çerçevede yapılması gereken çalışmalar arasında şu unsurlar yer almalıdır:

 

·      Arazinin hazırlanması ile yapım ve kuruluş aşamasındaki etkinlikler, bu etkinliklerin fiziksel ve biyolojik çevre üzerine etkileri ve zararlı ve sakıncalı etkilere karşı alınacak önlemler

 

                                             i.        hafriyat miktarı

                                           ii.        hafriyat artığı toprak, taş ve kum gibi maddelerin  nerelere taşınacakları veya hangi amaçlar için kullanılacakları,

                                          iii.        hafriyat sırasında kullanılacak malzemeler

 

·      Arazi kazanmak amacı ile veya diğer nedenlerle, herhangi bir su ortamında yapılacak doldurma, kazık üzerine inşaat gibi işlemler ile bunların nerelerde yapılacağı, ne kadar alanı kaplayacağı ve kullanılacak malzemeler

·          Taşkın önleme ve drenaj işlemleri

·          Parlayıcı, patlayıcı, tehlikeli ve toksik maddelerin taşınmaları, depolanmaları ve kullanımları, bu işler için kullanılacak aletler ve makinalar

·          İnşaat esnasında kırma, öğütme, taşıma ve depolama gibi toz yayıcı işlemler

·          Proje alanı içindeki su ortamlarında herhangi bir amaçla gerçekleştirilecek kazı ve dip taraması gibi işlemler, bunların nerelerde, ne kadar alanda, nasıl yapılacağı ve bu işlemler nedeniyle çıkarılacak taş, kum, çakıl ve benzeri maddelerin miktarları, nerelere taşınacakları veya hangi amaçlar için kullanacakları

·          Ulaşım altyapısı planı, bu altyapının yapımı ile ilgili işlemler; kullanılacak malzemeler, kimyasal maddeler, araçlar, makinalar; altyapının yapımı sırasında kırma, öğütme, taşıma, depolama gibi toz yayıcı mekanik işlemler

·          Su temini sistemi, suyun temin edileceği kaynaklardan alınacak su miktarları ve bu suların kullanım amaçlarına göre miktarları

·          Elektrifikasyon planı

·          Yakıtlar, türleri, tüketim miktarları ve bunlardan oluşacak yayılımlar

·          Atık suların cins ve miktarları, boşaltılacağı ortamlar

·          Vibrasyon ve gürültünün kaynakları ve seviyesi

·          Kesilecek ağaçların tür ve sayıları, ortadan kaldırılacak bitki türleri ve ne kadar alanda bu işlerin yapılacağı

·          Elden çıkarılacak tarım alanlarının büyüklüğü, bunların arazi kullanım yetenekleri ve tarım ürün türleri

·          Çalışacak personelin ve bu personele bağlı nüfusun konut ve diğer teknik/sosyal altyapı ihtiyaçlarının nerelerden ve nasıl temin edileceği

·          İnsan sağlığı için riskli ve tehlikeli olan etkinlikler

·          Proje alanında peyzaj öğeleri yaratmak veya diğer amaçlarla yapılacak alan düzenlemelerinin ne kadar alanda ve nasıl yapılacağı, bunun için seçilecek bitki ve ağaç türleri

 

Projenin yapım aşaması sırasındaki etkinlikler ve bunların etkilerinin belirlenmesi çalışmasını, projenin işletme aşamasındaki etkinlikler, bunların fiziksel ve biyolojik çevre üzerine etkileri ve bunlardan sakıncalı ve zararlı olanlar için alınacak önlemler ile ilgili çalışma izleyecektir. Bu bağlamda, üzerinde durulması gereken konular şunlardır:

 

·      Proje kapsamındaki tüm ünitelerin özellikleri, hangi etkinliklerin hangi ünitelerde gerçekleştirileceği, kapasiteleri, çalışma birimleri dışındaki diğer birimlerde sunulacak hizmetler

·      Çalışma birimlerinde üretim sırasında kullanılacak tehlikeli, toksik, parlayıcı ve patlayıcı maddeler, bunların taşınmaları ve depolanmaları

·      Çalışma birimlerinde kullanılacak makina ve teçhizatın adet ve özellikleri

·      Çalışma birimlerinde üretilecek mal ve/veya hizmetler, sonuç ve yan ürünlerin üretim miktarları

·      Çalışma birimlerinde kullanılacak üretim yöntemleri ile teknolojiler, üretim akım şeması

·      Gerekli hammadde, yardımcı madde, mamul madde

·      Personelin ulaşımının nasıl sağlanacağı

·      Çalışma birimlerinde içme, kullanma, üretim süreci, kazan, ve soğutma gibi. amaçlarla kullanılacak suyun miktarları, kullanılan suyun atık su olarak fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleri, atık su arıtma tesislerinde bertaraf edilecek maddeler ve hangi işlemlerle ne oranda bertaraf edilecekleri, arıtma işlemleri sonrası atıksuyun ne miktarlarda, hangi alıcı ortamlara, nasıl boşaltılacağı

·      Çalışma birimlerinde kullanılacak yakıt türleri, miktarları ve kimyasal analizleri, yakıtların hangi ünitelerde ne miktarlarda yakılacağı ve kullanılacak yakma sistemleri, yayılımlar, ölçümler için kullanılacak aletler ve sistemler

·      Tesisin çalışması sırasında her birimden oluşacak katı atık miktarı, özellikleri, depolama ve yığma sorunları, bertarafları için gerekli işlemler, bu atıkların nerelere ve nasıl taşınacakları veya hangi amaçlar için ve ne şekilde değerlendirileceği

·      Radyoaktif atıkların miktar ve özellikleri, ne şekilde bertaraf edileceği

·      Tesisin çalışması sırasında meydana gelecek vibrasyon ve gürültünün kaynakları ve düzeyleri ile alınacak önlemler

·      Proje alanında peyzaj unsurları oluşturmak üzere diğer amaçlarla yapılacak alan düzenlemeleri

·      Proje için önerilen sağlık koruma bandı (!) mesafesi

 

ÇED Raporu Genel Formatı’na göre, önerilen projenin sosyo-ekonomik çevre üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla yapılması gereken çalışmalar arasında şu unsurlar yer almalıdır:

 

·      Proje ile gerçekleşmesi beklenen gelir artışları

·      Yaratılacak iş olanakları

·      Nüfus hareketleri

·      Göçler

·      Eğitim

·      Sağlık

·      Kültür

·      Diğer sosyal ve teknik altyapı hizmetleri ve bu hizmetlerden yararlanma durumlarında olacak değişiklikler

·      Çevresel fayda-maliyet analizi.

 

İşletme Faaliyete Kapandıktan Sonra Oluşabilecek ve Devam Edecek Etkiler ve Bu Etkilere Karşı Alınacak Önlemler: Doğal olarak, işletme, kapatıldıktan sonra da, çevre üzerinde kimi etkiler yaratabilecektir. Bu konuda belirleyici ve sınırlayıcı bir liste üretmek olanaklı değildir. Bu etkiler, her projeye göre ayrı özellikler taşıyacaktır. Ancak, Genel Format, bu kapsamda, şu konular üzerinde durulması gerektiğine işaret etmektedir.

 

·      Arazi ıslahı gereksinimi ve bununla ilgili olarak alınacak önlemler

·          Rehabilitasyon çalışmaları gereksinimi

·          Mevcut su kaynaklarına olası etkiler ve bunlardan sakıncalı olanlar için alınacak önlemler

·          Olabilecek hava yayılımları ve bunlara karşı alınacak önlemler

 

Projenin Seçenekleri (Alternatifleri): Çok önemli olan bu kavram -ne yazıkki- Türk ÇED Yönetmeliği’nde yeterince açıklanmamıştır. Daha önce de özellikle belirtmeye çalıştığımız üzere, ÇED süreci esas olarak, hem projeye ve hem de alan kullanımına değişik seçenekler üretmeyi amaçlar. Bu tür bir çalışmayı içermeyen ÇED çalışması yeterli olarak kabul edilmemelidir. Bu bağlamda, alanda önerilen proje dışında yapılabilecek öteki etkinliklerin neler olabileceği, üretim sürecinde değişiklikler yapılıp yapılamayacağı, kullanılan hammadde ve yakıtlarda değişik ve daha olumlu girdiler kullanılıp kullanılamayacağı gibi unsurlar üzerinde durulmalıdır. ABD sisteminde öngörülen “alan üzerinde hiç bir şey yapmamak” (no action) seçeneği de incelenmesi gereken seçenekler arasında yer almalıdır.

 

İzleme Programı ve Acil Müdahale Planı: Bu kavramlar da Yönetmelik’de yeterince açıklanmamıştır.  Bu nedenle, sözü edilen kavramların ne anlama geldiği anlaşılamamaktadır. Yapılacak herhangi bir yönetmelik değişikliğinde bu kavramlara açıklık getirilmesi gerekmektedir.

 

Sonuçlar:  Bu bölümde, ÇED raporunun genel bir değerlendirmesi ve varılan sonuçların yalın ve kesinlik içeren ifadelerle ortaya konulması gerekir.

 

Ekler: ÇED raporu, daha önce belirtildiği üzere, herkes tarafından anlaşılır bir dille yazılmalıdır. Bu nedenle, ana raporda düşünce karmaşasına yol açabilecek teknik ayrıntılardan uzak durmak gerekir. Ancak, raporun içeriksel mükemmelliğini sağlayacak olan her türlü teknik çözümleme raporları ve bilimsel/teknik belgeler, açıklayıcı nitelikte olmak üzere, “ekler” bölümüne konulmalıdır.

 

Notlar ve Kaynaklar: ÇED raporlarında pek çok teknik ve bilimsel yargı yer almaktadır. Bu doğaldır. Ancak, tüm bu yargıların doğruluğunu göstermek üzere, atıf yapılan her türlü bilimsel ve teknik kaynak hem dipnotlarda açıklıkla belirtilmeli ve hem de “kaynakça”da yer almalıdır. Bu konunun ÇED raporlarında, genellikle ve sıklıkla, kötüye kullanıldığı akıldan çıkarılmamalıdır.

 

ÇED Raporunu Hazırlayanların Tanıtımı: Bu bölümde, raporu hazırlayan ekipte yer alan uzmanların yaşam öyküleri yer almalıdır. Bu bilgiler, raporu değerlendirecek olan uzmanların çalışmalarını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.

 

 “ÇED Ön Araştırma Raporu Genel Formatı”,  büyük ölçüde, biraz önce açıklanan Genel Format’a benzemektedir. İki format arasında önemli  bir fark  bulunmamaktadır. “ÇED Raporu Genel Formatı” ile ilgili olarak, biraz önce belirtilenler, ÇED “Ön Araştırma Raporu Genel Formatı”  için de geçerlidir.  Bu nedenle, ÇED “Ön Araştırma Raporu Genel Formatı”  için ayrıca açıklama yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

 

Yukarıda açıklanan genel format ÇEDY 1997’de yer alan formattır. ÇEDY 2002’de yer alan format -daha sonra açıklanacağı üzere- ise bu kadar ayrıntılı değildir. Kısa ve özlüdür.  Her iki yönetmelikte de yer alan formatlar, Türk ve ABD ÇED sistemlerinin birbirine yakın olduklarını göstermektedir.

 

Bu bağlamda, ABD’de uygulanmakta olan “içindekiler” listesi esas alınarak, bir ÇED raporunun içermesi gereken öteki bilgilerin neler olacağına kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır.

 

Çevresel doku: ÇED raporu, gerek bölgesel ve gerekse yöresel bir açıdan bakışla proje uygulanmadan önce var olan çevresel dokuyu betimlemek zorundadır. Proje alanını çevreleyen bölge açısından soruna bakmak ÇED raporunun ihmal etmemesi gereken temel bir olguyu ifade etmektedir. Bu bağlamda, yöre açısından özgün ve nadir olma özelliklerini taşıyan varlıklara özellikle değinmek gerekmektedir. Ayrıca, yığınsal etkilerin belirlenebilmesi bakımından, yörede var olan ya da planlanmış öteki özel ya da kamusal tesislerle ilgili bilgiler vermek, ÇED raporunun çevresel doku bölümü içinde yer alması gereken alt bileşenlerden biri olmalıdır.

 

Çevresel etkiler: ÇED raporunda, tesisin tüm aşamalarının çevre üzerindeki etkileri belirlenmelidir. Bu bağlamda, projenin kısa ve uzun dönemde çevre üzerinde yaratacağı tüm doğrudan ya da dolaylı etkiler saptanmalıdır. Aynı şekilde, projeye özel olan etkiler, kullanılacak kaynaklar, fiziksel değişimler, ekolojik sistem değişiklikleri ve demografik sistem değişiklikleri üzerinde durulmalıdır. Yinelemekten kaçınmak üzere kısaca belirtilmelidir ki, ÇED raporunun bu bölümünde ele alınacak konuların belirlenmesinde bu kitabın daha önceki bölümlerinde belirtilen çevre tipolojisi esas alınmalıdır.

 

Etkiler belirlendikten sonra yapılması gereken işlem, olumsuz sonuçları azaltılabilecek ancak bütünü ile ortadan kaldırılamayacak etkilerin listesinin hazırlanmasıdır. Bu çerçevede, teknik tasarımlarda değişiklik yapılmaksızın zararlı etkileri azaltılamayacak olan etkilere de özellikle işaret edilmelidir. Çevresel estetiği bozan ve insan sağlığı açısından tehlike yaratan etkiler de yine özellikle belirtilmelidir.

 

Azaltma ve giderme önlemleri:  ÇED raporunun içermesi gereken önemli noktalardan biri de, önerilen projenin teknik tasarımını inceleyerek projenin çevre üzerinde yol açabileceği olumsuz etkilere karşılık almış olduğunu ileri sürdüğü teknik önlemlerin bir listesini hazırlamak olmalıdır. Bu saptamalar yapıldıktan sonra, projenin bu önlemleri neden kabul edilebilir bulduğu da tartışma konusu yapılmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, giderme önlemleri projenin diğer seçenekleri anlamına gelmemektedir. Proje seçeneklerinden kastolunan, başka bir kavramdır. Bu arada, yalnızca saptanan zararlı etkilerin ne şekilde önemsiz bir düzeye indirgenebileceği sorusu sorulmalıdır. Bu sorulara pek çok yanıt verilebilir. Teknolojinin oldukça gelişmiş olduğu günümüzde çevresel sorunların zararlı etkilerini ortadan kaldıracak pek çok önlem bulunmaktadır. Bu bakımdan, burada, bu önlemlerin neler olduğunun açıklaması yapılmayacaktır.

 

Seçenekler: ÇED raporu, projenin ve seçilen yerin öteki seçeneklerini tartışmalı ve neden bu projenin ve bu yerin seçilmesinin haklı kabul edilmesi gerektiği sorusunun yanıtını hazırlamalıdır. Bu bağlamda, projenin hiç gerçekleşmemesi anlamına gelen eylemsizlik ya da projesizlik seçeneği de inceleme konusu yapılmalıdır. Bu çerçevede, dikkatler, maliyeti artırsa dahi, zararlı çevresel etkileri en az düzeye indiren seçeneğin hangisi olabileceğinin belirlenmesi üzerinde yoğunlaşmalıdır. Türk ÇED formatının dördüncü bölümü bu amacı taşımaktadır.

 

Kısa erimli kullanım-uzun erimli yarar:  ÇED raporu, projenin sakıncalı etkilerinden uzun erimli ve yığınsal olanlarının bir listesini içermelidir. Liste üzerinde yapılacak çalışma projenin yararlanmak istediği kaynakların uzun sürede insan sağlığı ve güvenliği açısından bir sakınca oluşturmasını önleme kaygısı üzerinde yoğunlaşmalıdır. Bu bağlamda, kullanılmak istenen mevcut kaynakların neden gelecek kuşaklar için saklı tutulmadığı ve bu proje için kullanılmak istendiği sorusuna da tatmin edici yanıt verilebilmelidir.

 

Geri çevrilemez etkiler: Yenilenemez kaynakların projenin hedeflerinin gerçekleşmesi amacıyla kullanımı bu kaynakların bir daha geri gelemez şekilde tüketimi ile sonuçlanabilir. Kaynakların bu şekilde tüketimi gelecek kuşakları bu kaynakları kullanmak olanağından yoksun bırakacaktır. ÇED raporu, projenin bu türde etkilerinin olup olmadığını ortaya çıkarmalıdır. Ayrıca, projenin yapım ve işletim aşamalarında yol açılabilecek kazaların geri çevrilemez nitelikli etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Büyüme yaratan etkiler:  ÇED raporu, projenin uygulanması durumunda doğrudan ya da dolaylı olarak ortaya çıkabilecek ekonomik ve demografik büyümenin boyutlarını belirlemeye çalışmalıdır. Büyüme olgusu yeni altyapılara duyulan gereksinim ve yöreye benzer tesislerin çekişmesi şeklinde de ortaya çıkabilir. ÇED raporu bu tür büyüme olgularını da inceleme konusu yapmalıdır.

 

Rapor Değerlendirme Kılavuzları

 

ÇED sürecinin son aşaması, hazırlanan raporun değerlendirilmesi aşamasıdır. Bu aşama, en az rapor hazırlama aşaması kadar zor ve emek isteyen çalışmalardan oluşmaktadır. Ancak, değerlendirme çalışmalarının önem taşıyan konularından ikisi değerlendirme çalışmalarında tektipliliğin elde edilmesi ve değerlendirme çalışmalarının mükemmellik düzeyinin yükseltilmesidir.

 

Bu iki amacın gerçekleştirilebilmesinin bilinen tek yolu ise soru kağıtları (check list) yöntemidir. Değerlendirme çalışmaları ile görevlendirilenlere yol gösterici nitelikte olan bu tür soru kağıtları için geliştirilen bir örnek aşağıda verilmiştir.

 


ÇİZELGE   34

 

Örnek Kontrol Listesi

 

 

I. Raporun hazırlanması

 

A.   Sorumluluk

 

·      Raporu hazırlanması sorumluluğunu kim üstlenmiştir?

·      Rapor aşağıda belirtilenlerden hangisi tarafından hazırlanmıştır?

·      başvuru sahibi

·      başvuru sahibi tarafından anlaşma yapılan firmalar

·      Raporu yazanların tanıtımı yapılmış mıdır?

·      Raporu hazırlayanların yeterlilik düzeyi nedir?

·      uzmanlık alanları, eğitimleri

·      deneyimleri

·      çevresel, toplumsal, ekonomik ve teknik çalışmaları

·      planlama geçmişleri

·      öteki ÇED ve çevresel çözümleme çalışmaları

·      ÇED uzmanlık eğitimleri

·      tanınma düzeyleri

·      ÇED Raporunun tarafsız olmadığını işaret edebilecek şekilde rapor yazarlarının inceleme konusu olan olayla bir çıkar bağlantısı var mıdır?

 

B.   Çalışmanın özellikleri

 

·      Araştırmayı yapan, örgütleyen ve yazan kimdir?

·      bir kişi

·      ekip

·      bir kişinin eşgüdümü altında kişi veya ekipler

·      bir grup tarafından yönetilen kişi veya ekipler

·      Araştırmanın alt bileşenleri bir ekip tarafından mı yoksa ayrı ekipler tarafından mı yazılmıştır?

 

C.   Harcanan zaman ve para

 

·      Projenin boyutları dikkate alınırsa harcanan zaman projenin tüm bileşenlerini incelemek için yeterli midir?

·      Araştırma harcanan para araştırmanın boyutları ile tutarlı mıdır?

·      Harcamayı kim yapmıştır?

 

II.   Genel Olarak

 

A. Yararlılık

 

·      Kendinizi rapor konusunda karar veren kişi ya da karar veren kamunun bir parçası olarak görürseniz inceleme konusu olan rapor size projenin çevresel etkileri konusunda yeterli düzeyde bilgi verici nitelikte midir?

·      Rapor projenin planlanmasını ve tasarımını etkileyebilecek kadar erken bir süre içinde yapılmış mıdır?

·      Hazırlanan rapor proje çevresinin planlanması açısından yardımcı olabilir mi?

·      Rapor bu türde projeler için iyi bir örnek olarak kullanılabilir mi?

 

B.   Raporun kapsamı

 

·      Etkilenen alan nasıl belirlenmiştir? Değişik etkiler için değişik alanlar belirlenmiş midir? Alan içi ve alan dışı sınıflaması yapılmış mıdır?

·      Yerel etkiler kadar bölgesel etkiler de incelenmiş midir?

·      Projenin boyutlarına ve niteliklerine bağlı olarak ulusal ve uluslararası etkiler belirlenmiş midir?

·      Proje daha büyük bir projeler zincirinin bir halkası mıdır? Proje daha büyük projeleri harekete geçirici nitelikte midir?

·      Öteki ilgili projelerle bağlantı kurulmuş mudur?

·      Proje ile ilgili olarak yapılmış başka ÇED çalışması var mıdır? Eğer varsa, kullanılan veriler ilişkilendirilmiş midir?

·      Bu ÇED çalışması proje hakkında hazırlanmış genel nitelikli bir başka ÇED çalışmasının alt bileşeni midir?

·      Raporda yer alan herhangi bir konu yöre için yürürlüğe konmuş öteki planlara atıfta bulunmakta mıdır?

 

C.   Nesnellik

 

·      Projeye karşı olan görüşler raporda nesnel olarak anlatılmış mıdır?

·      Araştırmanın genel havası projenin onaylanmasını ister görünmekte midir?

·      Araştırmanın dayandığı kaynaklar açıklıkla belirtilmiş midir?

·      Araştırmada yer alan veri, bilgi ve yargılar belgelenmiş ve kaynakları gösterilmiş midir?

·      Vurgulanmak istenen ya da vurgulanması gereken olaylar arasında kopukluklar var mıdır?

·      Projenin kaderi hakkında karar verilmesini etkileyen ancak kaynağı belirtilmemiş türde yargılar var mıdır?

·      Anlamsız ve tutarsız ifadeler var mıdır?

 

D.   Yeterlik

 

·      Raporu hazırlayanlar etkileri belirlemek için bir sistem ya da yöntem kullanmışlar mıdır?

·      Etki belirlemek için bir yöntem kullanılmışsa raporda kullanılan yöntem hakkında yeterli bilgi verilmiş midir?

·      Yerel halkın, uzman kişilerin ya da öteki kuruluşların bilgisine projenin erken aşamalarında başvurulmuş mudur?

·      Öteki ilgili kamu kuruluşlarının tümünün görüşleri alınmış mıdır?

 

E.   Kullanılan veriler

 

·      Kullanılan veriler konu üzerinde karara varmaya olanak verebilecek yeterlikte midir?

·      Raporu gösterişli kılmak için konu ile ilgisi olmayan veriler kullanılmış mıdır?

·      Çevrenin tüm bileşenleri yeterli düzeyde incelenmiş midir?

·      Etmenler arası ilişkiler betimlenmiş midir?

·      Kullanılan varsayımlar açıklıkla betimlenmiş midir?

·      Raporda yer alan dip notlar ve gösterilen kaynaklar inandırıcı mıdır?

·      Raporda başka kaynaklara atıf yapılmışsa bu kaynaklar açıklıkla işaret edilmiş midir?

·      Birincil ve ikincil veriler ayırt edilmiş midir?

·      Bilimin sınırlarında kalan konular yeterli ayrıntıda yer almış mıdır? Yoksa gelişigüzel olarak mı ele alınmıştır?

 

F.   Özetleme

 

·      Raporun özeti var mıdır? Özetde yer alan konulara rapor metninde değinilmiş midir?

·      Raporda, matris gibi, saptanan etkileri özetleyen yöntemler kullanılmış mıdır?

·      Sayısal olarak nicelleştirilmiş özetleme yöntemleri kullanılmışsa nicelleştirmenin varsayım ve ölçütleri raporda açıklanmış mıdır?

·      Nicelleştirilemeyen etkilere raporda yer verilmiş midir?

 

 

 

III. Özel olarak

 

A.   Olması gereken unsurlar

 

·      Rapor, ÇED Yönetmeliği’nde belirtilen zorunlulukları içermekte midir?

 

B. Projenin betimlenmesi

 

·      Önerilen projenin hedeflerine raporda yer verilmiş midir?

·      Proje ya da yer seçimi ile ilgili olarak belirlenmiş kamusal hedefler var mıdır? Varsa, raporda yer almış mıdır?

·      Önerilen proje bir özel sektör projesi ise kamu çıkarına olan kamusal yönleri var mıdır?

·      Projenin teknik, ekonomik ve çevresel özelliklerini gösteren genel nitelikli bir açıklaması raporda yer almakta mıdır?

·      Projenin aşamalarına göre göstereceği ilerlemeler raporda betimlenmiş midir?

 

C.   Çevresel Doku

 

·      Projenin başlamasından önce projenin yakın çevresinin yöresel ve bölgesel açıdan özelliklerini belirten bir betimlemesi yapılmış mıdır?

·      Nadir ve özgün varlıklar belirlenmiş midir?

·      Yığınsal etkilerin belirlenmesi açısından yörede yer alan öteki özel ya da kamusal projelere yer verilmiş midir?

 

D.   Önerilen Projenin Çevresel Etkileri

 

·      Projenin tüm aşamalarının ortaya koyacağı etkiler tartışılmış mıdır?

·      Tartışılan etkiler projenin ortaya çıkarabileceği tüm endişeleri kapsamakta mıdır?

·      Doğrudan (birincil) ve dolaylı (ikincil) etki ayrımı yapılmış mıdır?

·      Proje alanı içinde ve proje alanı dışında ortaya çıkacak etkiler belirlenmiş midir?

·      Uzun erimli ve kısa erimli etkiler belirlenmiş midir?

·      Etkilerin tartışılması alanın özelliklerini, kullanılan kaynakları, fiziksel değişimleri, ekolojik sistem değişikliklerini, nüfus yoğunluğu ve dağılımındaki değişmeleri ve  arazi kullanımını içermekte midir?

·      Etki yoğunluğu belirlenirken niteliksel olduğu kadar niceliksel ifadelere yer verilmiş midir?

·      Etkiler kalıcı ya da geçici olarak ayrıma uğratılmış mıdır?

·      Yığınsal etkiler incelemiş midir?

 

E. Olumsuz Etkiler

 

·      Önemsiz düzeye kadar indirgenebilecek ancak ortadan kaldırılamayacaklar da dahil olmak üzere tüm olumsuz etkiler saptanmış mıdır?

·      Olumsuz etkilerine karşın projenin hala neden devam etmesi gerektiği yolunda açıklamalara yer verilmiş midir?

·      Yöresel estetik, insan sağlığı, fiziksel ve biyolojik doku, kültürel açıdan önemli noktalar ve yaşam ölçünleri gibi kavramlar üzerindeki etkilere yer verilmiş midir?

·      Projenin uygulanmasından zarar görecek toplumsal ve ekonomik gruplar belirlenmiş midir?

 

F.   Önleyici önlemler

 

·      Raporda, önleyici nitelikli önlemlere  yapılacak yatırımlar ya da yerine getirilecek işlevler olarak mı yoksa raporu yazanların önerileri olarak mı yer verilmiştir?

·      Alınan önlemlerle zararlı etkilerin azaltılacağı belirtiliyorsa yeni düzeyin neden kabul edilebilir olduğu açıklanmış mıdır?

·      Birden fazla önleyici nitelikli önlem söz konusu ise tercih edilen seçeneğin neden tercih edildiği belirtilmiş midir?

·      Sakıncaları önleyici önlemler yeterli ayrıntıda açıklanmış mıdır? Bunların yerine getirileceğini gösteren gerçekçi belirtiler var mıdır?

·      Önleyici önlemleri kim yerine getirecektir?

·      Etkilere ve alınmakta olan önlemlerin etkileri gerçekten giderdiğine ilişkin izleme ve denetleme çalışmaları nasıl ve kim tarafından yapılacaktır?

·      Alınması gereken azaltıcı önlemlerin alınmakta olduğu ilgili yanlara nasıl bildirilecektir?

·      Önleyici önlemlerin alınması olumsuz etkilere yol açacak mıdır?

 

G.   Seçenekler

 

·      Rapor, projeye ya da projenin yer seçimine ilişkin tüm seçenekleri inceleme konusu yapmış mıdır?

·      Rapor, toplumsal gereksinimlerle ilgili seçenekleri incelemiş midir?

·      “Eylemsizlik” seçeneği incelenmiş midir?

·      Pahalı ya da projenin hedeflerini geciktirici nitelikte dahi olsa tüm seçenekler inceleme konusu yapılmış mıdır?

·      Seçenekler toplumsal politika değişiklikleri, yeni teknoloji uygulaması ya da geleneksel olmayan çözüm yolu gibi projenin hedeflerinin yeniden tanımlanması sonucunu yaratabilecek şekilde ele alınmış mıdır?

 

H.   Kısa Erimli Kullanım-Uzun Erimli Yarar İlişkisi

 

·      Projenin yığınsal ve uzun erimli etkileri yeterli düzeyde ele alınmış mıdır?

·      Kaynakların yanlış kullanımına yol açan  ya da uzun erimde riskli sonuçlar ortaya çıkmasına olanak veren etkiler yeterli şekilde ele alınmış mıdır?

·      Kaynakların şimdi kullanılmasının gelecek için  saklı tutulmasına neden tercih edildiği açıklanmış mıdır?

 

I.     Geri Çevrilemez Etki

 

·      Yenilenemez kaynakların proje tarafından tüketimi sorunu ele alınmış mıdır?

·      Gelecek kuşakları da bağlayacak etkiler söz konusu mudur?

·      Geri çevrilebilirlik ve geri kazanım  tartışmaları gerçekçi midir?

·      Projeye ilişkin çevresel kazaların yol açabileceği geri çevrilmezlik tartışma konusu yapılmış mıdır?

·      Bazı kaynakların geri gelemez şekilde kullanılması söz konusu ise bu proje için bu tercihin neden yapıldığı açıklanmış mıdır?

 

J. Büyüme Aşılayan Etkiler

 

·      Rapor projenin büyüme aşılayan etkilerini incelemiş midir?

·      Bu etkiler projenin gelecekteki etkileri olarak ele alınmış mıdır?

·      Projenin demografik büyüme etkisini incelenmiş midir?

·      Projenin ekonomik büyüme etkisi incelenmiş midir?

·      Rapor projenin gelecekte öteki bazı etkinliklerin proje bölgesine gelmesinden ve geldikleri takdirde birlikte yaratacakları yığınsal etkinin çevre üzerinde olumsuz etkilere yol açacağından söz etmekte midir?

·      Projenin yeni altyapı gereksinimine yol açması olasılığı incelenmiş midir?

·      Projenin gaz, elektrik ve su gibi hizmetlerde kapasite üzerindeki etkileri incelenmiş midir?

·      Kamusal hizmet talebinde artış sorunu ele alınmış mıdır?

·      Kamusal giderlerde artış konusu ele alınmış mıdır?

·      Kamu gelirlerinde proje nedeniyle artışlar konusu incelenmiş midir?

·      Büyüme aşılayan etkiler politika geliştirme ve planlama işlevleri bağlamında ele alınmış mıdır?

 

K. Danışılanlar

 

·      Rapor hazırlama sırasında kendileriyle mülakat yapılan kamu, özel sektör, gönüllü kuruluş ya da özel kişilerin listesine raporda yer verilmekte midir?

 

L.   Referanslar ve Ekler

 

·      Raporun referanslar, yararlanılan kaynaklar ve bibliyografya gibi bölümleri var mıdır? Bu bölümler rapor içeriği konusunda ek ve yararlı bilgiler vermekte midir?

 

M.  Görüşler

 

·      Rapor kendileriyle mülakat yapılanları ya da görüşleri alınan kuruluşların görüşlerini nesnel olarak özetlemekte midir? Karşı görüşlere yer verilmiş midir yoksa geçiştirilmiş midir?

·      Karşı görüşlere karşı ne gibi argümanlar geliştirilmiştir? Bu argümanlar inandırıcı mıdır?

·      Karşı görüşlerin dikkate alınmama nedenleri nelerdir?

 

IV. Değerlendirme Çalışmalarının Değerlendirilmesi

 

·      Kesin ÇED, ön ÇED aşamasından geçmişse il Mahalli Çevre Kurulu’nun kararı ne ölçüde yeterli olmuştur?

·      İl Mahalli Çevre Kurulu’nun ya da raporu inceleyen uzmanlık komitesinin çalışmaları için önceden belirlenmiş bir ilke ve yöntemler sistemi var mıdır?

·      Rapor kaç kuruluşa gönderilmiştir? Kaç tanesinden yanıt alınmıştır? Yanıt alınmayanlar arasında görüşü karar vermek açısından yaşamsal önemde olan var mıdır? Gelen görüşleri özetleyen bir belge hazırlanmış mıdır?

·      Halk toplantısı yapılmış mıdır? Halk toplantısından elde edilen görüşlerin rapora yansıma düzeyi yeterli midir?

·      Proje ile ilgili olarak kamuoyunda yer alan görüşlere raporda yer verilmiş midir?

 

 

ÇEDY 1997’de, değerlendirme çalışmaları sırasında göz önünde tutulması gereken ölçütler 15 inci ve 24 üncü maddede şu şekilde belirtilmiştir.

 

·      Yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli veri, bilgi ve belgelere dayandırılıp dayandırılmadığı,

·      ÇED Raporu ve eklerinin yeterli ve uygun olup olmadığı,

·      Faaliyetin çevreye olabilecek etkilerinin yeterince incelenip incelenmediği,

·      Çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı,

·      Yer ve teknoloji alternatiflerinin dikkate alınıp alınmadığı,

·      ÇED Raporunda belirtilen tedbirler ve komisyonca öngörülen ilave tedbirlerle faaliyetin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin önlenip önlenemeyeceği.

 

ÇEDY 2002’de bu ölçütler şu şekilde saptanmıştır:

 

·      ÇED Raporu ve eklerinin yeterli ve uygun olup olmadığı,

·      Yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırılıp dayandırılmadığı,

·      Projenin çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediği,

·      Çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin tespit edilip edilmediği,

·      Halkın katılımı toplantısının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, halkın katılımı toplantısında üzerinde durulan konulara yeterince çözüm getirilip getirilmediği.

 

ÇEDY 1997 ve ÇEDY 2002’de yer alan bu değerlendirme ölçütlerinin yetersizliği yukarıda verilen geniş listenin incelenmesinden açıklıkla anlaşılmaktadır. Ancak Yönetmeliğe bu kadar geniş bir ölçütler listesinin alınması da olanaklı değildir. Bu bakımdan ÇED raporlarını değerlendirmekle görevli olan ÇED uzmanlarının konuya geniş liste açısıdan yaklaşmaları daha yararlı olacaktır.

 

 

Dördüncü  Bölümün Özeti 

 

Bu bölümde ÇED sürecinin yöntemleri ve ÇED sürecinde kullanılan teknikler ele alınmıştır. Ele alınan ilk konu bir çevresel araştırma sürecinin geçirmesi gereken aşamaların açıklanması olmuştur. Bu açıklamayı ÇED raporunun hazırlanma sürecine ilişkin açıklamalar izlemiştir. Bu çerçevede, ÇED sisteminin alt bileşenleri üzerinde durulmuş ve ÇED sürecinin dinamik yapısı açıklanmıştır. Daha sonra, iki ana ÇED türü ele alınmıştır: proje bazında ÇED ve stratejik ÇED. Bu bağlamda, gerek ABD ve gerekse AB’de ÇED ve startejik ÇED kavramlarının nasıl düzenlendiği konusu üzerinde durulmuş ve stratejik ÇED’in kuramsal açıklaması kıyaslamalı olarak verilmiştir. Bölümün sonraki alt bölümünde, ÇED sürecinde kullanılan teknikler açıklanmıştır. Bunlardan birincisi kestirime ilişkin tekniklerdir. Bu bağlamda, etki kestiriminin tanımı yapılmış, kestirimin boyutları belirtilmiş, kestirim düzeyleri ele alınmış ve kullanılan kestirim yöntemleri açıklanmıştır. Bu çerçevede kestirime ilişkin yaklaşımlar irdelenmiş ve önemli bir kestirim tekniği olan Delfi tekniği örnek teknik olarak açıklanmaya çalışımıştır. Daha sonra, etki irdeleme konusu ele alınmış ve irdelemenin tanımı yapılarak kapsamı hakkında bilgi verilmiştir. ÇED’e ilişkin gerekli sistemik altyapılar açıklama konusu yapılmıştır. Bunlar, envanterler, veri bankaları ve iletişim ağlarıdır. Bu bağlamda, özellikle ABD’de uygulanan önemli etki irdeleme araçları olan “ön araştırma  formları”, “soru kağıtları”, “check list”, “matrisler” ve özellikle “Leopold Matrisi” üzerinde durulmuştur. ÇED’e ilişkin olarak ele alınan son teknik ise etki değerlendirme tekniği olmuştur. Bu bağlamda, “Batelle” tekniği, “başvuru formları”, “değerlendirme formları”, “rapor formatı ve rapor hazırlama kılavuzları” ile “rapor değerlendirme kılavuzları geliştirilmiş ve okuyucunun bilgisine sunulmuştur. Bölümde son olarak, ÇEDY 1997 ve 2002’de kabul edilen değerlendirme ölçütleri üzerinde durulmuştur.


BÖLÜM   5

 

TÜRKİYE’DE  ÇED  SİSTEMİ 

 

 

 

 

 

 

 

Genel Durum

 

1930 tarihli eski Belediye Kanunu’nun, daha önce sözü edilen, 15 inci maddesinin 38 inci bendinde yer alan görev bir yana bırakılacak olursa, Türkiye, ÇED kavramı ile ilk kez 2872 sayılı Çevre Kanunu ile tanışmıştır. Bu Yasa’nın 10 uncu maddesi, çevre üzerinde önemli etki yapmak olasılığı bulunan etkinliklerle ilgili olarak yatırım yapılmadan önce ÇED raporu hazırlanmasını emretmektedir. Hazırlanacak rapor, yetkili kamu yönetimi tarafından çevresel değerler açısından uygun bulunduğu takdirde yatırımın gerçekleşmesine izin verilecek aksi takdirde önerilen yatırım gerçekleşemeyecektir.

 

Yasa, bu temel hükmün ayrıntılı konularının düzenlenmesini yönetmeliklere bırakmıştır. Söz konusu Yönetmelik (ÇEDY 1993), ilk kez, Şubat 1993’de yayınlanmış ve yürürlük tarihi olarak da 1.Ocak.1994 günü saptanmıştır.

 

ABD’de NEPA’nın [11] 1.Ocak.1970’de yürürlüğe girdiği anımsanacak olursa, ÇED sistemi ABD’den 24 yıl sonra Türkiye’de de uygulama alanına konulmuş olmaktadır.

 

Söz konusu Yönetmelik, 1997 yılında değiştirildi. Yeni Yönetmelik, (ÇEDY 1997) 2002 yılına kadar yürürlükte kaldı. Türkiye’nin, AB ile çevresel uyumunun sağlanması çalışmaları çerçevesinde ve AB’nin ÇED ile ilgili önerileri de dikkate alınarak üçüncü ÇED Yönetmeliği (ÇEDY 2002) hazırlandı. 6.Haziran.2002 tarihli ve 24777 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ÇEDY 2002 ile, ÇEDY 1997 ve bu bağlamda çıkarılan bakanlık tebliğleri tümüyle yürürlükten kaldırıldı. AB normlarına uygun olduğu belirtilen üçüncü ÇED Yönetmeliği (ÇEDY 2002) yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik de 2004 yılının son günlerinde yürürlükten kaldırılmış ve yerine yeni bir ÇED Yönetmeliği konmuştur. (ÇEDY 2004) [12]

 

Yönetmeliklerin, ayrıntıda kalan konuları Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan “tebliğ”ler yoluyla düzenlemektedir. Bu yolda ilk tebliğ, ÇEDY 1997 çerçevesinde, rapor hazırlayacak firmaların yeterliklerinin belirlenmesi ile ilgili olarak Ağustos 1999’da yayınlanmıştır. Ancak, bu tebliğ ÇEDY 2002 ile yürürlükten kaldırılmıştır. ÇEDY 2004 yeterlilik belgesi kavramını geri getirmiştir.

 

Çevre ve Orman Bakanlığı da, zaman zaman yayınladığı genelgelerle de ülke düzeyinde ÇED uygulamalarının geliştirmeye ve çalışmalar arasında eşgüdüm kurmaya çalışmaktadır.

 

Söz konusu tebliğ ve genelgeler kitabın ekler bölümünde verilmiştir.

 

 

Türkiye’de ÇED: Bazı İstatistik Veriler

 

Türkiye’de, birinci ÇED Yönetmeliği’nin yürürlüğe girdiği tarih olan 1.Ocak.1994 günü ile 31.Aralık.2001 günü arasında, toplam  691  ÇED raporu Çevre Bakanlığı tarafından ve toplam 5068 ön ÇED raporu da, mahalli çevre kurulları tarafından incelenmiş ve karara bağlanmıştır.

 

Konu ile ilgili bazı istatistiksel bilgiler aşağıda verilmiştir.

 

 

ÇİZELGE 35

 

Türkiye’de ÇED Raporları İle İlgili İstatistiksel Bilgiler

(1.1.1994-31.12.2004)

 

 

Yıllar

 

 

Karar

 

Sanayi

 

Enerji

Maden

ve

Petrol

 

Atık

ve Kimya

Tarım

Ve

Gıda

 

Ulaşım

ve

Kıyı

Turizm

ve Konut

 

TOPLAM

 

1994

Olumlu

2

3

6

2

2

2

7

24

Olumsuz

0

0

0

0

0

0

0

0

Toplam

2

3

6

2

2

2

7

24

 

1995

 

Olumlu

13

3

17

6

0

3

6

48

Olumsuz

0

0

1

0

0

1

0

2

Toplam

13

3

18

6

0

4

6

50

 

1996

Olumlu

18

1

43

7

8

9

8

94

Olumsuz

0

1

2

0

0

0

0

3

Toplam

18

2

45

7

8

9

8

97

 

1997

Olumlu

15

3

70

13

8

7

20

136

Olumsuz

2

0

3

0

0

1

1

7

Toplam

17

3

73

13

8

8

21

143

 

1998

Olumlu

20

4

18

8

5

5

13

73

Olumsuz

0

0

0

0

0

0

0

0

Toplam

20

4

18

8

5

5

13

73

 

1999

Olumlu

15

13

11

4

4

6

7

60

Olumsuz

0

0

2

0

0

0

1

3

Toplam

15

13

13

4

4

6

8

63

 

2000

Olumlu

13

23

28

9

5

6

22

106

Olumsuz

0

0

1

0

0

0

0

1

Toplam

13

23

29

9

5

6

22

107

 

2001

Olumlu

24

24

21

13

26

4

18

130

Olumsuz

1

0

1

0

2

0

0

4

Toplam

25

24

22

13

28

4

18

134

 

2002

Olumlu

19

12

24

15

5

5

16

96

Olumsuz

0

0

0

0

0

0

0

0

Toplam

19

12

24

15

5

5

16

96

 

2003

Olumlu

 

 

 

 

 

 

 

 

Olumsuz

 

 

 

 

 

 

 

 

Toplam

7

12

15

15

5

16

1

71

 

2004

Olumlu

 

 

 

 

 

 

 

 

Olumsuz

 

 

 

 

 

 

 

 

Toplam

4

15

10

16

4

7

4

60

TOPLAM OLUMLU

120

74

214

62

58

42

101

671

TOPLAM OLUMSUZ

3

1

10

0

2

2

2

20

GENEL TOPLAM

134

102

249

93

69

67

108

822

 

 

 

·     Türkiye’de ÇED sisteminin uygulama alanına konulduğu 1.Ocak.1994’den 31.12.2001 tarihine kadar geçen sürede, Çevre Bakanlığı tarafından toplam 691 ÇED başvurusu karara bağlanmıştır.

 

·     Başvuruların yaklaşık  yüzde 32’si “maden ve petrol” sektörüyle, yüzde 9’u “gıda ve tarım” sektörüyle, yüzde 18’i “endüstri” sektörüyle, yüzde 9’u “kimya ve atık” sektörüyle, yüzde 15’i “turizm ve konut” sektörüyle, yüzde 6’sı “ulaşım ve kıyı” sektörüyle ve yüzde  11’i de “enerji” sektörüyle ilgilidir.

 

 

·     Bu başvurulardan 671’inin (yüzde 97) çevre üzerindeki etkileri olumlu bulunurken, yalnızca 20’sinin (yüzde 3) çevre üzerindeki etkileri olumsuz bulunmuştur. Hemen tüm sektörlerde birbirine eşit olan bu oran, ÇED raporlarının Çevre Bakanlığı tarafından etkili bir şekilde değerlendirilemediğini ve -bu nedenle de- ulusal çevrenin korunmasında, ÇED sürecinin kendisinden beklenen işlevi yerine getiremediğini göstermektedir.


 

ÇİZELGE 36

 

Türkiye’de ÇED Raporları İle İlgili İstatistiksel Bilgiler

(1.1.1994-31.12.2004)

 

 

Yıllar

 

Karar

Sanayi

Enerji

Maden

ve

Petrol

 

Atık

ve Kimya

Tarım

Ve

Gıda

 

Ulaşım

ve

Kıyı

Turizm

ve Konut

 

TOPLAM

 

1994

Önemli

15

3

237

15

15

15

22

322

Önemsiz

2

0

32

0

0

0

1

35

Toplam

17

3

269

15

15

15

23

357

 

1995

 

Önemli

52

1

413

26

38

18

25

573

Önemsiz

4

0

26

3

1

1

2

37

Toplam

56

1

439

29

39

19

27

610

 

1996

Önemli

90

4

395

54

58

21

20

642

Önemsiz

4

0

28

3

3

0

0

38

Toplam

94

4

423

57

61

21

20

680

 

1997

Önemli

94

9

330

51

91

18

38

631

Önemsiz

4

0

9

2

9

0

0

24

Toplam

98

9

339

53

100

18

38

655

 

1998

Önemli

54

3

476

32

73

18

45

701

Önemsiz

3

0

17

0

1

2

1

24

Toplam

57

3

493

32

74

20

46

725

 

1999

Önemli

36

4

297

23

70

15

20

465

Önemsiz

1

0

8

0

0

0

0

9

Toplam

37

4

305

23

70

15

20

474

 

2000

Önemli

20

1

261

29

54

3

50

418

Önemsiz

2

0

4

0

0

0

0

6

Toplam

22

1

265

29

54

3

50

424

 

2001

Önemli

89

13

697

83

133

27

67

1109

Önemsiz

1

1

26

3

0

2

1

34

Toplam

90

14

723

86

133

29

68

1143

 

2002

Önemli

45

6

365

67

71

17

27

598

Önemsiz

0

0

8

0

1

0

0

9

Toplam

45

6

373

67

72

17

27

607

 

2003

Önemli

 

 

 

 

 

 

 

 

Önemsiz

 

 

 

 

 

 

 

 

Toplam

217

24

821

185

237

35

136

1655

 

2004

Önemli

 

 

 

 

 

 

 

 

Önemsiz

 

 

 

 

 

 

 

 

Toplam

225

67

1048

206

223

45

112

1926

TOPLAM ÖNEMLİ

450

38

3106

313

532

135

287

4861

TOPLAM ÖNEMSİZ

21

1

150

11

14

5

5

207

GENEL TOPLAM

913

130

5125

715

1006

220

540

8649

Yukarıda, ön ÇED ile ilgili olarak verilen çizelgeden ortaya çıkan sonuçlar şunlardır:

 

·     Türkiye’de ÇED sisteminin uygulama alanına konulduğu 1.Ocak.1994’den 31.12.2001 tarihine kadar geçen sürede, il yerel çevre kurulları tarafından toplam 5068 ÇED başvurusu karara bağlanmıştır.

·     Başvuru sayısı 1994-1998 yılları arasında artış gösterirken, 1999 ve 2000 yıllarında azalmaktadır. Ancak, sayı 2001 yılında rekor düzeye ulaşmıştır. Bu durum, ülkede 1999-2000 yılları ararsında yaşanan ve yatırımlar üzerinde azaltıcı etki yapan ekonomik kriz ile açıklanabilir.

·     Başvuruların yaklaşık  yüzde 64’ü “maden ve petrol” sektörüyle, yüzde 11’i “gıda ve tarım” sektörüyle, yüzde 9’u “endüstri” sektörüyle, yüzde 6’sı “kimya ve atık” sektörüyle, yüzde 6’sı “turizm ve konut” sektörüyle, yüzde 3’ü “ulaşım ve kıyı” sektörüyle ve yaklaşık yüzde 1’i de “enerji” sektörüyle ilgilidir.

·     Bu başvurulardan 4861’inin (yüzde 96) çevre üzerindeki etkileri önemsiz bulunurken, yalnızca 173’ünün (yüzde 4) çevre üzerindeki etkileri önemli bulunmuştur. Hemen tüm sektörlerde birbirine eşit olan bu oran, ÇED raporlarının il yerel çevre kurulları tarafından etkili bir şekilde değerlendirilemediğini ve -bu nedenle de- yerel çevrenin korunmasında, ÇED sürecinin kendisinden beklenen işlevi yerine getiremediğini göstermektedir.

 

 

 

Türkiye’de ÇED: Yasal Çerçeve

 

Günümüz Türkiyesi’nde, çevre ile ilgili tüm düzenlemelerde olduğu üzere, ÇED konusundaki temel düzenlemeyi de, 1982 Anayasası’nın 56 ncı maddesinde aramak gerekmektedir. Anayasa, “Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması” başlıklı bu maddede, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmelerini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ hükmünü getirmektedir.

 

Böylelikle, tüm çağdaş anayasalarda olduğu üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da, çevre hakkını üçüncü kuşak dayanışma hakları arasında saymış ve temel bir insan hakkı olarak tanımıştır. Anayasa, bununla birlikte, 65 inci maddesinde getirdiği Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir hükmü ile çevre hakkının mutlak bir hak olmadığını ve bu hakkın gerçekleştirilebilme sınırının Devletin akçalı kaynaklarının yeterlilik düzeyine bağlı olduğunu vurgulamıştır. Ekim 2001’de değiştirilen bu maddenin ilk şeklinde “mali kaynakların yeterliliği” ölçütü yanında “ekonomik istikrar”  ölçütüne de yer verilmişti.

 

Böyle olmakla birlikte, Devlete ve vatandaşlara çevrenin korunması konusunda kimi yükümlülükler verilmesi önemli bir gelişmedir. Çevrenin korunması ve geliştirilmesi işlevi içinde ÇED sürecinin de yer alması oldukça doğal ve olağan kabul edilmelidir.

 

Türkiye’deki  ÇED benzeri ilk düzenlemenin 1930 tarihli ve 1580 sayılı eski Belediye Kanunu’nun belediyelerin görevlerini sıralayan 15 inci maddesinin 38 inci fıkrasında yer almakta olduğu daha önceki bölümlerde belirtilmiş ve fıkra metni verilmişti.

 

Burada, yine, eski Belediye Kanunu ile ilgili olan ancak yeterince anlaşılamamış bir başka düzenlemeden söz etmek gerekmektedir. Belediyeler, kentleşmiş toplulukların ortak ve yerel gereksinimlerini gidermek üzere kurulmuş kamu tüzel kişileridirler. Bu niteliklerinin gereği olarak, kentsel düzeni oluşturmak ve adına “zabıta nizamnamesi”, “sağlık zabıta nizamnamesi”, bunlara dayalı olarak çıkartılan “tembihname”ler denilen yönetsel düzenlemeler hazırlamak ve bunları yürürlüğe koymak ve bu kurallara uymayanlara Belediye Ceza Kanunu uyarınca ceza vermek sistemi biraz önce belirtilen Yasa’nın belediyelere verdiği temel yetkiler arasındadır. Bu, aynı zamanda, belediye kavramının çok iyi bir tanımlaması ve açıklaması olarak kabul edilmelidir.

 

Bu anlatım, aslında, belediyelere, kentlerine özel kent yasaları çıkarmak hakkının verilmiş olduğu anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, belediyeler kentsel çevre koşullarını düzenlemek için her türlü önlemi alabilecek ve bu önlemleri ceza yaptırımlarına bağlayabileceklerdir. Belediyeler, uygulamada bugüne kadar bu yetkiyi yalnızca yasaklar koymak şeklinde algılamışlar ve yasaklarla kentsel çevreyi korumaya çalışmışlardır. Oysa, bu yetkinin, 15 inci maddenin 38 inci fıkrasında belirtildiği gibi, kentsel çevre yasası oluşturmak şeklinde algılanması ve bu bağlamda ÇED benzeri işlevlerle donatılması gerekirdi.

 

5272 sayılı yeni Belediye Kanunu, bu konuda eski Kanun’a göre daha yetersizdir. Yeni Kanun’da beldenin huzur ve barışını korumak ve belde düzeni kurmak ve bu düzeni korumak için emir ve yasaklar koymaktan söz edilmemektedir. Bununla birlikte emir ve ceza vermek yetkisi yeni yasa ile de belediyelere verilmiştir. İlgili fıkra şöyledir:

 

“Belediyenin yetkileri ve imtiyazları

MADDE 15.- Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:

b)       Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak, emir vermek, belediye yasakları koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek.”

 

Kuşkusuz, belediyelerin kentsel düzeni kurmak ve korumak yetkisi devam etmektedir.  Bu yetki belediye olmanın ve beldeyi yönetmek hakkına sahip olmanın doğal bir sonucudur. Ancak, eski Belediye Kanunu döneminde Çevre Kanunu ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (ÇEDY) ile yürürlüğe konulmuş olan ulusal ÇED sistemi yanında yerel/kentsel ÇED sistemlerini herhangi bir yeni yasal düzenleme söz konusu olmaksızın ve yukarıda belirtilen mevcut yasal düzenlemelerden yararlanılarak oluşturulması olanaklı iken yeni Belediye Kanunu ile bu olanak ortadan kalkmıştır. Zira, yeni Belediye Kanunu belediyelerin görevlerini belirlerken yasalarla öteki kurum ve kuruluşlara bırakılmayan görevlerin belediyelerce yerine getirilebileceğini bildirmektedir. Çevresel etki değerlendirmesi süreci Çevre ve Orman Bakanlığı’na verilmiş bir görevdir. Bu nedenle belediyelerin kentsel ÇED sistemi kurması olanağı son yasal düzenleme ile ortadan kalkmıştır. Sorunun çözümü yeniden hazırlanacak belediye kanununda uygun bir çözüm yolunun geliştirilmesinde yatmaktadır.

 

Kentsel alanda çevresel etki değerlendirmesi yapma gereksinimi bize göre devam etmektedir. Kentsel ÇED düzenlemesi günümüz koşulları karşısında yalnızca olanaklı değil aynı zamanda kentsel çevrenin korunması ve geliştirilmesi açısından zorunludur.

 

Eski Belediye Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemle sınırlı olarak, yukarıda belirttiğimiz olumlu görüşe karşılık, yine aynı dönemde bu yolda ortaya çıkmaya başladığını gördüğümüz çeşitli olumsuz gelişmelere de tanık olunmuştur. Bazı belediyeler, örneğin İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, bir ÇED Yönetmeliği hazırlayarak yürürlüğe koymuştur.  Bunu yaparken, hukuksal dayanak olarak, eski Belediye Kanunu’nun yukarıda belirtilen hükümlerini değil, doğrudan Çevre Kanunu’nun bazı hükümlerini göstermiştir. Kuşkusuz, Çevre Kanunu  belediyelere böyle bir yetki vermemektedir. Belediye tarafından yürürlüğe konulan Yönetmelik’de, belediyenin kendisine özgü ÇED düzenlemesinin yürürlüğe konulmuş olduğu ileri sürülerek ulusal düzeyde yürürlüğe konmuş olan ÇED Yönetmeliği’nin kendilerine uygulanamayacağı yolunda hükümler yer almaktadır. Bu gerekçe ve düzenleme biçimi hukukun genel ilkeleri açısından kabul edilir bulunması olanaklı olmayan bir düşünce şeklidir. Bu düzenleme, belediyelerin kendilerini ÇED yükümlülüğünden kurtarmak için “kanuna karşı hile” yoluna başvurduklarını göstermektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, özellikle belediyelerle ilgili yeni yasal düzenlemenin daha sınırlayıcı olan düzenleme biçimi karşısında yönetsel yargıda bu tür yönetmeliklerin iptali için  dava açması gerekmektedir.

 

ÇED ve belediye ilişkileri açısından ilginç bir başka noktayı, 3572 sayılı “İşyeri Açma ve Çalıştırma Ruhsatlarına Dair Kanun” ve bu Yasa’ya dayanılarak çıkartılan Yönetmelik oluşturmaktadır. Her iki düzenleme de, ÇED benzeri yaklaşımlarla, işletmelerin, kuruluş aşamasında, ilgili kamu yönetimlerinden kaynak kullanma ve atık bırakma konularında izin almalarını öngörmektedir.

 

Ancak, Türkiye’de çağdaş anlamda ÇED uygulamalarının temeli, 1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10 uncu maddesiyle atılmıştır. Bu madde şöyle demektedir:

 

 

“MADDE 10 - Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler  "Çevresel Etki Değerlendirme Raporu" hazırlarlar. Bu raporda çevreye yapılabilecek tüm etkiler göz önünde bulundurularak çevre kirlenmesine sebep olabilecek atık ve artıkların ne şekilde zararsız hale getirilebileceği ve bu hususta alınacak önlemler belirtilir.

"Çevresel Etki Değerlendirme Raporu"nun; hangi tip projelerde isteneceği, ihtiva edeceği hususlar ve hangi makamca onaylanacağına dair esaslar yönetmelikle belirlenir.

(Ek fıkra: 5177 - 26.5.2004 / m. 28) Petrol, jeotermal kaynak ve maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) kapsamı dışındadır.

(Ek fıkra: 5177 - 26.5.2004 / m. 28) Madenlerin işletilmesi ile ilgili hususlar Maden Kanununun 7 nci maddesine göre yürütülür.”

 

 

Yukarıdaki maddenin incelenmesinden çıkan sonuçlar şunlardır:

 

i.     Çevre sorunlarına yol açabilecek herkes ÇED raporu hazırlamakla yükümlüdür.

 

ii.   ÇED raporunda projenin zararlı etkileri belirlenecektir.

 

iii.  ÇED raporu zararlı etkileri zararsız konuma getirecek önlemleri belirleyecektir.

 

iv.  Raporun onay makamının kim olacağı, ÇED kapsamına giren projelerin neler olacağı ve rapor içeriği yönetmelikle belirlenecektir.

 

Yasal çerçeve olarak Çevre Kanunu’nda yer alan bu ifadelerin oldukça yeterli olarak kabul edilmesi gerekir. Bu maddeyle, Türkiye’de ÇED’in yasal temeli oluşturulmuştur. Yerinde bir düzenlemeyle de, ayrıntıların düzenlenmesi -değiştirilmesi daha kolay olan- yönetmeliklere bırakılmıştır.

 

 

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (ÇEDY)

 

Yasa’nın öngördüğü Yönetmelik (ÇEDY 1993) Yasa’nın yürürlüğe girmesinden 10 yıl sonra, 7.Şubat.1993 günü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin uygulama tarihi ise 1.Ocak.1994 olarak saptanmıştır.

 

Bu Yönetmelik, 23.Haziran.1997 günlü ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik ile (ÇEDY 1997) yürürlükten kaldırılmıştır. Değişiklikle ilgili olarak yayınlanan Çevre Bakanlığı’nın 1977/11 sayılı genelgesinde değişiklik gerekçesi “ilgili kişi, kurum ve kuruluşlardan gelen talepler de dikkate alınarak bugüne kadar yapılan uygulamalardan elde edilen tecrübeler” olarak açıklanmaktadır.

 

Bu Yönetmelik 6.6.2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni bir yönetmelikle (ÇEDY 2002) tümüyle değiştirilmiş bulunmaktadır. ÇEDY 1997 ve ÇEDY 2002’nin genel nitelikli özellikleri aşağıda belirtilmiştir.

 

ÇEDY 1997 beş bölüm ve çeşitli eklerden oluşmaktadır. ÇEDY 1997’nin bölümleri şunlardır: 

 

i.     Amaç, kapsam, hukuki dayanak, tanımlar

ii.   Genel hükümler

iii.  ÇED raporuna tabi faaliyetler, ÇED raporunun hazırlanması, İnceleme-Değerlendirme Komisyonu’nun kuruluşu ve çalışma usulü, halkın ÇED sürecine katılımı

iv.  ÇED ön araştırma raporuna tabi faaliyetler, ÇED ön araştırma raporunun hazırlanması, incelenmesi ve değerlendirilmesi

v.    Çeşitli hükümler

 

ÇEDY 1997’ne ekli belgeler ise şunlardır:

                    

i.     ÇED uygulanacak faaliyetler listesi

ii.   ÇED ön araştırması uygulanacak faaliyetler listesi

iii.  ÇED raporu genel formatı

iv.  ÇED ön araştırma genel formatı

 

Hemen belirtmek gerekirki, ÇEDY 1993 ile ÇEDY 1997 arasında içeriksel anlamda önemli bir farklılaşma gözlemlenmemektedir. Eski süreç, yeni düzenlemede aynı şekilde korunmuş ve bazı yüzeysel değişiklikler yapılmıştır.

 

ÇEDY 1997’nin getirdiği önemli sayılabilecek değişiklikler şunlardır:

 

i.     ÇED ön araştırma soru kağıdı ile değerlendirme tablosunun kaldırılması ve yerine ÇED ön araştırma raporu formatının getirilmesi

 

ii.   Valiliklere (ve de, mülki idare amirliklerine) ön ÇED sürecinde daha başat bir konum verilmesi ve “faaliyet yerinin tetkiki ve belgeye bağlanması” sisteminin daha gelişmiş bir düzeye getirilmesi

 

iii.  “Nihai ÇED” kavramının “son şekli verilen ÇED” raporu kavramıyla yer değiştirmesi

 

iv.  “Önemli etki” kavramının terk edilmesi

 

v.    Ön ÇED süreci için de halk toplantısı yapılması

 

vi.  “Hassas” yöreler kavramının ÇED sistemi dışına çıkarılması

 

vii. “Olumsuz etkinin çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi”ni belirleyen ölçütlerin yürürlükten kaldırılması

 

viii. ÇED ve ön ÇED kapsamına giren etkinlik türlerinde değişiklik yapılması

 

ix.  Sürelerle ilgili değişiklikler

 

x.    Ön ÇED sürecinde “çevresel etkileri önemsizdir” kararına karşı yönetsel itiraz yolunun  kapatılması

 

xi.  ÇED raporlarının değerlendirilmesi sırasında göz önünde tutulacak ölçütlerin geliştirilmesi

 

xii. İzin sonrası denetimde mülki idare amirliklerinin görev, yetki ve sorumluluklarının yeniden düzenlenmesi.

 

ÇEDY 1997’de Daha Sonra Yapılan Değişiklikler ve Bunların Anlamı

 

ÇEDY 1997’nin uygulama alanına konulmasından sonra ilk değişiklik 13.Ağustos.1999 günlü ve 23785 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle yapılmıştır. Bu değişiklikle, Yönetmelik’de “görüş” olarak yer alan bazı kelimeler “karar” olarak değiştirilmiştir. Bu gereksinim, ÇEDY 1997’ye karşı açılan bir davada, Danıştay’ın, çok haklı olarak, “görüş” kelimelerini iptal etmesiyle ortaya çıkmıştır. [13]

Gerçekten de, Çevre Bakanlığı ya da Mahalli Çevre Kurulu tarafından verilen, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Görüşü”, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz Görüşü”, “Çevresel Etkileri Önemlidir Görüşü” ve “Çevresel Etkileri Önemsizdir Görüşü” yönetim hukuku ve tekniği açısından bir “görüş” değil, fakat yönetimin iradesini ortaya koyan yürütücü nitelikli (eski anlatımla, icrai) “yönetsel karar”lardır. Zira, “görüş” gibi yönetsel işlemler, yönetsel yargının denetimine bağlı olmayan işlemlerdir. Ancak, herhangi bir yatırım projesi hakkında yaşamsal önemde sonuç üreten bu işlemler gerçek anlamda bir yönetsel eylem, işlem ve karardır. Bu özellikleri nedeniyle de, yönetsel yargı denetimine bağlıdırlar. Yönetmelik’te yapılan değişiklik, yargının bu kararına uymak gerekliliğinden kaynaklanmıştır.

Danıştay 6. Dairesi, söz konusu kararında, Yönetmeliğin kesin ÇED ya da ön ÇED toplantılarına katılmayan İnceleme-Değerlendirme Komisyonu üyelerinin lehte oy vermiş kabul edilmelerini öngören 15/a ve 24/a fıkralarını da iptal etmiştir. Bu iptal işlemi de son derecede haklıdır.

 

Yönetmelik’de ikinci değişiklik, 14.4.2000 günlü ve 24020 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle gerçekleşmiştir. Bu değişiklik, ÇED konusunda af ilanı anlamına gelmektedir. Alanda yapılan incelemeler göstermiştir ki, Türkiye’nin pek çok yerinde, ÇED Yönetmeliği kapsamında olmasına karşın,  bu yükümlülüğü yerine getirmeden çalışmaya açılmış çok sayıda tesis vardır.  Bu durumda, hukuk devleti ilkesinin yerine getirilebilmesi için bu tesislerin kapatılması gerekmektedir. Tesislerin kapatılmasının yol açacağı toplumsal ve ekonomik sakıncaların önüne geçilebilmesi bakımından bu kuruluşlara tesisin üretim aşamasına geçmiş bulunması durumunda ve üretimde bulunulduğunun belgelenmesi kaydıyla, Yönetmelik’te belirtilen yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için bir kez olmak üzere ve Çevre Bakanlığı’nca uygun görülmesi halinde yeteri kadar süre verilmesi olanağı getirilmiştir. Verilen süre içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen tesisler  yörenin en büyük mülki idare amirince kapatılacaktır.

 

Yönetmelik’de üçüncü değişiklik, 29.9.2000 günlü ve 24185 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle yapılmıştır. Bu değişiklikle, Yönetmeliğe eklenen, Geçici 6 ncı madde şu hükmü içermektedir:

 

“Mobil ve yüzer elektrik santralları ve bu santralların enterkonnekte şebekeye bağlantısını sağlayacak enerji iletim hatları, santrallarda kullanılacak petrol, petrokimyasal veya kimyasal ürün depoları ile limanlar, iskeleler ve rıhtımlara ilişkin faaliyetlere bu Yönetmelik hükümleri 31/12/2002 tarihine kadar uygulanmaz”.

 

Bu değişiklik,bazı tesislere ayrıcalık sağlamak anlamına gelmektedir. Bu ayrıcalık, hareket edebilen elektrik üretim santrallerine tanınmış ve 2002 yılının sonuna kadar kurulacak bu gibi tesislerle bu tesislerin üretim ve enterkonnekte sisteme elektrik aktarmak için gereksinim duyacakları tesis ve sistemlere ÇED Yönetmeliği’nin uygulanmaması kararlaştırılmıştır. Kararın altında yatan gerekçe, ülkenin enerji darboğazı içinde olmasıdır. Sağlanan ÇED ayrıcalığıyla bu gibi tesisler, ÇED Raporu hazırlamak ve onay almak zorunluluğundan uzak tutulmuşlardır. Ancak, bu gerekçenin haklı ve yerinde olduğunu söyleyebilmek olanağı yoktur. Bir ülkenin enerji darboğazı içine girmesi kısa zaman aralıklarında gerçekleşebilecek bir olgu değildir. Aynı şekilde, 80 milyon nüfusa sahip bir ülkenin enerji darboğazını iki yıllık zaman aralıklarında ve çevresel kaliteden ödünler vererek çözmesi de olanak dışıdır. Bu gerçek, sağlanan ayrıcalığın bazı çevrelere özel çıkar ve hukuksal ayrıcalık sağlamak amacını taşıdığını göstermektedir.

 

Yönetmelikte dördüncü değişiklik, 26.10.2000 günlü ve 24212 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliği ile gerçekleşmiştir. Bu değişiklikle, 33 üncü maddeye şu bent eklenmiştir:

 

“Petrol ve maden arama faaliyetleri için faaliyet sahibi Yönetmeliğin Ek V’inde yer alan Maden ve Petrol Arama Faaliyetlerine İlişkin Taahhütname Formunu doldurarak Valiliğe verir. Bakanlık, gerekli gördüğü takdirde Form’da yer alan bilgilerin doğruluğunu, faaliyetin çevre mevzuatına uygun yapılıp yapılmadığını ve arazinin gereği gibi rehabilite edilip edilmediğini kontrol eder.”

 

Bu değişiklik, madencilik sektörüne ödün verilmesi anlamına gelmektedir. ÇED Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesinden sonra en çok rahatsızlık duyan kesim madenciler olmuştur. Madencilikle ilgili meslek örgütleri, sıkı bir “lobby” etkinliği sürdürerek, çevre koruma çalışmalarına karşı olmadıklarını, ancak, ÇED raporu hazırlatmanın masraflı bir işlem olduğunu, maden arama çalışmalarının çoğunda madene rastlanamadığını, buna karşın ÇED raporu hazırlamak zorunda kalmalarının kendilerini ekonomik yönden güç durumda bıraktığını ileri sürmüşler ve maden arama çalışmalarının ÇED kapsamı dışında bırakılmasını istemişlerdir. Yapılan görüşmeler sırasında, petrol arama çalışmaları da -son derecede haksız ve yersiz olarak- ÇED kapsamı dışında bırakılmış ve yalnızca arama çalışması sonucunda arazinin eski haline döndürülmesi için arama yapanlardan hukuksal açıdan hiçbir bağlayıcılığı ve sonucu olmayan bir “taahhütname” alınması kararlaştırılmıştır.

Kısaca özetlemek gerekirse, ÇEDY 1997’de sonradan yapılan değişiklikler ÇED kavramından ödün vermek ve bazı yatıtımlara haksız ve adil olmayan bir ayrıcalık tanımak niteliğindedir. Bu nedenle, bu değişiklikler ÇED sisteminin kurumsallaşmasında birer geri adım olarak kabul edilmelidir.

 

ÇEDY 2002: Değişiklikler, Anlamları ve Önemleri

 

Bu kitabın daha önceki bölümlerinde açıklandığı üzere, AB’ne tam üyelik için geçiş süreci içinde AB tarafından Türkiye’ye verilen “yol haritası”, Topluluk ile Türkiye’nin çevre yönetim koşullarının da bütünleştirilmesini amaçlayan önemli bir çevresel uyum bileşeni içermektedir. Bu bileşen içinde yer alan önemli unsurlardan biri de ÇED sürecidir. AB, “yol haritası”nda Türkiye’nin ÇED Yönetmeliği’nin, AB’nin ÇED normlarına uygun olmadığını belirtmiş ve bu yolda geliştirme çalışmaları yapılmasını istemiştir. AB uzmanlarının da katılımıyla, söz konusu Yönetmelik hazırlanmış ve 6.Haziran.2002 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.

 

Bu bölümde, AB normlarına uygun olduğu kabul edilen yeni yönetmeliğin getirdiği değişiklikler ve bu değişikliklerin anlamları ve önemi üzerinde durulacaktır.

 

ÇEDY 2002 de, ÇEDY 1997’ye benzer bölümlerden oluşmaktadır:

 

                                            i.     Amaç, kapsam, dayanak ve tanımlar

                                          ii.     Genel hükümler

                                        iii.      ÇED uygulama yöntemi

                                         iv.      ÇED ön araştırması uygulama yöntemi

                                          v.     İzleme ve denetleme

                                         vi.      Çeşitli hükümler

 

Yönetmelik ekinde yer alan belgeler ise şunlardır:

 

                                            i.     ÇED uygulanacak projeler listesi

                                          ii.     ÇED ön araştırması uygulanacak projeler listesi

                                        iii.      Proje tanıtım genel formatı

                                         iv.      ÇED ön araştırması raporunun hazırlanmasında esas alınacak seçme eleme kriterleri

                                          v.     Duyarlı yöreler

 

ÇEDY 2002’nin getirdiği önemli değişiklikler ve yenilikler aşağıda belirtilmiştir:

 

                                    i.     ÇEDY 2002’de görülen en önemli değişiklik ÇED ön araştırması süreci ile ilgilidir. ÇED araştırmasında “çevresel etkileri önemlidir” kararı verme yetkisi Mahalli Çevre Kurulu’ndan alınmıştır. Bunun yerine, ÇED ön araştırması raporunun il valisinin görüşü ve halkın katılım toplantısı belgeleriyle birlikte Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunulması ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nın “ÇED gereklidir” ya da “ÇED gerekli değildir” kararı vermesi benimsenmiştir.

 

                                  ii.     Önceki ÇEDY’den farklı olarak, yalnızca ekli listede yer alan projelerin değil, fakat mevcut tesislerin yatırım ve uygulama aşamalarında yapılacak değişikliklerin de ön ÇED araştırmasına bağlı kılınması kararlaştırılmıştır.

 

                                 iii.     Ayrıca, yönetmelik kapsamı dışında olan mevcut tesislerde yapılması düşünülen ve Yönetmelik kapsamına alınmalarıyla sonuçlanabilecek değişiklik önerilerinin de ön ÇED araştırmasına konu olması ilkesi benimsenmiştir.

 

                                 iv.     Halkı bilgilendirme toplantılarının ön ÇED araştırmasına bağlı projeler için de yapılması uygun görülmüştür.

 

                                   v.     ÇEDY 1997 ile getirilen “faaliyet yeri tetkiki” uygulamasına son verilmiştir.

 

                                 vi.     Amaç maddesi kısaltılmış ve “ÇED sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenlemek” sözleriyle yetinilmiştir.

 

                               vii.     İnceleme-Değerlendirme Komisyonu’nun başına “kapsam belirleme” ibareleri eklenmiştir.

 

                              viii.     ÇED raporu hazırlayabilecek özel firmalara yeterlik belgesi uygulamasına son verilmiştir.

 

                                 ix.     ÇED uygulamasının güçlendirilmesi bağlamında, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kurumsal yapısının güçlendirilmesi ve personelinin eğitimi çalışmaları kapsam içine alınmıştır.

 

                                   x.     ÇEDY 1993’de yer alan ancak ÇEDY 1997’de yer verilmeyen duyarlı yöreler kavramı yeniden tanımlanmış ve düzenlenmiştir. Ancak, bu düzenleme herhangi bir anlam taşımamaktadır. Zira, duyarlı yörelerin taşıdığı önemin yalnızca rapor hazırlanırken gözönünde bulundurulması öngörülmektedir. Duyarlı yöreler ÇED ve ön ÇED süreci içinde başkaca bir sonuç yaratmamaktadır.

 

                                 xi.     ÇED 1997’de yer alan ve ÇED’e bağlı olduğu halde ÇED raporu hazırlama yükümlüğünü yerine getirmeyen kamu kurumları üzerindeki yatırım programına alınmama yaptırımına son verilmiştir.

 

                               xii.     Halkı bilgilendirme toplantılarının önemi artırılmış ve bu toplantılarda dile getirilen görüşler, öneri ve kaygıların ÇED raporlarına yansıtılması ve yanıtlanması ilkesi benimsenmiştir.

 

                              xiii.     Halkın katılımı toplantısının Çevre İl Müdürü’nün başkanlığında yapılması ve sekreterlik hizmetlerinin Çevre İl Müdürlüğü tarafından yerine getirilmesi kararlaştırılmıştır.

 

                              xiv.     ÇED değerlendirme ölçütleri eski yönetmeliklere önemli ölçüde benzemektedir. Sadece, “halkın katılımı toplantısının yeterlik düzeyi” yeni bir değerlendirme etmeni olarak listeye eklenmiştir. Ancak, hemen belirtmek gerekirki, bu kitapta da geniş olarak açıklandığı üzere, her iki yönetmelikte de yer alan söz konusu değerlendirme ölçütlerinin kuramsal açıdan yeterli kabul edilmesi olanağı yoktur. Bu ölçütlerin en azından tebliğ ya da genelgelerle genişletilmesi gerekmektedir.

 

                                xv.     ÇEDY 2002’de projenin ÇED raporuna uygun olarak yapılıp yapılmadığının izlenmesi, denetlenmesi ve gerektiğinde çalışmanın durdurulması yetkisi yalnızca valilere verilmiştir. Kaymakamların bu konuda dışlandıkları anlaşılmaktadır. ÇEDY 1997’de bu yetki kaymakamları da içerecek şekilde “mülki idare amirleri”ne verilmişti. ÇEDY 2002 bu yetkiyi yalnızca valilere vermektedir. Bu önemli bir yanlışlıktır. Kaymakamların bu konudaki yetkilerinin kısıtlanması ÇED sürecinin etkinliğine zarar verecektir. Ayrıca, bu düzenleme biçimi 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’na da aykırıdır.

 

                              xvi.     Eski yönetmeliklere dayanılarak çıkarılan tebliğler yürürlükten kaldırılmıştır.

 

                             xvii.     ÇEDY 2002’nin Geçici 4 ve Geçici 5 inci maddeleri hem sakıncalıdır ve hem de hukuka aykırıdır. Geçici 4 üncü madde, 7.2.1993 tarihinden önce uygulama projeleri onaylanmış, yetkili mercilerden izin, ruhsat ve onay alınmış, kamulaştırma kararı alınmış, yatırım programına alınmış ve mevzi imar planları onaylanmış tesisleri kapsam dışında bırakmaktadır. Geçici 5 inci maddede de 23.6.1997 tarihinden önce güzergahı belirlenen veya yatırım programına alınan boru hatlarını, enerji nakil hatlarını, otoyolları, ekspres yolları, devlet yollarını ve il yollarını kapsam dışında bırakmaktadır. Burada sözü edilen “güzergahı belirlenmiş” olma ölçütü subjektif ye hukuk dışı uygulamalara yol açabilecek ve ÇED’in önemini azaltabilecek nitelikte görünmektedir.

 

                           xviii.     Geçici 6 ncı madede mobil ve yüzer elektrik santralleri ile enerji iletim hatlarını,  kullanılacak petrol, petrokimyasal veya kimyasal ürün depolarını, limanları, iskeleleri ve rıhtımları 31.12.2002 tarihine kadar kapsam dışında bırakmaktadır. Süre sınırlı dahi olsa bu düzenleme de hukuk dışı görülmektedir.

 

                              xix.     ÇED ve ÇED ön araştırmasına bağlı projeleri içeren listelerde önemli değişiklikler yer almaktadır. Bazı tesisler listelerden çıkartılmış ve bazı tesisler listelere alınmıştır. Ancak, AB ÇED Yönetmeliği ile yapılan karşılaştırmada, listelerin yeni şeklinin hazırlanmasında AB ÇED Yönetmeliği’nin esas alındığı ve değişikliklerin de buna göre yapıldığı görülmektedir.

 

                                xx.     ÇEDY 1993’de yer alan etki değerlendirme matrisleri uygulamasına ÇEDY 1997’de olduğu üzere ÇEDY 2002’de de yer verilmemiştir. ÇEDY 1993’deki matrisin yetersiz ve anlamsız olduğu her türlü kuşkudan uzaktır. Ancak, yapılması gereken matris sistemlerinin çağdaş örneklerine uygun olarak geliştirilmesi ve yönetmelik kapsamına alınması olmalıydı.

 

Yukarıda belirtilen değişikliklerin taşıdığı anlamlar şunlardır:

 

                                        i.     ÇEDY 2002, karar verme odağının tekleştirilmesi ve uygulamada birliğin sağlanması adı altında mahalli çevre kurullarını (MÇK) devre dışı bırakarak ÇED sürecini merkezileştirmiştir. MÇK’lar, mevcut oluşum biçimleri ve çalışmaları itibariyle illerin çevre yönetiminde ve ÇED’e ilişkin kararların alınmasında yetersiz ve etkisiz olmuşlardır. Bu bir gerçektir. Ancak, bu yolda alınacak önlem MÇK’ları yeniden oluşturmak, güçlendirmek ve yerel karar almak yetkisini yerel yöneticilere bırakmak olmalıydı.

 

                                      ii.     Yeni uygulama biçimi ile Çevre ve Orman Bakanlığı merkez örgütü üzerindeki işyükü oldukça artacaktır. İşyükünün artması ise karar alma süresini uzatacak ve yatırımcılar üzerindeki olumsuz baskı artacaktır.

 

                                     iii.     AB ile uyum sağlama amacı gölgede kalmıştır. ÇEDY 2002 ile ÇED 1993 ve ÇEDY 1997 karşılaştırıldığında, aralarında önemli bir fark görülmemektedir. AB ile uyum yalnızca ÇED’e ve ön ÇED araştırmasına bağlı projeleri gösteren listelerin uyumlaştırılması konusu ile sınırlı kalmıştır. Bu durum, eski yönetmeliklerin de AB normlarına uygun olduğu ya da AB’nin ÇED ile iligili eleştirilerinin yersiz olduğu anlamına gelmektedir.

 

                                     iv.     ÇED sürecinin teknik mükemmelik düzeyinin artırılması amacını güden ve bu kitabın ilgili bölümlerinde işaret edilen teknik ve yöntemlerin uygulama içine alınması için bir çaba harcanmamıştır.  Asıl sorun buradadır.

 

                                      v.     Stratejik ÇED kavramı ve süreci AB içinde yasallaşmış olmasına karşın ÇEDY 2002’de bu yolda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.

 

                                     vi.     Kaymakamlar uygulamanın izlenmesi ve denetlenmesinde devre dışı bırakılmışlardır. Bu önemli bir yanlışlıktır. Bu sonuç, kaymakamları yalnızca ÇED uygulamalarından değil tüm çevresel ödev, görev ve yükümlülüklerinden uzaklaştıracaktır. Böylelikle, daha iyi çevre koşullarına ulaşma hedefi doğrultusunda çok önemli bir kamusal aktör ve potansiyel olumlu güç devre dışı bırakılmış olmaktadır.

 

                                   vii.     Çağdaş ÇED kavramları ve süreçleri yeni yönetmelikte de görülmemektedir.

 

Yapılan bu değerlendirmeler ışığında belirtilmelidir ki, ÇEDY 2002’nin ülkemizdeki çevre yönetim ve planlama koşullarının ve ÇED sürecinin iyileşitirilmesi ve güçlendirilmesi bağlamında taşıdığı önem sınırlıdır.

 

ÇEDY 2002’de Yapılan Değişiklikler: Ön Araştırma Sürecinde Meydana Gelen Gelişmeler

 

Daha önceki bölümlerde, ÇEDY 2002’nin yürürlüğe girmesiyle, “ÇED Ön Araştırması” sürecine ilişkin karar verme yetkilerinin Mahalli Çevre Kurulu’ndan alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı’na aktarıldığı; ancak, bu düzenlemenin Çevre ve Orman Bakanlığı’nda yaratacağı iş yükünün altından kalkılamayacak boyutlara ulaşacağı belirtilmiş ve söz konusu aşırı iş yüküne ilişkin istatistiksel bilgiler verilmişti.

 

Bu öngörü kısa sürede gerçekleşmiştir. Çevre Bakanlığı, ÇEDY 2002’nin yürürlüğe girmesinden 8 ay sonra yayımladığı genelgelerle, Mahalli Çevre Kurulu’na ait ÇED Ön Araştırması’na ilişkin karar verme yetkisini il valilerine devretmiş bulunmaktadır.

 

24 Şubat 2003 tarihli genelgeyle, ÇEDY 2002 uyarınca Çevre Bakanı’na ait olan “ÇED Gereklidir” ya da “ÇED Gerekli Değildir” kararını verme yetkisi il valilerine devredilmiş ve 26.Şubat.2003 tarihli genelgeyle de il valiliklerince bu yolda yapılacak çalışmaların süreci düzenlenmiştir.

 

Bu bağlamda, Çevre Bakanlığı’nın “ÇED Ön Araştırması” sürecinin uygulanmasına ilişkin 26.Şubat.2003 tarihli genelgesi ileriki sayfalarda yer almaktadır. Genelgeye göre, ÇED ön araştırması kapsamına giren projelerle ilgili “ÇED Ön Araştırma Raporu” Valiliğe verilecektir. Valilik, ÇEDY 2002’nin 17 nci maddesinde öngörülen çalışmaları yaptırdıktan sonra, dosya ve eklerini Çevre Bakanlığı’na göndermeyecek ve il olanakları çerçevesinde oluşturulan bir değerlendirme komisyonuna göndererek komisyondan projenin olası önemli etkileri konusunda görüş belirtmesini isteyecektir.

 

Komisyon, dosya içinde bulunan bilgi ve belgelere dayanarak, genelge ekinde yeni bir gelişme olarak yer alan ve “Eleme-Kontrol Listesi” şeklinde isimlendirilen bir “check-list” hazırlayacak ve söz konusu proje için ÇED Raporu hazırlanmasının gerekli olup olmadığı konusundaki görüşünü valilik makamına sunacaktır.

 

Vali, bu görüşe dayanarak, karar verecek ve kararını başvuru sahibine bildirecektir. ÇEDY 2002’de yer alan düzenleme şekline göre ise, inceleme ve değerlendirme çalışmasının Çevre ve Orman Bakanlığı’nda yapılması ve kararın Çevre ve Orman Bakanı tarafından verilmesi gerekmektedir.

 

Genelge uyarınca, ortaya çıkan ÇED Ön Araştırması süreci aşağıda özetlenmiştir:

 


ŞEKİL 9

 

26.2.2003 GENELGESİ SONUCUNDA ORTAYA ÇIKAN

ÇED AKIŞ ÇİZELGESİ

 

 

 

ÇED Ön Araştırma Raporu’nun Valiliğe sunulması

 

 

 

 

 


Şekilsel açıdan inceleme: 10 iş günü

 

 

 

 

 


Uygun değil                                                                        

 

 

Uygun

                                                                  

                                                                                  

 

İade                                        

 

 

 

Proje sahibine bildirim:  Halkın bilgilendirilmesi

                                                              işlemlerinin başlatılması

 

 


Vali tarafından ilde “İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu” kurulması - Komisyonun “eleme-kontrol listesi” hazırlayarak görüşünü Vali’ye iletmesi     

                                                

Vali’nin Kararı: 45 iş günü

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇED Gerekli Değil                                                                            

 

ÇED Gerekli

 

 


Nihai ÇED Ön Araştırması Raporu’nun, taahhüt

belgesinin ve  imza sirkülerinin proje sahibinden

alınması ve bir örneğinin Çevre Bakanlığı’na

gönderilmesi

 

 


Çalışmaya/yatırıma devam                                 

 

ÇED Raporu’nun hazırlanması ve

Çevre ve Orman Bakanlığı’na  sunulması: 1 yıl + 6 ay


26.Şubat.2003 tarihli genelgeyle ÇED Ön Araştırma sürecinde gerçekleştirilen değişikliklere ilişkin değerlendirme aşağıda yer almaktadır:

 

1.    Yapılan değişiklik, ÇEDY 2002’de yer alan isabetsiz düzenleme biçiminin yarattığı yönetsel sıkıntıları aşmak amacını taşımaktadır.

 

2.    Ön ÇED sürecinde, MÇK yerine, vali ön plana çıkarılarak bu kurulların kuruluş ve işleyiş biçimlerinden kaynaklanan sorunlar çözümlenmek istenmiştir.

 

3.    Çevre Bakanlığı, MÇK’na ait yetkinin Çevre ve Orman Bakanlığı’na aktarılmasından doğan ve altından kalkılamayacak boyutlara ulaşan iş yükünü valileri devreye sokarak hafifletmek yaklaşımını tercih etmiştir.

 

4.    Ancak, ÇEDY 2002’de herhangi bir değişiklik de yapılmamıştır. Bu uygulama, ÇEDY 2002’nin bir genelge ile değiştirilmesi anlamına gelmektedir ve yönetim hukuku açısından uygun bir çözüm yolu değildir. Yönetmelik değişikliklerinin bir başka yönetmelikle yapılması gerekir.

 

5.    Öte yandan, yurttaşların hak ve özgürlüklerini kullanma biçimi üzerinde etkiler yapacak ve sınırlamalar getirecek yönetsel düzenlemelerin genelge yayımlamak yoluyla değil fakat yönetmelikle yapılması yasama tekniği açısından daha doğru bir yönetsel davranış biçimi olacaktır.

 

6.    “Eleme-Kontrol Listesi” adı altında geliştirilen “check-list” çelişkili, yanlış ve dilbilgisi kurallarına uygun olmayan ifadeler içermektedir. Bazı sorular birden fazla konuyu içinde barındırmaktadır. Verilen yanıtın, sorulan sorunun hangi bölümüne ait olduğu değerlendirme çalışmalarında duraksamalara yol açacaktır. Bazı sorular yararsız ve anlamsızdır.

 

7.    Listede yer alan “önemli etki” kavramını belirleyecek ölçüt belli değildir.

 

8.    “Nihai ÇED Ön Araştırma Raporu” adı altında yeni bir kavram ÇED literatürüne girmektedir. Ancak, bu kavramın tanımı yapılmamıştır.

 

9.    ÇED Ön Araştırma işlemlerinin tamamlanması için başvuranlardan istenen 350.000.000 TL ödentinin yasal temeli yoktur.

 

10. ÇEDY 2002’nin tasarlanma şeklinin, Avrupa Birliği uzmanlarının katkısına karşın yeterli mükemmellik düzeyine ulaşamadığı görülmektedir.

 

ÇEDY 2002’de bir başka değişiklikte 2003 Aralık ayında yapılmıştır. Bu değişikliğin amacı ÇED değerlendirme ve karar verme sürecini kısaltmaktır. 16.Aralık.2003 tarihinde yapılan yönetmelik değişikliğiyle toplam 117 gün süren süreç 38 güne indirilmiştir. Yapılan değişiklikle oluşan iş akımı çizelgesi aşağıda verilmiştir.

 

Aralık 2003’de yapılan yönetmelik değişikliği ile  ÇED raporu hazırlayabilecek firmalarla ilgili olarak ÇEDY 1997’de yer alan ancak ÇEDY 2002’nin ilk metninde terk edilen yeterlik belgesi kavramı yeniden Türk çevre yönetimi içine girmiştir.


ŞEKİL 10

 

16.12.2003 DEĞİŞİKLİĞİ SONRASINDA ÇED AKIŞ ÇİZELGESİ

 

 

Proje Tanıtım Dosyasının Bakanlığa Sunulması

 

 

 


Dosyanın İncelenmesi ve İnceleme ve

Değerlendirne Kurulu’nun Oluşturulması         

 


                                                                                                             (3 iş günü)

 

Halk Katılımı Toplantısı ve Format Verilmesi

 


                                                                                                             (12 iş günü)

 

ÇED Raporu’nun Bakanlığa Teslimi

 


                                                                                                             (1 yıl)

 

Raporun Şekilsel Açıdan İncelenmesi

 


                                                                                                             (3 iş günü)

 

İnceleme ve Değerlendirme Süresi (10 iş günü)

 

 

 


Nihai ÇED Raporu’nun Bakanlığa Teslimi

 

 

 


Bakanlık Kararı                                     (5 iş günü)

     

 

Olumlu                                                                                                Olumsuz

 

 

 


5 Yıl İçinde

Yatırımın Başlaması                                                                          Projenin Reddi              

 

 

 


ÇEDY 2004

 

ÇEDY 2002’in yukarıda belirtilen eksiklikleri yönetmeliğin 2004 yılı sonunda değiştirilmesiyle sonuçlanmıştır. 2004 yılının son günlerinde ÇEDY 2002 yürürlükten kaldırılmış ve ÇEDY 2004 yürürlüğe konulmuştur.

 

ÇEDY 2004 özünde ÇEDY 2002’den önemli bir farklılık göstermemektedir. Bize göre, yönetmelik değişikliğinin gerçek nedeni ön ÇED olarak bilinen süreçte il valiliklerine ve bu bağlamda İl Mahalli Çevre Kurulu’na verilen işlevsel rolün tercihinde yaşanan gel-gitler, çelişkiler ve duraksamalar olmuştur. ÇEDY 2002 ön ÇED’i önce merkezileştirmiş daha sonra  Valiliklere ön ÇED konusunda yeniden görev, yetki ve sorumluluk vermiştir. ÇEDY 2004 ise ön ÇED kavramını tümüyle ortadan kaldırmaktadır. Bunun yerine “Proje Tanıtımı” adı altında yeni bir kavram geliştirmekte ve bu bağlamda il valiliklerine bazı görevler vermektedir. Bu değişiklikler ve değişikliklerin anlam ve önemi aşağıda yerleri geldiğinde açıklanacaktır.

 

Çevre Kavramının Tanımı

 

Tarihsel gelişim çizgisi yukarıda genel bilgiler bölümünde açıklanan ÇED yönetmeliklerinde ‘çevre’ kavramının nasıl ele alındığı daha önceki bölümlerde ele alınmış bulunmaktadır. Anımsatmak amacıyla yinelemek gerekirse, ÇEDY 1993 ve 1997 çevreyi şu şekilde tanımlamaktadır. “Canlıların yaşamı boyunca ilişkilerini sürdürdüğü ortam olup; bu ortamdaki hava, su, toprak gibi tabii çevrenin fiziksel unsurlarını, üreticiler (bitkiler), tüketiciler (hayvanlar), ayrıştırıcılar (bakteri ve mantarlar) gibi biyolojik unsurları, insanların tabii, beşeri, parasal ve maddesel kaynaklarının kullanımı ve işletmelerden doğan ekonomik çevre unsurları, insan topluluklarının demografik yapısı, barınma, sağlık ve kültürel ihtiyaçların temin biçimleri ile tarihi ve kültürel unsurların oluşturduğu sosyal çevre unsurları’.

 

Bu tanımı genel çizgileriyle yeterli bulmak olanaklıdır. Hazırlanacak  ÇED raporlarının da etkilenen çevre kavramından bunları anlaması ve algılaması gerekmektedir.

 

ÇEDY 2002 ise çevreyi, daha kısa olarak, şu şekilde tanımlamaktadır: “Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel,  sosyal, ekonomik ve kültürel ortam”.  ÇEDY 2004 bu tanımda bir değişiklik yapmamıştır. Bu tanımın, öncekilere göre, daha anlaşılır ve uygulanabilir olduğu görülmektedir. Ancak, yeni tanımda tarihsel çevreye neden yer verilmediği de anlaşılamamaktadır. Tanımda yer alan “sosyal” ya da “kültürel” çevre tanımlarının tarihsel çevreyi kapsadığı varsayılmak gerekir.

 

Ancak, bana göre, iyi bir ÇED araştırmasında, “çevre” kavramının yukarıda verilen tanımın ötesine geçmesi ve bu kitabın önceki bölümlerinde açıklanan şekilde ele alınması gerekir.

 

ÇED Yönetmeliklerinde ÇED Tanımı

 

ÇEDY 1997’nin tanımlarla ilgili bölümünde ÇED ile ilgili olarak şu anlatım yer almaktadır: “Gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetlerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ve teknoloji alternatiflerinin tesbit edilerek değerlendirilmesinde ve faaliyetlerin uygulamasının  izlenmesi denetlenmesinde sürdürülecek çalışmalar.”

 

Yukarıdaki tanımın içerdiği unsurlar şunlardır:

 

·      Etkinliklerin çevre üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi.

 

·      Olumsuz etkilerin önlenmesi ya da en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin saptanması.

 

·      Proje ile ilgili olarak seçilen yerin ve teknolojik tasarım seçeneklerinin kararlaştırılması.

 

·      Projenin uygulanmasına ilişkin monitoring çalışmalarının yürütülmesi.

 

 

ÇEDY 2002’nin ÇED tanımı ise şu şekildedir: “Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin saptanarak değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve denetlenmesinde sürdürülecek çalışmalar”.  

 

ÇEDY 2004’de yer alan ÇED tanımı da yukardaki tanımla aynıdır. Görüldüğü gibi, her üç tanım da hemen hemen aynıdır. “Faaliyet” kelimesi “proje” olarak değiştirilmiş, “saptanarak” kelimesi çıkartılmış ve “denetleme” kelimesinin yerini “kontrol” almıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, yukarıdaki unsurlar bir ÇED sisteminde bulunması gereken en az unsurlardır. Bu unsurlar, kuramsal ÇED tartışmaları açısından da yeterli sayılabilecek unsurlardır. Kuşkusuz, bu unsurların daha da geliştirilebilmesi olanaklıdır. ÇED sistemi, bu unsurları başarıyla gerçekleştirebilirse hedefine ulaşmış sayılmalıdır.

 

Ancak, biraz ileride ayrıntılarıyla ele alınacağı üzere, uygulamada bugüne kadar elde olunan sonuçlar, söz konusu hedefin oldukça uzağında bulunulduğunu, sisteme ilişkin kurumsal ve yönetsel düzenlemelerin yapılmadığını ve ÇED sürecinin teknik mükemmelik düzeyinin uygulamada daha da artırılmasını güvence altına alacak önlemler alınmadıkça -ÇEDY 2002 olduğu gibi- ÇEDY 2004’ün de etkisiz kalacağını göstermektedir.

 

Amaç

 

ÇEDY 1997’nin amaç maddesinde yer alan ÇED’in amacı tanımı, ÇEDY 1993’deki tanımda yer alan aynı unsurları, kavramları ve konuları içermekte ve bir diğerini yinelemektedir. ÇEDY 1997’nin “amaç” başlıklı 1 inci maddesinde ÇEDY 1993’ün ilkeleri bir kez daha ortaya konmaktadır.

 

ÇEDY 1993 ile ÇEDY 1997 arasındaki tek fark, ÇEDY 1997’de “çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi ve alternatiflerinin değerlendirilmesi” kavramlarının amaçlar arasında sayılmasından vazgeçilmesidir.

 

ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004 ise amaç konusunda çok daha tutumlu davranmakta ve amacı kısaca “ÇED sürecinde uyulacak idari ve teknik usulleri düzenlemek” olarak belirtmektedir.

 

Etki Kavramı

 

ÇEDY 1997’de, etki kavramının tanımı şu şekilde yapılmaktadır: “Planlanan bir faaliyetin hazırlık, inşaat ve işletme süresinde ya da işletme sonrasında çevre unsurlarında doğrudan ya da dolaylı olarak, kısa veya uzun dönemde, geçici ya da kalıcı olarak olumlu veya olumsuz yönde ortaya çıkması muhtemel değişiklikler.”

 

ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’de aynı tanım yinelenmiştir. Bu tanım da, kitabın daha önceki bölümlerinde açıklanan etki kavramına büyük ölçüde uygunluk göstermektedir. Ne varki, burada belirtilen “doğrudan-dolaylı”, “uzun vadeli-kısa vadeli”, “kalıcı-geçici” ve “olumlu-olumsuz” etki kavramlarının tanımları yapılmamıştır.

 

Bu bağlamda, en önemli eksiklik, zararlı etkileri azaltılamaz (unmitigable impact) ve zararlı etkileri geri çevrilemez (irreversible impact) nitelikli etki kavramına yer verilmemesi ve bu tür etkiler için özel bir düzenleme yapılmamış olmasıdır.

 

Bir başka eksiklik de yığınsal (kümülatif, ‘cumulative’) etki kavramına yer verilmemiş olmasıdır.

 

Etki kavramının tanımlanması ve açıklanması konusunda daha fazla bilgi için bu kitabın ilgili bölümüne bakılmasında yarar vardır.

 

Önemli Etki Kavramı

 

ÇEDY 1993, “önemli etki” kavramını şu şekilde tanımlamaktadır: “Planlanan bir faaliyetin çevreye olabilecek olumsuz etkisinin, o faaliyetin özellikleri ya da yer aldığı çevrenin etkilere karşı hassasiyeti nedeniyle ilgili mevzuata ve/veya bilimsel esaslara göre kabul edilebilir olarak belirlenen sınır değerlerin dışında olması.”

 

Kanımıza göre, ÇEDY 1993’nin en fazla tartışılması gereken yanlarından birisi önemli etki tanımıdır. ÇEDY 1993’de yer alan bu tanım, daha önce de belirtildiği üzere, hem işlevsizdir ve hem de anlamsızdır. Tanım işlevsizdir; zira, etkinin önemli olmasının ya da olmamasının ÇED sürecinin işleyişi bakımından yarattığı bir sonuç yoktur. Yaratılan tek sonuç, ön ÇED kapsamına giren projeler hakkında kesin ÇED sürecinin başlatılıp başlatılmaması ile ilgilidir. Bu, belki işlevsel sayılabilir. Ancak, önemlilik için getirilen mevzuat ve bilimsel esaslar gibi ölçütler uygulamayı disiplin altına alamayacak nitelikte düzenlenmiş bulunmaktadır. Etkinin önemli düzeyde olması ya da yalnızca etkili olması, süreç açısından herhangi bir farklılık yaratmayacaktır. Zira, bu kararı verecek olan il mahalli çevre kurullarının bireysel görüşlerinden başka bir kaynağın değerlendirmede kullanılması söz konusu olamayacaktır. Bu nedenle, böyle bir tanımın yapılmasına ÇEDY 1993’de neden gereksinim duyulduğu anlaşılamamaktadır.

 

Oysa, “önemli etki” kavramı ideal ÇED süreci açısından özel bir önem taşımaktadır. Her projenin çevre üzerinde az ya da çok sayıda etkisi vardır. ÇED’in amacı tüm olumsuz etkileri ortadan kaldırmak değildir. ÇED’in amacı, olumsuz etkilerden önemli olanlarının sonuçlarını kabul edilebilir sınırlara çekmektir. Bir başka anlatımla, ÇED’in amacı, daha önce de belirtildiği üzere, belirli bir risk yönetimi anlayışı çerçevesinde yaşam kalitesini geliştirmek ve taşıma kapasitesini bozulmaktan uzak tutmaktır. Bu nedenle, her türlü etkinin önleneceği anlamına gelen düzenlemeler ÇED anlayışına uygun değildir. “Önemli etki” kavramının önemi burada ortaya çıkmaktadır. Etki önemli ise, bu durum ya ÇED sürecini harekete geçirmeli veya proje hakkında alınacak karara esas oluşturmalıdır. Bu da, gerçek anlamda önemli etki tanımını güvence altına alacak düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır.

 

Tanım, aynı zamanda, anlamsızdır; zira, önemli etki kabul edilebilir olarak belirlenen “sınır değerlerin dışında olmak” olarak tanımlanmıştır ve kabul edilebilirliğin de “mevzuatla” ya da “bilimsel esaslara” göre belirleneceği hükmü getirilmiştir.

 

Bu aşamadan sonra önemli etkinin belirlenebilmesi olanaksızlaşmaktadır. Buna göre, mevzuat önemli derse, etki önemli olacak ve demezse olmayacaktır. Örneğin, yüzme amacıyla kullanılan deniz suyunda risk sınırı 100 e-koli/l sınırından başlıyorsa ve uygulanmakta olan mevzuat bunu 3000 e-kloi/l olarak kabul ediyorsa, bu son değerin altındaki değerler ÇED açısından önemsiz olarak kabul edilecektir.

 

Aynı şekilde, etkinin bilimsel esaslara göre önemli olarak sınıflandırılacağını belirtmek de hatalı sonuçlara yol açabilecektir. Günümüzde epidemiyolojik çalışmalara dayalı olarak bazı kimyasal maddelerle ilgili risk başlatan eşik değerlerin saptanmış olduğu bir gerçektir. Bu kitabın bundan önceki bölümlerinde de bu yolda örnekler verilmiştir. Ancak, bilimin ulaştığı sınırların yetersizliği nedeniyle, her yıl yaklaşık bin kadar yeni kimyasal bileşiğin piyasaya sürüldüğü günümüzde, henüz pek çok kimyasal maddenin/bileşiğin özellikleri henüz tam olarak saptanamamıştır. Saptananların tümü de ölçünleştirilememiştir.

 

Ayrıca, etkinin önem düzeyi yalnızca sınır değerin aşılmasıyla ölçülemez. Etkiye maruz kalma süresi, maruz kalınan etkinin yoğunluğu ve kirleticinin alıcı ortamda dağılma kalıpları da sonucun belirlenmesi açısından yaşamsal rol üstlenmektedir. Bu kitabın ilgili bölümlerinde belirtilmiş olan bu unsurlar birlikte ele alınmadan verilecek önemlilik kararları inandırıcı olmayacak ve çoğu kez bilimsel bulgularla desteklenemeyecektir.

 

ÇEDY 2002’de olduğu gibi ÇEDY 2004’de de “önemli etki” kavramı tanımlanmamıştır. Oysa, ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’de bir çok maddede önemli etki kavramı yer almaktadır. Örneğin, ÇEDY 2004’ün tanımlarla ilgili 4 üncü maddesinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu Özel Formatı” tanımlanırken kullanılan “projenin önemli çevresel boyutları” kavramı, yine aynı maddede “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir Kararı” tanımlanırken değinilen “projelerin çevresel etkilerinin önemli olduğu” ifadesi ile “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı” tanımlanırken kullanılan “projelerin önemli çevresel etkilerinin olup olmadığı” ifadesi, 10 uncu maddenin (c) bendinde yer alan “projenin önemli çevresel etkileri” deyimi, proje genel tanıtım formatı açıklanırken kullanılan “Önerilen projeden kaynaklanabilecek önemli çevresel etkiler” deyimi ie aynı belgenin dördüncü bölümünde geçen  “Projenin önemli çevresel etkileri ve alınacak önlemler” başlığı, seçme ve eleme kriterleri başlığı açıklanırken kullanılan Burada yapılan tüm açıklamaların özeti ile projenin önemli çevresel etkilerinin sıralandığı ve alternatiflerin karşılaştırıldığı genel değerlendirmesi yapılacaktır” ifadesi önemli etki kavramının aslında ÇEDY içinde yer aldığını açıkça göstermektedir.

 

Bu açık gerçeğe karşın önemli etki kavramının tanımının yapılmamış olması nedeniyle “O halde önemli etki nedir?” “Nasıl tanımlanır?”, “Ölçütü nedir?”, “Önemli etki ile önemsiz etki arasındaki fark nasıl belirlenir? gibi ÇED sürecinde ortaya atılması kaçınılmaz olan ve etkili bir irdeleme açısından yaşamsal öneme sahip olan sorular yanıtsız kalmaya mahkum görünmektedir.

 

Açıklanan nedenlerle, ÇEDY 2004’de önemli etki kavramının tanımına ve önemli etkiyi belirleyecek ölçütlere yer verilmemiş olması hem yönetmeliğin isabetliliği ve doğruluğu ve hem de inceleme ve değerlendirme komisyonlarının çalışmalarında sağlanması gereken başarım açısından önemli bir eksiklik ve hatta engel olarak görülmelidir. Sorunun çözümünün bu kitabın ilgili bölümlerinde açıklanmış olduğu unutulmamalıdır.

 

Kapsam

 

Tüm ÇEDY’de, hangi tür projelere ÇED süreci uygulanacağı ekli listelerde belirlenmiş bulunmaktadır. AB sistemine uygun olan ancak ABD sisteminde yer almayan “listeleme” sisteminin beraberinde getireceği sorunlara daha önce değinilmiştir.

 

ÇEDY’e göre, kapsamın belirleyen üç temel olgu vardır:

 

i.     etkinliğin türü,

ii.   etkinliğin yapılacağı yer (duyarlı yöreler) ve

iii.  ÇED ön araştırması sürecinde “ÇED raporu gereklidir” kararının verilmiş olması.

 

Etkinlik türüne göre hangi tesisler için ÇED ve hangileri için ÇED proje tanıtım dosyası hazırlanacağı ÇEDY’e ekli listelerde gösterilmiştir.  ÇEDY 2004 bu kitabın sonunda yer almaktadır.

 

ÇEDY 2004’ün kapsamla ilgili olarak geliştirdiği bir başka kavram da ÇED yükümlüsü olmadığı halde çeşitli güdü ve nedenlerle kendiliklerinden ÇED raporu hazırlamak isteyenlerle ilgilidir. ÇEDY 2004 ilgililerin istemesi ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nın da uygun görmesi durumunda bu tür projelere de ÇEDY’nin uygulanabilmesine olanak vermektedir.

 

Kapsamla ilgili bir başka düzenleme de ÇEDY 2004’ün geçici 1 inci maddesinde yer almaktadır. Buna göre, önceki yönetmelik hükümlerine tabi oldukları halde söz konusu yönetmeliklerde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen projelere ÇEDY 2004 hükümleri uygulanacaktır.

 

Duyarlı Yöreler

 

ÇED kapsamına giren tesisleri belirleyen bir başka önemli olgu da tesisin içinde yer alacağı yöre ile ilgilidir. ÇEDY 1993, ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’e ekli listelerde bu tür duyarlı yörelerin neler olduğu belirtilmektedir. Yörelerin saptanmasında ülkenin ulusal mevzuatı ile uluslararası ilişkilerinden kaynaklanan mevzuat esas alınmıştır. ÇEDY 2004’de yer alan duyarlı yöreler tanımı şöyledir: “Çevresel etkilere karşı biyolojik, fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikli özellikleri ile duyarlı olan veya mevcut kirlilik yükü çevre ve halk sağlığını bozucu düzeylere ulaştığı belirlenen yörelerle, ülkemiz mevzuatı ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli görülen alanlar”. Son gelişmeleri de içermesi açısından ÇEDY 2004’de yer alan duyarlı yöreler listesi aşağıya çıkarılmıştır:

 

 

“1. Ülkemiz mevzuatı uyarınca korunması gerekli alanlar

 

a)   2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan ve bu kanunun 3. maddesi uyarınca belirlenen “Milli Parklar”, “Tabiat Parkları”, “Tabiat Anıtları” ve “Tabiat Koruma Alanları”,

 

b)   3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu uyarınca Orman Bakanlığı’nca belirlenen “Yaban Hayatı Koruma Sahaları ve Yaban Hayvanı Yerleştirme Alanları”,

 

c)    2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 2. maddesinin “a - Tanımlar” bendinin 1.,2.,3. ve 5. alt bentlerinde “Kültür Varlıkları”, “Tabiat Varlıkları”, “Sit” ve “Koruma Alanı” olarak tanımlanan ve aynı kanun ile 3386 sayılı kanunun (2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddelerin Eklenmesi Hakkında Kanun) ilgili maddeleri uyarınca tespiti ve tescili yapılan alanlar,

 

d)   1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu kapsamında olan “Su Ürünleri İstihsal ve Üreme Sahaları”,

 

e)    4/9/1988 tarihli ve 19919 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nin 17 nci ve 1/7/1999 tarihli ve 23742 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değişik 18.,19. ve 20. maddelerinde tanımlanan alanlar,

 

f)    2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nin 49. maddesinde tanımlanan “Hassas Kirlenme Bölgeleri”,

 

g)   2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından “Özel Çevre Koruma Bölgeleri” olarak tespit ve ilan edilen alanlar,

 

h)   2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na göre koruma altına alınan alanlar,

 

i)     6831 sayılı Orman Kanunu gereğince orman alanı sayılan yerler,

 

j)     3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince yapı yasağı getirilen alanlar,

 

k)   3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda belirtilen alanlar,

 

l)     4342 sayılı Mera Kanunu’nda belirtilen alanlar,

m)  30.01.2002 tarih ve 24656 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği”nde belirtilen alanlar,

 

2. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli alanlar

 

a)    20/2/1984 tarih ve 18318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi” (BERN Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlardan “Önemli Deniz Kaplumbağası Üreme Alanları”nda belirtilen I. ve II. Koruma Bölgeleri”, “Akdeniz Foku Yaşama ve Üreme Alanları”,

 

b)   12/6/1981 tarih ve 17368 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi” (Barcelona Sözleşmesi) uyarınca korumaya alınan alanlar,

 

c)    23/10/1988 tarihli ve 19968 sayılı Resmi Gazete!de yayımlanan “Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarının Korunmasına Ait Protokol” gereği ülkemizde “Özel Koruma Alanı” olarak belirlenmiş alanlar,

 

d)   13/9/1985 tarihli Cenova Bildirgesi gereği seçilmiş Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yayımlanmış olan “Akdeniz’de Ortak Öneme Sahip 100 Kıyısal Tarihi Sit” listesinde yer alan alanlar,

 

e)    Cenova Deklerasyonu’nun 17. maddesinde yer alan “Akdeniz’e Has Nesli Tehlikede Olan Deniz Türlerinin” yaşama ve beslenme ortamı olan kıyısal alanlar,

 

f)    14/2/1983 tarih ve 17959 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Sözleşmesi”nin 1. ve 2. maddeleri gereğince Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan “Kültürel Miras” ve “Doğal Miras” statüsü verilen kültürel, tarihi ve doğal alanlar,

 

g)   17/05/1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi” (RAMSAR Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlar.

 

3. Korunması gereken alanlar

 

a)    Onaylı Çevre Düzeni Planlarında, mevcut özellikleri korunacak alan olarak tesbit edilen ve yapılaşma yasağı getirilen alanlar (Tabii karakteri korunacak alan, biogenetik rezerv alanları, jeotermal alanlar v.b.),

 

b)   Tarım Alanları: Tarımsal kalkınma alanları, sulanan, sulanması mümkün ve arazi kullanma kabiliyet sınıfları I, II, III ve IV olan alanlar, yağışa bağlı tarımda kullanılan I. ve II. sınıf ile, özel mahsul plantasyon alanlarının tamamı,

 

c)    Sulak Alanlar: Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suların durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık sazlık ve turbiyeler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerler,

 

d)   Göller, akarsular, yeraltısuyu işletme sahaları,

 

e)    Bilimsel araştırmalar için önem arzeden ve/veya nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türler ve ülkemiz için endemik olan türlerin yaşama ortamı olan alanlar, biyosfer rezervi, biyotoplar, biyogenetik rezerv alanları, benzersiz özelliklerdeki jeolojik ve jeomorfolojik oluşumların bulunduğu alanlar.”

 

Daha önceki gelişmelere bakıldığında, ÇEDY 1997’nin, “hassas” yöreler ile ilgili düzenlemeleri kaldırdığı görülmektedir. Buna neden gerek görüldüğü anlaşılamamakla birlikte bu tür yörelerin özel bir koruma altında olmaları kuramsal ÇED bakımından gerekli bir olgu olarak kabul edilmelidir. Kanımızca, “hassas” yöreler içinde ya da yakınında yapılacak her türlü etkinliğin ÇED konusu olması yararlı bir düzenlemedir. ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’de ise, “duyarlı yöreler” kavramı yeniden yer almaktadır. Ancak, bu kavrama yer verilmesi yalnızca, ÇED raporu hazırlarken bu alanların özelliklerinin dikkate alınmasını anımsatmak içindir. Bu yaklaşım, duyarlı yörelerin korunması ve geliştirilmesi açısından -bana göre- yetersiz ve etkisiz bir düzenleme biçimidir.

 

ÇED Kapsamı Dışında Kalan Ayrıcalıklı Tesisler

 

ÇED kapsamı dışında kalan projeler de vardır. Bu tür projelerin başında askeri projeler gelmektedir. ÇEDY 2004 “Askeri projelerle ilgili Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulamaları  ilgili kurumun görüşü alınarak  Bakanlık tarafından belirlenir” hükmünü getirmektedir. Daha önceki düzenlemede ise askeri projelerin Çevre Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında yapılacak protokelle belirleneceği hükmü yer almaktaydı.

 

Bir diğer ayrıcalık türünü de “entegre tesisler” oluşturmaktadır. ÇEDY 2004’ün 26 ncı maddesinde “Bu Yönetmeliğe tabi birden fazla projeyi kapsayan entegre bir projenin planlanması halinde, Bakanlıkça entegre proje için tek Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanması istenebilir” hükmüne yer verilmektedir.  Bu durumda kapsam içine giren projeler için ayrı ayrı ÇED raporu hazırlamak yerine tüm projeyi kapsayan tek bir ÇED raporu hazırlanabilecektir. Kuşkusuz, bu düzenleme biçimi olumlu ve yerindedir.

 

ÇEDY 2004, kendinden önceki yönetmeliklerden farklı bir ayrıcalık kavramı daha geliştirmiştir. “Olağan Üstü Durumlar ve Özel Hükümler” adı verilen bu ayrıcalık kategorisi ile doğal afetler sonucu yıkılan, bozulan, tahrip olan veya hasar gören yatırımın bulunduğu yerde kısmen veya tümü ile yeniden gerçekleştirilmesi planlanan projelerle Organize Sanayi Bölgeleri’nde, İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri’nde, Endüstri Bölgeleri’nde, Serbest Ticaret Bölgeleri’nde, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde  ve “Stratejik Çevresel Etki Değerlendirmesi” yapılacak alanlarda yer alacak projeler Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenecek özel bir ÇED sürecine göre ÇED raporu hazırlayabileceklerdir

 

ÇEDY 2004’ün geçici 3 üncü maddesinde kapsam dışı kalan projelerle ilgili bir başka düzenleme yer almaktadır. Buna göre, ÇEDY 1993’den önce uygulama projeleri onaylanmış, çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış, yatırım programına alınmış, mevzi imar planları onaylanmış projelere, bu tarihten önce üretim veya işletmeye başladığı belgelenen etkinliklere Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla ÇEDY 2004 hükümleri uygulanmayacaktır.

 

Buna benzer bir başka düzenleme de ÇEDY 2004’ün geçici 4 üncü maddesinde yer almaktadır. Buna göre, ÇEDY 1997’den önce ilgili mevzuat gereğince güzergahı belirlenen veya yatırım programına alınan petrol ve gaz boru hatları, enerji nakil hatları, otoyollar, duble yollar, ekspres yollar, demir yolları, devlet yolları ve il yolları projelerine ÇEDY 2004 uygulanmayacaktır.

 

ÇED Belgesi Olmadan İşletmeye Açılmış Tesisler

 

Ülkemizde ÇED yükümlüsü olduğu halde bu yükümlülüğü yerine getirmeyen ve üretim etkinliklerini sürdüren tesis olduğu bilinmektedir. Bu durum hem çevre yönetiminin zayıflaması ve hem hukuk devletinin zarar görmesi açısından önemli sakıncalar yaratmaktadır. ÇEDY 2004 bu konuda ilginç bir düzenleme getirmektedir. ÇEDY 2004’ün geçici 6 ncı maddesine göre, ÇEDY hükümlerine tabi olduğu halde gerekli işlemleri tamamlamamış ve ancak yer seçimi mevzuat açısından uygun olan bu tür tesisler bir “çevresel durum değerlendirme raporu” hazırlayacak ve bunu Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunacaklardır. ÇEDY 2004, bu raporun Bakanlıkça değerlendirileceğini belirtmekte ancak sonuçlarının ve yaptırımlarının ne olacağını belirtmemektedir. Sonucu açık uçlu olan böyle bir düzenlemenin yasama tekniği açısından olduğu kadar yönetsel, hukuksal ve toplumsal açıdan da ciddi sakıncalara yol açacağı kesindir.

 

ÇED Raporu Hazırlayacak Olanlar: Yeterlik Belgesi

 

Yeterlik belgesi kavramı ilk kez ÇEDY 1997 yürürlüğe girdikten sonra yapılan bir değişiklikle düzenlenmiştir. ÇEDY 1997’nin 32 nci maddesi ÇED raporu hazırlayacaklarla ilgili koşulların Çevre Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetsel metinlerle düzenlenmesini öngörmektedir. Bu amaçla hazırlanan Tebliğ, 12.Ağustos.1999 günü Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Tebliğin amacı, ÇDY uyarınca, rapor hazırlayacak kurum ve kuruluşlara yeterlik belgesi verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Tebliğ,  bu bağlamda, rapor hazırlayacak kurum ve kuruluşlarda aranacak koşulları, Yeterlik Komisyonu’nun oluşumunu, çalışma usul ve esaslarını, başvuruların değerlendirilmesi biçimini, yeterlik belgesinin verilmesini, denetlenmesini, vize edilmesini ve verilmiş belgenin iptali ile ilgili konuları kapsamaktadır.

 

Tebliğ’e göre, yeterlik belgesi için adaylarda aranacak koşullar şunlardır:

 

·      Kurucu veya yöneticilerinin en az lisans seviyesinde eğitim görmüş olmaları,

·      Kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili olarak üç yıldan az olmamak üzere çalışmış en az bir çevre mühendisini kadrolarında bulundurmaları,

·      “Mühendislik” ve “Mimarlık” fakülteleri, Fen-Edebiyat fakültelerinin “Fizik”, “Kimya”, “Jeoloji”, “Biyoloji”, “Arkeoloji”, “Zooloji” bölümleri, “Kamu Yönetimi”, “İşletme”, “Ekonomi”, “Maliye”, “İktisat”, “Sosyoloji” bölümleri lisans mezunlarından, kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili olarak üç yıldan az olmamak üzere çalışmış en az bir kişiyi istihdam etmeleri,

·      ÇED veya ÇED Ön Araştırmasına tabi faaliyetin yeri ve konusuna göre diğer meslek dallarından en az bir kişiyi de ÇED veya ÇED Ön Araştırması süresince görevlendirmeleri,

 

·      Belirtilen meslek dallarından;

 

·      Lisans seviyesinde eğitim görmüş olanlardan ÇED veya ÇED Ön Araştırma Raporu’nun hazırlanması, incelenmesi veya denetiminde üç yıl çalışmış olmak üzere mesleğinde en az beş yıl,

 

·      Yüksek lisans seviyesinde eğitim görmüş olanlardan ÇED veya ÇED Ön Araştırma Raporu’nun hazırlanması, incelenmesi veya denetiminde iki yıl çalışmış olmak üzere mesleğinde en az dört yıl,

 

·      Doktora ve üstü eğitim görmüş olanlardan ÇED veya ÇED Ön Araştırma Raporu’nun hazırlanması, incelenmesi veya denetiminde iki yıl çalışmış olmak üzere mesleğinde en az üç yıl deneyimli bir kişiyi ya da dördüncü bir kişiyi “Rapor Koordinatörü” olarak ÇED veya ÇED Ön Araştırma süresince görevlendirmeleri.

 

Yeterlik belgesi almak isteyen kurum ve kuruluşlar aşağıdaki belgeleri ekleyerek bir dilekçe ile Çevre ve Orman Bakanlığı’na başvuruda bulunacaklardır.

 

·      şirket kuruluş senedi veya ana sözleşmesi veya tüzüğü,

·      sicil belgesi veya sicil kaydı,

·      vergi ve sigorta borçlarının olmadığına dair ilgili kurumlardan alınan belgeler,

·      işyeri açma belgesi,

·      temsile yetkili kişi veya kişilerin noter tasdikli imza sirküleri,

·      kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar için kurum amiri tarafından yetkili kılındıklarına dair yazı,

·      öngörülen personeli çalıştıracaklarına dair taahhütname,

·      ölçüm, analiz ve laboratuvar cihazları gibi teknik donanıma ilişkin belgeler ve

·      çevre veya ÇED konusunda yaptığı çalışmalara ait belgeler.

 

Başvuru üzerine, Bakanlık tarafından, verilen belgeleri incelemek ve değerlendirmek üzere, bir komisyon oluşturulur. Komisyon, belgeleri inceler ve değerlendirir. Komisyon, gerekli gördüğü takdirde, başvuru sahibi kurum veya kuruluş ve yaptığı işler hakkında ilave bilgi ve belge isteyebilir, inceleme ve araştırma yapabilir veya yaptırabilir.

 

Yapılacak incelemeler sonucunda, yanlış veya yanıltıcı bilgi ve belge verdiği anlaşılan başvuru sahiplerine, üç yıl süre ile yeterlik belgesi verilmez. Ortalama puanı 80 ve üzeri olan kurum ve kuruluşlara (A) sınıfı, 60-79 olan kurum ve kuruluşlara (B) sınıfı yeterlik belgesi verilir. A sınıfı yeterlik belgesi alan kurum ve kuruluşlar ÇED Raporu ve ÇED Ön Araştırma Raporu, B sınıfı yeterlik belgesi alan kurum ve kuruluşlar ise yalnızca ÇED Ön Araştırma Raporu hazırlamak yetkisine sahip olurlar. Ancak, B sınıfı yeterlik belgesine sahip kurum ve kuruluşlarca hazırlanan ÇED Ön Araştırma Raporları hakkında “çevresel etkileri önemlidir” kararı verilen faaliyetler için düzenlenecek ÇED Raporları, A sınıfı yeterlik belgesi sahibi kuruluşlarla ortaklaşa hazırlanabilir.

 

Yeterlik belgesi alan kurum ve kuruluşların, yeterlik şartlarının devam edip etmediği Bakanlık tarafından denetlenir. Bu yetki, taşra teşkilatına devredilebilir. Yapılan denetimler sonucunda, yeterlik şartlarını taşımadıkları veya kaybettikleri belirlenen kurum ve kuruluşlar ile, başvuru sırasında ve ÇED Raporu veya ÇED ön araştırma raporlarında yanlış veya yanıltıcı bilgi ve belge düzenledikleri saptanan kurum ve kuruluşların yeterlik belgesi iptal edilir. Bu kurum ve kuruluşlara üç yıl süre ile yeterlik belgesi verilmez.

 

Yeterlik belgesinin geçerlilik süresi üç yıldır.

 

Yeterlik belgesi alan kurum ve kuruluşlar bu süre sonunda ilgili bilgi ve belgelerle Bakanlığa başvururlar. Yeterlik Belgesi Komisyonu, yapılacak inceleme sonucuna göre, yeterlik belgesinin devamına, iptaline veya sınıf değişikliğine karar verir. Sınıf değişikliğine gerek olmayan durumlarda yeterlik belgesi üç yıl süre ile vize edilir.

 

Yeterlik belgesi iptal edilen kurum ve kuruluşlar, üç yıl süre ile, yeterlik belgesi almak için başvuruda bulunamaz. Yeterlik belgesi iptal edilen kuruluşlar, Valiliklere ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bildirilir. Yeterlik belgesi iptal edilen kurum ve kuruluşların hazırladıkları raporlar kabul edilmez.

 

Yeterlik belgesi sınıfını yükseltmek isteyen kurum ve kuruluşlar, yılda bir defaya mahsus olmak üzere başvururlar. Başvurular, incelenir ve sonuçlandırılır.

 

Yeterlik belgesi başkasına kiralanamaz, devredilemez ve satılamaz.

 

Tebliğ, ÇED raporu hazırlayacak olanlara verilecek yeterlik belgesiyle ilgili olarak bu düzenlemeleri getirmektedir. Türkiyede, ÇED raporlarının, genellikle, çok yetersiz gruplarca hazırlandığı ve bu sorunu belirli bir disiplin altına almak gerektiği yolundaki görüşlerde isabet vardır.

 

Ancak, bana göre, meslekler arasında rant paylaşımı ile sonuçlanan bu tür yeterlik düzenlemeleri amaca ters düşen uygulama biçimleridir. ÇED süreci pek çok bilimsel disiplinin konu ile ilgilendirilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Raporların yeterlilik düzeyinin yükseltilmesinin güvence altına alınması bazı meslek gruplarına ayrıcalık tanınmasında değil, raporun maliyetinde, projeyi hazırlayanların eğitsel ve profesyonel geçmişlerinin zenginliğinde ve raporu hazırlamak için harcanan adam/ay miktarında aranması gerekmektedir. Bu amaçla da, bu ve benzeri bilgilerin raporla birlikte açıklanması zorunluluğu getirilmelidir.

 

ÇEDY 2002, yukarıda yapılan eleştiriye koşut olarak, firmalara yeterlik belgesi verilmesi sistemini bütünüyle reddetmiş, bu yolda çıkarılan tebliğleri yürürlükten kaldırmış ve bünyesinde böyle bir düzenlemeye yer vermemiştir. AB uzmanlarının bu yoldaki önerilerinin de ÇEDY 2002’nin hazırlık çalışmalarında dikkate alındığı anlaşılmaktadır. Bu olumlu bir gelişme olarak kabul edilmelidir.

 

Ancak, bu durum uzun sürmemiş ve ÇEDY 2002’nin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra yapılan değişiklikle yeterlik belgesi kavramı Türk çevre yönetimine geri dönmüştür. Bu konudaki ÇEDY değişikliği 16.Aralık.2003 günlü ve 25318 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı bu değişiklik sonrasında yeni bir yeterlik belgesi tebliği hazırlamış ve bu tebliğ de 24.2.2004 günlü ve 25383  sayılı  Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

 

ÇEDY 2004 de yeterlik belgesi düzenlemesini saklı tutmaktadır.  ÇEDY 2004’ün “Yeterlik Belgesi” başlıklı 27 nci maddesi “Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlayacak kurum ve kuruluşlar Bakanlıktan “Yeterlik Belgesi” almakla yükümlüdürler. Yeterlik belgesinin verilmesi, yeterlik belgesi verilen kurum ve kuruluşların kontrolü ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak bir tebliğ ile düzenlenir” hükmünü getirmektedir. ÇEDY 2004’de ÇED yeterlik belgesinin hukuksal açıdan zorunlu olmadığı dönemler için de bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre, yeterlik belgesi ile ilgili tebliğin yayınlanmasından önce, ÇED Raporu hazırlayacak kurum ve kuruluşlarda yeterlik belgesi bulunması koşulu aranmayacaktır. Bununla birlikte, proje tanıtım dosyası etkinliğin türü ve yeri ile ilgili en az üç farklı meslek grubundan en az lisans düzeyinde eğitim görmüş uzmanlar tarafından ÇED raporları ise komisyonca belirlenen çalışma grubu tarafından hazırlanacak ve imzalanacaktır.

 

2004 yılında yayınlanan “Yeterlik Belgesi Tebliği” yukarıda özetlenen Tebliğ ile benzer hükümleri içermektedir. Gerekli karşlaştırmaların yapılabilmesi amacıyla 2004 Tebliği aşağıda özetlenmiştir.

 

Tebliğe göre, yeterlik belgesi almak isteyen kurum ve kuruluşların şu koşulları sağlaması zorunludur:

 

·      Kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili olarak en az iki yıl çalışmış bir çevre mühendisini sürekli olarak istihdam etmeleri

·      Mühendislik ve mimarlık fakülteleri, fen-edebiyat fakültelerinin fizik, kimya, biyoloji bölümleri ile jeoloji, hidrojeoloji, zooloji, arkeoloji, veteriner hekim, kamu yönetimi, işletme, ekonomi, maliye, iktisat, sosyoloji bölümleri lisans mezunlarından farklı meslek grubundan kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili olarak en az iki yıl çalışmış iki personeli sürekli olarak istihdam etmeleri,

·      ÇED raporu hazırlayacak kuruluşların raporun hazırlanması, incelenmesi veya denetiminde en az üç yıl çalışmış bir personeli rapor koordinatörü olarak ÇED sürecinde görevlendirmeleri

 

Tebliğe göre, koordinatör birden fazla kuruluşta görev alamayacak ancak kurrumlar, Komisyonca onaylanmak koşuluyla birden fazla koordinatör görevlendirebileceklerdir.

 

Yeterlik belgesi için başvuracak olanlar aşağıda sıralanan belgeleri başvuru dilekçesine ekleyecektir.

 

·      Kurum veya kuruluşların, çevre veya ÇED konusunda mühendislik, müşavirlik, araştırma, geliştirme, etüt, fizibilite, proje ve rapor gibi çalışma konularını belgeleyen Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan şirket kuruluş senedi veya ana sözleşmesi veya tüzüğü,

·      Başvuru yılına ait Ticaret veya Sanayi Odası veya ilgili meslek kuruluşundan alınacak sicil belgesi veya sicil kaydı,

·      TMMOB Yasası uyarınca ilgili meslek odasından alınan mühendislik-müşavirlik belgesi veya büro tescil belgesi,

·      Kurum veya kuruluşu temsile yetkili kişi veya kişilerin imza sirküleri, kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlardan, kurum amiri tarafından yetkili kılındıklarına ilişkin yazı,

·      5 inci maddenin (a) ve (b) bendi kapsamında istihdam edilen personelin diploma örnekleri, çalıştığı yerlerle ilgili belge/belgeler imza sirküleri, oda sicil kaydı ve sigorta giriş belgeleri (emekli olmuş personel için sigorta destek primi belgeleri),

·      Koordinatörün diploma örneği, imza sirküleri ve ÇED tecrübe belgesi,

·      Ölçüm, analiz ve laboratuar cihazları gibi teknik donanımın bulunup bulunmadığına ilişkin belgeler,

·      Kurum/kuruluşun çevre veya ÇED konusunda yaptığı çalışmalara ait belgeler,

·      Bakanlık, Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü’nce belirlenen yeterlik belgesi başvuru ücretinin (500.000.000 ETL) yatırıldığına dair belge.

 

Kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlardan başvuru sırasında bazı belgeler istenmeyecektir.

 

Yapılan başvuru üzerine bir komisyon oluşturulacaktır. Komisyon, ÇED ve Plan İzleme Kontrol Dairesi Başkanlığından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı’nın başkanlığında beş uzmandan oluşacaktır. Komisyon, öncelikle başvuru dosyasını ve dosya içinde yer alan belgelerin tamam olup olmadığını inceleyecek ve istenilen bilgi ve belgeleri sağlamayan başvurular ilgili kuruluşa iade edilecek ve eksik belgelerin tamamlanması istenecektir. Öngörülen koşulları yerine getiren başvurular komisyonca incelenecek ve toplam puanı 75 ve üzeri olan kurum ve kuruluşlara yeterlik belgesi verilecektir.

 

Belge alan kuruluşların yükümlülükleri aşağıda belirtilmiştir:

 

·      ÇED süresince “Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonu” tarafından belirlenecek çalışma grubunda yer almak üzere  en az lisans düzeyinde eğitim görmüş bir kişiyi görevlendirmek

 

·      Nihai ÇED Raporu’nda belirtilen yatırıma ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin  formu doldurarak Bakanlığa iletmek

 

·      Yeterlik belgesi alma aşamasında sunulan belgelerde meydana gelecek değişiklikleri otuz iş günü içinde Bakanlığa bildirmek

 

·      Görevli personelin sigorta primleri ile emekli olmuş personelin her ayın tamamına ait sigorta destek primlerinin yatırıldığına ilişkin belge örneklerini Bakanlığa iletmek

 

·      Denetlemede bulunan görevlilere gerekli bilgi ve belgeleri sunmak

 

·      Personel tablosunu doldurmak ve asıllarını raporun sonuna eklemek

 

Rapor koordinatörü ÇED Raporu’nun bütününde yer alan ve diğer uzmanlar ise sorumlu oldukları bölümlerde yer alan bilgilerin doğruluğundan sorumlu olacaktır.

 

Yeterlik belgesi alan kuruluşların yeterlilik koşullarının sürüp sürmediği Bakanlıkça veya valilikçe denetlenecektir. Yapılan denetim sonucunda yeterlik koşullarını taşımadıkları veya yükümlülüklere uymadıkları anlaşılan kuruluşların yeterlik belgesi Komisyon tarafından iptal edilecektir. Ayrıca, ÇED Raporu’nda yanlış veya yanıltıcı bilgi ve belge düzenledikleri saptanan kuruluşların yeterlik belgesi de Komisyonca iptal edilir. Bu durumda, söz konusu raporun koordinatörü ve ilgili bölüm sorumlusu bir yıl süre ile görev alamayacaklardır. Aynı hatanın ikinci kez yapıldığının saptanması durumunda bu süre beş yıla çıkacaktır.

 

ÇED İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyeleri tarafından her rapor için “Rapor Değerlendirme Formu” doldurulacaktır. Formlar, Komisyonca değerlendirilecek ve raporun 70’in altında puan alması durumunda kuruluşa uyarıda bulunulacaktır.. Aynı kurumun hazırlamış olduğu raporlardan vize süresi içerisinde 3 tanesinin 70 puanın altında olması durumunda kurumun yeterlik belgesi Komisyon tarafından iptal edilecektir.

 

Yeterlik belgesine sahip kuruluşların hazırlayacakları İzleme Raporu’nun ÇED Raporu’nda belirtilen sürelerde 3 kez Bakanlığa iletilmemesi durumunda yeterlik belgesi önce bir yıl ve yinelenmesi durumunda ise beş yıl süreyle iptal edilecektir. Yeterlik belgesi iptal edilen kuruma bir yıl süre ile yeterlik belgesi verilmeyecektir. Yeterlik belgesinin iptal edilmesi durumuda ilgili kuruluş ve valiliklere bildirilecektir. Yeterlilik belgesi iptal edilen kuruluşlar valiliklerin ilan panolarında ilgililere duyurulacaktır.

 

Yeterlik belgesi iptal edilen kurum ve kuruluşların hazırladıkları raporlar kabul edilmeyecek ancak iptal tarihinden önce Bakanlığa sunulmuş projelerinin tamamlanmasına izin verilecektir.

 

Yeterlik belgeleri üç yıl için geçerli olacaktır. Bu süre sonunda başvuru yenilenecek ve Komisyon yeterlik belgesinin üç yıl süre ile devamına veya iptaline karar verilecektir.

 

Tebliğe göre, yeterlik belgesi hiçbir suretle başkasına kiralanamaz, devredilemez ve satılamaz. Yeterlik belgesine sahip kuruluşların belli koşulları yerine getirmeleri durumunda şube açabilmeleri olanaklı olacaktır.

 

Bana göre, yukarıda özetlenen yeterlik belgesi kavramı herşeyden önce ilkesel olarak yanlış ve sakıncalıdır. Bu tür yaklaşımlar belirli meslek grupları için ekonomik rant yaratmayı amaçlar. Nitekim, bu gerçek Tebliğ’de de açıkça itiraf edilmiştir. Yeterlik  belgesi için öngörülen koşullardan birinin “TMMOB Yasası uyarınca ilgili meslek odasından alınan mühendislik-müşavirlik belgesi veya büro tescil belgesi” olması hangi meslek gruplarına rant yaratılmak istendiğini açıkça göstermektedir. Belirli meslekler için rant yaratmak bu gruplar için eleştirilmeyecek bir durum olabilir. Ancak, hem ÇED süreci ve hem de toplumsal çıkarlar bu tür özgür yarışmayı sınırlayacak yaklaşımlardan zarar görecektir. Öte yandan, başvuran kurumlardan 500 milyon ETL harç istenmesinin hiç bir haklı gerekçesi ve yasal temeli yoktur. Böyle bir uygulama hukuk dışıdır. Kaldıki, ticaret yapma serbestliğinin bulunduğu bir ülkede şube açmanın bir bakanlık kararıyla sınırlanmak istenmesi hem Anayasa’ya, hem hukukun temel ilkelerine ve hem de ilgili yasalara açıkça aykırıdır.

 

Proje Sahibinin Yükümlülükleri

 

ÇEDY projeyi önerenlere çeşitli yükümlülükler yüklemiştir. ÇEDY 1997’ye göre ÇEDY kapsamına giren proje sahiplerinin yerine getirmesi gereken ödevler ile bu ödevlerin ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’deki durumu aşağıda belirtilmiştir:

 

i.     Etkinliğin içinde yer alacağı alanla ilgili olarak valilikten olumlu görüş almak. ÇEDY 2002  ve ÇEDY 2004 bu ödevi kaldırmıştır.

 

ii.   ÇED raporunu ve ÇED ön araştırma raporunu hazırlamak. Bu ödev, doğal olarak, ÇEDY 2002’de de devam etmektedir. ÇEDY 2004’de ÇED ön araştırması kavramının yerine proje tanıtım dosyası almıştır. Ancak iki sistem arasında herhangi bir fark yoktur.

 

iii.  Yükümlenme belgesi ve imza sürküleri düzenlemek ve yönetime vermek.

 

iv.  Halkın katılımı toplantısını düzenlemek ve toplantı gününü ve yerini ilan etmek. ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’de bu göreve daha fazla önem ve ağırlık verilmektedir.

 

v.    Projenin yapım ve işletme aşaması ile proje bittikten sonra projeye ilişkin etkinlikleri izlemek ve etkinliklerin verilen izin belgelerine uygunluğunu güvence altına almak. ÇEDY 2002 açık bir anlatım yer almamakla birlikte, bu görev ÇED sürecinin doğal sonucu olarak varlığını devam ettirmektedir. ÇEDY 2004’ün ayrıntılarını düzenlemek üzere çıkarılan genelge ve tebliğlerde  bu konuya yer verilmektedir.

 

vi.  Ön ÇED araştırması kapsamına giren projelerde “çevresel etkileri önemsizdir” belgesi aldıktan sonra çalışmaları başlatmak. ÇEDY 2002’de bu karar “ÇED gereklidir/gerekli değildir” şekline dönüşmüş ve bu kararı üretmek yetkisi MÇK’dan alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı’na verilmiştir. ÇEDY 2004 de “ÇED gereklidir/gerekli değildir” kavramlarını saklı tutmakla birlikte “ön ÇED” kavramının yerini “proje tanıtım dosyası” kavramı almıştır.

 

vii. ÇED kapsamına giren projelerde “ÇED olumlu” görüşü aldıktan sonra çalışmaları başlatmak. Bu ödev de devam etmektedir.

 

viii. İnceleme Komisyonu’nun istediği girdileri sağlamak. Bu ödev de devam etmektedir.

 

ix.  Belgeleri asmak ve herkesin incelemesine açık tutmak. Bu ödev de devam etmektedir.

 

Kamu Yönetimlerinin Görevleri

 

Çevre Kanunu, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri ile İlgili Kanun ve ÇEDY, ÇED sisteminin uygulanmasıyla ilgili olarak temel görevleri Çevre ve Orman  Bakanlığı’na vermiştir.

 

Kuşkusuz, bu temel  görevlerin başında ÇED sistemini kurmak, kurumsallaştırmak ve geliştirmek gelmektedir. Belirtilen bu temel görevin yanında Çevre ve Orman Bakanlığı’na verilen öteki görevler şunlardır:

 

i.     ÇED “olumlu” veya “olumsuz” kararı ile “ÇED gerekli” veya “gerekli değil” kararı vermek,

 

ii.   ÇED olumlu görüşü verilen projelerle ilgili yükümlenme belgelerini ve öteki gerekli belgeleri ilgili kurum ve kuruluşlara iletmek,

 

iii.  ÇEDY’de öngörülen süreleri gerekli durumlarda uzatmak,

 

iv.  ÇED konusunda öteki kamu kurum ve kuruluşları arasında eşgüdüm ve işbirliği sağlamak,

 

v.    Gerek yapım, gerek işletme ve gerekse proje sona erdikten sonra da projeyi izlemek ve denetlemek,

 

vi.  ÇED raporunun genel formatında gerekli değişiklikleri yapmak ve

 

vii. ÇED düzenlemeleri yapmak amacıyla tebliğler yayınlamak.

     

Yukarıda sayılan görevler arasında yer alan ÇED olumlu belgesi almış projelerin izlenmesi ve denetlenmesi görevi çerçevesinde, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yerel yönetimlerle ve merkezi yönetimin taşra kuruluşlarıyla işbirliği yapmak durumunda olması gerekmektedir.

 

Mülki İdare Amirlerinin Görevleri

 

ÇEDY 1993 ve ÇEDY 1997’de projenin devam etmesine olanak veren “çevresel etkileri önemsizdir” ve “ÇED olumlu görüşü”ne sahip olmadan etkinliklerini başlatan tesislerle ilgili önlemleri almak yetkisi o yerin en büyük mülki idare amiri olan vali ve kaymakamlara verilmiştir. Bu bağlamda, mülki idare amiri, çevresel etkileri önemsizdir belgesi ile  ÇED belgesi ve eklerini proje sahibinden isteyebilir ve etkinlikler sırasında üstlenmiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmesini talep edebilir. Söz konusu yükümlülüklere uyulmaması durumunda, ilgililere önce 30 günlük bir süre vermek ve bu süre içerisinde yükümlülüklere uyulmadığının saptanması durumunda etkinliği durdurmak yetkisi mülki idare amirine verilmiştir. Durdurma kararı, yükümlülükler yerine getirilinceye kadar devam edecektir.

 

Bu çerçevede, iki noktaya dikkat çekmek gerekmektedir. Bunlardan birincisi, en büyük mülki idare amiri kavramının hukuksal açıdan tartışmalı olmasıdır. Çevre Kanunu’nun uygulaması açısından, en büyük mülki idare kavramının tanımı konusunda çeşitli görüş ayrılıkları yaşanmaktadır. Danıştay’ın bir dairesine göre, ilçenin en büyük mülki idare amiri yalnızca kaymakamdır. Bir başka Danıştay dairesi ise, valiyi de ilçenin en büyük mülki idare amiri olarak kabul etmektedir. [14] Uygulamada zorluklar yaratan bu sorunun çözümlenmesi yönetsel yargıya aittir. Ancak, bugüne kadar bu yolda ilerleme elde edilememiştir.

 

Mülki idare amirlerinin bir başka görevi de, halk toplantılarının düzenlenmesiyle ilgilidir. ÇEDY’nin 16 ncı ve 25 inci maddesi halk toplantısının halka duyurulması ve toplantının yönetilmesi konusunda mülki idare amirlerine görevler vermektedir.

 

İkinci endişe konusu, ÇEDY 1993’nin geçici 2 nci maddesinde yer almaktadır. Bu maddede, “Bu yönetmelikle taşra teşkilatına verilen tüm yetki ve sorumluluklar taşra teşkilatı kuruluncaya kadar mahallin en büyük mülki idare amirine ya da uygun gördüğü memura aittir” denilmektedir. Bu düzenlemeden, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın taşra il müdürlükleri kurulduktan sonra mülki idare amirlerinin bu yoldaki görevlerinin sona ereceği şeklinde bir anlam çıkmaktadır. Böyle bir tercih hem hukuksal ve hem de stratejik açıdan yanlış bir karar olmak durumundadır. Hukuksal açıdan yanlışlık İl İdaresi Kanunu’nun öngördüğü sistemin dışına çıkılması ile ilgilidir. Stratejik açıdan ise, mülki idare amirlerinin olanaklarından yararlanmamak, esasen zor durumda olan ÇED sisteminin uygulanma koşullarının daha da olumsuz kılınması anlamına gelecektir. Nitekim, ÇEDY 1997 bu konudaki hükmü “Taşra Teşkilatı bulunmayan illerde Taşra Teşkilatı kuruluncaya kadar bu Yönetmelik ile Taşra Teşkilatına verilmiş tüm yetki ve sorumluluklar Valilikçe uygun görülen diğer bakanlıkların İl İdare Şube Başkanlarınca yerine getirilir” şeklinde değiştirilmiş ve mülki idare amirlerinin görev, yetki ve sorumlulukları kalıcı kılınmıştır.

 

ÇEDY 1997, valiliklerle ilişkisi bakımından, ilginç ve önemli bir düzenlemeyi beraberinde getirmektedir. Bu görev valiliklere verilen ÇED sürecinin başlangıcında, etkinlik için seçilen yerin yürürlükteki hukuksal düzenlemeler karşısında uygun olup olmadığını belirlemek görevidir. Buna göre, ÇEDY 1997 kapsamına giren tüm etkinlikler, ÇED sürecini başlatmadan önce valiliğe (ya da valiliklere) başvurarak etkinliğin içinde yapılacağı yerin seçilmesinde ve kullanılmasında mevzuat açısından sakınca olup olmadığını sormak ve olumlu görüş almak zorundadırlar. Valilik bu saptamayı yaparken yürürlükteki mevzuatı esas alacaktır. Bu mevzuat içinde yer alması olası olanlara aşağıda işaret edilmiştir:

 

·     kalkınma planları ve yıllık uygulama programları

·     bölge planları, çevre düzeni planları, nazım imar planları, uygulama imar planları ve ıslah imar planları

·     özel çevre koruma planları

·     ÇEDY 1993, 2002 ve 2004’te yer alan duyarlı alanlarla ilgili düzenlemeler

·     Turizmi Teşvik Yasası uyarınca yapılan düzenlemeler

·     Çevre Yasası uyarınca yürürlüğe konulan yönetmelikler ve tebliğler

·     duyarlı hava kirliliği bölgeleri

·     su koruma havzaları

·     gürültü önleme planları

·     katı atıklarla ilgili yönetmeliklerin öngördüğü düzenlemeler

·     askeri bölgeler

·     hava uçuş koridorları

·     kamulaştırmalar ve kamu yararı kararı alınmış alanlar

·     büyük altyapılara ilişkin plan ve projeler

 

Burada değinilmesi gereken bir başka nokta da, yerel yönetimlerle ilgilidir. ÇED uygulamasında yerel yönetimlere daha fazla yetki, görev ve sorumluluk verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, üzerinde durulması gereken öncelik kentsel ÇED kavramını geliştirmek ve bu yolda belediyelere etkili ve güçlü roller tanımak olmalıdır.

 

ÇEDY 1997 ile valiliklere verilen bir başka görev de, ön ÇED araştırma raporları için özel ÇED formatı hazırlamakla ilgilidir. Her ne kadar, ÇEDY 1997’nin ekinde bu konuda prototip sayılabilecek bir format yer almaktaysa da, ÇEDY 1997 valiliklere gerekli gördükleri durumlarda özel format hazırlamak ve ÇED yükümlüsünden bu formata göre rapor hazırlamalarını istemek hakkını vermektedir.

 

ÇEDY 2002 ise, bu konuda radikal sayılması gereken yeni bir düzenleme getirmektedir. Bir anlamda, yukarıda tartışması yapılan “Çevre Kanunu’na göre mahallin en büyük mülki amiri vali midir yoksa kaymakam mıdır?” tartışmasına bir yanıt üretmek istermişcesine ÇEDY 2002 ÇED ile ilgili görev, yetki ve sorumluluk dağılımında kaymakamı dışlamış ve valiyi yeğlemiştir. Daha önce de belirtildiği üzere, bana göre akılcı olmayan bu yeğleme hem isabetsiz, hem yanlış ve hem de İl İdaresi Kanunu’na aykırıdır.

 

ÇEDY 2004’de il valilerine verilen görev, yetki ve sorumluluklar aşağıda belirtilmiştir:

 

-        Bakanlık tarafından yetki devredilmesi durumunda “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararını vermek.

-        Halk toplantısının yerini proje sahibi ile birlikte belirlemek ve Bakanlığa bildirmek.

-        Halk toplantısının tutanağını Çevre ve Orman Bakanlığı’na göndermek.

-        Proje ile ilgili inceleme ve değerlendirme sürecinin başladığını ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nun halkın görüşüne açıldığını uygun iletişim araçlarıyla halka duyurmak.

-        Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ya da proje hakkında görüş bildirmek isteyenlerin görüşlerini kabul etmek  ve Çevre ve Orman Bakanlığı’na iletmek.

-        Bakanlık tarafından verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu”  ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz” kararını gerekçeleri ile beraber uygun araçlarla yöre halkına duyurmak.

-        Bakanlık tarafından verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararını ilde taşra örgütü bulunan kurumlara ve halka duyurmak.

-        “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alan proje sahibinin veya yetkili temsilcisinin ilgili mevzuat uyarınca aldığı diğer izin ve ruhsatlar ile yatırımın başlangıç, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemlerine ilişkin izleme raporlarını kabul etmek ve bu raporlar konusunda halkı ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nı bilgilendirmek.

-        “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadan yatırıma başlandığının saptanması durumunda yatırımı durdurmak ve “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça durdurma kararını kaldırmamak.

-        “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verildikten sonra, proje sahibi tarafından Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyasında yükümlenilen unsurlara uyulmadığının saptanması durumunda söz konusu yükümlülüklere uyulması için -Bakanlıkça da uygun görülmesi durumunda- bir defaya mahsus olmak üzere süre vermek, süre sonunda yükümlülüklere uyulmadığı takdirde yatırımı durdurmak ve yükümlülükler yerine getirilmedikçe durdurma kararını kaldırmamak.

 

Yukarıda da belirtildiği üzere mülki idareye ilişkin ÇED yükümlülükleri sıralanırken özellikle vali kavramı tercih edilmiş ve ilçenin en büyük mülki idare amiri olan kaymakamlardan söz edilmemiştir. Bu, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın kaymakamlara karşı takındığı tutumu sürdürdüğünü göstermektedir. Daha önce de işaret edildiği üzere, bu yaklaşım kaymakamların ilçe içindeki güç ve konumundan yararlanma olanağını ortadan kaldırması bakımından yanlıştır. Ayrıca, Türk Yönetim Sistemi’ne ve İl İdaresi Kanunu’na aykırıdır.

 

Süreçler, Kararlar ve İş Akımı Çizelgesi

 

      ÇEDY 1997’nin öngördüğü akış çizelgesi aşağıda verilmiştir.                  

                            
                                                      

ŞEKİL 11

ÇEDY 1997’ye Göre ÇED ve Ön ÇED Süreci

                     

                          Yer Tetkiki İçin Valiliğe Başvuru

 


        

                                              Valilik Kararı                                                                         

                                                                                                                     30 iş günü

 


                                            Uygun                     Uygun Değil                        Red

 

 


                                      Ön ÇED Süreci                                  ÇED Süreci

 


                    

                  Valilikten ön ÇED formatının alınması        Şekilsel inceleme       

 

 


              Formatın Hazırlanması ve Valiliğe Teslimi        Uygun                 Uygun Değil

 

 

 


Red             Uygun  Değil                    Uygun                  İnceleme ve Değerlendirme

                                                                                          Komisyonuna

 


                  İnceleme ve Değerlendirme       

                      Komisyonuna                              Halk              Komisyon görüşü + ÇED raporu +              30

                                                                        Toplantısı        Yükümlülük Belgesi ile Çevre              İşgünü  

 40 işgünü                                                                                Bakanlığı’na başvuru                          

                                                                                                                                    10       

            Mahalli Çevre Kurulu Kararı                                     Bakanlık Kararı                                   İşgünü  

 

 

 


        Çevresel                          Çevresel                                  ÇED                            ÇED

        Etkileri                            Etkileri                                   Olumlu                        Olumsuz

        Önemlidir                       Önemsizdir                            Görüşü                        Görüşü

 

 

 


         ÇED SÜRECİ                 PROJEYE DEVAM                                        PROJEYE SON

        

 

 

 

 

 

 


Yukarıda verilen akış çizelgesi, ÇEDY 2002, ÇEDY 2002’de  yapılan değişiklikler ve ÇEDY 2004 ile ile büyük çapta değiştirilmiştir.

 

ÇEDY 2002’nin öngördüğü işlem akış biçimi aşağıda Şekil 12’de özetlenmiş ve daha sonra genel çizgileriyle açıklanmıştır.

 


ŞEKİL 12

ÇEDY 2002’YE GÖRE ÇED AKIŞ ÇİZELGESİ

 

 

 

 

 



ÇEDY 2002’ye göre, ÇED Ön Araştırma Raporu projenin türü ve yeri dikkate alınarak saptanacak ilgili meslek dallarından ve en az üç kişiden oluşan çalışma grubunca hazırlanmalıdır.  Proje sahibi ÇEDY 2002’nin 4 sayılı ekinde yer alan “seçme eleme kriterleri”ne göre hazırlanmış ÇED Ön Araştırma Raporu’nu projenin yapılacağı ilin valiliğine sunar.

 


Raporun başlık sayfasında, proje sahibinin adı, adresi, telefon ve faks numarası; projenin adı; proje için seçilen yerin adı, mevkii; projenin tanımı ve amacı raporu hazırlayan çalışma grubunun ya da kuruluşun adı, adresi, telefon ve faks numaraları ile raporun hazırlanış tarihi belirtilir. Bunu, raporun teknik olmayan ve herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir özeti izler.

 

Raporun daha sonraki bölümünde projenin nitelikleri açıklanır. Bu açıklama yapılırken, projenin kapasitesi, kapladığı alan, çevresinde bulunan diğer tesislerle etkileşimi,  doğal kaynakların kullanımı, atık üretimi, kirlilik ve çevre üzerine etkileri, kullanılan teknoloji ve malzemelerden kaynaklanabilecek kaza riski gözönünde tutulur.

 

Raporun daha sonraki bölümünde projenin içinde yer  alacağı çevre ile ilgili bilgiler verilir. Bu bağlamda, mevcut arazi kullanımına ilişkin koşullar, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, yöredeki doğal kaynakların durumu, kalitesi ve yenilenebilirliği ile ilgili konular açıklanır.

 

Şayet, proje “duyarlı yöreler”den ise, (sulak alanlar, kıyı kesimleri, dağlık ve ormanlık alanlar, tarım alanları, milli parklar, özel koruma alanları, nüfusça yoğun alanlar, tarihsel, kültürel, arkeolojik gibi önemi olan alanlar) bu takdirde doğal çevrenin duyarlılık koşulları da değerlendirme konusu yapılır. Ön ÇED Araştırma Raporu’nun sonraki bölümünde projenin mevcut çevre üzerindeki olası etkileri irdelenir. Bu bağlamda, coğrafi alan ve etkilenen nüfus anlamında etki alanının genişliği  ve etkinin niteliği ve özelliği, süresi, sıklığı ve yenilenebilirliği üzerinde durulur. Raporun sonraki bölümünde, projenin öteki teknik seçenekleri ile seçilen yerin öteki yer seçenekleri tartışma konusu yapılır.

 

Bu arada, kanımızca, projenin hiç yapılmaması seçeneği de irdelenerek bu durumda ortaya çıkacak olumluluk ve olumsuzluklar da tartışma konusu yapılmalıdır. Raporun son bölümünde elde olunan yargıların sonuçları yer almalıdır. Yapılan açıklamaların özeti ile projenin önemli çevresel etkilerinin sıralandığı ve seçeneklerinin karşılaştırıldığı genel bir değerlendirme bu bölümde yer almalıdır. Proje için belirlenen yer ve öteki seçeneklerinin -varsa- çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, yatırımcı için projesi ile ilgili olarak daha önceden alınmış izin, onay, ruhsat veya ilgili kurumlardan alınmış belgeler ile proje için seçilen alana ilişkin arazi kullanım durumu raporun ekler bölümüne konulmalıdır. Başka kaynaklardan alıntı yapılmışsa bunlara ilişkin bilgiler sayfa sonu ve rapor sonu notlarında ve raporun referans/kaynakça bölümünde belirtilmelidir. Son olarak, ÇED Ön Araştırma Raporunu hazırlayanların adı ve soyadı, mesleği, özgeçmişi ve referansları açıklanmalıdır. Rapor, sorumluları tarafından imzalanmalıdır.

 

ÇEDY 2002’ye göre, Valilik (Çevre İl Müdürlüğü) raporu 10 işgünü içerisinde şekilsel açıdan inceler. Rapor şekilsel açıdan uygun değilse proje sahibine iade edilir ve eksikliklerin giderilmesi istenir. Uygun ise, Çevre İl Müdürlüğü aracılığıyla halkın bilgilendirmesi toplantısının hazırlıklarına başlanır. Bilgilendirme toplantısının yöntemi Valilik ve proje sahibi tarafından belirlenir. Proje sahibi 20 işgünü içinde bu toplantıyı yapmak ve “son değerlendirme raporu”nu valiliğe sunmak zorundadır.

 

Bu işlemler Valiliğin gözetimi altında yapılır.  Valilik gerekli görürse, proje yerinde özel inceleme yapabilir ya da yaptırabilir. Valilik, daha sonra, ÇED Ön Araştırma Raporu’nu, halkın bilgilendirilmesi işlemi ile ilgili bilgi ve belgeleri içeren dosyayı ve -varsa- yerinde inceleme raporu ile diğer belgeleri 7 işgünü içerisinde Bakanlığa sunar. Bakanlık proje ile ilgili belgeleri yönetmelik ve eklerinde yer alan ölçütler çerçevesinde inceler. Değerlendirme aşamasında ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini de alabilir.

 

Projenin öngörülen alanda gerçekleştirilmesinin mevzuat açısından mümkün olmadığının anlaşılması halinde Bakanlıkça bu durum proje sahibine bildirilir.

 

Bakanlık (bu anlatımın Çevre Bakanı olarak anlaşılması gerekmektedir) 45 işgünü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlayarak proje hakkında “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararını verir. Kararı valiliğe ve proje sahibine bildirir. “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilebilmesi için proje sahibinden “nihai ÇED Ön Araştırma Raporu” ve eklerinin yükümlülüğü altında olduğunu belirten yüklenim yazısı ve noter onaylı imza sirküleri alınır. Kamu kurum ve kuruluşlarından imza sirküleri istenmez. Bu belgeler Bakanlıkça verilen süreler içinde sunulmaz ise başvuru geçersiz sayılır. Valilik de, alınan kararı uygun araçlarla yöre halkına duyurur.

 

“ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen proje için, beş yıl içinde yatırıma başlanmaması durumunda “ÇED Gerekli Değildir” kararı geçersiz sayılır. “ÇED Gereklidir” kararı alınan projeler ise ÇED'e tabidir. Beş yıl içinde ÇED sürecinin başlatılmaması durumunda ÇED ön araştırması başvurusu geçersiz sayılır. ÇED süreci ise, yukarıda anlatılan ön ÇED sürecinden bazı farklılıklar göstermektedir.

 

Hangi tür projelere ÇED sürecinin uygulanacağı Yönetmeliğin EK-I listesinde yer almaktadır. Bu projeler ile, EK-II listesinde bulunan ancak haklarında “ÇED Gereklidir” kararı verilen projeler için ÇED Raporu hazırlanması zorunludur.

 

Bu tür bir projeyi gerçekleştirmek isteyen proje sahibleri bir dilekçe ile Çevre Bakanlığı’na başvururlar. Dilekçeye ÇEDY’nin 3 sayılı ekinde yer alan “proje tanıtım genel formatı” eklenir. Proje tanıtım raporu, projenin türü ve yeri dikkate alınarak ilgili meslek dallarından ve en az üç kişiden oluşan çalışma grubunca hazırlanmalıdır.

 

Aralık 2004’de yürürlüğe giren ÇEDY 2004 ÇED akış sürecinde özellikle sürelerin azaltılmasına yönelik önemli değişiklikler yapmıştır. ÇEDY 2004’nin öngördüğü süreç  ve sürece ilişkin açıklamalar aşağıda yer almaktadır.


ŞEKİL 13

ÇEDY 2004’E GÖRE ÇED AKIŞ ÇİZELGESİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 



ÇEDY 2004  ile ÇEDY 2002 arasında büyük benzerlikler vardır. İki metin arasındaki en önemli fark ÇED ön inceleme sürecine ilişkindir. ÇEDY 2004 ön ÇED olarak bilinen ve il örgütleri tarafından yürütülen bu süreci kaldırmıştır. Bir anlamda Türkiye’de ÇED tümüyle merkezileşmiştir. İl örgütlerinin ÇED süreci içindeki rolü sadece izleme ve denetleme olarak kalmıştır. Herhangi bir projenin ÇED kapsamı içine girip girmediği kararı bundan böyle Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilecektir.

 


ÇEDY 2004’e göre, ÇEDY 2004’e ekli 1 sayılı listede yer alan projelerle ekli 2 sayılı listede sayılanlardan hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen projeler için Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanması zorunludur.  Bu tür projelerin sahipleri “proje tanıtım genel formatı” esas alınarak hazırladıkları dosyayı  Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunacaklardır. Bakanlık, öncelikle dosyada sunulan bilgi ve belgeleri şekilsel uygunluk açısından inceleyecek ve uygun hazırlanmayanlar iade edilecektir. Dosyanın uygun bulunması durumunda Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri, Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri ve proje sahibinden temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulacaktır. Bu işlemler üç işgünü içinde tamamlanacaktır.

 

Hakkında “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen projelerin sahipleri “proje tanıtım dosyası”nı Çevre ve Orman Bakanlığı sunacaktır. Çevre ve Orman Bakanlığı dosyayı “Halkın Katılımı Toplantısı” ve “Kapsam Belirleme Toplantısı”nın tarihini ve yerini bildiren yazıyla birlikte komisyon üyelerine gönderecek ve komisyonu toplantıya çağıracaktır.

 

Komisyon çalışmalarına Çevre ve Orman Bakanlığı temsilcisi başkanlık edecektir. Çevre ve Orman Bakanlığı projenin konusu, türü ve proje için belirlenen yerin özelliklerini de dikkate alarak, üniversiteler, enstitüler, araştırma ve uzman kuruluşları, meslek odaları, sendikalar,  birlikler, sivil toplum örgütlerinden temsilcileri de komisyon toplantılarına üye olarak çağırabilecektir.

 

Yerel halkı proje ile ilgili olarak bilgilendirmek ve halkın görüş ve önerilerini almak üzere “halkın katılımı toplantısı” düzenlenir. Toplantıyı düzenleme sorumluluğu proje sahibine aittir. Toplantı yerel halkın kolaylıkla ulaşabileceği yerde yapılacaktır. Proje sahibi bu sorumluluğu Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri ile işbirliği içinde yerine getirecektir. Bu toplantı “Kapsam Belirleme Toplantısı”ndan önce yapılacaktır. “Halkın Katılımı Toplantısı”nın yeri Valilik ve proje sahibi tarafından belirlenecektir. Valilik toplantı yerini ve tarihini Çevre ve Orman Bakanlığı’na bildirecektir. Proje sahibi toplantı tarihini, saatini, yerini ve konusunu belirten bir ilanın hem ulusal düzeyde yayımlanan bir gazetede ve hem de yörede yayımlanan yerel bir gazetede yayınlanmasını sağlayacaktır.

 

“Halkın Katılımı Toplantısı” İl Çevre ve Orman Müdürü’nün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında yapılacaktır. Başkan katılımcılardan görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilecektir. Toplantı tutanağı, Valilik tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı’na gönderilecektir.

 

İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’na üye olarak davet edilenler “Kapsam Belirleme Toplantısı”ndan önce yerinde inceleme yapabilecek ve “Halkın Katılımı Toplantısı”na katılabileceklerdir.

 

ÇEDY 2004’e göre, “Halkın Katılımı Toplantısı”, “Kapsam Belirleme Toplantısı” ve “Özel Format Verme İşlemleri”nin 12 işgünü içerisinde tamamlanması gerekir. Komisyon tarafından yapılacak ilk toplantıda proje sahibi projeyle ilgili olarak üyelere bilgi verecektir. Bu toplantıda Çevre ve Orman Bakanlığı  veya taşra örgütü temsilcileri “Halkın Katılımı Toplantısı” ile ilgili olarak Komisyon’a bilgi verecektir.  Bu toplantıda projenin hangi kapsamda ele alınmasının gerektiği saptanacak, projenin önemli çevresel etkileri göz önünde tutularak “Proje Tanıtım Genel Formatı”nda incelenmesi gereken konular belirlenecek, kullanılması gereken “özel format” karara bağlanacak, ÇED Raporu’nu hazırlayacak çalışma grubunun bileşimi kesinleştirilecek ve özel format Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından proje sahibine bildirilecektir.

 

Proje sahibi, bir yıl içinde ÇED Raporu’nu Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunmak zorundadır. Bu süre altı ayı geçmemek üzere uzatılabilecektir. Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED Raporu’nun özel formata uygunluğunu ve belirlenen meslek uzmanları tarafından hazırlanıp hazırlanmadığını üç işgünü içinde karara bağlayacaktır. Eksiklik saptanırsa ÇED Raporu  iade edilecektir. ÇED Raporu üç ay içinde Çevre ve Orman Bakanlığı’na yeniden sunulmadığı takdirde ÇED başvuru geçersiz sayılacaktır.

 

ÇED Raporu’nunn uygun olduğunun saptanması durumunda proje ile ilgili inceleme değerlendirme sürecinin başladığı ve ÇED Raporu’nun halkın görüşüne açıldığı Çevre ve Orman Bakanlığı ve Valilik tarafından halka duyurulacaktır. ÇED Raporu’nu incelemek isteyenler inceleme ve değerlendirme sürecinin devam ettiği süre içinde  proje hakkında görüş bildirebileceklerdir. Komisyon bu görüşleri dikkate alacaktır.

 

İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK), ÇED Raporu üzerindeki çalışmalarını   ilk inceleme değerlendirme toplantısından  sonraki on işgünü içinde tamamlamak durumundadır. İDK, üye sayısının salt çoğunluğu ile toplanacaktır. Komisyon başkanı, üyelerden görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilecektir. İDK, proje sahibinden daha geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç ve gereç sağlamasını, yeterliği bilinen kuruluşlar tarafından analiz, deney ve ölçümler yaptırılmasını istemek hakkına da sahip olacaktır. İDK, tartışmalı konularda tanık örnekler alabilecek ve yetkili uzmanlardan  görüş isteyebilecektir. Bu işlemlere ilişkin harcamalar da proje sahibi tarafından karşılanacaktır. İDK projenin gerçekleştirilmesi planlanan yerde veya benzer tesislerde inceleme yapabilecektir. İnceleme ve değerlendirmeler sırasında ÇED Raporu’nda önemli eksiklik ve yanlışlıkların  bulunduğunun saptanması durumunda İDK bunların giderilmesini hem proje sahibinden ve hem de ilgili kurumlardan isteyebilecektir. Bu gibi durumlarda inceleme ve değerlendirme çalışması durdurulacak ve eksiklikler tamamlanmadan ve gerekli düzeltmeler yapılmadan  çalışmalara  devam edilmeyecektir.

 

İDK veya Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED Raporu’nda  proje sahiibinden değişiklik yapması en çok iki kez isteyebilecektir. İki istem sonunda da düzeltmeler yeterli görülmezse başvuru Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından geçersiz sayılacaktır.

 

İDK, çalışmaları sırasında, ÇED Raporu ve eklerinin yeterli ve uygun olup olmadığını, yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırılıp dayandırılmadığını, Proje’nin çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediğini, çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin saptanıp saptanmadığını, “halkın katılımı toplantısı”nın uygun  olarak yapılıp yapılmadığını  ve bu toplantıda üzerinde durulan konulara uygun ve yeterli çözümler getirilip getirilmediğini irdeleme konusu yapacaktır. 

 

İDK tarafından son şekli verilen “Nihai ÇED Raporu”, “Nihai ÇED Raporu’nun ve eklerinin yükümlülüğü altında olduğunu belirten yüklenim yazısı ve noter onaylı imza sirküleri proje sahibi tarafından toplantıların sona ermesinden sonra beş iş günü içinde  Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunulacaktır.

 

Çevre ve Orman Bakanlığı (daha doğru bir anlatımla Çevre ve Orman Bakanı) beş işgünü içinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu”  ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz” kararı verecektir. Bu karar proje sahibine ve ilgili kurum ve kuruluşlara  yazılı olarak bildirilecektir. Valilik, Çevre ve Orman Bakanlığı’nca alınan kararı gerekçeleri ile birlikte uygun araçlarla yöre halkına duyuracaktır.

 

“ÇED Olumlu” kararı verilen projelerde  beş yıl içinde yatırıma başlanmaması durumunda karar geçersiz sayılacaktır. “ÇED Olumsuz” kararı verilen projelerde koşulların değişmesi durumunda proje sahibi yeniden başvuruda bulunabilecektir.

 

ÇEDY 2004’den önceki düzenlemelerde ön ÇED olarak bilinen süreç ÇEDY 2004’de Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından uygulanacak “Seçme, Eleme Kriterleri Uygulama Yöntemi” adını almaktadır. ÇEDY 2004’e ekli 2 sayılı listede  sıralanan projeler, ÇEDY 2004 kapsamında yer alan projelerden üzerinde değişiklik yapılmak istenen projeler ve ÇEDY 2004 kapsamı dışında olmasına karşın üzerinde yapılacak değişiklik nedeniyle ÇEDY 2004 kapsamına girmeleri gereken ve üzerinde ileri teknoloji uygulanmak istenen tesislere ilişkin projeler Çevre ve Orman Bakanlığı’nca değerlendirilecektir.

 

Bu gibi durumlarda, proje sahibi, projesi  için  ÇED uygulamasının gerekli olup olmadığının araştırılması amacıyla “Proje Tanıtım Dosyası’nı Çevre ve Orman Bakanlığı’na sunacaktır. Çevre ve Orman Bakanlığı, Proje Tanıtım Dosyası’nı  ÇEDY 2004’e ekli 4 sayılı listede belirtilen ölçütler çerçevesinde inceleyecek ve beş işgünü içinde kararını verecektir.  Bakanlık proje alanını yerinde inceleyebilecek ve proje sahibinden daha geniş bilgi vermesini, araç  ve gereç sağlamasını, yeterliği bilinen kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapılmasını isteyebilecektir. Çevre ve Orman Bakanlığı on beş işgünü içinde çalışmalarını tamamlayacak ve beş iş günü içinde proje hakkında “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı verecektir. Verilen karar hem ilgili Valiliğe ve hem de proje sahibine bildirilecek ve Valilik kararı taşra örgütlerine ve yerel halka duyuracaktır.

 

“ÇED gerekli değildir” kararı verilen proje için beş yıl içinde yatırıma başlanmaması durumunda karar geçersiz sayılacaktır. “ÇED Gereklidir”  kararı verilen projeler  hakkında ÇED süreci başlatılacaktır. ÇED sürecinin bir yıl içinde başlatılmaması durumunda başvuru geçersiz sayılacaktır. 

 

ÇED sürecinin başlangıcını oluşturan “Proje tanıtımı genel formatı” ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’de küçük bir iki değişiklik dışında aynıdır. Format bir başlık sayfası ile altı bölümden oluşur. Başlık sayfasında, proje sahibinin adı, adresi, telefon ve faks numarası, projenin adı, proje için seçilen yerin adı, mevkii, raporu hazırlayan çalışma grubunun/kuruluşun adı, adresi, telefon ve faks numaraları ve raporun hazırlanış tarihi yer alır. Bu sayfayı “İçindekiler Listesi”  sayfası izler. Formatın birinci bölümünde projenin tanımı yapılır ve amacı açıklanır. Bu bağlamda, projenin konusu, yatırımın tanımı, süresi, hizmet amaçları, önem ve gerekliliği, projenin fiziksel özellikleri, inşaat ve işletme safhalarında kullanılacak arazi miktarı ve arazinin tanımı önerilen projeden kaynaklanabilecek önemli çevresel etkiler (su, hava, toprak kirliliği, gürültü, titreşim, ışık, ısı, radyasyon gibi) belirtilir. Yatırımcı tarafından araştırılan ana seçeneklerin bir özeti ve seçilen yerin seçiliş nedenleri bu bölümde açıklanır. Formatın ikinci bölümünde ise proje için seçilen yerin konumu, projenin içinde yer alacağı alan ve öteki yerleşme seçeneklerinin yerleri, koordinatları ve bu yerleri tanıtıcı bilgiler yer alır. Formatın üçüncü bölümünde proje yeri ve projenin etki alanının mevcut çevresel özellikleri tartışma konusu yapılır. Bu bağlamda, önerilen proje nedeniyle kirlenmesi olası olan çevrenin, nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, (atmosferik koşullar) iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, duyarlılık düzeyi (“Duyarlı Yöreler” listesi de dikkate alınarak) ve yukarıdaki etmenlerin karşılıklı ilişkileri açıklama konusu yapılır. Formatın dördüncü bölümünde, projenin önemli çevresel etkileri ve bunlardan sakıncalı olanlar konusunda alınacak önlemler belirtilir. Bu çerçevede, kısa, orta, uzun vadeli, sürekli, geçici ve olumlu olumsuz etkileri özellikle göz önüne alınarak, proje için kullanılacak alan, doğal kaynakların kullanımı, kirleticilerin miktarı, atmosferik koşullar ile kirleticilerin etkileşimi, çevreye rahatsızlık verebilecek olası sorunlar açıklanır ve atıkların nasıl en az düzeye indirileceği belirtilir. Ayrıca, yatırımın çevreye olan etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılacak tahmin yöntemlerinin genel tanıtımı ile çevreye olabilecek olumsuz etkilerin azaltılması için alınması düşünülen önlemlerin tanıtımı bu bölüm içinde yer almalıdır. Formatın beşinci  bölümünde gerçekleştirilmiş olan halkın bilgilendirmesi toplantısı ve sonuçları üzerinde durulmalıdır. Bu bağlamda, projeden etkilenmesi olası toplum belirlenir, bu toplumun görüşlerinin ÇED çalışmasına yansıtılması için yöntemler önerilir ve görüşlerine başvurulması gereken diğer taraflara konuyla ilgili bilgi verilir. Formatın altıncı bölümü raporun teknik olmayan ancak herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir bir özetine yer vermelidir. “Proje Tanıtım Raporu”nun hazırlanmasında kullanılan ve çeşitli kuruluşlardan sağlanan bilgi ve belgeler ile raporda kullanılan tekniklerden rapor metninde sunulamayan belgeler ekler bölümünde yer almalıdır. Bu çerçevede, proje için belirlenen yer ve seçeneklerinin -varsa- çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, yatırımcı için projesi ile ilgili olarak daha önceden alınmış izin, onay, ruhsat veya ilgili kurumlardan alınmış belgeler, proje için seçilen alana ilişkin arazi kullanım durumu ekler arasında yer almalıdır. Raporun hazırlanmasında başka kaynaklardan yararlanılmışsa bu kaynaklar hem dipnotlarda ve kaynaklar ve referanslar bölümünde sıralanmalıdır. Formatın son bölümünde, proje tanıtım raporunu hazırlayan çalışma grubu tanıtılmalıdır. Raporu hazırlayanların adları ve soyadları, meslekleri, özgeçmişleri ve referansları bu bölümde yer almalıdır. Rapor, sorumluları tarafından imzalanmalıdır.

 

Çevre ve Orman Bakanlığı, “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı verilen projelerle ilgili olarak ÇED Raporu veya “Proje Tanıtım Dosyası”nda öngörülen ve proje sahibi tarafından yükümlenilen hususların yerine getirilip getirilmediğini  izlemek ve denetlemek yetkisine sahiptir. Çevre ve Orman Bakanlığı bu görevi yerine getirirken ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapabilir. Buna ek olarak, proje sahibi de “ÇED Olumlu”veya “ÇED Gerekli Değildir”kararını aldıktan sonra ilgili mevzuat uyarınca aldığı diğer izin ve ruhsatlar ile yatırımın başlangıç, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemlerine ilişkin izleme raporlarını ilgili valiliğe iletmek zorundadır. Valilik de elde ettiği bilgiler çerçevesinde yerel halka bilgiler verecek ve yaptığı çalışmalarla ilgili olarak Çevre ve Orman Bakanlığı’na bilgi aktaracaktır.

 

Valilik herhangi bir projenin “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmadan yatırıma başlandığının saptanması durumunda çalışmaları durdurmak zorundadır. “ÇED Olumlu” ya da “ÇED Gerekli Değildir” kararı verildikten sonra, proje sahibi tarafından ÇED Raporu veya “Proje Tanıtım Dosyası”nda yükümlenilen hususlara uyulmadığının saptanması durumunda Bakanlıkça ya da Valilikçe bir kez süre verilebilecektir. Verilen süre sonunda yükümlülüklere uyulmadığı takdirde yatırım durdurulacaktır.

 

ÇED Raporları

 

ÇEDY 1997, tanımlar bölümünde, ÇED Raporu’nu “ÇED uygulanacak faaliyetler listesinde Ek I’de yer alan veya mahalli çevre kurullarında ‘çevresel etkileri önemlidir’ kararı verilen bir faaliyet için hazırlanacak rapor” olarak tanımlanmaktadır. ÇEDY 1993’nin tanımlar bölümünde yer almayan bir başka ÇED raporu tanımı daha vardır. ÇEDY 1993’nin 16 ncı, 19 uncu ve 21 inci maddelerinde yer alan bu kavram “nihai ÇED raporu” olarak isimlendirilmektedir. ÇEDY 1993 açısından oldukça önem taşıyan bu maddede, “nihai ÇED”, “inceleme-değerlendirme sürecinin sona erdirilmesinden sonra ÇED raporu yapılan revizelerle birlikte nihai ÇED olarak kabul edilir” şeklinde tanımlanmaktadır.  Bu kavramın önemi, ÇEDY 1993’ün 21 inci maddesinde yer alan “Bakanlık, Komisyon tarafından bir tutanakla belirlenen nihai ÇED raporunu faaliyet sahibine verir. Faaliyet sahibi nihai ÇED raporu ve eklerinin taahhüdü altında olduğunu, nihai ÇED raporu ve eklerinde belirtilen tüm hususlara uyacağını gösteren imzalı ve mühürlü beyanı, üst yazı ve imza sirküleri ile birlikte Bakanlığa sunar” ifadesinde yer almaktadır.

 

Bu hükümden, “nihai ÇED”in, “orijinal ÇED raporu”, raporla ilgili “komisyon görüşleri” ve bu görüşler doğrultusunda yapılan değişikliklerin toplamı olarak anlaşılması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

 

 Bana göre, asıl çözüm, ABD ÇED sisteminde olduğu üzere, ÇED raporunun son şeklinin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yazılmasında yatmaktadır. ABD ÇED sisteminde, final environmental impact report - EIR olarak adlandırılan ÇED raporu yetkili kamu kuruluşu tarafından yazılmakta ve proje sahibine verilmektedir. Proje sahibinin uymakla yükümlü olduğu ÇED raporu budur. Bu nedenle de, proje sahibi tarafından hazırlanan ÇED’e “taslak ÇED” ve kamu kurumu tarafından hazırlanan ÇED’e “tam ÇED”  ya da “kesin (final EIR) ÇED” adı verilmektedir.

 

ÇEDY 1993’nin 19 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan, “Komisyon, nihai ÇED raporu olarak kabul edilen ÇED raporlarının ekleriyle birlikte kaç sayfa ve bölümden oluştuğunu ve nihai ÇED raporu olarak kabul edildiğine dair bir tutanak düzenlemekle yükümlüdür” hükmü, bu anlayışa daha yakın bir düzenleme biçimidir. Ne varki, ÇEDY 1997, 17 nci maddesinde, “nihai ÇED” raporu kavramını “inceleme-değerlendirme komisyonunca kabul edilerek … son şekli verilen ÇED raporu” olarak nitelemeyi tercih etmiştir. Kanımıza göre, bu yeni düzenleme biçimi de sorunu çözmekte yetersiz kalmaktadır.  ÇEDY’de ileride yapılabilecek olası değişikliklerde yukarıdaki ifadelerin biraz daha geliştirilerek ‘ÇED raporu Bakanlık tarafından yazılan ÇED raporudur’ şeklinde düzenlenmesi uygulamada önemli kolaylıklar sağlayacaktır.

 

ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004 ise daha kısa bir tanımı yeğlemektedir: “Ek I listesinde yer alan veya Bakanlıkça “ÇED Gereklidir” kararı verilen bir proje için belirlenen özel formata göre hazırlanacak rapor”.  ÇEDY 2004’ün 13 üncü maddesinin (b) bendinde kendisinden söz edilmesine karşın, ÇEDY 2004’de de “nihai ÇED raporu”nun bir tanımı yer almamaktadır. Bu eksikliğin ileride yapılacak yönetmelik değişikliklerinde giderilmesi yararlı olacaktır.

 

ÇED Uygulamalarına İlişkin Bakanlık Genelgeleri ve Talimatları

 

Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü aracılığıyla çeşitli genelge ve talimatlar yayınlayarak ülkemizdeki ÇED uygulamalarına belirli bir disiplin getirmek istemektedir. Bugüne kadar yayınlanan bakanlık emirleri hakkında aşağıda genel nitelikli bilgiler verilmiştir.

 

Bakanlığın 6.Eylül.2004 tarihli genelgesiyle “Rapor Yazım Rehberi” yürürlüğe konulmuştur. Genelgenin hazırlanma nedeni “… raporların hazırlanmasında, yazım ve basımına yönelik bir standardının olmaması nedeniyle, şekil ve tasarımının çok farklı olmasına, değerlendirilmesinde yeterli etkinliğin sağlanamamasına, verimlilik kaybına  ve düzenli arşivlenememesine sebep olması” gösterilmiştir. Bakanlık bu sorunu aşmak için Bakanlığa sunulan raporların hazırlanması, yazımı ve basımında yönlendirici olmak üzere, raporların yazımına yönelik standartları, ilke ve kuralları belirlemek ve bütünlüğü sağlamak amacıyla söz konusu Rapor Yazım Rehberi’ni hazırlamıştır.

 

Bakanlığın 20.Mayıs.2004 tarihli genelgesinde “ÇED Yönetmeliği’nin Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler (EK II) Listesine tabi projelerin değerlendirilerek “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararlarının verilmesi yetkisi anılan Yönetmeliğin 5. Maddesi uyarınca 15.06.2004 tarihinden itibaren ekteki dağıtım listesinde isimleri yer alan Valiliklere devredilmiştir” hükmü yer almaktadır.

 

30.Eylül.2003 tarihli genelgede ise karayolu güzergahları yakınında çalışmakta olan taş, kum ve kireç ocakları ile asfalt şantiyeleri, tuğla ve kiremit fabrikalarının görüntü kirlenmesi ile toz, gaz ve partikül madde kirliliğine sebep oldukları belirtilmekte ve bu gibi işletmelerin takip edilmesi ve denetlenmesi, izinsiz faaliyette bulunanların gerekli yasal işlemleri yerine getirmelerinin sağlanması, Çevresel Etki Değerlendirmesi Ön Araştırma Raporu, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nda belirtilen olumsuzlukları gidermek  için almakla yükümlü oldukları tedbirlerin yerine getirip getirilmediğinin takip edilmesi, görüntü kirliliğinin önlenmesi için tesis çevresinin “yeşil perdeleme” ve benzeri uygulamalarla önlenmesi il valilerinden istenmektedir.

 

Bakanlık 22.Ağustos.2003 tarihi genelgesinde ÇED kapsamı dışında iken yapılan proje değişiklikleri nedeniyle kapsam içine giren işletmelerin durumuna değinmekte ve bu tür projelerin ÇED Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmesi aşamasında genelge ekind gönderilen format doğrultusunda düzenlenecek bilgi ve belgelerin Bakanlığa gönderilmesi il valiliklerinden istenmektedir.

 

Bakanlık 29.Haziran.2004 günü ÇEDY uygulamalarına ilişkin olarak bir talimat daha yayınlamıştır. Talimatta önceki yönetmeliklerde “Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler” Listesine tabi projelere ilişkin uygulamaların il valiliklerine bırakıldığı anımsatılmakta ve ÇEDY’nin daha sağlıklı işleyebilmesi ve uygulamada birlikteliğin  sağlanması için bu tür projelere ilişkin uygulamalar için değişik bir süreç getirmektedir. Yeni süreç “Proje Tanıtım Dosyası”nın valiliğe sunulmasından sonra, İl Çevre ve Orman Müdürü’nün veya görevlendireceği bir şube müdürünün başkanlığında en az iki personel tarafından projenin türü ve yeri dikkate alınarak proje ile ilgili gerekli incelemelerin yapılmasını, inceleme çalışmaları sırasında duyarlı yöreler gerçeğinin göz önünde tutulmasını, inceleme ve değerlendirme aşamasında ön ÇED sürecinin uygulanmasını, “Eleme Kontrol Listesi” gözönüne alınarak proje tanıtım dosyası hakkında “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı  verilmesini, “ÇED Gerekli Değildir ” kararı  verilen projeler için “ÇED Gerekli Değildir Belgesi” düzenlenmesini ve “ÇED Gereklidir” kararı verilen projeler için gerekli işlemlerin bir yıl içinde başlatılmaması durumunda başvurunun geçersiz sayılacağının proje sahibine bildirilmesini, “ÇED Gerekli Değildir” kararı ve “ÇED Gerekli Değildir Belgesi” verilmeden önce proje sahibinden ÇED Gerekli Değildir Belgesi  bedeli olarak Çevre ve Orman Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına 350.000.000 ETL. (üçyüz elli milyon) yatırılmasını ve “Proje Tanıtım Dosyası” ve eklerinin yükümlülüğü altında olduğunu belirten yüklenim yazısı ile noter onaylı imza sirkülerinin alınmasını, verilen kararın proje sahibine, diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşların taşra örgütlerine bildirilmesini ve ilgili belgelerin Bakanlığa gönderilmesini istemektedir. 

 

Bakanlık 20.Nisan.2004 tarihli İç Genelgesi’nde ise “… ÇEDY’nin yürürlüğe girmesinden önce ÇEDY hükümlerine tabi olduğu halde gerekli işlemleri tamamlamamış ve mevzuat uyarınca yer seçimi uygun olan mevcut faal tesisler, ilgili yönetmelikler çerçevesinde gerekli yükümlülüklerini yerine getirmeleri amacıyla çevresel durum değerlendirme raporunu Bakanlığa sunar, bu rapor Bakanlıkça değerlendirilir” hükmüne atıfta bulunarak bu tür işlemler için mevzuat açısından yer seçiminin uygunluk düzeyininin saptanmasını, işletmenin çalışmakta olduğunun belgelenmesini, bu kuruluşlar için özel format hazırlanmasını, ÇED Yönetmeliği’nin EK-I listesinde yer alan projeler için 700.000.000 ETL, EK-II listesinde yer alan projeler için de 350.000.000 ETL’nin format bedeli olarak alınmasını istemektedir.

 

Yukarıda sözü edilen ücretin yasal temelinin olmadığı anlaşılmaktadır.

 

Bakanlığın 23.Şubat.2004 tarihli talimatı madencilikle ilgilidir.  Genelgede madencilik projelerinden çalışma alanı  25 hektar veya üzerinde olanlar için EK III de yer alan format doğrultusunda yer alan “Proje Tanıtım Dosyası”nın ve çalışma alanı 25 hektarın altında olanlardan da EK IV de yer alan “Proje Tanıtım Dosyası”nın hazırlanarak Bakanlığa gönderilmesi il valiliklerinden istenmektedir.

  

Beşinci  Bölümün Özeti 

 

Bu bölüm, Türkiye’de uygulanmakta olan ÇED sistemine ayrılmıştır. Bu bağlamda, öncelikle, ÇED kavramına ilişkin olarak Türkiye’de yaşanan gelişmeler açıklanmış ve bugüne kadar ÇED ve ön ÇED ile ilgili olarak yaşanan gerçekler istatiksel olarak ortaya konulmuştur. Türkiye’de 1983 yılında yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10 uncu maddesi ile düzenlenen ÇED sürecine ilişkin olarak yürürlüğe konulan 1993, 1997, 2002 ve 2004 yönetmelikleri ve yönetmeliklerde zaman içinde yapılan değişikliklerin anlam ve önemleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu açıklamaları, bu yönetmeliklerde yer alan “çevre” kavramı tanımları izlemiş ve ÇED yönetmeliklerinde yer alan ÇED tanımları üzerinde durulmuştur. Yönetmeliklerin “amaca” ilişkin farklılıkları, yönetmeliklerde yer alan “etki” kavramı tanımları arasındaki değişiklikler, “önemli etki” kavramı ve “kapsam” farklılaşmaları tartışma konusu yapılmıştır. Üzerinde durulan bir başka kavram da “duyarlı yöreler” kavramı olmuş ve bu kavrama ilişkin olarak yönetmeliklerde sıklıkla rastlanan değişiklikler okuyucunun dikkatine sunulmuştur. Bu bağlamda, ÇED ile askeri tesisler arasındaki ilişki gündeme getirilmiştir. Daha sonra, ÇED raporunu hazırlayacak olanlar ve  bunlara verilmesi öngörülen  “yeterlik belge”leri ve buna ilişkin olarak yönetmeliklerde yapıldığı gözlemlenen değişiklikler ele alınmıştır. Sonraki alt bölümde ise proje sahibinin yükümlülükleri ile kamu yönetimlerinin yükümlülükleri üzerinde durulmuş ve mülki idare amirlerinin ÇED’e ilişkin yetki, görev ve sorumluluklarında meydana gelen tartışmalı gelişmeler üzerinde durulmuştur. AB uzmanlarının katkısı ile hazırlanan ve AB tarafından AB mevzuatına uygun  bulunan (ancak beni tatmin etmeyen) ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’ün öngördüğü ÇED süreci ve ÇED sürecine ilişkin “iş akımı çizelgeleri” hakkında okurlara ayrıntılı ve karşılaştırmalı bilgi aktarılmıştır.

 

 



BÖLÜM   6

 

SORUNLAR

 VE

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

 

 

 

 

 

 

Sorunlar

 

İlk kez 1993 yılının Şubat ayında yayınlanan ve 1.Ocak.1994’de yürürlüğe giren “Çevresel  Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği”nin (ÇEDY 1993) ülke  genelinde uygulama alanına koyduğu ulusal Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sistemi, aradan geçen süre içinde giderilebilmeleri için ciddi çabalar harcanması gereken önemli sorunlarla karşı karşıya  kalmıştır. Daha sonra yürürlüğe konulan ÇEDY 1977 de sorunların ortadan kaldırılmaları için yeterli olamamıştır. Aksine, geçmişte ÇED’den ödün veren yönetmelik değişiklikleri yapılmıştır. ÇEDY 2002’nin ve onun benzeri olan ÇEDY 2004’ün de ÇED sisteminin içinde bulunduğu sorunlara etkili çözümler üretmesi zor görünmektedir.

 

Türkiye’de ÇED sisteminin geliştirilebilmesi için uygulamada ortaya çıkan sorunların belirlenmesi,  irdelenmesi ve giderilmesi yollarının saptanması gerekmektedir. Bana göre, Türk ÇED sisteminde çok sayıda sorun olmasına karşılık bunlardan iki tanesi diğerlerine oranla daha önemlidir. Bunlardan birincisi, Türkiye’de çevresel kalitenin korunması ve bu bağlamda ÇED’e özel bir misyon verilmesi konusunda ulusal siyasal iradenin yetersiz olmasıdır. İkinci temel sorun ise, ÇED sürecinin Türkiye’de kurumsallaşması ve kökleşmesi için yapılması gereken araştırma, geliştirme, eğitim ve yayın çalışmalarının yetersizliğidir.

 

Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, ÇED Türkiye’de yeterince benimsenmemiş ve çevre yönetim uygulamaları içinde olması gereken yere ulaşamamıştır. Bu sonuca yol açan öteki sorunların ayrıntılı irdelemesi aşağıda yer almaktadır. Bu bağlamda, öncelikle, ÇED sisteminin altyapısına ilişkin sorunlar ele alınmış ve bunu sistemin tasarımına ilişkin sorunlar, raporun hazırlanması  ve değerlendirilmesi aşamalarında karşılaşılan sorunlar ve ÇED olumlu kararına sahip tesislerin işletmeye açılmasından sonra ortaya çıkan sorunların ayrıntılı bir irdelemesi izlemiştir.

 

Sorunların tartışılmasından sonra, çevresel yönetim ve planlama işlevleri açısından olağanüstü derecede öneme sahip olan ÇED sisteminin ülkemizdeki uygulanabilirlik ve işlerlik düzeyinin geliştirilmesi için alınması gerekli önlemlere  ilişkin bir öneriler listesi geliştirilmiş ve hem okuyucuların ve hem de sistemi geliştirmek durumunda olanların dikkatine sunulmuştur.

 

Sistemin Altyapısına İlişkin Sorunlar

Hemen  belirtmek gerekirki, ÇED raporu hazırlayan ve  değerlendiren kişi ve kurullar niteliksel ve niceliksel açıdan  yetersizdir.  İnsangücü  ve teknik bilgi yeterliliği açılarından çok önemli sayılması gereken bu sorun, ÇED sisteminin ülkemizde etkili bir şekilde  uygulanmasını önleyen  temel altyapı  sorunlarının başında  gelmektedir. ÇED raporu  hazırlamak  ve değerlendirmek  durumunda olan uzmanların büyük bir çoğunluğu ÇED kuram, teknik ve yöntemleri konusunda herhangi bir eğitim almamış olan kimselerden oluşmaktadır. Niteliksel açıdan geçerli olan bu  eksikliğin yanında, ÇED raporu hazırlayabilecek profesyonel kadroların henüz tam anlamıyla ortaya çıkmamış olması da nicelik ve nitelik açılarından önemli bir eksiklik olarak kabul edilmek gerekir. Nitekim, profesyonelleşme alanında görülen bu yetersizlik, yanlış bir şekilde, bazı çevresel amaçlı dernek ve vakıflarla  birlikte üniversite döner sermayelerinin devreye girmesiyle  çözümlenmek istenmektedir. Bu uygulama biçimi ise, daha  başlangıçta,  profesyonel  sorumluluk  kavramının  ortadan  kalkmasına  ve ÇED raporlarının güvenilirlik düzeyinin azalmasına yol açmaktadır. 

 

Altyapı  sorunları açısından bir başka sorun ise, ÇED  süreci içinde başvurulabilecek bilgi ve veri bankalarının  yetersizliği ve hatta yokluğudur. ÇED raporunun hazırlanması ve değerlendirilmesi çok büyük ölçüde hazır ve kullanılabilir bilgi birikimine gereksinim duymaktadır. Ortaya  çıkması olası  etkilerin niteliği ve özelliği ile ilgili bilimsel bilgi, veri ve  bulgular ile projeden etkilenecek coğrafi alanın niteliği ve  özelliği  ile bilgilerin  raporu  hazırlayacak ve değerlendirecek uzmanların ellerinin altında olması gerekmektedir. Ülkemizin içinde  bulunduğu koşullar bu açıdan irdelendiğinde  önemli yetersizliklerle karşılaşılmaktadır.

 

Açıklıkla belirtilmek gerekirki, ÇED, herşeyden  önce bir planlama yöntemi  ve aracıdır. Etkili ve doğru bir planlama ise yeterli bilgi birikiminin elde bulundurulmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bilgi düzeyinin ve birikiminin yetersiz olduğu alanlarda yapılan  planlama  çalışmalarının başarıyı güvence altına alması hemen  hemen  olanaksızdır.

 

Yukarıda belirtilenlere koşut ve ek olarak hemen belirtilmelidir  ki, ülkemizde çevre sorunları ile ilgili envanterler de yetersizdir ve hatta yoktur. Esasen, bu durumun bilgi yetersizliğinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekir. Elde yeterli bilginin olmadığı durumlarda bu bilgilerin derlenmiş ve sınıflandırılmış biçimi olan envanterlerin ve envanterlere dayalı bilgi ve veri bankalarının oluşmasını beklemek zordur.

 

Geçtiğimiz yıllarda Çevre Bakanlığı’nın DPT ile birlikte yürüttüğü “Çevre Gözlem Evi” projesinden sonuç alınamamıştır. Bu konuda umut veren gelişme Türkiye’nin Avrupa Birliği Çevre Ajansı’na üye olması ile ortaya çıkmıştır. Ancak, 1999’da balşayan ve 2001 yılında kesinleşen bu üyelik olgusundan Türkiye’deki ÇED uygulamlarının ne denli yararlanabildiği henüz bilinmemektedir.

 

Altyapı sorunlarının bir başka çok önemli olanı da, monitoring  (çevresel nitelik ve nicelik değişimlerini ölçme ve izleme) sistemlerinin yetersizliğidir. Monitoring sistemlerinin yetersizliği kendisini gerek hava kirliliğinde, gerek su kirliliğinde ve  gerekse gürültü kirliliğinde açıklıkla göstermektedir.  Ülkemizde yalnızca bazı il merkezlerinde genellikle tek  istasyondan oluşan ve mikro meteorolojik koşullarla birlikte ozon,  hidrokarbonlar ve azotoksitleri içermeyen ve yalnızca kükürtdioksit  ve parçacık  ölçümünü öngören hava kirliliği  monitoring sistemleri vardır.  Var olan araçlar arasında kabul edilebilir ve  ortak  bir ölçün oluşturulamadığı gibi belirgin bir  ayar  birlikteliği  (calibration) de henüz elde edilememiştir. Monitoring  sistemleri olmaksızın ÇED  çalışmalarını sürdürebilme olanağı  yoktur. Herşeyden önce, olumsuz çevresel etki ile karşılaşacak olan ortamdaki mevcut  çevresel niteliklerin  ölçülmesi  ve  çevrenin  taşıma kapasitesinin öğrenilmesi ve daha sonra da etki nedeniyle çevresel niteliklerde meydana gelecek değişikliklerin saptanması gerekecektir. Bu tür altyapı düzenek ve olanaklarının bulunmadığı ortamlarda yapılacak ÇED çalışmaları   taşımaları  gereken en az güvenilirlik parametrelerini güvence  altına  alamayacak çalışmalar olarak ortaya çıkacaktır. Aynı sorunun  su kirliliği  ve gürültü kirliliği için de geçerli olduklarını belirtmek gerekir.

 

ÇED ile ilgili örgün, yaygın ve hizmet içi eğitim çalışmaları da yetersizdir. Ülkemize yeni bir kavram, teknik ve  yöntemi  getirirken üzerinde durulması gereken önemli ön koşullardan biri olan ÇED ile  ilgili eğitsel  altyapının oluşturulmasında  başarısız  olunmuştur. Üniversitelerimizin hiçbirinde ana bilim dalından bağımsız  bir  ÇED eğitimi  verilmemektedir. Verilebilenler  ise  yalnızca ÇED kavramını tanıtma amacına yöneliktir  ve  ÇED  konusunda uzman yaratma hedefini gütmemektedir. Öte yandan, ÇEDY ile önemli bir  yükümlülük  altına giren kamu kuruluşlarımızda  da  görevli  uzmanların ÇED  konusunda eğitilmelerini ve yönlendirilmelerini amaçlayan hizmet içi eğitim çalışmasına rastlanılmamıştır.  Tüm bunlara ek olarak belirtmek gerekirki, ÇED ile ilgili  araştırmaların sayısı da oldukça sınırlıdır ve bu  alanda yapılmış yayın sayısı son derecede yetersiz bir düzeyde bulunmaktadır.

  

Altyapıya  ilişkin  sorunların belki de en önemlisi, mevcut sistemin teknik  yeterliliğinin sınırlı olmasıdır. ÇED felsefesi özellikle ABD’den ülkemize aktarılmıştır. ÇED’in Türkiye’de somutlaşmasında AB modelinin ve uygulamalarının etkili olduğu görülmektedir. ÇEDY 2002’nin hazırlık çalışmalarına AB uzmanları da katılmıştır. Esasen ÇEDY 2002’nin amacı Türkiye’deki ÇED normlarını AB ÇED normlarına ulaştırmak olarak belirlenmiştir. Uluslararası gelişmelerden etkilenmek  ve esinlenmek bir ölçüde kabul edilebilir bir olgu olmasına karşın, uluslararası kuramsal çerçeve ile karşılaştırıldığında ülkemizde uygulanmaya çalışılan sistemin teknik  yeterlilik açısından oldukça geri olduğu ve yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır. Sistemi hazırlayanlar ÇED kavramını, tekniklerini ve yöntemlerini tam  olarak algılamadan kopyalama ve  tercüme  etme gibi  kolaycı yöntemleri tercih etmişlerdir. Bu alanda  çok sayıda örnek vermek olanaklı olmakla birlikte, yalnızca tek örnekle yetinilecektir. Bu örnek de, ÇEDY 1993’de yer alan etki  belirleme matrisleri ve soru kağıdı ile ilgilidir. ÇEDY 1993’e ekli matrise göre yapılması gereken çalışma gerçek anlamda etki belirleyebilme gücüne sahip olamayan bir düzenlemeyi içermektedir. Sorulan  sorular yanlıştır, yetersizdir ve ÇED’in amacına ve  uluslararası  normlara uygun değildir. Aynı eleştiri, ÇEDY 1993’e ekli etki belirleme amacını taşıyan soru kağıdı  için de geçerlidir. ÇEDY 1997 ve ÇEDY 2002 ise bu tür tekniklerden hiç söz etmemektedir. Yönetmeliklerin uygulamada daha çok geliştirilmesi için tebliğ, yönerge ve genelgeler kullanılır. Eski Çevre Bakanlığı, bugüne kadar, ÇED’in teknik açıdan geliştirilmesi için (firmaların yeterlilik yönetmeliği ve rapor yazım kılavuzu hariç) hiç bir düzenleyici metin yayınlamamıştır. Eski Çevre Bakanlığı’nın bu konuda eğitim amaçlı yayınlanmış bir belgesi dahi yoktur.

 

ÇED, bir  planlama aracı olarak, mevcut  planlama  sistemleri içine  yeterince girememiştir. Bu yargıyı daha açık bir şekilde belirtebilmek için ülkemizde yürürlükte bulunan kamusal planlama sistemlerine kısaca bir gözatmak yararlı olacaktır. Ülkemizdeki  kamusal planlama sistemlerinin en önde geleni kuşkusuz beş yıllık kalkınma planları, yıllık uygulama programları ve bunlara  dayalı  olarak yürütülen teşvik uygulama programlarıdır.  Bu  çerçevede, hemen  belirtilmelidir ki, ÇED kavramı henüz tam  olarak  kalkınma projeleri  içinde alması gereken yerini alamamıştır. Kalkınma planları ve yıllık yatırım programları  içinde  yer alan projeler için ÇED raporu hazırlama gereksinmesi henüz kamu  yatırımcıları tarafından gereğince duyulmamaktadır.  Öte  yandan, çevresel  nitelikli bazı özel sektör yatırımları  için  teşvik uygulamaları  yapılabileceği son yıllarda planlama sistemi içine girmiş  olmakla birlikte yatırım  teşviki  içinde  yer alan öteki özel sektör yatırımları için ÇED olumlu raporu almış olmak henüz planlama sistemi içindeki yerini alamamıştır.  

 

Kamusal planlamanın bir başka boyutu da, endüstrinin yer seçimine ilişkin planlamadır. Endüstrinin yer seçiminde, alan planlamasına  ilişkin ilke ve kurallar uygulanmamakta ve endüstri yöneticileri yer seçimi yaparken kendilerini özgür ve kısıtsız kabul etmektedir.  ÇED sistemi henüz yer seçimine ilişkin karar verme süreci  içinde alması gereken yeri alamamıştır. Öte yandan, Umumi Hıfzısıhha Yasası çerçevesinde gayrisıhhi müesseselere  ve İşyeri Açma ve Çalıştırma Ruhsatlarına İlişkin Yasa çerçevesinde tüm işyerlerine uygulanacak  kurallar  içinde de  ÇED henüz  alması gereken yeri alamamıştır. Yalnızca, 1995 yılında yürürlüğe giren 506  sayılı  Kanun Hükmünde Kararname’de yapılan gıda  üreten  ve satan yerler ile ilgili düzenlemelerde ÇED’e yer verildiği görülmektedir. Bu KHK’nin yasalaşması sırasında söz konusu hüküm yasa metninden çıkartılmıştır. Bir başka kamusal planlama düzeneği olan yerel planlamada da, ÇED kavramı henüz ortaya çıkamamıştır. Bu eksiklik kendisini  iki açıdan ortaya çıkarmaktadır. Bir kere, nazım imar planlarının hazırlanmasında planlamanın çevre boyutu ihmal edilmekte ve nazım imar planının çevresel etkileri inceleme konusu yapılmamaktadır. İkincisi ise, kent sınırları içinde yapılacak  yatırımlarla ilgili olarak, bir çevresel etki değerlendirme çalışması yapılması ve ancak  bu incelemeden başarı ile geçerek ÇED olumlu belgesi alabilen çalışmalara yapım (inşaat) izni verilmesini öngören düzenlemeler henüz  algılanabilme   ve düşünülebilme aşamasına dahi gelememiştir.   Bu ve benzeri örneklerin sayısını daha da artırabilmek olanaklı görülmektedir. Ancak, yukarıda  verilen örneklerin de açıklıkla gösterdiği üzere, ülkemizde  henüz ÇED sistemi yürürlükte bulunan öteki planlama  sistemleri içine yeterince girememiş bulunmaktadır. Bu durum, beraberinde bir başka olumsuzluğu daha getirmekte ve mekan planlamasına ve  kullanımına ilişkin  kararlarda çok başlılık, yetki ve sorumluluk karmaşası, yinelemesi ve boşluğu sonucunu doğurmaktadır.  Bu olumsuzluk, yatırımların  uygulanmasında önemli bir bürokratik  engel  olarak ortaya çıkmakta ve yatırımcıların ÇED sürecinden yakınmalarına yol açmaktadır.

 

Sistemin Tasarımına İlişkin Sorunlar

Ülkemizde yürürlükte bulunan ÇED sisteminin bir başka  temel sorun alanını sistemin tasarımına ilişkin sorunlar  oluşturmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki, sistem yanlış tasarlanmıştır.  Her üç ÇEDY’de de tasarıma ilişkin eksiklikler giderilememiştir. Bu temel  yanlışa yol açan ana etmenlerin başında ise ÇED kavramının yanlış anlaşılması ve Türkiye'nin yönetsel yapısının yeteri kadar dikkate alınmaması gelmektedir. Sistemin tasarımından kaynaklanan yanlışlıklar aşağıda belirtilmiştir.

 

Herşeyden önce “olası önemli olumsuz etki” kavramının doğru ve isabetli bir tanımı yapılamamış ve ölçütleri belirlenmemiştir. ÇEDY 1993 incelendiğinde  görülmektedir ki, ÇED sisteminin belkemiği niteliğindeki  kavramlardan biri olan olası önemli olumsuz etki kavramı  doğru ve isabetli olarak tanımlanmamıştır. ÇEDY 1997’de önemli etki kavramının tanımı vardır. Ancak, bu tanım anlamsızdır ve tanıma ilişkin olarak belirgin  ölçütler geliştirilmediği için etkiler arasında bu yolda nasıl bir farklılaştırma yapılacağı açıklanmamıştır. Bu durum raporu hazırlayanlar, değerlendirenler ve karar verenler açısından önemli duraksamaların ve görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasına neden  olmaktadır. ÇEDY 2002 ve 2004’deki önemli etki kavramına daha önce değinilmiş bulunulmaktadır.

 

Oysa, ABD’de uygulanan ÇED sisteminde bu kavramın  tanımlanması amacıyla iki ayrı ölçüt geliştirilmiştir. Bunlar “sonuçları geri  çevrilemez  olmak” (irrevocability) ve “olumsuz  etkileri azaltılamaz olmak” (irretrievability) ölçütleridir.  Buna  göre, etkinliğin  yapılması sonucunda oluşacak olan çevresel  etkilerin yaratacağı olumsuz sonuçların geri çevrilemez olması (bir canlı türünün ortadan kalkması gibi) ya da etkilerin zararlı sonuçlarının ortadan kaldırılamaması (siyanürlü atığın boşaltılması gibi) durumlarında önemli etkiden söz edebilmek olanaklı  olacaktır. Bu ölçütleri tamamlayabilecek ve tanıma açıklık getirebilecek  öteki  önemli iki kavram ise “yaşam  kalitesi”  (quality of life)  ve “taşıma kapasitesi”  (carrying  capacity) olmalıdır. Özellikle, bu son iki kavramın ÇED sistemi içinde yer almaması  ve “önemli etki” kavramının tanımında kullanılmaması ciddi bir eksiklik yaratmaktadır.

 

Öte yandan, Çevre ve Orman Bakanlığı, çevresel etkiler nedeniyle yatırımın yapılıp yapılmamasında  tek  yetkili  kurum  durumuna   getirilmiştir.  Oysa, bu bakanlığın tüm teknik konularda yeterli düzeyde teknik bilgi birikimine sahip olabilmesi olanaklı görülmemektedir. Buna karşılık öteki bakanlıkların ve kamu  kurumlarının “yetkili kurum”  (lead agency/focal  point)  olabilme olanağına sahip olmamaları bu kurumlarda oluşan teknik bilgi  birikiminden yeterince yararlanılamaması sonucunu yaratmaktadır.

 

ÇED  sürecinin süre olarak oldukça zaman alıcı olması  yatırımcı üzerinde caydırıcı etki yaratmaktadır. Özellikle, ilgili  ve sorumlu kamu kuruluşları arasında yapılması gereken  yazışmaların uzun  süre alması, bu duruma yol açan etmenlerin başında gelmektedir. ÇED raporlarının içermesi son derece beklenebilir bir durum olan yatırımcının çıkarları yönünde yanlı olma endişe ve kuşkusunu giderecek önlemlere yeterince yer verilmemiştir. İnceleme konusu yapılan ÇED raporlarının pek çoğunda, raporu hazırlayanların, yapılacak olan çalışmaya gerekçe hazırlamak, etkileri  önemsiz göstermek,  olumsuzlukların giderilmesi için  geliştirilen önerilerin önemini abartmak ya da hayalci önerilerde bulunmak ve yalnızca çalışmayı haklı göstermeye çabalamak gibi yatırımcı yanlısı  görüş ve düşüncelere rastlanılmaktadır. Buna karşın, ÇED raporunun değerlendirilmesi ve irdelenmesi çalışmaları sırasında bu gibi endişeleri ve kuşkuları ortadan kaldıracak düzenlemelere yeterince yer verilmediği görülmektedir.

 

Türkiye’de, endüstriyel yatırımların  gerçekleştirilmesinden önce  izlenmesi gereken  izin süreçleri son derecede karmaşık düzenlemeleri içermektedir. Yatırımcı, teşvikler için DPT’den ve Hazine Müsteşarlığı’ndan, ithalat teşvikleri için Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan, Turizm Bakanlığı’ndan, Sağlık Bakanlığı’ndan ve yerel valilikten veya belediyeden çeşitli izinler almak zorunda  kalmaktadır. Yatırım kararlarının alınmasında, yatırım ve işletme izinlerinin  verilmesinde  hüküm  süren bu çok başlılığın yol açtığı karmaşa, eşgüdüm eksikliği, çelişki ve görev yinelemeleri sistemin etkililik düzeyini sınırlandırmaktadır. ÇED sistemi, bu sürece yeni  bir halka ya da aşama eklemiştir. Bu nedenle, yatırımcının çalışmalarını aksatan bir görünüm alabilmektedir.  Aslında, bu durumun ÇED sistemi için bir olumsuzluk olarak görülmemesi gerekir. Gerçek olumsuzluk, oldukça karmaşık olan yatırım sürecinin  basitleştirilememesinde aranmalıdır.

 

ÇEDY, teknik açıdan yetersizdir. Son yönetmelikler AB uzmanlarıyla birlikte hazırlanmış olsa bile, bana göre, Türkiye’de yürürlükte bulunan ÇED sistemi uluslararası ÇED normları açısından yetersiz bir düzeyi ifade etmektedir. Bu yargıyı daha iyi açıklayabilmek için özellikle ABD’de uygulanmakta olan sistemi bilmek  gerekmektedir. ÇED sistemi özellikle bu ülkede gelişmiş ve  çok geniş  bir uygulama alanı bulmuştur. Sistem federal hükümetten eyaletlere ve yerel yönetimlere kadar uzanan bir alanda  uygulanmakta ve bu alanda hizmet vermek üzere çok sayıda özel sektör kuruluşu ortaya çıkmış bulunmaktadır. Belirtilen bu kamu kuruluşları tarafından geliştirilen yönetmelik ve öteki  yönetsel düzenlemeler ve sistem içinde yer alan özel sektör kuruluşları tarafından  geliştirilen etki belirleme ve  irdeleme teknikleri yanında yargıya intikal etmiş olan ÇED kararları nedeniyle oluşan içtihat zenginliği ÇED açısından oldukça gelişmiş bir yapının ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. Gelişme çabaları bugün de devam etmektedir. Böylesine gelişmiş bir sistem ile karşılaştırıldığında ülkemizde uygulanmasına çalışılan sistemin yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.

 

ÇED sistemi, yönetsel açıdan da yetersizdir. Sistemin tasarlanması  sırasında yapılan yanlışlıklardan bir  başkası da, ÇED sürecinin yönetimine ilişkindir. Yönetsel yanlışlıklara verilebilecek örneklerden bir tanesi, (ÇEDY 1993 ve 2002’de) ön ÇED başvurusu üzerine verilmesi gereken  kararın “mahalli çevre kurulu”na  bırakılmış olmasıdır. Oysa, bu kurulun oluşum biçimine bakıldığında, kurulun çok fazla sayıda üyeden meydana geldiği, ilgisiz ve etkisiz pek çok kurumun kurulda üye olarak yer aldığı ve kurul üyelerinin çevre sorunları üzerindeki  yetkinlik düzeyinin oldukça sınırlı olduğu açıklıkla görülmektedir. Ancak,  yönetim  açısından yetersizliği ortaya çıkaran temel eksiklikler ise ÇED sürecinin planlanmasında karşılaşılan yetersizlikler, ÇED raporunun hazırlanması ve değerlendirilmesi sırasında ortaya çıkan örgütlenme sorunları, ÇED raporunun yetkinlik düzeyinin ve karar sonrası yapılan uygulamaların verilen rapora uygunluk düzeyinin denetimi, ilgili ve sorumlu kurumlar arasındaki iletişim yetersizlikleri ile ilgilidir. ÇEDY 2002 ve daha sonra ÇEDY 2004 MÇK’ları devre dışı bırakarak bu sorunu çözmek istemektedir.

 

Raporun  maliyeti, hazırlanma süresi ve maliyetin kim  tarafından ödendiğine ilişkin bilgilerin açıklanmasını öngören hükümlerin yokluğu kritik öneme sahip bu gibi alanlarda değerlendirmeye esas olacak bilgilerin elde edilememesi ile sonuçlanmaktadır. Belirtilen bu bilgilerin raporun yetkinlik düzeyini belirleyen temel göstergeler oldukları her  türlü  açıklamadan uzak olması gerekir. Gerçekten, ÇEDY incelendiğinde açıklıkla görülecektir  ki, bu tür bilgilerin açıklanmasını gerekli kılan düzenlemelere yer verilmemiştir. Bu durum da, raporun temel özelliklerinin ve yetkinlik düzeyinin ortaya çıkmasını engellemektedir.

 

Raporda yer verilen ve bilimsel açıdan doğrulanması  gereken görüşlerin, yargıların ve kesin hükümlerin kaynaklarının ve dayanaklarının belirtilmesi zorunluluğunun açıkca hükümlendirilmemiş  olması  önemli bir eksiklik yaratmaktadır. Gerçekten de,  inceleme konusu olan pek çok ÇED raporunda bu yolda önemli eksiklikler saptanmıştır. Raporlarda  bilimsel görüntü veren görüşlere yer verilmekte ancak bu görüşlerin doğruluk,  geçerlilik ve güvenilirlik düzeylerinin anlaşılmasına olanak verecek kaynak gösterme gerekliliğine yeteri kadar önem ve ağırlık verilmediği görülmektedir.  Bilimsel tutarlılık ve bilim  ahlakı açılarından oldukça  yanlış  olan bu tutum ve davranış  çoğu kez  raporları değerlendirmek durumunda olanların da dikkatlerinden kaçmakta ve sonuç olarak  da bilimsel yanlışlıklar içeren  raporlar ortaya çıkabilmektedir. 

 

Etki belirleme ve irdeleme yöntem ve teknikleri hemen  hemen hiç kullanılmamakta ve bunların yeterince gelişmemiş olması değerlendirme ve  karar verme süreçlerinin yetkinlik düzeyini sınırlandırmaktadır. Ülkemizde uygulanmakta olan ÇED sisteminin tasarımına  ilişkin sorunların en önde gelenlerinden birisi, etki belirleme ve irdeleme yöntem ve tekniklerinin yeterince bilinmemekte ve uygulanmamakta olmasıdır. Özellikle, ÇED raporunun hazırlanması sırasında önem taşıyan bu  durum çevresel etkilerin yeterince belirlenememesi ile sonuçlanmaktadır. ÇEDY 1993  bu amaçla son derecede azgelişmiş ve yetersiz bir soru kağıdına ve matrisine yer vermektedir. Ancak, etki belirleme ve irdeleme ile ilgili öteki  gelişmiş teknik ve yöntemler ise hem bu alandaki kuramsal  çalışmaların  yetersizliğini gösterecek ve hem de uygulamada bu gibi tekniklerin ne kadar ihmal edildiğini ispatlayacak şekilde bilinmemekte ve uygulanmamaktadır.

 

ÇEDY 1993 ekinde yer alan değerlendirme raporu ve etki matrisinin uluslararası normlara uygun olmadığı ve kuramsal  açıdan yetersiz olduğu daha önce belirtilmişti. ÇEDY 1997 ve 2002, konu üzerinde herhangi bir düzenlemeyi içermemektedir. Soru kağıtları ve matris sisteminin olabilecek en etkili düzeyde geliştirilmesi ve ÇED sistemi içindeki önemli yerini alması sağlanmalıdır. Biraz önce de belirtildiği üzere, söz konusu değerlendirme raporu  ve matris önemli ölçüde yetersizlikler içermektedir. Bu nedenle, söz konusu rapor ve matrislerle yatırımların çevresel etkilerinin belirlenebilmesi olanaklı görülmemektedir.

Değişik çözüm önerileri yeterince dikkate alınmamaktadır. Uluslararası  ÇED normları yapılacak yatırımın  seçeneklerinin aranmasına  özel  bir önem ve yer verir. Buna koşut olarak, ileri sürülen çözüm önerilerinin  seçeneklerinin de belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde gerçekleştirilen ÇED uygulamalarında görülen  temel eksikliklerden biri de, yatırım ile  ilgili seçeneklerin yeterli bir inceleme konusu olmadıklarıdır. Bu  durumun da, ÇED süreci açısından önemli  bir yetersizlik olarak görülmesi gerekir. Zira, bu çalışma yapılmadan gerçek  bir ÇED çalışmasının yapılabilmesi ve çevresel kaliteyi koruyacak kararların alınabilmesi olanaklı olamayacaktır.

 

Ekonomik yarar-maliyet analizleri eksiktir. ÇED raporlarında yalnızca yatırımın çevresel fayda ve maliyetleri inceleme  konusu yapılmakta ancak yatırımın ekonomik yarar/maliyet analizleri üzerinde durulmamaktadır.  Oysa, ÇED  süreci, esas itibarıyla, ekonomik bir irdelemenin devamı olmak  durumundadır. Ekonomik açıdan yarar/maliyet dengesi olumlu olmayan bir yatırımın yalnızca çevresel etkiler açısından irdelenmesi yerinde bir çaba olarak kabul edilmemesi gerekir.

 

Ülkemizdeki uygulamada ise olaya yalnızca  çevresel endişeler açısından yaklaşılmakta ve  bir anlamda çalışmanın ekonomik boyutunun esasen olumlu olduğu varsayılmaktadır. Buna ek olarak, çevresel sakıncaların önlenmesi  için alınacağı belirtilen önlemlerin de ekonomik  açıdan irdelemesi  yapılamamaktadır.

 

Ülkemizde uygulanmakta olan ÇED sürecinde, öteki ülkelerden farklı olarak ön ÇED uygulaması yer almaktadır. ÇEDY 1993 ve 1997 bağlamında gerçekleştirilen ÇED  ön araştırması sürecinde uygulanan sistem ve  süreçler  yetersizdir. Ön ÇED sürecinde karar  Mahalli Çevre Kurulu tarafından, il Çevre Müdürlüğü tarafından yürütülen ve çoğu kez oldukça yetersiz olan bir incelemeye dayalı olarak, verilmekte ve yetkili Kurul’un yanlış oluşum biçiminin etkisi ile de yetersiz ve etkisiz bir değerlendirmeye konu olmaktadır. İncelemeyi yapanların  ve kurulda yer alanların genel çevre yönetimi  ve ekoloji bilgileri  ile  ÇED teknik ve yöntemleri konusunda bilgisiz ve eğitimsiz oldukları gözlemlenmiştir. Bu durum ön ÇED sistemi açısından çok önemli bir yetersizlik yaratmakta ve il düzeyinde alınan kararların da önemli ölçüde geçersiz olduğu yolundaki görüşlerin yaygınlık kazanmasına neden olmaktadır. ÇEDY 2002 ve 2004 bu konuda köktenci bir değişiklik getirmektedir. Ancak, bu yeni düzenleme esas olarak karar verme yetkisinin MÇK’dan Çevre ve Orman Bakanlığı’na aktarılmış olmasından ibarettir. ÇED ön araştırma raporlarının içeriksel kalitesinde ne gibi iyileştirmeler yapabileceğini zaman gösterecektir.

 

ÇED Raporunun Hazırlanması Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlar

 

Türkiye’de uygulanan ÇED sisteminin bir başka sorun  alanını da ÇED raporunun hazırlanmasına ilişkin sorunlar oluşturmaktadır. Raporu hazırlamak durumunda  olanların taşıdıkları kimi yetersizlikler doğrudan  ÇED raporunun yetkinlik düzeyini olumsuz olarak etkileyen etmenler olarak ortaya çıkmaktadır.          

 

Hemen  belirtmek gerekirki, ÇED raporu  hazırlama  işlevinde profesyonelleşme düzeyinin yeterince gelişmemiş olması  nedeniyle, üniversite, vakıf ve dernekler gibi amatör nitelikli  örgütler sisteme egemen olmaya başlamış ve bu nedenle raporların yetkinlik,  yansızlık  ve güvenilirlik düzeyleri oldukça  sınırlı  bir konuma gelmiştir.

 

Bu duruma yol açan temel neden mevcut  yönetmeliğin ÇED raporu hazırlama konusunda özel  şirketlerin  oluşumunu ve  bu  alanda rol almalarını desteklememesi ve bunun yerine üniversiteleri, vakıfları ve dernekleri yeğlemesidir. Ancak, hemen belirtilmelidir  ki, bu durum raporların hazırlanmasında profesyonelliğin ve serbest rekabet unsurunun ortadan kalkmasına neden olmakta ve bu yolda çok yanlış bir gelişme olarak kabul edilmesi gereken amatör yaklaşımları teşvik etmektedir. Herhangi bir kar endişesi olmayan ve bu nedenle de profesyonel mükemmellik iddiası olmayan grupların ÇED raporlarının hazırlanmasında egemen olmaya başlamaları, bu grupların yararına bir gelişme gibi görünmesine karşın, özünde ÇED sisteminin gelişmesini yavaşlatacak bir gelişme olarak kabul edilmelidir.

 

Ön ÇED süreci içinde yerel bilgi  kaynaklarından  yeterince yararlanılamamıştır. İl valilerinin ya da çevreden sorumlu vali yardımcıları  ile birlikte  çevre il müdürlerinin ÇED  sistemi konusunda teknik uzmanlık yeteneklerinin sınırlılığı özellikle ön ÇED konusunda yetersizlik ve geçersizlik endişelerini yoğunlaştırmaktadır. Bu endişeler, il düzeyinde yürütülen  ÇED çalışmalarında yerel bilgi ve uzmanlık kaynaklarından yeterince yararlanılamamasıyla sonuçlanmaktadır. Ortaya çıkan bu sonuç ise, il düzeyinde yürütülmekte olan ön ÇED çalışmalarının geçerlilik endişelerinin yaygınlık kazanmasına yol açmaktadır. Nitekim bu durum, ÇEDY 2002 ve 2004 ile ÇED ön araştırması sürecinde karar verme yetkisinin MÇK’dan Çevre ve Orman Bakanlığı’na alınmasıyla sonuçlanmıştır.

 

ÇED raporunun hazırlanması sırasında yapılması gerekli olan kurumlararası yazışmalar zaman alıcı olmakta ve uzun sürmektedir. İlgili  kamu kurumlarının ÇED konusunda sorulan sorularla ilgili olarak hazırlamaları gereken cevap yazıları konusunda göstermeleri gereken duyarlılığı gerek zaman ve gerekse içerik yönünden göstermemeleri önemli yetersizlik sorunlarının ortaya  çıkmasına neden olmaktadır. Bu duruma yol açan etmenlerden biri  de, ilgili kamu  kurumlarının ÇED mevzuatını yeterince bilmemeleri ve ÇED’i ciddiye aldıklarını gösteren davranışları ortaya koymamalarıdır. Bu gibi kurumlarda çalışmakta olan uzman personelin ÇED teknik ve yöntemleri konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmaması  da belirtilen olumsuzluğa  yol açan  bir başka etmen  olarak  kabul edilmek gerekir.

 

Yasal  bir  formalitenin yerine  getirilmesi  zorunluluğunun  giderilmesi isteği ÇED raporu hazırlama, değerlendirme, izleme ve denetleme yükümlülüğüne sahip taraflarda ağır basmakta  ve ÇED sisteminin gerçek amacı giderek yitirilmektedir. Pek çok yatırımcı ÇED’i yatırım izinleri sürecinin bir halkası olarak  görmekte, kendilerine yasal olarak yüklenen sorumluluğu  kolay  ve ucuz  bir şekilde aşmanın yol ve yöntemlerini  araştırma çabası içine girmekte ve raporu hazırlayanlar ise Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan ‘ÇED olumlu kararı’ alarak yasal sorumluluktan kurtulmak istemektedirler.  Kısacası,  ÇED zaman zaman fazlalık ve gereksiz bürokratik yük olarak görülmektedir.  Bu yargıyı pekiştiren en önemli olgu verilen ÇED olumlu belgelerinin ilgili ve sorumlu kamu yönetimlerince yeterli ve etkili sayılabilecek ölçüde bir izlemeye konu edilmemeleridir.

 

Raporun Değerlendirilmesi Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlar

ÇED  raporlarının incelenmesi ve değerlendirilmesinde, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Mahalli Çevre Kurulları, gerek kapasite  sınırlılıkları ve gerekse siyasal baskılar nedeniyle, yetersiz ve etkisiz kalmışlardır. ÇED sisteminin en önemli alt bileşenlerinden biri de, kuşkusuz, yatırımın sahibi tarafından hazırlanmış olan ÇED raporunun biçimsel ve içeriksel yeterliliğinin, geçerliliğinin ve güvenilirliğinin kendi uzmanlık alanlarında yetkinliği sınanmış ve saptanmış kimseler tarafından incelenmesidir.  Bu gereklilik, Türkiye genelinde, illerde ve özellikle de Çevre ve Orman Bakanlığı’nda ÇED konusunda ve ekolojik sistemler üzerinde gerçek anlamda bilgi sahibi  olan uzmanların, ÇED süreci üzerinde etkin ve belirleyici bir rol oynamalarını kaçınılmaz kılmaktadır. Oysa, ne var ki, 1994 yılından bu  yana geçen uygulama dönemi içinde ÇED sisteminin Türkiye’de böylesine bir kapasiteye ulaşmış olduğunu söyleyebilmek olanağı mevcut değildir. Hatta, belirtilmeye çalışılan kapasite yetersizliğinin temel bir sorun olarak algılanıldığını ve çözümlenmeye çalışıldığını gösteren  herhangi  bir gelişme de gözlemlenememektedir. Bu yargıya yol açan en önemli göstergelerden biri, henüz üniversitelerimizin hiç birinde ÇED konusunda temel eğitim veren bir bilim dalının ve dersin oluşmamış olması ve Çevre ve Orman Bakanlığı’nın da bu yolda ilgili kamu kuruluşlarını kapsayacak şekilde bir hizmet içi eğitim çalışması içine girmemiş olmasıdır. Öte yandan, ÇED olumlu  belgesinin verilmesinde kimi siyasal baskıların önemli rol oynadığı  yolunda duyumlar alınmaktadır. Bu duyumları güçlü kılan bir başka somut olgu da Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan verilen ÇED olumsuz belgelerinin sayısının  ÇED olumlu belgelerinin sayısına oranla çok düşük kaldığı gerçeğidir. Nitekim, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın konu ile ilgili yöneticilerinin ÇED ile ilgili görüşlerini açıklarken kullandıkları “ÇED’in amacının, hiç bir zaman, ekonomik yatırımların durdurulması ve geciktirilmesi olamayacağı” yolundaki düşünceleri de, ÇED  raporlarının değerlendirilmesinde  karşılaşılan   kapasite sınırlılıklarını gösteren bir başka önemli somut  bulgu olarak kabul edilmelidir.

 

Halk katılımı etkisiz ve sonuçsuzdur.  ÇEDY, yerel halkın  ÇED ile ilgili karar alma sürecine katılmasını öngören düzenlemeler ve hükümler  içermektedir. Buna göre, ÇED raporu ile  ilgili olarak olay yerinde yerel halkın da katılımı ile bir irdeleme toplantısı yapılacak ve yerel toplumun görüşlerinin alınmasına çalışılacaktır.  Bu toplantıların, belki de bir yasal zorunluluk olması nedeniyle, yapılmakta olduğu bilinmektedir. Ancak, çoğu kez bu toplantılar, ürettikleri sonuçlar açısından, yasal bir formalitenin yerine getirilmesinden öteye geçememektedir. Hatta, bazı durumlarda, halkın olumsuz görüş belirtmesine karşın yatırım  ile ilgili olarak ÇED olumlu belgesi verildiği de görülebilmektedir. Ayrıca, halk toplantılarının yapılma biçimi, koşulları ve elde edilen görüşlerin değerlendirilme şekli konusunda ÇEDY’de  bir açıklama  yer almamaktadır. Belirtilen bu durumlar, ÇED sürecinin çok önemli bir özelliği olarak kabul edilmesi gereken yerel toplumun bilgilendirilmesi ve görüşlerinin  alınması yolundaki gerekliliğin tatmin edici bir şekilde yerine getirilmesi  yolunda önemli engeller bulunduğunu göstermektedir. ÇEDY 2002 ve 2004’ün halkın katılımı olgusuna daha fazla ağırlık verdiği görülmektedir.

 

Değerlendirme  ve inceleme komisyonlarının oluşum biçimi  ve bu  kurullarda  yer alan üyelerin genel ÇED  bilgisi ve çevresel etkilerle ilgili teknik bilgi düzeyleri genellikle yetersizdir. Bu durum, daha önce belirtilen kapasite sınırlılıkları ile ilgili nedenlerin önemli bir açıklayıcısı olarak kabul edilmelidir. ÇEDY 1993 ve 1997’de ön ÇED  süreci sonunda “çevresel etkisi önemlidir” ya da “önemsizdir” kararı alma yetkisine sahip olan MÇK’nun oluşum biçiminin hatalı olduğu görülmüştür. Bu kurullarda alınan kararlar kuşkuyla karşılanmıştır. Kurullarda, ekolojik konularda yeterli düzeyde bilgisi bulunmayan kimseler ağırlıkta olmuş ve yeterli bilgi sahibi olmadıkları konular üzerinde oy kullanmışlardır. Ayrıca, bu kurulların üyelerinin tam olarak kimlerden oluşacağı ve ilgililer kurula  katılmadıkları  takdirde uygulanacak yaptırımın ne olacağı da açıklık taşımamaktadır. MÇK üye sayısının çokluğu nedeniyle bir “kurul”dan çok bir “meclis”i andırmaktadır. Böylesine bir oluşumdan ÇED konusunda olumlu katkılar bekleyebilmek olanaklı olamamaktadır. Nitekim, ÇEDY 2002 ve 2004 ile bu yetki MÇK’dan Çevre ve Orman Bakanlığı’na geçmiştir.

 

Çevre ve Orman Bakanlığı’nda yürütülen ÇED sürecinde de benzer koşullar yaşanmaktadır. Kurulan inceleme ve değerlendirme kurullarına  ilgili kamu kurumlarından temsilciler gönderilmesi istenmekte ve bu üyelerin katılımı ile konu değerlendirilmektedir. Ancak, bu kurullara katılan üyelerin konu üzerindeki yetkinlik düzeyi her zaman istenilen düzeyde olmayabilmektedir. Kurulan çalışma biçimi ve karar alma süreçlerinin de yeterli açıklık taşımaması  nedeniyle  kurulların yönetiminde kimi sorunların yaşanmasına  yol açılmaktadır.  Bu  kurullarda bağımsız nitelikli grupların ve daha da önemlisi yerel toplumun  temsilcilerinin  oy hakkına sahip üye olarak katılmaması da önemli  bir eksiklik olarak kabul edilmelidir.

 

ÇED raporlarında önerilen yatırımın yol açabileceği  çevresel etkiler ve etkilenecek olan çevrenin sahip olduğu yaşam  kalitesi ve  taşıma kapasitesi özellikleri ile ilgili olarak neden-sonuç ilişkilerine  yeterince yer verilmemekte ve toplumsal ve çevresel maliyetler dikkate alınmamaktadır. Gerçekten de inceleme konusu olan ÇED raporları üzerinde yapılan  incelemelerde, çevresel etkiler ve etkilenecek çevre ile ilgili  görüşler belirtilirken neden-sonuç ilişkilerine açıklık getirilmemekte, varılan sonuçlar doğru ve geçerli incelemelere dayalı sayısal verilerle ve  istatistiksel çözümlemelerle desteklenmemekte ve yetersiz  açıklamalara dayalı olarak kesin bilimsel yargılara varılmaktadır. Bu durum, bilimdışılığı son derecede açık olmakla birlikte,  okuyucu  ve değerlendiriciler  üzerinde çeşitli duraksamalar yaratmakta  ve kavram karmaşasına yol açmaktadır. Buna ek olarak, neden-sonuç ilişkileri konusunda bilimsel nitelikli yargılarda  bulunulmakta, ancak, bu  yargıların yer aldığı bilimsel kaynaklara gönderme yapılmamakta ve söz konusu yargılar geçerliliği herkes tarafından açıklıkla kabul edilmiş “aksiyom”lar şeklinde rapora aktarılmaktadır.  Bu tür kesin yargı ifade eden pek çok bilimsel görüntülü ifadenin doğru olmadıkları anlaşılmaktadır. Sorunu daha da karamsar kılan  nitelik ise bu tür bilimsel  görünen ancak  bilimsel yönden geçerliliği kanıtlanmamış görüşlerin inceleme-değerlendirme kurulları tarafından da ortaya çıkarılamamış olmalarıdır.

 

Tüm  bunlara ek olarak, ÇED raporlarında toplumsal çevre ve toplumsal çevreye ilişkin maliyet unsurları ile fiziksel  çevreye ilişkin maliyetler de yeterince ele alınmamaktadır. Oysa, yatırımların toplumsal  çevre üzerinde de  olumsuz etkilerinin olması olasıdır  ve yalnızca bu nedenle yatırımın durdurulması  olanaklı olabilmelidir. ÇED raporları üzerinde yapılan incelemelerde toplumsal çevre kavramının yeterince öne çıkmadığı ve öneminin yeterince anlaşılamadığı görülmektedir.

 

ÇED  raporlarında  inceleme konusu yapılan etkilerin  ve  bu etkilerin  yol açtığı belirtilen olumsuz sonuçların gerçek  durumu yansıttığı yolunda çeşitli kaygılar ortaya çıkmaya  başlamıştır. Yukarıda açıklanmaya çalışılan durumun bir sonucu olarak, ortaya çıkmaya başlayan bu eğilim ülkemizde ÇED sisteminin varlık nedenlerinin sorgulanması olasılığını ortaya çıkarmaktadır. “Şayet, ÇED raporlarında yer alan görüşler gerçek durumu yansıtmıyorsa, neden  ÇED  gibi bir çevresel planlama çabasına bundan  böyle de devam etmek gerekecektir?”, “Yapılan akçalı harcamaların ve zaman kaybının yararı nedir?”, “ÇED raporlarının bir aklama belgesi  ya da  yasal formalitenin tamamlanması konumuna gelmesinin çevresel kalitenin  korunmasına  yapacağı gerçek katkı  nedir?” şeklinde ortaya çıkan sorular sistemin varlık nedenini sorgulayan temel kuşku kaynakları olarak belirmeye başlamıştır. Bu kuşkuların tatmin edici şekilde giderilememesi ise, ÇED sisteminin reddedilmesi ya da etkililik düzeyinin çok sınırlı bir konuma gelmesi  ile sonuçlanabilecektir.

 

Görüşlerine başvurulan bakanlıkların ve kamu kurumlarının kendilerine iletilen konularla ilgili çalışmaları önemli  yetersizlikler içinde bulunmaktadır. ÇED sürecinin ‘çok-bilimli’ (multi-disipliner) özelliği karar alma sürecinde pek çok bilim dalının yer almasını kaçınılmaz  kılmaktadır.  Bu nedenle, konunun tüm boyutlarının ortaya çıkarılabilmesi konu ile ilgili  uzmanlık  kurumu  niteliğinde olan kimi kamu kuruluşlarının görüş ve düşüncelerinin elde edilmesini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda, kendilerine soru yöneltilen ve rapor konusunda görüş belirtmeleri istenilen kamu kurumlarının  konuya yaklaşım biçimlerinin yeterlilik düzeyi ÇED’in başarısı konusunda yaşamsal bir önem taşımaktadır. Ancak, ne varki, bu gibi kurumların ÇED konusuna yaklaşımlarında üstün bir sorumluluk anlayışının egemen olduğunu söyleyebilmek  olanağı  yoktur.  Bu duruma yol açan temel nedenlerden birisi  de, kurumun kendi ilgi düzeyinin yetersizliğine ek olarak, ÇED konusunda tek karar verme odağının Çevre ve Orman Bakanlığı olarak belirlenmiş olmasıdır. Uzmanlık kurumunun başka ve ÇED konusunda  karar verme yetkisine sahip kurumun  bir başka  kurum olması durumunda  bu  gibi yabancılaşma,  ilgisiz  kalma ve ciddiye almama  gibi durumların ortaya çıkması doğal karşılanmalıdır.

 

Daha önce de işaret edildiği üzere, MÇK’nın oluşum  biçimi yetersizdir; çalışmaları etkili ve  amaca  yönelik değildir ve çeşitli hukuksal sakıncalara yol açılması olasılığı oldukça  yüksektir. MÇK’nın oluşum  biçimi hem yasal belirsizlikler içermekte ve hem de çok sayıda kurum temsilcisinin biraraya gelmesini gerekli kılmaktadır. Kurulun çalışma ve  karar alma usul, şekil ve yöntemleri de belirgin değildir. Oluşma ve çalışma biçimi önemli yetersizlikler içeren bu kurulların kararları, yönetim hukuku açısından, yönetsel yargı denetimine tabi bulunmaktadır. Yönetsel yargı usul hukuku ise önemli ayrıntı, ilke ve kurallardan oluşmaktadır. Yönetsel eylem, işlem ve  kararlarda hukuksal mükemmeliği arayan yönetsel  yargı karşısında MÇK’nın sahip olduğu yapısal zayıflıklar bu kurullar tarafından alınmakta olan kararların iptal edilmesi olasılığını önemli  ölçüde artırmaktadır. ÇED raporları konusunda yönetsel yargıya iletilmiş dava sayısının sınırlı  olması  bu olgunun tüm yönleriyle ortaya çıkmasını engellemektedir.

 

ÇEDY’nin öngördüğü kural ve normlara aykırı davrananlara  karşı uygulanabilecek yaptırımlar yetersiz ve etkisizdir. Örneğin, raporlarında bilimsel yanlışlıklara yer veren ve yanlı rapor hazırlayan danışmanlık kurumlarına uygulanacak yaptırımlar belli değildir ve belirlenen yaptırımlar da etkisizdir. ÇED Yeterlilik Belgesi Yönetmeliği bu konuda bazı düzenlemeler getirmiş bulunmaktadır.

 

Yetersziliğe yol açan etmenlerden bir başkası  da, ÇEDY’de profesyonelleşmenin özendirilmemesi ve amatörlüğe prim verilmesidir. Serbest piyasa koşullarında mükemmelliği ve kalite üstünlüğünü  sağlayarak çalışmak durumunda olacak kuruluşların ortaya çıkarılması özendirilmemekte ve bunun tam aksine olarak mesleksel ve bilimsel sorumluluğun yeterince ortaya çıkmasını önleyen vakıf ve dernek gibi  amatör nitelikli  kuruluşların gelişmesine  olanak  verilmektedir.

 

Bir başka eksiklik de, çevre mühendisliği gibi çekici isim taşıyan bazı bilim dallarına ÇED raporlarının hazırlanmasında tekelci bir konum verilmek istenmesi ve kent ve bölge planlaması, ekonomi ve yönetim gibi ÇED konusunda son derecede önemli katkılar sağlamak durumunda olan öteki bilim dallarının taşıdıkları önem düzeyinin azaltılması sonucunu yaratacak bazı tercih unsurlarının ön plana çıkarılmaya çalışılmasıdır.

 

Yatırımın  Gerçekleştirilmesi  ve  İşletmeye  Açılmasından  Sonra Ortaya Çıkan Sorunlar

ÇED sisteminin bir başka önemli aksama noktası da, yatırımın  tamamlanması  ve işletmeye açılmasından sonraki aşamada ortaya çıkmaktadır. Bu aşamada, ÇED “olumlu” kararı alan  yatırımların uygulanması ve işletilmesi aşamalarında önemli denetim eksiklikleri görülmektedir. Yatırımın ÇED olumlu kararında  belirtilen koşullara  uygun  olarak çalıştırılmasını denetlemek  ve verilen izine  uygun olarak çalışmayan tesisleri çalışmadan alıkoymak yetkisi mülki idare amirlerine (ÇEDY 2002 ve 2004’de valiliklere) verilmiştir. Ancak, uygulamada mülki  idare amirlerinin bu denetimi yeterince yapmadıkları görülmektedir. Buna yol açan nedenlerden birinin, bu  görevlilere yönelik siyasal baskılar olabileceği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, rol  oynadığı sanılan bir başka etmen de, il ve  ilçelerdeki çevresel kurumsal  ve örgütsel yapıların yeterince gelişememiş olmasıdır. Denetim eksikliğine yol açan temel nedenlerden bir başkasının da, ÇED olumlu raporunu belirli koşullara bağlayarak veren Çevre ve Orman Bakanlığı’nın konu ile ilgili olarak mülki idare amirliklerine yeterli açıklıkta bilgi vermemesi olduğu bilinmektedir.  Tüm bu etmenlerin sonucu olarak ÇED olumlu belgesinin uygulamada yeterli ölçüde izlenemediği ve denetlenemediği gerçeği ortaya çıkmaktadır.

 

Ancak, burada yinelenmelidir ki, ülkemizde ÇED konusunda istenilen noktaya gelinememesinin temel nedeni ÇED süreci ile ilgili olarak yeterli bir siyasal iradenin  oluşamamış olmasıdır. Türkiye’de ÇEDY, konunun öneminin bilincinde olan bazı çevreseverlerin uzun süren uğraşlarının sonucu olarak, yasada öngörülen bir zorunluluğun yaklaşık 10 yıllık bir  gecikme ile gerçekleştirilmesi çabası olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, ÇED hem kamuoyu tarafından yeterince anlaşılamamış ve desteklenememiş ve hem de gerek yerel ve gerekse ulusal ölçekte güçlü bir siyasal irade desteğine sahip olamamıştır. ÇED konusunda siyasal irade yetersizliği, sorumlu ve görevli kamu yöneticilerinin sorunları daha geniş hoşgörü sınırları içinde ele almaları sonucunu yaratmaktadır.

 

Geçmişte ÇED ön araştırması süreci sırasında ve sonucunda verilen çevresel  etkileri “önemlidir/önemsizdir” ya da ÇED raporu “olumludur/olumsuzdur” kararlarının oluşumunda siyasal tercihler ve baskılar rol oynamıştır. 

 

ÇED süreci, bazı yatırımcılar tarafından gereksiz bir harcama nedeni  olarak görülebilmekte ve yatırım  sürecinin tamamlanması için yeni ve ek bir bürokratik formalite olarak algılanabilmektedir. Böyle bir algılama, doğal olarak, sorunun ciddiye alınmaması ile sonuçlanabilmektedir. Öte yandan, ÇED ile ilgili  izleme  ve denetleme çalışmalarının etkili şekilde yürütülememekte olması da bu tür alışkanlıkların yaygınlık  kazanmasına  neden olmaktadır.

 

Bakanlıklar ve ilgili kurumlar arasında eşgüdüm yetersizliği vardır. ÇED süreci içinde kamu kurumları arasında  herhangi  bir iletişim ve eşgüdüm çabası görülmemekte ve yalnızca Çevre ve Orman Bakanlığı’nın  merkez  ve taşra kuruluşları ile bazı kamu kurumları arasında yazışmaya dayalı bir iletişim kurulduğu gözlemlenmektedir. Kuşkusuz, bu durum, ÇED konusunda önemli bir iletişim yetersizliğinin ortaya çıkmasına ve kararın mükemmelleşmesine katkıda bulunabilecek  kurumların katkılarının sınırlandırılmasına neden olmaktadır.

 

Çevre  ve Orman Bakanlığı üzerindeki iş yükü aşırı  boyutlardadır. İş yükü ÇEDY 2002 ve ÇEDY 2004’de yapılan süreç değişikliği nedeniyle giderek daha da dayanılmaz boyutlara ulaşacaktır. Nitekim, ÇEDY 2002’nin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra iki sayılı listede yer alan tesisler hakkında karar verme yetkisi il valilerine devredilmiştir. Daha önce de belirtildiği üzere, ülkemizde uygulanan biçimi  ile ÇED konusunda olumluluk ya da olumsuzluk kararı almaya yetkili tek “odak noktası” ya da “önder kurum” Çevre ve Orman Bakanlığı’dır. Oysa, öteki bazı ülkelerde, örneğin ABD’de, “odak noktası” ya da “önder kurum” Çevre Koruma Ajansı değil  fakat çalışma konusunu en yakından ilgilendiren Federal ya da yerel kamu kuruluşudur. Bu ülkede, Federal Çevre Koruma Ajansı’nın  ÇED konusundaki tek görevi ÇED mevzuatını geliştirmektir. Ülkemizde, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın tek karar verici durumuna getirilmesi sayıları giderek hızla artan ÇED raporlarının inceleme sürelerinin uzamasına neden olmaktadır. Bakanlığın elindeki eleman sayısının azlığı inceleme konusunda önemli bir darboğaz yaratmaktadır. Ortaya çıkan iş yükü şimdiden aşırı boyutlara ulaşmıştır. İleriki yıllarda  söz konusu iş yükü daha da artacaktır.  Bu durumun inceleme süresini uzatması durumunda ise yatırımcıların şikayet ve endişeleri önemli bir haklılık boyutu kazanacaktır. ÇEDY 2002’de yapılan değişiklikle inceleme ve karar verme sürelerin kısaltılmış ve sınırlandırılmış olması bu yolda atılan olumlu bir adım olmuştur.

 

Kamuoyunda, ÇED raporlarının yansızlığı ve güvenilirliği yolunda kaygılar vardır. Maddi çıkarlar karşılığında istenilen yönde kararlar alınabileceği yolundaki  iddia ve kanıların yaygınlık kazanması ve pekişmesi hem bu alanda çalışmak isteyen ciddi özel sektör kuruluşları için yaşamsal önemde bir gerileme ve handikap yaratacak ve hem de sistemin  güvenilirliği ve geçerliliği tehlikeye girecektir.

 

Öneriler

Yukarıda ayrıntılarıyla açıklanmaya çalışılan ve ÇED sürecinin  ükemizde uygulanmakta olan biçimini  içerik  ve  sonuçları itibarıyla olumsuz yönde etkileyen sorunlar ve nedenlerle  ilgili  olarak geliştirilen çözüm önerileri aşağıda belirtilmiştir.

 

Sistemin Altyapısına İlişkin Öneriler

·             ÇED raporu hazırlayan ve değerlendiren kişi ve  kurulların niteliksel  ve niceliksel açıdan yetersizliği  sorununu  çözecek önlemler alınmalıdır.

·             ÇED sürecinde başvurulabilecek ve raporların  hazırlanması ve değerlendirmesi sırasında  kullanılabilecek  bilgi  ve  veri bankaları oluşturulmalıdır. Özellikle kentsel alanlarda  parsel bazında  temel çevresel bilgi sistemlerinin  kurulması bu açıdan büyük bir önem taşımaktadır.

           

·             Bilgi  ve  veri  bankalarına  dayalı  çevre  envanterleri oluşturulmalı  ve ilgililerin kullanımına açık tutulmalıdır.

 

·             Monitoring ve laboratuvar sistemleri kurulmalı ve uluslararası ölçünler ve normlar düzeyine çıkarılmalıdır.

 

·             ÇED  ile  ilgili  örgün,  yaygın  ve  hizmet  içi  eğitim çalışmaları geliştirilmelidir.

 

·             ÇED sisteminin teknik yeterlilik düzeyi geliştirilmeli  ve uluslararası ölçünler ve normlar düzeyine ulaştırılmalıdır.

 

·             ÇED sürecinin, bir planlama aracı olarak, mevcut ulusal ve yerel  planlama sistemleri ile uyumlaştırılması sağlanmalı ve özellikle  endüstriyel yer seçimi ve işyeri açma izin belgeleri süreci  basitleştirilerek ve kolaylaştırılarak ÇED  sürecini de içerecek şekilde sistemik bir bütünlüğe kavuşturulmalıdır.

 

Sistemin Yeniden Tasarımına İlişkin Öneriler

·             “Olası önemli olumsuz etki” kavramı yeniden tanımlanmalı, ölçütleri belirlenmeli  ve bunlarla yaşam kalitesi ve taşıma kapasitesi kavramları arasında ilişki kurulmalıdır.

 

·             Çevre ve Orman Bakanlığı, ÇED sürecinde tek  yetkili  kurum  olmak durumundan uzaklaştırılmalı ve öteki bakanlıkların ve kamu kurumlarının  da, ÇED ile ilgili olarak “yetkili kurum” (lead agency/focal point) olabilme olanağına sahip olabilmeleri güvence altına alınmalıdır.

 

·             Bu çerçevede, özellikle, kent sınırları içinde  yapılacak ve  kentsel çevre kalitesi üzerinde olası önemli olumsuz etkiler yaratabilecek projeler için yerel belediye tarafından yürütülecek kentsel  ÇED süreci ve sistemi geliştirilerek  uygulama alanına konulmalıdır.

 

·             ÇED sürecinin süre olarak uzunluğunun yatırımcı  üzerinde caydırıcı etki yaratmasının önüne geçilmelidir.   (Bu sakınca giderilmiştir.)       

 

·             ÇED  raporlarını  hazırlayanların  yatırım ve yatırımcı yönünde yanlı olma endişe ve kuşkusunu giderecek düzenlemelere sistemin yeniden tasarlanması çalışmalarında özel bir yer verilmelidir.

 

·             Yatırım kararlarının alınmasında ve yatırım ve işletme izinlerinin verilmesinde hüküm sürmekte olan çok başlılık ve bu durumun yol açtığı karmaşa, eşgüdüm eksikliği, çelişki  ve  görev yinelemeleri ve boşlukları önlenmelidir.

 

·             Teknik ve yönetsel açıdan yetersiz bir konumda bulunan ÇED sisteminin  bu açılardan geliştirilmesinde ileri  bir  düzeyi simgeleyen ABD ÇED sistemi içeriksel özellikleri ile  birlikte ve bir bütün olarak ele alınmalıdır.

 

·             ÇED raporunun maliyeti, hazırlanma süresi ve maliyetin kim tarafından ödendiğine ilişkin bilgilerin ÇED raporu içinde yer alması sağlanmalıdır.

 

·             ÇED  raporunda yer verilen ve ancak  doğrulanması  gereken bilimsel görüşlerin, yargıların ve kesin hükümlerin kaynaklarının ve dayanaklarının açıklıkla belirtilmesi yönetmeliğin  açık bir hükmü durumuna getirilmelidir.

 

·             Sistemin yetkinlik düzeyinin geliştirilmesi açısından etki belirleme  ve etki irdeleme yöntem ve teknikleri kuramsal açıdan ve uygulamaya yönelik olarak geliştirilmelidir.

 

·             ÇEDY 1993 ekinde yer alan, oldukça yetersiz düzeyde bulunan ve ÇEDY 1997, 2002 ve 2004’de yer verilmeyen “değerlendirme raporu” ve “etki matrisi” istemleri çağdaş uygulamalar gözönüne alınarak geliştirilmeli, yeniden düzenlenmeli, uluslararası ölçünler ve normlar düzeyine yükseltilmeli ve tüm ÇED raporlarında aranan bir unsur durumuna getirilmelidir.

 

·             ÇED raporu içeriğinde önerilen proje ile ilgili çözüm yolu seçeneklerine yeterli ölçüde yer verilmesi ve irdelenmesi güvence altına alınmalıdır.

 

·             Proje ile ilgili ekonomik fayda/maliyet analizlerine ÇED raporunda yer verilmesi yönetmelik hükmü durumuna getirilmelidir.

 

·             Ön ÇED  sürecinde varlığı bilinen ilke  ve  süreçlerin yetersizliği ile ilgili olarak ÇEDY 2002’de yapılan değişikliklerin nsaıl sonuçlar vereceği kısa bir uygulama döneminin arkasından yeniden irdelenmelidir.

 

ÇED Raporunun Hazırlanmasına İlişkin Öneriler

·             ÇED raporu hazırlama işlevinde profesyonelleşme düzeyinin gelişmesi sağlanmalı ve bu çerçevede üniversite, vakıf  ve dernekler gibi amatör nitelikli örgütlerin sisteme egemen olmasının önüne geçilmelidir.

 

·             Ön ÇED sürecinde yerel bilgi kaynaklarından ve uzmanlardan daha fazla yararlanılmasını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır.            

 

·             Kurumlararası yazışmaların uzun zaman alması önlenmelidir.

 

ÇED Raporunun Değerlendirilmesi Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlara İlişkin Öneriler

 

·             ÇED raporlarının incelenmesi ve değerlendirilmesinde Çevre ve Orman Bakanlığı’nın sahip olduğu kurumsal ve eğitsel kapasite sınırlılıkları giderilmelidir.

 

·             ÇED süreci üzerindeki siyasal baskıların önüne geçilmesini sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalı ve baskıları önleyecek ceza yaptırımları geliştirilmelidir.

 

·             Halkın ÇED sürecine ve ÇED ile ilgili kararlara  katılımının  etki düzeyi ve alanı geliştirilmeli ve katılım anlamlı sonuçlar verebilecek olanaklara kavuşturulmalıdır.

 

·             ÇED raporlarının Çevre ve Orman Bakanlığı’nca oluşturulan inceleme ve değerlendirme komisyonlarınca daha etkili bir şekilde incelenmesini ve irdelenmesini güvence altına alacak ve verilen kararlarda  yatırımcı ve yatırım yanlısı olma  eğilimlerini önleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.

 

·             Değerlendirme ve inceleme amaçlı komisyonların  oluşum  biçimi yeniden tasarlanmalı ve bu kurulların teknik bilgi ve uzmanlık düzeyleri  yeterli kimselerden oluşması güvence altına  alınmalıdır.

 

·             ÇED raporlarında belirlenen çevresel etkilerle ilgili olarak neden-sonuç ilişkilerine yeterince yer verilmesi  sağlanmalıdır.

 

·             ÇED raporunda inceleme konusu yapılan etkilerin ve  yol açtıkları olumsuz sonuçların gerçek durumu yansıttığı konusunda okuyucularda  ve değerlendirme yapan uzmanlarda doğabilecek her türlü kuşkuyu önleyecek düzenlemelere yeni tasarımda mutlaka yer verilmelidir.

 

·             Çevre ve Orman Bakanlığı dışında kalan bakanlıkların ve kamu kurumlarının ÇED konusundaki ilgisizlikleri ve duyarsızlıkları önlenmeli  ve  tüm kamu kurumlarının kendi bünyeleri içinde  ÇED birimi oluşturmaları sağlanmalıdır.

 

·             MÇK’nın oluşum biçimi ve yetkileri yeniden düzenlenmeli; çalışmaları daha etkili ve amaca yönelik bir konuma getirilmeli ve ortaya çıkması olası hukuksal sakıncaların önüne geçilmelidir. ÇEDY 2002 ve 2004’deki temel yönetsel tercihin aksine olarak iki sayılı istede yer alan projelerle ilgili olarak verilecek kararın yerel organlar tarafından verilmesi sağlanmalıdır.

 

·             Yönetmeliğin öngördüğü kural ve normlara aykırı davrananlara karşı uygulanabilecek yaptırımlar yeterli, etkili ve  caydırıcı bir konuma getirilmelidir.

 

Yatırımın  Gerçekleştirilmesinden Sonra ve İşletilmesi  Sırasında Ortaya Çıkan Sorunlara İlişkin Öneriler

·             ÇED “olumlu” kararı alan yatırımların uygulanması  ve işletilmesi aşamalarında ortaya çıkan ve önemli boyutlara  ulaşan denetim eksiklikleri mutlaka giderilmelidir. Bu bağlamda, gerekli önlemleri  almakla yükümlü kılınan mülki idare amirleri (ya da ÇEDY 2002 ve 2004’e göre, valilikler) ve yerel belediyeler ile Çevre ve Orman Bakanlığı arasında daha etkili bir iletişim ağı kurulmalıdır.

 

·             ÇED  süreci  ile ilgili olarak gerek  ulusal  ölçekte  ve gerekse  yerel ölçekte güçlü bir  siyasal  iradenin oluşmasına olanak verilmeli ve ÇED sürecinin çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesinde tercih edilen tek çözüm yolu olduğu kamuoyuna açıklıkla ifade edilmelidir.

 

·             Endüstriyel   yer seçimi  ve   işletme   izinleri  sistemi üzerindeki çok başlılık ve karmaşa önlenmeli ve ÇED'in yatırımın sağlıklılık düzeyinin iyileştirilmesinde önemli yararlar sağladığı kamuoyuna açıklıkla anlatılmalı ve yatırımcı tarafından gereksiz bir harcama olarak görülmesi önlenmelidir.

 

·             ÇED süreci ile ilgili olarak bakanlıklar ve ilgili kurumlar arasında varlığı gözlemlenen eşgüdüm yetersizlikleri giderilmelidir.

 

·             Çevre ve Orman Bakanlığı üzerindeki aşırı iş yükünün azaltılması ve ÇED sürecinin bürokratik bir engel konumuna gelmesinin önlenmesi bakımından, Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED konusunda karar vermeye yetkili tek kurum olmaktan çıkarılmalı ve “Önder kurum/odak  noktası” kavramı  geliştirilerek  ÇED konusunda kesin kararın  çalışma ve yatırım konusu ile ‘en yakından ilgili’ kamu kuruluşu tarafından verilmesi sağlanmalıdır.

 

·             ÇED raporlarının yansızlığı ve güvenilirliği ve maddi çıkar veya güç karşılığında istenilen yönde karar alınabileceği yolunda kamuoyunda oluşmaya başlayan kaygıların önüne geçilmesi için alınması gereken önlemler planlanmalı ve uygulama alanına konulmalıdır.

 

Altıncı  Bölümün Özeti 

 

Son bölüm, Türkiye’de uygulanmakta olan ÇED sürecinin yaşadığı sorunların belirlenmesine, betimlenmesine, irdelenmesine ve bu sorunlar için çözüm önerileri geliştirilmesine ayrılmıştır. Sorunlar sistemik bir yaklaşımla ele alınmış ve sınıflandırılmıştır. Bu sınıflar şunlardır: sistemin altyapısına ilişkin sorunlar, sistemin tasarımına ilişkin sorunlar, raporların hazırlanması sürecinde karşılaşılan sorunlar,  ÇED raporlarının değerlendirilmesi sırasında ortaya çıkan sorunlar ve  yatırımın gerçekleştirilmesi ve işletmeye açılmasından sonra ortaya çıkan sorunlar. Saptanan bu sorunlara ilişkin olarak çözüm yolları geliştirilmiş ve Türkiye’deki ÇED kamuoyunun tartışmasına sunulmuştur. Doğal olarak geliştirilen öneriler, geliştirilen sınıflandırmaya koşut olarak, sistemin altyapısına ilişkin, sistemin yeniden tasarımına ilişkin, ÇED raporunun hazırlanmasına ilişkin, ÇED raporunun değerlendirilmesi sırasında ortaya çıkan sorunlara ilişkin ve yatırımın gerçekleştirilmesinden sonra ve işletilmesi  sırasında ortaya çıkan sorunlara ilişkin olarak düzenlenmiştir.

 

 


BİTİRİRKEN SÖYLENMESİ GEREKEN SON BİR KAÇ SÖZ …

ÇED kavramı, yaklaşımı,  anlayışı ve  sistemi, evrensel anlamda,  çevresel kalitenin korunması  ve geliştirilmesi yolunda bugüne kadar geliştirilmiş çevresel yönetim, planlama  ve karar alma teknik ve  yöntemlerinin  en  önemli olanıdır.

 

Ekonomik  gelişmesini  tamamlamış ya da  tamamlama  yolunda olan ülkelerin hemen hepsinde ve gelişmekte olan bazı  ülkelerde uygulanabilme olanağına kavuşan bu sistem çevresel kirlenmelerin ve bozulmaların önlenmesinde elde edilen büyük başarıların önemli pay sahibi olmuştur.

 

Sistemin  en  fazla önem taşıyan yönü  yatırım  henüz gerçekleştirilmeden  ve kirlilikler daha ortaya çıkmadan sorunun önlenmesini sağlaması ve bu nedenle de önemli bir kıt kaynak israfının önüne geçmesidir.

 

Ülkemizde   uygulanmakta olan  ÇED sisteminin  bir  özenti  olmaktan kurtarılması, yatırım izni sürecinin gereksiz ve yararsız bir başka yeni bürokratik halkası olarak görülmekten uzaklaştırılması ve çevresel kalite değerlerinin korunması ve geliştirilmesi yolunda kendisinden beklenen yararları tam olarak sağlayabilmesi  için sistemin işleyişine ilişkin olarak ortaya çıkmaya başlayan sorunların ortadan kaldırılması gerekmektedir.

 

Bu  kitapta, yukarıda belirtilen amaç çerçevesinde,  ülkemizde  gerçekleştirilen uygulama koşullarının ışığı  altında şimdiye  kadar ortaya çıkan sorunlar belirlenmiş, irdelenmiş ve  sorunların giderilmeleri yolunda çözüm yolu  önerileri geliştirilmiştir.

 

Önerilen çözüm yollarının uygulama şansı bulması, Türkiye'de ÇED sisteminin kuramsal ve yasal dayanaklarının daha sağlam temellere dayandırılması anlamına gelecektir.



KAYNAKÇA

 

 

KİTAPLAR

 

 

 

Anadol, Kemal, Termik Santrallere Hayır, v Yayınları, Ankara, 1991 s. 151.

Budak, Sevim, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası, Büke Yayınları, Aralık 2000, s. 488.

Burkhardt, Dietrich F. ve William H. Ittelson, Environmental Assessment of Socio-Economic Systems, Plenum Press, New York, 1978, s. 579.

Cahill, Lawrence B., Environmental Audits, Government Institutes, Maryland, 1996, s. 727.

Canter, Larry W., Environmental Impact Assessment, McGraw Hill, 1996, s. 660.

Cheremisinoff, Paul N., Environmental Assessment and Impact Statement Handbook, Ann Arbor, Sçience, 1977, s. 438.

Cicin-Sain, Biliana ve Robert W. Knecht, Integrated Coastal and Ocean Management – Conceptes and Practices, Island Press, 1998, s. 517.

Dalkey, Norman C., Studies in the Quality of Life, Lexington, 1972, s. 167.

DeLurgio, Stephen A., Forecasting Principles and Applications, McGraw Hill, 1998, s. 801.

Dickert, Thomas G. ve Katherine R. Domeny, Environmental Impact Assessment: Guidelines and Commentary, University of California, Berkeley, 1974, s. 238.

DPT, Çevre, 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı Çevre Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 1994, s. 201+ 22.

DPT, Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Mayıs 1998, Ankara, s. 71.

DPT, Türk-AT Mevzuat Uyumu, Sürekli Özel İhtisas Komisyonu, Çevre Alt Komisyonu Raporu, Ağustos 1997, s. 228.

DSİ, Çevresel Etki Değerlendirme Semineri: Bildiriler, 1991, s. 203.

DSİ, İzmir Tahtalı İçme Suyu Sistemi Çevresel Etki Değerlendirme Raporu, 1993, s. 8.

Magnin, Gernant ve Murat Yarar, (Doğal Hayatı Koruma Derneği), Important Bird Areas in Turkey, 1997, Istanbul, s. 313.

Enzer, Selwyn, Delphi and Cross Impact Techniques: An Effective Combination for Systematic Futures Analysis, Search for Alternatives: Public Policy and the Study of the Future, 1973, s. 143-163.

Findley, Roger W. ve Daniel A. Farber, Environmental Law: Cases and Materials, West, 1981. St. Paul, s. 738.

Fiorino, Daniel J., Making Environmental Policy, University of California Press, 1995, s. 269.

French, Hilary, Vanishing Borders – Protecting the Planet in the Age of Globalization, Norton/Worldwatch Books, USA, 2000, s. 257.

GEF, Valuing the Global Environment – Actions and Investments for a 21st Century, 1998, s. 162.

Golden, Jack, Environmental Data Book, An Harbor, Science, 1979, s. 864.

Heer, John E., Environmental Assessment  and Statements, van Nostrand, New York, s. 367.

Helmer, Olaf, Analysis of the Future: The Delphi Method, The Rand Corporation, 1967.

Helmer, Olaf, Systematic Use of Expert Opinions, The Rand Corporation, 1967.

Janstch, Erich, Technological Forecasting in Perspective, OECD, 1967, s. 401.

Janstch, Erich, Technological Planning and Social Futures, Halsted Press, 1972, s. 256.

Kamieniecki, Sheldon, George A. Gonzalez ve Robert O. Vos, Flashpoints in Environmental Policy Making, State University of New York Press, 1997, s. 367.

Kocasoy, Günay, Çevresel Etki Değerlendirmesi, Katı Atık Türk Milli Komitesi, 1994, s. 308.

Kültür Bakanlığı, Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planında Öngörülen Travertenlerin Korunması İçin Proje Yapım Hizmetleri, 1. Ara Raporu, Hacettepe Üniversitesi Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi, 1993, s. 18 ve ekleri.

Lee, Kaiman ve John Moberg, Environmental Design Evaluation: A Matrix Method, Boston, Environmental Design Evaluation and Research Center, 1975, s. 111.

Leopold Luna B., Frank E. Clarke, Bruce B. Hanshaw vw James R. Balsley, A Procedure for Environmental Impact, Geological Survey Circular 645, Washington 1971, s. 13.

Martino, Joseph P., Technological Forecasting for Decisionmaking, American Elsevier, 1972, s. 750.

MPM, Ormancılık Kesiminde Çevresel Etki Değerlendirme, 1992, s. 100.

Nathanson, Jerry A., Basic Environmental Technology – Water Supply, Waste Management and Pollution Control, Prentice Hall, 2000, s. 496.

OECD, Türkiye’de Çevre Politikaları, Paris, 1992, s. 171.

Özer, Ayşe Öznur, Kumru Arapkirlioğlu ve Cemalletin Erol, Plancı Gözüyle Kalkıma, Çevre ve Çevresel Etki Değerlendirmesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası, 1996, s. 146.

Petts, Judith ve Gev Eduljee, Environmental Impact Assessment for Waste Treatment and Disposal Facilities, Wiley, New York. 1994, s. 485.

Rau, John G. ve David C. Wooten, Environmental Impact Analysis Handbook, McGraw Hill, 1980.

Rodgers, Joseph Lee, Environmental Impact Assessment, Growth Management and Comprehensive Plan, Ballinger, Cambridge, 1976, s. 185.

Rosen, Sherman J., Manual for Environmental Impact Evaluation, 1976, New Jersey, s. 232.

Ryding, Sven-Olof, Environmental Management Handbook, The Holistic Approcah – from problems to strategies, IOS Press, 1998, s. 777.

Sackman, Harold, Delphi Critique, Lexington, 1975, s. 147.

Sav, Özden, Akdeniz Deniz Çevresinin Korunması ve Bölgesel Bir Düzenleme Örneği, Turhan Kitabevi, Ankara, 2001, s. 228.

Schlesinger, Benjamin, Development of a Procedure for Forecasting Long Range Environmental Impacts, Stanford, 1975, s. 137.

Taşkın, Sefa, Siyanürcü Ahtapot, Sel Yayıncılık, Mart 1998, s. 240.

TÇV, GAP ve Çevre, 1993, Ankara, s.160.

TÇV, ÇED Eğitimi, Ankara, 1994, s. 252.

TÇV, Geleceğe Özen, Nüfus ve Hayat Kalitesi Bağımsız Komisyonu, Oxford University Press, Ankara, 1997, s. 328.

UNDP, UNEP, World  Bank ve World Resources Institute, World Resources 2000-2001: People and Ecosystems – The Fraying Web of Life, 2000, s. 389.

United Nations Centre for Human Settlements (HABITAT), An Urbanizing World, Global Report on Human Settlements 1996, Oxford University Press, 1996, s. 559.

Uslu, Orhan, Çevresel Etki Değerlendirmesi, TÇV, Ankara, 1993, s. 217.

Uslu, Orhan, Çevresel Etki  Değerlendirmesi, TÇV, Ankara, 1991, s. 187.

von Zharen, W.M., ISO 14000 – Understanding the Environmental Standards, Government Institutes, Maryland, 1996, s. 213.

Warden, Richard E., A Guide to the Preperation and Review of Environmental Impact Reports, Los Angeles, 1976, s. 138.

Wathern, Peter, Environmental Impact Assessment: Theory and Practice, Routledge, New York, 1992, s. 332.

World Health Organization, Measurement of Level of Health, 1979, Copenhagen, s. 456.

Yaşamış, Firuz D., Çevresel Yönetim ve Planlama, Ankara , 1989, s. 173.

Yaşamış, Firuz., Bebek Ölümlerinin Çevresel Nedenleri, Ankara, 1993, s. 224,

Yaşamış, Firuz D., Çevre Yönetiminin Temel Araçları, İmge Yayınevi, Ankara, 1995, s. 240.

Yaşamış, Firuz D., Çevresel Etki Değerlenidrmesi, Kuram, Teknik ve Yöntemler, Birinci Baskı, Ankara, 1997, s. 336.

 

 



MAKALELER

 

 

Appiah-Opoku, Seth, Environmental Impact Assessment in Developing Countries:The Case of Ghana, Environmental Impact Assessment Review, Vol 21, Issue 1, Jan. 2001, s. 59-71.

Arce, Rosa ve Natalia Gullon, The App,lication of Strategic Environmental Assessment to Sustainability Assessment of Infrastructure Development, Environmental Impact Assessment Review, Vol 20, Issue 3, une 2000, s. 393-402.

EPA,  Staff Paper, “Review of the National Ambient Air Quality Standards for Particulate Matter: Assessment of  Scientific and Technical Information”, North Carolina, Ocak 1982,  s.  20.

De  La Maza, Carmen Luz, NEPA’s Influence in Developing Countries: The Chilean Case, Environmental Impact Assessment Review, Vol 21, Issue 2, March 2001, s. 169-179.

Feldmann, Lieselotte ve arkadaşları, The EU’s SEA Directive: Status and Links to Integration and Sustainable Development, Environmental Impact Assessment Review, Vol 21, Issue 3, May 2001, s. 203-222.

Ferris, Benjamin G., Health Effects of Exposure to Low Levels of Regulated Air  Pollutants: A Critical Review, Journal  Air Pollution Association, Mayıs 1978, Cilt 28, Sayı 5,   s. 483-497.

Güler, Çağatay, Çevre Sağlığı, Yeni Türkiye Dergisi, Temmuz-Ağustos 1995, Sayı 5, s.675-726.

Lawrence, David P., Planning Theories and Environmental Impact Assessment, Environmental Impact Assessment Review, Vol 20, Issue 6, December 2000, s. 607-625.

Mater, Barış, Türkiye ve Kıyıdaş Ülkelerden Karadeniz’e Taşınan Evsel ve Endüstriyel Atıksuların Etkileri, Yeni Türkiye Dergisi, Temmuz-Ağustos 1995, Sayı 5, s. 502-515.

Ortega-Rubio, Alfredo ve arkadaşları, A New Method to Determine the Level of the Environmental Impact Assessment Studies in Mexico, Environmental Impact Assessment Review, Vol 21, Issue 1, Jan. 2001, s. 73-81.

Özer, A. Öznur, Çevresel Etki Değerlendirmesini Uygulanabilir Kılmanın Koşulları, Yeni Türkiye Dergisi, Temmuz-Ağustos 1995, Sayı 5, s. 300-311.

Partidario, Maria Rosario, Elements of an SEA Framework – Improving the Added-Value of SEA, Environmental Impact Assessment Review, Vol 20, Issue 6, December 2000, s. 647-663.

Simpson, Joanne, Developing a Review Package to Assess the Quality of EA Reports of Local Authority Structure and Local Plans in the UK, Environmental Impact Assessment Review, Vol 21, Issue 1, Jan. 2001, s. 83-95.

Steinmann, Anne, Improving Alternatives for Environmental Impact Assessment, Environmental Impact Assessment Review, Vol 21, Issue 1, Jan. 2001, s. 3-21.

Şengül, Mihriban, Kamu Yönetimine Güven Açısından Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin Geçirdiği Süreç Üzerine Bir İrdeleme, www.iktisat.uludag.edu.tr

Toprak-Karaman, Zerrin, Sosyo-Ekonomik Çevre ve Çevresel Etki Değerlendirmesi, Türk İdare Dergisi, Sayı 410, s. 59-81.

Yaşamış, Firuz D., Türkiye’de ÇED Sisteminin İçinde Bulunduğu Sorunlar ve Çözüm Yolları, Türk İdare Dergisi, Sayı 410, s. 37-57.

Yaşamış, Firuz D., Yerel ve Ulusal Çevre Yönetiminin Etkenlik Ölçütleri, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı 5, s. 238-255.

Yaşamış, Firuz D., İstanbul’un Yönetimine İlişkin Sorunlar ve Bazı Çözüm Önerileri, Türk İdare Dergisi, Sayı 411, s. 71-102.

Yaşamış, Firuz D., Ankara’da Kentsel Doğrusal Altyapı Hizmetlerinin Yönetimi (İçme Suyu, Kanalizasyon, Metro ve Kitle Taşımacılığı) Türk İdare Dergisi, Sayı 414, s. 49-101.

Yaşamış, Firuz D., Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Çevresel Bütünleşmesi, Türk İdare Dergisi, , Aralık 2000, Sayı 429, s. 43-82.

Yaşamış, Firuz D., Türk Çevre Hukuku: Temel İlkelere Genel Bir Bakış, Av. Dr. Faruk Erem’in Anısına, Türkiye Barolar Birliği Yayını, Ankara, 1999, s. 879-906.

 

 

 

ÇED İLE İLGİLİ TÜRKÇE BAZI WEB SAYFALARI

 

www.cevre.gov.tr

www.cekul.org.tr

www.cevre.org

www.gapturkiye.gen.tr/gapcevre

www.spo.org.tr

www.imobursa.org.tr

www.kosgeb.gov.tr

www.antimai.org/akkuyu

www.turkhukuksitesi.com

 

 

 

 

 

 

 

 

EKLER

 

 

11.   ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ

12.   GENELGELER

13.            ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ UYGULAMA TALİMATLARI

14.   YETERLİK TEBLİĞİ

15.   RAPOR YAZIM REHBERİ

16.   BAZI KAMUSAL VE ÖZEL PROJELERİN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ   3 MART 1997 TARİHLİ VE 97/11/EEC SAYILI DİREKTİFLE DEĞİŞİK 27 HAZİRAN 1985 GÜNLÜ VE 85/337/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ

17.    AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEYİNİN BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN 27.06. 2001 GÜNLÜ VE  2001/42/EC SAYILI DİREKTİFİ

18.   AVRUPA BİRLİĞİ’NİN BAZI KAMUSAL VE ÖZEL PROJELERİN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ  3.MART. 1997 TARİHLİ VE 97/11/EEC SAYILI DİREKTİFLE DEĞİŞİK 27. HAZİRAN.1985 TARİHLİ VE  85/337/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ (İNGİLİZCE)

19.   AVRUPA BİRLİĞİ’NİN STRATEJİK ÇED DİREKTİFİ - AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEYİNİN 2001/42/EC SAYILI VE 27 HAZİRAN 2001 TARİHLİ BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ DİREKTİFİ (İNGİLİZCE)

20.   STRATEJİK ÇEVRESEL DEĞERLENDİRME YÖNETMELİĞİ (TASLAK)

 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

1.    ÇEVRESEL ETKİ

DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ



ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ  [15], [16]

 

 

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar

 

 

Amaç

Madde 1- Bu Yönetmeliğin amacı, Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir.

 

Kapsam

Madde 2- Bu Yönetmelik;

 

a) Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ile Proje Tanıtım Dosyasının hangi tür projeler için isteneceği ve içereceği konuları,

b) Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları,

c) Çevresel Etki Değerlendirmesi için Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunun oluşturulması ile ilgili çalışmaları,

d) Yönetmelik kapsamına giren projelerin işletme öncesi, işletme sırası ve işletme sonrası dönemde izlenmesi ve denetlenmesini,

e) Çevresel Etki Değerlendirmesi sisteminin, çevre yönetiminde etkin ve yaygın biçimde uygulanabilmesi ve kurumsal yapısının güçlendirilmesi için gerekli eğitim çalışmalarını

kapsar.

 

Dayanak

Madde 3- Bu Yönetmelik 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun 10 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

 

Tanımlar ve Kısaltmalar

Madde 4- Bu Yönetmelikte geçen;

 

Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,

Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı,

Etki: Bir projenin hazırlık, inşaat ve işletme sırasında ya da işletme sonrasında, çevre unsurlarında doğrudan ya da dolaylı olarak, kısa veya uzun dönemde, geçici ya da kalıcı, olumlu ya da olumsuz yönde ortaya çıkması olası değişiklikleri,

Etki Alanı: Gerçekleştirilmesi planlanan bir projenin işletme öncesi, işletme sırası ve işletme sonrasında çevre unsurları olarak olumlu veya olumsuz yönde etkilediği alanı,

Proje: Gerçekleştirilmesi planlanan yatırıma ait inşaat çalışmaları,  diğer tesisat ya da planların uygulanması veya yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi işlemini,

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED): Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaları,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Süreci: Gerçekleştirilmesi planlanan projenin  çevresel etki değerlendirmesinin yapılması için 8 ve 16 ncı maddelerde belirtilen başvuru ile başlayan ve işletme sonrası çalışmaların uygun hale geldiğinin belirlenmesi ile sona eren süreci,

Proje Tanıtım Genel Formatı: Gerçekleştirilmesi planlanan, EK-I listesinde yer alan projelerin özelliklerini, yerini, olası etkilerini ve öngörülen önlemleri içeren, projeyi genel boyutları ile tanıtan raporun hazırlanması sırasında esas alınacak EK-III deki genel formatı,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu Özel Formatı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun hazırlanmasında esas alınmak üzere; Kapsam belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından projenin önemli çevresel boyutları göz önüne alınmak suretiyle  EK-III deki  proje tanıtım genel formatında belirtilen ana başlıklar altında ele alınması gereken konuları tanımlayan formatı,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu: Ek-I listesinde yer alan veya Bakanlıkça “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen bir proje için belirlenen özel formata göre hazırlanacak raporu,

Proje Tanıtım Dosyası: Ek-II listesinde yer alan projelere Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulanmasının gerekli olup olmadığının belirlenmesi amacıyla hazırlanan dosyayı,

Seçme, Eleme Kriterleri: Proje Tanıtım Dosyasının hazırlanmasında esas alınacak EK-IV’deki kriterleri, 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir Kararı: Ek-II listesindeki projelerin çevresel etkilerinin önemli olduğu ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanması gerektiğini belirten Bakanlık kararını,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı: Ek-II listesindeki projelerin önemli çevresel etkilerinin olmadığı ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanmasına gerek bulunmadığını belirten Bakanlık kararını,

Çevresel Durum Değerlendirme Raporu: Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine uymadan işletmeye geçmiş mevcut faaliyetler için gerekli çevresel önlemlerin alınmasını sağlamak amacıyla hazırlanan teknik raporu,

Duyarlı Yöreler: Çevresel etkilere karşı biyolojik, fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikli özellikleri ile duyarlı olan veya mevcut kirlilik yükü çevre ve halk sağlığını bozucu düzeylere ulaştığı belirlenen yörelerle, ülkemiz mevzuatı ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli görülen EK-V de yer alan alanları,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun saptanması üzerine gerçekleşmesinde sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararını,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz Kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak,  projenin çevre üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle uygulanmasında sakınca görüldüğünü belirten Bakanlık kararını,

Komisyon: Proje için verilecek özel formatın kapsamını, kriterlerini belirlemek ve bu ilkeler doğrultusunda hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu inceleyip değerlendirmek üzere Bakanlık tarafından kurulan Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunu,

Proje Sahibi: Bu Yönetmeliğe tabi bir projenin her aşamada yürütülmesini üstlenen gerçek ya da tüzel kişiyi,

İzleme ve Kontrol: “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı alındıktan sonra uygulama aşamasına geçen projenin, bu kararın verilmesine esas ilkeler doğrultusunda ve çevre değerlerini olumsuz etkilemeyecek biçimde yürütülmesi için yapılan çalışmaların bütününü,

Kapsam ve Özel Format Belirleme Toplantısı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Sürecine tabi projeler için Halkın Katılımı Toplantısından sonra yapılacak toplantıyı

 

 ifade eder.

 

İKİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

 

Yetki

Madde 5- Bu Yönetmeliğe tabi projeler hakkında “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu”, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz”, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararlarını verme yetkisi Bakanlığa aittir. Ancak Bakanlık gerekli gördüğü durumlarda “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının verilmesi konusundaki yetkisini, sınırlarını belirleyerek Valiliklere devredebilir.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya Proje Tanıtım Dosyası Hazırlama Yükümlülüğü

Madde 6- Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan  gerçek ve tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi  projeler için Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu,  Ek-II’ye tabi projeler için proje tanıtım dosyası hazırlamak, ilgili makamlara  sunmak ve projelerini  verilen karara göre gerçekleştirmekle yükümlüdürler.

 

Kamu kurum ve kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin isteyeceği her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler.

 

Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir"  kararı alınmadıkça bu projelere  hiç bir teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz.

 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çevresel Etki Değerlendirmesi  Uygulama Yöntemi

 

Çevresel Etki Değerlendirmesine Tabi Projeler

Madde 7- Bu Yönetmeliğin;

 

a) EK-I listesinde yer alan projeler ile,

b) Ek-II listesinde bulunup

 

“Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen projeler için Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanması zorunludur.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Sürecinin Başlatılması ve Komisyonun Kuruluşu

Madde 8- Proje sahibi, dilekçesi ekinde EK-III de yer alan proje tanıtım genel formatı esas alınarak hazırlanmış dosya ile Bakanlığa başvurur.

 

Bakanlık, başvuru dosyasındaki bilgi ve belgeleri uygunluk bakımından inceler. Uygun hazırlanmadığı anlaşılan dosya tamamlanmak üzere proje sahibine iade edilir. Proje sahibi, eksikliklerini tamamlayıp dosyayı yeniden Bakanlığa sunar.

 

İnceleme sonucunda dosyanın uygun hazırlandığına karar verilmesi halinde Bakanlık tarafından başvuru dosyasındaki bilgiler dikkate alınarak, ilgili kurum ve kuruluş temsilcileri, Bakanlık yetkilileri ile  proje sahibi ve/veya temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulur. Bakanlık, proje sahibinden başvuru dosyasını komisyon üyelerinin sayısı kadar çoğaltmasını ister. Bu fıkrada öngörülen işlemler üç işgünü içinde tamamlanır. “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen projeler için, proje sahibi bir dilekçe ekinde bu karar ve proje tanıtım dosyası ile Bakanlığa başvurur. Bu dosya başvuru dosyası olarak işlem görür. Bakanlık bu dosyayı inceler ve belirlediği komisyon üyelerinin sayısı kadar çoğaltılmasını proje sahibinden ister.

 

Bakanlık başvuru dosyasının bir kopyasını Halkın Katılımı Toplantısı ve Kapsam belirleme toplantısının tarihini ve yerini belirten bir  yazı ekinde komisyon üyelerine gönderir ve komisyonu ilk toplantıya çağırır. Komisyona Bakanlık temsilcisi başkanlık eder ve komisyonun sekreterya hizmetleri Bakanlıkça yürütülür.

 

Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde, projenin konusu, türü ve proje için belirlenen yerin özelliklerini de dikkate alarak, üniversiteler, enstitüler, araştırma ve uzman kuruluşları, meslek odaları, sendikalar,  birlikler, sivil toplum örgütlerinden temsilcileri de komisyon toplantılarına üye olarak çağırabilir.

 

Komisyonda kurum ve kuruluş temsilcisi olarak görev yapan üyelerin, yeterli mesleki bilgi ve deneyime sahip olmaları ve temsil ettikleri kurum ve kuruluşlar adına görüş vermeye yetkili kılınmış olmaları esastır.

 

Halkın Katılımı Toplantısı

Madde 9- Komisyonun Kapsam belirleme toplantısından önce, halkı yatırım hakkında bilgilendirmek, projeye ilişkin görüş ve önerilerini almak üzere proje sahibi tarafından projenin gerçekleştirileceği yerde Bakanlık ile mutabakat sağlanarak belirlenen tarihte, halkın katılımı toplantısı düzenlenir. Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinden önce proje sahibi tarafından, halkı bilgilendirmek amacıyla anket, seminer vb. çalışmalar yapılabilir.

 

a) Toplantı yeri Valilik ve proje sahibi tarafından belirlenir ve Valilik tarafından Bakanlığa bildirilir. Toplantı için projeden en çok etkilenmesi beklenen yöre halkının kolaylıkla ulaşabileceği merkezi bir yerin seçilmesine özen gösterilir.

 

b) Proje sahibi, toplantı tarihini, saatini, yerini ve konusunu belirten bir ilanı ulusal düzeyde yayımlanan bir gazete ile o yörede yayımlanan yerel bir gazetede toplantı tarihinden en az üç gün önce yayınlatır.

c) Toplantı İl Çevre ve Orman Müdürünün veya görevlendireceği bir yetkilinin başkanlığında yapılır. Toplantıda; halkın proje hakkında bilgilendirilmesi, görüş ve önerilerinin alınması sağlanır. Başkan katılımcılardan görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilir. Toplantı tutanağı, bir sureti Valilikte kalmak üzere Bakanlığa gönderilir.

 

Komisyon üyeleri, 8 inci madde de belirlendiği şekilde kendi isteklerine bağlı olarak Kapsam belirleme toplantısı öncesinde proje uygulama yerini inceleyebilir, kendilerine iletilen tarihe göre halkın katılımı toplantısına katılabilirler. Halkın katılımı toplantısı çalışmaları ile ilgili sekreterya hizmeti, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülür.

 

Komisyonun, Kapsam ve Özel Format Belirleme Toplantısı

Madde 10- Halkın Katılımı, Bilgilenme, Kapsam Belirleme ve Özel Format verme işlemleri, 12 işgünü içerisinde tamamlanır.

 

Komisyonun, kapsam ve özel format belirleme amaçlı ilk toplantısında;

 

a) Proje sahibi, proje hakkında komisyonu bilgilendirir.

b) Bakanlık ve/veya taşra teşkilatı Halkın Katılımı Toplantısı hakkında komisyonu bilgilendirir. Ayrıca halkın katılımı toplantısına katılmış bulunan komisyon üyeleri de görüş ve önerilerini bildirirler.

c) Projenin hangi kapsamda ele alınmasının gerektiğini belirlemek üzere projenin önemli çevresel etkileri göz önüne alınarak EK-III’deki proje tanıtım genel formatında ana başlıklar altında ele alınması gereken konular detaylandırılır, kapsam belirlenir.

d) Komisyon tarafından formata ilave edilmesi ya da formattan çıkarılması gereken hususlar tespit edilir. Halkın Katılımı Toplantısındaki görüş ve öneriler de dikkate alınarak özel format ile Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu hazırlayacak çalışma grubu belirlenir.

e) Komisyon tarafından belirlenen özel format, proje sahibi ve/veya temsilcisine bu maddede belirlenen süre içerisinde Bakanlık tarafından verilir.

 

Proje sahibi özel formatın veriliş tarihinden itibaren bir yıl içinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu Bakanlığa sunmakla yükümlüdür. Bu süre içinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu sunulmaz veya gerekçesi belirtilerek ek süre isteminde bulunulmaz ise başvuru geçersiz sayılır. Proje sahibinin süre uzatım talebi Bakanlıkça uygun bulunması halinde altı ayı geçmemek üzere ek süre verilir.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun Bakanlığa Sunulması

Madde 11 - Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu, proje sahibi tarafından bir dilekçe ekinde Bakanlığa sunulur. Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun özel formata uygunluğu ve belirlenen çalışma grubunda yer alması gereken meslek uzmanlarınca hazırlanıp hazırlanmadığı hakkındaki inceleme Bakanlık tarafından üç işgünü içinde sonuçlandırılır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun özel formata uygun olmadığı ve/veya belirlenen çalışma grubunca hazırlanmadığının anlaşılması halinde, bu hususların yerine getirilmesi için rapor  proje sahibine iade edilir. Düzeltilen Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun üç ay içinde Bakanlığa sunulmaması durumunda başvuru geçersiz sayılır.

 

Özel formata uygun olduğu tespit edilen Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu,  proje sahibi tarafından yeterli sayıda çoğaltılarak Bakanlığa sunulur. Bakanlık, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu incelemek ve değerlendirmek üzere yapılacak  toplantının tarihini ve yerini belirten bir yazı ekinde raporu komisyon üyelerine gönderir.

 

Proje ile ilgili inceleme değerlendirme sürecinin başladığı ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun halkın görüşüne açıldığı Bakanlık ve Valilik tarafından uygun araçlarla halka duyurulur.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu incelemek isteyenler, Bakanlık merkezinde veya İl Çevre ve Orman Müdürlüğünde duyuru tarihinden itibaren raporu inceleyerek proje hakkında Bakanlığa veya Valiliğe görüş bildirebilirler. Valiliğe bildirilen görüşler Bakanlığa iletilir. Bu görüşler komisyon tarafından dikkate alınır. İnceleme, değerlendirme sürecinin tamamlanmasından sonra bildirilen görüşler dikkate alınmaz.

 

Komisyonun  Çalışma Usulü ve Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun İncelenmesi

Madde 12 - Komisyon Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunu,   ilk inceleme değerlendirme toplantısından  sonraki on işgünü içinde inceler ve değerlendirir.

Komisyon üye sayısının salt çoğunluğu ile toplanır. Komisyon üyeleri, temsil ettikleri merkezi ve yerel kurum ve kuruluşları ilgilendiren konulardaki yetki, görev ve sorumlulukları çerçevesinde görevlendirilirler, kurum ve kuruluşları adına görüş bildirirler. Komisyon başkanı, üyelerden görüşlerini yazılı olarak vermelerini isteyebilir. Yazılı görüş veren kurum temsilcilerinin sonraki toplantılara katılmamaya ilişkin istemleri komisyon başkanınca değerlendirilir.

 

Komisyon, proje sahibinden projesi ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç gereç sağlamasını, yeterliği kabul edilebilir kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapmasını veya yaptırmasını isteyebilir.

 

Su, toprak vb. analizlerde, tartışmalı durum olması halinde tanık numuneye başvurabilir. Yetkili uzman kurum ve kuruluşlardan görüş alabilir. Bu işlemlerde gerekli harcamalar proje sahibi tarafından karşılanır.

 

Komisyon gerekli görürse, görevlendireceği üyeleri aracılığı ile projenin gerçekleştirilmesi planlanan yerde ve benzer tesislerde inceleme yapabilir.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunda önemli eksiklik ve yanlışların  görülmesi durumunda komisyon, bunların giderilmesini proje sahibinden veya ilgili kurumlardan ister. Bu durumda, inceleme değerlendirme çalışması durdurulur. Eksiklikler tamamlanmadan veya gerekli düzeltmeler yapılmadan  komisyon çalışmalarına  devam edilemez.

 

Proje sahibinin Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunda gerekli görülen düzeltmeleri yapıp yeniden Bakanlığa sunmasından sonra, komisyon Bakanlıkça toplantıya çağrılır. Toplantının yapılması ile birlikte inceleme değerlendirme süreci kaldığı yerden işlemeye başlar.

 

Proje sahibinden Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunda  değişiklik yapması en çok iki kez istenebilir. Yapılan düzeltme komisyonca yeterli görülmez ise durum bir tutanakla saptanır ve başvuru Bakanlıkça geçersiz sayılır.

 

Komisyon tarafından, inceleme değerlendirme toplantıları sırasında;

 

a) Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ve eklerinin yeterli ve uygun olup olmadığı,

b) Yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırılıp dayandırılmadığı,

c) Projenin çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediği,

d) Çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin tespit edilip edilmediği,

e) Halkın katılımı toplantısının usulüne  uygun  yapılıp yapılmadığı,  halkın katılımı toplantısında üzerinde durulan konulara yeterince çözüm getirilip getirilmediğine ilişkin  inceleme  ve değerlendirmeler  yapılır.

 

Komisyon çalışmalarını, birinci fıkrada belirtilen süre içinde sonuçlandırır. Komisyonun değerlendirmeleri, üyeler tarafından imzalanmış bir tutanakla saptanır.

 

Nihai Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporları ve İlgili Dokümanların Bakanlığa Sunulması

Madde 13- Proje sahibi inceleme değerlendirme toplantılarının sona erdirilmesinden sonraki beş iş günü içinde aşağıdaki belgeleri Bakanlığa sunar:

 

a) Komisyon tarafından incelenerek son şekli verilen nihai Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu,

b) Nihai Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ve eklerinin taahhüdü altında olduğunu belirten taahhüt yazısı ve noter onaylı imza sirküleri. Kamu kurum ve kuruluşlarından imza sirküleri istenmez.

 

Birinci fıkrada belirtilen belgeler öngörülen süre içinde  gerekçesi belirtilmeden sunulmaz ise Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu geçersiz sayılır.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu  veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz Kararı

Madde 14 -  Bakanlık, komisyonun  rapor hakkındaki çalışmalarını  dikkate alarak beş işgünü içinde proje için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu”  ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz” kararı verir, bu kararı proje sahibine ve ilgili kurum ve kuruluşlara  yazılı olarak bildirir.Valilik, alınan kararı gerekçeleri ile beraber uygun araçlarla yöre halkına duyurur.

 

“Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı verilen proje için  beş yıl içinde yatırıma başlanmaması durumunda “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı geçersiz sayılır.

 

“Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz” kararı verilen projeler için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz” kararı verilmesine neden olan koşulların tamamında değişiklik olması durumunda proje sahibi yeniden başvuruda bulunabilir.

 

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Seçme, Eleme Kriterleri Uygulama Yöntemi

 

Seçme, Eleme Kriterlerine Tabi Projeler

Madde 15 –

 

a) Ek-II listesinde  yer alan projeler,

 

b) Bu Yönetmelik kapsamında yer alan projelerin, gerek yatırım gerekse işletme döneminde mevcut durumlarında yapılmak istenilen değişikliklere ilişkin projeler,

 

c) Bu Yönetmelik kapsamı dışında bulunan faaliyetlerin mevcut durumlarında yapılmak istenen ve bu faaliyetlerin Yönetmelik kapsamına girmeleri sonucunu doğuracak olan değişikliklere ilişkin projeler,

 

d) (b) ve (c) bendinde yer alan projelere, ileri teknoloji uygulamak suretiyle yapılmak istenilen değişikliklerin proje sahibi tarafından belgelenmesi halinde, proje Bakanlıkça değerlendirilir.

 

Başvuru ve İnceleme

Madde 16 - Proje sahibi, projesi  için  Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulamasının gerekli olup olmadığının araştırılması amacıyla bir dilekçe ekinde Ek-IV’ e göre hazırlayacağı üç adet Proje tanıtım dosyası ile hazırladığı proje tanıtım dosyasında ve eklerinde yer alan bilgi belgelerin doğru olduğunu belirtir taahhüt yazısını ve imza sirkülerini Bakanlığa sunar.

 

Bakanlık, proje için hazırlanan proje tanıtım dosyasını Ek-IV de yer alan kriterler çerçevesinde beş işgünü içinde inceler. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerde eksikliklerin bulunması halinde bunların tamamlanmasını proje sahibinden ister.

 

Bakanlık gerekli gördüğü hallerde proje alanını yerinde inceleyebilir  veya inceletebilir.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı

Madde 17- Bakanlık 15 inci maddenin (a), (b), (c) bendinde yer alan projeleri, EK-IV’deki kriterler çerçevesinde inceler ve değerlendirir. Bakanlık, bu aşamada gerekli görülmesi halinde proje sahibinden projesi ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç gereç sağlamasını, yeterliği kabul edilebilir kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapmasını veya yaptırmasını isteyebilir.

 

Bakanlık on beş işgünü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlayarak proje hakkında “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararını beş işgünü içinde verir, kararı Valiliğe ve proje sahibine bildirir. Valilik bu kararı taşra teşkilatlarına ve halka duyurur.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir kararı verilen proje için 5 yıl içinde yatırıma başlanmaması durumunda Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir kararı geçersiz sayılır.

 

“Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir”  kararı alınan projeler  7 nci madde uyarınca Çevresel Etki Değerlendirmesine tabidir. Bir yıl içinde 8 inci maddeye göre Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinin  başlatılmaması durumunda başvuru geçersiz sayılır. 

 

 

BEŞİNCİ BÖLÜM

İzleme ve Kontrol

 

Yatırımın İzlenmesi ve Kontrol Edilmesi

Madde 18- Bakanlık, “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verilen projelerle ilgili olarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya Ek-IV’e göre hazırlanan proje tanıtım dosyasında öngörülen ve proje sahibi tarafından taahhüt edilen hususların yerine getirilip getirilmediğini  izler ve kontrol eder. Bakanlık bu görevi yerine getirirken gerekli görmesi durumunda ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapar.

 

Proje sahibi veya yetkili temsilcisi, "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararını aldıktan sonra ilgili mevzuat uyarınca aldığı diğer izin ve ruhsatlar ile yatırımın başlangıç, inşaat, işletme ve işletme sonrası dönemlerine ilişkin izleme raporlarını valiliğe iletmekle yükümlüdür. Valilik halkı bilgilendirir ve Bakanlığa bilgi verir."

 

Yönetmeliğe Aykırı Uygulamaların Durdurulması

Madde 19 - Bu Yönetmelik kapsamındaki projelerde;

 

a)      “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadan yatırıma başlandığının tespit edilmesi durumunda,  Valilik tarafından yatırım durdurulur. “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça durdurma kararı kaldırılmaz.

 

b) “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı ya da “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararı verildikten sonra, proje sahibi tarafından Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyasında taahhüt edilen hususlara uyulmadığının tespit edilmesi durumunda söz konusu taahhütlere uyulması için Bakanlıkça da uygun görülmesi halinde Valilikçe bir defaya mahsus olmak üzere süre verilebilir. Bu süre sonunda taahhüt edilen hususlara uyulmaz ise yatırım durdurulur. Yükümlülükler yerine getirilmedikçe durdurma kararı kaldırılmaz.

 

ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

 

Sürelerin Uzatılması ve Durdurulması

Madde 20 - Bu Yönetmelikte belirtilen süreler, proje sahibinin istemi ve Bakanlıkça uygun görülmesi halinde veya Bakanlığın doğrudan gerekli gördüğü hallerde, gerekçesi belirtilerek Bakanlık tarafından uzatılabilir veya durdurulabilir. Proje sahibine raporlarla ilgili eksiklikleri gidermesi ve ilave işlemler yapması için verilen süreler Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecine dahil değildir.

 

Proje Sahibinin Değişmesi

Madde 21 - Proje sahibinin herhangi bir nedenle değişmesi durumunda yeni  sahibi, önceki sahibinin taahhüt ve yükümlülüklerini başka bir işleme gerek kalmaksızın yüklenmiş sayılır ve bunu bir yazı ile Bakanlığa bildirir.

 

Anlaşmazlıkların Çözümü

Madde 22 - Bu Yönetmelik kapsamındaki işlemler konusunda herhangi bir anlaşmazlık  olması halinde Bakanlık kararı esas alınır.

 

Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulamalarının  Güçlendirilmesi

Madde 23 - Bakanlık, Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulamalarına ilişkin olarak, gerektiğinde yerli ve yabancı kurum ve kuruluşlar ile işbirliği halinde her türlü eğitim, plan, program ve proje çalışmaları yapabilir, kitap, kitapçık, rehber ve her çeşit doküman hazırlayabilir, seminer ve toplantılar düzenleyebilir.

 

Askeri Projeler

Madde 24 - Askeri projelerle ilgili Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulamaları  ilgili kurumun görüşü alınarak  Bakanlık tarafından belirlenir.

 

Olağan Üstü Durumlar ve Özel Hükümler

Madde 25 - Aşağıdaki durumlarda uygulanacak Çevresel Etki Değerlendirmesi prosedürü Bakanlıkça belirlenir.

 

a)      Doğal Afetler sonucu yıkılan, bozulan, tahrip olan veya hasar gören herhangi bir yatırımın bulunduğu yerde kısmen veya tümü ile yeniden gerçekleştirilmesi planlanan projeler,

 

b)      Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’ne tabi olmayan veya Ek-II listesinde yer alan projelere kredi almak ve benzeri gibi finansal nedenlerle proje sahibinin talebi üzerine Bakanlığında uygun görmesi halinde Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği hükümleri uygulanabilir.

 

c) Organize Sanayi Bölgeleri, İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri, Endüstriyel Bölgeler, Serbest Bölgeler, Stratejik Çevresel Değerlendirme yapılacak alanlar ile Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde kurulması planlanan projeler.

 

Entegre Projeler

Madde 26 -  Bu Yönetmeliğe tabi birden fazla projeyi kapsayan entegre bir projenin planlanması halinde, Bakanlıkça entegre proje için tek Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlanması istenebilir. 

 

Yeterlik Belgesi

Madde 27- Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlayacak kurum ve kuruluşlar Bakanlıktan Yeterlik Belgesi almakla yükümlüdürler. Yeterlik Belgesinin verilmesi, Yeterlik Belgesi verilen kurum ve kuruluşların kontrolü ve belgenin iptal edilmesi ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanacak bir tebliğ ile düzenlenir.

 

Tebliğler

Madde 28-  Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin olarak tebliğler çıkarabilir .

 

Yürürlükten Kaldırılan Yönetmelik

Madde 29 – 6/6/2002 tarihli ve 24777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.

 

Geçici Madde 1- 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı  Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, 23/6/1997 tarihli ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ve 6/6/2002 tarihli ve 24777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği hükümlerine tabi oldukları halde söz konusu yönetmeliklerde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen faaliyetlere bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.

 

Geçici Madde 2- Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce, Çevresel Etki Değerlendirmesi veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Ön Araştırma Raporları hazırlanarak Bakanlık veya Valiliğe sunulan faaliyetlere, tabi oldukları Yönetmelik hükümleri uygulanır.

 

Geçici Madde 3 - 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce uygulama projeleri onaylanmış, çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış, yatırım programına alınmış, mevzi imar planları onaylanmış projelere, bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetlere 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

 

Geçici Madde 4- 23/6/1997 tarihli ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinden önce ilgili mevzuatı gereğince güzergahı belirlenen veya yatırım programına alınan petrol ve gaz boru hatları, enerji nakil hatları, otoyollar, duble yollar, ekspres yollar, demir yolları,devlet yolları ve il yolları projelerine  bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

 

Geçici Madde 5- Yeterlik Belgesi ile ilgili tebliğin yayımlanmasından önce, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlayacak kurum ve kuruluşlarda Yeterlik Belgesi bulunması şartı aranmaz. Ancak, proje tanıtım dosyası faaliyetin türü ve yeri ile ilgili en az üç farklı meslek grubundan en az lisans seviyesinde eğitim görmüş kişiler tarafından, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporları ise komisyonca belirlenen çalışma grubu tarafından hazırlanarak imzalanır.

 

Geçici Madde 6- Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı  Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, 23/6/1997 tarihli ve 23028 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ve 6/6/2002 tarihli ve 24777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğu halde gerekli işlemleri tamamlamamış ve mevzuat uyarınca yer seçimi uygun olan mevcut faal tesisler, ilgili yönetmelikler çerçevesinde gerekli yükümlülüklerini yerine getirmeleri amacıyla çevresel durum değerlendirme raporunu Bakanlığa sunar, bu rapor Bakanlıkça değerlendirilir.

 

Yürürlük

Madde 30-  Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

 

Yürütme

Madde 31-  Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.


Ek - I

 

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ

UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ

 

1- Rafineriler

a)      Ham petrol rafinerileri,

b)      500 ton/gün üzeri taşkömürü ve bitümlü maddelerin gazlaştırılması ve sıvılaştırılması projeleri,

c)      Doğalgaz sıvılaştırma ve gazlaştırma tesisleri

 

2- Termik güç santralları

a)Toplam ısıl gücü 200 MWt (Megawatt termal) ve daha fazla olan termik güç santralları ile diğer yakma sistemleri,

b) Nükleer güç santralları ve diğer nükleer reaktörlerin kurulması ve sökümü (max. gücü sürekli termik yük bakımından 1 kilovatı aşmayan, atom çekirdeği parçalanabilen ve çoğalan maddelerin dönüşümü, üretimi amaçlı araştırma projeleri hariç)

 

3- Radyasyonlu nükleer yakıtlar

a)      Nükleer yakıtların yeniden işlenmesi,

b)      Nükleer yakıtların üretimi veya zenginleştirilmesi,

c)      Radyasyondan arınmış nükleer yakıtların veya sınır değerin üzerinde radyasyon içeren atıkların işlenmesi,

d)      Radyasyonlu nükleer yakıtların nihai bertarafı işlemi,

e)      Yalnız radyoaktif atıkların nihai bertarafı işlemi,

f)       Yalnızca radyasyonlu nükleer yakıtların (10 yıldan uzun süre için planlanmış) veya nükleer atıkların üretim alanından farklı bir alanda depolanması

 

4- Demir ve çeliğin ergitilmesi ile ilgili tesisler

a)      Cevherden hadde mamulü üreten tesisler,

b)      Hurdaya dayalı sıvı çelik üreten tesisler (100.000 ton/yıl ve üzeri),

c)      Haddehaneler (100.000 ton/yıl ve üzeri),

d)      Döküm tesisleri (100.000 ton/yıl ve üzeri)

 

5- Demir dışı metallerin ergitildiği tesisler (50 000 ton/yıl ve üzeri).

 

6- Asbest çıkartılması ve asbest içeren ürünleri işleme veya dönüştürme projeleri

a)      Asbest madeni işletmeleri ve zenginleştirme tesisleri,

b)      10.000 ton/yıl ve üzeri kapasiteli, son ürünü asbestli beton olan tesisler,

c)      Son ürün olarak friksiyon (sürtünme) maddesi üreten 50 ton/yıl ve üzeri kapasiteli tesisler,

d)      200 ton/yıl ve üzeri asbest kullanan diğer tesisler

 

7- Fonksiyonel olarak birbirine bağlı çeşitli birimleri kullanarak endüstriyel ölçekte üretim yapan kimya tesisleri

a)      Organik kimyasalların üretimi,

b)      İnorganik kimyasalların üretimi,

c)      Fosfor, azot ve potasyum bazlı basit veya bileşik gübrelerin üretimi

 

8- Yollar, geçişler ve havaalanları

a)      Şehirlerarası demiryolu hatları,

b)      Pist uzunluğu 2.100 m ve üzeri olan havaalanları,

c)      Otoyollar, ekspres yollar ve devlet yollarının yapımı

 

9- Su yolları, limanlar ve tersaneler

a)      1.350 DWT ve üzeri ağırlıktaki deniz araçlarının geçişine izin veren kıta içi su yollarının yapımı ve kıta içi su trafiği için yapılacak olan limanlar,

b)      1.350 DWT ve üzeri ağırlıktaki deniz araçlarının yanaşabileceği ticari amaçlı liman, iskele ve rıhtımlar,

c)      Yük ve yolcu gemilerinin yapım, bakım, onarımı amaçlı tersaneler,

d)      Gemi söküm faaliyetleri,

e)      Yat limanları

 

10- Tehlikeli ve Özel İşleme Tabi Atıkların geri kazanılması, ara depolanması ve/veya nihai bertarafını yapacak tesisler. Ancak,

a)      Yakma Kapasitesi 1000 kg/gün ve üzerinde olan tıbbi atıklar için projelendirilen yakma tesisleri,

b)      Günlük 1 ton ve üzeri depolama kapasitesine sahip olan tıbbi atık düzenli depolama tesisleri,

c)      Yıllık işleme kapasitesi 2000 ton ve üzeri olan atık yağ geri kazanımı için projelendirilen tesisler,

d)      Depolama kapasitesi 1000 kg/gün ve üzeri olan ara depolama tesisleri

 

11- Katı Atıkların yakma, kompost ve diğer tekniklerle ara işleme tabi tutulması ve bertaraf edilmesi için kurulan tesisler ve/veya alanı 10 hektardan büyük veya hedef yılı da dahil depolanacak katı atık miktarının günlük 100 ton ve üzeri olan katı atık depolama tesisleri

 

12- 10 milyon m3/yıl ve üzeri yeraltı suyu çıkarma veya suyu yeraltında depolama projeleri

 

13- Boru ile içme suyu taşımaları dışında kalan büyük su aktarma projeleri

a)      Olası su sıkıntısını önlemek amacı ile akarsu havzaları arasında, 100 milyon m3/yıl ve üzeri su aktarma projeleri,

b)      (a) bendi dışında uzun dönemli yıllık ortalama akışı 2 milyar m3 ü aşan bir akarsu havzasından sözkonusu akışın % 5’i ve üzeri miktarda su aktarma projeleri

 

14- Su depolama tesisleri (Göl hacmi100 milyon m3 ve üzeri veya göl alanı 15 km2 ve üzeri barajlar)

 

15- Et Entegre Tesisleri: Kasaplık büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvanların kesiminin yapıldığı tesislere ilaveten besi ünitesi, rendering ünitesi, et ürünlerinin üretildiği ünitelerden en az ikisini kapsayacak şekilde projelendirilen tesisler

 

16- Kümes hayvanları ve domuzun yetiştirildiği kapasitesi aşağıda belirtilen tesisler

a)      Tavuk veya piliç yetiştirme tesisleri (Bir üretim periyodunda 60.000 adet ve üzeri tavuk, 85.000 adet ve üzeri piliç veya eş değeri diğer kanatlılar),

b)      Domuz besi çiflikleri (30 kg ve üzeri, 3.000 baş üzeri),

c)      Dişi domuz üretim çiflikleri (900 baş ve üzeri),

d)      Kültür balıkçılığı projeleri (1000 ton/yıl ve üzeri),

e)      Entegre yağ üretim projeleri (Bitkisel ürünlerden hamyağ eldesinin ve rafinasyon işleminin birlikte yapıldığı tesisler),

f)       Entegre süt ürünleri üretim tesisleri (50 ton/gün ve üzeri sütten peynir, yağ, yoğurt gibi süt ürünlerinden en az ikisinin üretildiği tesisler)

 

17- Orman ürünleri ve selüloz tesisleri

a)      Selüloz üretim veya işleme tesisleri, selüloid üretim veya işleme tesisleri,

b)      Kereste veya benzeri lifli maddelerden kağıt hamuru üretim tesisleri,

c)      200 ton/gün ve üzeri kapasiteli her çeşit kağıt, karton veya mukavva üretim tesisleri  [17]

 

18-Terbiye işlemlerinden kasar (haşıl sökme, ağartma, merserizasyon, kostikleme v.b.) ve boyama birimlerini birlikte içeren iplik, kumaş veya halı fabrikaları,

 

19-Motor ve motorlu taşıt araçları

a)      Motorlu taşıtların üretimi

b)      İçten yanmalı motor üretimi

 

20-Demiryolu taşıtlarının üretimi

 

21-Hava taşıtlarının yapım ve onarım tesisleri

 

22-Cam veya cam elyafı üretim tesisleri (100 000 ton/yıl ve üzeri)

 

23- Ham deri (işlenmiş ham deriden son ürün elde eden tesisler hariç) işleme tesisleri (500 ton/yıl ve üzeri)

 

24-Lastik üretim tesisleri (iç ve dış motorlu taşıt ve uçak lastikleri, kolon, sırt kauçuğu, kord bezi vb) 

25- [18] Madencilik projeleri. Ruhsat hukuku ve aşamasına bakılmaksızın; 

a)      25 hektar ve üzeri çalışma alanında (kazı ve döküm alanı toplamı olarak) açık işletmeler,

b)      150 hektarı aşan (kazı ve döküm alanı toplamı olarak) çalışma alanında açık işletme yöntemi ile kömür çıkarılması,

c)      Biyolojik, kimyasal, elektrolitik ya da ısıl işlem yöntemleri uygulanan cevher zenginleştirme tesisleri,

d)      4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun değişik 2 nci maddesinde yer alan 1 inci ve 2 nci grup madenlerin her türlü işlemden geçirilmesi (kırma, eleme, öğütme, yıkama vb) projelerinden 100.000 m3/yıl ve üzeri kapasitede olanlar. 

 

27- Çimento fabrikaları veya klinker üretim tesisleri

 

28- 154 kV (kilovolt) ve üzeri gerilimde 15 km’den uzun enerji iletim tesisleri (iletim hattı, trafo merkezi, şalt sahaları)

 

29- 500 ton/gün ham petrol ve 500.000 m3/gün doğalgaz çıkartılması

 

30- Petrol, doğalgaz ve kimyasalların 40 km’den uzun ve 600 mm ve üzeri çaplı borularla taşınması projeleri

 

31- 5.000 m3 ve üzeri kapasitede olan petrol, doğalgaz, petrokimya ve kimyasal madde depolama tesisleri

 

32- Patlayıcı ve parlayıcı maddelerin üretildiği tesisler

 

33- Kurulu gücü 50 MW ve üzeri olan nehir tipi santrallar

 

34- Tarım ilaçları ve/veya farmasötik ürünlerin etken maddelerinin üretildiği tesisler

 

35- Pil ve akü üretim tesisleri

 

36- Şeker fabrikaları

 

37-Toplu halde projelendirilen konutlar (1000 konut ve üzeri)

 

38-Turizm konaklama tesisleri (500 oda ve üzeri) tatil köyleri ve turizm kompleksleri

 

39-Kayak alanları ve mekanik tesisleri ( telesiyej uzunluğu 1000 metre ve üzeri)

 

40- İhtisas Sanayi Bölgeleri ( Ek-I ve Ek-II Listesinde yer alan faaliyetler)

                                                                                                           

 


Ek - II

 

SEÇME, ELEME KRİTERLERİ

UYGULANACAK PROJELER LİSTESİ [19]

 

 

 

Kimya, petrokimya, ilaç ve atıklar

1-

a)      Kimyasalların üretimi, petrolden yağlama maddesi üretimi veya ara ürünlerin işlenmesi için projelendirilen tesisler,

b)      Atık yağ geri kazanımı için projelendirilen tesisler

c)      Yakma kapasitesi 200-1000 kg/gün arasında olan tıbbi atık yakma tesisleri, günlük 1 tondan az olan depolama kapasitesine sahip tıbbi atık düzenli depolama tesisleri ve tıbbi atıkların fiziksel ve kimyasal olarak ara işleme tabi tutulması amacıyla kurulan tesisler,

d)      150- 1000 kg arası tehlikeli ve özel işleme tabi atıkları depolama kapasitesine sahip ara depolama tesisleri,

e)      Atık barajları, atık havuzları

 

2- Toplam depolama kapasitesi 500-5000m3 arası olan doğalgaz, petrokimya , petrol ve kimyasal ürün depoları (Perakende satış istasyonları bu kapsamın dışındadır.)

 

3- Toplam depolama kapasitesi 500 ton ve üzeri kapasitede olan patlayıcı ve parlayıcı madde depoları

 

4- Tarım ilaçları ve farmasotik ürünlerin, boya ve cilaların, elastomer esaslı ürünlerin ve peroksitlerin üretildiği veya elastomer esaslı ürünlerin işleme tabi tutulduğu tesisler

 

5- Katı Atıkların yakılması, kompostlaştırılması ve depolanması için yapılan tesisler ile transfer istasyonları

 

6- Derin deniz deşarj projeleri

 

7- Nüfusu 50.000 ve üzerinde olan yerleşim birimlerine ait atık su arıtma tesisleri ile İstihdam Kapasitesi 20.000 ve üzerinde olan İhtisas ve Organize Sanayi Bölgelerine ait atık su arıtma tesisleri.

 

8-Sabun veya deterjan üretimi yapan tesisler

 

9-Kümes ve Ahır Gübrelerinin Geri Kazanılması ve Bertaraf edilmesine yönelik tesisler  [20]

10-Demir çelik veya demir dışı metal tesisleri. (1.000 ton/yıl ve altında kapasiteli tesisler ile atölye tipi çalışmalar hariç)

 

a)      Demir çeliğin ergitildiği, üretildiği tesisler,

b)      Haddehaneler,

c)      Döküm fabrikaları,

d)      Boru üretimi yapan tesisler,

e)      Metal kaplama tesisleri,

f)       Demir dışı metallerin ergitildiği tesisler

 

 11-Tekstil Tesisleri

a)      Boyama (Kimyasal boya veya kök boya kullanılarak) veya kasar işlemi yapan iplik, kumaş veya halı fabrikaları,

b)      Yün veya tiftiğin ovalanması, yağının alınması veya ağartmasının yapıldığı endüstriyel tip tesisler,

c)      Denim (Kot) yıkama tesisleri

 

12-Cam veya cam elyafı üretim tesisleri

 

13-Ham deri işleme tesisleri (işlenmiş ham deriden son ürün elde eden tesisler hariç)

 

14-Her çeşit kağıt, karton veya mukavva üretim tesisleri

 

15-Yıllık kapasitesi 100.000 adet ve üzerinde olan lastik kaplama tesisleri

 

Tarım, orman, su kültürü ve gıda

16-Hayvan ve bitki ürünleri ile ilgili projeler

a)      Bitkisel ham yağ veya rafine yağ elde eden tesisler,

b)      Hayvansal yağların üretimini yapan tesisler,

c)      Nişasta üretimi yapan tesisler,

d)      Fermantasyon ile alkollü içki üreten tesisler veya malt tesisleri,

e)      Su ürünleri işleme tesisleri,

f)       Süt işleme tesisleri (5 ton/gün-50 ton/gün kapasiteli )

g)      11/9/2000 tarih ve 24167 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kırmızı Et ve Et Ürünleri Üretim Tesislerinin Kuruluş, Açılış, Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik uyarınca 1. veya 2. sınıf ruhsata bağlı hayvan kesim tesisleri,

h)      Rendering tesisleri,

i)       Kanatlı hayvanların kesiminin yapıldığı tesisler 10.000 adet/gün ve üzeri

j)       Büyükbaş ve küçükbaş hayvan besi resisleri (500 adetve üzeri büyükbaş, 1000 adet ve üzeri küçükbaş kapasiteli)

k)      Kültür balıkçılığı projeleri (30 - 1.000 ton/yıl )

l)       Sigara fabrikaları,

m)    Tarım arazilerinin yeniden yapılandırılması ile ilgili projeler,

n)      İşlenmemiş veya yarı işlenmiş alanların, yoğun tarım amacı ile kullanımını amaçlayan projeler,

o)      Tarımsal amaçlı su yönetimi projeleri ( 100 hektar ve üzeri),

p)      Orman alanlarının başka amaçla kullanıma dönüştürülmesi projeleri,

q)      Maya fabrikaları

 

17- Kümes hayvanları ve domuzun yetiştirildiği kapasitesi aşağıda belirtilen tesisler

18-Tavuk veya piliç yetiştirme tesisleri (Bir üretim periyodunda 20.000 ile 60.000 adet arası tavuk, 30.000 ile 85.000 adet arası piliç veya eş değeri diğer kanatlılar )

 

19-Domuz besi çiftlikleri (30 kg ve üzeri, 1.000 - 3.000 baş arası)

 

20-Dişi domuz üretim çiftlikleri (300 - 900 baş arası),

 

Ulaşım, altyapı ve kıyı yapıları

21- Altyapı tesisleri

a)      Su depolama tesisleri (Göl hacmi 10 milyon m3’ ve üzeri veya göl alanı 1 km2 yi aşan baraj veya göletler),

b)      Akarsu havzaları arasında su aktarma projeleri (Ek-I’de yer almayanlar),

c)      Kıta içi su yollarının yapımı (Ek-I’de yer almayanlar),

d)      Taşkın önleme veya başka amaçla akarsu yataklarının düzenlenmesi,

e)      Limanlar, iskeleler, rıhtımlar (Ek-I’de yer almayanlar),

f)       Balıkçı barınakları, römorkör barınakları,

g)      Denizden 10.000 m2 ve üzerinde alan kazanılması projeleri,

h)      Erozyonla mücadele etmek için kıyılarda yapılan çalışmalar ve kıyının değişimine neden olabilecek deniz kenarında yapılan çalışmalar; dalgakıran, mahmuz , mendirek, set vb. (bunların bakımı onarımı hariç),

i)       Demiryolu hatları (Ek-I’de yer almayanlar),

j)       Demiryolu taşımacılığında kullanılan aktarma amaçlı tesisler, demiryolu terminallerinin yapımı,

k)      Tramvaylar, yükseltilmiş ve yeraltından geçen demiryolu hatları, yolcu taşıma için kullanılan benzer hatlar (metrolar, hafif raylı taşıma sistemleri, vb.),

l)       Havaalanları (Ek-I’de yer almayanlar)

m)    İl yolları,

n)      İki veya daha az şeritli yolların dört veya daha fazla şeritli olarak 10 km sürekli uzunlukta genişletilmesi,

o)      Çekek Yerleri (Yat ve teknelere karaya çekme, bakım, onarım, konaklama, denize indirme hizmetleri sunan ve/veya tekne imalatı yapan tesisler),

p)      p) 1 milyon m3/yıl ve üzeri yeraltı suyu çıkarma veya yeraltında depolama projeleri,

q)      Dip tarama projeleri

 

Enerji

22-Kurulu gücü 10 MW ve üzeri olan nehir tipi santrallar

 

23-Rüzgar enerji santralları (Rüzgar çiftlikleri)

 

24-Jeotermal kaynağın çıkartılması ve jeotermal enerji kullanan tesisler (Isı kapasitesi 5MWt-megawatt termal ve üzeri)

 

25-Elektrik, gaz, buhar ve sıcak su elde edilmesi ve/veya nakledilmesi için kurulan endüstriyel tesisler

 

26-154 kV ve üzeri gerilimdeki enerji iletim tesisleri

 

Turizm, spor, konut ve eğitim tesisleri

27-Toplu halde projelendirilen konutlar (200 konut ve üzeri)

 

28-Turizm konaklama tesisleri (50 oda ve üzeri oteller, tatil köyleri, turizm kompleksleri, vb.)

 

29-Eğitim kampüsleri

 

30-50.000 m2 ve üzeri daimi kamp ve karavan alanları

 

31-Temalı parklar (halkın eğlenmek amacı ile para ödeyerek girdiği, geniş alanlara kurulu parklar)

 

32-Kayak alanları ve mekanik tesisleri

 

33-Arabalar ve motorsikletler için kalıcı yarış ve test sahaları

 

34-Spor kompleksleri ve hipodromlar

 

Madencilik

 35- Madencilik projeleri: Ruhsat hukuku ve aşamasına bakılmaksızın;

a)      Her türlü madenin çıkarılması (Ek-I’de yer almayanlar),

b)      5.000 m3/yıl ve üzeri kapasiteli blok ve parça mermer, dekoratif amaçlı taşların çıkartılması, işlenmesi ve yıllık 100.000 m2  ve üzeri kapasiteli mermer kesme, işleme ve sayalama tesisleri,

c)      1.000.000 m3/yıl ve üzerinde metan gazının çıkartılması ve depolanması,

d)      Karbondioksit ve diğer gazların çıkartıldığı, depolandığı veya işlendiği 10.000 ton/yıl ve üzeri kapasiteli tesisler,

e)      Maden Kanununun değişik 2 nci maddesinde yer alan 1inci ve 2 nci grup madenlerin her türlü işleme sokulması (kırma, eleme, öğütme, yıkama ve benzeri)  (25.000 m3/yıl ve üzeri),

f)       50.000 ton/yıl ve üzeri tuzun çıkarılması ve/veya her türlü tuz işleme tesisleri,

g)      Cevher hazırlama veya zenginleştirme tesisleri (EK-I’ de yer almayanlar), [21]

 

36-Klinker öğütme tesisleri

 

37-Kömür işleme tesisleri

a)      Havagazı ve kok fabrikaları,

b)      Kömür briketleme tesisleri,

c)      Kömür yıkama tesisleri

 

38-Petrokok, kömür ve diğer katı yakıtların depolama, sınıflama ve ambalajlama tesisleri (perakende satış birimleri hariç)

 

39-Tuğla veya kiremit üretimi yapan tesisler. (Atölye tipi tesisler hariç)

 

40-Seramik veya porselen üretimi yapan tesisler (Atölye tipi tesisler hariç)

 

41-Sabit asfalt hazırlama (plent) tesisleri

 

42-Kireç fabrikaları

 

43-Ek-I de yer alan projeler kapsamında bulunmakla birlikte, yeni bir metot veya ürün denemek ve geliştirmek amacı ile hazırlanan ve iki yıldan uzun süreli olmayan projeler.

 

 


Ek - III

 

PROJE TANITIM GENEL FORMATI

 

 

 

Başlık Sayfası:

Proje sahibinin adı, adresi, telefon ve faks numarası:

Projenin adı:

Proje için seçilen yerin adı, mevkii:

Raporu hazırlayan çalışma grubunun/kuruluşun adı, adresi, telefon ve faks numaraları:

Raporun hazırlanış tarihi:

İçindekiler listesi:

 

Bölüm I: Projenin tanımı ve amacı

 

Proje konusu yatırımın tanımı, ömrü, hizmet amaçları, önem ve gerekliliği,

Projenin fiziksel özelliklerinin, inşaat ve işletme safhalarında kullanılacak arazi miktarı ve arazinin tanımlanması.

Önerilen projeden kaynaklanabilecek önemli çevresel etkilerin genel olarak açıklanması (su, hava, toprak kirliliği, gürültü, titreşim, ışık, ısı, radyasyon vb.)

Yatırımcı tarafından araştırılan ana alternatiflerin bir özeti ve seçilen yerin seçiliş nedenlerinin belirtilmesi.

 

Bölüm II: Proje için seçilen yerin konumu

 

Proje yeri ve alternatif alanların mevkii, koordinatları, yeri tanıtıcı bilgiler.

 

Bölüm III: Proje yeri ve etki alanının mevcut çevresel özellikleri

 

Önerilen proje nedeniyle kirlenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, (atmosferik koşullar) iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, mimari ve arkeolojik miras, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi (EK-V deki Duyarlı Yöreler listesi de dikkate alınarak) ve yukarıdaki faktörlerin birbiri arasındaki ilişkileri de içerek şekilde açıklanması.

 

Bölüm IV:Projenin önemli çevresel etkileri ve alınacak önlemler

 

1- Önerilen projenin aşağıda belirtilen hususlardan kaynaklanması olası etkilerinin tanıtımı. (Bu tanım kısa, orta, uzun vadeli, sürekli, geçici ve olumlu olumsuz etkileri içermelidir.)

a)      Proje için kullanılacak alan,

b)      Doğal kaynakların kullanımı,

c)      Kirleticilerin miktarı, (atmosferik koşullar ile kirleticilerin etkileşimi) çevreye rahatsızlık verebilecek olası sorunların açıklanması ve atıkların minimizasyonu.

 

2- Yatırımın çevreye olan etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılacak tahmin yöntemlerinin genel tanıtımı

 

3- Çevreye olabilecek olumsuz etkilerin azaltılması için alınması düşünülen önlemlerin tanıtımı.

 

Bölüm V: Halkın katılımı

 

1- Projeden etkilenmesi olası halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin ÇED çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler,

2- Görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar,

3- Bu konuda verebileceği diğer bilgi ve belgeler,

 

Bölüm VI: Yukarıda verilen başlıklara göre temin edilen bilgilerin teknik olmayan bir özeti

 

Ekler: Proje Tanıtım Raporunun hazırlanmasında kullanılan ve çeşitli kuruluşlardan sağlanan bilgi ve belgeler ile raporda kullanılan tekniklerden rapor metninde sunulamayan aşağıdaki belgeler.

1- Proje için belirlenen yer ve alternatiflerinin varsa; çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri

2- Yatırımcı için projesi ile ilgili olarak daha önceden alınmış izin, onay, ruhsat veya ilgili kurumlardan alınmış belgeler vb.

3- Proje için seçilen alana ilişkin arazi kullanım durumu

 

Notlar ve kaynaklar

 

Proje tanıtım raporunu hazırlayan çalışma grubunun tanıtımı:

 

Adı soyadı, mesleği, özgeçmişi, referansları ve rapordan sorumlu olduğunu belirten imzası.

 

 

Proje tanıtım raporu, projenin türü ve yeri dikkate alınarak ilgili meslek dallarından ve en az 3 kişiden oluşan çalışma grubunca hazırlanmalıdır.

 

 


Ek - IV

 

PROJE TANITIM DOSYASININ HAZIRLANMASINDA ESAS ALINACAK SEÇME ELEME KRİTERLERİ

 

 

Başlık Sayfası:

Proje sahibinin adı, adresi, telefon ve faks numaraları:

Projenin adı:

Proje için seçilen yerin adı, mevkii:

Projenin tanımı ve amacı:

Dosyayı hazırlayan çalışma grubunun/kuruluşun adı, adresi, telefon ve faks numaraları:

Dosyanın hazırlanış tarihi:

 

1.Projenin özellikleri

 

Projenin özelliklerinde aşağıda verilen hususlar göz önüne alınmalıdır

a)      Projenin iş akım şeması, kapasitesi, kapladığı alan, teknolojisi, çalışacak personel sayısı,

b)      Doğal kaynakların kullanımı ( arazi kullanımı, su kullanımı, kullanılan enerji türü vb.)

c)      Atık üretimi miktarı( katı, sıvı, gaz vb.) ve atıkların kimyasal fiziksel ve biyolojik özellikleri

d)      Kullanılan teknoloji ve malzemelerden kaynaklanabilecek kaza riski

e)      Projenin olası çevresel etkilerine karşı alınacak tedbirler.

 

2. Projenin yeri

 

Projeden etkilenmesi muhtemel alanın hassasiyeti değerlendirilirken aşağıda verilen hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.

a)      Mevcut arazi kullanımı ve kalitesi( tarım alanı, orman alanı, planlı alan, su yüzeyi vb.)

b)      EK-V deki Duyarlı Yöreler listesi dikkate alınarak; sulak alanlar,kıyı kesimleri, dağlık ve ormanlık alanlar, tarım alanları, milli parklar, özel koruma alanları, nüfusça yoğun alanlar, tarihsel, kültürel, arkeolojik, ve benzeri önemi olan alanlar, erozyon alanları, heyelan alanları, ağaçlandırılmış alanlar, potansiyel erozyon ve ağaçlandırma alanları ile 167 sayılı Yer altı Suları Hakkında Kanun gereğince korunması gereken aküferler

 

3. Projenin ve yerin alternatifleri (proje teknolojisinin ve proje alanının seçilme nedenleri)

 

Sonuçlar

 

Burada yapılan tüm açıklamaların özeti ile projenin önemli çevresel etkilerinin sıralandığı ve alternatiflerin karşılaştırıldığı genel değerlendirmesi yapılacaktır.

 

EKLER:

 

Proje için belirlenen yerin varsa ; çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri,

Proje alanı ve yakın çevresinin mevcut arazi kullanımını değerlendirmek için; yerleşim alanlarının, ulaşım ağlarının, enerji nakil hatlarının, mevcut tesislerin ve yönetmeliğin Ek:V listesinde yer alan Duyarlı Yöreler Listesinde belirtilen diğer alanların (proje alanı ve yakın çevresinde bulunması halinde) yerlerine ilişkin verileri gösterir bilgiler 1/25000 ölçekli halihazır harita (varsa çevre düzeni planı, yoksa topografik harita) üzerine işlenerek kısaca açıklanması,

Proje alanının ölçekli jeoloji haritası bu harita üzerinde yer altı ve yerüstü sularının gösterimi ve alanın depremsellik durumunun açıklanması.

 

Notlar ve Kaynaklar:

 

Proje Tanıtım Dosyasını Hazırlayanların Tanıtımı

 

Adı soyadı, mesleği, özgeçmişi, referansları ve dosyadan sorumlu olduğunu belirten imzası.

 

Seçme eleme kriterlerine göre, projenin türü ve yeri dikkate alınarak proje ile ilgili farklı meslek dallarından ve en az üç kişiden oluşan çalışma grubunca hazırlanmalıdır.

 


Ek – V

 

DUYARLI YÖRELER

 

Bu Yönetmelik kapsamında bulunan projelere ilişkin yapılacak çalışmalar sırasında başvurulması gereken mevzuatın dökümü aşağıda yer almaktadır. Mevzuatta olabilecek değişiklikler bu bölümün ayrılmaz bir parçasıdır

 

1. Ülkemiz mevzuatı uyarınca korunması gerekli alanlar

 

n)     2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan ve bu kanunun 3. maddesi uyarınca belirlenen “Milli Parklar”, “Tabiat Parkları”, “Tabiat Anıtları” ve “Tabiat Koruma Alanları”,

 

o)      3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu uyarınca Orman Bakanlığı’nca belirlenen “Yaban Hayatı Koruma Sahaları ve Yaban Hayvanı Yerleştirme Alanları”,

 

p)      2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 2. maddesinin “a - Tanımlar” bendinin 1.,2.,3. ve 5. alt bentlerinde “Kültür Varlıkları”, “Tabiat Varlıkları”, “Sit” ve “Koruma Alanı” olarak tanımlanan ve aynı kanun ile 3386 sayılı kanunun (2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddelerin Eklenmesi Hakkında Kanun) ilgili maddeleri uyarınca tespiti ve tescili yapılan alanlar,

 

q)     1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu kapsamında olan “Su Ürünleri İstihsal ve Üreme Sahaları”,

 

r)      4/9/1988 tarihli ve 19919 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’nin 17 nci ve 1/7/1999 tarihli ve 23742 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değişik 18.,19. ve 20. maddelerinde tanımlanan alanlar,

 

s)      2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği’nin 49. maddesinde tanımlanan “Hassas Kirlenme Bölgeleri”,

 

t)       2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından “Özel Çevre Koruma Bölgeleri” olarak tespit ve ilan edilen alanlar,

 

u)      2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na göre koruma altına alınan alanlar,

 

v)      6831 sayılı Orman Kanunu gereğince orman alanı sayılan yerler,

 

w)    3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince yapı yasağı getirilen alanlar,

 

x)      3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda belirtilen alanlar,

 

y)      4342 sayılı Mera Kanunu’nda belirtilen alanlar,

z)      30.01.2002 tarih ve 24656 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği”nde belirtilen alanlar,

 

2. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli alanlar

 

h)      20/2/1984 tarih ve 18318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi” (BERN Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlardan “Önemli Deniz Kaplumbağası Üreme Alanları”nda belirtilen I. ve II. Koruma Bölgeleri”, “Akdeniz Foku Yaşama ve Üreme Alanları”,

 

i)       12/6/1981 tarih ve 17368 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi” (Barcelona Sözleşmesi) uyarınca korumaya alınan alanlar,

 

j)       23/10/1988 tarihli ve 19968 sayılı Resmi Gazete!de yayımlanan “Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarının Korunmasına Ait Protokol” gereği ülkemizde “Özel Koruma Alanı” olarak belirlenmiş alanlar,

 

k)      13/9/1985 tarihli Cenova Bildirgesi gereği seçilmiş Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yayımlanmış olan “Akdeniz’de Ortak Öneme Sahip 100 Kıyısal Tarihi Sit” listesinde yer alan alanlar,

 

l)       Cenova Deklerasyonu’nun 17. maddesinde yer alan “Akdeniz’e Has Nesli Tehlikede Olan Deniz Türlerinin” yaşama ve beslenme ortamı olan kıyısal alanlar,

 

m)    14/2/1983 tarih ve 17959 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Sözleşmesi”nin 1. ve 2. maddeleri gereğince Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan “Kültürel Miras” ve “Doğal Miras” statüsü verilen kültürel, tarihi ve doğal alanlar,

 

n)      17/05/1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi” (RAMSAR Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlar.

 

3. Korunması gereken alanlar

 

f)       Onaylı Çevre Düzeni Planlarında, mevcut özellikleri korunacak alan olarak tesbit edilen ve yapılaşma yasağı getirilen alanlar (Tabii karakteri korunacak alan, biogenetik rezerv alanları, jeotermal alanlar v.b.),

 

g)      Tarım Alanları: Tarımsal kalkınma alanları, sulanan, sulanması mümkün ve arazi kullanma kabiliyet sınıfları I, II, III ve IV olan alanlar, yağışa bağlı tarımda kullanılan I. ve II. sınıf ile, özel mahsul plantasyon alanlarının tamamı,

 

h)      Sulak Alanlar: Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suların durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan, başta su kuşları olmak üzere canlıların yaşama ortamı olarak önem taşıyan bütün sular, bataklık sazlık ve turbiyeler ile bu alanların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara tarafına doğru ekolojik açıdan sulak alan kalan yerler,

 

i)       Göller, akarsular, yeraltısuyu işletme sahaları,

 

j)       Bilimsel araştırmalar için önem arzeden ve/veya nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türler ve ülkemiz için endemik olan türlerin yaşama ortamı olan alanlar, biyosfer rezervi, biyotoplar, biyogenetik rezerv alanları, benzersiz özelliklerdeki jeolojik ve jeomorfolojik oluşumların bulunduğu alanlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2. GENELGELER

 

 

 

 

 



T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI    : B.18.0.ÇED.0.15.00.03/6658-46769                                       06.Eylül.2004

 

KONU : Rapor Yazım Rehberi

GENELGE

(2004 /10)

 

…………………….  VALİLİĞİNE

 

 

Bilindiği üzere, çeşitli projelere ilişkin raporlar hazırlanarak Bakanlığımıza sunulmaktadır. Bu raporların hazırlanmasında, yazım ve basımına yönelik bir standardının olmaması nedeniyle, şekil ve tasarımının çok farklı olmasına, değerlendirilmesinde yeterli etkinliğin sağlanamamasına, verimlilik kaybına  ve düzenli arşivlenememesine sebep olmaktadır.

           

Bu itibarla, Bakanlığa sunulan raporların hazırlanması, yazımı ve basımında yönlendirici olmak üzere, raporların yazımına yönelik standartları, ilke ve kuralları belirlemek ve bütünlüğü sağlamak amacıyla Rapor Yazım Rehberi hazırlanmıştır.

 

Söz konusu Rehber, www.cedgm.gov.tr adresinde “Rapor Yazım Rehberi” başlığı altında yayımlanmakta olup, bu Rehber hükümlerinin dikkate alınarak raporların hazırlanmasının sağlanması hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

   

                                                    Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK

                                                                    Bakan a.        

                                                    Müsteşar Yardımcısı

 

EKLER:

Ek.1.    : Rapor Yazım Rehberi (28 Sayfa)

 

 

DAĞITIM:

- Valiliklere


T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI   : B 18 0 ÇED 0 13 00 03/2945-5795                                   20.Mayıs.2004

KONU : ÇED Yönetmeliği.

 

 

 

            ÇED Yönetmeliğinin Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler (EK II) Listesine tabi projelerin değerlendirilerek “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararlarının verilmesi yetkisi anılan Yönetmeliğin 5. Maddesi uyarınca 15.06.2004 tarihinden itibaren ekteki dağıtım listesinde isimleri yer alan Valiliklere devredilmiştir.

 

            Valiliğiniz tarafından söz konusu tarihten itibaren gerekli işlemlerin yapılması ve projelere verilen “ÇED Gereklidir” ya da “ÇED Gerekli Değildir” kararları ile proje tanıtım dosyalarının birer nüshalarının Bakanlığımıza gönderilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

  

 

                                                                                                            Osman PEPE

                                                                                                            Bakan 

 EK:Dağıtım Listesi

 

1-       ADANA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

2-       ANKARA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

3-       ANTALYA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

4-       AYDIN VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

5-       BALIKESİR VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

6-       BOLU VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

7-       BURSA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

8-       ÇANAKKALE VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

9-       DİYARBAKIR VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

10-   EDİRNE VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

11-   ERZURUM VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

12-   ESKİŞEHİR VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

13-   GAZİANTEP VALİLİĞİ(İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

14-   HATAY VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

15-   ISPARTA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

16-   İÇEL VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

17-      İSTANBUL VALİLİĞİ  (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

18-   İZMİR VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

19-   KAYSERİ VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

20-   KIRKLARELİ VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

21-   KOCAELİ VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

22-   KONYA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

23-   MANİSA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

24-   MUĞLA VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

25-   SAMSUN VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

26-   TEKİRDAĞ VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

27-   TRABZON VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

28-   ZONGULDAK VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

29-   KARABÜK VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

30-   OSMANİYE VALİLİĞİ (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

 

  


 

T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI   : B.18.0.ÇED.0.11.00.01/ 1091-10572                              04.Mart.2004

KONU  : Genelge

       

 

İLGİ  : 11.12.2003 tarih ve 2407- 29657 sayılı Genelgemiz.

 

 İlgi Genelgemiz ile 3030 ve 1580 sayılı kanunlara tabi belediyelerin alt ölçekli imar planlarını yürürlükteki 1/25.000, 1/50.000, 1/100.000 ve 1/200.000 ölçekli çevre düzeni planlarına aykırı olarak hazırlayıp onayladıkları ve uygulamalarını gerçekleştirdikleri belirtilerek, bu tür uygulamaların durdurulması, alt ölçekli planların üst ölçekli çevre düzeni planlarına uygun olmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bu çerçevede çevreye duyarlı, uygulanabilir, ihtiyaçlara optimal çözümler getiren ilke ve yaklaşımlar ile 2004-2005 yılları içerisinde 54 ilde alt ölçekli planlara yol gösterecek 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planlarının hazırlanıp onaylanmasının hedeflendiği belirtilerek, bu planların sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılabilmesi, plansız gelişmenin kontrol altına alınması için alt ölçekli plan yapma yetkisine sahip kurum ve kuruluşların kendi sorumluluğu altındaki alanlarda söz konusu Çevre Düzeni Planı çalışmaları sonuçlanıncaya kadar yeni alt ölçekli planları onaylamamaları gerektiği belirtilmiştir.

 

Bakanlığımızca 2004-2005 yıllar içinde 54 ili kapsayan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni çalışmaları, 08.05.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4856 Sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri  Hakkında Kanun’un 2. maddesi (h) bendi ve 10. maddesi (c) bendi uyarınca başlatılmış olup belirli bir program dahilinde yürütülmektedir.

 

Söz konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı çalışmaları sonuçlandırılıncaya kadar;

 

a)   Onanlı Çevre Düzeni Planı bulunan alanlarda; Çevre Düzeni Planı değişikliği gerektiren alt ölçekli plan değişiklikleri,

 

b) Onanlı Çevre Düzeni Planı bulunmayan alanlarda; mevzuata uygun olarak onanmış 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planlarında bu planların ana kararlarını değiştirmeyecek nitelik ve büyüklükte değişiklik planları ve ilgili kurumlarca kamu yararı, yatırım öncelikleri, deprem riskleri v.b. konularda aciliyet gerektiren konulara yönelik olarak hazırlanan her tür ve ölçekteki alt ölçekli planlar,

 

Bakanlığımızca yürütülmekte olan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları ana kararları ile uyumlu olmasının sağlanması amacıyla Bakanlığımın görüşü alınmak sureti ile sonuçlandırılabilecektir.

 

Bu çerçevede iliniz dahilinde bulunan ilgili kurum, kuruluş ve belediyelere Genelgenin duyurulmasını ve Genelge gereğinin yukarıda belirtilen şekilde yerine getirilmesini arz ve rica ederim.

 

  

                                                                                                Osman PEPE

                                                                                                Bakan

 

                                                              

                                                                                   


 

T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI  :B.18.0.ÇED.0.11.00.01/1091-10572                                      11.Aralık.2003

KONU : Çevre Düzeni Planları

    

 

 

 

İLGİ:   a) 23.06.2003 tarih ve 272-4110 sayılı Genelgemiz.

            b) 27.10.2003 tarih ve 1970 sayılı Genelgemiz.

 

 İlgi (a) Genelgemizde Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 4856 sayılı Kanunun 08.05.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği ve söz konusu Kanunun 2 nci maddesinin (h) fıkrasında ve 10 uncu maddesinin (c) fıkrasında Çevre Düzeni Planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak ve uygulanmasını sağlamak görevi Bakanlığımın yetkisi ve sorumluluğuna verildiği ifade edilmiştir.  İlgi (b) Genelgemiz de ise 3030 ve 1580 sayılı Kanunlara tabi Belediyelerin alt ölçekli imar planlarını yürürlükte olan 1/25 000, 1/50 000, 1/100 000 ve 1/200 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarına ve hükümlerine aykırı olarak hazırlayıp onayladıkları ve uygulamalarını gerçekleştirdikleri belirtilerek bu tip uygulamaların durdurulmasını ve Çevre Düzeni Planı kararlarına uygun alt ölçekli planların üretilmesinin yasal bir zorunluluk olduğu belirtilerek, alt ölçekli planların üst ölçekli çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanıp onaylanması ve uygulamaların gerçekleştirilmesinde azami dikkat gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

 

 Bakanlığımız çevreye duyarlı, uygulanabilir, ihtiyaçlara optimal çözümler getiren ilke ve yaklaşımlar ile Çevre Düzeni Planlarını ülke genelinde hızla tamamlamayı hedeflemektedir.  Bu doğrultuda 2004-2005 yılları içerisinde 54 ilde (yaklaşık 57 milyon hektar alan) 1/25 000 ölçekli ve 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlara yol gösterecek 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı çalışmalarının tamamlanması planlanmaktadır.

 

 Bahsi geçen yıllar içinde hazırlanacak 1/100 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı çalışmalarının sağlıklı ve doğru sonuçlandırılabilmesi için alt ölçekli plan yapma yetkisine sahip kurum ve kuruluşların kendi sorumluluğu altındaki alanlarda söz konusu Çevre Düzeni Planı çalışmaları sonuçlanıncaya kadar yeni alt ölçekli planları onaylamaması gerekmektedir.

 

 Bu nedenle iliniz dahilinde bulunan ilgili tüm kurum, kuruluş ve Belediyelere Genelgenin duyurulmasını ve Genelge gereğinin yukarıda belirlenen şekilde yerine getirilmesini önemle arz ve rica ederim. 

 

                                                                                                Osman PEPE

                                                                                        Bakan   


 

T.C.

ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

 

SAYI   : B.18.0.ÇED.0.11.00.01/1970-22877-716                              27.Ekim.2003

KONU  : Genelge

                                              

 

 

İLGİ:  23.06.2003 gün ve 4110 sayılı Genelgemiz.

 

İlgi Genelgemizde de belirtildiği üzere; Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 4856 sayılı Kanun 08.05.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kanunun 2 nci maddesinin (h) fıkrasında ve 10 uncu maddesinin (c) fıkrasında Çevre Düzeni Planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak ve uygulanmasını sağlamak görevi Bakanlığımın yetkisi ve sorumluluğuna verilmiş bulunmaktadır.

 

Bu doğrultuda, Kalkınma Planları ve Bölge Planları esas alınarak yapılan ve alt ölçekli imar planlarına (1/5 000 ölçekli Nazım İmar Planları ve 1/1 000 ölçekli Uygulama İmar Planları) esas teşkil eden her ölçekteki Çevre Düzeni Planlarını (1/25 000, 1/50 000, 1/100 000, 1/200 000) hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulanmasını sağlamak işlemleri 08.05.2003 tarihinden itibaren Bakanlığımca yürütülmektedir.

 

Ancak, Bakanlığımca yapılan gözlemler ve değerlendirmeler ışığında 3030 ve 1580 sayılı kanunlara tabi Belediyelerin alt ölçekli imar planlarını yürürlükte olan 1/25 000, 1/50 000, 1/100 000 ve 1/200 000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kararlarına ve hükümlerine aykırı olarak hazırlayıp onayladıkları ve uygulamalarını gerçekleştirdikleri anlaşılmaktadır.

 

Sonuç olarak plan hiyerarşisinde Çevre Düzeni Planından sonra gelen 1/5 000 ve 1/1 000 ölçekli Nazım ve Uygulama İmar Planlarının, İmar Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde Çevre Düzeni Planına uygun olması yasal bir zorunluluk olup aykırı uygulamalar imar suçu işlenmesi anlamına gelmektedir. 4856 sayılı yasa ile Bakanlığıma Çevre Düzeni Planlarına ilişkin uygulamaların sağlanması ve izlenmesi görevi de verildiğinden alt ölçekli planların üst ölçekli Çevre Düzeni Planlarına uygun olarak hazırlanıp, onaylanması ve uygulamanın gerçekleştirilmesinde azami dikkat gösterilmesi gerekmektedir.

 

Genelgenin iliniz dahilinde bulunan ilgili tüm kurum, kuruluş ve belediyelere duyurulmasını ve genelge gereğinin yukarıda belirlenen şekilde yerine getirilmesini önemle arz ve rica ederim.

                                         

                                                            Osman PEPE

                                                                            Bakan

 

 

 

                                                             


 

T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

 

SAYI   : B 18 0 ÇED 0 13 00 03/1038                                                  30.Eylül.2003

KONU  : Görüntü Kirliliği.

 

............... VALİLİĞİNE

(İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

 

             Bazı illerimizde karayolu güzergahları yakınında faaliyette bulunan taş, kum ve kireç ocakları ile asfalt şantiyeleri, tuğla ve kiremit fabrikalarının kırma, öğütme, eleme, fırınlama, taşıma, depolama ve benzeri işlemler sırasında çevrede görüntü kirlenmesi ile toz, gaz ve partikül madde kirliliğine sebep oldukları tespit edilmiştir.

 

          Çevre kalitesini ve ülkemizin imajını olumsuz yönde etkileyen bu işletmelerin takip edilmesi ve denetlenmesi, izinsiz faaliyette bulunanların gerekli yasal işlemleri yerine getirmelerinin sağlanması, faaliyet sahiplerinin, gerek Çevresel Etki Değerlendirmesi Ön Araştırma Raporu, gerekse Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporlarında belirtilen olumsuzlukları gidermek  için taahhüt ettikleri ve almakla yükümlü oldukları tedbirlerin yerine getirip getirilmediğinin takip edilmesi, görüntü kirliliğinin önlenmesi için tesis çevresinin “yeşil perdeleme” ve benzeri uygulamalarla önlenmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim.

  

  

                                                                                                              Osman PEPE

                                                                                                              Bakan

 

 

 

DAĞITIM:

Gereği:                                                                     Bilgi:

-Tüm Valiliklere                                                      - İçişleri Bakanlığına

 


T.C.

ÇEVRE ve ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI:B 19 0 ÇED 13 00 02/1038-12603                                           22.Ağustos.2003

KONU: ÇED Yönetmeliği Uygulamaları

 

GENELGE

(2003/4)

 

...................................VALİLİĞİNE

(İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

 

11.08.1983 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 2872 sayılı Çevre Kanununun amacı; bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi; kırsal ve kentsel alanda arazinin  ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve korunması; su, toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri ile uyumlu olarak belirli hukuki ve teknik esaslara göre düzenlemektir.

 

Projelerin uygulama aşamasından sonra alınan önlemlerin çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermede telafisi mümkün olmayan çevre felaketlerine yol açması nedeniyle planlama ve karar verme aşamalarında olumsuz etkileri minimize etmeyi hedefleyen tüm dünyada kabul görmüş olan sürdürülebilir kalkınmanın temel unsuru Çevresel Etki Değerlendirme Sürecidir.

 

Bu süreçte uyulacak idari ve teknik usul ve esasları düzenleyen 06.06.2002 tarih ve 24777 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği; projelerin çevre üzerinde yapabilecekleri bütün etkilerin  belirlenerek değerlendirilmesi ve tespit edilen olumsuz etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesinin sağlanması,  bunun için alınacak önlemlerin seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin saptanarak değerlendirilmesi ve faaliyetlerin uygulanmasının izlenmesi ve denetlenmesini kapsamaktadır.

 

Diğer taraftan, ÇED Yönetmeliğinin ÇED Ön Araştırmasına Tabi Projeler başlığı 16. Madde (b) bendinde; “Bu Yönetmelik kapsamında yer alan projelerin, gerek yatırım gerekse işletme döneminde mevcut durumlarında yapılmak istenen değişikliklere ilişkin projeler” hükmü  ile aynı maddenin (c) bendinde; “ Bu Yönetmelik kapsamı dışında bulunan faaliyetlerin mevcut durumlarında yapılmak istenen ve bu faaliyetlerin Yönetmelik kapsamına girmeleri sonucunu doğuracak olan değişikliklere ilişkin projeler.” hükmü yer almaktadır.  

 

ÇED Yönetmeliğinin 16 (b) ve (c) maddelerinin tüm illerde uygulanmasında birlikteliği sağlamak amacıyla 05.08.2002 tarih ve 2002/11 sayılı Genelgenin 5. maddesinde  de belirtildiği üzere bu projelerin ÇED Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmesi aşamasında ekte gönderilen format doğrultusunda düzenlenecek bilgi ve belgelerin Bakanlığımıza gönderilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

                                                                                  

                                                                                Osman PEPE

                                                                                Çevre ve Orman Bakanı

 

 

EK: Format (1 sayfa)

 

DAĞITIM:

-Tüm Valiliklere


Ek-1:

06.06.2002 TARİH VE 24777 SAYILI RESMİ GAZETE’DE

YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİREN

ÇED YÖNETMELİĞİ’NİN 16. MADDE (B) VE (C) BENDLERİNİN

DEĞERLENDİRME FORMATI

 

MEVCUT DURUM                                                   PLANLANAN DEĞİŞİKLİK

 

Adı 

 

 

Adresi 

 

 

Kuruluş Yılı

(Çevre mevzuatı ve diğer mevzuat

gereği alınmış izin, ruhsat, onay vb.)

 

 

Sektörü

 

  

Tüketilen Hammaddelerin,

Katkı Maddelerinin Tür ve Miktarları

 

 

Üretilen Maddelerin Tür ve Miktarları

 

 

Kullanılan Ekipmanların Adet ve Cinsleri

 

 

Teknoloji

 

 

Kullanılan Enerji Türü ve Miktarı

 

  

Atıkların Bertaraf Şekli

(Arıtma Tesisi, Filtre, Depolama vb.)

 

 

Projenin Yeri

(Alanı, kapalı alanı, koordinatları vb.)

 

 

Çalıştırılan İşçi Sayısı

 

 

Projenin çevresine ilişkin bilgiler

(Su kaynaklarına, en yakın yerleşim birimine

olan mesafe, orman alanları, koruma alanları vb.)

 

 

Faaliyet yerine ilişkin tespit tutanağı

 

 

 

 

 

 

 

 

 *Bu format doğrultusunda hazırlanacak dosya düzeninin başlıklarıdır. 

 


T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

 

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE

PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI : B.19.0.ÇED.0.11.00.01/272-4110                                        23.Haziran.2003

KONU: Çevre Düzeni Planları

 

GENELGE

(2003/1)

 

 Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 4856 sayılı Kanun 08.05.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kanunun  2 nci maddesinin (h) fıkrasında ve 10 uncu maddesinin (c) fıkrasında çevre düzeni planlarını hazırlamak veya hazırlatmak, onaylamak ve uygulanmasını sağlamak görevi Bakanlığımın yetkisi ve sorumluluğuna verilmiş bulunmaktadır.

 

Ancak, 06.06.2003 tarih ve 4864 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 11. Maddesi gereğince “08.05.2003 tarihinden önce onaylanmak üzere Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na intikal ettirilmiş bulunan planlarla ilgili iş ve işlemler, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca tamamlanarak onaylanır.” hükmü getirilmiştir.

 

Bu doğrultuda, kalkınma planları ve bölge planları esas alınarak yapılan ve alt ölçekli imar planlarına (1/5000 ölçekli Nazım İmar Planları ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planları) esas teşkil eden her ölçekteki çevre düzeni planlarını hazırlamak, hazırlatmak, onaylamak ve uygulanmasını sağlamak işlemleri 08.05.2003 tarihinden itibaren Bakanlığımca yürütülmektedir.

 

Bilgi edinilmesini, genelgenin iliniz dahilinde bulunan tüm kurum, kuruluş ve belediyelere duyurulmasını ve genelge gereğinin yukarıda belirlenen şekilde yerine getirilmesini önemle arz ve rica ederim.

  

                                                                                                Osman PEPE

                                                                                        Bakan

 

DAĞITIM LİSTESİ:

Gereği İçin:                                   Bilgi İçin:

Valilikler                                       Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı

                                                      GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı

                                                      Denizcilik Müsteşarlığı

                                                       Konut Müsteşarlığı

                                                       Bayındırlık ve İskan Bakanlığı

                                                       Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

                                                       Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

                                                       Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

                                                       Ulaştırma Bakanlığı

                                                       Kültür ve Turizm Bakanlığı

                                                       Sağlık Bakanlığı

                                                       İller Bankası Genel Müdürlüğü

                                                       Karayolları Genel Müdürlüğü

                                                       Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü

                                                       Milli Emlak Genel Müdürlüğü

                                                       DSİ Genel Müdürlüğü

                                                       Türkiye Elektrik İletim A.Ş.

                                                       Enerji İşleri Genel Müdürlüğü

                                                       DLHMİ Genel Müdürlüğü

                                                       Maden İşleri Genel Müdürlüğü

                                                       Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3. ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ

UYGULAMA TALİMATLARI

 

 


T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

 

SAYI   : B.19.0.ÇED.0.13.00.03/4056-34003                         29.Haziran.2004

KONU : ÇED Yönetmeliği Uygulamaları.

 

 

 

DAĞITIMLI

 

 

16.12.2003 tarih ve 25318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği’nin 5.maddesi gereğince Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler (EK II) Listesine tabi projelere ilişkin uygulamaların 15.06.2004 tarihinden itibaren Valiliğinizce yapılacağı 20.05.2004 tarih ve B.18.0.ÇED.0.13.00.03/2945-25795 sayılı yazımız ile bildirilmiştir.

 

ÇED Yönetmeliğinin daha sağlıklı işleyebilmesi ve uygulamalarda birlikteliğin  sağlanması için Seçme Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler (EK II) Listesine tabi projelere ilişkin uygulamanın aşağıda belirtilen prosedür çerçevesinde yapılması gerekmektedir.

 

1.  Proje Tanıtım Dosyasının Valiliğinize sunulmasından sonra, İl Çevre ve Orman Müdürünün veya görevlendireceği bir şube müdürünün başkanlığında en az iki personel tarafından projenin türü ve yeri dikkate alınarak gerekli incelemeler yapılır.

 

2.  Proje Tanıtım Dosyasının incelenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde Yönetmeliğin EK V Listesi dikkate alınmalıdır.

 

3.  İnceleme ve değerlendirme aşamasında gerekli görülmesi halinde Yönetmeliğin 17.maddesindeki işlemlerin yapılması istenebilir.

 

4.  Proje tanıtım Dosyalarının, ekte yer alan Eleme Kontrol Listesi (EK 2) doldurularak inceleme ve değerlendirme işlemi tamamlanır.

 

5.  Valilik, yapılan çalışmaları dikkate alarak proje hakkında “ÇED Gereklidir” veya “ÇED Gerekli Değildir (EK 3) ” kararını  verir. “ÇED Gerekli Değildir ” kararı  verilen projeler için ÇED Gerekli Değildir Belgesi (EK-4) düzenlenir.

 

6.  “ÇED Gereklidir” Kararı verilen projeler için Yönetmeliğin 17. maddesinin son paragrafında yer alan ““Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir”  kararı alınan projeler  7 nci madde uyarınca Çevresel Etki Değerlendirmesine tabidir. Bir yıl içinde 8 inci maddeye göre Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinin  başlatılmaması durumunda başvuru geçersiz sayılır.” hükmü gereğince Bakanlığa müracaat etmeleri proje sahibine bildirilir.

 

7.  ÇED Gerekli Değildir kararı ve ÇED Gerekli Değildir Belgesi verilmeden önce proje sahibinden; 

 

a)      ÇED Gerekli Değildir Belgesi  bedeli olarak Fatura Bilgi Formu doldurtularak Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına 350 000 000 TL. (üçyüz elli milyon) yatırıldığına dair Banka Dekontu alınır. Banka dekontunun ve fatura bilgi formunun asılları Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü adresine gönderilir. Sözkonusu belgelerin fotokopileri dosyasına konur.

 

b)      Proje Tanıtım Dosyası ve eklerinin taahhüdü altında olduğunu belirten taahhüt yazısı ve noter onaylı imza sirküleri alınır. Kamu kurum ve kuruluşlarından imza sirküleri istenmez.

 

8.  Valilik, verilen kararı proje sahibine, diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşların taşra teşkilatlarına bildirir.

 

9.  Valilik, Proje Tanıtım Dosyasının bir nüshasını ve pdf. uzantılı CD sini Bakanlığa gönderir.

 

 

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

                                                                                                       Osman TÜZÜN

                                                                                                       Bakan a.

                                                                                                       Genel Müdür 

 

EKLER:  (BUNLAR ALINACAK)

 

EK-1: Dağıtım Listesi

EK-2: Eleme-Kontrol Listesi

EK-3: “ÇED Gerekli Değildir” Kararı Yazısı.

EK-4: “ÇED Gerekli Değildir” Belgesi

EK-5: Taahhütname


T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI   : B 18 0 ÇED 0 13 00 01 /2220                                             20. Nisan. 2004

KONU  : ÇED Yönetmeliği Uygulamaları.

  

 
 
 
İÇ GENELGE

2004/2

 

 

 

 

Bilindiği üzere  16.12.2003 tarih ve 25318 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği’nin Geçici 6. maddesinde “Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğu halde gerekli işlemleri tamamlamamış ve mevzuat uyarınca yer seçimi uygun olan mevcut faal tesisler, ilgili yönetmelikler çerçevesinde gerekli yükümlülüklerini yerine getirmeleri amacıyla çevresel durum değerlendirme raporunu Bakanlığa sunar, bu rapor Bakanlıkça değerlendirilir” hükmü yer almaktadır.

 

Bu hükmün uygulanması; faaliyet sahibinin talebi üzerine mevzuat uyarınca yer seçimi uygun olan tesisler ile ilgili dosya muhteviyatının Bakanlığa sunulmasını müteakip gerçekleştirilecektir.

 

Sözkonusu maddenin uygulanmasında birlikteliğin sağlanması amacıyla, bu madde kapsamında değerlendirilecek faaliyetlerde;

 

-     Mevzuat açısından yer seçiminin uygun olduğunun belirlenmesi, (OSB, plan uyumlu sanayi alanları, serbest bölgeler v.b. alanlar içinde  yer alan faaliyetler hariç)

 

-     İşletmede olduğu veya kurulu olduğunun belgelenmesi,

 

-     Bu faaliyetler için özel format hazırlanması ve ÇED Yönetmeliğinin EK-I listesinde yer alan faaliyetler için 700.000.000 TL., EK-II listesinde yer alan faaliyetler içinde 350.000.000 TL.’nın format bedeli olarak alınması,

 

-     Özel format çerçevesinde hazırlanacak Çevresel Durum Değerlendirme Raporunun inceleme ve değerlendirilmesi, EK II listesindeki projeler için oluşturulmuş komisyonca gerçekleştirilecektir.

 

Yukarıda belirtilen konulara titizlikle uyulması hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.            

 

 

 

 

 

                      

                                                                                              Osman TÜZÜN

                                                                                              Bakan a.

                                                                                              Genel Müdür


T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

 

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI    : B 18 0 ÇED 0 13 00 03/900-8461                                      23.Şubat.2004

KONU : ÇED Yönetmeliği Uygulaması.

 

 

         ..................VALİLİĞİNE

    (İl Çevre ve Orman Müdürlüğü) 

 

 

      ÇED Yönetmeliği, 16.12.2003 tarih ve 25318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin Geçici 6. Maddesinde “Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce 7/2/1993 tarihli ve 21489 sayılı  Resmi Gazete’ de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği, 23/6/1997 tarihli ve 23028 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği ve 6/6/2002 tarihli ve 24777 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği hükümlerine tabi olduğu halde gerekli işlemleri tamamlamamış ve mevzuat uyarınca yer seçimi uygun olan mevcut faal tesisler, ilgili yönetmelikler çerçevesinde gerekli yükümlülüklerini yerine getirmeleri amacıyla çevresel durum değerlendirme raporunu Bakanlığa sunar, bu rapor Bakanlıkça değerlendirilir.” hükmü yer almaktadır.

 

      Madencilik projelerinden, Maden Kanununa ve Taş Ocakları Nizamnamesine göre ruhsat alınarak işletilmesi planlanan ocak projeleri için  yukarıda belirtilen madde hükümlerinin uygulanmaması, söz konusu projeler için çalışma alanı  25 hektar veya üzerinde ise EK III de yer alan format doğrultusunda yer alan Proje Tanıtım Dosyasının, çalışma alanı 25 hektarın altında ise EK IV de yar alan Proje Tanıtım Dosyasının hazırlanarak Bakanlığımıza sunulmasının sağlanması hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

  

 

                                                                                            Osman TÜZÜN

                                                                                            Bakan a.

                                                                                            Genel Müdür

 

DAĞITIM:

- Tüm Valilikler

T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

 

SAYI    : B 18 0 ÇED 0 13 00 03/472/5066                                       29.Ocak.2004

KONU  : ÇED Yönetmeliği Uygulamaları

 

 

 

..................VALİLİĞİNE

(İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

 

 

ÇED Yönetmeliği 16.12.2003 tarih ve 25318 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

Bakanlığımıza intikal eden bazı yazılarda ÇED Yönetmeliği uygulamalarında tereddüte düşüldüğü anlaşılmaktadır. ÇED Yönetmeliği kapsamında yapılan başvurular için,

 

Söz konusu projenin;

 

-     Ek-I ve Ek-II Listelerinde yer alıp almadığına,

-     Geçici Maddeler kapsamında bulunup bulunmadığına bakılarak

 

Valiliklerce görüş verilebilecektir.

 

Ayrıca uygulamalarda birlikteliğin sağlanması için Yönetmeliğin 15. maddesi (b, c ve d) kapsamında yer alan projelere ilişkin olarak yapılacak iş ve işlemler 22.08.2003 tarih ve 2003/4 sayılı genelgede belirtildiği şekilde yerine getirilecektir.

 

            Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

 

 

                                                                      

                                                                                                       Osman TÜZÜN

                                                                                                       Bakan a.

                                                                                                       Genel Müdür

 

DAĞITIM:

-Tüm Valiliklere                                                         

 

T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

SAYI   : B 18 0 ÇED 0 13 00 03/2472-                                         16.ARALIK.2003

KONU: ÇED Yönetmeliği.

 

 

..................VALİLİĞİNE

(İl Çevre ve Orman Müdürlüğü)

 

 

 

06.06.2002 tarih ve 24777 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliği; Avrupa Birliği Muktesebatına uygun olarak, çevre değerlerinin korunarak yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla revize edilerek 16 Aralık 2003 tarih ve 25213 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

Bu itibarla 16 Aralık 2003 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında gerekli hassasiyetin gösterilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

 

 

 

                                                                                        Osman TÜZÜN

                                                                                              Bakan a.

                                                                                              Genel Müdür

           

DAĞITIM:

- Tüm Valilikler



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4. YETERLİK TEBLİĞİ

 



YETERLİK TEBLİĞİ [22], [23]

 

Amaç

Madde 1 — Bu Tebliğin amacı, 16/12/2003 tarih ve 25318 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği uyarınca rapor hazırlayacak kurum ve kuruluşlara yeterlik belgesi verilmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

 

Kapsam

Madde 2 — Bu Tebliğ, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hazırlayacak kurum ve kuruluşlarda aranacak koşulları, Komisyonunun oluşumu, çalışma usul ve esasları, başvuruların değerlendirilmesi, yeterlik belgesinin verilmesi, denetlenmesi, vize edilmesi ve iptali ile ilgili konuları kapsar.

 

Yasal Dayanak

Madde 3 — Bu Tebliğ, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 27 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

 

Tanımlar

Madde 4 — Bu Tebliğde geçen;

Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,

Genel Müdürlük: Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünü,

Daire Başkanlığı: ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü, ÇED ve Plan İzleme Kontrol Dairesi Başkanlığı’nı,

ÇED: Çevresel Etki Değerlendirmesini,

Yeterlik Belgesi: ÇED Raporu hazırlamak için gerekli koşulları taşıyan kurum ve kuruluşlara Bakanlıkça verilen belgeyi,

Rapor: ÇED Raporunu,

Komisyon: Yeterlik Belgesi ile ilgili başvuruları incelemek, Yeterlik belgesi vermek, Yeterlik Belgesi alan kurum/kuruluşları denetlemek, Yeterlik Belgelerini vize etmek veya iptal etmek üzere Genel Müdürlükçe oluşturulacak komisyonu,

ifade eder.

 

Yeterlik Belgesi Başvurularında Aranacak Koşullar

Madde 5 — Yeterlik belgesi almak isteyen kurum ve kuruluşların aşağıdaki koşulları sağlamaları zorunludur:

 

a) Kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili olarak en az iki yıl çalışmış bir çevre mühendisini sürekli olarak istihdam etmeleri,

b) Mühendislik ve mimarlık fakülteleri, fen-edebiyat fakültelerinin fizik, kimya, biyoloji bölümleri ile jeoloji, hidrojeoloji, zooloji, arkeoloji, veteriner hekim, kamu yönetimi, işletme, ekonomi, maliye, iktisat, sosyoloji bölümleri lisans mezunlarından farklı meslek grubundan kamu veya özel sektörde mesleği ile ilgili olarak en az iki yıl çalışmış iki personeli sürekli olarak istihdam etmeleri,

c) (a) ve (b) bentlerinde belirtilen meslek dallarından; Raporu hazırlayacak kurum/kuruluşların Raporunun hazırlanması, incelenmesi veya denetiminde en az üç yıl çalışmış bir personeli rapor koordinatörü olarak ÇED sürecinde görevlendirmeleri,

 

Rapor koordinatörü birden fazla kuruluşta görev alamaz. Kurum ve kuruluşlar yukarıda belirtilen koşulları belgelemek ve Komisyonca onaylanmak kaydı ile, birden fazla rapor koordinatör görevlendirebilirler. Puanlamada yüksek puanı alan rapor koordinatörünün puanı esas alınır.

 

Yeterlik Belgesi Başvurusunda Sunulacak Belgeler

Madde 6 — Yeterlik belgesi almak isteyen kurum/kuruluşlar bir dilekçe ile Bakanlığa başvururlar. Başvuru dilekçesine aşağıdaki belgelerin aslı veya noter onaylı örnekleri eklenir.

 

a) Kurum veya kuruluşların, çevre veya ÇED konusunda mühendislik, müşavirlik, araştırma, geliştirme, etüt, fizibilite, proje, rapor vb. çalışma konularını belgeleyen Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlanan şirket kuruluş senedi veya ana sözleşmesi veya tüzüğü,

b) Başvuru yılına ait Ticaret veya Sanayi Odası veya ilgili meslek kuruluşundan alınacak sicil belgesi veya sicil kaydı,

c) TMMOB Yasası uyarınca ilgili meslek odasından alınan mühendislik-müşavirlik belgesi veya büro tescil belgesi,

d) Kurum veya kuruluşu temsile yetkili kişi veya kişilerin imza sirküleri, kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlardan, kurum amiri tarafından yetkili kılındıklarına ilişkin yazı,

e) 5 inci maddenin (a ve b) bendi kapsamında istihdam edilen personelin diploma örnekleri, çalıştığı yerlerle ilgili belge/belgeler imza sirküleri, oda sicil kaydı ve sigorta giriş belgeleri (emekli olmuş personel için sigorta destek primi belgeleri),

f) 5 inci maddenin (c) bendi kapsamında yer alan Rapor Koordinatörünün diploma örneği, imza sirküleri ve ÇED tecrübe belgesi (yapılan projelerin adının ve tarihinin yer aldığı liste)

g) Ölçüm, analiz ve laboratuar cihazları gibi teknik donanımın bulunup bulunmadığına ilişkin belgeler,

h) Kurum/kuruluşun çevre veya ÇED konusunda yaptığı çalışmalara ait belgeler,

i) Bakanlık, Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü’nce belirlenen yeterlik belgesi başvuru ücretinin yatırıldığına dair belge.

 

Kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlardan başvuru sırasında (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen belgeler istenmez.

 

Yeterlik belgesi almak isteyen kurum ve kuruluşlar, yukarıda belirtilen bilgi ve belgeleri kapalı bir zarfın içine koyarak, zarfın üzerine "YETERLİK BELGESİ BAŞVURUSUDUR" ibaresi yazılmak suretiyle Çevre ve Orman Bakanlığına gönderir veya elden teslim eder.

 

Yeterlik Belgesi Komisyonunun Teşkili ve Çalışma Esasları

Madde 7 — Yeterlik Belgesi Komisyonu; Yeterlik belgesi başvurularını ve verilmiş yeterlik belgelerini incelemek, değerlendirmek, vize ve iptal etmek üzere Genel Müdür oluru ile ÇED ve Plan İzleme Kontrol Dairesi Başkanlığından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı başkanlığında beş personelden oluşur. Başkan veya başkan yardımcısının görevli veya izinli olmaları durumunda yerine vekalet eden personel Komisyon toplantılarına katılır.

 

Komisyon, yeterlik belgesi talebi olduğu hallerde ayda en az bir kez olmak üzere salt çoğunlukla toplanır. Gerekli hallerde ise Komisyon Başkanının çağrısı üzerine her ay birden fazla toplanabilir. Komisyonunun sekreterya hizmetleri ÇED ve Plan İzleme Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından yerine getirilir.

 

Başvuruların Değerlendirilmesi

Madde 8 — 7 nci maddeye göre oluşturulan Komisyon, ÇED ve Planlama Genel Müdürünün veya Komisyon Başkanının çağrısı üzerine toplanır.

 

6 ncı maddede istenilen bilgi ve belgeleri sağlamayan başvurular bir tutanakla tespit edilerek Komisyon Başkanı ve üyelerince imzalanır, bir yazı ekinde ilgili kurum/kuruluşa iade edilir, eksik belgelerin tamamlanması istenir. Gerekli koşulları sağlayan başvurular komisyonca incelenir ve "Yeterlik Belgesi Değerlendirme Formu" (Ek-1) doldurularak verilen toplam puan rakam ve yazı ile yazılır. Form, tarih belirtilmek suretiyle Komisyon Başkanı ve üyelerince imzalanır, başvuru dosyası ile birlikte saklanır.

 

Toplam puanı 75 ve üzeri olan kurum ve kuruluşlara yeterlik belgesi verilir.

 

Yeterlik Belgesi Alan Kurum/Kuruluşların Yükümlülükleri

Madde 9 — Yeterlik Belgesi alan kurum/kuruluşlar; ÇED süresince Kapsam Belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonunca belirlenecek çalışma grubunda bulunacak (asgari lisans seviyesinde eğitim görmüş) personeli görevlendirmekle yükümlüdür.

 

Yeterlik Belgesi alan kurum/kuruluşlar hazırladıkları Nihai ÇED Raporunda belirtilen yatırımın başlangıç ve inşaat dönemlerine ait (yatırımın işletmeye geçişine kadar) taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğini Ek-4’de yer alan Nihai ÇED Raporu İzleme Raporları Formunu (Nihai ÇED Raporunda belirtilen sürelere uygun) doldurarak Bakanlığa iletmekle yükümlüdür.

 

Kurum ve kuruluşların Yeterlik Belgesi alma aşamasında sundukları ve 6 ncı maddede sayılan belgelerde meydana gelecek değişiklikler, değişiklik tarihinden itibaren otuz iş günü içinde kurum veya kuruluş tarafından Bakanlığa bildirmekle yükümlüdür.

 

Bakanlıkça Kurum/kuruluşlara gönderilecek yazılarda, 6. madde kapsamında beyan ettikleri adres dikkate alınır. Adres değişikliğini 30 işgünü içinde beyan etmeyen kurum/kuruluşun belge alırken beyan ettiği adresle yapılan yazışmalar kurum/kuruluşa tebliğ edilmiş sayılır.

 

Yeterlik Belgesine sahip kurum/kuruluşlar, Tebliğin 5. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde görevlendirilen personelin sigorta primleri ile emekli olmuş personelin her ayın tamamına ait sigorta destek primlerinin yatırıldığına ilişkin belgelerin örneklerini her yıl 1. Dönem için en geç 31 Mayıs’a kadar, 2. Dönem için en geç 30 Eylül’e kadar, 3. Dönem için ise, en geç ertesi yılın 31 Ocak tarihine kadar Bakanlığa iletmekle yükümlüdür.

 

Yeterlik Belgesi alan kurum/kuruluşları, hazırlayacakları ÇED Raporları için, Ek-2’de verilen personel tablosunu doldurup asıllarını raporların sonuna eklemeleri zorunludur. İmzaların, noterden onaylı imza sirkülerindeki imza ile uyuşması zorunludur.

 

Rapor koordinatörü ÇED Raporundan, diğer personeller ise sorumlu olduğu bölümdeki bilgilerin doğruluğundan yükümlüdür.

  

Yeterlik Belgesi Alan Kurum/Kuruluşların Denetlenmesi ve Belgelerinin İptali

Madde 10 — Yeterlik belgesi alan kurum/kuruluşların, yeterlik koşullarının sürüp sürmediği Bakanlıkça veya Bakanlıkça gerekli görüldüğünde yetki devri ile valilikçe denetlenir. Yeterlilik belgesi alan kurum/kuruluşlar denetlemede bulunan görevlilere gerekli bilgi ve belgeyi sunmakla yükümlüdür. Denetim esnasında yetkili bulundurmayan, istenilen bilgi ve belgeleri vermekten kaçınan kurum kuruluşların yeterlik belgesinin geçerliliği Komisyonca değerlendirilir. Yapılacak denetimler veya 9 uncu madde gereğince yapılacak bildirimler sonucunda, yeterlik koşullarını taşımadıkları veya verilen taahhütlere uyulmadığı ve yükümlülüklerinin yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde kurum/kuruluşların yeterlik belgesi, Komisyon tarafından iptal edilir.

 

Ayrıca, ÇED Raporlarında yanlış veya yanıltıcı bilgi ve belge düzenledikleri tespit edilmesi halinde kurum/kuruluşların yeterlik belgesi, Komisyonca iptal edilir. Söz konusu raporun koordinatörü ve ilgili bölüm sorumlusu başka bir kurum/kuruluşta bile olsa bir yıl süre ile ÇED Raporlarının hazırlanmasında görev alamazlar. İkinci kez ÇED Raporlarında yanlış veya yanıltıcı bilgi ve belge düzenlenmesi halinde söz konusu yaptırımlar beş yıl süre ile uygulanır.

 

Genel Müdürlüğün ilgili birimlerince oluşturulan ÇED İnceleme Değerlendirme Komisyonu üyeleri tarafından her rapor için "Rapor Değerlendirme Formu" (Ek-3) doldurularak (raporu hazırlayan firma ve yatırımcı firma temsilcileri hariç) Daire Başkanlığına iletilir. Formlar Komisyonca değerlendirilir. Yeterlik belgesine sahip kurum/kuruluşların hazırladıkları raporun 70 puanın altında olması durumunda kurum/kuruluşa uyarıda bulunulur. Kurum/kuruluşun hazırlamış olduğu raporların bir vize süresi içerisinde 3 tanesinin 70 puanın altında olması durumunda kurum/kuruluşun yeterlik belgesi, Komisyon tarafından iptal edilir.

 

Yeterlik belgesine sahip kurum/kuruluşların hazırlayacakları İzleme Raporlarının ÇED Raporunda belirtilen sürelerde, 3 kez Bakanlığa iletmemesi halinde almış oldukları yeterlik belgesi 1 yıl, tekrarı halinde ise 5 yıl süre ile iptal edilir.

Yeterlik belgesi iptal edilen kurum/kuruluşlara, yeterlilik belgelerinin iptal edildiği tarihten itibaren bir yıl süre ile yeterlik belgesi verilmez.

 

Yeterlik belgesi iptal edilen kurum ve kuruluşlar, valiliklere ve belgesi iptal edilen kurum/kuruluşa bildirilir. Yeterlilik belgesi iptal edilen kurum/kuruluşlar valiliklerin ilan panolarında ilgililere duyurulur. Yeterlik belgesi iptal edilen kurum ve kuruluşların hazırladıkları raporlar kabul edilmez. Ancak, Yeterlilik belgesi iptal edildiği tarihten önce ÇED Raporunu hazırlayarak Bakanlığa sunulmuş projelerin tamamlanmasına izin verilir.

 

Bu konudaki cezai hükümler saklıdır.

 

Yeterlik Belgesinin Süresi ve Vize Edilmesi

Madde 11 — Yeterlik Belgesinin geçerlilik süresi üç yıldır.

Yeterlik belgesi alan kurum ve kuruluşlar bu süre sonunda mevcut yeterlik belgesi ile birlikte Bakanlığa başvururlar. Komisyon, bu Tebliğde belirtilen hususlar dikkate alınarak yapılacak inceleme sonucuna göre yeterlik belgesinin üç yıl süre ile devamına veya iptaline karar verir.

 

Devir, Şube ve Temsilcilik

Madde 13 — Yeterlik belgesi hiçbir suretle başkasına kiralanamaz, devredilemez ve satılamaz.

 

Yeterlik belgesine sahip kuruluşların şube açabilmeleri için yeterlik belgesi alırken çalıştırmayı taahhüt ettiği personelin dışında Tebliğin 5. maddesinin (a ve b) bendinde belirtilen koşulları taşıyan personeli şubelerinde sürekli olarak istihdam etmeleri ve şubenin Ticari Sicil Gazetesinde yayımlanması gerekmektedir. Bunun dışında temsilcilik verilemez.

 

Geçici Madde 1 — Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde Bakanlığa sunulacak ÇED Raporlarını hazırlayanlarda yeterlik belgesi şartları aranmaz.

 

Yürürlük

Madde 14 — Bu Tebliğ yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girer.

 

Yürütme

Madde 15 — Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.


 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

5. RAPOR YAZIM REHBERİ


T.C.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

ÇED VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RAPOR YAZIM REHBERİ

 

 

Hazırlayan

Ali Rıza BAYKAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ANKARA-2004


1.      AMAÇ ve KAPSAM

 

Bu yazım Rehberi; Bakanlığa sunulan raporların hazırlanması, yazımı ve basımında yönlendirici ve öğretici olmak üzere aşağıda tanımı yapılan raporların yazımına yönelik standartları, ilke ve kuralları belirlemek ve bütünlüğü sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.

 

 

2.  TANIMLAR

 

Bakanlık : Çevre ve Orman Bakanlığını,

Genel Müdürlük: Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünü,

Müdürlük :İl Çevre ve Orman Müdürlüğünü,

ÇED: Çevresel Etki Değerlendirmesini,

Proje: Gerçekleştirilmesi planlanan yatırıma ait inşaat çalışmaları, diğer tesisat ya da planların uygulanması veya yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi işlemini, Proje Tanıtım Genel Formatı: Gerçekleştirilmesi planlanan, ÇED Yönetmeliği EK-I listesinde yer alan projelerin özelliklerini, yerini, olası etkilerini ve öngörülen önlemleri içeren, projeyi genel boyutları ile tanıtan raporun hazırlanması sırasında esas alınacak EKIII deki genel formatı,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu Özel Formatı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporunun hazırlanmasında esas alınmak üzere; Kapsam belirleme ve İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından projenin önemli çevresel boyutları göz önüne alınmak suretiyle hazırlanan, ÇED Yönetmeliği EK-III deki proje tanıtım genel formatında belirtilen ana başlıklar altında ele alınması gereken konuları tanımlayan formatı,

Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu: ÇED Yönetmeliği EK-I listesinde yer alan veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” kararı verilen bir proje için belirlenen özel formata göre hazırlanacak olan ve doğabilecek muhtemel etkilerinin kapsamlı olarak açıklandığı raporu,

Proje Tanıtım Dosyası:

 

a)               ÇED Yönetmeliği Ek-II listesinde yer alan projelere Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulanmasının gerekli olup olmadığının belirlenmesi amacıyla hazırlanan ve projeyi tanıtan dosyayı,

b)              ÇED Yönetmeli Ek-I Listesinde yer alan projelere ilişkin olarak Proje Tanıtım Genel Formatı doğrultusun hazırlanan dosyayı,

Çevresel Durum Değerlendirme Raporu: Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin ilgili hükümlerine uyulmadan, işletmeye geçmiş mevcut faaliyetler için, gerekli çevresel önlemlerin alınmasını sağlamak amacıyla hazırlanan teknik raporu,

Çevre Düzeni Planı Araştırma Raporu: Plan çalışması yapılacak alanla ilgili demografik sosyal, ekonomik, kültürel, tarihi, fiziki, çevre vb. verilerin ilgisine göre kurum ve kuruluşlardan, arazi çalışmaları ve yayın araştırması sonucunda elde edilerek, verilerin plan kararlarının oluşturulmasına yardımcı olabilecek biçimde sentez edilerek ilgili formatı doğrultusunda hazırlanan raporu,

Çevre Düzeni Planı Açıklama Raporu: Hali hazır haritalar üzerine çizilen plan kararlarının ve plan hükümlerinin çizili dokümanlarla açıklanamadığı durumların, planlama etaplarının ve plan kararlarına ulaşma yollarının anlatıldığı ve ilgili formatı dikkate alınarak hazırlanan raporu,

İl Çevre Durum Raporu: İle ait çevre değerlerinin hali hazır durumu, nicelik ve niteliklerinin tespit edilmesi için il çevre durum rehberi doğrultusunda ilgili kurumlardan bilgi, belge ve her türlü verilerin toplanması ve sınıflandırılması amacıyla hazırlanan raporu,

İl Çevre Sorunları ve Öncelikleri Envanteri: İl’e ait çevresel sorunların ve önceliklerin tespit edilerek çözüm yollarının önerildiği, sorunların çözümlenememe sebeplerinin de ortaya konduğu ve ilgili formatı doğrultusunda il Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporu,

ÇED Raporu: ÇED Raporu Özel Formatına göre hazırlanarak İnceleme Değerlendirme Komisyonuna sunulan Raporu,

Nihai ÇED Raporu: ÇED Raporu Özel Formatına göre hazırlanarak İnceleme Değerlendirme Komisyonlarında incelenerek değerlendirilen ve komisyonda tespit edilen eksikliklerinde tamamlanmış olduğu ve Bakanlıkça onaylanan ÇED Raporunu,

Rapor Compact Diski (CD): Bakanlığa sunulan raporların elektronik ortama (*.pdf veya *.lit ) formatında aktarılarak kitap halinde ulaşılmasını sağlayan rapora ait tüm verilerin e-kitap sistemine uygun olarak kaydedildiği compact diski ifade eder.

 

 

3. GENEL ŞEKİL VE YAZIM PLANI

 

3.1. Kağıt Boyu

Raporlar, A4 kağıdına veya A4 kağıdına uygun geri dönüşümlü kağıtlara yazılmalıdır. Rapor ciltlenip kesildikten sonra asgari 20.5 X 29cm ebadında kalmalıdır.

 

3.2. Yazı Karakteri

Raporlar, bilgisayar ile kağıdın yalnızca bir yüzüne yazılmalıdır (gerektiğinde kağıdın her iki yüzü de kullanılabilir). Raporun tümünde kullanılacak harf büyüklüğü

"Times New Roman yazı karakterinde 12 punto, Arial (Helvetica) yazı karakterinde  punto olmalıdır. Yazıda nokta ve virgülden sonra bir karakter boşluk bırakılmalıdır. Şekil altı ve tablo başlığı yazıları (Times New Roman için 9 punto, Arial için 8  punto ile koyu olarak) bir tab içerden başlayarak yazılmalı, tablo içeriği ise aynı puntolarla açık olarak yazılmalıdır. Geniş ve uzun tabloların tek sayfaya sığdırılabilmesi amacıyla yalnız ilgili tablo ve şekillerde büyütme-küçültme yapılabilir.

3.3. Sayfa Düzeni

Yazı alanı, Ek.2. Şekil 1.’deki gibi düzenlenmelidir. Sayfanın solu cilt payı dahil 3 cm üst sağ ve alttan 2.5 boşluk bırakılarak yazılmalı, Sayfa no alttan 1.5 cm.’de ve alt orta kısımda, üst bilgi yukardan 1.5 cm’de yazılmalıdır. Sayfa altında sayfa numarası haricinde herhangi bir açıklamaya yer verilmemeli, sayfanın üst kısmında ise sadece rapor adı ve proje sahibinin adı yer almalıdır. Rapor baştan sona numaralandırılmalıdır. Raporu hazırlayan firma ile ilgili bilgiler sadece kapak ve iç kapakta yer almalı, her sayfada belirtilmemelidir. (Bkz. Ek.2. ªekil 1.’de örnek sayfa düzeni ve yazım şekli verilmiştir).

 

3.4. Satır Başı ve Satır Aralığı

Paragrafın ilk satırı yedi karakter veya 1 tab içeriden başlamalıdır. Satırlar arasında 1 satır aralığı bırakılır. Tüm raporda bırakılan satır aralıkları aynı olmalı, şekil bütünlüğünü bozmamalıdır. İki paragraf arasında ve başka bir konuya geçişte bir satır boşluğu bırakılmalıdır( Bkz. Ek.2. Şekil 1.’de örnek sayfa düzeni verilmiştir).

 

3.5. Anlatım

Raporun hazırlanmasında ilgili format esas alınır. Yazımda mümkün olduğu kadar sade ve akıcı bir dil kullanılmasına özen gösterilmelidir. Rapor formatında yer alan ana ve alt konu başlıkları ile ilgili hususlara gerekli cevapların verilmiş olmasına özen gösterilmelidir. Yabancı kökenli kelimeler orijinal şekli ile verilmeli, Türkçe manası da parantez içerisinde verilmelidir.

 

ÇED Raporlarında ise; rapor formatında belirtilen ve çevresel açıdan yapılması gereken özel durumlar, proje sahibinin taahhütleri olması nedeniyle kesin ifadelerle taahhüt şeklinde belirtilmelidir.

 

3.6. Sayfa Numaralanması

Sayfa numaraları, sayfaların alt boşluk kısmına, 1,5 cm.’de ve alt orta kısımda yazılmalıdır. (Bkz. Ek.2. Şekil.1).

 

Kapak, İç kapak ve onama sayfası hariç bütün sayfalara numara verilmelidir.

 

Önsöz, İçindekiler Romen rakamları ile ( I, II, III gibi), rapora ait metinler ve ekleri ise (1, 2, 3, 4, 5) şeklinde baştan sona numaralanmalıdır. Sayfa numaralarının yanında parantez veya çizgi gibi işaretler kullanılmamalı, Times New Roman yazı karakteri ile 9 punto, Arial ile 8 punto olmalıdır. Sayfalarda Raporun kaç sayfadan ibaret ve kaçıncı sayfa olduğunu belirlemek için numaralandırma işlemi de yapılabilir.

 

3.7. Bölüm ve Alt Bölümler

Raporda, bölüm ve alt bölümlerin belirlenmesinde gereksiz ayrıntıya inilmemeli ve birbirine göre öncelik ve sonralık ilişkilerine dikkat edilmelidir. Ana bölüm başlıkları

büyük harf ile, alt bölüm başlıkları ise her kelimenin ilk harfi büyük diğerleri küçük harf ile yazılmalıdır. Başlıklarda bold karakter kullanılabilir. (Bkz. Ek. 2. Şekil 1’de bölüm ve alt bölümlerin yazım örneği bulunmaktadır).

 

3.8. Atıflar

Kaynaklarda yer alan her literatüre metin içerisinde atıf yapılmış olmalıdır. Aynı tarih ve aynı yazara ait kaynaktan raporda yararlanılması durumunda, tarih sonrasında a, b ya da 1, 2 eklemeleri yapılarak hangisinin söz konusu kaynak olduğunun anlaşılması sağlanmalıdır. Raporda kullanımı söz konusu olmayan ve ilgili metinde atıfta bulunulmayan kaynak için kaynakçada yer verilmemelidir.

 

Kaynaklara atıf; (Şengül, 1991), (Kantarcı, 1991/1), (Kantarcı 1991/2), (DPT, 1998)

Eklere atıf; (Bkz. Ek.1. Bkz. Ek.2. gibi atıflar yapılabilir)

 

3.9. Kısaltmalar ve Simgeler

Raporda standart kısaltmalar dışındaki kısaltmalara gerek duyulduğunda, kısaltma veya simgenin ilk geçtiği yerde ifadenin önce normal yazılışı, sonra parantez içerisinde kısaltılmış şekli yer almalıdır. Bu tür kısaltmalar veya simgeler çok fazla ise bunlar ayrı bir sayfada kısaltmalar ve/veya simgeler başlığı altında alfabetik sıra ile verilmeli, raporun giriş kısmından önce yer almalı ve Romen rakamı ile numaralandırılmalıdır. (Bkz. Ek.3.1 ve Ek.3.2’de kısaltma örnekleri yer almaktadır).

 

3.10. Dipnotlar

Raporun herhangi bir sayfasında metin içerisinde yazılması halinde konuyu dağıtıcı ve okumada sürekliliği engelleyici nitelikteki çok kısa ve öz açıklamalar birkaç satır halinde aynı sayfanın altına "Dipnot" olarak verilebilir. Dipnotlar sayfa içindeki ana metinden sonra iki satır aralık bırakıldıktan sonra, soldan sayfa ortasına kadar çizilen sürekli bir çizgi ile ayrılmalıdır. Yazılar daha küçük punto (Times New Roman için 9 Arial için 8 karekter) ile yazılmalıdır. (Bkz. Ek.2. Şekil 1.’de dipnot örneği yer almaktadır).

 

 

4. TABLO VE ŞEKİLLER

 

4.1. Tanımlama

 

Tablo, fotoğraf, grafik, histogram, harita şeklinde takdim edilen bilgiler için, tablo dışındaki bütün takdimler şekil olarak tanımlanmalıdır. (Bkz. Ek.4.1. ve Ek.4.2.). İçindekiler bölümünden sonra Tablolar ve şekiller, haritalar çok ise Haritalar Dizini yer almalıdır.

 

4.2. Şekiller

 

Rapor içinde anlatıma yardımcı olacak biçimde hem tablo hem de şekiller kullanılabilir. Ancak gereksiz tablo ve şekil kullanımından kaçınılmalıdır. Tablo ve şekillerin yazım şekli Ek.4.’de belirtilmiştir. ªekil başlıkları şeklin altına, tablo başlıkları ise tablonun üzerine 1 tab içerden yazılmalıdır (Bkz. Ek.4.). Şekiller üzerinde yer alacak her türlü çizgi, işaret, sembol, rakam ve yazılar bilgisayar ortamında yazılmış olmalı, ya da rapido kullanılmalı, rakam ve yazılar gerektiğinde şablon ile yazılmalıdır. Bu tür çizgi, işaret, sembol, rakam ve yazılar çıplak gözle kolayca seçilebilir ve okunabilir büyüklükte olmalıdır. Rapor sayfası üzerine yapıştırılacak fotoğraflar ince fotoğraf kağıdına basılmış olmalıdır. Renkli fotokopi ile çoğaltılmış fotoğraflar da bu amaçla kullanılabilir. CD ortamında yer alan bilgiler orijinal rapora uygun olmalıdır.

 

4.3. Tablo ve Şekillerin Yerleştirilmesi

 

Tablo ve şekil ile metin arasında iki satır boşluk bulunmalıdır. Tablo ve metinler birbirine girmemelidir. Aynı sayfaya iki veya daha fazla şekil ya da tablo yerleştirilecek ise, aralarında yine iki satır mesafe bulunmalıdır. Yarım sayfadan daha uzun tablo ve şekiller ayrı bir sayfaya tek olarak yerleştirilebilir. (Bkz.Ek.4.1 ve Ek.4.2).

 

Tablo ve şekiller rapor metni içerisinde değinildikleri yerde yer almalı ya da bir sonraki sayfada bulunmalıdır. Ancak bunu sağlamak için yazılar tablo ve/veya şekil aralarına bir iki cümlelik metinler halinde dağıtılmamalı ve sayfalar yarım bırakılmamalıdır. Rapor metni içerisinde katlanmış tablo ve şekillere yer verilmemelidir.

 

Bir sayfaya sığmayacak büyüklükteki Tablo ve şekiller "Ek" olarak sunulmalıdır. Tablo açıklama yazıları tabloların üstüne, şekil açıklamaları ise şeklin altına yazılmalıdır. ªekil ve Tabloların numaralandırılmasında bölüm numarası verilerek numaralandırılabileceği gibi (Tablo 1., Tablo 2. Tablo 3., ….. ve Şekil 1., Şekil 2., Şekil 3….) şeklinde de numaralandırılabilir. Ancak dizinler listesi ile numaralandırma işlemi birbirinin aynı olmalıdır.

 

Açıklamalar mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmalıdır. Eklerin çok olması ve ana raporun ekinde yer almaması durumunda, ikinci bir cilt yapılabilir ve hangi raporun eki olduğu ve cilt sayısı, rapor ismi belirtilerek kapakta belirtilmelidir.

 

 

5. DIŞ KAPAK

 

Dış kapak, beyaz kuşe karton, spiral veya bez cilt olabilir. Ancak Nihai Raporların arşivlenebilmesi amacıyla mutlaka kuşe karton yada bez cilt olmalıdır. Kapağın muhtevası ve sayfa düzeni Ek.5.1.'de verilmiştir. Raporun kapağı ve başlığı kısa ve öz olmalı, raporun konusunu ve muhtevasını en iyi şekilde yansıtmalıdır. Proje sahibinin adı, Projenin adı, Projenin yapıldığı yerin açık adresi ve ili, Raporu hazırlayan kuruluş ismi ve raporun sunum ya da nihai tarihi yer almalıdır. Ayrıca raporun sırt kısmına rapor ismi, tesis sahibinin ismi, ili ve tarihi 12-14 punto koyu harflerle yazılı olmalıdır.

 

Başlıkta yer alması istenen bilgiler yazılmalı, açıklaması olmamalıdır. İç kapakta ise açıklaması ve istenen bilgilere birlikte yer verilmelidir. Rapor kapağında, ilk ve nihai raporların karışmaması için kapak üzerinde belirlenen kutucuğun içerisinin X işareti ile işaretlenmesi ve sunum tarihi yazılması, Nihai rapor için yine ilgili kutucuğun içerisinin X işareti ile işaretlenmesi ve karar no ve tarih kısmının boşluklarla belirtilmesi gerekmektedir. Müdürlük tarafından hazırlanacak olan raporların (İl Çevre Durum Raporları, İl Çevre Sorunları ve Öncelikli Envanteri) kapak örneği Ek.5.3.’de verilmiştir.

 

Özel ve tüzel kişiliklerin hazırlamış oldukları raporlarda Bakanlık amblemi ve ismi yer almamalıdır. Dış kapakta, yazım şekillerine engel olmayacak şekilde, tesisi tanıtıcı bir adet fotoğrafa yer verilebilir. Projenin sahibinin adı ve projeyi hazırlayan kuruluş veya şahısların adı ve soyadı kısaltma kullanılmaksızın Ticari Sicil gazetesinde yer aldığı şekilde koyu harflerle yazılmalıdır.

 

İl Çevre Durum Raporu ve İl Çevre Sorunları ve Öncelikle Envanterine ait raporlarda Ek.5.3. kapak örneği esas alınır. Kapak yazı karakteri, 16-18 punto büyük harflerle ve 1 satır aralığı ile yazılır. Projenin adı 20-24 punto büyük koyu harflerle sayfa ortalanarak yazılmalıdır. Kapakta yer alan il ve tarih, projenin yapıldığı ili ve projenin nihai edildiği tarihi belirtmelidir.

 

Sunum raporu ise sunum yapıldığı ayı ve yılı, nihai ise nihai edildiği tarihi belirtmelidir.

 

Nihai tarih gün ay ve yıl olarak Bakanlık tarafından belirtilir.

 

 

6. ÖZEL SAYFALAR

 

6.1. İç Kapak Sayfası (Başlık Sayfası)

 

İç kapak sayfasının muhtevası ve sayfa düzeni, Ek.5.2.’de belirtilen şekildeki gibi olmalıdır. İç kapağın yazı karakteri 14 punto koyu harflerle yazılmalıdır. İç kapakta ayrıntılı olarak;

 

Proje sahibinin adı, adresi, telefon ve faks numaraları:

Projenin adı :

Proje için seçilen yerin açık adresi; (İli, ilçesi, beldesi, mevkii)

Dosyayı hazırlayan çalışma grubunun/kuruluşun adı, adresi, telefon ve faks numaraları:

Sunum Tarihi :

Karar No ve Tarihi: [24]

 

Kapak sayfalarına numara verilmemelidir. Müdürlük tarafından hazırlanan raporlarda iç kapak, dış kapağın aynısı olabilir.

 

6.2. Onama Sayfası

 

Raporu hazırlayan çalışma grubunun rapordan sorumlu olduğunu belirten ıslak imzalarının bir sayfada toplu olarak bulunduğu kısımdır. Önsözden önce gelmek üzere raporda yer alır.

 

6.3- İçindekiler Sayfası

 

İçindekiler sayfası, bütün özel sayfaları, rapor metnindeki bölüm ve alt bölüm başlıklarını, kaynaklar ve ekler, kısaltmalar ve simgeler sayfalarını eksiksiz olarak ihtiva etmelidir. Her bir başlığın hizasına sadece o başlığın yer aldığı ilk sayfasının numarası yazılır. (Bkz.: Ek.1.: İçindekiler örneği yer almaktadır).

 

6.4- Önsöz ve Teşekkür Sayfası

 

Rapor hakkında kısa bir (bir veya en fazla iki sayfa) önsöz yazılabilir. Bu önsöz, içindekiler ve dizinler sayfasından önce yer almalıdır. Ayrıca Teşekkür sayfası konulacaksa önsözden sonra yer almalı ve sayfa numarası Romen rakamı ile numaralandırılmalıdır. Rapor çalışmasına doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunan kişi veya kuruluşlara kısa ve öz bir şekilde teşekkür edilebilir.

 

6.5- Türkçe ve Yabancı Dilde Özet Sayfaları  [25]

 

Uluslararası Projelerde, Önsöz sayfasından sonra gelmek üzere, Raporun 200-250 kelime ile Türkçe özeti ve onun İngilizce tercümesi yer almalıdır. Özet bir sayfayı aşmamalı ve Romen rakamı ile numaralandırılmalıdır. Özette rapor çalışmasının amacı, kullanılan metot ve yöntemler, varılan neticeler ve çevresel açıdan alınması gerekenler açık ve öz olarak belirtilmeli ve bu işler için alt başlık kullanılmamalıdır. İngilizce özetin muhtevası ve düzeni Türkçe özetin aynı olmalı ve Yeminli Mütercim Bürosu tarafından tasdikli olmalıdır.

 

6.6. Sonuçlar (Teknik Olmayan Özet)

 

Sonuçlar, Rapor metni sonunda kaynaklardan hemen önce yer almalıdır. Raporda yapılan açıklamaların teknik olmayan özeti, projenin önemli çevresel etkilerinin sıralandığı ve projenin gerçekleşmesi halinde olumsuz çevresel etkilerin önlenmesinde ne ölçüde başarı sağlanabileceğinin belirtildiği, halkın anlayacağı bir anlatımla genel bir değerlendirme yapılmalıdır.

 

7. KAYNAKLAR

 

Kaynaklar, ÇED Raporu metni sonrasında, Eklerden hemen önce yer almalıdır. Şahsi görüşmeler ve yayınlanmamış çalışmalar kaynaklarda yer almamalıdır. Bu bilgilerin kullanımı gerekli ise metin içerisinde uygun şekilde bahsedilmeli ve sözlü ya da yazılı görüşme olduğu ilgili sayfada dipnot olarak verilmelidir. Kaynakların yazımında uluslararası yazım şekli dikkate alınmalıdır. Bölüm 3.8’de Atıflar kısmında belirtildiği üzere, ilgi bölümlerde yapılan atıflar ile eşleştirilmeli, metinlerde kullanılmayan herhangi bir yazara ait kitap yada makaleye kaynaklar bölümünde yer verilmemelidir. (Bkz. Ek.7 Kaynak yazımına örnek).

 

8.EKLER

 

Rapor metni içerisinde yer alması mümkün olmayan harita, plan, plan lejandı (pafta boyutlu), kurum görüşleri vb. bilgi ve belgelerin Ekler başlığı altında Kaynaklardan sonra Ek numaraları belirtilerek yer almalı, ilgili konuda da atıf yapılmış olmalıdır. Örnek; (Bkz. Ek.1. Ek.2. gibi atıflarla ilgili ek belirtilmelidir.) Eklerin çok olması ve ana raporun ekinde yer almaması durumunda, ikinci bir cilt yapılabilir ve Rapora ait ana kapak örneği dikkate alınarak hangi raporun eki olduğu ve cilt sayısı da belirtilerek yazılmalıdır.

 

 

9. ÖZGEÇMİŞ

 

Raporu hazırlayanların kısa bir özgeçmişi genel yazım kurallarına uygun olarak bir sayfayı aşmayacak şekilde yazılmalı ve eklerden sonra konulmalıdır. (Bkz.Ek.8.) (Müdürlük tarafından hazırlanan raporlarda özgeçmiş yer almaz).

 

10. RAPORUN SUNUMU

 

Hazırlanan Rapor, Yönetmelikte belirtilen süreler içerisinde bir üst yazı ekinde istenen sayıda çoğaltılarak Bakanlığa sunulur. Rapor, aynı zamanda tüm ekleri ile birlikte orijinal metniyle, Compact Disk (CD)’e pdf veya lit formatında, Türkçe karakterlere uyumlu olarak kaydedilmiş olmalıdır.

 

Son şekli verilen rapor aynen kitap haline getirilmiş olmalıdır. Rapor metni ve ekleri aynı CD’de yer almalı, tek dosya ile ulaşılabilir olmalıdır. Eklerin farklı sayfa düzeninde olması halinde (A4, A3 gibi), rapor ana metnini bozmaması için, Bütün Ekler ikinci bir pdf veya lit formatında kaydedilebilir. CD ve kutusu üzerinde; rapor kapağında yer alan bilgiler, asetat kalemle ya da bilgisayarla yazılmış olarak, arşivlenmesi ve muhafazası için CD kutusu içinde sunulmalıdır.(Bkz. Ek.6.1.ve Ek.6.2.). Rapor arka kapağı içerisine cep yapılabilir ve zarfı üzerine istenen bilgiler yazılarak rapor içerisine de konulabilir.

 

Müdürlüğün hazırlayacağı raporlara ait CD’ler üzerinde rapor kapağında yer alan bilgiler yazılır. (Bkz. Ek.6.3.). CD’ler üzerinde, proje tanıtım dosyası, sunum veya nihai rapor olduğu belirtilmelidir. Raporun kaç adet hazırlanması gerektiği ilgili şube tarafından belirlenir ve raporu inceleyecek komisyona gönderilmesi üzere raporu hazırlayan firmadan yeteri kadar çoğaltılması istenir. Rapor CD’sinden ise; sunum raporuna ait CD’den 1 (bir) adet, nihai rapora ait CD’den ise (1 adet ilgili şubeye, 1 adet Bilişim Kuruluna, 1 adet ise ÇED ve Plan İzleme Kontrol Dairesine gönderilmesi için) 3 adet olarak Bakanlığa üst yazı ekinde sunulur. Bakanlığa sunulan raporlara ait iş ve işlemler Genel Müdürlük tarafından yapılır.

 

11. YAZIM REHBERİNE UYGUNLUK

 

Bakanlığa sunulan ve Tanımlar kısmında belirtilen tüm raporlarda; rapora ait özel yada genel formatı esas alınarak rapor hazırlanır, ancak genel yazım şekillerinde bu yazım rehberi şartlarına uyulur.

 

Raporun, formatına uygunluğunun incelemesi sırasında bu yazım rehberine uygun olup, olmadığı da kontrol edilir. İlgili formatına ve/veya Yazım Rehberine uygun olmayan raporlar iade edilir. Ayrıca nihai rapor için, komisyonda belirlenen eksikliklerin giderilip giderilmediğine bakılarak aynı işlem yapılır. Rapora ait CD’ler yine ilgili şube/birim tarafından kontrol edilir, içinde yer alan dosyanın farklılık arz etmesi ve istenilen yazım şekli ve formatında olmaması ve eksikliklerin giderilmediğinin tespiti halinde iade edilir.

 

ÇED Yönetmeliği kapsamında yetki devri yapılmış, Vilayetlere sunulan raporlarda; ÇED Raporuna esas olarak hazırlanan Seçme Eleme Kriterleri doğrultusunda hazırlanan Proje Tanıtım Dosyalarının hazırlanmasında da bu yazım kılavuzuna uyulması tavsiye edilir.

 

ÇED Yönetmeliği Ek-I Listesi için Proje Tanıtım Genel Formatı, Ek-II Listesi için, Seçme Eleme Kriterleri dikkate alınarak Proje Tanıtım Dosyaları hazırlanır ve bu rehber şartlarına uyulur. Ek-II Listesine tabi projelere ait raporların hazırlanmasında, yetki devri yapılmış olan Valilikler, gerekli görmeleri halinde bu rehber şartlarına uyulmasını isteyebilir.

 


Ek.1. ÇED Raporu İçindekiler Örneği:

 

(Bu bir örnektir, Raporun içeriğini ilgili formatı belirler ve ona göre hazırlanır)

 

 

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ

ÖZET (Türkçe ve İngilizce)

İÇİNDEKİLER

TABLOLAR DİZİNİ

ŞEKİLLER DİZİNİ

HARİTALAR DİZİNİ

EKLER LİSTESİ

KISALTMALAR LİSTESİ

 

BÖLÜM I. PROJENİN TANIMI, AMACI

 

I.1. Proje Konusu, Tanımı ve Hizmet Amaçları

I.2. Projede Kullanılan Üretim Yöntemleri ve Projenin Kapasitesi

I.3. Projede Kullanılan Ekipmanların Miktarı, Özellikleri ve Ünitelerin Konumu

I.4. Projenin Teknoloji Alternatifleri ve Alternatiflerin Kabul Edilebilirlik Durumu

I.5. Projenin Sosyal ve Ekonomik Yönden Önemi ve Gerekliliği

I.5.1.Projenin Finans Kaynakları

I.5.2.Projenin Zamanlama Tablosu

I.5.3.Projenin Fayda-Maliyeti

I.5.4.Projenin Yöreye Katkısı ( Gelir, işsizlik, nüfus, vb.)

I.5.5.Projeye İlişkin Ulusal ve Uluslar arası Standartlar

I.5.6.Projeye İlişkin Yasal Durumlar

I.5.7. ……………..

 

BÖLÜM II. PROJE İÇİN SEÇİLEN YERİN KONUMU

 

II.1. Proje Alanın Tanımlanması

II.2. Proje Alanı ve Yakın Çevresinin Harita Üzerinde Gösterimi ve Mevcut Alanın Panoramik Fotoğrafları

II.3. Arazinin Mülkiyet Durumu ve Koordinatları

II.4. Proje Yeri Olarak Önerilen Alanın Seçim Nedenleri

II.6. Faaliyet Alanı İle İlgili 1/25.000, 1/5.000, 1/1.000 Ölçekli Yürürlükte Bulunan Planlar, Plan Hükümleri.

II.7. Çevresinde Bulunan Tesislerin Yoğunluğu, Mesafeleri ve Projeden Etkilenme Durumu

II.8. Proje Yerinin Alternatifleri

II.9. …..

 

BÖLÜM III. PROJE ETKİ ALANININ BELİRLENMESİ

 

III. Proje Etki Alanının belirlenmesinde dikkate alınan ve uygulanan yöntemler

 

BÖLÜM IV. PROJE YERİ VE ETKİ ALANININ MEVCUT ÇEVRESEL ÖZELLİKLERİ

 

IV.1.Proje Etki Alanı İçerisinde Kalan Yerleşim Yerlerinin Özellikleri ve Nüfus Durumu

IV.2. Doğal Kaynak Kullanımı ve Genel Olarak Mevcut Kirlilik Durumu

IV.2.1.Proje Alanı ve Yakın Çevresinin Toprak Kullanım Durumu ve Özellikleri

IV.2.2.Proje alanının erozyon açısından durumu, varsa alınacak önlemler

IV.2.3.Proje Alanında Elden Çıkarılması Muhtemel Tarım Arazi Büyüklüğü,

IV.2.4.Kesilmesi Muhtemel Ağaçların Tür ve Sayıları, Ormanlık Alanlara Yakınlığı

IV.2.5. Madenler ve Yakıt Kaynakları

IV.2. Meteorolojik ve İklimsel Özellikler

IV.3. Flora ve Fauna Özellikleri

IV.4. Jeolojik, Hidrojeolojik ve Hidrolojik Özellikler

IV.4.1. Bölge jeolojisi ve çalışma alanı jeolojisi

IV.4.2.Yeraltı suyu genel karakteristiği ve faydalanma durumu

IV.4.3. Projenin göl, baraj, gölet, akarsu ve diğer sulak alanlara göre konumu ve su kaynaklarının özellikleri kullanım durumu

IV.4.4.İçme, kullanma, sulama amaçlı kullanım durumları

IV.5. Proje Alanı ve Yakın Çevresinin Mevcut Trafik Durumu

IV.6.Depremsellik ve Doğal Afet Durumu(yangın, taşkın, taşkın önleme ve drenaj (vb.)

IV.7. Kültürel Varlıklar ve Rekreasyon Alanları

IV.8. …….

 

BÖLÜM V. PROJENİN ÖNEMLİ ÇEVRESEL ETKİLERİ VE ALINACAK ÖNLEMLER

 

V.1. Projenin Aşağıda Belirtilen Hususlardan Kaynaklanması Olası Etkilerinin Tanıtımı.

V.1.1. Projenin İş Akım Şeması

V.1.2.Projenin Kaynaklanabilecek Kirleticilerin Miktarı, Kirleticilere Karşı Çevreye Olabilecek Olumsuz Etkilerin Azaltılması İçin Alınması Gerekli Önlemler, Atıkların Minimizasyonu ve Bertaraf Yöntemleri, Nereye ve Nasıl Deşarj Edileceği,

V.1.3. Üretim İçin Gerekli Kaynaklar, Doğal Kaynaklar ve Bunların Kullanım ve Atık Durumu

V.1.3.1. Su Kullanımı ve Kirliliği

V.1.3.2. Katı Atıklar

V.1.3.3. Toprak Kirliliği

V.1.3.4. Hava Kirliliği

V.1.3.5. Gürültü Kirliliği

V.1.3.6 Görüntü Kirliliği

V.1.3.7. Trafik Yükü

V.1.4. Tesiste Kullanılacak Kimyasallar ve Hijyen Planı

V.1.5. Projede Kullanılan Arıtım Teknolojisi, Arıtım Planı ve Uygunluk Durumu

V.2 Proje Alanında Faaliyetten Etkilenecek Canlılar ve İnsan Sağlığı Açısından Gereken Koruma Tedbirleri

V. 3. ……

 

BÖLÜM VII. ACİL EYLEM PLANI VE İZLEME PROGRAMI

 

VII.1. Tehlikeli Durumlar İçin Acil Eylem Planı

VII.1.1. Projeden Kaynaklanabilecek Muhtemel Kaza, Sızıntı, Yangın Sabotaja Karşı Acil Önlemler

VII.1.2. Projenin Deprem, Orman Yangını, Su Taşkını Gibi Yol Açabileceği Sorunlarına Yol Açabilecek Doğal Afetlere ve Benzeri Diğer Çevresel Risklere Karşı Alınacak Önlemler

VII.2. Alet ve Ekipman Kullanımı ve Üretimden Dolayı Oluşması Muhtemel Riskler ve Alınması Gereken Tedbirler ve İzleme Durumu

VII.3.Tesisin İşletmeye Kapanması Sonrasında Olası Etkiler ve Alınacak Önlemler

VII.4. …….

 

BÖLÜM VI. HALKIN KATILIMI

 

VI.1.Projeden Etkilenmesi Muhtemel Halkın Belirlenmesi ve Halkın Görüşlerinin  ÇED Çalışmasına Yansıtılması İçin Yapılan Çalışmalar

VI.2.Görüşlerine Başvurulması Ön Görülen Taraflar,

VI.3.Halkın Proje Üzerindeki Görüşleri, Bilgi ve Belgeler

VI.4.Yöre Halkının Proje Üzerindeki Olumsuz Görüşlerini Gidermek Üzere Yapılması

Gerekli Çalışmalar ve Diğer İşlemler

VI:5. ……..

 

SONUÇLAR (TEKNİK OLMAYAN ÖZET)

 

KAYNAKLAR

 

EKLER

 

RAPORU HAZIRLAYAN ÇALIªMA GRUBUNUN TANITIMI

(ÖZGEÇMİŞLERİ)

 

TABLOLAR DİZİNİ (Örnek)

 

Tablo 1. Tesis Ana Elemanlarının Kapladıkları Yüzey Alanlar

Tablo 2. İçme-kullanma Suyu Amaçlı Sondaj Kuyuları Pompaj Deney Değerleri

Tablo 3. Kuyulardan Alınan Nümunelerin Fiziksel, Kimyasal ve Bakteriyolojik Analiz Sonuçları

Tablo 4. Akarsuların, Akış Özellikleri ve Taşkın Değerleri

Tablo 5. Yüzeysel Su Potansiyeli

Tablo 6. Arazi Sınıfları ve Dağılımı

Tablo 7. Genel Arazi Dağılımı

Tablo 8. Tarımsal Arazi Varlığı

Tablo 9. İş Makinalarının Ortalama Gürültü Seviyeleri

Tablo 10. Proje Kapsamında Ana ve Tali Dalgakıranlarda Yapılacak İmalatlar ve Miktarları

Tablo 11. Proje Kapsamında Rıhtımlarda Yapılacak İmalatlar ve Miktarları

Tablo 12. ……

 

ŞEKİLLER DİZİNİ (Örnek)

 

Şekil 1. Bölgenin Jeolojik Yapısı ve Stratigrafik Dikme ve en kesitleri

Şekil 2. Projeye ait vaziyet planı

Şekil 4. Bölgenin Yıllık Rüzgar Gülü

Şekil 5. Bölgenin Aylık Ortalama ve En Yüksek Rüzgar Hızları

Şekil 6. Bölgenin Aylık Ortalama ve En Yüksek Dalga Yükseklikleri

Şekil 7. Bölgenin Yakın Çevresine Ait İmar Planı

Şekil 8. …….

 

HARİTALAR DİZİNİ (Örnek)

 

Harita 1. Yer bulduru haritası

Harita 2. 1/25.000 Ölçekli Jeoloji Haritası

Harita 3. 1./25.000 Ölçekli Topoğrafik Harita

Harita 4. Deprem Haritası

Harita 5. ……

 

EKLER (Örnek)

 

Ek.1: Mülkiyete İlişkin Belge (Tapular, Kira Sözleşmesi, Ruhsat)

Ek.2: 1/1000’lik İmar Paftaları

Ek.3: Tesis Vaziyet Planı

Ek.4: Tesise ait Fotoğraflar

Ek.5: Jeolojik Kesit ve Haritalar

Ek.6: Afete Maruz Bölge Sınırları

Ek.7: Fosseptik Planı

Ek.8: Meşçere Haritası

Ek.9: 1/1000-1/25.000 ölçekli Koordinatlı, Topoğrafik İmalat Haritası

Ek.10: Ulaştırma Alt Yapısı Planı

Ek.11: Anfo ªarj Makinesi-Delme Patlatma Paterni

Ek.12: Atık Su Kimyasal Analiz Raporu

Ek.13: Arıtma Tesisi Analiz Raporu

Ek.14: Baca Gazı Arıtma Tesisi Analiz Raporu

Ek.15. Arıtma Tesisi Planı

Ek.16: Kullanılan Hammaddelere ait Formlar

Ek.17: Acil Durum Planı

Ek.18: ………

 

BÖLÜM I. PROJENİN TANIMI VE AMACI

 

I.1. Projenin ve Proje Alanının Tanımı, Mevcut ve/veya Planlanan Projelerle İlişkisi, Ekonomik ve Sosyal Yönden Ülke, Bölge ve/veya İl Ölçeğinde Önem ve Gerekliliği, Projenin Yatırım ve İşletme Süresi, Zamanlama Tablosu

 

Projenin konusuna esas olan faaliyet; “Ulaştırma Bakanlığı Demiryollar, Limanlar ve Hava Meydanları (DLH) İnşaatı Genel Müdürlüğü” tarafından gerçekleştirilmesi planlanan “Çanakkale-Kepez Limanı Yapı Tesisleri İnşaatı” Projesidir. Söz konusu faaliyet alanı, Çanakkale İli, Merkez İlçesi, Kepez Beldesinde bulunmaktadır.

 

İçinde bulunduğumuz yüzyılda deniz taşımacılığının önemi sadece ülkemizde değil, dünya üzerinde özellikle denize kıyısı olan ülkelerde hava ve kara taşımacılığının yanı sıra önemli bir yer tutmakta olup, özellikle ticari amaçlı gemilerin sayısında ve grostonlarında her geçen yıl önemli ölçüde artış görülmektedir.

 

Yaklaşık dörtte üçü denizlerle çevrili ülkemizde de deniz taşımacılığının önemi gün geçtikçe artmakta ve bunu algılayan özel sektörümüz tarafından ciddi projelere imza atılmaktadır. Asya-Avrupa kıtaları arasında bir köprü oluşturmamız nedeniyle her iki boğazdaki yıllık gemi trafiğindeki yoğunluk  [26] dünyanın hiçbir boğaz yapısındaki bölgesinde yaşanmamaktadır. Ayrıca, gerek iç gerekse dış hat yolcu ve ticari gemi yoğunluğu Marmara Bölgesini ve Marmara Denizi kıyısında yer alan illeri rant açısından ön plana çıkarmaktadır.

 

Limanlar tesis edildikleri deniz kıyısında gemilerin barınmalarına olanak sağlayan, onların yük ve yolcu indirip, bindirmelerine uygun yapıda kuruluşlardır. Bu fonksiyonlara elverişli uygun rıhtım, iskele yada barınaklardan söz edilebilmesine karşın, işlevsel olarak, amaca yönelik tam hizmet vermeleri açısından limanlar, büyük önem taşımaktadırlar. Başka söylemle bir ülkenin denizel kapasitesini belirleyecek iki öge;

 

- Gemi ticaret filosu,

- Limanları ve yükleme ve boşaltma gemi kabul ve depolama yerleridir denilebilir.

 

Türkiye klasik söylemle “üç tarafı denizlerle çevrili” bir coğrafya yapısına sahip bulunmasına karşın, denizci bir ülke nitelemesine henüz uzaktır. Kıyısal konuşlanmış, 25 ilinden 10 adedinde henüz büyük donanımlı liman bulunmaktadır. Bu illerden biri de Çanakkale’dir. Küçük donanımlı ve daha çok iskele, rıhtım ve barınak niteliğinde Çanakkale’de 6 tesis vardır.

 

Ek.2. Şekil 1. Örnek Rapor sayfa düzeni ( Dış Çizgi A4 kağıt boyutunu gösterir)

 

ÇANAKKALE-KEPEZ LİMANI ÇED RAPORU

DLH GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI

 

VI.4. TÜRKİYE’NİN SULAK ALANLARI

 

VI.4.1. Sulak Alanlar

 

Türkiye coğrafi konumu, geniş toprakları, topoğrafik yapısı ve farklı iklim bölgeleri sebebiyle, ornitolojik [27] açıdan özel bir önem taşımaktadır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesişme noktasında bulunan Türkiye, Batı Palearktik yöreyi güneydeki kışlama alanlarına bağlayan tabii bir köprü meydana getirmektedir. Türkiye aynı zamanda, topografyası ve dolayısıyla iklim şartlarının getirdiği çeşitlilik ve değişik yaşama ortamlarının varlığı yönünden de benzersizdir. Bu çeşitlilik sonucunda, gerek bitki örtüsü, gerekse hayvan toplulukları açısından ülkenin yüzölçümü dikkate alındığında, olağanüstü bir ortam zenginliği söz konusudur.

 

Su yüzünden yukarı doğru boylanmış saz, kamış gibi bitkilerin çok sık olduğu ve su aynalarının görülmediği veya çok az görüldüğü bataklıklara “sazlık” adı verilir. Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları akıntılı veya durgun, acı, tatlı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyerler “Sulak Alanlar” adı altında toplanmıştır. Sulak alanların ekolojik yapıları, özellikle su kuşları yönünden çok önemlidir. Genellikle derinliği 6 metreyi geçmeyen, güneş ışığının dibine kadar ulaşarak fitoplankton ve zooplanktonların, su altı ve su üstü bitkilerin, aquatik hayvanların gelişmesine imkan veren, çok yeri saz, kamış gibi yüksek, kuşların saklanmasına, yuvalanmasına ve barınmasına uygun olan sulak alanlar ornitolojik açıdan büyük öneme sahiptir.

 

Türkiye’de başlıca büyük göllerin bulunduğu bölgeler, denize akışı olmayan kapalı havzalardır. Bunların en büyükleri Orta Anadolu’da Konya ve Tuz Gölü Havzaları, Doğu Anadolu’da Van Gölü Havzası ve Batı Toroslar’da Burdur, Acıgöl Havzası’dır. Daha küçük havzalar olarak Kayseri Sultan Sazlığı, Tuzla Gölü, Yay Gölü ve Kırşehir Seyfe Gölü Havzaları sayılabilir. Kapalı havzalarda yer alan göller genellikle tuzlu ve sodalıdır.

 

Deniz kıyılarındaki haliçlerden ve tuzlu bataklıklardan sazlıklara ve dağ göllerine kadar, geniş bir tanımlama taşıyan sulak alanlar ise nispeten küçük alanlarda kuşların gerek tür zenginliği, gerek sayı olarak yüksek değerlere ulaşmalarını sağlayan özellikleriyle, kuş bilimi bakımından çok önemlidir. Türkiye’de soyu 1960’larda tükenmiş olan Yılanboyun Kuşu dahil olmak üzere 426 kuş türü belirlenmiştir. Bunların içinde, statüsü kesinleşmemiş 13 tür vardır. 400’ü aşkın türden yaklaşık 300’ü Türkiye’yi düzenli olarak kuluçka alanı için kullanmakta, 70 kadarı ise bölgede yalnızca kışlamakta ya da göç sırasında görülmektedir.

 

Ek.2 Şekil 1. Örnek Rapor Sayfa Düzeni ( Kurumun hazırlayacağı raporlara ait sayfa düzeni örneği) (A4 kağıdında)

 

Ek.3.1: Kurumlara ait Kısaltma Örnekleri

 

 

 

 

 

KISALTMALAR

 

ABS :            Arazi Bilgi Sistemleri

AR-GE :       Araştırma ve Geliştirme

BİB :             Bayındırlık ve İskan Bakanlığı

BM :             Birleşmiş Milletler

BYKP :         Beş Yıllık Kalkınma Planı

CAM :          Bilgisayar Destekli Haritalandırma

CBS :            Coğrafi Bilgi Sistemi

CFC :            Kloroflorokarbon

ÇOB :           Çevre ve Orman Bakanlığı

ÇŞ :               Çevre Şurası

ÇED :           Çevresel Etki Değerlendirmesi

DİE :             Devlet İstatistik Enstitüsü

DMİ :            Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü

DPT :            Devlet Planlama Teşkilatı

DSİ :             Devlet Su İşleri

EİEİ :            Elektrik İşleri Etüt İdaresi,

ETKB :         Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

FAO :           Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü

GAP :           üneydoğu Anadolu Projesi

GATT :         Gümrükler ve Ticaret Genel Anlaşması

GEF :            Global Çevre Kolaylığı

GEMS :        Global Çevre İzleme Sistemi

GNS :           Genel Nüfus Sayımı

GRID :         Global Kaynak Enformasyon Veri Tabanı

GSMH :        Gayri Safi Milli Hasıla

GTZ :            Türk Alman Teknik İşbirliği Programı

IAEA :          Uluslararası Atomik Enerji Ajansı

IDA :            Uluslararası Kalkınma Örgütü

ILO :             Uluslararası İş Örgütü

IPCC :          Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli

IPCS :           Uluslararası Kimyasal Güvenlik Programı

İSKİ :            İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

KHGM :       Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü

MÇK :          Mahalli Çevre Kurulu

MTA :          Maden Tetkik Arama

ODTÜ :        Orta Doğu Teknik Üniversitesi

OECD :        İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı

RSHM :        Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi

SB :               ağlık Bakanlığı

SEKA :         Selüloz ve Kağıt Sanayi

TEP :            Ton Eşdeğer Petrol

TKİB :          Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı

TSE :            Türk Standartlar Enstitüsü

TÜBİTAK : Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu

UA :              Uzaktan Algılama

UÇEP :         Ulusal Çevre Eylem Planı

UNCED :     Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı

UNCTAD : Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı

UNDP :        Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı

UNEP :         Birleşmiş Milletler Çevre Programı

UNIDO :      Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü

YÇK :           Yüksek Çevre Kurulu

YPK :           üksek Planlama Kurulu

WHO :          Dünya Sağlık Örgütü

WMO :         Dünya Meteoroloji Örgütü

 

Ek.3.2. Kısaltma Örnekleri

 

Metin içerisinde kullanılan yazı kısaltmaları

 

Türkçe Uluslararası Bibliyografik Kısaltma Bilgileri

 

a.e.                               Ibid.                      Aynı eser/yer

a.g.e.                            op.cit                    Adı geçen eser

Bkz. V.                                                     Bakınız

bkz.: yuk.                    supra                    Eserin kendi içinde yukarıya atıf

bkz.: aş.                       infra                     Eserin kendi içinde aşağıya atıf

Çev.                             Trans. by              Çeviren

Ed. veya Haz.             Ed. by                   Editör/yayına hazırlayan

Karş.                            Cf.                        Karşılaştırınız

k.g.                                             vs.                         Karşı görüş

v.d.                                             et. al.                    Çok yazarlı eserlerde ilk yazardan sonrakiler

s. p. /                            pp.                        Sayfa/sayfalar

 

 

 

Simgeler ve Açıklamaları

 

µ                                  Dinamik sürtünme faktörü

ã                                   Elektrik akısı

â                                   Faz sönüm katsayısı

ã                                   Frekans

ô                                  Geçirme faktörü

Ë                                  Logaritmik dekrement

ó                                  Öz İletkenlik

å                               Sönüm katsayısı

ç                                   Viskozite (dinamik visko.)

ã                                   Yayılma katsayısı

ä, ø                                             Yutuculuk

ó,    ã                            Yüzey gerilim

ó, ë-              1                           Dalga sayısı

ë, k                                             Isıl iletkenlik katsayısı

°C                                Celcius

dB                                Ses Basınç Seviyesi veya Gürültü Seviyesi desibel

A                                  Amper (Elektrik akımı)

A, S                             Alan

Akb,u,Da                    Atomik kütle birimi

B                                  Bel

b                                  Genişlik

C                                  Konsantrasyon (derişim)

c                                   Ses hızı

c, v, c., v.                    Faz hızı

CHC                            Klorlanmış hidrokarbonlar

ÇDP                            Çevre Düzeni Planı

D                                  Çap

D                                  Yoğunluk

d, r                              Uzaklık

E                                  Enerji

Ek                                Kinetik enerji

Ep                                Potansiyel enerji

f, í                                Frekans

h                                  Yükseklik

HKKY                         Hava Kalitesinin Koruması Yönetmeliği

Hz                                              Hertz

I                                   Elektrik akımı

I,J                                 Ses şiddeti

J                                                  Joule

K kelvin                      Termodinamik Sıcaklık

Kg                               Kilogram

L                                  Litre

L                                  Uzunluk

Leq                              Eşdeğer Gürültü Seviyesi

Li, dBA                       Gürültü düzeyleri

Lp (P) (N/m2)            Ses basınç seviyesi

m                                 Faz sayısı

m                                 Metre

m                                 Molalite

M                                 Molarite

M                                 Kütle

M                                 Moment

mol                              mol (madde miktarı)

n                                  Dönme frekansı

n                                  Gürültü sayısı

N                                  Normalite

N                                  Sarım sayısı

N                                  Ses yüksekliği

Np                               Neper

P                                  Güç

P                                  Güç (elektrik akımı için)

P                                  Özdirenç

P                                  Basınç

P                                  Momentum

P, Pa                            Ses gücü

Po                                Referans ses basıncı (TS 187'e göre 2 x 10-4 N/m2) dir.

ppb                                             Milyarda bir kısım

ppm                             Milyonda bir kısım

Q                                  Elektrik yükü

R                                  Ses indirgeme indisi

r                                   Yansıma faktörü

r                                   Yarıçap

S                                   Mevsimsel ayarlama faktörü ( -5 ile +5 dB arasında kabul edilir.)

S                                  Saniye

S                                  Sönüm katsayısı

SKKY                         Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği

t Celcius                     Sıcaklık derecesi

T                                  Termodinamik sıcaklık derecesi

T                                  Yankılama zamanı

T                                  Ton

UV                                             Ultraviyole

V                                  Hacim

V                                  Volt

v, u                                             Hız

V,v                                             Hacim

W                                 İş

W = 1 J/s                     Watt

Z                                  Durulma zamanı

Za                                Akustik empedans

Zm                               Mekanik empedans

 

EK.4. Tablo ve Şekillere Örnek

 

Ek.4.1. Tablolara örnek

 

Tablo 1.

 

1995-1996 Kış (Ekim-Mart) Dönemi 6 Aylık SO2 ve PM Ortalama Ölçüm Değerleri

 

Sıra No

İl veya İlçe Merkezleri

SO2 (µg/m3)

PM (µg/m3)

Sıra No

İl veya İlçe Merkezleri

SO2 (µg/m3)

PM (µg/m3)

 

1 Adana 44 35 38 İzmir (Ödemiş) .. ..

2 Adıyaman 172 100 39 Kastamonu 81 57

3 Afyon 128 122 40 Kayseri 140 88

4 Ağrı .. .. 41 Kırklareli 44 42

5 Amasya 97 49 42 Kırşehir 155 66

6 Ankara 78 84 43 Kocaeli (Merkez) 119 81

7 Antalya 54 74 44 Kocaeli (Gebze) 38 36

8 Aydın 50 54 45 Kocaeli (Gölcük) 79 42

9 Balıkesir 171 71 46 Kocaeli (Körfez) 71 44

10 Bilecik (Merkez) 63 35 47 Konya 189 71

11 Bilecik (Bozüyük) 179 51 48 Kütahya 226 81

12 Bingöl 73 51 49 Malatya 95 67

13 Bitlis 79 75 50 Manisa 93 66

14 Bolu (Merkez) 91 60 51 Kahramanmaraş 125 116

15 Düzce 37 .. 52 Mardin 110 84

16 Burdur 135 61 53 Muğla (Merkez) .. ..

17 Bursa (Merkez) 44 48 54 Muğla (Yatağan) .. ..

18 Bursa (İnegöl) 65 32 55 Nevşehir 107 84

19 Çanakkale (Merkez) 147 33 56 Niğde (Merkez) 71 29

20 Çanakkale (Çan) 115 34 57 Niğde (Bor) 49 26

21 Çankırı 68 36 58 Ordu 42 59

22 Çorum 132 76 59 Rize 81 125

23 Denizli 106 103 60 Sakarya 116 90

24 Diyarbakır 151 151 61 Samsun 93 33

25 Edirne 289 46 62 Siirt 36 48

26 Elazığ 34 36 63 Sinop 31 17

27 Erzincan 83 90 64 Sivas 130 86

28 Erzurum 141 99 65 Tekirdağ .. ..

29 Eskişehir 95 78 66 Tokat 159 121

30 Gaziantep 139 85 67 Trabzon 70 78

31 Giresun 80 72 68 Tunceli 48

32 Hatay (İskenderun) 67 59 69 Uşak 123 58

33 Isparta 173 62 70 Yozgat 170 41

34 Mersin .. .. 71 Zonguldak 86 155

35 İstanbul 135 97 72 Aksaray 84 73

36 İzmir (Merkez) 102 102 73 Bayburt .. ..

37 İzmir (Bergama) .. .. 74 Kırıkkale 184 47

 

Kaynak: DİE, Çevre İstatistikleri, Ankara,1996.

 

Tablo 2.

Kocaeli İli’ne Bağlı İlçeler ve Nüfusları (Örnek)

 

1990   2000

 

Yıllık Nüfus Artış Hızı (‰)

Toplam Şehir Köy Toplam ªehir Köy Toplam Şehir Köy

KOCAELİ 920.225 579.681 340.574 1.206.085 722.905 483.180 27.04 22.07 34.97

İZMİT 307.674 190.741 116.933 373.034 195.699 177.335 19.26 2.57 41.63

GEBZE 257.076 159.116 97.960 421.932 253.487 168.445 49.53 46.56 54.19

GÖLCÜK 111.408 65.600 45.808 107.615 55.790 51.825 -3.46 -16.19 12.34

KANDIRA 49.975 10.427 39.548 52.418 12.641 39.777 4.77 19.25 0.58

K.MÜRSEL 40.147 24.462 15.685 48.508 29.353 19.155 18.91 18.22 19.98

KÖRFEZ 84.492 63.194 21.298 105.295 81.938 23.357 22.00 25.97 9.23

DERİNCE 69.483 66.141 3.342 97.283 93.997 3.286 33.64 35.14 -1.69

Kaynak : DİE, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Ankara, 2003.

 

 

Ek.4.2. Şekil yazımına örnek

 

Şekil 1. Termik Santrallerin Genel Çalışma Şeması

Emisyon

Şekil 2. Yakma Üçgeni

Yakıt

Yakıcı

(Soba)

İşletmen

(Operatör)

 

Tablo 1. Projeye ait Ruhsat Sınırları

Nokta No Y (sağa) X(yukarı)

 

1 36850 65350

2 38900 64700

3 39000 64000

4 37125 63775

 

Şekil 1. Proje Alanından Görünüm

Şekil 2: Proje Alanının 3 Boyutlu Görüntüsü

 

MAD.SAN. VE TİC. A.Ş. …… MADEN OCAĞI ÇED RAPORU

 

 

Ek 5.1.: Bir ÇED Rapor kapağı:

 

PROJE SAHİBİNİN ADI (16-18 punto)

PROJENİN ADI (20-24 punto)

PROJE İÇİN SEÇİLEN YERİN AÇIK ADRESİ

İLİ, İLÇESİ, BELDESİ MEVKİİ (16-18 punto)

RAPORU HAZIRLAYAN

KURULUŞUN ADI (16-18 punto)

ÇED Raporu Nihai ÇED Raporu (16-18 punto)

İLİ-TARİHİ (16-18 punto)

 

ÇED RAPORU KAPAK ÖRNEĞİ

 

…………………………… SAN. VE TİC. A.Ş.

…………… MADEN OCAĞI

ÇED RAPORU

 

……………İLİ, ……………. İLÇESİ,

…………………KÖYÜ, ………………. MEVKİİ

………………………………………

…………A.Ş/LTD. ŞTİ.

 

X ÇED Raporu Nihai ÇED Raporu

 

İLİ - 2003

 

Ek. 5.2. ÇED Raporu İç kapak örneği : (14 punto koyu harflerle)

 

PROJE SAHİBİNİN ADI

Adresi

Telefon ve Faks Numaraları

 

PROJENİN ADI

Proje İçin Seçilen Yerin Açık

Adresi:(İli, İlçesi, Beldesi, Mevkii)

 

RAPORU HAZIRLAYAN KURULUŞUN/ÇALIŞMA GRUBUNUN ADI

Adresi

Telefon ve Faks Numaraları

Rapor Sunum Tarihi  [28]

Karar No Ve Tarihi  [29]

.…./.…/200…

……. …../…./200...

 

 

Ek.5.3. Müdürlük tarafından hazırlanacak raporların kapak örnekleri

 

ANKARA VALİLİĞİ

İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ

ANKARA

 

İL ÇEVRE DURUM RAPORU

ANKARA-2003

 

ANKARA VALİLİĞİ

İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ

ANKARA

 

İL ÇEVRE SORUNLARI VE

ÖNCELİKLERİ ENVANTERİ

ANKARA-2003

 

 

Ek.6.1 Compact Disk üzerine yazım örneği

 

Yukarıdaki örnekte CD üzerine Nihai ÇED Raporunda yazılması gereken bilgiler yazılmıştır. ÇED Raporunda ise sunulduğu tarih ve ÇED Raporu ifadeleri yazılır.

 

Ek.6.2. CD kutu kapağı veya zarfı üzerine yazım örneği

 

NİHAİ ÇED RAPORU

İLİ

PROJE SAHİBİN ADI

ADRESİ, TELEFONU

PROJENİN ADI

PROJENİN YERİ

RAPORU HAZIRLAYAN

FİRMA

ADRESİ-TELEFONU

KARAR NO

……….

KARAR TARİHİ

…../…./…..

 

Ek.6.3: Kurumun Hazırlayacağı raporlara ait CD üzeri ve CD kutusu kapağı örneği

 

ANKARA VALİLİĞİ

İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRLÜĞÜ

ANKARA

İL ÇEVRE DURUM RAPORU

ANKARA-2003

 

Ek.7. Kaynak yazımına Örnek:

 

Kitap için;

 

1.    DPT, 1998., Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı, Ankara.

 

2.    DURA, C., 1991., Türkiye Ekonomisi, Erciyes Üniversitesi Yayınları, No:19, Kayseri.

 

 

3.    ŞENGÜL, F., 1991., Endüstriyel Atıksuların Özellikleri ve Arıtılması, Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik-Mimarlık Basım Ünitesi, İzmir.

 

Makale için;

 

1.    FİSUNOĞLU.,H.M., 1990. “Sürdürülebilir Kalkınma ve Ekonomi”, Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, Ankara.KANTARCI.M.D., 1991/1. “Türkiye’nin Enerji Politikası ve Ormanlarımız”

 

2.    Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, (Editör: Tokgöz, S., Karalök, Y.) s:1-18, İzmir

 

3.    YAŞAMIŞ, F.D., 1992. “Yerel Düzeyde Çevre Yönetimi ve Planlamasının İlkeleri ve Yöntemleri”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 25, Sayı.1, Mart 1992.

 

 

 

Ek. 8 : ÖZGEÇMİŞ ÖRNEĞİ

 

ÖZGEÇMİŞ

 

T.C. KİMLİK NO

ADI VE SOYADI

BABA ADI

DOĞUM YERİ VE YILI

MESLEĞİ

YABANCI DİLİ

MEZUN OLDUĞU

OKUL VE BÖLÜMÜ

İŞ/EV- ADRESİ

TELEFONU

E-mail:

GÖREV YAPTIĞI

KURUM/KURULUŞLAR

KISA ÖZGEÇMİŞ

RAPORA KATKISI

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

6. BAZI KAMUSAL VE ÖZEL PROJELERİN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ   3 MART 1997 TARİHLİ VE 97/11/EEC SAYILI DİREKTİFLE DEĞİŞİK 27 HAZİRAN 1985 GÜNLÜ VE 85/337/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ

 

 

 

 

                       


AVRUPA TOPLULUĞU KONSEYİ,

 

Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran Anlaşma’nın özellikle 100. ve 235. maddelerini, Avrupa Parlamentosu’nun ve Ekonomik ve Sosyal Komite’nin görüşlerini ve de ana çizgileri Avrupa Topluluğu’nun Avrupa Topluluğu Konseyi ve  üye ülkelerin devlet başkanları tarafından onaylanan 1973, 1977 ve 1983 tarihli Çevre Eylem Programları’nı dikkate alarak, en iyi çevresel politikanın, çözüm yollarını sonraki aşamalarda aramaktan çok, kirlilikleri ve bozulmaları kaynağında önlemek olduğunu vurgular; uygulanacak politikaların çevre üzerindeki etkilerini, teknik planlama ve karar verme aşamalarının olabildiğince erken olanında dikkate almanın gerekliliğini önemle vurgular; bu amaca uygun olarak, etkileri değerlendirecek süreçleri uygulanmaya sunmaya çalışır; genel ve özel projelerin çevresel etkilerinin belirlenmesi konusunda, üye ülkelerin hukuk kuralları arasındaki farklılıklar, zararlı ve rekabetçi durumlar yaratabilir ve ortak pazarın işleyişini doğrudan etkiler; bu nedenle, Anlaşma’nın 100. maddesi çerçevesinde, bu alandaki farklı ulusal kanunları birbirine yaklaştırmak gerekir; buna ek olarak, çevreyi ve yaşam kalitesini koruma alanındaki hedeflerden birini başarmak gerekir; Anlaşma bu amaç bağlamında istenen yetkileri sağlayamadığından Anlaşma’nın 235. maddesine başvurulmalıdır; çevresel etki değerlendirmesi için genel prensipler, çevre üzerinde önemli bir etkiye sahip olan kamusal ve özel projelere uygulanan gelişme izni süreçlerini tamamlayıcı ve eşgüdüm sağlayıcı bir anlayışla uygulama alanına konulmalıdır; çevre üzerinde olası önemli etki yaratabilecek kamusal ve özel projelere gelişme izni, bu projelerin çevre üzerindeki önemli etkilerinin önceden değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilmelidir; bu değerlendirme, projeyi geliştirenlerin sunacakları ve projeyle ilgili yetkili makamların ve projeye ilgi gösteren kişilerin buna ilave edecekleri uygun bilgiler dikkate alınarak yürütülmelidir; çevresel etkileri değerlendirme kuralları, projenin temel özellikleri dikkate alınarak geliştiricilerin temel yükümlülükleriyle ve projenin içeriğiyle uyumlaştırılmalıdır; çevre üzerinde önemli etkileri olan bazı tür projeler vardır ve bu projeler sistematik bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır; bunun yanında, her zaman çevre üzerinde önemli bir etkiye sahip olmayan başka projeler de vardır ve bu tür projeler üye ülkelerin koşulları gerektiriyorsa bu şekilde irdelenmelidir; değerlendirmeye tabi tutulan projeler için, proje ve onun etkilerini içeren belli ve en az düzeyde bilgi sunulmalıdır; bir projenin çevre üzerindeki etkileri, insan sağlığını korumak, daha iyi bir çevre yaratarak yaşam kalitesine katkıda bulunmak, türlerin çeşitliliğinin devamını güvence altına almak ve yaşam için temel kaynak olan ekosistemin üretim kapasitesini saklı tutmak yolundaki endişeler dikkate alınarak değerlendirilmelidir; bununla birlikte, bu Direktif, bilgi sunma da dahil olmak üzere,  Direktifin amaçlarının yasama çalışmaları sırasında elde edilmiş olmaları nedeniyle, ayrıntıları ulusal yasamanın belli bir yasası uyarınca belirlenen projelere uygulanmamalıdır;  daha da ötede, istisnai durumlarda, belirgin bir projenin, Komisyona uygun bilgilerin verilmiş olması koşuluyla, bu Direktifte düzenlenen değerlendirme sürecinden ayrık tutulmalarının uygun olabileceğini benimseyerek,

AŞAĞIDAKİ DİREKTİFİ KABUL ETMİŞTİR:

 

Madde 1:

 

1.      Bu Direktif, çevre üzerinde olası önemli etkilere sahip olan kamusal genel ve özel projelerin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi için uygulanacaktır.

2.      Bu Direktif’in amaçları için:

“Proje”  aşağıdaki anlamlara gelir:

 

-        yapım işlerinin ya da diğer tesislerin ve programların yürütülmesi

-        maden kaynakları çıkartılması da dahil olmak üzere doğal çevre ve peyzaja yapılan müdahaleler

 

“geliştirici” şu anlama gelir: özel bir proje için izin almak isteyen başvurucu ya da projeyi başlatan yetkili kamu yönetimi

 

“gelişme izni” şu anlama gelir: yetkili makam veya makamların geliştiriciyi projeyi yürütmesi konusunda yetkilendiren kararı.

 

3.      Yetkili makam veya makamlar, üye ülkelerin bu Direktifin ortaya koyduğu yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu kıldığı makam veya makamlar olacaktır.

 

4.      Ulusal savunma amaçlarına hizmet eden projeler Direktif kapsamında değildir. Bu Direktif, bilgi sunma da dahil olmak üzere, Direktifin amaçlarının yasama sürecinde gerçekleştirilmiş olmaları nedeniyle, ayrıntıları ulusal yasamanın belli bir yasasıyla düzenlemiş projelere uygulanmayacaktır.

 

Madde 2

 

1.      Üye ülkeler, doğaları, büyüklükleri ve yerleri nedeniyle çevre üzerinde olası önemli etkileri olan projelere izin verilmeden önce, bu projelerin gelişme izni almalarını ve etkilerinin değerlendirilmelerini güvence altına almak için gerekli tüm önlemleri alacaklardır.  Bu projeler 4. maddede tanımlanmıştır.

 

2.      Çevresel etki değerlendirmesi, üye ülkelerin gelişmelere izin veren mevcut süreçleriyle veya bu olamadığı takdirde, diğer süreçlere ya da bu Direktifin amaçlarını uygulamak üzere geliştirilecek diğer süreçlerle bütünleştirilebilir.

 

 

2a. Üye ülkeler, bu Direktifin ve bütünleştirilmiş kirlilik önleme ve denetleme ile ilgili 24 Eylül 1996 tarihli 96/61/EC sayılı Konsey Direktifi’nin gereklerini tamamlamak üzere tek bir süreci uygulama alanına koyabilirler.

 

3.      7. maddeden ayrı olarak, ayrıcalıklı bir durumda, üye ülkeler özel bir projenin tamamını ya da bir kısmını bu Direktif’ten ayrık tutabilirler.

Bu durumda üye ülkeler,

 

(a)                başka bir değerlendirme şeklinin uygun olup olmadığını ve toplanan verilerin kamuya açıklanıp açıklanmamasını dikkate alacaklardır;

(b)                konuyla ilgili olan kamuya projenin ayrıklığına ilişkin bilgi verecek ve kararın nedenlerini açıklayacaklardır;

(c)                izin vermeden önce, Komisyona, ayrıklık kararını haklı kılan nedenler konusunda bilgi verecek ve olabilen durumlarda mevcut bilgilerle birlikte ayrıklık konusunda kendi yurttaşlarını bilgili kılacaklardır.

 

Komisyon, elde edilen belgeleri hemen üye ülkelere iletecektir. Komisyon, bu paragrafın uygulanmasıyla ilgili olarak Konsey’e yıllık rapor verecektir.

 

Madde 3

 

Çevresel etki değerlendirmesi, her bireysel durumun ışığı altında ve 4.  - 11. maddelere bağlı olarak, uygun bir şekilde, projenin aşağıdaki etmenler üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerini belirleyecek, tanımlayacak ve değerlendirecektir.

 

-      insanlar, flora ve fauna;

-      toprak, su, hava, iklim ve peyzaj;

-      maddi varlıklar ve kültürel miras;

-      1., 2. ve 3. bentlerde sözü edilen etmenlerin birbirleriyle karşılıklı ilişkileri

 

Madde 4

 

1.    2.(3) maddesine göre, Ek I’de listelenen projeler, 5. maddeden 10. maddeye kadar olan maddelere uygun olan değerlendirilecektir.

 

2.    2.(3) maddesine göre, Ek II’de listelenen  projeler için, üye ülkeler aşağıdaki yöntemlerden hangisini kullanarak değerlendirme yapılacağını kararlaştıracaklardır:

 

(a)    Projeleri ayrı ayrı ele alarak, veya

(b)    Projenin, 5. maddeden 10. maddeye kadar öngörülen değerlendirmelerinin yapılıp yapılmayacağını belirlemek üzere üye ülkeler tarafından eşik değerler ve ölçütler belirlemek. Üye ülkeler (a) ve (b) yöntemlerinin ikisini de uygulayabilirler.

 

3.    2. paragraf nedeniyle projelerin ayrı ayrı ele alınması durumunda ya da eşik değer ve ölçütler belirlenmesi durumunda, Ek III’te belirtilen uygun seçim ölçütleri dikkate alınacaktır.

 

4.    Üye ülkeler, 2. paragraftaki yetkili makamlar tarafından alınan kararın kamuya açıklanmasını güvence altına alacaktır.

 

Madde 5

 

1.    4. maddeye uygun olan ve 5. - 10. maddelere göre çevresel etki değerlendirmesine konu olması zorunlu olan projelerde, üye ülkeler, geliştiricilerin Ek IV’te belirlenen bilgilerin, aşağıdaki koşullar çerçevesinde, uygun bir biçimde sunulmasını güvence altına alacaklardır:

 

(a)          Üye ülkeler, bilginin, izin sürecinin belirli aşamalarının öngördüğü gereklere ve özel bir projenin tipik özelliklerine, projenin tipine ve etkilenmesi olası çevresel özelliklerin tipine uygunluğunu dikkate alır;

(b)          Üye ülkeler, güncel bilgi ve değerlendirme yöntemleri dikkate alınarak geliştiriciden makul bilgi derlemesinin istenmesini dikkate alırlar.

 

2.    Üye ülkeler, gelişme izni için başvurulmadan önce, geliştiricinin istemesi durumunda, yetkili makamın derlenmesi gereken bilgi konusunda geliştiriciye görüş vermesini güvence altına alan gerekli önlemler alacaklardır.

 

3.    Yetkili makam görüşünü belirtmeden önce, geliştirici ve madde 6 (1)’de sözü edilen yetkililerle görüşmede bulunacaktır. Yetkili makamların görüş belirtmesi gerçeği, yetkili idarenin geliştiriciden daha fazla bilgi istenmesi hakkını ortadan kaldırmaz. Üye ülkeler, geliştiricinin isteyip istememesinden bağımsız olarak, yetkili makamın geliştiriciye görüş vermesini zorunlu kılabilir.

 

4.    1. paragrafa uygun olarak geliştirici tarafından sunulan bilgi en azından şunları içerecektir.

 

-                projenin yerini, tasarımını ve büyüklüğünü kapsayan tanımı,

-                projenin önemli olumsuz etkilerini azaltmak, bu etkilerden korunmak ve olabilirse, bunları gidermek için alınması öngörülen önlemlerin tanımlanması,

-                projenin çevre üzerinde yaratacağı olası önemli etkileri belirleyen ve değerlendiren veri,

-                geliştirici tarafından üzerinde çalışılan temel seçeneklerin ana çizgileri ve çevresel etkileri de dikkate alarak geliştiricinin tercihine yol açan seçimin ana nedenlerinin belirtilmesi,

-                Önceki bentlerde belirtilen bilgilerin teknik olmayan özeti.

 

5.    Üye ülkeler, gerekliyse, özellikle 3. madde ile ilgili olarak, projeyle ilgili bilgiye sahip olan tüm yetkili makamların bu bilgileri geliştiriciye vermesini güvence altına alacaklardır.

 

Madde 6

 

1.       Üye ülkeler, çevre ile ilgili taşıdıkları özel sorumlulukları nedeniyle projeyle ilgili makamlara, geliştirici tarafından sağlanan ve proje izni için istenen bilgiler üzerinde kendi görüşlerini ortaya koyabilmelerini güvence altına alan gerekli önlemleri alacaklardır. Bu amaçla, üye ülkeler, genel çerçevede ya da proje bazında danışılacak makamları belirleyeceklerdir. 5. maddeye uygun olarak toplanan bilgiler bu makamlara iletilmelidir. Danışma sürecinin ayrıntıları üye ülkelerce düzenlenecektir.

 

2.       Üye ülkeler, gelişme izni için yapılan isteklerin ve 5. maddeye uygun olarak toplanan bilgilerin, gelişme izni verilmeden makul bir süre önce, konuyla ilgili kamunun görüşlerini açıklayabilmesine olanak vermek üzere, kamuya sunulmasını güvence altına alacaklardır.

 

3.       Bilgi ve danışmanlık için ayrıntılı düzenlemeler, projelerin ve alanın karakteristik özelliklerine bağlı olarak, üye ülkelerce aşağıdaki özellikler dikkate alınarak düzenlenecektir:        

 

-      ilgili toplum kesimlerini belirlemek,

-      bilginin danışılacağı yerleri belirlemek,

-      çapı belli bir alan içinde poster asma, yerel gazetede ilan ve tablo, çizim, grafikler ve modellerle sergiler örgütlenmesi gibi, kamuyu bilgilendirme yöntemini belirlemek,

-      yazılı sunular, kamusal başvurular gibi topluma danışmada uygulanacak yolu belirlemek,

-      kararların makul bir süre içerisinde alınmasını güvence altıına almak üzere, sürecin belirli aşamaları için yaklaşık zaman sınırlamaları yapmak.

 

 

Madde 7

 

Üye Ülke yapılacak projenin başka bir Üye Ülke’de çevre üzerinde önemli etkileri olacağını biliyorsa  ya da  Üye Ülke bu yolda bir istemde bulunursa, topraklarında projeyi gerçekleştirecek ülke, etkilenen Üye Ülke’ye olabilen en kısa sürede ya da proje hakkında kendi toplumunu bilgilendirme tarihinden daha geç olamayacak süre içinde aşağıda belirtilen bilgileri göndermelidir:

 

(a)    olası sınır ötesi etkileri de içeren tüm bilgiler dahil olmak üzere projenin anlatılması;

 

(b)    alınabilecek kararın niteliğiyle ilgili bilgiler, öteki Üye Ülke’ye çevresel etki değerlendirmesi çalışmalarına katılma isteğinde bulunabilmesine yetecek kadar verilen süre ve 2. paragrafta değinilen bilgiler.

 

1. paragraf uyarınca bilgi alan Üye Ülke, Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecine katılmak istediğini bildirirse, projenin topraklarında gerçekleşeceği Üye Ülke şayet o zamana kadar yapmadıysa 5. maddeye uygun olarak toplanmış bilgileri ve gelişme izni için istenenler de dahil olmak üzere sözü edilen süreçle ilgili öteki gerekli bilgileri etkilenen Üye Ülkeye gönderecektir.

 

3.    İlgili üye ülkeler ya da ilgili üye ülkelerden her biri

 

(a)    1. ve 2. paragrafta belirtilen bilgileri, makul bir süre içerisinde, yukarıda 6 (1) maddesinde belirtilen makamların ve projeden önemli düzeyde etkilenecek ülkenin kamuoyunun kullanımı için hazır bulunduracak; ve

 

(b)    Bu makamların ve ilgili toplumların, proje için gelişme izni verilmeden önce, görüşlerini makul bir süre içinde projenin toprakları üzerinde yapılacağı Üye Ülke’nin bilgi sunan makamlarına iletmelerine fırsat verilmesini güvence altına alacaktır.

 

4.    İlgili üye ülkeler, projenin olası sınır ötesi etkileri ve bu etkilerin azaltılması ya da yok edilmesi için öngörülen önlemler de dahil olmak üzere, görüşmelere başlayacak ve görüşme evresinin zaman çerçevesi konusunda görüş birlikteliğine varacaktır.

 

5.    Bu maddenin öngördüğü hususların uygulanmasıyla ilgili ayrıntılar ilgili üye ülkelerce düzenlenebilir.

 

 

Madde 8

 

5., 6. ve 7. madde uyarınca toplanan bilgiler ve yapılacak görüşmelerin sonuçları gelişme izni sürecinde dikkate alınmak zorundadır.

 

 

 

Madde 9

 

1. Gelişme izninin verilmesi ya da reddedilmesi durumunda, yetkili makam ya da makamlar, uygun süreçler yoluyla ilgili toplumu bilgilendirecek ve aşağıdaki bilgileri toplumun bilgisine sunacaktır:

 

-      kararın içeriği ve koşulları,

-      kararın dayandığı ana nedenler ve görüşler,

-      gerekli durumlarda, önemli olumsuz etkilerin önlenmesi, azaltılması ve olabiliyorsa giderilmesi için ana önlemler.

 

2.    Yetkili makam ya da makamlar, 1. paragrafta belirtilen bilgileri ileterek, 7. madde uyarınca görüşmelerde bulunulan üye ülkeleri bilgilendirecektir.

 

 

Madde 10

 

Bu Direktif’in hükümleri, yetkili kişi ve kurumların yükümlülüklerine ulusal kurallar ve yönetsel düzenlemelerle konmuş sınırlamaları,  fikir hakları da dahil olmak üzere, ticari ve endüstriyel sırlara ilişkin olarak kabul edilmiş yasal uygulamaları ve kamu yararının güvencelerini etkilemeyecektir. 7. maddenin uygulandığı durumlarda, bilginin diğer üye ülkelere aktarımı ve üye ülkelerden bilgi alınması projenin gerçekleşeceği Üye Ülke’de yürürlükte bulunan sınırlamalara konu olacaktır.

 

Madde 11

 

1.    Üye ülkeler ve Komisyon, bu Direktif’in uygulamasından elde edilecek deneyimler üzerinde bilgi değişiminde bulunacaklardır.

 

2.    Üye ülkeler, özellikle, 4 (2) maddesi uyarınca, projelerin seçimiyle ilgili olarak kabul ettikleri eşik değerleri ve ölçütleri Komisyon’a bildireceklerdir.

 

3.    Direktifin uygulanmaya başlamasından 5 yıl sonra Komisyon Direktifin uygulanması ve etkililiği konusunda Avrupa Parlamentosu’na ve Konsey’e rapor verecektir. Rapor, yukarıda sözü edilen bilgi değişimine dayalı olacaktır.

 

4.    Bu bilgi  değişimine dayalı olarak, gerek duyulması durumunda, Komisyon,  Konsey’e, Direktif’in yeterli düzeyde eşgüdüm içinde uygulanmış olduğu konusunda görüşleri de içeren ek önerilerde bulunacaktır.

 

 

 

Madde 12

 

1.    Üye ülkeler, bu Direktif’in gereklerinin yerine getirilmesi için gerekli önlemleri Direktif’in yürürlüğe girmesinden sonraki 3 yıl içinde alacaklardır. [30]

 

2.    Üye ülkeler, bu Direktif’in kapsadığı alanlarda kabul ettikleri ulusal yasaların metinlerini Komisyon’a ileteceklerdir.

 

 

Madde 14

 

Bu Direktif üye ülkeleri muhatap almaktadır.

 

 

 

EK I

 

4 (1) MADDESİNE TABİ PROJELER

 

 

1.    Ham petrol rafinerileri (ham petrolden motor yağı üretenler hariç) 500 ton/gün ya da daha fazla kapasiteli kömür ya da bitümlü maddelerin gazlaştırılması ve sıvılaştırılması tesisleri.

 

2.     

-      300 megawatt ya da daha fazla ısı üreten termik güç santralleri ve diğer yakma tesisleri, ve

-      Nükleer güç santralleri ve diğer nükleer reaktörlerin kurulması ve sökülmesi [31] (maksimum gücü sürekli termik yük bakımından 1 kilovatı aşmayan, atom çekirdeği parçalanabilen ve çoğalan maddelerin dönüşümü, üretimi amaçlı araştırma projeleri hariç).

 

3.                                   

(a)  Radyasyonlu nükleer yakıtların yeniden işlenmesi

(b) Aşağıdaki tesisler

-      Nükleer yakıtların üretimi veya zenginleştirilmesi,

-      Yüksek düzeyde radyoaktif atık ve radyasyonlu nükleer yakıtı işleyen tesisler,

-      Radyasyonlu nükleer yakıtların nihai bertaraf işlemi,

-      Yalnız radyoaktif atıkların nihai bertaraf işlemi,

-      Yalnızca radyasyonlu nükleer yakıtların (10 yıldan uzun süre için planlanmış) veya nükleer atıkların üretim alanından farklı bir alanda depolanması.

 

4.

- Pikli demir ve çeliğin başlangıç ergitimi için bütünleştirilen düzenekler;       - Cevherden, zenginleştirilmiş cevherden ya da metalürjik, kimyasal, veya elektrolitik işlemlerle elde edilmiş ikincil hammaddeden demirli olmayan ham metalleri üretmek için kurulan tesisler.

 

5.    Asbest çıkaran ve asbesti işleyen ve değiştiren tesisler ve asbest içeren ürünler: yıllık 20.000 ton son ürünü asbestli beton olan tesisler, yılda 50 veya daha fazla son ürün olarak friksiyon (sürtünme) maddesi üreten tesisler ve yılda 200 ton ve daha fazla asbest kullanan diğer tesisler.

 

6.    Entegre kimya tesisleri; yani, karşılıklı olarak birbirine karşı konumlandırılan ve işlevsel olarak bağlanan birimlerden oluşan kimyasal değişim süreciyle endüstriyel boyutta üretim yapan tesisler:

(i)   temel organik kimyasalların üretimi

(ii) temel inorganik kimyasalların üretimi

(iii)                   fosforlu,  nitrojen ya da potasyum bazlı gübre üretimi (basit veya bileşik gübreler)

(iv)                    temel bitki sağlığı ilaçları ve biyosit üretimi

(v) kimyasal ve biyolojik süreç kullanarak temel eczalılık maddeleri üretimi

(vi)                    patlayıcı üretimi.

 

(a) Uzun mesafe demiryolu ve 2.100 metre ve daha uzun pistli havalimanı [32] yapımı

(b)Ekspres yol ve otoyol yapımı

(c)  Dört ya da daha fazla şeritli yeni yol yapımı ya da uzunluğu 10 km’nin üzerinde olan ve 2 şeritli yolları en az dört şeride çıkartan yol düzeltme ve genişletme çalışmaları.

 

(a) 1.350 tonu aşan araçların geçişine izin veren kıta içi suyolu ve kıta içi su trafiği için limanı yapımı;

(b) 1.350 tonu aşan araçlar için kıtaya bağlı ve liman dışında kullanılacak ticari limanlar, yükleme boşaltma limanları (feribot limanları hariç).

 

Yakma amaçlı atık bertaraf tesisleri ya da  Ek IIA’daki Direktif’te (75/442/EEC) D9 başlığı altında tanımlanan kimyasal arıtma ya da tehlikeli olmayan kimyasalların düzenli depolaması (91/689/EEC Direktifi’nin uygulandığı yerler).

 

 Yakma amaçlı atık bertaraf tesisleri ya da  kapasitesi 100 ton/günü aşan tehlikeli olmayan atıkların Ek IIA’daki Direktif’te (75/442/EEC) D9 başlığı altında tanımlanan kimyasal arıtımı.

 

Hacmi yıllık 10 milyon metre küpe eşit veya aşan yeraltı suyu çıkarma veya yapay yeraltı suyu yeniden doldurma çalışmaları.

 

 (a) Olası su kıtlığını engellemek amaçlı ve nehir havzaları arasında transfer edilen su miktarı 100 milyon metreküp/yılı geçen yerlerde su kaynaklarını transfer etmek için yapılan çalışmalar;

 

(b) Diğer bütün durumlarda, nehir havzaları arasında yapılan su transferi çalışmalarında debisi, -bir çok yılın ortalaması- 2 milyon metreküp/yılı aşan ve transfer edilen su miktarı, bu debinin % 5’ini  aşan yerlerde, nehir havzaları arasında su transfer etmek için yapılan çalışmalar. Her iki durumda da, borularla taşınan içme suları hariç tutulmuştur.

 

 

 91/271/EEC sayılı Direktif’in 2 (6) maddesinde tanımlanmış bulunan, 150.000 nüfusa eşdeğer kapasiteyi aşan atık su arıtma tesisleri.

 

 Petrol çıkarılması halinde, miktarı 500 ton/günü geçen ve gaz çıkarılması halinde miktarı 500.000 metre3/günü aşan ticari amaçlı petrol ve doğalgaz çıkarılması.

 

Tutulan veya depolanmış suya, yeni veya ilave olarak katılan su miktarının 10 milyon metre küpü aştığı yerlerde, suyu tutmak veya kalıcı olarak depolamak gayesi ile tasarlanan baraj ve diğer tesisler.

 

Gaz, petrol veya kimyasalların taşınmasında kullanılan ve çapı 800 mm’den, uzunluğu da 40 km’den fazla olan boru hatları.

 

 (a) 85 bin piliç ve 60 bin tavuk;

(b) üretim amaçlı yetiştirilen 30 kilo’nun üzerinde 3 bin domuz; veya

(c) 900 adet anaç domuzdan

 

daha fazla  kümes hayvanı veya domuz yetiştirme tesisleri.

 

18.  

(a) Ağaç veya benzeri lifli malzemelerden selüloz üretimi; ve

(b) Günlük kapasitesi 200 tonu aşan kağıt ve kereste üretimi için kurulan sanayi tesisleri.

 

19. Çalışma yüzey alanı 25 hektarı aşan  taşocağı ve açıkta yapılan maden aramaları veya çalışma yüzey alanı 150 hektarı aşan turba (bataklık kömürü) çıkarma çalışmaları.

 

20. 15 km’den daha fazla bir uzunlukta olan ve 220 kV voltaj veya  fazlasını taşıyan havai elektrik güç hatları yapımı.

 

21. 200.000 ton veya fazla kapasiteli, petrol, petrokimyasal ve kimyasal ürün depolama tesisleri.

 

 

 

EK II

 

MADDE 4 (2)’YE TABİ PROJELER 

 

 

1.    Tarım, orman ve ürünleri, su ürünleri

 

(a) Kırsal alan toprak rezervlerinin yeniden yapılanması ile ilgili projeler;

(b) Yoğun tarım yapılması için kullanılacak işlenmemiş arazi ve yarı doğal alanlarla ilgili projeler;

(c) Sulama ve arazi drenaj projeleri de dahil olmak üzere, tarım için su yönetimi projeleri;

(d) Arazinin kullanım amacını değiştirmeye yönelik olarak ön-ağaçlandırma ve ağaçsızlaştırma;

(e) Yoğun çiftlik hayvanları üretim tesisleri (Ek I’de yer almayan projeler);

(f) Yoğun balık üretim çiftlikleri;

(g) Denizden tarıma elverişli toprak kazanımı.

 

2.    Yeraltından maden çıkartmaya dayalı sanayi

 

(a) Taşocağı, açıkta yapılan maden aramaları ve turba (bataklık kömürü) çıkarma (Ek I’de yer almayan projeler);

(b) Yeraltı madenciliği

(c) Deniz veya nehir taraması vasıtasıyla  maden çıkarma

(d) Sondaj çalışmaları

-      jeotermal sondaj,

-      nükleer atık maddelerin depolanması için sondaj,

-      toprak kararlılığı araştırması için yapılan sondajın dışında, su temini için yapılan sondaj;

(e)  Bitümlü malzeme yanında, kömür, petrol, doğal gaz ve cevherlerin çıkarılması için toprak üstüne kurulan sanayi tesisleri.

 

3.    Enerji sanayi

 

(a) Elektrik, buhar ve sıcak su üretimi için kurulan sanayi tesisleri (Ek I’de yer almayan projeler);

(b) Gaz, buhar ve sıcak su taşıma ile havai kablolarla elektrik enerjisi nakli için kurulan sanayi tesisleri (Ek I’de yer almayan projeler);

(c) Doğalgazın yüzeyde depolanması;

(d) Yanabilen gazların yeraltında depolanması;

(e) Fosil yakıtların toprak üzerinde depolanması;

(f) Kömür ve linyiti briket haline getirme sanayi;

(g) Radyoaktif atık işleme ve depolama için kurulan tesisler (Ek I’de yer almadığı takdirde);

(h) Hidroelektrik enerji üretim tesisleri;

(i) Enerji üretimi için rüzgar gücünün kullanılması için kurulan tesisler (rüzgar çiftlikleri).

 

4.    Metallerin üretimi ve işlenmesi

 

(a) Devamlı döküm dahil, (birincil veya ikincil eritme) pik demir veya çelik  üretimi tesisleri;

(b) İçinde demir bulunan metallerin işletilmesi için kurulan tesisler;

(i) sıcak haddehaneler/fabrikalar;

(ii) bütün türleriyle demir işçiliği;

(iii) koruyucu metal kaplama uygulaması;

(c) Demir dökümhaneleri;

(d) Alaşımlar da dahil olarak içinde demir bulunmayan metallerin tasfiyesi,  sonradan elde edilmiş (arıtma sonrası, maden dökümü vb gibi) ürünler de dahil olmak üzere, kıymetli metalleri çıkarmak için kurulan tesisler;

(e) Bir elektrolitik kullanımı veya kimyasal işlem yolu ile metal ve plastik materyallerin yüzeylerini arıtma için kurulan  tesisler;

(f) Motorlu taşıtların üretim ve montajı ve motorlu taşıt motorlarının üretimi;

(g) Tersaneler;

(h) Uçak  yapım ve tamir tesisleri;

(i) Demiryolu ekipmanı üretimi;

(j) Patlayıcı yardımı ile metal şekillendirme;

(k) Metalik cevherleri kızdırma ve eritmeden ısıtarak şekil verme işi için kurulan tesisler

 

5.    Mineral sanayi

 

(a) Kok fırınları (kuru kömür damıtma);

(b) Çimento üretim tesisleri;

(c) Asbest üretimi ve asbest ürünleri (Ek I’de yer almayan projeler) imalatını yapan  tesisler;

(d) Cam elyafı  da dahil, cam ürünleri üretimi yapan tesisler;

(e) Maden lifleri üretimiyle birlikte, maden cevherlerini ısıtarak birleştiren tesisler;

(f)  Pişirme yoluyla seramik üretimi, özellikle çatı kiremitleri, tuğlalar, ateş tuğlaları, fayanslar, her türlü bu tür sert çamurdan yapılmış çanak çömlek veya porselen üretimi.

 

6.    Kimya sanayi (Ek  I’de yer almayan projeler)

 

(a) Ara mamul ürünlerin işlenmesi ve kimyasalların üretimi;

(b) Pestisitlerin ve eczacılığa ait ilaç ürünlerinin, boya ve vernik, plastik maddesi içeren ve peroksit bazlı ürünlerin üretimi;

(c)  Petrol, petrokimya ve kimyasal ürünleri  depolama tesisleri.

 

7.    Gıda sanayi

 

(a) Bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağ üretimi;

(b) Hayvansal ve bitkisel ürünleri paketleme ve konserve olarak kutulama;

(c) Süt ürünlerinin üretimi;

(d) Biracılık ve malt üretimi;

(e) Şekerleme ve şurup üretimi;

(f) Hayvan kesim tesisleri;

(g) Sanayi nişastası üretim tesisleri;

(g) Balık unu ve balık yağı fabrikaları;

(h) Şeker fabrikaları.

 

8.    Tekstil, deri, kereste ve kağıt sanayileri

 

(a) Kağıt ve kereste (Ek I’de yer almayan projeler) üretimi yapan sanayi tesisleri;

(b) Ön işleme tabi tutma (yıkama, ağartma, kumaşı parlatma gibi uygulamalar) veya lif ya da kumaşları boyama tesisleri;

(c) Post ve derileri tabaklama tesisleri);

(d) Selüloz işleme ve üretim tesisleri.

 

9.    Lastik/kauçuk sanayi

 

Her türlü elastik polimer bazlı ürünlerin işlenme ve üretimi.

 

10. Altyapı projeleri

 

(a) Endüstriyel tesisleri geliştirme projeleri;

(b) Alışveriş merkezleri ve araba parkları yapımını içeren, kentsel gelişme projeleri;

(c) Demiryolu ve birden fazla nakil türünü içeren taşıma hizmetleri ve bu nakil sistemlerine ait terminal yapımları (Ek I’de yer almayan projeler);

(d) Havaalanı yapımı (Ek I’de yer almayan projeler);

(e) Yol, liman ve balıkçılık korunaklarını da içeren  liman tesisleri yapımı (Ek I’de yer almayan projeler);

(f) Ek I’de yer almayan kıta içi suyolu yapımı, kanal yapım ve selden koruma çalışmaları;

(g) Uzun dönemli olarak suyu tutmak ve depolamak amacıyla tasarlanmış baraj ve diğer tesisler (Ek I’de yer almayan projeler);

(h) Tramvaylar, yerüstü ve yeraltından giden trenler, havadan giden hatlar veya tek başına ya da büyük ölçüde yayaların geçişi için kullanılan özel bir tür veya  benzeri hatlar;

(i) Petrol ve doğalgaz boru hattı tesisleri (Ek I’de yer almayan projeler);

(j) Uzun mesafeli su tesisleri;

(k) Bakım ve  yeniden yapma  tarzı işler hariç olarak, bentler, mendirekler, dalgakıranlar ve diğer denizden korunma  işleri gibi erozyonla mücadele için yapılan kıyı çalışmaları ve yapılan yapılar vasıtasıyla sahili değiştirebilecek deniz çalışmaları;

(l) Ek I’de yer almayan yeraltı suyu çıkarma ve  yapay yeraltı sularını yeniden doldurma tasarıları;

(m) Ek I’de yer almayan nehir havzaları arasındaki su kaynaklarının transferi için yapılan çalışmalar.


11. Diğer projeler

 

(a) Motorlu araçlar için kalıcı yarış ve test pistleri;

(b) Atık yok etme tesisleri (Ek I’de yer almayan projeler);

(c) Atıksu arıtma tesisleri (Ek I’de yer almayan projeler);

(d) Atıksu  arıtma çamurunu depolama alanları;

(e) Hurda taşıtlar da dahil, hurda demir depoları;

(f) Motorlar, türbinler veya reaktörler için deneme tezgahları;

(g) Yapay maden elyafı üretim tesisleri;

(h) Patlayıcı öz ihtiva eden maddeleri geri kazanma ve yok etme tesisleri;

(i)   Eti yenmeyen hayvanların kesimhaneleri.

 

12. Turizm ve serbest zaman uğraşları

 

(a) Ski alanları, ski asansörleri, teleferikleri ve bunlarla ilgili gelişmeler;

(b) Marinalar;

(c) Şehir dışındaki bölgelerdeki tatil köyleri ve otel kompleksleri ve bunlarla ilgili gelişmeler;

(d) Kalıcı kamp sahaları  ve karavan mahalleri;

(e)  Tematik parklar.

 

13.  

-      Halen onaylanıp uygulamaya konmuş veya uygulanma süreci içinde olan Ek I veya Ek II’deki listelerlerde yer alan projelerin çevre üzerinde önemli olumsuz yaratabilecek şekilde değiştirilmesi ya da genişletilmesi;

-      Ek I’de yer alan tesisler, özellikle ve esas olarak, bunlardan yeni yöntemlerin ve ürünlerin denenmesi için yapılmış ve iki yıldan fazla bir süredir kullanılmayanları.

 

 

 

EK III

 

MADDE 4. (3)’DE DEĞİNİLEN SEÇME ÖLÇÜTLERİ

 

1.    Projelerin özellikleri

 

Özellikle aşağıda sıralananlar göz önüne alınmak kaydıyla, projenin özellikleri mutlaka dikkate alınmalıdır:

-      projenin büyüklüğü,

-      diğer projelerle bütünleşmesi,

-      doğal kaynakların kullanımı,

-      atık üretimi,

-      kirlenme ve bozulmalar,

-      özellikle kullanılan maddeler veya teknolojilere ilişkin kaza riskleri.

 

2.    Projelerin yer seçimi

 

Projelerden etkilenebilecek coğrafi alanların çevresel duyarlılıkları, aşağıdaki noktalar özellikle göz önünde bulundurularak, mutlaka dikkate alınmalıdır:

-      mevcut alan kullanımı,

-      bölgedeki doğal kaynakların göreli zenginliği, kaliteleri ve kendilerini yenileyebilme kapasiteleri,

-      aşağıdaki bölgelere dikkat edilerek, doğal çevrenin emebilme kapasitesi; 

a)    sulak alanlar;

b)   kıyı bölgeleri;

c)    dağlar ve orman bölgeleri;

d)   doğa rezervleri ve parklar;

e)    üye devletlerin mevzuatıyla koruma altına alınan ve sınıflandırılmış alanlar; 79/409/EEC ve 92/43/EEC sayılı direktifler uyarınca belirlenmiş özel koruma alanları;

f)    Topluluk mevzuatıyla belirlenen çevresel kalite standartlarını aşmış olan alanlar;

g)   yoğun nüfuslu alanlar;

h)   tarihi, kültürel veya arkeolojik öneme sahip alanlar.

 

3.    Potansiyel etkilerin özellikleri

 

Yukarıda yer alan 1 ve 2’de belirtilen ölçütler çerçevesinde ve aşağıda sıralanan unsurlar göz önünde bulundurularak, projelerin olası önemli etkileri mutlaka dikkate alınmalıdır:

-      etkinin genişliği (coğrafi alan ve etkilen en nüfusun büyüklüğü)

-      etkinin sınır ötesi  niteliği

-      etkinin büyüklüğü ve karmaşıklığı,

-      etkinin olasılığı,

-      etkinin süresi, sıklığı ve geri çevrilebilirliği.

 

 

 

EK IV

 

MADDE 5. (1)’DE DEĞİNİLEN BİLGİLER

1.    Özellikle aşağıdaki unsurları içermek üzere projenin tanıtılması:

-      tüm projenin fiziksel özelliklerinin tanıtılması ve yapım ve işletim aşamalarında duyulacak alan kullanımı gereksinimi,

-      kullanılan maddelerin nitelikleri ve miktarı gibi, üretim süreçlerinin ana özelliklerinin anlatılması,

-      Uygulanması düşünülen projenin hayata geçirilmesi sonucunda ortaya çıkması beklenen kalıntılar ve emisyonların (su, hava ve toprak kirliliği, gürültü, titreşim, ışık, ısı, radyasyon vs) çeşit ve miktarlarının kestirimi.

 

2.    Geliştirici tarafından incelemesi yapan temel seçeneklerin ana çizgileri ve seçime temel oluşturan  ana nedenlerin çevresel etkileri de dikkate alınarak, belirtilmesi.

 

3.    Önerilen proje nedeniyle önemli düzeyde etkilenebilecek çevresel özelliklerin, mimari ve arkeolojik mirasla peyzaj da dahil olmak üzere, özellikle nüfus, fauna ve flora, toprak, su, hava, iklimsel etmenler, maden varlığı dikkate alınarak ve yukarıda belirtilen etmenlerin kendi  aralarındaki  ilişkilerini  de göstererek anlatımı.

 

4.    Önerilen projenin;

-      projenin varlığı,

-      doğal kaynakların kullanımı,

-      kirletici yayma, çevresel bozulmalara neden olma ve atıklarının bertaraf edilmesi gibi nedenlerinden kaynaklanarak çevre üzerinde yaratabileceği önemli olumsuz etkilerin ve geliştirici tarafından yapılmış, çevre üzerindeki etkileri kestirmede kullanılan yöntemlerin anlatılması.

 

Çevre üzerindeki önemli olumsuz etkileri önlemek, azaltmak ve mümkünse gidermek üzere alınması öngörülen önlemlerin tanıtılması.

 

Yukarıda belirtilen başlıklar altında verilen bilgilerin, teknik olmayan bir özeti.

 

İstenen bilgilerin derlenmesi sırasında, geliştiricilerin karşılaştıkları (teknik aksaklıklar, bilgi eksikliği gibi) zorlukların anlatılması. [33]


 

 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

8. AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEYİNİN
BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN
ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN
27.06. 2001 GÜNLÜ VE  2001/42/EC SAYILI DİREKTİFİ

 

Resmi Gazete L 197,  21/07/2001    P.0030-0037


AVRUPA PARLEMENTOSU VE KONSEYİNİN
BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN
ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN
27.06. 2001 GÜNLÜ VE  2001/42/EC SAYILI DİREKTİFİ

 

Resmi Gazete L 197,  21/07/2001    P.0030-0037

 

AVRUPA PARLAMENTOSU VE AVRUPA BİRLİĞİ KONSEYİ

 

Avrupa Topluluğu Kuruluş Anlaşmasını, özellikle 175 (1) maddesini, Komisyon önerisini (1),  Ekonomik ve Sosyal Komite’nin görüşünü (2), Bölgeler Komitesi’nin görüşü (3) dikkate alarak, Anlaşma’nın 251. maddesinde yer alan sürece uygun olarak ve 21 Mart 2001'de Uzlaştırma Komitesi tarafından onaylanan ek metnin ışığında hareket ederek,

 

(1)           Anlaşmanın 174. maddesi, öteki etmenlerin yanında, Topluluğun çevre politikası olan çevre kalitesinin korunma, kollanma ve geliştirilmesi, insan sağlığının korunması ve doğal kaynakların akılcı ve özenli kullanımını sağlayan, ihtiyati koruma ilkesine katkıda bulunmayı öngörür. Anlaşma’nın  6. maddesi, çevre koruma gereklerinin, özellikle sürdürülebilir kalkınmanın geliştirilmesi görüşü ışığında, Topluluk politikaları ve etkinlikleriyle bütünleştirilmesini öngörür.

 

(2)           2179/98/EC (6) sayılı Konsey Kararı’yla ilaveler yapılan çevre ve sürdürülebilir gelişme ile ilgili bir Avrupa Topluluğu politika ve eylem programı olan Beşinci Çevre Eylem Programı: - Sürdürülebilirliğe Doğru- plan ve programların olası çevresel etkilerinin değerlendirilmesinin önemini doğrular.

 

(3)           Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması, taraflardan, biyolojik çeşitliliğin korunmasının ve sürdürülebilir kullanımının ilgili sektörel ve sektörler arası plan ve programlarla olabildiğince ve uygun bir şekilde bütünleştirilmesini gerekli görür.

 

(4)           Çevresel değerlendirme, plan ve programların hazırlık aşamasında ve benimsenmeden önce çevresel etkileri dikkate alması nedeniyle, üye ülkelerin çevrelerinde olası önemli etkilere yol açabilecek çevresel endişeleri plan ve programların hazırlanması ve benimsenmesi süreciyle bütünleştiren önemli bir araçtır.

 

(5)           Planlama ve programlama  aşamasında çevresel değerlendirme sürecinin benimsenmesi ilgili çevresel bilgileri karar almanın içine sokarak daha tutarlı bir çalışma yapılması açısından yarar sağlamalıdır.  Karar almaya daha geniş bir etmenler bütününün girmesi daha sürdürülebilir ve daha etkili çözümlere katkıda bulunmalıdır.

 

(6)           Üye ülkelerde yürürlükte olan farklı çevresel değerlendirme sistemleri üst düzeyde bir çevre koruması için gerekli bir ortak süreçler bütününü içermelidir.

 

(7)           Bütün üye ülkelerde ve diğer devletlerde uygulanmakta olan 25 Şubat 1991 tarihli Birleşmiş Milletler/Avrupa Ekonomi Komisyonu’nun Sınır Aşan Bağlamda Çevresel Etki Değerlendirmesi Anlaşması, Anlaşma’nın taraflarını Anlaşma’nın ilkelerini planlama ve programlama çalışmalarına uygulamaya teşvik etmektedir;  Anlaşma’ya taraf olan ülkelerin Mayıs 2003’de Ukrayna’nın Kiev kentinde yapacakları “Avrupa İçin Çevre” 5. Bakanlar Konferansı olağanüstü toplantısında kabul edilebileceği görüşüyle, 26-27 Şubat 2001 tarihinde yapılan ve tarafların ikinci buluşması olan Sofya Kongresi’nde, Sınır Aşan Bağlamda Çevresel Etki Değerlendirmesi Anlaşması’nın yürürlükte olan düzenlemelerine eklemeler yapmak üzere stratejik çevre  değerlendirmesi konusunda hukuksal açıdan bağlayıcı bir protokol hazırlanmasına karar verilmiştir. Plan ve programların çevresel değerlendirmesi için Topluluk içinde uygulanan sistemler, bir üye devlette uygulanan plan ve programların bir başka üye ülkenin çevresi üzerinde olası önemli etkiler yaratması durumunda yeterli düzeyde sınırlar ötesi görüşmeler yapılmasını güvence altına almalıdır. Diğer devletlerin çevresi  üzerinde önemli etkileri olan plan ve programlarla ilgili bilgiler karşılıklı ve eşit bir temelde, uygun yasal bir çerçevede üye devletlere ve diğer devletlere iletilmelidir.

 

(8)           Bu nedenle, Topluluk düzeyinde çevresel değerlendirme sisteminin temel ilkelerinin en az çerçevesini ortaya koyan ve hizmetlerin yerinden görülmesi (subsidiarity) ilkesini de göz önünde tutarak ayrıntıları üye ülkelere bırakan bir girişim gerekli bulunmaktadır. Topluluk girişimi, Anlaşma ile ortaya konulan hedefleri başarmanın gerektirdiklerinin ötesine geçmemelidir.

 

(9)           Süreçsel nitelikli olması gereken bu Direktif ya üye ülkelerdeki mevcut süreçlerle bütünleştirilmeli ya da özel olarak geliştirilen süreçler içinde yer almalıdır. Değerlendirme yinelemelerinden kaçınmak açısından, üye ülkeler, uygun durumlarda, plan ve programların hiyerarşisindeki değişik düzeylerde değerlendirme yapılacağını göz önüne almalıdırlar.

 

(10)        Bazı kesin kamusal ve özel projelerin çevre üzerindeki etkilerinin değerlendirmesiyle ilgili 27.06.1985 tarihli ve 85/337/EEC sayılı Konsey Direktifi’ne bağlı  Ek 1 ve 2'de listelenen projelerin gelecekteki gelişme izinlerinin kabulüne çerçeve oluşturacak ve değişik sektörler için hazırlanan bütün plan ve programlar v doğal habitatın ve yaban flora ve faunanın (8) korunmasıyla ilgili 21 Mayıs 1992 tarihli ve 92/43/EEC sayılı Konsey Direktifi uyarınca değerlendirilmesi gerektiği kararlaştırılan bütün plan ve programlar, çevre üzerinde önemli etkilere sahip olabilirler ve kural olarak sistematik çevresel değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Yerel düzeyde küçük alanların kullanılacağı ya da yukarıda belirtilen plan ve programlarda küçük değişiklikler yapıldığı belirlenmişse, bunlar yalnızca üye ülkeler tarafından çevre üzerinde önemli etki yaratmaları olasılığının bulunmasının anlaşılması durumunda değerlendirilmelidir.

 

(11)         Gelecekteki gelişme iznine çerçeve oluşturacak diğer plan ve programların çevre üzerinde her durumda önemli etkileri olmayabilir ve sadece üye ülkeler böyle olası etkileri olduğunu belirlerse değerlendirilmelidir.

 

(12)         Üye ülkeler bu tür belirlemelerde bulunduklarında bu Direktif ile konulan ilgili ölçütleri göz önüne almalıdırlar.

 

(13)         Bazı plan ve programlar özel karakterleri gereği bu Direktife tabi değildirler.

 

(14)        Bu Direktif bir değerlendirmeyi öngörürse, bu Direktif’te belirlendiği üzere, planın ya da programın uygulanmasının getirdiği olası önemli çevresel etkileri saptayan, tanımlayan ve değerlendiren ve plan ve programın hedeflerini ve coğrafi alanını dikkate alan makul seçenekleri içeren bir çevre raporu hazırlanmalıdır; üye ülkeler çevre raporlarının kalitesi ile ilgili alınacak önlemler için Komisyon ile iletişim kurmalıdır.

 

(15)         Daha saydam karar almaya katkıda bulunmak ve değerlendirme için sunulan bilgilerin daha bütüncül ve güvenilir olmasını sağlamayı güvence altına almak için uygun çevre sorumluluğu olan makamlar kurulmalı ve plan ve programların değerlendirilmesinde kamuya danışılmalı ve görüş belirtmek de dahil olmak üzere danışmaya yeterli süre verilmelidir.

 

(16)         Bir Üye Ülke’de hazırlanan bir plan ve programın uygulanmasının öteki üye ülkelerin çevrelerinde olası önemli etkileri olması durumunda, ilgili üye ülkelerin görüşme girişiminde bulunmaları ve ilgili makamların ve toplumların bilgilendirilmeleri ve görüşlerini belirtmeleri sağlanmalıdır.

 

(17)         Çevre raporu ve ilgili toplumlar ve makamlar tarafından belirtilen görüşler ve aynı zamanda sınır ötesi görüşmelerin sonuçları plan ve programların hazırlanmasında ve kabul edilip yasama sürecine sunulmasından önce göz önüne alınmalıdır.

 

(18)         Üye ülkeler bir plan ya da program kabul edildiği zaman ilgili makamların ve kamunun bilgilendirilmesini ve uygun bilgilerin bunlara sunulmasını güvence altına almalıdır.

 

(19)         Çevre üzerindeki etkilerin değerlendirilmesi gereğinin eşzamanlı olarak bu Direktif’ten ve Yaban Kuşlarının Korunması (9) ile ilgili 2 Nisan 1979 tarihli ve 79/409/EEC sayılı Konsey Direktifi ve su politikası (10) konusunda Topluluk eylemleri için çerçeve oluşturan 92/43/EEC sayılı Direktif ve Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin 23 Ekim 2000 günlü ve 2000/60/EC sayılı Direktifi gibi  öteki Topluluk mevzuatından birlikte kaynaklanarak ortaya çıkması durumunda, değerlendirmede yinelemelerden kaçınmak üzere, üye ülkeler ilgili Topluluk mevzuatının gereklerinin yerine getirilmesi için eşgüdümlü ve ortak süreçler düzenleyebilirler.

 

(20)         Bu Direktifin uygulanması ve etkililiği ile ilgili ilk rapor Komisyon tarafından Direktif’in yürürlüğe girdiği tarihten sonraki beşinci yılda ve izleyen dönemlerde yedi yıllık aralarla hazırlanacaktır. Çevre koruma gerekliliklerin daha ileri düzeyde bütünleştirilmesi ve elde edilen deneyimlerin dikkate alınması bakımından, ilk rapor, eğer uygunsa, bu Direktifin özellikle diğer alanları/sektörleri ve öteki tip plan ve programları kapsayacak şekilde genişletilmesi için değişiklik önerileri içermelidir.

 

BU DİREKTİFİ KABUL ETMİŞTİR.

 

Madde 1

 

Hedefler

 

Bu Direktif’in hedefi, üst düzeyde çevre koruması sağlamak ve sürdürülebilir kalkınmanın geliştirilmesi görüşüyle, bu Direktif’e uygun olarak,  çevre üzerinde önemli etki yapması olasılığı olan bazı kesin planlar ve programlar üzerinde bir çevresel değerlendirme yapılmasını güvence altına alarak  çevresel endişelerin planların ve programların hazırlanması ve benimsenmesiyle bütünleştirilmesine katkıda bulunmaktır.

 

 

Madde 2

 

Tanımlar

 

Bu Direktif’in amaçları doğrultusunda

       

a)    "planlar ve programlar", Avrupa Birliği tarafından ortaklaşa finanse edilenler ve bunların değişiklikleri de dahil olmak üzere,

 

 

-        ulusal, bölgesel veya yerel makamların hazırlamasına ve/veya kabulüne bağlı  olanlarla Parlamento ve Hükümet’çe bir yasama süreciyle kabulü için verilen yetkiye dayanarak yapılan, ve

-         yasa, düzenleyici metin ya da yönetsel düzenlemeler gereği yapılan

 

plan ve programlar anlamına gelecektir.

 

b) "çevre değerlendirmesi", görüşmeleri yürüten, karar almada çevre raporunun ve görüşmelerin sonuçlarını dikkate alan ve 4 ila 9. maddelere uygun olarak, verilen kararla ilgili bilgi veren bir raporun hazırlanması anlamına gelecektir.

 

c) "çevre raporu" 5. maddede ve Ek  I’de istenen bilgileri kapsayan plan ve program belgelemesinin bir kesimi anlamına gelecektir.

 

d) "kamu" bir veya daha fazla gerçek ve tüzel kişiler ve ulusal mevzuat ve uygulamalara uygun olarak bunlar tarafından kurulan dernekler, örgütler ve gruplar anlamına gelecektir.

 

 

 

Madde 3

      

Kapsam

 

1. 2 ila 4. paragraflar arasında belirtilen ve olası önemli çevresel etkileri olan plan ve programlar için 4 ila 9. maddelere uygun olarak bir çevre değerlendirmesi yapılacaktır.

 

2. 3. paragrafa tabi olarak, çevresel değerlendirmesi yapılacak planlar ve programlar:

 

(a)  tarım, ormancılık, balıkçılık, enerji, endüstri, taşımacılık, atık yönetimi, su yönetimi, telekomünikasyon, turizm, şehir ve bölge planlama veya alan kullanımı için hazırlanan ve 85/337/EEC sayılı Direktif’in Ek I ve Ek II’sinde listelenen ve projelerin gelecekteki gelişme izinlerinin çerçevesini oluşturanlar, veya

 

(b) alan üzerindeki olası etkileri açısından, 92/43/EEC sayılı Direktif’in 6. ya da 7. maddelerine uygun olarak  değerlendirilmesi gerekli görülenlerdir

 

3. Yerel ölçekte küçük alanların kullanımını  belirleyen ve 2. paragrafta belirtilen ve 2. paragrafta belirtilen ve planlar ve programlarda küçük değişiklik yapanlardan  yalnızca üye ülkelerce olası önemli çevresel etki yaratabileceği kararlaştıranlar hakkında çevre değerlendirmesi yapılacaktır..

 

4. Üye ülkeler, 2. paragrafta belirtilen ve projelerin gelecekteki gelişme izinlerinin çerçevesini oluşturanlar dışında kalan plan ve programların olası önemli çevresel etkilerinin var olup olmadığını karara bağlayacaktır.

 

5. Üye ülkeler, 3. ve 4. paragraflarda belirtilen plan ve programların olası önemli çevresel etkilerinin olup olmadığına ya projeleri ayrı ayrı ele alarak ya bu tür plan ve programları özel olarak saptayarak ya da her iki yaklaşımı birleştirerek kararlaştıracaktır.

 

6. 5. paragrafa uygun olarak, projelerin ayrı ayrı ya da plan ve programların özel olarak belirlenmesinde, 6 (3) maddesinde değinilen makamlara danışılacaktır.

 

7. Üye ülkeler, 5. paragrafa göre, 4 ila 9. maddeler uyarınca vardıkları sonuçlar hakkında, çevresel değerlendirme istenmemesinin nedenleri de dahil olmak üzere, kamuya bilgi verilmesini güvence altına alacaklardır.

 

Aşağıdaki planlar ve programlar bu Direktif’e tabi değildir: 

 

-      Tek amacı ulusal savunma ya da sivil savunmaya hizmet olan planlar ve programlar,

-      Finansal ya da bütçe planları ve programları.

 

9. Bu Direktif, (EC) 1260/1999 (12) ve (EC) 1257/1999 (13) sayılı Konsey Yönetmelikleri’nce öngörülen mevcut programlama dönemleri (11) altında ortak finanse edilen plan ve programlara uygulanamaz.

 

 

Madde 4

 

Genel Yükümlülükler

 

1. 3. maddede belirtilen çevresel değerlendirme, bir plan ve programın hazırlanması aşamasında ve kabulünden önce veya yasama sürecine sunulmasından önce yapılacaktır.

 

2. Bu Direktifin öngörüleri, ya plan ve programların kabulü için üye ülkelerde var olan süreçlerle bütünleştirilecek ya da bu Direktif hükümlerine uymak için gerçekleştirilen süreçlerin içine alınacaktır.

 

3. Plan ve programların bir hiyerarşinin bir parçasını oluşturduğu yerlerde, üye ülkeler, değerlendirme yinelemelerinden kaçınmak üzere, bu Direktif’e göre, farklı aşamalarda değerlendirme yapılacağı gerçeğini dikkate alarak ayarlamalar yapacaktır. Üye ülkeler, öteki nedenlerin yanında, değerlendirme yinelemelerinden kaçınmak amacıyla 5 (2) ve (3)  maddesini uygulayacaktır.

 

 

Madde 5

        

Çevre Raporu

 

1. 3 (1) maddesine göre bir çevresel değerlendirme yapılmasının öngörüldüğü yerlerde, projenin kapsamını ve hedeflerini dikkate alarak geliştirilen makul seçenekleri, coğrafi kapsamı ve plan ve programların uygulanmasının olası önemli çevresel etkilerini saptayan, anlatan ve değerlendiren bir çevre raporu hazırlanacaktır. Ek I’de bu amaçla bilgi verilmiştir.

 

2.    Paragraf 1'e göre hazırlanan çevre raporu, mevcut bilgi düzeyi ve değerlendirme yöntemleri göz önünde tutularak makul ölçüde dikkate alınması gerekli görülebilecek bilgileri,  plan ve programların içeriğini ve ayrıntı düzeyini, karar alma sürecinin aşamalarını ve süreç içinde değerlendirme yinelemelerinden kaçınmak üzere hangi sorunların değişik aşamalarda daha uygun değerlendirilebileceğine ilişkin görüşleri içerecektir.

 

3.     Plan ve programların çevresel etkileri konusunda var olan ve diğer karar verme aşamalarından ya da öteki Topluluk mevzuatından elde edilen bilgiler Ek I’de değinilen bilgileri sağlamak amacıyla kullanılabilir.

 

4.    Çevre raporunun içermesi gereken bilginin kapsamı ve ayrıntıları kararlaştırılırken 6 (3) maddesinde değinilen makamlarla görüşmelerde bulunulacaktır.

 

Madde 6

 

Görüşmeler

 

1.        5. maddeye göre hazırlanan taslak planlar veya programlar ve çevre raporu, bu maddenin 3. paragrafında değinilen makamların ve kamunun incelemesine sunulacaktır.

2.        3. paragrafta belirtilen makamlara ve 4. paragrafta belirtilen kamuya, taslak plan ve program ve çevre raporu hakkında görüşlerini açıklamaları için, plan ve programın kabulünden veya yasama sürecine sunulmasından önce makul bir zaman dilimi içinde erken ve etkili bir fırsat verilecektir.

3.        Üye devletler, özel çevresel sorumlulukları nedeniyle, plan ve programların uygulanmasının çevresel etkilerinden endişe duyabilecek ve danışılması gereken makamları belirleyeceklerdir.

4.        Üye devletler, 2. paragrafın öngördüğü amaçlarla, etkilenen ya da etkilenmesi olasılığı bulunan toplum da dahil olmak üzere, çevre koruma çalışmalarını destekleyen ve diğer örgütler gibi bu Direktif uyarınca alınacak karara ilgi duyan uygun hükümet dışı kuruluşları belirleyecektir.

5.        Bilgi ve danışılması gereken makamlar ve kamu ile ilgili ayrıntılı düzenlemeler üye ülkelerce kararlaştırılacaktır.

 

 

Madde 7

 

Sınır Ötesi Görüşmeler

 

1. Bir Üye Ülke, kendi toprakları ile ilgili olarak hazırlanmış olan bir plan veya programın uygulanmasının, başka bir Üye Ülke’nin çevresinde önemli etkilere sahip olacağını olası olarak görüyorsa veya önemli ölçüde şekilde etkilenmesi olası bir Üye Ülke bu yolda bir istekte bulunursa, planın veya programın uygulandığı Üye Ülke, plan ve programı kabul etmeden ve yasama sürecine sunmadan önce plan veya programın taslağını ve ilgili çevre raporunun bir örneğini diğer Üye Ülke’ye iletecektir.

 

2. Bir Üye Ülke’ye 1. paragraf uyarınca plan veya program taslağının örneği ve ilgili çevre raporunun gönderilmiş ise gönderilen ülke bu plan veya program kabul edilmeden veya yasama süreci başlatılmadan önce görüşmelerde bulunmak ve bilgi alıp almak istemediğini diğer Üye Ülke’ye bildirecek ve böyle bir bildirimde bulunursa ilgili üye ülkeler plan veya program uygulanırken oluşacak olası sınır ötesi çevresel etkiler ve bunları azaltacak veya ortadan kaldıracak olası önlemler hakkında görüşmelere girişeceklerdir.  Bu görüşmelerin yapıldığı yerlerde, ilgili üye ülkeler, önemli ölçüde etkilenmesi olası Üye Ülke’nin, 6 (3) maddesinde belirtilen makamlarının ve 6 (4) maddesinde belirtilen toplumunun bilgilendirilmesini ve uygun bir zaman dilimi içinde görüşlerini iletmelerine fırsat verilmesini güvence altına alacak ayrıntılı düzenlemeler konusunda anlaşacaklardır.

 

3. Bu madde uyarınca üye ülkelerin görüşmelerde bulunmasının gerektiği yerlerde, üye ülkeler bu görüşmelerin başlangıcında görüşmelerin süresi için makul bir zaman dilimi konusunda anlaşmaya varacaklardır.

 

 

 

 

Madde 8

 

Karar Alma

 

5. madde uyarınca hazırlanan çevre raporu, 6. madde uyarınca belirtilen görüşler ve 7. madde uyarınca sınır ötesi görüşmelerden elde edilen sonuçlar plan ve program kabul edilmeden ve yasama sürecine sunulmadan önce plan veya program hazırlıklarında dikkate alınacaktır.

 

 

Madde 9

 

Kararla İlgili Bilgi

 

1. Bir plan veya program kabul edildiğinde, üye ülkeler, 6 (3) maddesinde belirtilen makamlara ve 7. maddede belirtilen topluma ve görüşmelerde bulunulan her bir Üye Ülke'ye bilgi verilmesini ve bilgilendirilenlere şunların sunulmasını güvence altına alacaktır.

 

(a)    kabul edilen plan veya program;

(b)    çevresel endişelerin plan veya programla nasıl bütünleştirildiği ve 5. madde uyarınca çevre raporunun nasıl hazırlandığı,  6. madde uyarınca açıklanan görüşler ve 7. madde uyarınca gerçekleştirilen görüşmelerin sonuçlarının 8. maddeye göre nasıl dikkate alındığı ve plan veya programın kabul edilen şekliyle üzerinde durulan öteki seçeneklere tercih edilme nedenlerini özetleyen bir bildiri, ve

(c)    10. madde uyarınca izleme ile ilgili olarak kararlaştırılan önlemler.

 

2. 1. paragrafta değinilen bilgilerle ilgili ayrıntılı düzenlemeler üye ülkeler tarafından belirlenecektir.

 

 

Madde 10

 

İzleme

 

1. Üye ülkeler, ötekiler yanında, öngörülemeyen olumsuz etkilerin erken bir aşamada saptanmaları ve uygun karşı önlemlerin alınabilmesini sağlamak üzere plan programların uygulanmasının önemli çevresel etkilerini izleyeceklerdir.

 

2. 1. paragrafın gereklerinin yerine getirilmesi için, izleme çalışmalarında yinelemelerinin önlenmesi bakımından mevcut izleme düzenekleri kullanılabilir.

 

Madde 11

 

Öteki Topluluk Mevzuatı ile İlişkiler

 

1. Bu Direktif uyarınca yapılan bir çevresel değerlendirme, 85/337/EEC sayılı Direktif’in gereklerine ve Topluluğun öteki yasalarının gereklerine karşı önyargısız olacaktır.

 

2. Çevreye olan etkilerin değerlendirilmesi görevinin eşzamanlı olarak bu Direktif ve öteki Topluluk mevzuatıyla ortaya çıktığı plan ve programlarda, üye ülkeler, diğer nedenler yanında, değerlendirme çalışmalarında yinelemelerinin önlenmesi için ilgili Topluluk mevzuatının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla eşgüdümlü ya da ortak süreçler sunabilirler.

 

3. Avrupa Topluluğu tarafından ortaklaşa finanse edilen plan ve programlar için bu Direktif uyarınca yapılacak çevre değerlendirmesi ilgili Topluluk mevzuatının özel hükümlerine uygun olarak yapılmalıdır.

 

 

Madde 12

 

Bilgi, Raporlama ve Gözden Geçirme

 

1. Üye ülkeler ve Komisyon, bu Direktif’in uygulanmasından elde edilen deneyimler konusunda bilgi değişiminde bulunacaktır.

 

2. Üye ülkeler, çevre raporlarının, bu Direktif’in gereklerini karşılayacak kalitede olmalarını güvence altına alacak ve bu raporların kalitesi ile ilgili olarak alınan her önlemi Komisyon’a iletecektir.

 

3. 21 Temmuz 2006’dan önce, Komisyon bu Direktif’in uygulanması ve etkililiği konusundaki ilk raporunu Avrupa Parlamentosu’na ve Konseyi’ne gönderecektir. Anlaşmanın 6. maddesi gereğince, çevre koruma gereklerini daha ileri düzeyde bütünleştirmek görüşüyle üye ülkelerde bu Direktifin uygulanmasından elde edilen deneyimler dikkate alınarak, bu rapor, eğer uygunsa, bu Direktif’e ilişkin değişiklik yönündeki önerilerini içermelidir. Özellikle, Komisyon bu Direktif’in kapsamının diğer alanlara/sektörlere ve diğer plan ve programlara genişletilmesi olasılığını dikkate alacaktır. Yeni değerlendirme raporları 7 yıllık aralarla hazırlanmalıdır.

 

4.                                                                                                                                                                                        Komisyon, bu Direktif ve öteki topluluk mevzuatı arasında tutarlı bir yaklaşım oluşturmak amacıyla, ilgili Yönetmeliklerde belirtilen programlama sürelerinin sona erme tarihlerinden çok önce, bu Direktif ile (EC) 1260/1999 ve (EC) 1257/1999 sayılı Yönetmelikler arasındaki ilişkiler hakkında rapor verecektir.

 

 

Madde 13

 

Direktifin Uygulanması

 

1. Üye ülkeler, bu Direktifin gereklerini yerine getirmek için gerekli olan yasaları, yönetmelikleri ve yönetsel düzenlemeleri 21 Temmuz 2004’den önce yürürlüğe koyacaklardır. Üye ülkeler bununla ilgili olarak Komisyon’u bilgilendireceklerdir.

 

2. Üye ülkeler önlemleri uyguladıklarında, bu Direktifi referans olarak gösterecekler ya da resmi olarak halka açıklanması durumunda böyle bir referans eşlik edecektir. Bu şekilde bir referansın açıklanması yöntemi üye ülkeler tarafından saptanacaktır.

 

3. 4 (1) maddesinde değinilen yükümlülük, ilk resmi hazırlık yasası 1. paragrafta belirtilen tarihten hemen sonra olan plan ve programlara uygulanmalıdır. İlk resmi hazırlık yasasının o günden önce olan ve akabinde 24 aydan fazla bir süre sonra  kabul edilen ya da yasama sürecine sunulan plan ve programlar üye ülkeler her bir proje için yapacakları ayrı çalışmada bunun olanaklı olmadığına karar verip bu kararlarını halka bildirdiği takdirde, 4. maddede belirtilen yükümlülüğe tabi olacaktır.

 

4. 21 Temmuz 2004’den önce, üye ülkeler, 1. paragrafta belirtilen önlemlere ek olarak, 3. maddeye göre bu Direktif gereğince çevresel bir değerlendirmeye tabi olan plan ve programların şekilleri hakkında Komisyon’a ayrı olarak bilgi verecektir. Komisyon bu bilgiyi üye ülkelere iletecektir. Bu bilgi düzenli bir şekilde güncelleştirilecektir.

 

 

 

Madde 14

 

Yürürlük

 

Bu Direktif, Avrupa Toplulukları Resmi Gazetesi’nde yayınlandığı gün yürürlüğe girer.

 

 

Madde 15

 

Muhataplar

 

Bu direktif üye ülkelere yöneliktir.

 

Lüksembourg’da hazırlanmıştır.

 

Avrupa Parlamentosu adına Başkan Fontaine

 

Konsey adına Başkan Rosengren

 

Notlar:

 

(1).  OJ C 129, 25.04.1997, s.14 ve OJ C 83, 25.3.1999, s. 13

(2).  OJ C 287, 22.9.1997, s. 101

(3).  OJ C 64,27.02.1998, s. 63 ve OJ C 374,23.12.1999, s. 9

(4).  16 Ekim 1999 da onaylanmış (OJ C 54,25.02.2000, s.76) olan Avrupa Parlamentosu’nun 20 Ekim 1998 tarihli görüşü (OJ C 341, 9.11.1998 s. 18), 30 Mart 2000 tarihli Konsey’in Ortak Tavrı (OJ C 137, 16.5.2000, s. 11) ve 6 Eylül 2000 tarihli Avrupa Parlamentosu Kararı (OJ C 135, 7.5.2001, s. 155). 31 Mayıs 2001 tarihli Avrupa Parlamentosu kararı ve 5 Haziran 2001 tarihli Konsey Kararı.

(5).  OJ C 138, 17.05.1993, s. 5

(6).  OJ L 275, 10.10.1998, s. 1

(7).  OJ L 175, 5.7.1985, s. 40. 97/11/EC  (OJ L 73, 14.3.1997, s. 5) direktif ile değiştirilmiş olan direktif

(8).  OJ L 206, 22.7.1992, s. 7   97/62/EC (OJ L 305, 8.11.1997, s. 42) direktif ile en son değiştirilmiş olan direktif

(9).  OJ L 103, 25.4.1979, s. 1    97/49/EC  (OJ L 223, 13.8.1997, s. 9) direktif ile en son değiştirilmiş olan direktif

(10).OJ L 327, 22.12.2000, s. 1

(11).(EC) 1260/1999 sayılı Konsey Yasası için 2000/2006 programlama süresi ve (EC) No 1257/1999 sayılı Konsey Yasası için 2000-2006 ve 2000-2007 programlama süreleri.

(12). Yapısal sermaye hakkında genel hükümleri ortaya koyan 21 Haziran 1999 tarihli (EC) 1260/1999 sayılı Konsey Yasası (OJ L 161, 26.6.1999, s. 1)

(13). Avrupa Tarımsal Danışmanlık ve Garanti fonundan (EAGGF) tarımsal gelişme için destek ve belli yasaları değiştirme ve yürürlükten kaldırma konusunda 17 Mayıs 1999 tarihli (EC) 1257/1999 sayılı Konsey Kararı  (OJ L 160, 26.6.1999, s. 80) .

 

 

 

 


EK 1

Madde (5) 1’de Değinilen Bilgi

 

5 (2) ve (3) maddelerine tabi olarak toplanması gereken 5 (1) maddesinde belirtilen bilgiler  aşağıdadır:

 

(a)   içerik listesi, plan ve programların ana hedefleri ve diğer ilgili plan ve programlarla olan ilişkisi;

(b)   çevrenin mevcut durumunun görünümleri ve plan veya program uygulanmadığı takdirde mevcut durumunda ortaya çıkabilecek olası değişim;

(c)   olası önemli etkiye konu olabilecek alanların çevresel özellikleri;

(d)   plan veya programla ilgili mevcut çevresel sorunlar, özellikle 79/409/EEC ve 92/43/EEC sayılı direktifler uyarınca belirlenmiş olan bölgeler gibi özel çevresel öneme sahip olan bölgeler;

(e)   plan veya programla ilgili uluslararası, Topluluk veya Üye Ülke düzeyinde oluşturulan çevre koruma hedefleri bunların hazırlanmasına dikkate alınan çevresel endişeler;

(f)    biyo-çeşitlilik, kirlilik, insan sağlığı, fauna, flora, toprak, su, hava, iklimsel etmenler, maddi varlıklar, mimari ve arkeolojik de dahil olmak üzere kültürel miras, peyzaj ve yukarıdaki etmenler arasındaki ilişki gibi konular dahil olmak üzere çevre üzerindeki olası etkiler [34];

(g)   plan veya programın uygulanması nedeniyle çevrede oluşabilecek herhangi bir önemli olumsuz etkiyi önlemek, azaltmak ve olabildiğince gidermek için alınması öngörülen önlemler;

(h)   ele alınan seçeneklerin tercih edilme nedenlerinin ana çizgileri ve istenen bilgiyi derlerken karşılaşılan herhangi zorluklar da dahil olmak üzere (örneğin teknik bilgi yetersizliği ya da teknik uzmanlık eksikliği) değerlendirmenin nasıl üstlenildiğine dair tanım;

(i)    10. madde uyarınca izleme ile ilgili olarak alınması öngörülen önlemlerin tanımı;

(j)    yukarıdaki başlıklar altında toplanan bilgilerin teknik olmayan özeti.

 

 

 

EK 2

3 (5) Maddesinde Değinilen Olası Etkilerin Önemini Belirleme Ölçütleri

 

1.     Aşağıdakiler özellikle göz önünde tutulmak üzere, plan ve programların özellikleri:

 

-        yer seçimi, doğa, büyüklük ve çalışma koşulları açılarından veya kaynak tahsisi bakımından, plan veya programların diğer projeler ve etkinlikler için oluşturduğu çerçevenin derecesi,

-        hiyerarşik nitelikli olanlar da dahil olmak üzere, plan veya programların diğer plan ve programları etkileme derecesi,

-        özellikle sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla çevresel düşüncelerin bütünleştirilmesi için plan veya programın uygunluğu,

-        plan veya programa ilişkin çevresel sorunlar,

-        topluluk çevre mevzuatının uygulanması için plan veya programın uygunluğu (örneğin, atık yönetimi ya da suların korunmasına ilişkin plan ve programlar).

 

2.     Aşağıdakiler özellikle göz önünde tutulmak üzere, etkilerin özellikleri ve etkilenme olasılığı olan alan

 

-     etkilerin olasılığı, süresi, sıklık derecesi ve geri çevrilebilirliği,

-     etkilerin yığınsal niteliği,

-     etkilerin sınırlar ötesi niteliği,

-     insan sağlığı ya da çevre açısından riski (örneğin,  kazalardan kaynaklanan),

-     etkilerin büyüklüğü ve mekansal boyutu (coğrafi bölge ve etkilenmesi olası nüfusun büyüklüğü),

-     aşağıdakilere bağlı olarak, etkilenmesi olası bölgenin değeri ve duyarlılık düzeyi:

 

-   özel doğal karakteristikler ya da kültürel miras,

-   aşılan çevre kalite standartları ya da limit değerler,

-   yoğun alan kullanımı,

-   ulusal, Topluluk ya da uluslararası koruma statüsünde olduğu tanınan alanlar ya da peyzaj üzerindeki etkiler.

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

8. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN BAZI KAMUSAL VE ÖZEL PROJELERİN ÇEVRE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

İLE İLGİLİ 

3.MART. 1997 TARİHLİ VE 97/11/EEC SAYILI

DİREKTİFLE DEĞİŞİK

27. HAZİRAN.1985 TARİHLİ VE  85/337/EEC SAYILI

KONSEY DİREKTİFİ

 

(İNGİLİZCE)


COUNCIL DIRECTIVE

 

of  27 June 1985

 

on the assessment of the effects of certain public and private

projects on the environment

 

(85/337/EEC)

 

 

THE COUNCIL OF THE EUROPEAN COMMUNITIES,

 

Having regard to the Treaty establishing the European Economic Community, and in particular Articles 100 and 235 thereof, Having regard to the proposal from the Commission (1), Having regard to the opinion of the European Parliament (2), Having regard to the opinion of the Economic and Social Committee (3), Whereas the 1973 (4) and 1977 (5) action programmes of the European Communities on the environment, as well as the 1983 (6) action programme, the main outlines of which have been approved by the Council of the European Communities and the representatives of the Governments of the Member States, stress that the best environmental policy consists in preventing the creation of pollution or nuisances at source, rather than subsequently trying to counteract their effects; whereas they affirm the need to take effects on the environment into account at the earliest possible stage in all the technical planning and decision-making processes; whereas to that end, they provide for the implementation of procedures to evaluate such effects; Whereas the disparities between the laws in force in the various Member States with regard to the assessment of the environmental effects of public and private projects may create unfavourable competitive conditions and thereby directly affect the functioning of the common market; whereas, therefore, it is necessary to approximate national laws in this field pursuant to Article 100 of the Treaty; Whereas, in addition, it is necessary to achieve one of the Community’s objectives in the sphere of the protection of the environment and the quality of life; Whereas, since the Treaty has not provided the powers required for this end, recourse should be had to Article 235 of the Treaty; Whereas general principles for the assessment of environmental effects should be introduced with a view to supplementing and coordinating development consent procedures governing public and private projects likely to have a major effect on the environment; Whereas development consent for public and private projects which are likely to have significant effects on the environment should be granted only after prior assessment of the likely significant environmental effects of these projects has been carried out; whereas this assessment must be conducted on the basis of the appropriate information supplied by the developer, which may be supplemented by the authorities and by the people who may be concerned by the project in question; Whereas the principles of the assessment  of environmental effects should be harmonized, in particular with reference to the projects which should be subject to assessment, the main obligations of the developers and the content of the assessment;  Whereas projects belonging to certain types have significant effects on the environment and these projects must as a rule be subject to systematic assessment; Whereas projects of other types may not have significant effects on the environment in every case and whereas these projects should be assessed where the Member States consider that their characteristics so require; Whereas, for projects which are subject to assessment, a certain minimal amount of information must be supplied, concerning the project and its effects; Whereas the effects of a project on the environment must be assessed in order to take account of concerns to protect human health, to contribute by means of a better environment to the quality of life, to ensure maintenance of the diversity of species and to maintain the reproductive capacity of the ecosystem as a basic resource for life; Whereas, however, this Directive should not be applied to projects the details of which are adopted by a specific act of national legislation, since the objectives of this Directive, including that of supplying information, are achieved through the legislative process; Whereas, furthermore, it may be appropriate in exceptional cases to exempt a specific project from the assessment procedures laid down by this Directive, subject to appropriate information being supplied to the Commission,

 

HAS ADOPTED THIS DIRECTIVE:

 

Article 1

 

1. This Directive shall apply to the assessment of the environmental effects of those public and private projects which are likely to have significant effects on the environment.

 

2. For the purposes of this Directive:

 

‘Project’ means:

 

— the execution of construction works or of other installations or schemes,

— other interventions in the natural surroundings and landscape including those involving the extraction of mineral resources;

‘developer' means: the applicant for authorization for a private project or the public authority which initiates a project;

‘development consent' means: the decision of the competent authority or authorities which entitles the developer to proceed with the project.

 

3. The competent authority or authorities shall be that or those which the Member States designate as responsible for performing the duties arising from this Directive.

 

4. Projects serving national defence purposes are not covered by this Directive.

 

5. This Directive shall not apply to projects the details of which are adopted by a specific act of national legislation, since the objectives of this Directive, including that of supplying information, are achieved through the legislative process.

 

Article 2

 

1. Member States shall adopt all measures necessary to ensure that, before consent is given, projects likely to have significant effects on the environment by virtue, inter alia, of their nature, size or location are made subject to a requirement for development consent and an assessment with regard to their effects. These projects are defined in Article 4.

 

2. The environmental impact assessment may be integrated into the existing procedures for consent to projects in the Member States, or, failing this, into other procedures or into procedures to be established to comply with the aims of this Directive.

 

2a. Member States may provide for a single procedure in order to fulfil the requirements of this Directive and the requirements of Council Directive 96/61/EC of  24 September 1996 on integrated pollution prevention and control  (1).

 

3. Without prejudice to Article 7, Member States may, in exceptional cases, exempt a specific project in whole or in part from the provisions laid down in this Directive.

 

In this event, the Member States shall:

(a) consider whether another form of assessment would be appropriate and whether the information thus collected should be made available to the public;

(b) make available to the public concerned the information relating to  the exemption and the reasons for granting it;

(c) inform the Commission, prior to granting consent, of the reasons justifying the exemption granted, and provide it with the information made available, where applicable, to their own nationals.

 

The Commission shall immediately forward the documents received to the other Member States. The Commission shall report annually to the Council on the application of this paragraph.

 

Article 3

 

The environmental impact assessment shall identify, describe and assess in an appropriate manner, in the light of each individual case and in accordance with Articles 4 to 11, the direct and indirect effects of a project on the following factors:

 

— human beings, fauna and flora;

— soil, water, air, climate and the landscape;

— material assets and the cultural heritage;

— the interaction between the factors mentioned in the first, second and third indents.

 

Article 4

 

1.    Subject to Article 2 (3), projects listed in Annex I shall be made subject to an assessment in accordance with Articles 5 to 10.

 

2.    Subject to Article 2 (3), for projects listed in Annex II, the Member States shall determine through:

 

 

(a) a case-by-case examination, or

(b) thresholds or criteria set by the Member State whether the project shall be made subject to an assessment in accordance with Articles 5 to 10.

 

Member States may decide to apply both procedures referred to in (a) and (b).

 

3. When a case-by-case examination is carried out or thresholds or criteria are set for the purpose of paragraph 2, the relevant selection criteria set out in Annex III shall be taken into account.

 

4. Member States shall ensure that the determination made by the competent authorities under paragraph 2 is made available to the public. *

 

 

 

 

Article 5

 

1.    In the case of projects which, pursuant to Article 4, must be subjected to an environmental impact assessment in accordance with Articles 5 to 10, Member States shall adopt the necessary measures to ensure that the developer supplies in an appropriate form the information specified in Annex IV in asmuch as:

 

(a)  the Member States consider that the information is relevant to a given stage of the consent procedure and to the specific characteristics of a particular project or type of project and of the environmental features likely to be affected;

 

(b) the Member States consider that a developer may reasonably be required to compile this information having regard inter alia to current knowledge and methods of assessment.

 

 

2.    Member States shall take the necessary measures to ensure that, if the developer so requests before submitting an application for development consent, the competent authority shall give an opinion on the information to be supplied by the developer in accordance with paragraph1.

 

3.    The competent authority shall consult the developer and authorities referred to in Article 6 (1) before it gives its opinion. The fact that the authority has given an opinion under this paragraph shall not preclude it from subsequently requiring the developer to submit further information. Member States may require the competent authorities to give such an opinion, irrespective of whether the developer so requests.

 

4.    The information to be provided by the developer in accordance with paragraph 1 shall include at least:

— a description of the project comprising information on the site, design and size of the project,

— a description of the measures envisaged in order to avoid, reduce and, if possible, remedy significant adverse effects,

— the data required to identify and assess the main effects which the project is likely to have on the environment,

— an outline of the main alternatives studied by the developer and an indication of the main reasons for his choice, taking into account the environmental effects,

  a non-technical summary of the information mentioned in the previous indents.

 

5. Member States shall, if necessary, ensure that any authorities holding relevant information, with particular reference to Article 3, shall make this information available to the developer.

 

Article 6

 

1.    Member States shall take the measures necessary to ensure that the authorities likely to be concerned by the project by reason of their specific environmental responsibilities are given an opportunity to express their opinion on the information supplied by the developer and on the request for development consent. To this end, Member States shall designate the authorities to be consulted, either in general terms or on a case-by-case basis. The information gathered pursuant to Article 5 shall be forwarded to those authorities. Detailed arrangements for consultation shall be laid down by the Member States.

 

2.    Member States shall ensure that any request for development consent and any information gathered pursuant to Article 5 are made available to the public within a reasonable time in order to give the public concerned the opportunity to express an opinion before the development consent is granted.

 

3.    The detailed arrangements for such information and consultation shall be determined by the Member States, which may in particular, depending on the particular characteristics of the projects or sites concerned:

 

 

— determine the public concerned,

— specify the places where the information can be consulted,

— specify the way in which the public may be informed, for example by bill-posting within a certain radius, publication in local newspapers, organization of exhibitions with plans, drawings, tables, graphs, models,

— determine the manner in which the public is to be consulted, for example, by written submissions, by public enquiry,

— fix appropriate time limits for the various stages of the procedure in order to ensure that a decision is taken within a reasonable period.

 

Article 7

 

1.    Where a Member State is aware that a project is likely to have significant effects on the environment in another Member State or where a Member State likely to be significantly affected so requests, the Member State in whose territory the project is intended to be carried out shall send to the affected Member State as soon as possible and no later than when informing its own public, inter alia:

 

(a)   description of the project, together with any available information on its possible transboundary impact;

(b) information on the nature of the decision which may be taken, and shall give the other Member State a reasonable time in which to indicate whether it wishes to participate in the Environmental  Impact Assessment procedure, and may include the information referred to in paragraph 2.

 

2.    If a Member State which receives information pursuant to paragraph 1 indicates that it intends to participate in the Environmental Impact Assessment procedure, the Member State in whose territory the project is intended to be carried out shall, if it has not already done so, send to the affected Member State the information gathered pursuant to Article 5 and relevant information regarding the said procedure, including the request for development consent.

 

3.    The Member States concerned, each in so far as it is concerned, shall also:

 

(a)  arrange for the information referred to in paragraphs 1 and 2 to be made available, within a reasonable time, to the authorities referred to in Article 6 (1) and the public concerned in the territory of the Member State likely to be significantly affected; and

(b) ensure that those authorities and the public concerned are given an opportunity, before development consent for the project is granted, to forward their opinion within a reasonable time on the information supplied to the competent authority in the Member State in whose territory the project is intended to be carried out.

 

4.    The Member States concerned shall enter into consultations regarding, inter alia, the potential transboundary effects of the project and the measures envisaged to reduce or eliminate such effects and shall agree on a reasonable time frame for the duration of the consultation period.

 

5.    The detailed arrangements for implementing the provisions of this Article may be determined by the Member States concerned.

 

Article 8

 

The results of consultations and the information gathered pursuant to Articles 5, 6 and 7 must be taken into consideration in the development consent procedure.

 

Article 9

 

1. When a decision to grant or refuse development consent has been taken, the competent authority or authorities shall inform the public thereof in accordance with the appropriate procedures and shall make available to the public the following information:

 

— the content of the decision and any conditions attached thereto,

  the main reasons and considerations on which the decision is based,

  a description, where necessary, of the main measures to avoid, reduce and, if possible, offset the major adverse effects.

 

2.     The competent authority or authorities shall inform any Member State which has been consulted pursuant to Article 7, forwarding to it the information referred to in paragraph 1.

 

 

Article 10

 

The provisions of this Directive shall not affect the obligation on the competent authorities to respect the limitations imposed by national regulations and administrative provisions and accepted legal practices with regard to commercial and industrial confidentiality, including intellectual property, and the safeguarding of the public interest. Where Article 7 applies, the transmission of information to another Member State and the receipt of information by another Member State shall be subject to the limitations in force in the Member State in which the project is proposed.

 

Article 11

 

1.    The Member States and the Commission shall exchange information on the experience gained in applying this Directive.

 

2.    In particular, Member States shall inform the Commission of any criteria and/or thresholds adopted for the selection of the projects in question, in accordance with Article 4 (2).

 

3.    Five years after notification of this Directive, the Commission shall send the European Parliament and the Council a report on its application and effectiveness. The report shall be based on the aforementioned exchange of information.

 

4.    On the basis of this exchange of information, the Commission shall submit to the Council additional proposals, should this be necessary, with a view to this Directive’s being applied in a sufficiently coordinated manner.

 

 

 

 

 

 

Article 12

 

1.    Member States shall take the measures necessary to comply with this Directive within three years of its notification  (1). *

 

2. Member States shall communicate to the Commission the texts of the provisions of national law which they adopt in the field covered by this Directive.

 

Article 14

 

This Directive is addressed to the Member States.

 

 

 

ANNEX I

 

PROJECTS SUBJECT TO ARTICLE 4 (1)

 

1.    Crude-oil refineries (excluding undertakings manufacturing only lubricants from crude oil) and installations for the gasification and liquefaction of 500 tonnes or more of coal or bituminous shale per day.

2.    Thermal power stations and other combustion installations with a heat output of 300 megawatts or more, and,

— nuclear power stations and other nuclear reactors including the dismantling or decommissioning of such power stations or reactors [35] (except research installations for the production and conversion of fissionable and fertile materials, whose maximum power does not exceed 1 kilowatt continuous thermal load).

3.    (a) Installations for the reprocessing of irradiated nuclear fuel.

(b) Installations designed:

— for the production or enrichment of nuclear fuel,

— for the processing of irradiated nuclear fuel or high-level radioactive waste,

— for the final disposal of irradiated nuclear fuel,

— solely for the final disposal of radioactive waste,

— solely for the storage (planned for more than 10 years) of irradiated nuclear fuels or radioactive waste in a different site than the production site.

4. — Integrated works for the initial smelting of cast-iron and steel;

— Installations for the production of non-ferrous crude metals from ore, concentrates or secondary raw materials by metallurgical, chemical or electrolytic processes.

5. Installations for the extraction of asbestos and for the processing and transformation of asbestos and products containing asbestos: for asbestos-cement products, with an annual production of more than 20.000 tonnes of finished products, for friction material, with an annual production of more than 50 tonnes of finished products, and for other uses of asbestos, utilization of more than 200 tonnes per year.

6. Integrated chemical installations, i.e. those installations for the manufacture on an industrial scale of substances using chemical conversion processes, in which several units are juxtaposed and are functionally linked to one another and which are:

(i) for the production of basic organic chemicals;

(ii) for the production of basic inorganic chemicals;

(iii) for the production of phosphorous-, nitrogen- or potassium-based fertilizers (simple or compound fertilizers);

(iv) for the production of basic plant health products and of biocides;

(v) for the production of basic pharmaceutical products using a chemical or biological process;

(vi) for the production of explosives.

7. (a) Construction of lines for long-distance railway traffic and of airports (1) with a basic runway length of 2 100 m or more;

(b) Construction of motorways and express roads (2);

(c) Construction of a new road of four or more lanes, or realignment and/or widening of an existing road of two lanes or less so as to provide four or more lanes, where such new road, or realigned and/or widened section of road would be 10 km or more in a continuous length.

8. (a) Inland waterways and ports for inland-waterway traffic which permit the passage of vessels of over 1 350 tonnes;

(b) Trading ports, piers for loading and unloading connected to land and outside ports (excluding ferry piers) which can take vessels of over 1 350 tonnes. *

9. Waste disposal installations for the incineration, chemical treatment as defined in Annex IIA to Directive 75/442/EEC (1) under heading D9, or landfill of hazardous waste (i.e. waste to which Directive 91/689/EEC (2) applies).

10. Waste disposal installations for the incineration or chemical treatment as defined in Annex IIA to Directive 75/442/EEC under heading D9 of nonhazardous waste with a capacity exceeding 100 tonnes per day.

11. Groundwater abstraction or artificial groundwater recharge schemes where the annual volume of water abstracted or recharged is equivalent to or exceeds 10 million cubic metres.

12. (a) Works for the transfer of water resources between river basins where this transfer aims at preventing possible shortages of water and where the amount of water transferred exceeds 100 million cubic metres/year;

(b) In all other cases, works for the transfer of water resources between river basins where the multi-annual average flow of the basin of abstraction exceeds 2 000 million cubic metres/year and where the amount of water transferred exceeds 5 % of this flow. In both cases transfers of piped drinking water are excluded.

13. Waste water treatment plants with a capacity exceeding 150 000-population equivalent as defined in Article 2 point (6) of Directive 91/271/EEC (3).

14. Extraction of petroleum and natural gas for commercial purposes where the amount extracted exceeds 500 tonnes/day in the case of petroleum and 500.000 m3/day in the case of gas.

15. Dams and other installations designed for the holding back or permanent storage of water, where a new or additional amount of water held back or stored exceeds 10 million cubic metres.

16. Pipelines for the transport of gas, oil or chemicals with a diameter of more than 800 mm and a length of more than 40 km.

17. Installations for the intensive rearing of poultry or pigs with more than:

(a) 85 000 places for broilers, 60 000 places for hens;

(b) 3 000 places for production pigs (over 30 kg); or

(c) 900 places for sows.

18. Industrial plants for the

(a) production of pulp from timber or similar fibrous materials;

(b) production of paper and board with a production capacity exceeding 200 tonnes per day.

19. Quarries and open-cast mining where the surface of the site exceeds 25 hectares, or peat extraction, where the surface of the site exceeds 150 hectares.

20. Construction of overhead electrical power lines with a voltage of 220 kV or more and a length of more than 15 km.

21. Installations for storage of petroleum, petrochemical, or chemical products with a capacity of 200.000 tonnes or more. *

 

 

 

 

 

ANNEX II

 

PROJECTS SUBJECT TO ARTICLE 4 (2)

 

1. Agriculture, silviculture and aquaculture

(a) Projects for the restructuring of rural land holdings;

(b) Projects for the use of uncultivated land or semi-natural areas for intensive agricultural purposes;

(c) Water management projects for agriculture, including irrigation and land drainage projects;

(d) Initial afforestation and deforestation for the purposes of conversion to another type of land use;

(e) Intensive livestock installations (projects not included in Annex I);

(f) Intensive fish farming;

(g) Reclamation of land from the sea.

 

2. Extractive industry

(a) Quarries, open-cast mining and peat extraction (projects not included in Annex I);

(b) Underground mining;

(c) Extraction of minerals by marine or fluvial dredging;

(d) Deep drillings, in particular:

— geothermal drilling,

— drilling for the storage of nuclear waste material,

— drilling for water supplies, with the exception of drillings for investigating the stability of the soil;

(e) Surface industrial installations for the extraction of coal, petroleum, natural gas and ores, as well as bituminous shale.

 

3. Energy industry

(a) Industrial installations for the production of electricity, steam and hot water (projects not included in Annex I);

(b) Industrial installations for carrying gas, steam and hot water; transmission of electrical energy by overhead cables (projects not included in Annex I);

(c) Surface storage of natural gas;

(d) Underground storage of combustible gases;

(e) Surface storage of fossil fuels;

(f) Industrial briquetting of coal and lignite;

(g) Installations for the processing and storage of radioactive waste (unless included in Annex I);

(h) Installations for hydroelectric energy production;

(i) Installations for the harnessing of wind power for energy production (wind farms).

4. Production and processing of metals

(a) Installations for the production of pig iron or steel (primary or secondary fusion) including continuous casting;

(b) Installations for the processing of ferrous metals:

(i) hot-rolling mills;

(ii) smitheries with hammers;

(iii) application of protective fused metal coats;

(c) Ferrous metal foundries;

(d) Installations for the smelting, including the alloyage, of non-ferrous metals, excluding precious metals, including recovered products (refining, foundry casting, etc.);

(e) Installations for surface treatment of metals and plastic materials using an electrolytic or chemical process;

(f) Manufacture and assembly of motor vehicles and manufacture of motor vehicle engines;

(g) Shipyards;

(h) Installations for the construction and repair of aircraft;

(i) Manufacture of railway equipment;

(j) Swaging by explosives;

(k) Installations for the roasting and sintering of metallic ores.

 

5. Mineral industry

(a) Coke ovens (dry coal distillation);

(b) Installations for the manufacture of cement;

(c) Installations for the production of asbestos and the manufacture of asbestos-products (projects not included in Annex I);

(d) Installations for the manufacture of glass including glass fibre;

(e) Installations for smelting mineral substances including the production of mineral fibres;

(f) Manufacture of ceramic products by burning, in particular roofing tiles, bricks, refractory bricks, tiles, stoneware or porcelain.

 

6. Chemical industry (Projects not included in Annex I)

(a) Treatment of intermediate products and production of chemicals;

(b) Production of pesticides and pharmaceutical products, paint and varnishes, elastomers and peroxides;

(c) Storage facilities for petroleum, petrochemical and chemical products.

 

7. Food industry

(a) Manufacture of vegetable and animal oils and fats;

(b) Packing and canning of animal and vegetable products;

(c) Manufacture of dairy products;

(d) Brewing and malting;

(e) Confectionery and syrup manufacture;

(f) Installations for the slaughter of animals;

(g) Industrial starch manufacturing installations;

(h) Fish-meal and fish-oil factories;

(i) Sugar factories.

 

8. Textile, leather, wood and paper industries

(a) Industrial plants for the production of paper and board (projects not included in Annex I);

(b) Plants for the pretreatment (operations such as washing, bleaching, mercerization) or dyeing of fibres or textiles;

(c) Plants for the tanning of hides and skins;

(d) Cellulose-processing and production installations.

 

9. Rubber industry

Manufacture and treatment of elastomer-based products.

 

10. Infrastructure projects

(a) Industrial estate development projects;

(b) Urban development projects, including the construction of shopping centres and car parks;

(c) Construction of railways and intermodal transshipment facilities, and of intermodal terminals (projects not included in Annex I);

(d) Construction of airfields (projects not included in Annex I);

(e) Construction of roads, harbours and port installations, including fishing harbours (projects not included in Annex I);

(f) Inland-waterway construction not included in Annex I, canalization and flood-relief works;

(g) Dams and other installations designed to hold water or store it on a long-term basis (projects not included in Annex I);

(h) Tramways, elevated and underground railways, suspended lines or similar lines of a particular type, used exclusively or mainly for passenger transport;

(i) Oil and gas pipeline installations (projects not included in Annex I);

(j) Installations of long-distance aqueducts;

(k) Coastal work to combat erosion and maritime works capable of altering the coast through the construction, for example, of dykes, moles, jetties and other sea defence works, excluding the maintenance and reconstruction of such works;

(l) Groundwater abstraction and artificial groundwater recharge schemes not included in Annex I;

(m) Works for the transfer of water resources between river basins not included in Annex I.

 

 

11. Other projects

(a) Permanent racing and test tracks for motorized vehicles;

(b) Installations for the disposal of waste (projects not included in Annex I);

(c) Waste-water treatment plants (projects not included in Annex I);

(d) Sludge-deposition sites;

(e) Storage of scrap iron, including scrap vehicles;

(f) Test benches for engines, turbines or reactors;

(g) Installations for the manufacture of artificial mineral fibres;

(h) Installations for the recovery or destruction of explosive substances;

(i) Knackers’ yards.

 

12. Tourism and leisure

(a) Ski-runs, ski-lifts and cable-cars and associated developments;

(b) Marinas;

(c) Holiday villages and hotel complexes outside urban areas and associated developments;

(d) Permanent camp sites and caravan sites;

(e) Theme parks.

13. — Any change or extension of projects listed in Annex I or Annex II, already authorized, executed or in the process of being executed, which may have significant adverse effects on the environment;

— Projects in Annex I, undertaken exclusively or mainly for the development and testing of new methods or products and not used for more than two years.

 

 

ANNEX III

 

SELECTION CRITERIA REFERRED TO IN ARTICLE 4 (3)

 

1. Characteristics of projects

The characteristics of projects must be considered having regard, in particular, to:

— the size of the project,

— the cumulation with other projects,

— the use of natural resources,

— the production of waste,

— pollution and nuisances,

— the risk of accidents, having regard in particular to substances or technologies used.

 

2. Location of projects

The environmental sensitivity of geographical areas likely to be affected by projects must be considered, having regard, in particular, to:

— the existing land use,

— the relative abundance, quality and regenerative capacity of natural resources in the area,

— the absorption capacity of the natural environment, paying particular attention to the following areas:

(a) wetlands;

(b) coastal zones;

(c) mountain and forest areas;

(d) nature reserves and parks;

(e) areas classified or protected under Member States’ legislation; special protection areas designated by Member States pursuant to Directive 79/409/EEC and 92/43/EEC;

(f) areas in which the environmental quality standards laid down in Community legislation have already been exceeded;

(g) densely populated areas;

(h) landscapes of historical, cultural or archaeological significance.

 

3. Characteristics of the potential impact

The potential significant effects of projects must be considered in relation to criteria set out under 1 and 2 above, and having regard in particular to:

— the extent of the impact (geographical area and size of the affected population),

— the transfrontier nature of the impact,

— the magnitude and complexity of the impact,

— the probability of the impact,

— the duration, frequency and reversibility of the impact.

 

 

ANNEX IV

 

INFORMATION REFERRED TO IN ARTICLE 5 (1)

 

1. Description of the project, including in particular:

— a description of the physical characteristics of the whole project and the land-use requirements during the construction and operational phases,

— a description of the main characteristics of the production processes, for instance, nature and quantity of the materials used,

— an estimate, by type and quantity, of expected residues and emissions (water, air and soil pollution, noise, vibration, light, heat, radiation, etc.) resulting from the operation of the proposed project.

 

2. An outline of the main alternatives studied by the developer and an indication of the main reasons for this choice, taking into account the environmental effects.

 

3. A description of the aspects of the environment likely to be significantly affected by the proposed project, including, in particular, population, fauna, flora, soil, water, air, climatic factors, material assets, including the architectural and archaeological heritage, landscape and the inter-relationship between the above factors.

 

4. A description (1) of the likely significant effects of the proposed project on the environment resulting from:

— the existence of the project,

— the use of natural resources,

— the emission of pollutants, the creation of nuisances and the elimination of waste, and the description by the developer of the forecasting methods used to assess the effects on the environment.

 

5. A description of the measures envisaged to prevent, reduce and where possible offset any significant adverse effects on the environment.

 

6. A non-technical summary of the information provided under the above headings.

 

7. An indication of any difficulties (technical deficiencies or lack of know-how) encountered by the developer in compiling the required information. *

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

9. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN STRATEJİK ÇED DİREKTİFİ

 

 

AVRUPA PARLAMENTOSU VE KONSEYİNİN

2001/42/EC SAYILI VE 27 HAZİRAN 2001 TARİHLİ

BAZI PLAN VE PROGRAMLARIN

ÇEVRE ÜZERİNDEKİ

ETKİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

DİREKTİFİ

 

(İNGİLİZCE)

 

 


Directive 2001/42/EC of the European Parliament and of the Council of 27 June 2001 on the  assessment of the effects of certain plans and programmes on the environment

           

 

Official Journal L 197, 21/07/2001 P. 0030 - 0037

 

 

           THE EUROPEAN PARLIAMENT AND THE COUNCIL OF THE EUROPEAN UNION,

 

            Having regard to the Treaty establishing the European Community, and in particular Article 175 (1) thereof,

            Having regard to the proposal from the Commission (1),

            Having regard to the opinion of the Economic and Social Committee (2),

            Having regard to the opinion of the Committee of the Regions ( 3),

            Acting in accordance with the procedure laid down in Article 251 of the Treaty (4), in the light of the joint text approved by the Conciliation Committee on 21 March 2001,

 

            Whereas:

 

(1)                    Article 174 of the Treaty provides that Community policy on the environment is to contribute to, inter alia, the preservation, protection and improvement of the quality of the environment, the protection of human health and the prudent and rational utilisation of natural resources and that it is to be based on the precautionary principle. Article 6 of the Treaty provides that environmental protection requirements are to be integrated into the definition of Community policies and activities, in particular with a view to promoting sustainable development.

(2)                    The Fifth Environment Action Programme: Towards sustainability - A European Community programme of policy and action in relation to the environment and sustainable development (5), supplemented by Council Decision No 2179/98/EC (6) on its review, affirms the importance of assessing the likely environmental effects of plans and programmes.

(3)                    The Convention on Biological Diversity requires Parties to integrate as far as possible and as appropriate the conservation and sustainable use of biological diversity into relevant sectoral or cross-sectoral plans and programmes.

(4) Environmental assessment is an important tool for integrating environmental considerations into the preparation and adoption of certain plans and programmes which are likely to have significant effects on the environment in the Member States, because it ensures that such effects of implementing plans and programmes are taken into account during their preparation and before their adoption.

(5) The adoption of environmental assessment procedures at the planning and programming level should benefit undertakings by providing a more consistent framework in which to operate by the inclusion of the relevant environmental information into decision making. The inclusion of a wider set of factors in decision making should contribute to more sustainable and effective solutions.

(6) The different environmental assessment systems operating within Member States should contain a set of common procedural requirements necessary to contribute to a high level of protection of the environment.

(7) The United Nations/Economic Commission for Europe Convention on Environmental Impact Assessment in a Transboundary Context of 25 February 1991, which applies to both Member States and other States, encourages the parties to the Convention to apply its principles to plans and programmes as well; at the second meeting of the Parties to the Convention in Sofia on 26 and 27 February 2001, it was decided to prepare a legally binding protocol on strategic environmental assessment which would supplement the existing provisions on environmental impact assessment in a transboundary context, with a view to its possible adoption on the occasion of the 5th Ministerial Conference "Environment for Europe" at an extraordinary meeting of the Parties to the Convention, scheduled for May 2003 in Kiev, Ukraine. The systems operating within the Community for environmental assessment of plans and programmes should ensure that there are adequate transboundary consultations where the implementation of a plan or programme being prepared in one Member State is likely to have significant effects on the environment of another Member State. The information on plans and programmes having significant effects on the environment of other States should be forwarded on a reciprocal and equivalent basis within an appropriate legal framework between Member States and these other States.

(8) Action is therefore required at Community level to lay down a minimum environmental assessment framework, which would set out the broad principles of the environmental assessment system and leave the details to the Member States, having regard to the principle of subsidiarity. Action by the Community should not go beyond what is necessary to achieve the objectives set out in the Treaty.

(9) This Directive is of a procedural nature, and its requirements should either be integrated into existing procedures in Member States or incorporated in specifically established procedures. With a view to avoiding duplication of the assessment, Member States should take account, where appropriate, of the fact that assessments will be carried out at different levels of a hierarchy of plans and programmes.

(10)                  All plans and programmes which are prepared for a number of sectors and which set a framework for future development consent of projects listed in Annexes I and II to Council Directive 85/337/EEC of 27 June 1985 on the assessment of the effects of certain public and private projects on the environment (7), and all plans and programmes which have been determined to require assessment pursuant to Council Directive 92/43/EEC of 21 May 1992 on the conservation of natural habitats and of wild flora and fauna(8), are likely to have             significant effects on the environment, and should as a rule be made subject to systematic environmental assessment. When they determine the use of small areas at local level or are minor modifications to the above plans or programmes, they should be assessed only where Member States determine that they are likely to have significant effects on the environment.

(11)                  Other plans and programmes which set the framework for future development consent of projects may not have significant effects on the environment in all cases and should be assessed only where Member States determine that they are likely to have such effects.

(12)                  When Member States make such determinations, they should take into account the relevant criteria set out in this Directive.

(13)                  Some plans or programmes are not subject to this Directive because of their particular characteristics.

(14)                  Where an assessment is required by this Directive, an environmental report should be prepared containing relevant information as set out in this Directive, identifying, describing and evaluating the likely significant environmental effects of implementing the plan or programme, and reasonable alternatives taking into account the objectives and the geographical scope of the plan or programme; Member States should communicate to the Commission any measures they take concerning the quality of environmental reports.

(15)                  In order to contribute to more transparent decision making and with the aim of ensuring that the information supplied for the assessment is comprehensive and reliable, it is necessary to provide that authorities with relevant environmental responsibilities and the public are to be consulted during the assessment of plans and programmes, and that appropriate time frames are set, allowing sufficient time for consultations, including the expression of opinion.

(16)                  Where the implementation of a plan or programme prepared in one Member State is likely to have a significant effect on the environment of other Member States, provision should be made for the Member States concerned to enter into consultations and for the relevant authorities and the public to be informed and enabled to express their opinion.

(17)                   The environmental report and the opinions expressed by the relevant authorities and the public, as well as the results of any transboundary consultation, should be taken into account during the preparation of the plan or programme and before its adoption or submission to the legislative procedure.

(18)                  Member States should ensure that, when a plan or programme is adopted, the relevant authorities and the public are informed and relevant information is made available to them.

(19)                  Where the obligation to carry out assessments of the effects on the environment arises simultaneously from this Directive and other Community legislation, such as Council Directive 79/409/EEC of 2 April 1979 on the conservation of wild birds (9), Directive 92/43/EEC, or Directive 2000/60/EC of the European Parliament and the Council of 23 October 2000 establishing a framework for Community action in the field of water policy (10), in order to avoid duplication of the assessment, Member States may provide for coordinated or joint procedures fulfilling the requirements of the relevant Community legislation.

(20)                  A first report on the application and effectiveness of this Directive should be carried out by the Commission five years after its entry into force and at seven-year intervals thereafter. With a view to further integrating environmental protection requirements, and taking into account the experience acquired, the first report should, if appropriate, be accompanied by proposals for amendment of this Directive, in particular as regards the possibility of extending its scope to other areas/sectors and other types of plans and programmes,

 

 

 

            HAVE ADOPTED THIS DIRECTIVE:

 

            Article 1

 

            Objectives

 

            The objective of this Directive is to provide for a high level of protection of the environment and to contribute to the integration of environmental considerations into the preparation and adoption of plans and programmes with a view to promoting sustainable development, by ensuring that, in accordance with this Directive, an environmental assessment is carried out of certain plans and programmes which are likely to have significant effects on the environment.

 

            Article 2

 

            Definitions

 

            For the purposes of this Directive:

 

            (a) "plans and programmes" shall mean plans and programmes, including those co-financed by the European   Community, as well as any modifications to them:

 

-      which are subject to preparation and/or adoption by an authority at national, regional or local level or which are prepared by an authority for adoption, through a legislative procedure by Parliament or Government, and

-      which are required by legislative, regulatory or administrative provisions;

 

            (b) "environmental assessment" shall mean the preparation of an environmental report, the carrying out of consultations, the taking into account of the environmental report and the results of the consultations in decision-making and the provision of information on the decision in accordance with Articles 4 to 9;

 

            (c) "environmental report" shall mean the part of the plan or programme documentation containing the  information required in Article 5 and Annex I;

 

            (d) "The public" shall mean one or more natural or legal persons and, in accordance with national legislation or practice, their associations, organisations or groups.

 

 

            Article 3

 

            Scope

 

            1. An environmental assessment, in accordance with Articles 4 to 9, shall be carried out for plans and programmes referred to in paragraphs 2 to 4 which are likely to have significant environmental effects.

 

            2. Subject to paragraph 3, an environmental assessment shall be carried out for all plans and programmes,

          

(a)  which are prepared for agriculture, forestry, fisheries, energy, industry, transport, waste management, water management, telecommunications, tourism, town and country planning or land use and which set the framework for future development consent of projects listed in Annexes I and II to Directive 85/337/EEC, or

(b) which, in view of the likely effect on sites, have been determined to require an assessment pursuant to Article 6 or 7 of Directive 92/43/EEC.

           

3. Plans and programmes referred to in paragraph 2 which determine the use of small areas at local level and minor modifications to plans and programmes referred to in paragraph 2 shall require an environmental assessment only where the Member States determine that they are likely to have significant environmental effects.

           

4. Member States shall determine whether plans and programmes, other than those referred to in paragraph 2, which set the framework for future development consent of projects, are likely to have significant environmental effects.

           

5. Member States shall determine whether plans or programmes referred to in paragraphs 3 and 4 are likely to have significant environmental effects either through case-by-case examination or by specifying types of plans and programmes or by combining both approaches. For this purpose Member States shall in all cases take into account relevant criteria set out in Annex II, in order to ensure that plans and programmes with likely significant effects on the environment are covered by this Directive.

           

6. In the case-by-case examination and in specifying types of plans and programmes in accordance with paragraph 5, the authorities referred to in Article 6 (3) shall be consulted.

        

7. Member States shall ensure that their conclusions pursuant to paragraph 5, including the reasons for not requiring an environmental assessment pursuant to Articles 4 to 9, are made available to the public.

           

8. The following plans and programmes are not subject to this Directive:

          

-                        plans and programmes the sole purpose of which is to serve national defence or civil emergency,

-                        financial or budget plans and programmes.

           

9. This Directive does not apply to plans and programmes co-financed under the current respective programming periods (11) for Council Regulations (EC) No 1260/1999 (12) and (EC) No 1257/1999 (13).

 

            Article 4

 

            General obligations

 

1.    The environmental assessment referred to in Article 3 shall be carried out during the preparation of a plan or programme and before its adoption or submission to the legislative procedure.

2.    The requirements of this Directive shall either be integrated into existing procedures in Member States for the adoption of plans and programmes or incorporated in procedures established to comply with this Directive.

3.    Where plans and programmes form part of a hierarchy, Member States hall, with a view to avoiding duplication of the assessment, take into account the fact that the assessment will be carried out, in accordance with this Directive, at different levels of the hierarchy. For the purpose of, inter alia, avoiding duplication of assessment, Member States shall apply Article 5 (2) and (3).

 

         

 

      Article 5

 

            Environmental report

 

1.    Where an environmental assessment is required under Article 3(1), an environmental report shall be prepared in which the likely significant effects on the environment of implementing the plan or programme, and reasonable alternatives taking into account the objectives and the geographical scope of the plan or programme, are identified, described and evaluated. The information to be given for this purpose is referred to in Annex I.

2.    The environmental report prepared pursuant to paragraph 1 shall include the information that may reasonably be required taking into account current knowledge and methods of assessment, the contents and level of detail in the plan or programme, its stage in the decision-making process and the extent to which certain matters are more appropriately assessed at different levels in that process in order to avoid duplication of the assessment.

3.    Relevant information available on environmental effects of the plans and programmes and obtained at other levels of decision-making or through other Community legislation may be used for providing the information referred to in Annex I.

4.    The authorities referred to in Article 6(3) shall be consulted when deciding on the scope and level of detail of the information which must be included in the environmental report.

 

            Article 6

 

            Consultations

 

1.    The draft plan or programme and the environmental report prepared in accordance with Article 5 shall be made available to the authorities referred to in paragraph 3 of this Article and the public.

2.    The authorities referred to in paragraph 3 and the public referred to in paragraph 4 shall be given an early and effective opportunity within appropriate time frames to express their opinion on the draft plan or programme and the accompanying environmental report before the adoption of the plan or programme or its submission to the legislative procedure.

3.    Member States shall designate the authorities to be consulted which, by reason of their specific environmental responsibilities, are likely to be concerned by the environmental effects of implementing plans and programmes.

4.    Member States shall identify the public for the purposes of paragraph 2, including the public affected or likely to be affected by, or having an interest in, the decision-making subject to this Directive, including relevant non-governmental organisations, such as those promoting environmental protection and other organisations concerned.

5.    The detailed arrangements for the information and consultation of the authorities and the public shall be determined by the Member States.

 

 

            Article 7

 

            Transboundary consultations

 

1.    Where a Member State considers that the implementation of a plan or programme being prepared in relation to its territory is likely to have significant effects on the environment in another Member State, or where a Member State likely to be significantly affected so requests, the Member State in whose territory the plan or programme is being prepared shall, before its adoption or submission to the legislative procedure, forward a copy of the draft plan or programme and the relevant environmental report to the other Member State.

 

2.    Where a Member State is sent a copy of a draft plan or programme and an environmental report under paragraph 1, it shall indicate to the other Member State whether it wishes to enter into consultations before the adoption of the plan or programme or its submission to the legislative procedure and, if it so indicates, the Member States concerned shall enter into consultations concerning the likely transboundary environmental effects of implementing the plan or programme and the measures envisaged to reduce or eliminate such effects. Where such consultations take place, the Member States concerned shall agree on detailed arrangements to ensure that the authorities referred to in Article 6 (3) and the public referred to in Article 6 (4) in the Member State likely to be significantly affected are informed and given an opportunity to forward their opinion within a reasonable time-frame.

 

 

3.    Where Member States are required under this Article to enter into consultations, they shall agree, at the beginning of such consultations, on a reasonable timeframe for the duration of the consultations.

 

 

            Article 8

 

            Decision making

 

            The environmental report prepared pursuant to Article 5, the opinions expressed pursuant to Article 6 and the results of any transboundary consultations entered into pursuant to Article 7 shall be taken into account during the preparation of the plan or programme and before its adoption or submission to the legislative procedure.

 

 

 

 

 

            Article 9

 

            Information on the decision

 

            1. Member States shall ensure that, when a plan or programme is adopted, the authorities referred to in Article 6 (3), the public and any Member State consulted under Article 7 are informed and the following items are made available to those so informed:

 

(a)  the plan or programme as adopted;

(b) a statement summarising how environmental considerations have been integrated into the plan or programme and how the environmental report prepared pursuant to Article 5, the opinions expressed pursuant to Article 6 and the results of consultations entered into pursuant to Article 7 have been taken into account in accordance with Article 8 and the reasons for choosing the plan or programme as adopted, in the light of the other  reasonable alternatives dealt with, and

(c)  the measures decided concerning monitoring in accordance with Article 10.

 

            2. The detailed arrangements concerning the information referred to in paragraph 1 shall be determined by the Member States.

 

            Article 10

 

            Monitoring

 

1.    Member States shall monitor the significant environmental effects of the implementation of plans and programmes in order, inter alia, to identify at an early stage unforeseen adverse effects, and to be able to undertake appropriate remedial action.

2.     In order to comply with paragraph 1, existing monitoring arrangements may be used if appropriate, with a view to avoiding duplication of monitoring.

 

            Article 11

 

            Relationship with other Community legislation

 

1.    An environmental assessment carried out under this Directive shall be without prejudice to any requirements under Directive 85/337/EEC and to any other Community law requirements.

2.    For plans and programmes for which the obligation to carry out assessments of the effects on the environment arises simultaneously from this Directive and other Community legislation, Member States may provide for coordinated or joint procedures fulfilling the requirements of the relevant Community legislation in order, inter alia, to avoid duplication of assessment.

3.    For plans and programmes co-financed by the European Community, the environmental assessment in accordance with this Directive shall be carried out in conformity with the specific provisions in relevant Community legislation.

 

            Article 12

 

            Information, reporting and review

 

1.    Member States and the Commission shall exchange information on the experience gained in applying this Directive.

2.    Member States shall ensure that environmental reports are of a sufficient quality to meet the requirements of this Directive and shall communicate to the Commission any measures they take concerning the quality of these reports.

3.    Before 21 July 2006 the Commission shall send a first report on the application and effectiveness of this Directive to the European Parliament and to the Council. With a view further to integrating environmental protection requirements, in accordance with Article 6 of the Treaty, and taking into account the experience acquired in the application of this Directive in the Member States, such a report will be accompanied by proposals for amendment of this Directive, if appropriate. In particular, the Commission will consider the possibility of extending the scope of this Directive to other areas/sectors and other types of plans and programmes. A new evaluation report shall follow at seven-year intervals.

4.    The Commission shall report on the relationship between this Directive and Regulations (EC) No 1260/1999 and (EC) No 1257/1999 well ahead of the expiry of the programming periods provided for in those Regulations, with a view to ensuring a coherent approach with regard to this Directive and subsequent Community Regulations.

 

            Article 13

 

            Implementation of the Directive

 

1.    Member States shall bring into force the laws, regulations and administrative provisions necessary to comply with this Directive before 21 July 2004. They shall forthwith inform the Commission thereof.

2.    When Member States adopt the measures, they shall contain a reference to this Directive or shall be accompanied by such reference on the occasion of their official publication. The methods of making such reference shall be laid down by Member States.

3.    The obligation referred to in Article 4 (1) shall apply to the plans and programmes of which the first formal preparatory act is subsequent to the date referred to in paragraph 1. Plans and programmes of which the first formal preparatory act is before that date and which are adopted or submitted to the legislative procedure more than 24 months thereafter, shall be made subject to the obligation referred to in Article 4 (1) unless Member States decide on a case by case basis that this is not feasible and inform the public of their decision.

4.    Before 21 July 2004, Member States shall communicate to the Commission, in addition to the measures referred to in paragraph 1, separate information on the types of plans and programmes which, in accordance with Article 3, would be subject to an environmental assessment pursuant to this Directive. The Commission shall make this information available to the Member States. The information will be updated on a regular basis.

 

            Article 14

 

            Entry into force

 

            This Directive shall enter into force on the day of its publication in the Official Journal of the European Communities.

 

            Article 15

 

            Addressees

 

            This Directive is addressed to the Member States.

 

            Done at Luxembourg, 27 June 2001.

 

            For the European Parliament

            The President

            N. Fontaine

 

            For the Council

            The President

            B. Rosengren

 

 

NOTES:

 

            (1) OJ C 129, 25.4.1997, p. 14 and OJ C 83, 25.3.1999, p. 13.

            (2) OJ C 287, 22.9.1997, p. 101.

            (3) OJ C 64, 27.2.1998, p. 63 and OJ C 374, 23.12.1999, p. 9.

            (4) Opinion of the European Parliament of 20 October 1998 (OJ C 341, 9.11.1998, p. 18), confirmed on 16 September 1999 (OJ C 54, 25.2.2000, p. 76), Council Common Position of 30 March 2000 (OJ C 137, 16.5.2000, p. 11) and Decision of the European Parliament of 6 September 2000 (OJ C 135, 7.5.2001, p.             155). Decision of the European Parliament of 31 May 2001 and Decision of the Council of 5 June 2001.

            (5) OJ C 138, 17.5.1993, p. 5.

            (6) OJ L 275, 10.10.1998, p. 1.

            (7) OJ L 175, 5.7.1985, p. 40. Directive as amended by Directive 97/11/EC (OJ L 73, 14.3.1997, p. 5).

            (8) OJ L 206, 22.7.1992, p. 7. Directive as last amended by Directive 97/62/EC (OJ L 305, 8.11.1997, p. 42).

            (9) OJ L 103, 25.4.1979, p. 1. Directive as last amended by Directive 97/49/EC (OJ L 223, 13.8.1997, p. 9).

            (10) OJ L 327, 22.12.2000, p. 1.

            (11) The 2000-2006 programming period for Council Regulation (EC) No 1260/1999 and the 2000-2006 and 2000-2007 programming periods for Council Regulation (EC) No 1257/1999.

            (12) Council Regulation (EC) No 1260/1999 of 21 June 1999 laying down general provisions on the Structural Funds (OJ L 161, 26.6.1999, p. 1).

            (13) Council Regulation (EC) No 1257/1999 of 17 May 1999 on support for rural development from the European Agricultural Guidance and Guarantee Fund (EAGGF) and amending and repealing certain regulations (OJ L 160, 26.6.1999, p. 80).

 

 

 

 

 

 

 

 

            ANNEX I

 

            Information referred to in Article 5(1)

            The information to be provided under Article 5(1), subject to Article 5(2) and (3), is the following:

 

            (a) an outline of the contents, main objectives of the plan or programme and relationship with other relevant plans and programmes;

            (b) the relevant aspects of the current state of the environment and the likely evolution thereof without implementation of the plan or programme;

            (c) the environmental characteristics of areas likely to be significantly affected;

            (d) any existing environmental problems which are relevant to the plan or programme including, in particular, those relating to any areas of a particular environmental importance, such as areas designated pursuant to Directives 79/409/EEC and 92/43/EEC;

            (e) the environmental protection objectives, established at international, Community or Member State level, which are relevant to the plan or programme and the way those objectives and any environmental considerations have been taken into account during its preparation;

            (f) the likely significant effects (1) on the environment, including on issues such as biodiversity, population, human health, fauna, flora, soil, water, air, climatic factors, material assets, cultural heritage including architectural and archaeological heritage, landscape and the interrelationship between the above factors;

            (g) the measures envisaged to prevent, reduce and as fully as possible offset any significant adverse effects on the environment of implementing the plan or programme;

            (h) an outline of the reasons for selecting the alternatives dealt with, and a description of how the assessment was undertaken including any difficulties (such as technical deficiencies or lack of know-how) encountered in compiling the required information;

            (i) a description of the measures envisaged concerning monitoring in accordance with Article 10;

            (j) a non-technical summary of the information provided under the above headings. *

 

 

 

 

 

            ANNEX II

 

            Criteria for determining the likely significance of effects referred to in Article 3 (5)

            1. The characteristics of plans and programmes, having regard, in particular, to

            - the degree to which the plan or programme sets a framework for projects and other activities, either with regard to the location, nature, size and operating conditions or by allocating resources,

            - the degree to which the plan or programme influences other plans and programmes including those in a hierarchy,

            - the relevance of the plan or programme for the integration of environmental considerations in particular with a view to promoting sustainable development,

            - environmental problems relevant to the plan or programme,

            - the relevance of the plan or programme for the implementation of Community legislation on the environment (e.g. plans and programmes linked to waste-management or water protection).

            2. Characteristics of the effects and of the area likely to be affected, having regard, in particular, to

            - the probability, duration, frequency and reversibility of the effects,

            - the cumulative nature of the effects,

            - the transboundary nature of the effects,

            - the risks to human health or the environment (e.g. due to accidents),

            - the magnitude and spatial extent of the effects (geographical area and size of the population likely to be affected),

            - the value and vulnerability of the area likely to be affected due to:

            - special natural characteristics or cultural heritage,

            - exceeded environmental quality standards or limit values,

            - intensive land-use,

            - the effects on areas or landscapes which have a recognised national, Community or international protection  status.


 

 

 

 

 

 

 

 

 

10.  TÜRKİYE STRATEJİK ÇEVRESEL DEĞERLENDİRME YÖNETMELİĞİ

(TASLAK)


BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar

 

Amaç

Madde 1-     Bu Yönemeliğin amacı, çevre üzerinde önemli etkiler yapması muhtemel plan ve programlar hakkında bir çevresel değerlendirme yapılmasını temin ederek, üst düzeyde bir çevre koruması sağlamak ve plan ve programların hazırlanması ve onayı aşamasına sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda çevresel faktörlerin entegre edilmesine katkıda bulunmak üzere uygulanacak Stratejik Çevresel Değerlendirme sürecindeki idari ve teknik usul ve esasları düzenlemektir.

 

Kapsam

Madde 2-     Bu Yönetmelik;

 

a)                Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tabi tutulacak tarım, ormancılık, balıkçılık, enerji, sanayi, ulaşım, atık yönetimi, su yönetimi, iletişim, turizm, kentsel ve kırsal alan planlaması veya arazi kullanımına ilişkin hazırlanan plan ve programları,

b)               Stratejik Çevresel Değerlendirme sürecinde uyulacak idari ve teknik usul ve esasları,

c)                Stratejik Çevresel Değerlendirme için Eleme, Kapsam Belirleme, Kalite Kontrol ile ilgili çalışmaları,

d)               Yönetmelik kapsamına giren plan ve programların ilgili makamlarca onayından sonraki dönemde bilgilendirme yapılmasını ve izlenmesini,

e)                Stratejik çevresel değerlendirme sisteminin, çevre yönetiminde etkin ve yaygın biçimde uygulanabilmesi ve kurumsal yapısının güçlendirilmesi için gerekli eğitim çalışmalarını,

 

kapsar.

 

Dayanak

Madde 3-     Bu Yönetmelik 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 inci maddesinin (g) bendine dayanılarak hazırlanmıştır. [36]

 

Tanımlar ve Kısaltmalar

Madde 4-     Bu Yönetmelikte geçen;

 

Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,

 

Plan ve Program: Ulusal, bölgesel veya yerel düzeyde bir kamu kurum veya kuruluşu tarafından hazırlanan ve/veya onaylanan, ya da bir kamu kurum veya kuruluşu tarafından TBMM veya Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmak üzere hazırlanan plan ve programlar ile kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri gereğince yapılması gereken plan ve programları ve bu plan ve programlarda yapılacak değişiklikleri (EK-II’de tanımlanan),

 

Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD): Üst düzeyde bir çevre korumasını ve plan ve programların hazırlanması ve onayı aşamasında sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda çevresel faktörlerin göz önünde bulundurulmasını sağlamak amacıyla çevre üzerinde önemli etkiler yapması muhtemel plan ve programlar için stratejik çevresel değerlendirme raporunun hazırlanması, raporun kalite kontrolünün yapılması, karar verme mekanizması içinde bu raporun göz önünde bulundurulması ve plan veya programın onayından sonra gerekli bilgilendirmenin yapılması ve izleme hususlarında yürütülecek çalışmaları,

 

SÇD Süreci: Bu Yönetmeliğe tabi bir plan veya programın stratejik  çevresel değerlendirmesinin yapılması için 10 uncu maddede belirtilen kapsam belirleme ile başlayan ve plan veya programın onayından sonra 13 üncü maddede belirtilen bilgilendirme ve izleme programı ile sona eren süreci,

 

SÇD Raporu: EK-I listesinde yer alan veya 9 uncu madde gereğince SÇD’ye tabi olduğu belirlenen bir plan veya program için kapsam belirleme ve bu aşamada yapılan halkın katılımı çalışmaları neticesinde belirlenen formata göre hazırlanacak raporu,

 

Yetkili Kurum: SÇD’ye tabi bir plan veya programın hazırlanmasından sorumlu kamu kurum ve kuruluşunu,

 

Duyarlı Yöreler: Çevresel etkilere karşı biyolojik, fiziksel, ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikli özellikleri ile duyarlı olan veya mevcut kirlilik yükü çevre ve halk sağlığını bozucu düzeylere ulaştığı belirlenen yörelerle, yürürlükteki mevzuat ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli görülen EK-IV’de yer alan alanları,

 

ifade eder.

 

İKİNCİ BÖLÜM

Genel Hükümler

 

SÇD Raporu Hazırlama Yükümlülüğü

Madde 5-     Bu Yönetmelik kapsamındaki bir plan veya programı hazırlayan yetkili kurum, plan veya programı ilgili makamlarca onaylanmadan veya onayı için kanuni sürece başlanmadan önce plan veya programı ile birlikte SÇD Raporunu hazırlamak veya hazırlatmak ve bu raporu Bakanlığa sunmakla yükümlüdür.

 

İstisnai Plan ve Programlar

Madde 6-     Milli savunma, sivil savunma ve doğal afetlerle mücadele kapsamında yer alan plan ve programlar ile mali veya bütçe plan ve programlarına bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

 

Plan ve Programlarda Yapılacak Değişiklikler

Madde 7-     Onaylanmış ve yürürlükte olan plan ve programlarda yapılacak değişikliklerde bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.

 

SÇD ve ÇED Uygulamaları

Madde 8-     Bu Yönetmelik kapsamında SÇD Raporu hazırlanarak onaylanmış bir plan veya programın içerisinde yer alan ÇED Yönetmeliğine tabi faaliyetlerin çevresel değerlendirmesinde tekrarlardan kaçınmak için uygulanacak esaslar  ÇED Yönetmeliği kapsamında Bakanlıkça belirlenir.

 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SÇD Uygulama Hükümleri

 

 

SÇD'ye Tabi Plan ve Programların Belirlenmesi (Eleme)

Madde 9-     Bu Yönetmeliğin;

 

a)                EK-I listesinde yer alan plan ve programlar ile,

b)               EK-II’de belirtilen eleme yöntemine göre SÇD uygulanmasına karar verilen plan ve programlar,

 

için SÇD Raporu hazırlanması zorunludur.

 

EK-I listesinde yer almayan plan ve programların SÇD’ye tabi olup olmadığına Bakanlık tarafından karar verilir. Bu kapsamda yetkili kurum, EK-II’de tanımlanan eleme yöntemini esas alarak hazırlayacağı dosya ile plan veya programının SÇD’ye tabi olup olmadığına ilişkin olarak Bakanlığa başvurur. Bakanlık, başvuru dosyasındaki bilgi ve belgeleri EK-II’de tanımlanan eleme yöntemine göre inceler ve plan veya programın SÇD’ye tabi olup olmadığına ilişkin kararını yetkili kuruma bildirir.  Bakanlık bu karar ile ilgili olarak halkı da bilgilendirir.

 

SÇD Sürecinin Başlatılması ve Kapsam Belirleme

Madde 10-  Plan veya program için hazırlanacak SÇD Raporunun içeriğine ilişkin kapsam belirleme işlemleri yetkili kurumun sorumluluğu altındadır.

 

Yetkili kurum SÇD Raporu özel formatının belirleneceği kapsam belirleme çalışmasında Bakanlığın ve halkın görüşünü almak zorundadır. Bu çerçevede yetkili kurum, plan veya programın içeriğine göre kendisinin belirleyeceği ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin, varsa SÇD Raporunu hazırlayacak kuruluş temsilcisinin ve Bakanlık yetkililerinin katılacağı kapsam belirleme toplantısı düzenler. Toplantı tarihi ve yeri katılımcılara en az 15 (onbeş) iş günü önce yazı ile bildirilir ve yazı ekinde yetkili kurum ve/veya temsilcisi tarafından hazırlanacak taslak SÇD Raporu kapsam belirleme dokümanı gönderilir.

 

Yetkili kurum, gerekli gördüğü hallerde, plan veya programın içeriğine göre üniversiteler, enstitüler, araştırma ve uzman kuruluşları, meslek odaları, sendikalar, birlikler, sivil toplum örgütlerinden temsilcileri de kapsam belirleme toplantısına çağırabilir. Bu kuruluşlara da toplantıya ilişkin bildirim yukarıdaki fıkrada belirtilen süre ve şekilde yapılır.

 

Taslak SÇD Raporu kapsam belirleme dokümanı EK-III’de yer alan SÇD Raporunda yer alması gereken bilgiler esas alınarak hazırlanır. Kapsam belirleme ve SÇD Raporunun kalite kontrol aşamalarında yapılacak olan halkın katılımı toplantısı ile ilgili öneriler de hazırlanacak taslak SÇD Raporu kapsam belirleme dokümanı içerisinde belirtilir.

 

Kapsam belirleme toplantısında plan veya programın içeriği ve önemli çevresel etkileri göz önüne alınarak;

 

a)                Taslak SÇD Raporu kapsam belirleme dokümanına ilave edilmesi gereken hususlar,

b)               Kapsam belirleme ve hazırlanacak SÇD Raporunun kalite kontrol aşamalarında halkın katılımının nasıl ve kimin katılımı ile sağlanacağına ilişkin hususlar,

 

tespit edilir.

 

Yetkili kurum kapsam belirleme toplantısında belirlenen şekilde SÇD Raporu özel formatına ilişkin görüş almak üzere 11. madde hükümleri uyarınca halkın katılımı toplantısı yapar.

 

Yetkili kurum, kapsam belirleme ve halkın katılımı toplantılarında belirtilen görüşleri dikkate alarak taslak kapsam belirleme dokümanına son halini verir ve SÇD Raporu formatını belirler. Yetkili kurum, bu formatı esas alarak SÇD Raporunu hazırlar.

 

Halkın Katılımı

Madde 11-  Yetkili kurum tarafından SÇD süreci içerisinde biri kapsam belirleme aşamasında diğeri SÇD Raporunun kalite kontrol aşamasında olmak üzere iki defa halkın katılımı toplantısı yapılır.

 

Bu toplantılara halkın katılımının nasıl ve kimin katılımı ile sağlanacağına ilişkin hususlar 10. madde hükümleri uyarınca kapsam belirleme toplantısında belirlenir.

 

Yetkili kurum tarafından düzenlenecek olan halkın katılımı toplantısı tarihi, saati ve yeri Bakanlığa en az 5 (beş) iş günü önce yazı ile bildirilir.

 

Halkın katılımı toplantısında yetkili kurum gerekli görürse katılımcıların yazılı görüşlerini alabilir.

 

Bakanlık temsilcisi halkın katılımı toplantısına katılır. Halkın katılımı toplantısı ile ilgili sekreterya hizmeti yetkili kurum tarafından yürütülür ve toplantı tutanağı Bakanlığa iletilir.

 

Kalite Kontrol

Madde 12-  Yetkili kurum hazırlandığı SÇD Raporu ve plan veya programı hakkında görüş almak üzere 11. madde hükümleri uyarınca halkın katılımı toplantısı yapar. Yetkili kurum bu toplantıda belirtilen görüşleri de dikkate alarak SÇD Raporuna son halini verir ve Bakanlığa sunar.

 

Bakanlık tarafından;

 

a)                SÇD Raporu ve eklerinin karar verme süreci için yeterli ve uygun olup olmadığına,

b)               Yapılan incelemelerin, hesaplamaların ve değerlendirmelerin yeterli düzeyde veri, bilgi ve belgeye dayandırılıp dayandırılmadığına,

c)                Plan veya programın, alternatifleri ile birlikte çevreye olabilecek etkilerinin kapsamlı bir şekilde incelenip incelenmediğine,

d)               Çevreye olabilecek olumsuz etkilerin giderilmesi için gerekli önlemlerin tespit edilip edilmediğine,

e)                Alternatiflerin yeterli bir düzeyde incelenip incelenmediğine,

f)                Kapsam belirleme çalışmalarının ve bu aşamada yapılan halkın katılımı toplantısının usulüne uygun yapılıp yapılmadığına, bu toplantılarda belirtilen görüşlerin SÇD Raporu içerisinde yeterli bir düzeyde değerlendirilip değerlendirilmediğine,

g)               SÇD Raporu ve plan veya program hakkında görüş almak üzere yapılan halkın katılımı toplantısının usulüne uygun yapılıp yapılmadığına, halkın katılımı toplantısında üzerinde durulan konulara SÇD Raporu içerisinde yeterince çözüm getirilip getirilmediğine,

h)               EK-III’de belirtilen hususların SÇD Raporunda yeterli bir düzeyde ele alınıp alınmadığına,

 

ilişkin inceleme ve değerlendirmeler yapılır.

 

Bakanlığın yaptığı inceleme ve değerlendirmeler neticesinde SÇD Raporunda önemli eksiklik ve yanlışların görülmesi durumunda Bakanlık bunların giderilmesini yetkili kurumdan ister.

 

Kalite kontrolü tamamlanan SÇD Raporuna ilişkin görüş Bakanlıkça yetkili kuruma bildirilir.

 

Bilgilendirme ve İzleme Programı

Madde 13-  Yetkili kurum;

 

a)                plan veya programının onaylanmış halini, SÇD Raporunun karar verme süreci içinde nasıl değerlendirildiğini belirten bilgilendirme raporu ve izleme programı ile birlikte Bakanlığa sunmakla, ve

b)               SÇD sürecine katılan halk ve diğer ilgili ilgili kurum ve kuruluşlara bu maddenin (a) bendinde belirtilen hususlara yönelik bilgilendirme yapmakla,

 

yükümlüdür.

 

İzleme programı, plan veya programın uygulanması aşamasında ortaya çıkabilecek önemli olumsuz çevresel etkilerin en kısa süre içinde belirlenmesi ve bu etkilere karşı en kısa zamanda çözüm üretilmesi amacıyla hazırlanacaktır.

 

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

 

SÇD Uygulamalarının Güçlendirilmesi

Madde 14-  Bakanlık, SÇD uygulamalarına ilişkin olarak, gerektiğinde yerli ve yabancı kurum ve kuruluşlar ile işbirliği halinde her türlü eğitim, plan, program ve proje çalışmaları yapabilir, kitap, kitapçık, rehber ve her çeşit doküman hazırlayabilir, seminer ve toplantılar düzenleyebilir.

 

Tebliğler

Madde 15-  Bakanlık, gerekli gördüğü hallerde bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin olarak tebliğler çıkarabilir.

 

Geçici Madde 1-      Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce onaylanmış veya onayı için kanuni sürece başlanmış veya yürürlükte olan plan ve programlara bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.

 

Yürürlük

Madde 16-  Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

 

Yürütme

Madde 17-  Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.

 


EK-I

 

STRATEJİK ÇEVRESEL DEĞERLENDİRME UYGULANACAK

 PLAN VE PROGRAMLARIN LİSTESİ (*)

 

 

1-   Bölge Planları

2-   Çevre Düzeni Planları (**)

3-   Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişme Bölgeleri ve Turizm Merkezlerinde yer alan her ölçekte planlar (1/25.000 ve 1/5.000) (**)

4-   Demiryolu Ulaştırması Master Planı

5-   Karayolu Ulaştırması Master Planı

6-   Havayolu Ulaştırması Master Planı

7-   Denizyolu Ulaştırması Master Planı

8-   Yat Limanı Master Planı

9-   Kırsal Kalkınma Programları

10- Su Havzaları Rehabilitasyon Plan ve Programları

11- Bitki Üretimi Geliştirme Plan ve Programları

12- Havza Master Planı

 


EK-II

 

STRATEJİK ÇEVRESEL DEĞERLENDİRME

UYGULANACAK PLAN VE PROGRAMLARIN

 BELİRLENMESİNE YÖNELİK ELEME YÖNTEMİ

 

 

Elemenin amacı:

-                 bir plan veya program için SÇD’nin gerekli olup olmadığını belirlemek, ve

-                 plan veya programın planlanmasında çevresel koruma ile ilgili hususların en erken aşamada dikkate alınmasını sağlayarak olumsuz etkileri teknik bazda azaltmaya yönelik çözümler bulmak yerine entegre etki önleme ve etkilerden sakınma kapsamında tedbirlerin alınmasına imkan vermektir.

 

SÇD:

 

1.                Bu Yönetmeliğin Ek-I listesinde yer alan plan ve programlar;

2.                Bu Yönetmeliğin Ek-I listesinde yer alan plan ve programlarda yapılacak değişiklikler;

3.                Bu Ek’de tanımlanan eleme yöntemine göre değerlendirilen ve SÇD’ye tabi olduğuna karar verilen plan ve programlar;

için uygulanır.

 

Bu Yönetmeliğin EK-I listesinde yer almayan plan ve programların SÇD’ye tabi olup olmadığına Bakanlık tarafından karar verilir. Bu kapsamda Bakanlık, bu EK’de tanımlanan eleme yöntemini esas alarak söz konusu plan veya program için SÇD uygulanmasının gerekli olup olmadığını belirler.

 

Eleme üç aşamadan oluşmaktadır (bkz. Şekil 1):

 

1. Ön Eleme (Bu Yönetmeliğin Ek-I’i)

Ön eleme, bu Yönetmeliğin Ek-I listesinde yer alan SÇD uygulanacak plan veya programlara bakılarak yapılan bir kontroldur. Eğer söz konusu plan veya program bu Yönetmeliğin Ek-I listesinde yer alıyorsa, bu plan veya program bu Yönetmelik hükümlerine tabidir. Bu şekilde, sadece plan veya programın türü belirlenerek başlangıç aşamasında SÇD uygulanmasına ilişkin hususlar kesinlik kazanabilir.

 

2. Duyarlı Yöreler (Bu Yönetmeliğin Ek-IV’ü)

Bu Yönetmeliğin Ek-I listesinde yer almayan ancak bu Yönetmeliğin Ek-IV’ünde belirtilen duyarlı yöreler üzerinde bir etkisi olan plan veya programlara veya bu plan veya programlarda yapılacak değişikliklere bu Yönetmelik kapsamında SÇD uygulanır.

 

3. Bireysel (plan veya program bazında) Eleme

Bireysel eleme, yukarıda açıklanan birinci ve ikinci aşamalardaki incelemelerden sonra  SÇD’ye tabi olup olmadığı belirlenemeyen plan veya programlar veya bu plan veya programlarda yapılacak değişiklikler için uygulanır. Bireysel eleme, plan veya programın çevre üzerinde olası önemli etkilerinin olup olmadığı görmek için her bir plan veya program için ayrı ayrı inceleme yapılmasını gerektirir. Bu inceleme neticesinde plan veya programa veya plan veya programda yapılacak değişikliklere SÇD uygulanıp uygulanmayacağına karar verilir.

 

Etkilerin sebeplerine ve etkilere maruz kalabilecek ortamlara ilişkin beklenen çevresel etkilerin sistematik bir analizinin yapılması gerekmektedir. Çevresel etkilerin sınıflandırılmasında, etkilerin ve etkilenmesi olası alanın karakteristikleri, özellikle aşağıda belirtilen hususlar göz önünde tutularak, dikkate alınmalıdır:  

-                 etkilerin olasılığı, süresi, frekansı (sıklığı) ve geri döndürülebilirliği (tersinirliği);

-                 etkilerin kümülatif yapısı;

-                 insan sağlığı veya çevreye yönelik riskler (örneğin kaza nedeniyle);

-                 etkilerin büyüklüğü ve boyutu (coğrafi alanı ve etkilenmesi olası nüfusun boyutu);

-                 aşağıdakilere bağlı olarak etkilenmesi olası alanın değeri ve hassaslığı:

·  özel doğa karakteristikleri veya kültürel miras,

·  çevre kalite standartlarının veya sınır değerlerinin aşılması,

·  yoğun arazi kullanımı;

-                 ulusal veya uluslararası koruma statüsüne sahip alanlar veya peyzaj üzerindeki etkiler.


Şekil 1: Eleme Yöntemi     


EK-III

 


SÇD RAPORUNDA YER ALMASI GEREKEN BİLGİLER

 

 

(1) Plan ya da programın kapsamı, amaçları ve diğer ilgili planlar ve programlarla ilişkisi;

 

(2) Mevcut çevresel durum ve plan ya da programın uygulanmaması (hiçbir şey yapılmaması) halinde bu çevrenin varacağı durum;

 

(3) Önemli ölçüde etkilenebilecek alanların çevresel özellikleri;

 

(4) Plan ya da programdan kaynaklanan mevcut çevresel problemler, çevresel koruma alanlarından ya da duyarlı yörelerden (EK-IV’de belirtilen) herhangi biriyle ilişkisi;

 

(5) Plan ya da program ile ilgili olan ulusal ve uluslararası düzeyde oluşturulmuş çevre koruma hedeflerinin ve plan ya da programın hazırlanması aşamasında bu hedeflerin ve herhangi bir çevresel hususun nasıl dikkate alındığının tanımı;

 

(6) Plan ya da programın biyolojik çeşitlilik, nüfus, insan sağlığı, fauna, flora, toprak, su, hava, iklim faktörleri, maddi varlıklar, kültürel miras, peyzaj ve yukarıdaki faktörler arasındaki karşılıklı ilişkiler dahil çevre üzerindeki olası önemli etkileri (Bu etkiler ikincil, birikimli, birbirini güçlendiren, kısa, orta ve uzun dönem kalıcı ve geçici, olumlu ve olumsuz etkileri kapsayacaktır);

 

(7) Plan ya da programın uygulanmasının çevre üzerindeki önemli olumsuz etkilerinin önlenmesi, azaltılması ve mümkün olduğunca tamamının giderilmesi için tasarlanan tedbirler;

 

(8) Plan yada programın alternatifleri ve bunların çevre üzerindeki etkileriyle birlikte ele alınması. Ele alınan alternatiflerin seçilmesinin nedenlerinin ana hatları ve istenen bilgilerin derlenmesinde karşılaşılan güçlükler (teknik yetersizlikler ya da teknik ustalık -know-how- eksikliği gibi), değerlendirmenin nasıl yapıldığının tanımlanması;

 

(9) Halkın katılımı toplantısının ana hatları (yeri, tarihi, kimlerin katıldığı), toplantıda dile getirilen görüşler ve plan ya da programın nihai halinde bu görüşlerin değerlendirmede nasıl kullanıldığı;

 

(10)                  Plan ya da programın uygulanmasında ortaya çıkabilecek çevresel etkileri izlemeye ilişkin olarak tasarlanan tedbirlerin tanımı;

 

(11)                  Elde edinilen bilgi ve verilerdeki eksiklikler ile bu eksikliklerin karar vermedeki öneminin tanımı;

 

(12)                  Yukarıdaki başlıklar altında sağlanan bilgilerin teknik olmayan bir özeti.

 

 

 

 


EK-IV

 

DUYARLI YÖRELER

 

 

Bu Yönetmelik kapsamında bulunan plan ve progamlara ilişkin yapılacak çalışmalar sırasında başvurulması gereken mevzuatın dökümü aşağıda yer almaktadır. Mevzuatta olabilecek değişiklikler bu bölümün ayrılmaz bir parçasıdır.

 

1. Ülkemiz mevzuatı uyarınca korunması gerekli alanlar:

a) 2873 sayılı Milli Parklar Kanununun 2 nci maddesinde tanımlanan ve bu Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca belirlenen Milli Parklar, Tabiat Parkları, Tabiat Anıtları ve Tabiat Koruma Alanları,

b) 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu uyarınca Orman Bakanlığınca belirlenen Yaban Hayatı Koruma Sahaları ve Yaban Hayvanı Yerleştirme Alanları,

c) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 2 nci maddesinin -(a) bendinin (1), (2), (3) ve (5) numaralı alt bentlerinde Kültür Varlıkları, Tabiat Varlıkları, Sit ve Koruma Alanı olarak tanımlanan ve aynı Kanunun ilgili maddeleri uyarınca tespiti ve tescili yapılan alanlar,

d) 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu kapsamında olan Su Ürünleri İstihsal ve Üreme Sahaları,

e) 4/9/1988 tarihli ve 19919 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 17 nci ve 1/7/1999 tarihli ve 23742 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikle değişik 18, 19 ve 20 nci maddelerinde tanımlanan alanlar,

f) 2/11/1986 tarihli ve 19269 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Hava Kalitesini Korunması Yönetmeliğinin 49 uncu maddesinde tanımlanan Hassas Kirlenme Bölgeleri,

g) 2872 sayılı Çevre Kanununun 9 uncu maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından Özel Çevre Koruma Bölgeleri olarak tespit ve ilan edilen alanlar,

      h) 2960 sayılı Boğaziçi Kanununa göre koruma altına alınan alanlar,

      i) 6831 sayılı Orman Kanunu gereğince orman alanı sayılan yerler,

      j) 3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince yapı yasağı getirilen alanlar,

k) 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda belirtilen alanlar,

      l) 4342 sayılı Mera Kanununda belirtilen alanlar,

m) 30/1/2002 tarihli ve 24656 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinde belirtilen alanlar.

 

2. Ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca korunması gerekli alanlar:

a) 20/2/1984 tarihli ve 18318 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (BERN Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlardan Önemli Deniz Kaplumbağası Üreme Alanlarında belirtilen I. ve II. Koruma Bölgeleri, Akdeniz Foku Yaşama ve Üreme Alanları,

b) 12/6/1981 tarihli ve 17368 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi (Barcelona Sözleşmesi) uyarınca koruma

      altına alınan alanlar,

i) 23/10/1988 tarihli ve 19968 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Akdeniz'de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol gereği ülkemizde Özel Koruma Alanı olarak belirlenmiş alanlar,

ii) 13/9/1985 tarihli Cenova Bildirgesi gereği seçilmiş ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yayımlanmış olan Akdeniz'de Ortak Öneme Sahip 100 Kıyısal Tarihi Sit listesinde yer alan alanlar,

iii) Cenova Bildirgesi'nin 17 nci maddesinde yer alan Akdeniz'e Has Nesli Tehlikede Olan Deniz Türlerinin yaşama ve beslenme ortamı olan kıyısal alanlar,

 

c) 14/2/1983 tarihli ve 17959 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Sözleşmesinin 1 ve 2 nci maddeleri gereğince Kültür Bakanlığı tarafından Kültürel Miras ve Doğal Miras statüsü ile koruma altına alınan kültürel, tarihi ve doğal alanlar,

d) 17/5/1994 tarihli ve 21937 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi (RAMSAR Sözleşmesi) uyarınca koruma altına alınmış alanlar.

 



[1]  Bu tür çalışmalar hakkında daha fazla bilgi için lütfen bkz: Doç. Dr. Firuz D. YAŞAMIŞ, “Çevre Yönetiminin Temel Araçları”, İmge Yayınevi, 1995, Ankara.

[2]  Bu konuda daha fazla bilgi için lütfen bakınız: Doç. Dr. Firuz Demir YAŞAMIŞ, “Çevre Yönetiminin Temel Araçları”,  İmge Yayınevi, 1995, Ankara.

[3]  EPA,  Staff Paper, “Review of the National Ambient Air Quality Standards for Particulate Matter: Assessment of  Scientific and Technical Information”, North Carolina, Ocak 1982,  s.  20.

[4]  Bu bölüm, yazarın daha önce yayınlanan “Bebek Ölümlerinin Çevresel Nedenleri” adlı kitabının geniş bir özetidir.

[5] Hardin, Garrett, “Tragedy of Commons”,  Environmental Law,  ed. Roger Findley ve Daniel A. Farver,  St. Paul, Minn, West Pub., 1981,  s. 1.

[6] İstanbul ile ilgili daha fazla için lütfen bakınız: Doç. Dr. Firuz Demir YAŞAMIŞ, “İstanbul’un Yönetimine İlişkin Kurumsal Sorunlar ve Bazı Çözüm Önerileri”, Türk İdare Dergisi, Yıl 68, Haziran 1996, Sayı 411,  s.  71-102.

[7]  Kaynak: Denizli Valiliği.

[8] Kültür Bakanlığı, “Pamukkale Koruma Amaçlı İmar Planında Öngörülen Travertenlerin Korunması ve Geliştirilmesi İçin Proje Yapım Hizmetleri 1. Ara Raporu”, Hacettepe Üniversitesi, Uluslararası Karst Su Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi,  Ekim 1993, Ankara.

[9] Bu kitabın bundan sonraki bölümlerinde, 1993 yılında çıkartılan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği “ÇEDY 1993”, 1997 yılında çıkartılan Yönetmelik “ÇEDY 1997” ve 2002 yılında çıkartılan Yönetmelik “ÇEDY 2002” olarak kısaltılacaktır.

[10] 5272 sayılı yeni Belediye Kanunu şekil yetersizliği nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından tümüyle iptal edilmiştir. Eski Belediye Kanunu’nun da yeni kanunla iptal edilmiş olması nedeniyle ortaya bir hukuksal boşluk çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi söz konusu boşuluğun doldurulması için 6 ay süre vermiştir.

[11] NEPA (National Environmental Policies Act) Ulusal Çevre Politikaları Yasası

[12] Yönetmelik 16.12.2004 günlü ve 25672 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

[13] Danıştay 6. Dairesi, E: 97/4497 ve K: 98/5629 sayılı kararıyla bu Yönetmeliğin 4, 5, 6, 17, 27 ve 28 inci maddelerinde yer alan “görüş” kavramıyla 15/a ve 24/a fıkralarının ve Geçici 3 üncü maddenin iptaline karar vermiştir.

[14] 10. Daire E. 92/2593 K. 94/1702 ve 6. Daire E. 94/3944 ve K. 95/1550.

[15] Altı çizili olan bölümler ÇEDY 2002 ile ÇEDY 2004 arasında farkılılık olan bölümleri işaret etmektedir.

[16] Yönetmelik 16.12.2004 günlü ve 25672 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

[17] Çıkartılan projeler: madencilik, taşocakları

[18]  16.12.2004 tarihli ve 25672 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan değişiklikle 25 inci ve 26 ncı maddeler birleştirilmiştir.

[19] Ek I. Listesinde yer alan alt sınırlar bu listede üst sınır olarak alınır.

[20] Çıkartılan tesisler: Demiryolu metal malzemelerinin üretimi, hava taşıtlarının yapım veya onarım tesisleri, kök boya ile boyama veya kasar birimlerinden her hangi birini içeren iplik, kumaş veya halı fabrikaları, motor ve motorlu taşıt araçları, motorlu taşıtların üretim veya montajının yapıldığı tesisler, içten yanmalı motor üretim tesisleri, lastik üretim tesisleri (iç ve dış motorlu taşıt ve uçak lastikleri, kolon, sırt kauçuğu, kord bezi vb).

[21]    h) Aynı sahada toplam 3.000 m ve üzerinde sondajla yapılan aramalar.

[22] Yeterlik tebliği 24.2.2004 günlü ve 25383  sayılı  Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[23] Yeterlik belgesi başvurusu için  Ziraat Bankası Akay Şubesi  6002368-5001 nolu hesaba “YETERLİK BELGESİ BAŞVURU ÜCRETİ” olarak 500.000.000 TL  yatırılması gerekmektedir.

[24] ÇED Raporlarında, Karar No ve Karar Tarihi nihai raporda yer alır, nihai yazı sonrasında ÇED Olumlu/Olumsuz Karar Belgesi’ne verilen tarih ve karar no olup, Bakanlık tarafından doldurulur.

[25] Uluslararası projelerde yer alır.

[26] İstanbul Boğazı için bu rakam 50.000 Çanakkale Boğazı için 40.000 sefer/yıl olarak tespit edilmiştir.

[27] Kuş Bilimi ve Yaşama Alanları, TÜRKİYE ÇEVRE ATLASI

 

[28] Sunum ÇED Raporu ise Sunum tarihi yazılmalı

[29] Nihai rapor ise …./…./200.. şeklinde boş bırakılmalıdır. Karar No ve tarih Bakanlık tarafından doldurulacaktır.

[30] Bu Direktif 3 Temmuz 1985’de üye ülkelere bildirilmiştir.

[31] Nükleer güç santralleri ve öteki nükleer reaktörler tüm nükleer yakıtın ve öteki radyoaktif kirlenmiş unsurların sürekli olarak santralden uzaklaştırılmış olduğu tesislerdir.

[32] Bu Direktif’teki “havalimanı” deyimi Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nü kuran 1944 tarihli Şikago Konvansiyonu’nun tanımına uyan havalimanları anlamına gelmektedir. (Ek 14).

[33] Bu tanıtım projenin  doğrudan ve dolaylı, ikincil, yığınsal, kısa ve uzun erimli, devamlı ve geçici  etkileri, olumlu ve olumsuz etkilerini kapsamalıdır.

[34] Bu, ikincil, yığınsal, sinerjistik, kısa, orta ve uzun erimli, sürekli ve geçici, olumlu ve olumsuz etkileri içermelidir.

 

* (1) OJ No L 257, 10. 10. 1996, p. 26.

* (1) This Directive was notified to the Member States on 3 July 1985.

 

* (*) Nuclear power stations and other nuclear reactors cease to be such an installation when all nuclear fuel and other radioactively contaminated elements have been removed permanently from the installation site.

 

(1) For the purposes of this Directive, ‘airport' means airports which comply with the definition in the 1944 Chicago Convention setting up the International Civil Aviation Organization (Annex 14).

* (1) OJ No L 194, 25. 7. 1975, p. 39. Directive as last amended by Commission Decision 94/3/EC (OJ No L 5, 7. 1. 1994, p. 15).

(2) OJ No L 377, 31. 12. 1991, p. 20. Directive as last amended by Directive 94/31/EC (OJ No L 168, 2. 7. 1994, p. 28).

(3) OJ No L 135, 30. 5. 1991, p. 40. Directive as last amended by the 1994 Act of Accession.

* (1) This description should cover the direct effects and any indirect, secondary, cumulative, short, medium and long-term, permanent and temporary, positive and negative effects of the project.

 

* (1) These effects should include secondary, cumulative, synergistic, short, medium and long-term permanent and temporary, positive and negative effects.

[36] Bu madde şöyledir: “g) Sürdürülebilir kalkınma ilkesi çerçevesinde, çevreye olumsuz etki yapabilecek her türlü plan, program ve projenin, fayda ve maliyetleriyle çevresel olguların ortak bir çerçeve içinde değerlendirilmesini gerçekleştirecek çevresel etki değerlendirmesi ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmasının yapılmasını sağlamak, bu çalışmaları denetlemek ve izlemek.”

(*)  Bu listede yer alan plan ve programlarda yapılacak değişikliklerin Stratejik Çevresel Değerlendirmeye tabi olup olmadığı Ek-II’de tanımlanan yönteme göre değerlendirilecektir.

(**) Üst ölçekte SÇD uygulanan planın alt ölçeğinde tekrar SÇD uygulanmaz.

Hiç yorum yok: