ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİNDE ÇEVRE
YÖNETİMİ
Firuz Demir YAŞAMIŞ *
ÖZET
Orta
Asya Türk Cumhuriyetleri’nin yeniden yapılanma sürecinde ortaya çıkan
sorunların en önemlilerinden biri çevre yönetiminin kurumsallaşmasıdır.
Özellikle Aral Gölü’nde yaşanan çevre felaketi çevre yönetiminin
kurumsallaşması ve etkili bir şekilde uygulanması sorununu açıklıkla ortaya
koymuştur. Yazı çevre yönetimi açısından gelişmiş ülkelerde uygulanan yöntem ve
teknikler göz önüne alınarak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde izlenmesi
gereken çevre yönetimi stratejisini, politikalarını ve eylemlerini belirlemeyi
amaçlamaktadır:
Anahtar
kelimeler: Çevre yönetimi, Orta Asya, Türk Cumhuriyetleri.
GİRİŞ
Dünya’nın birçok ülkesinde olduğu üzere Orta
Asya’da yer alan ve bağımsızlıklarını yeni kazanmış olan Cumhuriyetlerde de
çeşitli çevre sorunları yaşanmaktadır. Kazakistan’da Semipalatinsk nükleer deneme alanının içinde bulunduğu radyoaktif
kirlenme sorunları; bu ülkenin uzun bir süre Sovyet Birliği’nin kıtalararası
nükleer başlıklı füzelerine ev sahipliği yapmış olmasının yol açtığı nükleer
güvenlik sorunları ve ülkede üretilmekte olan ham uranyumun çıkarılması,
işlenmesi, zenginleştirilmesi ve depolanması sırasında oluşan toplum ve halk
sağlığı sorunları ilk bakışta görülen en önemli çevre sorunlarının tipik örnekleri
arasındadır. Bu ülkede bebek ölüm oranı ve ortalama yaşam süresi gibi
demografik istatistikler Bağımsız Devletler Topluluğu’nun öteki üyelerine
oranla oldukça olumsuz sonuçlar vermektedir. Yeraltı tuz kayalarına gömülen
nükleer atıkların yanlış hidrojeolojik kararlarla su döngüsünün bozulması
nedeniyle yer üstüne çıkması bu ülkede yaşanmakta olan çevre sorunlarının ne
denli yaşamsal önemde olduğunu göstermektedir. Füze taşıyıcıları için katı
yakıt olarak kullanılan teknik pamuğun üretimi için kullanılan kimyasalların
Aral Gölü’nde yol açtığı kirlenme ve Aral Gölü’nün kuruması olgusu çok büyük
boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.
Aral Gölü ve Amuderya Nehri’nin kirlenmesi Kazakistan’dan daha büyük ölçüde
Türkmenistan’ı ilgilendirmektedir. Çin’in ‘Lop Nore’ yöresinde gerçekleştirdiği nükleer denemeler bölge
Devletleri ve özellikle Kırgızistan üzerinde önemli radyasyon birikimine yol
açmıştır. (ENVSEC 2007a, 2007b, 2009a, 2009b)
Hazar Denizi’ndeki kirlenmenin ulaşmış olduğu
boyutlar tüm bölge ülkelerini huzursuz kılmaktadır. Orta Asya ülkelerinde bitki
ve hayvan da aşırı ölçüde yıpranmalar meydana gelmeye başlamıştır. (ROUTRAY 2009)
Yukarıda verilen örneklerin sayılarını
artırmak olanaklıdır. Ancak, sayılan bir
kaç örnek dahi Dünya’nın bu bölgesinde çevresel değerlerin korunması ve
geliştirilmesinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.
Ancak, Orta Asya ülkelerinde çevresel
kurumsallaşmanın içinde bulunduğu koşulların saptanması amacıyla sınırlı
kaynaklar çerçevesinde yaptığım araştırmalar bu ülkelerde çevre yönetiminin
başarı şansının oldukça az olduğunu göstermektedir. (ASIAN DEVELOPMENT BANK 2000, 2001) Bu yargıya varmamı kaçınılmaz kılan dört temel neden
vardır. Bu nedenler şunlardır: Bir kere, bu ülkeler yıkılan Sovyet sisteminden
eski ve kirletici bir teknoloji yapı devralmışlardır. İkincisi, Sovyet merkezi planlama sisteminin
doğal sonucu olarak, bu ülkelerin ekonomisi kendi kendine yeterli olabilecek
düzeyde örgütlenmemiştir. Sovyetler Birliği döneminde uygulanan merkezi
planlama sürecinin doğal bir sonucu olarak bu ülkeler ancak merkezi planın
kendilerinden beklediği görev ve işlevleri yerine getirebilmişlerdir.
Belirtilen bu nedenle şimdi bağımsız olan bu ülkeler öncelikle kendi
kendilerine yetebilecekleri bir ekonomik kalkınmışlık düzeyine gelmek ve dış
kaynaklara olan bağımlılıklarını en az düzeye indirmek zorundadırlar. Bu durum
kalkınma için kıt kaynakların aşırı ölçüde istismar ve tahrip edilme
tehlikesini ortaya çıkaracaktır. Üçüncüsü,
ülkeler içinde bulunuldukları mali ve ekonomik sorunlar ve darboğazlar
nedeniyle çevre koruma ve geliştirme çalışmalarına yeterli ölçüde ödenek
ayıramayacaklardır. Yaşamsal önemde ekonomik sorunları olan bu ülkeler kıt
ekonomik olanaklarını çevre koruma için ayırmakta çok fazla istekli
olmayacaklardır. Dördüncüsü ve sonuncusu, bu ülkelerde Devlet yapılanması henüz
belirginleşmemiş, kesinleşmemiş ve yerleşik duruma gelmemiştir. Kamu
hizmetlerinin üretiminde tam bir örgütsel karmaşa yaşanmaktadır. Uzun yıllar
kolektivist nitelikli ve rekabete kapalı bir ekonominin öngördüğü kamu yönetimi
modelini uygulayan bu ülkeler açık pazar ekonomisine dayalı liberal yönetim
anlayışının gerekli kıldığı Devlet yapısına geçmekte zorlanmaktadırlar. Bu
genel çerçeve içinde çevresel hizmetler de kendisine düşen olumsuz payı almakta
ve çevresel hizmetler, sahip olunan önemli teknik insan gücü ve uzman
potansiyeline karşın, önemli bir ‘çok-başlılık’ içinde yürütülmeye
çalışılmaktadır. (ASIAN DEVELOPMENT BANK, 2002,
2004)
Yukarıda belirtilen temel nedenlerin etkili
bir şekilde aşılabilmesinin tek yolu bu ülkelerde doğru bir çevresel
kurumsallaşmanın sağlanmasıdır. Çevre yönetiminin kurumsal altyapısı olması gereken
bir yeterlilik ve mükemmellik düzeyinde kurulamadığı takdirde Orta Asya
ülkelerinde çevresel değerlerin korunması ve geliştirilmesi yolunda önemli bir
ilerleme sağlanamayacaktır. (OECD 2005)
Bu çalışma, Orta Asya ülkelerinde etkili ve
doğru bir çevresel kurumsallaşmanın sağlanabilmesinin ölçütlerini ortaya
koymayı amaçlamaktadır.
Gerçekten de, çevre sorunlarının tüm hızı ve
olanca yıpratıcı etkisi ile hüküm sürmekte olduğu Dünya’mızda içlerinde çevre
ile ilgili kaygı barındıranları biraz olsun rahatlatabilecek olumlu bir gelişme
çevre yönetiminin gelişmesinde ve kurumsallaşmasında yatmaktadır. Çevrenin
yönetilebilir bir olgu olduğu artık giderek daha geniş bir kesim tarafından
kabul edilmektedir.
Bu ülkelerde etken ve verimli bir çevre
yönetiminin oluşturulması ve kurumsallaştırılması için sorulması ve yanıt
aranması gereken bazı temel sorular vardır:
-
Ulusal ve yerel
ölçekte kurulacak bir çevre yönetiminin etken sayılması için sahip olunması
gereken en az nitelikler nelerdir?
-
Olması gereken
nitelikler için ne gibi ölçütler kullanılabilir?
-
Etken bir çevre
yönetiminin ölçütleri neler olmalıdır?
I. KURUMSALLAŞMANIN ÖLÇÜTLERİ
Gerek ulusal ve gerekse yerel ölçekte çevre
yönetiminin etkenlik düzeyinin saptanmasında kullanılması gereken bir ölçütler
listesi aşağıda verilmiştir: (YAŞAMIŞ 1992, 1993, 1994a, 1994b, 1995, 1998,
2000, 2001, 2006, 2010, 2011)
1.
Çevresel niteliklerin
korunması ve geliştirilmesi yolunda siyasal iradenin varlık düzeyi.
2.
Ulusal ya da yerel
ölçekte çevre yönetimi ile ilgili temel amaçların belirlenmesinde netlik
düzeyi.
3.
Geleceğe yönelik
olarak ulaşılması istenilen çevresel kalite hedeflerinin saptanması.
4.
Çözümlenmesi gereken
çevre politikalarının gelişmişlik düzeyi.
5.
Teknik, yönetsel,
ekonomik ve hukuksal çevre yönetimi işlevlerinin ve süreçlerinin gelişmişlik
düzeyi.
6.
Çevre planlaması ve
çevresel denetçilik çalışmalarının yeterlilik düzeyi.
7.
Çevresel
örgütlenmenin yeterlilik, etkililik ve verimlilik düzeyi.
8.
Çevre ile ilgili
olarak kamu otoritelerine tanınan yetkilerin gelişmişlik düzeyi.
9.
Çevresel Etki
Değerlendirmesi’ (ÇED) sürecinin kurumsallaşmasındaki gelişmişlik düzeyi.
10.
Teknik ve teknolojik
altyapı ve donanımın yeterlilik düzeyi.
11.
Finansman
koşullarının yeterlilik düzeyi.
12.
Çevre için eğitimin
yeterlilik düzeyi.
13.
Çevre ile ilgili
olarak yapılan insan gücü planlamasının yeterlilik düzeyi.
14.
Duyarlı ve bilinçli
bir yurttaş topluluğunun varlığı ve bu topluluğunun kamusal karar alma sürecine
katılma olanakları.
15.
Hedefe yönelik
yönetim anlayışının benimsenme ve uygulanma düzeyi.
Yukarıda belirtilen ölçütler etken
sayılabilecek bir çevre yönetim modelinde aranması gereken en az koşulları
ifade etmektedir.
II. SİYASAL İRADE
Çevresel niteliklerin korunması ve
geliştirilmesi konusunda yapılacak çalışmalarda başarı elde edilebilmesi için
ulusal ve yerel ölçekte siyasal iradenin varlığı önemli bir gerekliliktir.
Bir toplumda siyasal iradenin varlığını
gösteren en önemli unsurlardan birincisi toplumsal yaşamı düzenleyen yasalarda
çevre koruma çalışmalarına verilen yer ve önemdir.
Siyasal iradeyi belirleyen bir başka unsur da
Çevre Ana Planları’dır. Bu tür planların varlığı veya yokluğu o toplumun çevre
koruma ve geliştirme konusundaki kararlılığının bir göstergesi olarak kabul
edilmek gerekir.
Siyasal iradenin varlık derecesinin
ölçülebileceği bir başka unsur da ‘Yıllık Çevre Durum Raporları’dır. Çevre
yönetimi gelişmiş ülkelerde yürütme organı genellikle yıllık olmak üzere,
dönemsel olarak çevrenin içinde bulunduğu koşulları ve çevresel sorunların
giderilmesi yolunda yapılmakta olan çalışmaları gösteren bir rapor hazırlamak
ve bunu yasama organının bilgisine sunmak durumundadır. Pek çok ülkede var olan
bu sistem hem yasama organının çevre konusunda bilgilendirilmesi ile
sonuçlanmakta ve hem de yasama organının çevre konusunda yapılacak harcamalarda
daha bilinçli karar almasına olanak vermektedir. Bu nedenle de ‘Çevre Durum Raporları’ Devlet
organları arasında iletişimi öngören önemli bir işlevi yerine getirmekte ve
siyasal iradenin varlık derecesinin anlaşılması konusunda iyi bir ‘gösterge’
görevi yapmaktadır. Orta Asya ülkelerinin bazılarında kırmızı kitap adı altında
yayınlanan ve bu ülkelerin çevresel sorunlarını vurgulayan raporlar bu
yaklaşımın tipik bir örneği olarak kabul edilmelidir.
Siyasal iradenin varlığı konusunda
başvurulabilecek bir başka belge de ulusal kalkınma planlarıdır. Bu tür planlar
ülkenin ekonomik yönden kalkınması için izlenecek politika ve stratejileri,
çevre ile ilgili olarak yapılması gereken yatırımları ve bunlara ayrılması
gereken ödenekleri belirlerler.
Bu konuda başvurulabilecek son bir gösterge
de ekonomik teşvik sistemleri içinde çevresel unsurlara verilen önem, ayrılan
pay ve tanınan önceliktir. Teşvik sistemlerinin incelenmesi ve irdelenmesi
çevre konusundaki ulusal siyasal irade düzeyinin saptanmasına yardımcı
olabilecek bir başka unsur olarak kabul edilmelidir.
Orta Asya’da çevresel kurumsallaşmanın
başarıya ulaşması için öncelikle çevresel değerlerin korunması ve
geliştirilmesi yolunda bir siyasal irade oluşturulmalı ve bu siyasal irade
örnekleri yukarıda belirtilen araçlarla ‘biçimsel politikalar’ şekline dönüştürülmelidir.
III. ÇEVRE YÖNETİMİNİN TEMEL AMAÇLARININ
BELİRLENMESİ
Bundan sonraki bölümde açıklanacak olan
‘çevresel hedeflerle’, bu bölümün konusu olan ‘çevresel amaçlar’ genellikle
birbirlerini çağrıştıran ve aralarındaki anlam farklılaşması pek belli olmayan
kavramlardır. Amaçlar ile hedefler arasında anlam karmaşasına yol açılmasını
önleyecek bir tanımlama ile kavramlara açıklık getirilmelidir. Bize göre,
‘amaç’ kavramı ulaşılmak istenilen soyut ve idealist son noktaları işaret eder.
Bu çerçevede ölçülemez olmak nitelikleri ağır basar. Buna karşılık ‘hedef’
kavramı ise ulaşılmak istenilen somut ve ölçülebilir nitelikli son noktalarla
ilgilidir.
Yukarıda yapılan tanımlama çerçevesinde,
etken bir çevre yönetiminin varlık düzeyinin saptanabilmesi için ulusal ya da
yerel çevresel amaçları belirlenmek gerekmektedir. Söz konusu amaçlardan
vazgeçilemez olması gerekenlerinin bazıları aşağıda belirtilmiştir:
·
Çevresel etkilerin
yönetimsel karar alma süreçlerinde temel etmen olmasını sağlamak,
·
Çevresel kirlilikleri
önlemek ve çevresel nitelikleri geliştirmek,
·
Çevresel planlamaya
ve çevre konusunda çalışmakta olan kurumlar arasında eşgüdüme öncelik vermek,
·
Doğal kıt kaynakların
israfını önlemek,
·
Yapılması planlanan
altyapı projelerinin çevre ile uyumlu olmasını sağlamak,
·
Çevresel etki
değerlendirmesi sisteminin çevre yönetiminde egemen olmasını sağlamak,
·
Çevresel kararalma
süreçlerinin çevresel veri sistemlerine dayalı olmasını sağlamak,
·
Çevre sorunları ile
ilgili sorun çözücü kurumsal odak noktaları oluşturmak.
Yukarıda belirtilen bu amaçlar herhangi bir
çevre yönetimi sisteminde olması gereken temel amaçları oluşturmaktadır. Bu
amaçlara, kuşkusuz, başka bazı amaçların daha eklenebilmesi olanaklıdır. Ancak,
en azından, bu temel amaçların ilgili çevre yönetim odağı tarafından
benimsenmiş olması etken bir çevre yönetimi için esaslı bir gereklilik olarak
kabul edilmelidir.
IV. ÇEVRE KALİTESİNE İLİŞKİN HEDEFLERİN
BELİRLENMESİ
Çevre yönetimi konusunda etkenlik düzeyini
güvence altına alacak olan asıl unsur ise çevresel niteliklerle ilgili olarak
gelecekte ulaşılması gereken noktaların somut ve ölçülebilir olarak
belirlenmesi, yani çevresel kalite hedeflerinin saptanması olacaktır.
Çevre kirliliklerinin hemen hepsi belirli parametreler
kullanılarak ölçülebilecek niteliktedir. Etken bir çevre yönetim sisteminin
oluşturulması açısından yapılması gereken çalışma mevcut çevresel nitelik
değerlerini (hava, su, gürültü gibi) ölçmek ve gelecekte ulaşılmak istenilen
nitelik hedeflerini belirlemek olmalıdır.
Orta Asya ülkelerinde oluşturulacak yerel,
bölgesel ya da ulusal ölçekte çevre yönetim sistemlerinde de uygulanacak çevre
politikaları kapsamında kısa, orta ve uzun erimli çevresel nitelik hedefleri
belirlenmeli, bu hedefler standartlar yolu ile yasalaştırılmalı ve uygulama
alanına konulmalıdır.
V. ÇEVRE POLİTİKALARININ SAPTANMASI
Ulusal ya da yerel çevre yönetiminin
kurumsallaşması için başvurulması gereken bir başka önlem de çevresel yönetim birimlerinin
çevre sorunları ile ilgili politikalarını belirlemeleridir.
Bu takdirde yanıt aranması gereken temel
sorular ‘Çevresel politikalar hangi alanlarda geliştirilmelidir?’ ve ‘Çevre politikaları neleri öngörmelidir?’
olmalıdır.
VI. ÇEVRE YÖNETİMİNE İLİŞKİN STRATEJİLERİN
BELİRLENMESİ
Çevresel politikaların belirlenmesi
çalışmasını çevre yönetimine ilişkin stratejilerin belirlenmesi çalışması
izlemelidir. Politika kavramı tanım
olarak, bir amaç ve hedef doğrultusunda yapılması gereken etkinlikler
topluluğunu ifade eder. Strateji kavramı ise söz konusu etkinliklerin hangi
biçim ve tarz içinde ve ne gibi yöntemler kullanılarak yapılacağı ile
ilgilidir. Bu bağlamda çevre stratejileri de çevresel amaç ve hedeflere ilişkin
etkinliklerin nasıl ve hangi yöntemler kullanılarak gerçekleştirileceğinin
belirlenmesi anlamına gelmektedir.
Çevre yönetimi çerçevesinde izlenmesi gereken
ve her biri bir diğerini tamamlayıcı nitelikte olan dört ayrı stratejiden söz
etmek olanaklı görünmektedir. Çevre yönetimine ilişkin birinci strateji mevcut çevre
kalitesinin saptanması olmalıdır. İkinci strateji atıkların denetim altına
alınmasıdır. Yukarıda belirtilen ‘emir ve denetim’ stratejisinin tamamlayıcı bir
başka stratejisi de çevreye bırakılmakta olan atıkların denetim altında
tutulabilmesidir. Çevresel stratejilerin üçüncüsü ise yörede yapılacak her türlü
yatırımın ve sorumluluk alanı sınırları içinde meydana gelecek toplumsal ve
ekonomik gelişmelerin çevresel kalite değerleri üzerindeki olası olumsuz
etkilerini, bu tür sakıncalar ortaya çıkmadan önce, belirlemeyi ve yatırımın
başlamasından önce gerekli önlemlerin alınmasın sağlayabilen bir düzeneğin
kurumsallaştırılması olmalıdır. Bu
düzeneğin adı çevresel etki değerlendirmesidir. Çevre stratejilerinin sonuncusu
alınan tüm önlemlere karşın ortaya çıkacak olan çevresel kirliliklerin ortadan
kaldırılması ve zararlı etkilerinin giderilmesidir. Bu tür çalışmalar esas
itibarıyla mühendislik projelerinin hazırlanması ve uygulanması çalışmaları ile
ilgilidir. Bir anlamda, çevresel kirliliğin kabul edilebilir bir maliyetle
insan ve çevre sağlığı için risk oluşturmayan bir düzeye çekilmesini amaçlaması
nedeniyle “optimizasyon projeleri” (optimization projects) [*] ya
da “en iyi çözümü geliştirme projeleri” olarak adlandırılabilecek olan bu tür
çalışmalar kirletici kaynakların kirliliklerini azaltmaya, arıtmaya ve bertaraf
etmeye yöneltici önlemlerden oluşacak ve belirli bir maliyet ve finansman
unsurunu içerecektir.
VII. ÇEVRESEL İŞLEVLERİN VE SÜREÇLERİN
BELİRLENMESİ
Kuşkusuz, son analizde, çevre yönetimi bir
dizi işlevden ve bu işlevlerin yerine getirilme biçim ve koşullarının
belirlenmesi anlamına gelen süreçlerden oluşacaktır. Çevre yönetiminin
performans düzeyi de bu işlevlerin yerine getirilmesi sırasında elde edilen
başarı düzeyi ile eşanlamlı olacaktır.
A. Ulusal Çevre İşlevleri
Orta Asya ülkelerinde bugüne değin oluşan
Devlet yapısı bilinen anlamda yerel yönetimlerin oluşmasına olanak vermemiştir.
Bu nedenle, bu bölümde sözü edilen ulusal işlevler merkezi hükümete bağlı
bakanlıklar ya da Çevre Bakanlığı tarafından yerine getirilmesi gereken
işlevler ve daha sonra belirtilecek olan yerel çevre işlevleri de ‘hâkimlik’ ya
da “oblast” gibi isimler alan valilikler, bölge
hükümetleri, ilçeler, kentsel belediye birimleri, kırsal ve endüstriyel
birimler (eski “sovhoz” ve “kolhoz”) ve köyler
tarafından yerine getirilmesi gereken işlevler olarak görülmelidir.
Ulusal çevre işlevleri, herhangi bir ülkede,
yerel yönetim birimlerinden daha çok, merkezi hükümet ve onun taşra örgütü
tarafından yerine getirilmesi gereken işlevlerdir. Bu tür işlevler ülke çapında
tek tip ve eşitlik ilkesi göz önünde tutularak gerçekleştirilmesi gereken
işlevlerdir. Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, ulusal nitelikli işlevlerle
yerel nitelikli işlevler arasında kesin ve net bir ayrım yapmak her zaman kolay
olmayacaktır. Bazı çevre yönetimi işlevlerinin her iki yönetim düzeyi
tarafından da yerine getirilebilmesi olanaklıdır. Ulusal çevre işlevleri aşağıda
altı alt bölüm şeklinde incelenmiştir.
Ulusal çevre işlev türlerinden birincisi
çevresel kirlenmelerin önlenmesi için kamunun doğrudan müdahale etmesini
öngören işlevlerdir. ‘Emir vererek’
düzeltme stratejisinin içeriğinde yer alan anlayışlara uygun olan bu işlevler
toplumsal ve ekonomik davranışlar için standart normlar geliştirme, bireylerce
uyulması zorunlu davranışlar oluşturma ve çeşitli etkinlikler için yasaklar
koyma niteliğine bürünmektedir.
İkinci tür işlev ise bazı önlemler
dolayısıyla çevresel kirlenmelerin ortaya çıkmasını önleme türündeki süreçlerden
oluşmaktadır. Burada herhangi bir şekilde doğrudan müdahale ya da yasaklama söz
konusu olmamakta; ancak, ortaya konan süreçlerin sonucu olarak çevresel
kirliliklerde azalmalar meydana gelmektedir.
Bunların belli başlıları şunlardır: kirletici harçları/vergileri koymak,
tesis kurma ve işletme ve bu tesislerden kirletici yayma için izin ve ruhsat
sistemleri oluşturmak ve arazi/alan planlamasını ve kullanımını çevresel
zararları önleyici nitelikte gerçekleştirmek.
Bunlardan birincisinde, üretimleri nedeniyle çevreye kirletici vermek
durumunda olan işletmelerin, çevreye bıraktıkları kirletici atıkların her bir
birimi için, yasalarla saptanan oranda bir harç ya da vergiyi kamu yönetimine
ödemesi öngörülmektedir.
Bu tür çevre vergileri arasında yer
alabilecek olan vergi türleri şunlardır:
sıvı atık vergileri, katı atık
vergileri, gaz atık vergileri, işletme
vergileri, kayıt vergileri, lisans vergileri, kullanma vergileri, temizleme ve
arıtma vergileri, üretim vergileri,
emisyon vergileri, ürün vergileri, ambalaj vergileri ve beklenmedik kar
vergisi.
Kirletici firmaların çalışma koşullarını
belirleyen işletme ruhsatları ve çevreye bırakabilecekleri atık miktarlarını
belirleyen izin sistemlerinin oluşturulması da,
bu firmaları çalışma koşullarını belirleyici olmaları nedeniyle, bu
çerçevede ele alınabilecek bir başka tür ulusal çevre işlevi türünü
oluşturmaktadır.
Bu tür ilginç örneklerden biri de
pazarlanabilir kirletici kotaları kavramıdır. Buna göre, kent için optimum
olarak belirlenen bir hava kalitesini güvence altına almak üzere kirletici
üreten kuruluşlara kirletme kotaları tanınmakta ve kirlilik düzeyi bu noktada
sabit tutulmak istenmektedir. Bu durumda kent ortamı içine girecek yeni
kirletici kaynaklara izin verilmemekte ya da bu tür kuruluşlar mevcut
kotalardan satın almaya zorlanmaktadır. Kota hakkını satan kirletici ise ya
kirlilik yaymayı önleyici önlemler almakta ya da çalışmasını
durdurmaktadır. Sonuçta da istenilen
kalite düzeyi saklı tutulabilmektedir.
Alan kullanım planlaması yöntem ve teknikleri
de çevre kirliliklerinin önlenebilmesinde oldukça büyük bir potansiyele ve
öneme sahiptir. Kent planlaması terminolojisinde ‘zoning’ olarak bilinen bölgeleme ve kentsel mekânı, fiziksel ve
arazi koşullarını da dikkate alarak, belirli kent işlevlerine ayırmak olanağı üzerinde
özellikle durmak gerekir.
Ulusal çevre işlevlerinin üçüncüsü de
destekleyici türde önleme işlevleridir. Bu tür işlevler merkezi hükümetin, bazı
ekonomik süreçler oluşturarak, bireyleri ya da firmaları istenilen yönde olumlu
davranış değişikliklerine yöneltmek amacını taşımaktadır.
Bu tür süreçlerden birincisi, teşvik ödemesi
nitelikli, karşılıksız ya da koşullu
sübvansiyonlardır. Sübvansiyonlar,
firmaların, kamu tarafından
oluşturulan ve yasal düzenlemeler yolu ile yürürlüğe konan yeni çevresel
standartlara uyum yeteneklerini artırmak ya da çevreye bıraktıkları kirlilik
miktarlarını azaltmak amacıyla çalışmalar yapmak ve tesisler kurmak isteyen,
ancak, ekonomik koşulları ve finansman durumları itibarıyla, bu olanağı bulamayan
firmaların bu yolda yapacakları giderlerin tümünün ya da belirli bir kesiminin
kamusal kaynaklardan karşılanması anlamına gelmektedir. Bir anlamda negatif rüşvet
olarak da kabul edilebilecek bu uygulama türü, birçok açıdan, haklı ve doğru ekonomik gerekçelere
dayanmaktadır.
Sübvansiyonlar doğrudan nakit transferi
şeklinde olabileceği gibi vergi indirimi ve ucuz kredi gibi görünümler de
alabilmektedir. Sübvansiyonlar için çevre fonları oluşturmak ve bu fonları
amacına uygun bir şekilde kullanmak üzerinde önemle durulması gereken ulusal
çevre işlevlerinin bir başka örneği olarak görülmelidir.
Ayrıca, depozito ücreti gibi atıkların
çevreye gelişigüzel bırakılmaları yerine kontrollü bir şekilde geri
kazanılmalarını öngören işlevlerin oluşturulması da üzerinde durulması gereken
değerlendirme konuları arasında olmalıdır.
Son olarak, çevre koruma amacıyla yapılacak
harcamalara bu çalışmalardan yararlanacak olanların katılmalarını öngören bir
sistemin oluşturulması da çevre yönetiminin etkenlik düzeyini belirleyen
göstergelerden biri olacaktır.
Bu çerçevede, çevreyi korumak bakımından, yapılmasından
vazgeçilmesi kamu tarafından uygun bulunan ekonomik etkinliklere -tarımsal
alanı nadasa bırakmak gibi- ve ekonomik nitelikli çalışmalarını gönüllü olarak durduranlara
gelir kaybının tazminini öngören ödemeler yapılması da olması gereken çevresel
işlevler arasında görülmelidir.
Destekleyici türde işlevlerden bir diğeri de
çevre ile ilgili araştırma, eğitim ve yönlendirme çalışmalarının yerine
getirilmesi olmalıdır. Çevre yönetimi gelişmiş ülkelerde çevresel nitelikli çok
sayıda araştırma yapılmakta ve bu araştırmalara önemli ölçüde kaynak
ayrılmaktadır. Çevre için eğitim, uzun süreli yaklaşımlar açısından, en fazla
‘maliyet-etken’ olan çalışmadır. Tüm bu
etkinliklerin amacı ise bireylerin çevreyi kirletici nitelikte olan
davranışlarının inandırma yolu ile değiştirilmesi olmalıdır.
Dördüncü tür ulusal çevre işlevini koruyucu
nitelikli önleme işlevleri oluşturmaktadır. Bu tür işlevler de,
genellikle, merkezi hükümetler
tarafından yerine getirilebilecek işlevlerdir ve bir anlamda, çevresel
kalitenin korunması için gerekli altyapının ya da teknik gerekliliklerin kamu
aracılığı ile yerine getirilmesi anlamına gelmektedir.
Etkili, bütünleştirilmiş ve doğru bir ölçme
ve izleme sistemi ve erken uyarı ve alarm sistemleri kurulması bu tür koruyucu
nitelikli işlevlerin bir başka örneği olmak durumundadır. Hava kalitesi ölçme
ve izleme ağları, su kalitesi laboratuarları ve taşkın ve sellere karşı
oluşturulabilecek erken uyarı ve alarm sistemleri bu tür işlevlerin en iyi
örnekleri arasındadır.
Endüstrinin ya da bireylerin kullanımı için
temiz yakıt temin etmek ya da temiz üretim hammaddeleri ve girdileri sağlamak
da koruyucu türde ulusal çevre işlevinin bir başka örneği olmak durumundadır.
Aynı şekilde, gerek ülke içinde geliştirilen
ve gerekse ithal edilmekte olan endüstriyel ve teknolojik ‘know-how’
çevre dostu nitelikte temiz teknolojilerden oluşmalıdır.
Koruyucu nitelikli ulusal çevre işlevlerinin
bir başka örneği de oluşabilecek çevresel zararlara karşı bu zararlardan
etkilenecek olanların tazmin edilmelerini amaçlayan çevre amaçlı sigorta
sistemlerinin kurulması olmalıdır.
Koruyucu nitelikli ulusal çevre işlevlerinden
bir başkası da, doğrudan nedensellik bağı olmaksızın, bireylere çevresel kirliliklerle ilgili
olarak yargı yerlerinde dava açabilme hakkını veren yasal düzenlemelerin
yapılmış olmasıdır.
Beşinci tür ulusal çevre işlevini düzeltici
önleme işlevleri oluşturmaktadır. Bu tür çalışmalar, genellikle, kirlilikler ya da atıklar ortaya çıktıktan
sonra yapılabilecek olan çalışmalardır.
Bu tür işlevlerin başında da arıtma ve
filtreleme çalışmaları gelmektedir. Atık suların arıtımı örneğinde olduğu üzere,
bu tür tesislerin yapımı için gerekli olan yatırım miktarı bireylerin ya da
firmaların tek tek karşılayabilme kapasitesinin çok ötesindedir. Yüksek maliyet
nedeniyle merkezi hükümetler bu tür yatırımların yapılmasını kolaylaştırıcı önlemler
almalı ya da bu tür tesisleri bizzat kendileri yaparak işletmelidirler.
Arıtma çalışmalarına ek olarak
düşünülebilecek bir başka çalışma da katı atıklarla ilgilidir. Çağdaş toplumun
önemli bir ürünü olan katı atıkların çevreye zarar vermeden giderilebilmesi bu
atıkların içinde yer alan değerlendirilebilir ve kullanılabilir malzemelerin
geri kazanılmasına ve geri kalanların insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek
şekilde sağlıklı ve düzenli depolama alanlarına taşınması ile olanaklı
olabilecektir.
Düzeltici nitelikli ulusal işlevlerden bir
başkası da endüstrinin ülke içinde dengeli dağılımını ve sağlıklı yer seçimini
güvence altına alacak ulusal düzenlemelerin yapılmakta olmasıdır.
Düzeltici nitelikli ulusal işlevlerin
sonuncusu fosil ve yenilenemez nitelikli yakıtlara alternatif olmak üzere
yenilenebilir nitelikli kaynaklardan enerji elde edilmesi yolundaki
çalışmaların yapılmakta olmasıdır. Bilindiği üzere, fosil yakıtlara dayalı
enerji üretimi ve tüketimi çevre sorunlarının ortaya çıkmasında önemli bir pay
sahibidir. Bu nedenle fosil nitelikli yakıtlara alternatif olarak, güneş
enerjisi, rüzgâr enerjisi, dalga
enerjisi, deniz ısısı farklılığından kaynaklanan enerji ve biyo kitle enerjisi
gibi alternatif enerji kaynaklarının toplam enerji üretimi içindeki payının
artırılması gerekmektedir. Bu tür çalışmalar ise ancak ulusal hükümetler
tarafından yapılacak girişimlere ve sağlanacak finansman olanaklarına bağlı
görünmektedir.
Ulusal nitelikli çevre yönetimi işlevlerinin sonuncusu
etkili bir ceza sisteminin oluşturulmasıdır. Standartlarla öngörülen ve
yasalarla yaptırımlara bağlanan kurallara uymayanlara karşı gerekli yasal
yaptırımların ve cezaların uygulanması olağanüstü bir önem taşımaktadır.
Kuşkusuz, bu işlevi tamamlayacak bir başka
unsur da, çevre polisi ya da çevre müfettişleri ya da kontrolörleri gibi çevre
suçlularını izleyecek, soruşturacak ve kendilerine gerekli yasal yaptırımların
yetkili yargı organları aracılığı ile uygulanması için ön hazırlıkları yapacak
bir çevre sel kolluk gücünün kurulması olacaktır. Çevre mahkemeleri de sistemi
tamamlayacak bir başka unsur olarak göz önünde tutulmalıdır.
Günümüzde çevre yönetiminin etkili bir
şekilde kurulması için öngörülen stratejilerden bir başkası da ekonomik (pazar
türü) nitelikli çevre yönetim araçlarının kurumsallaştırılmasıdır. (YAŞAMIŞ 2011) Bu tür araçlar negatif dışsallıkların içselleştirilmesi
amacını taşımaktadır. Çevre vergileri ve harçlarından, çevre sigortasına,
pazarlanabilir kirletici kotalarına ve atık borsalarına kadar değişik
görünümler alan bu tür araçlar pazar ekonomisi güçlü ülkelerde etkili olarak
kullanılabilmektedir. Ancak, Orta Asya ülkelerinin kolektif ekonomiden liberal
ekonomiye geçiş sürecinde olmaları bu tür araçların bu ülkelerde kullanılmasını
şimdilik olanaksız kılmaktadır.
B. Yerel Çevre İşlevleri
Çevre sorunlarının yönetimi çevre
sorunlarının en çok etkili olduğu ve duyulduğu bölgeye en yakın yönetim birimi
tarafından üstlenilmelidir. Küresel ya da uluslararası çevre sorunlarının
çözümü için küresel bir çevre örgütü ya da en azından küresel ölçekli uluslar
arası işbirliği gerçekleştirilmesi gerekirken, ulusal nitelikli çevre sorunları
için ulusal bir çevre örgütünün kurulması bir zorunluluk olarak ortaya
çıkmaktadır. Bunlara benzer şekilde bölgesel, yöresel ve yerel nitelikli çevre
sorunlar için de yerel nitelikli çevre işlevlerini yerine getirmek üzere yerel
çevre örgütleri kurulmalıdır. Bu tür çevresel yönetim birimlerinin yerine
getirmesi beklenilen işlevler aşağıda genel çizgileri ile özetlenmiştir:
·
Yöreye ilişkin çevre
politikalarının belirlenmesi. Yerel çevre örgütü, sorumluluk sınırları içinde
oluşan çevre sorunları ile ilgili olarak, izleyeceği temel politikaları
belirlemelidir.
·
Çevre koruma planı.
Geliştirilecek politikaların yaşama geçirilmesi için bölgesel/yöresel/beldesel
ölçekli çevre koruma planları hazırlanmalıdır. Bu planlarda yapılacak
çalışmalar, kullanılacak kaynaklar ve
iş/çalışma programı yer almalıdır.
·
Bilgi, veri ve
enformasyon sistemleri. Çevresel planlama işlevinin yerine getirilebilmesi ve
çevre ile ilgili olarak alınacak kararların ussallık düzeyinin artırılabilmesi
için bilgi, veri ve enformasyon sisteminin kurulması ya da en azından kurulu
bulunan ulusal ve uluslararası enformasyon ağları ile ilişki içinde olunması
gerekmektedir.
·
Ölçme ve izleme
sistemleri. Yerel veri sistemlerinin
oluşturulması ve elde edilen bilgilerin güncelliğinin sağlanması yerel yönetim
sınırları içinde ölçme-izleme sistemleri ile laboratuarların kurulmasını
gerekli kılmaktadır.
·
Çevresel etkileri
irdelemek. Yerel çevre örgütleri de kendi görev alanları içinde meydana gelecek
toplumsal ve ekonomik gelişmelerin yerel çevre üzerindeki olası olumsuz
etkilerini önceden belirlemek ve gerekli önleyici önlemlerin zamanında
alınmasını sağlamak durumunda olmalıdır. Bu bağlamda ya yerel yönetimler için
ayrı bir ÇED sistemi oluşturulmalı ve kurumsallaştırılmalı ya da ulusal ÇED
sistemi içinde yerel çevre yönetimleri de karar almada yetki sahibi
kılınmalıdır.
·
Çevre örgütü kurmak. Yerel çevre işlevlerinin yerine getirilebilmesi, esaslı
ölçüde, bu işlevleri yerine getirebilecek örgütlenmelere bağlı olacaktır. Çevre
hizmetleri ile ilgili olarak planlama, yönlendirme, geliştirme, personel
çalıştırma, işbirliği ve eşgüdüm
sağlama, araştırma yapma ve bütçe geliştirme çalışmalarını etkili, verimli ve
yeterli bir şekilde yürütecek bir örgüt düzeninin ortaya çıkması önemli bir
zorunluluktur.
·
Halkın katılımını
sağlamak. Çevre koruma çalışmaları hem sorunların belirlenmesini ve
tanımlanmasını sağlamak ve hem de çözümlenmelerini kolaylaştırmak bağlamında
halk katılımını gerekli kılan çalışmalardır. Halk katılımı olmaksızın geniş
finansman desteği ve katkısı isteyen ya da boyutları itibarıyla bireylerin
gücünü aşan bu tür sorunların giderilmeleri kolay olmayacaktır.
·
Atık kaynaklarını
izlemek ve denetlemek. Kuşkusuz yerel bir çevre örgütünün en önemli
işlevlerinden biri çevre sorununa yol açabilen her türlü atık kaynağını izlemek
ve bu kaynaklardan çevreye bırakılan atıkları mekanik, hukuksal ve ekonomik
nitelikli önlemler yoluyla denetim altına almak olmalıdır.
·
Kirlilikleri
gidermek. Önleyici nitelikli önlemlere karşın oluşmuş bulunan kirliliklerin
giderilmesi de yerel çevre örgütünün önde gelen işlevleri arasında olmalıdır.
Bu amaçla hazırlanmış olan “optimizasyon” projelerinin varlığı ve bunların
uygulanmasından elde edilecek performans düzeyi yerel çevre örgütünün başarı ve
etkenlik düzeyini belirleyen temel göstergelerden biri olacaktır.
VIII. KAMU SEKTÖRÜNDE VE ÖZEL SEKTÖRDE ÇEVRE
PLANLAMASI
Çevre yönetiminin etkenlik ve gelişmişlik
düzeyinin saptanmasında kullanılabilecek ölçütlerden biri de ilgili toplumda
kullanılmakta olan çevre planlaması teknik ve yöntemlerinin gelişmişlik
düzeyidir. Çevre planlaması hem kamusal örgütlerde ve hem de kamu sektörünün
öncülüğünde yapılacak yasal düzenlemelerle özel sektör kuruluşları arasında
genişlik ve derinlik kazanmalıdır.
Özel sektör kuruluşları açısından çevre
planlaması, yeni gelişmeye başlayan deyimiyle, çevresel denetçilik şeklinde
ortaya çıkmaya başlamıştır. Bir anlamda çevre danışmanlığı olarak da
görülebilecek olan çevre denetçiliği,
inceleme konusu olan kuruluşun çevre
konusunda sahip olduğu performans düzeyinin yürürlükte olan yasal
düzenlemeler açısından irdelenmesi,
aksaklık taşıyan unsurların giderilmesi ve çevresel yönetim sisteminin
geliştirilmesi için belirlenecek önerilerin ilgili kuruluşa iletilmesi anlamına
gelmektedir.
Kamu sektöründe ise çevresel planlama daha
geniş boyutlu bir anlam kazanmaktadır. Ulusal, bölgesel ya da yerel nitelik
taşıyabilecek olan bir çevre planlaması, öncelikle, sınırları içinde kalan
bölgede görülen çevresel sorunları saptamak ve sorunlarla ilgili olarak
çevresel kalite hedeflerini belirlemek,
sorunların çözümü için gerekli çevre politikalarını saptamak ve
izlenecek stratejileri kararlaştırmak durumunda olmalıdır. Bu aşamaya ulaşmış
olan bir çevresel planlamayı çevre ana planı olarak nitelendirmek olanaklıdır.
Ana plan alt bölgeler bazında daha ayrıntılı bir konuma getirilmeli ve spesifik
kirlilikler konusunda, daha önce tanımlanan şekliyle, “optimizasyon” projeleri şekline
dönüştürülmelidir.
Bir “optimizasyon” projesi ise, öncelikle,
bölgesel demografik, coğrafi, topografik, ekonomik ve kentsel özelliklerin
belirlenmesini öngörmelidir. Bunu, verilerin toplanmasını ve irdelenmesini
sistemleştiren araştırma metodolojisinin saptanması izleyecektir. Bu amaçla
kullanılacak ölçme ve izleme ağlarının oluşturulması toplanması gereken temel
veri türlerinin kararlaştırılması ve veri envanterlerinin oluşturulması
araştırma metodolojisi içinde kalan öteki çalışmalar olacaktır. “Optimizasyon” çalışmalarının sonraki aşaması
ise toplanan bilgilerden planlama kararlarının alınmasını kolaylaştırıcı
çizelgelerin elde edilmesi olacaktır. Bu aşamayım inceleme konusu çevre
kirliliğinin alan üzerinde ve zaman içindeki davranışlarını belirleyen
modelleme çalışmasının gerçekleştirilmesi izlemelidir. Bu çalışma ile sorunun
çözümü için seçenekler belirlenmiş olacak ve bunlardan ‘optimum sonucu, yani
kabul edilebilir çevresel riskin kabul edilebilir ekonomik maliyetle elde
edilmesi sonucunu’ veren seçeneğin önerdiği yol ve yöntemler “optimizasyon”
projesi olarak kabul edilecektir. Son aşamada yapılması gereken çalışma ise
“optimizasyon” projesine ilişkin
olarak yapılacak eylemlerin yer
ve zaman açısından sıraya konulması anlamına gelen eylem planının hazırlanması
olacaktır.
Gerek ulusal, gerek bölgesel ve gerekse yerel
çevre örgütleri tarafından yerine getirilmesi gereken çevre planlaması çok
genel çizgileri ile yukarıda özetlenmiştir. Ancak, bu niteliklere sahip bir planlama sistemi
etken bir planlama olarak kabul edilmelidir.
IX. ÇEVRESEL ÖRGÜTLENME DÜZEYİ
Çevresel örgütlenme düzeyi ile ilgili olarak
ulaşılmış olan nokta çevresel yönetim etkenliğinin belirlenmesinde en fazla
belirleyicilik niteliğine sahip ölçüt olmak durumundadır. Zira açıklıkla kabul
edilmelidir ki yeterli bir çevresel örgütlenme düzeni elde edilmedikçe gerek
ulusal ve gerekse yerel ölçekte etken bir çevre yönetiminden söz edebilmek
olanaklı değildir.
Çevre örgütünün etken olabilmesi için sahip
olunması gereken unsurların başında yeterli nicelik ve nitelikte personele
sahip olmak gelmektedir. Bunu, buraya kadar yapılan açıklamalar çerçevesinde,
amaç, hedef, politika, strateji ve eylemlerin saptanması izleyecektir.
Uygulanması gereken standartlar, normlaştırılmış olan kurallar ve bunların
uygulanma yol, yöntem ve koşullarını belirleyen teknik, ekonomik, yönetsel ve
hukuksal süreçler iyi ve etken bir çevre örgütlenme modeli içinde olması
gereken öteki girdilerdir. Çevresel çalışmalar önemli bir maliyet unsurunu da
beraberinde getirecektir. Bu nedenle, yeterli finansman kaynaklarına sahip
olmak da örgütsel koşullar arasında belirlenmesi gereken bir başka önemli girdi
olarak belirtilmelidir. Ölçme ve izleme
sistemleri, uyarı sistemleri ve laboratuarlar gibi teknik altyapı ve donanım da
örgütsel sistemi tamamlayıcı son unsur olacaktır.
Çevresel yönetimin etkenlik düzeyinin kabul
edilebilir bir düzeyde olabilmesi için yukarıda belirtilen girdilere sahip
olması gerekmektedir.
X. YETKİLER
Etken bir çevre yönetiminin oluşabilmesi için
başvurulabilecek ölçütlerden bir başkası da çevre yönetimine ilişkin
yetkilerdir. (YAŞAMIŞ
1999), Çevre yönetim
birimine verilen ödev ve sorumlulukların yerine getirilebilmesi için gerekli
yasal yetkiler de ilgili yönetime verilmelidir.
Bu yetkiler arasında plan yapmak, özel çevre koruma
bölgeleri oluşturmak, örnek almak, inceleme ve denetlemelerde bulunmak,
yasaklar koyabilmek, etkinliklere kısıtlamalar getirebilmek, ilgililerden
içinde bulundukları teknolojik koşulları iyileştirmelerini ve geliştirmelerini
ve bu amaçla tesis kurmalarını istemek, sürmekte olan etkinlikleri durdurmak, trafiğe
kısıtlamalar getirmek, izin ve ruhsat sistemleri kurmak, standart geliştirmek,
çevre suçlularına karşı yaptırım uygulamak ve ceza vermek bu tür yetkilerin en
önde gelenleri olmalıdır.
XI. ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ (ÇED)
SÜRECİNİN KURUMSALLAŞMASI
Çevresel yönetim düzeyi gelişmiş ülkelerde
yapılan incelemeler açıklıkla göstermektedir ki çevre yönetimi ve planlamasının
en etkili araçlarından biri olan ÇED sistemi, doğru ve etkili bir şekilde
uygulanabildiği takdirde, çevresel kalite değerlerinin korunmasında ve
geliştirilmesinde oldukça yararlı sonuçlar üretmektedir.
Çevre üzerinde olası olumsuz etki yaratması
beklenen yatırımların zararlı etkilerinin giderilmesi için, henüz yatırım
planlama aşamasında iken, gerekli önlemlerin alınmasına olanak veren ÇED süreci
yapılacak yatırım nedeniyle çevrenin taşıma kapasitesinin azalmasını önlemekte
ve yaşam kalitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Bu özelliği
itibarıyla, ÇED süreci çevre yönetiminin
etkenlik düzeyinin geliştirilmesi açısından olağanüstü derecede önem
taşımaktadır.
Ancak, hemen belirtilmelidir ki, ÇED
sürecinin başarılı olabilmesi için bu süreç yalnızca bürokratik bir formalite
zorunluluğunun yerine getirilmesi amacıyla kullanılmamalı, ÇED sisteminin
kuramsal ve uygulamaya ilişkin yönleri yeterli düzeye eriştirilmeli ve karar
verme süreci doğru ve sağlıklı karar almayı olanaklı kılmalıdır. Bu koşulların
sağlanamamasının göstermelik bir ÇED uygulamasına yol açabileceği gözden uzak
tutulmamak gerekir.
XII. TEKNİK ALTYAPI VE DONANIM
Çevre yönetimi, esas itibarıyla, çevre
kirliliklerinin izlenmesi, denetlenmesi ve giderilmesi yolunda yapılan
çalışmalardan oluşmaktadır. Bu da, kirliliğin öncesinin ve sonrasının
ölçülmesini gerekli kılmaktadır. (YAŞAMIŞ 2003)
Ayrıca, kirliliklerin giderilmesi de önemli
oranda arıtma ve filtreleme aygıtları aracılığı ile yapılmaktadır. Belirtilen bu
çerçevede, teknik altyapı ve donanımın yeterlilik düzeyi çevre yönetimi
açısından oldukça kritik bir öneme sahip olmaktadır.
Çevresel yönetimin etkenlik düzeyinin
saptanmasını ve olması gereken çevre yönetiminin ‘olmazsa olmaz’ nitelikli
koşullarının belirlenmesini amaçlayan çalışmalar açısından, irdeleme konusu
olan çevre yönetim biriminin elinde bulundurduğu teknik altyapı ve donanımın da
incelenmesi ve değerlendirilmesi önemli bir göstergenin elde edilmesi sonucunu
yaratacaktır.
Bu bağlamda, çevresel yönetim birimleri için
herhangi bir teknik altyapı ve donanım listesi hazırlayabilmek olanaklı
değildir. Bu liste, esas itibarıyla, yörenin çevreyle ilgili koşullarının
içinde bulunduğu duruma bağlı olacaktır.
Ancak, minimum bir koşul olarak
belirtilmelidir ki, yerel ölçekte bir çevre örgütü yörenin içinde barındırdığı
çevre kirliliklerini tam ve doğru olarak ölçebilecek ve anlayabilecek teknik
altyapı ve donanı olanağına sahip olmalıdır.
XIII. YETERLİ FİNANSMAN
Çevre sorunlarının giderilmesi amacıyla
yapılan çalışmalar önemli miktarlara ulaşmaktadır. Söz konusu büyüklükler firma
bazında firma karlılığını önemli ölçüde etkileyebildiği gibi ülke bazında
önemli ve ciddi makroekonomik etkilere yol açabilmektedir.
Bu bağlamda, çevre yönetimi gelişmiş
ülkelerde iki önemli gösterge dikkat çekmektedir. Bunlardan birincisi bu ülkelerde
gerek ulusal ve gerekse yerel bazda çevre koruma amacı ile ilgili olarak
yapılan çalışmaların ulusal gelirin önemli sayılması gereken bir oranına
ulaşmış olmasıdır. İkincisi, yine bu ülkeler de ulusal gelir hesaplama
yöntemleri değiştirilmeye ve çevre ile ilgili unsurlar, uydu hesaplar yolu ile
ulusal gelir hesapları içine aktarılmaya başlanmıştır.
Yukarıda kısaca açıklanmaya çalışılan durum
çevre koruma açısından finansman sorunlarının çözümlenmesinin ne denli önemli
olduğunu göstermektedir. Yeterli finansman olanaklarının sağlanamaması
durumunda çevresel yönetim çalışmalarında etkenlik düzeyi önemli ölçüde
azalacaktır.
XIV. ÇEVRE İÇİN EĞİTİM
Çevresel kirliliklerin önlenmesi kadar
kirliliklere yol açılmaması da çevre yönetiminde önem taşımaktadır. Zira
yurttaşların çevresel değerlerin korunması yolunda kendilerinden beklenilen
davranışları sergilemeleri çevre sorunlarının ortaya çıkmasını engelleyici
unsurlardan biri olacaktır. Bu tür davranışlar ise ancak örgün ve yaygın eğitim
yolu ile topluma kazandırılabilir. Bu çerçevede, çevresel yönetim etkinliğinin
irdelenebilmesi bakımından başvurulması gereken ölçütlerden biri de çevre için
eğitim çalışmalarının içinde bulunduğu durum olmalıdır. Örgün eğitimin her
aşamasında ve yaygın eğitimde çevre ile ilgili konularda verilmekte olan
eğitimin düzeyi çevre yönetiminin de etkenlik düzeyinin belirleyicisi
olacaktır.
XV. İNSAN GÜCÜ PLANLAMASI
Çevre sorunları konusunda rahatsızlıkları
olan ülkeler çevre yönetimini geliştirebilmek için bu alanda yetişmiş insan gücüne
sahip olmak zorundadırlar. Bu zorunluluk
bir yandan gelecek yıllarda çevre ile ilgili olarak gereksinme duyulacak insan gücünün
yetiştirilerek bu görevlere hazırlanmasını; öte yandan da, bu amaçla hangi
alanlarda ne gibi yeteneklere gereksinme duyulacağının planlanmasını kaçınılmaz
kılmaktadır.
Belirtilen bu çerçeve içinde, etken bir çevre
yönetimi için iki önemli çalışmanın başarı ile gerçekleştirilmesi
gerekmektedir: çevre için insan gücü planlaması ve insan gücü eğitimi.
Çevre yönetiminin etkenlik düzeyinin belirlenmesinde
göz önünde tutulması gereken bu ölçüt çevre yönetiminin en önde gelen
girdilerinden olan insan gücü sorununun çözümlenme biçimine açıklık
getirecektir.
XVI. DUYARLI YURTTAŞ TOPLULUĞU VE KATILIM
Çevre yönetiminin etkenlik düzeyinin anlaşılmasında
göz önünde tutulması gereken bir başka ölçüt de çevre konusunda bilinçlenmiş ve
önemli ölçüde örgütlenmiş duyarlı bir yurttaş topluluğunun (üçüncü sektör,
gönüllü kuruluş, hükümet dışı örgütler, NGO gibi) varlığıdır.
Ancak, hemen belirtmek gerekir ki, duyarlı
yurttaş topluluğunun en önemli gücü, toplumun siyasal odaklarının kendilerine
karar alma sürecine katılma olanağı vermeleri durumunda ortaya çıkacaktır. Ne
var ki, bazı durumlarda, verilmiş gibi görünen bu olanak uygulamada kâğıt
üzerinde kalmaktadır.
Olması gereken çevre yönetimi açısından
önemli olan iki ölçüt çevre konusunda duyarlı bir yurttaş topluluğunun varlığı ve
bu duyarlı insanlara çevre konusunda karar alma sürecine katılma olanağı
verilmiş olmasıdır.
XVII. HEDEFE YÖNELİK YÖNETİM ANLAYIŞI
Çağdaş yönetim kuramlarının önemli bir
bölümünü oluşturan hedefe yönelik yönetim anlayışı, yönetim sürecinin önceden
saptanmış belirgin hedefler doğrultusunda örgütlenmesi ve yönlendirilmesi
esasına dayalıdır. Karmaşık gibi görünen bu yönetim anlayışı aslında bazı temel
sorular etrafında yoğunlaşmaktadır.
Aşağıdaki sorular ve bu sorulara verilen yanıtlar hedefe yönelik yönetim
anlayışının özünü oluşturur:
·
Elde edilmesi gereken
hedefler nelerdir?
·
Önceden saptanan
hedefler elde edilmiş midir?
·
Elde edilememişse
neden şunlardan hangisidir: elde edilmesi olanaklı olmayan hedeflerin
belirlenmiş olması, yanlış stratejilerin kullanılması ya da olanakların
kısıtlılığı.
·
Aksama noktalarının
giderilmesi için alınması gereken yeni önlemler nelerdir?
·
Yeni hedefler ne
olmalıdır?
Böylesine bir yönetim anlayışı yalnızca çevre
sorunlarının giderilmesi için değil, fakat tüm yönetim konuları için
geçerlidir. Ancak, ne var ki, böyle bir yönetim anlayışı özellikle çevre
sorunlarının giderilmesi için gereklidir. Zira böylelikle, çevresel hedeflerin
gerçekleştirilmesi için etken ve üretkenliği güvence altına alan bir yönetim
yöntemi benimsenmiş olacaktır.
Çevresel yönetim birimlerinin etkenlik
düzeylerinin incelenmesinde hedefe yönelik yönetim anlayışına uygun bir yönetim
biçiminin uygulanıp uygulanmadığı araştırma konusu yapılmalıdır.
SONUÇ
Buraya kadar yapılan açıklamalar göstermiştir
ki, Orta Asya ülkelerinde etken bir çevre yönetiminin oluşturulabilmesi
gerçekleştirilmesi gereken ölçütler şunlar olmalıdır: Çevresel niteliklerin korunması ve
geliştirilmesi yolunda ulusal veya yerel siyasal iradenin varlık düzeyi; çevre
yönetimi ile ilgili temel amaçların belirlenmesinde netlik düzeyi; geleceğe
yönelik olarak ulaşılması istenilen çevresel kalite hedeflerinin saptanması;
çevre politikalarının gelişmişlik düzeyi; teknik, yönetsel, ekonomik ve hukuksal çevre yönetimi
işlevlerinin ve süreçlerinin gelişmişlik düzeyi; çevre planlaması ve çevresel
denetçilik çalışmalarının yeterlilik düzeyi; çevresel örgütlenmenin yeterlilik,
etkililik ve verimlilik düzeyi; çevre ile ilgili olarak kamu otoritelerine
tanınan yetkilerin gelişmişlik düzeyi; ÇED sürecinin kurumsallaşmasındaki
gelişmişlik düzeyi; teknik ve teknolojik
altyapı ve donanımın yeterlilik düzeyi;
finansman koşullarının yeterlilik düzeyi; çevre için eğitimin yeterlilik
düzeyi; çevre ile ilgili olarak yapılan insan gücü planlamasının yeterlilik
düzeyi; duyarlı ve bilinçli bir yurttaş topluluğunun varlığı ve bu topluluğunun
kamusal karar alma sürecine katılma olanakları ve hedefe yönelik yönetim anlayışının
benimsenme ve uygulanma düzeyi.
Bu çalışmalara gelecekte eklenmesi gereken
çalışma ise ekonomik nitelikli ve pazar türü çevre yönetim sistemlerinin
kurumsallaştırılması ve uygulama alanına konulması olmalıdır.
Son söz olarak belirtilmelidir ki, Orta Asya
cumhuriyetleri ancak burada açıklanan ölçütleri tatmin edici düzeyde çevresel
kurumsallaşma örneklerini ülkelerinin kamu yönetimleri içinde
gerçekleştirebildikleri ölçüde çevre sorunlarını çözme, çevresel değerleri
koruma ve çevre kalitesini geliştirme çabaları açısından daha başarılı
sayılabileceklerdir.
KAYNAKLAR
ASIAN DEVELOPMENT BANK. (2000) TA 5934-REG: Regional Environmental Action
Plan in Central Asia. http://www.adb.org/Documents/TACRs/REG/33547-REG-TCR.pdf
ASIAN DEVELOPMENT BANK. (2001) Regional Environmental Action Plan for Central Asia. http://waterwiki.net/index.php/Central_Asia_Regional_Environmental_Action_Plan_for_Water_Pollution
ASIAN DEVELOPMENT BANK. (2002) TA 6155-REG: Capacity Building in
Environmental Information Management Systems in Central Asia. http://www.adb.org/projects/project.asp?id=37105
ASIAN DEVELOPMENT BANK. (2004)
Strengthening Environmental Management Systems in Central Asia. http://www.adb.org/Documents/News/URM/urm-200403.asp
ENVSEC. (2002) Environment and
Security: A Framework for Cooperation in
Europe. http://www.envsec.org/publications/Environment%20and%20Security.%20A%20framework%20for%20cooperation%20in%20Europe.%20Draft%20background%20paper_January%202002.pdf
ENVSEC. (2007a) Environment
and Security Initiative. Summary of the Regional Meeting on Environment and
Security in the upper Amu Darya River basin between Afghanistan and
Tajikistan.20-21 November 2007, Kabul. http://www.envsec.org/publications/Summary%20of%20the%20Regional%20Meeting%20on%20Environment%20and%20Security%20in%20the%20upper%20Amu%20Darya%20River%20basin%20between%20Afg.pdf
ENVSEC. (2007b) Environment
and Security Initiative: Transforming Risks into Co-operation. Central Asia:
Ferghana – Osh – Khudjand Area. http://www.envsec.org/publications/ENVSEC.%20Transforming%20Risks%20into%20Cooperation.%20Central%20Asia.%20Ferghana-Osh-Khujand%20area.%20Background%20paper_Eng.pdf
ENVSEC. (2009a) Environment and Security Initiative - Progress Report. http://envsec.grid.unep.ch/docs/envsec_progress_report_2009.pdf
ENVSEC. (2009b) Environment and Security Regional Work Programme: 2009-12. http://www.envsec.org/publications/WP%20ENVSEC%20Central%20Asia%202009-12%2015%20June%202009_Eng.pdf
OECD. (2005) Environmental Management in Eastern
Europe, Caucasus and Central Asia.
ROUTRAY, Jayant K. ve Anurupa Mohanty. (2006) Environmental Management Tools - A Training Manual. ATI ve UNEP. http://www.adb.org/projects/project.asp?id=37105
UNEP (2007) International Fund for Saving the Aral Sea Interstate
Sustainable Development Commission. Sub-Regional Integarted Environment
Assessment: Central Asia. http://www.ekh.unep.org/files/IEA-eng.pdf
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (1992), Yerel Düzeyde Çevre Yönetimi ve Planlamasının İlke ve
Yöntemleri. Amme İdaresi Dergisi. Ankara. 25(1): 135-156.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (1993), Yerel ve Bölgesel Çevre Araştırmaları İçin Bir Yaklaşım.
Çağdaş Yerel Yönetim Dergisi. Ankara. 2(5): 27-35.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (1994a), Çevre Yönetiminin Kurumsal Temelleri. Türk İdare Dergisi, Ankara. 403: 79-106.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (1994b), Çevresel Ölçüt ve Standartlar. Çağdaş Yerel Yönetim Dergisi.
Ankara. 3(4): 29-42.
YAŞAMIŞ, Firuz D. (1995), Çevre Yönetiminin Temel Araçları. İmge
Yayınevi. Ankara.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (1998), Uluslararası Çevre Yönetimi Ölçünü: ISO 14000. Türk İdare
Dergisi. Ankara. 419: 7-34.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (1999), Türk Çevre Hukuku: Temel İlkelere Genel Bir Bakış. Av. Dr.
Faruk Erem Armağanı. Türkiye Barolar Birliği. Ankara.
1999, 879-906.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2000), Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Çevresel Bütünleşmesi. Yeni
Türkiye Dergisi. Ankara. 36: 1032-1056.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2003) Çevresel
Etki Değerlendirmesi. Geliştirilmiş ve güncelleştirilmiş ikinci bası. ÇEKÜL Vakfı Yayını. İstanbul.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2004), World Environment Organization: A Desperate Need for Global
Environmental Management. Türk İdare Dergisi. Ankara. 445: 159-172.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2006), Assessing the Institutional Effectiveness of State
Environmental Agencies. Environmental Management. November 2006. 38(5).
823-836. (DOI 10.1007/s00267-004-2330-9)
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2007), Assessment of Compliance Performance of Environmental
Regulations of Industries in Tuzla (Istanbul, Turkey). Environmental
Management. April 2007. 39(4). 575-586. (DOI
10.1007/s00267-003-0129-8)
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2010), Türkiye’de Çevre Yönetimi, Ankara.
YAŞAMIŞ,
Firuz D. (2011), Economic Instruments of Environmental Management. Proceedings
of the International Academy of Ecology and Environmental Sciences. Proceedings
of the International Academy of Ecology and Environmental Sciences, 2011,
1(2):97-111. 28 August 2011
* Prof. Dr., İstanbul Aydın Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset
Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı, fyasamis@gmail.com.
[*] “Optimizasyon” sözcüğü
bir sistemi ya da tasarımı hazırlamak için kullanılan bir süreci ya da
süreçleri olabilecek en yüksek düzeyde etkili ve işlevsel kılmak anlamına
gelmektedir. Çevre planlaması kapsamında kullandığımız “optimizasyon” projeleri
deyimi mevcut girdiler karşılığında çevre sorunlarının çözümlenmesinde,
çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesinde olabilecek en iyi koşulların
ve sonuçların elde edilmesini amaçlayan çalışma ve yatırım projeleri anlamına
gelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder