Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

16 Haziran 2025 Pazartesi

 

ABD ve İsrail’in İran Saldırısı: Yeni Tip Vekalet Savaşları ve Diplomatik Asimetriler

 

PROF. DR. FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ

 

 

Özet

2025 yılında İsrail’in İran’a yönelik düzenlediği hedefli askeri saldırılar, yalnızca bölgesel güvenlik dengelerini değil, aynı zamanda büyük güçlerin vekalet savaşları stratejilerinde yaşanan dönüşümü de gözler önüne sermiştir. Bu makale, söz konusu saldırıların klasik vekalet savaşı paradigmasından ayrılan yönlerini incelemekte ve özellikle İsrail ile ABD arasındaki stratejik ilişkiyi “diplomatik asimetri” ve “görev paylaşımına dayalı vekillik” kavramları üzerinden çözümlemektedir. Gerilim, askeri kapasite kadar diplomatik iletilerin de savaşın uzantısı durumuna geldiği yeni bir vekalet modeli üretmektedir.

Anahtar Kelimeler: İsrail, İran, vekalet savaşı, Trump, Netanyahu, diplomatik asimetri, uluslararası hukuk, nükleer kriz, stratejik yönetişim.

 

GİRİŞ: YENİ BİR SAVAŞ BİÇİMİ Mİ, DİPLOMATİK GÖRÜŞME MÜHENDİSLİĞİ Mİ?

İsrail’in İran’a yönelik askeri eylemleri, yüzeyde bir güvenlik krizi gibi görünse de aslında ABD'nin İran’la yürüttüğü nükleer silah görüşmelerini yönlendirmek amacıyla geliştirdiği çok katmanlı bir baskı stratejisinin parçasıdır. Bu bağlamda saldırılar, klasik bir savaş eylemi değil askeri gücün, diplomasiyi şekillendirme aracı olarak kurgulandığı stratejik bir pazarlık aracı niteliğindedir. İsrail burada yalnızca bir vekil değil aynı zamanda bu stratejinin eş-yapımcısı olarak konumlanmaktadır. Bu durum vekalet savaşlarının yeni bir aşamaya evrildiğini göstermektedir: ‘Askeri baskı yoluyla diplomatik görüşme mühendisliği.’ Bu değerlendirme, gerçekçilik çerçevesinde güç siyasalarının sürekliliğine işaret ederken aynı zamanda diplomasi kuramları açısından da savaşın işlevinin değiştiğini ortaya koymaktadır. Artık savaş yalnızca bir son çare değil diplomatik görüşmeleri yönlendirme aracıdır.

ÇÖZÜMLEME

Kurucu Sav

İsrail’in İran’a yönelik askeri eylemleri, yüzeyde bir güvenlik krizi gibi görünse de aslında ABD'nin İran’la yürütmekte olduğu nükleer müzakereleri yönlendirmek amacıyla geliştirdiği çok katmanlı bir baskı stratejisinin parçasıdır. Bu bağlamda saldırılar, klasik bir savaş eylemi değil askeri gücün diplomasiyi şekillendirme aracı olarak kurgulandığı stratejik bir pazarlık aracı niteliğindedir. İsrail burada yalnızca bir vekil değil, aynı zamanda bu stratejinin eş-yapımcısı olarak konumlanmaktadır. Bu durum vekalet savaşlarının yeni bir aşamaya evrildiğini göstermektedir: “Askeri baskı yoluyla müzakere mühendisliği.”

Vekalet Savaşı Kavramının Evrimi

Soğuk Savaş döneminde şekillenen vekalet savaşı yazını genellikle büyük güçlerin ideolojik ya da jeopolitik çıkarlarını başka ülkeler ya da silahlı gruplar aracılığıyla yürütmesini esas alır. Bu klasik modelde vekil aktör çoğunlukla savunma konumundadır. Büyük güç ise destekleyici konumdadır. Ancak günümüzde bu ilişki daha karmaşık ve çok boyutlu duruma gelmiştir. Yeni tip vekalet savaşlarında vekil aktör (bu durumda İsrail) yalnızca askeri operasyon değil aynı zamanda diplomatik söylem üretir. Büyük güç (ABD) ise çatışmadan uzak durarak hukuksal ve siyasal maliyetlerden kaçınır. Askeri eylemler, artık yalnızca cephede değil, uluslararası kamuoyu nezdinde yürütülen diplomatik baskılarla da şekillenir. Bu yeni model, vekalet savaşının tanımını genişleterek sınırları “devlet-diplomasi-askeri strateji” üçgeni içinde yeniden çizmektedir.

İsrail-ABD İlişkisi: Vekillikten Asimetrik Ortaklığa

İsrail, ABD'nin Orta Doğu'daki en yakın müttefiki olarak uzun süredir güvenlik iş birliği içinde hareket etmektedir. Ancak bu örnekte, klasik anlamda emir-alan değil eşgüdümlü hareket eden ama görev bölüşümü farklılaşmış bir ilişki modeli ortaya çıkmaktadır. Trump’ın saldırıyı doğrudan onaylamaması fakat diplomatik ve lojistik destek sağlaması doğrudan savaş yükünden kaçınma stratejisidir. Netanyahu’nun “Eğer İran ABD’nin koşullarını kabul ederse saldırıları durdururuz” ifadesi savaşın siyasal hedeflerinin ABD tarafından belirlendiğini ve İsrail’in bu hedeflerin uygulanmasında “taşeron” değil “alan temsilcisi” konumunda olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, vekalet savaşını yalnızca bir “maddi destek ilişkisi” olmaktan çıkararak, stratejik yönetişim ilişkisine dönüştürmektedir. İsrail'in hem bölgesel hegemonyasını pekiştirmek hem de ABD'nin Orta Doğu politikasını yönlendirmek adına çift taraflı bir ajanda yürüttüğü söylenebilir. İsrail’in operasyonları yalnızca caydırıcı bir güç gösterisi değil aynı zamanda diplomatik masanın yeniden kurgulanması için bir mühendislik girişimidir. ABD, doğrudan askeri müdahale sorumluluğu üstlenmeden İsrail üzerinden İran’a şu mesajı iletmektedir: “Eğer müzakerelerde ileri sürülen koşulları kabul etmezsen askeri tırmanış sürer.” Bu tür stratejiler, diplomasinin silahlı uzantısı olarak işleyen bir askeri angajman modelini ortaya koyar. Böylece askeri operasyon, yalnızca hedef ülkeyi değil, küresel kamuoyunu ve uluslararası pazarlıkları da hedefleyen bir siyasal ileti mesaj tekniğine dönüşür. Buna kamu diplomasisi de denilebilir.

Diplomatik Asimetri ve Normatif Karmaşa

İsrail’in saldırıları, uluslararası hukuk açısından meşruluk tartışmalarına neden olmuştur. Önleyici yasal savunma doktrinine dayandırılmaya çalışılan bu operasyon hukuksal açıdan tartışmalı olsa da ABD’nin sessiz desteği sayesinde uluslararası sistemde tam anlamıyla cezalandırılmamıştır. Bu da şunu göstermektedir: Diplomatik güç asimetrisi askeri asimetriden daha belirleyici duruma gelmiştir. Uluslararası normlar büyük güçlerin durularına göre eğilip bükülebilmektedir. İsrail, bu koşullar altında bir devlet gibi değil büyük bir gücün stratejik uzantısı gibi davranmaktadır. Ayrıca, İsrail'in yürüttüğü askeri operasyonlar, bölgesel kamuoyunu şekillendirme, Arap rejimlerine güzel mesajlar verme ve şiirsel dille meşruluk arama gibi yöntemlerle daha karmaşık diplomatik hedeflere hizmet etmektedir.

Vekaletin Yönü Tersine Dönüyor mu?

Klasik modelde vekil, büyük gücün hizmetindedir. Ancak bu olayda, İsrail, ABD’nin stratejisini uygularken kendi güvenlik ajandasını da ilerletmektedir. Bu durum, bazı yorumcularca “tersine vekalet” (reverse proxy) ya da “çift yönlü çıkar ortaklığı” olarak tanımlanmaktadır. Netanyahu'nun açıklamaları, saldırıların diplomatik pazarlık unsuru olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu, klasik askeri mantığın ötesinde siyasal taleplerin askeri eylemler yoluyla uygulanmasını ifade eder. Yani vekalet savaşı yalnızca bir hizmet sunumu değil ayrıca siyasal bir aracılık alanına dönüşmüştür.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

İsrail’in İran’a yönelik saldırısı klasik vekalet savaşları kuramının sınırlarını zorlayan çok katmanlı bir örnektir. Bu eylem, askeri operasyon olmanın ötesinde ABD’nin dış siyasa çıkarlarının militarize edilerek uygulanmasıdır. Vekaletin niteliği değişmiş ve devletler arası ilişkilerde görünmeyen komut zincirleri açık iletilerin ve örtülü uzlaşıların yerini almıştır. Yeni tip vekalet savaşlarında, aktörler sadece savaşmaz, aynı zamanda birbirlerinin diliyle konuşur, hedefleriyle pazarlık yapar duruma gelmiştir. Bu durum, gelecekteki çatışmaların sadece askeri değil diplomatik ve simgesel boyutlarla birlikte ele alınması gerektirdiğini göstermektedir. Bu savaşta İsrail’in yürüttüğü saldırılar salt bir güvenlik önlemi değil İran’ın ABD ile yürüttüğü nükleer silah görüşmelerinde hareket alanını daraltma amacı taşıyan ve zamanlaması ve iletileri dikkatle planlanmış bir diplomatik manevradır. Bu bağlamda savaş “diplomatik görüşmeleri şekillendirme aracı” olarak konumlandırılmış ve silahlı güç ise yalnızca yıkım için değil stratejik iletişim için de kullanılmıştır.


 

KAYNAKÇA

 

Byman, D. (2018). Rules for Proxy War: The Lessons of Syria. Brookings Institution.

Gause, F. G. (2014). Beyond Sectarianism: The New Middle East Cold War. Brookings Doha Center.

Krieger, Z. (2020). Proxy Warfare and Strategic Asymmetry. Journal of International Conflict Studies, 12(1), 33–57.

Mumford, A. (2013). Proxy Warfare. Polity Press.

Nye, J. (2004). Soft Power: The Means to Success in World Politics. PublicAffairs.

Waltz, K. (1979). Theory of International Politics. Addison-Wesley.

 

 

 

Hiç yorum yok: