ULUSLARARASI
ÇEVRE YÖNETİMİ ÖLÇÜNÜ:
ISO 14000
Doç.
Dr. Firuz Demir YAŞAMIŞ
GiRiŞ
Günümüzde
yönetim ölçünleri giderek yaygınlaşmakta ve kapsadığı alanlar genişlemektedir.
1950 yıllarından bu yana uluslararası yönetim yazınında geniş bir yer
bulan "toplam kalite yönetimi" (TKY) yaklaşımı Uluslararası
Ölçünler Örgütü (International Standards Organization - ISO) tarafından
ölçünleştirilmiş ve uygulama alanına
konulmuştur. "Müşteri tatmini" ve "en az hata" ilkelerine dayalı olan Uluslararası Yönetim Ölçünü
(UYÖ, ISO 9001 ve 9002) özellikle gelişmiş ülkelerde giderek genişleyen
bir uygulama alanı kazanmaktadır. Örneğin, ABD'de her hafta yaklaşık 250 kadar firma bu ölçüne
sahip olmak için başvuruda bulunmaktadır.
TKY
anlayışına dayalı ISO 9001 ve 9002 ölçünlerinin özel sektör kuruluşları arasında gördüğü yakın ilgi ve hizmetin
gelişmesi yönünde gerçekleştirdiği katkılar çeşitli ülkelerdeki kamu
yöneticilerinın dikkatlerinden kaçmamış ve pek çok Avrupa ülkesinde "yurttaşlar şartı", "kamu hizmeti
ölçünü", "yurttaş hakları bildirisi" ve benzeri isimler
altında çeşitli kamu hizmeti ölçünleri geliştirilmiş ve uygulama alanına
konulmuştur. Kamu yönetiminde ölçün
geliştirme ve ölçünleri yönetime egemen kılma süreci giderek daha çok
yaygınlık kazanan bir eğilim niteliği kazanmaktadır.
ISO
9001 ve 9002 bir "süreç
ölçünü"dür ve özel sektör kuruluşlarında yönetim sürecini toplam
kaliteyi artırarak geliştirmeyi
amaçlamaktadır.
Kamusal Toplam Kalite Yönetimi adını
verebileceğimiz bu yaklaşım kamu
yönetimine yeri kuramsal açılımlar getiren "hedefe
yönelik yönetim", "başarım yönetimi ", ''sorumluluk yönetimi'', ''sonuç yönetimi'' ve "duyarlılık
yönetimi" gibi kavramlarla da desteklenmekte ve kamu hizmetinden
yararlananları bir "müşteri" olarak gören yeni bir kamu yönetimi
anlayışının ortaya çıkmasına yardımcı olmaktadır.
Bu
yoldaki bir başka gelişmeyi de, yine Uluslararası Ölçünler Örgütü tarafından
geliştirilen ve ISO 14000 kod sayısı ile dizilendirilen, Uluslararası Çevre Yönetimi Ölçünü
(UÇYÖ) oluşturmaktadır.
UÇYÖ
de, UYÖ gibi, bir süreç ölçünüdür. UÇYÖ çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesi yönünde firmalar tarafından
yerine getirilmesi gereken gönüllü çevre yönetimi sistemlerini belirlemekte ve ilgililere önermektedir.
UÇYÖ
ile ilgili ilk girişim 1992 yılında Rio
de Janeiro'da toplanan "Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı''nda
yapılmıştır. Burada yapılan
görüşmeler sonucunda, ISO öncülüğünde, örnek nitelikli bir çevre yönetimi
sürecinin oluşturulması amacıyla girişimde bulunulması kararlaştırılmıştır.
ISO'nun eşgüdümünde gerçekleştirilen
çalışmalara 50'den fazla ülke katkıda
bulunmuştur.
Ölçün
geliştirme çalışmaları çerçevesinde teknik
çalışma gruplarınca hazırlanan
belgeler ISO Genel Kurulu'na sunulmuş ve
burada kabul edilen ölçünler kesinleştirilmiştir. ISO 14000 dizisi son şeklini 1996
yaz aylarında yapılan toplantılarda
almış ve kesinleştirilen ölçün ISO'ya
üye ülkere duyurulmuştur. Üye ülkeler, bu arada Türkiye, UÇYÖ'nü uygulama alanına koymak için çalışmalar başlatmışlardır.
Türkiye'de TS - ISO 14000 kod sayısı ıle yürürlüğe konulan
dizi sürekli değişikliklere konu olmakla birlikte halen yürürlükte olan ölçünler sistemi içindeki yerini almış
bulunmaktadır.
IS0
14000 dizisinde yer alan ölçünler, UYÖ'de
olduğu üzere, "süreç''lere dayalıdır. Ölçünler gelecekteki
çevre yönetimi için bir 'prototip' yaratmakta ve kamu tarafından geliştirilen kuralların
uygulanmasına dayalı emret-denetle
yaklaşımı yerine firmaların gönüllü katılımlarını yönlendirmek ve
özendirmek amacını gütmektedir. Böylelikle, dayatıcılık yaklaşımı yerine, çevre koruma amaçlı gönüllü
önlemlerin firmaların, yani çevreyi kirleten kuruluşların, yönetim sistemlerine
aktarılmasına çalışılmaktadır. Bu bağlamda firmalara önerilen kesin bir yönetim
ve planlama süreci yoktur. Firmalar, kendilerine özgü koşullarını
da dikkate alarak, yeni yaklaşımlar geliştirmeye özendirilmekte ve
desteklenmektedir. Bu çerçevede ISO
14000 dizisi, ISO 9000 dizisinde olduğu üzere bir gönüllü çevresel ölçünler ve
kılavuzluk sistemi olmak durumundadır.
ISO 14000 herhangi bir özel sektör kuruluşunda olması gereken bir çevre
yönetimi sisteminin temel gereklerini ortaya
koymaktadır.
Bu
açıdan bakıldığında ISO 14000 UÇYÖ yaklaşımı hem kamu yönetimi ve hem de çevre yönetimi açısından önemli bir dönemeç taşı olmak özelliğini kazanmaktadır. ISO 14000 yaklaşımı kamu yönetimi açısından
devrimsel bir yenilik içermektedir. Nitekim, bu bağlamda, çevresel
kalitenin korunmasından ve geliştirilmesinden sorumlu olan özeksel ve yerel yönetim kuruluşları uyulması
gereken kurallar ve ölçünler geliştirmek ve bunlara uymayanlara yasal
yaptırımlar uygulamak yerine çevre açısından sakıncalı etkiler yaratabilecek
kuruluşlara sahip olmaları gereken çevre yönetimi konusunda yönlendirici
yardımlarda bulunmakta ve bu gibi kuruluşların gönüllü olarak çalışmalara katılmaları özendirilmek istenmektedir.
Böylelikle yalnız çevre yönetimi alanında değil aynı zamanda kamu yönetimi
kuramında da çok önemli bir anlayış
değişikliği oluşmaktadır.
ISO 14000, ulusal ve yerel çevre yönetimi açısından da büyük bir önem
taşımaktadır. Bugüne kadar ekonomik
açıdan kalkınma ve çevre koruma ikilemini birbirleri ile bağdaşmaz ya
da birbirlerini dışlayan iki olgu gibi gören ve bu ikilem içinde yer alan unsurlardan hangisine
kendilerini yakın görüyorlarsa ikinci endişeyi ihmal eden yaklaşım sahibi
endüstri yöneticilerinin ve devlet adamlarının yerine ekonomik gelişme ile
birlikte çevreyi de koruyabileceklerini
savunan yeni yönetici tipleri ortaya çıkmaya başlamaktadır. Bu niteliği itibariyle ISO 14000 yaklaşımı hem yeni bir kuramsal yaklaşımı ortaya koyarak ve
hem de firmaların çevre konusundaki uygulamalarını ölçünleştirerek çevre
yönetiminde önemli bir açılımın
gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır.
KAYNAKLAR
ISO
14000 dizisinin gelişimine kaynaklık
eden pek çok ulusal ve uluslararası unsur vardır. Kanımıza göre, ulusal
ölçekte, ISO 14000 dizisinin geliştirilmesi konusunda ilk gelişmeler Fransa ve
Hollanda'da yaşanmıştır. Bu ülkelerde 1990'lı yılların başında kabul edilen yasal düzenlemeler ile "çevre muhasebesi yaklaşımı"
(environmental accounting) adı altında işletmelerin çevresel ölçünlere gönüllü
katılımını desteklemek ve ''çevre
denetçiliği''ni geliştirmek yolunda ilk adımlar atılmıştır. Bu yasal
gelişmeler çerçevesinde, belirli bir
büyüklük ölçüsünün üzerindeki işletmelerden öncelikle bir çevre
politikası geliştirmeleri, bu politikayı halka duyurmaları ve ilgili kamu
birimlerine (çevre müfettişleri - environmental inspectors) sunmaları ve
onaylatmaları istenmeye başlanmıştır. Bu yasal yükümlülükler, doğal olarak,
işletmeleri kendi içlerinde çevresel
kurumsallaşmaya ya da bu alanda
hizmeti sunan özel sektör
kuruluşlarından hizmet satın almaya zorlamıştır.
Yine,
aynı şekilde, ABD'de ve özellikle California'da ISO 14000'in ISO tarafından
kesinleştirilmesinden çok önce çevre denetçiliği kurumu oldukça yaygın bir
duruma gelmiştir. Geliştirilen yeni çevresel ölçünlere uyum sağlamak durumda
olan işletmeler ilgili özel sektör kuruluşlarından hizmet satın almak
istemişler ve bu durum ortaya çıkan talep nedeniyle çevre denetçiliğinin
gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.
Öncelikle
California'da başlayan bu eğilim giderek ABD'nin öteki eyaletlerinde de yansıma
bulmuş; çevre denetçileri kendi aralarında örgütlenerek meslek kuruluşları
oluşturmuşlar ve çevrenin geliştirilmesi konusunda daha etkili bir rol oynamaya başlamışlardır.
Bu
gelişmeler, ABD'nin federal çevre örgütü olan Çevre Koruma Ajansı'nda (EPA)
çeşitli yansımalar bulmaya başlamıştır. Henüz tam anlamıyla konunun içine girmiş olmamakla birlikte EPA içinde çevre denetçiliği yaklaşımının
gelecekte daha çok genişlik kazanacağını gösteren belirtiler ortaya çıkmaya
başlamıştırr. Ancak, ABD'nin Ulusal Standartlar Enstitüsü (ANSI, American
National Standards Institute) ISO 14000 dizisinin geliştirilmesinde çok önemli bir rol sahibi
olmuş ve bu rol EPA tarafından da
desteklenmiştir.
Bununla
birlikte EPA tarafından geliştirilmekte olan "Sağduyu Girişimi" (Common Sense Initiative) ve Birleşik
Devlerter Başkanı'nın 'XL'
(Excellent) Projesi ve "Çevresel
Liderlik Programı" (Environmental Learship Program) gibi yeni çalışma yöntemleri
işletmelerin gönüllü katılımını
destekleyen çalışma biçimleri olarak ortaya çıkmaktadır.
Öteki
uluslararası gelişmelerin başında ise Avrupa Birliği tarafından geliştirilen ve
yürürlüğe konulan "Çevresel Yönetim
ve Denetçilik Yönetmeliği'' (EMAR, Eco-Management and Audit Regulation)
gelmektedir. ISO 14000 dizisi ve EMAR
hemen hemen aynı konuları kapsamakta ve benzer yaklaşımlar içermektedir. İki
belge arasında daha iyi uyum
sağlanabilmesi ile ilgili çalışmalara Avrupa Birliği'nde devam edilmektedir.
KAPSAM
1992
Rio Konferansı'nda üzerinde görüş birliğine varıldığı üzere, ISO Teknik Yönetim Komisyonu 1993 Ocak ayında, çevresel yönetim araçları
ve sistemleri için yeni ölçünler geliştirmek üzere teknik komiteler kurulmasına karar vermiştir. Verilen kararda
yeni ölçünlerin yalnızca yönetsel araç ve sistemleri kapsaması ve buna karşılık emisyon ve deşarj düzeyi ile
ilgili herhangi bir kısıtlamayı içermemesi
öngörülmüştür.
Yapılan
çalışmalar sonucunda aşağıda belirtilen altı
alanda ölçünleştirme çalışmaları yapılmasına karar verilmiştir:
* Çevre yönetim sistemleri
* Özellikler ve
kullanım kılavuzu
* Çevre yönetim
ilkeleri kılavuzu: Sistemler ve destekleyici sistemler
* Çevre denetim kılavuzu
* Çevre ile
ilgili denetimin genel ilkeleri
* Denetim yöntemi:
Çevre yönetim sistemlerinin denetimi
* Çevre
denetçilerinin sahip olmaları gereken özellikler
* Çevresel etiketleme
* Çevresel etiketlemenin temel ilkeleri
* Çevreyle
ilgili iddiaların özbeyanı: Terimler ve
tanımlar
* Çevresel başarımın (performance)
değerlendirilmesi
* Yaşam döngüsü değerlendirmesi:
Genel ilkeler ve uygulamalar
* Ürünlerin çevresel yönlerinin
ürün ölçünlerine dahil edilmesi ile ilgili kılavuz
* Ölçün yazarları için çevresel
kılavuz
ISO
14000 dizisi içinde yer alan ölçünler bu
belgeye sahip olmak isteyen işletmeler için herhangi bir çevresel başarım
düzeyinin elde edilmiş olmasını zorunlu kılmamaktadır.
ISO
14000 ölçününe sahip olabilmek için işletmelerin aşağıdaki koşulları yerine getirmeleri gerekmektedir:
-
ÇYÖ'nün tümünü uygulamayı kabul etmek,
-
Yürürlükteki yasal düzenlemelere işletme tarafından uyumun sağlanabilmesini
güvence altına alan etkili bir çevre
yönetimi sistemine sahip olmak, ve
-
İşletmenin yeni ürün planlaması ve
üretim etkinlikleri ile ilgili olarak çevrenin korunması ve kirlenmelerin
önlenmesi için kendi sistemlerini sürekli olarak geliştirmeye uygun yönetim
sistemlerine sahip olmak.
ISO
14000'DEN BEKLENEN TEMEL YARARLAR
ISO 14000 sisteminin elde etmeyi hedeflediği
temel yararları ülke içi ya da uluslararası ticaretin geliştirilmesi, çevresel
değerlerin daha iyi korunması ve geliştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı gibi üç ana konu üzerinde toplayabilmek
olanaklı görülmektedir.
1. Ticaretin geliştirilmesi: Her ülkenin kendi öz koşulları açısından
geliştirdiği ulusal ya da bölgesel çevre ölçünleri, bir anlamda, bürokratik nitelikli bazı ticaret
engellerinin ortaya konması ile sonuçlanmaktadır. Ülkelerin çevre
yönetimi konusunda ortak bir ölçün
sistemine sahip olmaları hem
ülkelerararası uygulama birliğini sağlayacak ve hem de ülkelerin ticaret
yaptıkları ülkelerde ne gibi çevresel ölçünlerin yürürlükte olabileceğini önceden bilebilmelerine yardımcı olacaktır.
2. Çevresel değerlerin korunması:
Ölçünlerin temel işlevlerinden biri
de firmaların yürürlükteki hukuksal
yükümlülükleri yerine getirmeye kararlı
ve bu yükümlülüklere bağlı
olduklarını kanıtlamak yolunda bir olanak yaratmasıdır. Böylelikle işletmeler
çevre koruma konusunda sürekli olarak kurumsal bir özen ve dikkate sahip
olduklarını sergileyebilmek olanağına kavuşmaktadırlar.
3.
Sürdürülebilir kalkınma: Yönetim
ölçünleri, özellikle gelişmekte olan
ülkeler için gelişmiş ülkelerdekine benzer koruma endişelerine sahip
olduklarını gösteren çalışmalara başladıklarını
gösteren önemli bir dönemeç taşı
olabilecektir. Böylelikle, gelişmekte olan ülkeler daha az kaynak
harcayarak gelişmiş ülkelerin çevresel deneyimlerinden yararlanabilecek ve bu yolda bilgi ve teknoloji aktarımına
konu olabileceklerdir. Bu bağlamda, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütler
ISO 14000 dizisinin uygulanma düzeyini kredi
verilen ülkelerin çevresel değerleri koruma konusundaki
kararlılıklarının ve içtenliklerinin göstergesi olarak görmeye başlamışlardır.
ISO
14000 dizisinden beklenebilecek öteki
yararlar aşağıda belirtilmiştir:
*
ulusal kural ve yöntemlerin uyumlaştırılmasına katkıda bulunmak,
*
ticari engelleri ve buna ilişkin karmaşaları en az düzeye indirgemek,
*
ülkelerarası uygulamalarda kesinliği ve tutarlılığı geliştirmek,
*
çevresel başarımın gelişmesine ve
ilerlemesine yol açmak,
*
yürürlükteki mevzuata etkili bir uyumun sağlanmasına katkıda bulunmak,
*
mevcut mevzuata uyumu sağlamanın ötesinde bir başarım düzeyine geçebilmek için uygun bir kurumsal çerçeve
yaratmak,
*
işletmelere çevresel değerlerin korunması ilkesine bağlı olduklarını
sergilemeleri konusunda yardımcı olmak,
*
işletmelerin kamuoyu önündeki imajlarını
iyileştirmeleri konusunda yardımcı olmak, * başarım ile ilgili bildirgelere
güvenilirlik kazandırmak,
*
çevre yönetimi konusunda Dünya
ölçeğinde bir odak noktası oluşturmak,
*
işletme içi kültürü çevresel sorunlar konusunda daha duyarlı kılmak,
*
çevrenin iyileştirilmesi alanında gönüllü işbirliği ölçünleri yaklaşımını
geliştirmek.
ÇEVRE
DENETÇİLİĞİ NEDİR?
Çevre Denetçiliğinin Tanımı, Kapsamı
ve İçerdiği Etkinlikler
ISO 14000 dizisinin başarılı olmasının temel ön
koşulu bağımsız çevre denetçiliği
sisteminin varlığı olarak ortaya çıkmaktadır. Ölçünlerin öngördüğü
gerekliliklerin yerine getirilip
getirilmediği kamu yönetimi yerine
bağımsız çevre denetçileri tarafından incelenecek ve bu konuda işletme içi
eksikliklerin giderilmesi için
denetçiler işletmeye yol gösterici bir işlev yapacaklardır. Çevresel değerlerin
korunmasından sorumlu kamu yönetimleri
ise bağımsız denetçilerin bildirgelerine göre kamusal işlem yapacaklardır.
Uluslararası Ticaret
Odaları Birliği (ICC) çevre denetçiliğini (environmental auditing) "işletmenin çevresel sorunların
çözümlenmesinden sorumlu biriminin örgütlenme koşullarının, yönetiminin teknik yetkinlik düzeyinin ve kullanılan araç ve
gereçlerin ne denli yeterli
olduğunun sistemik bir şekilde,
belgelere dayalı olarak ve
nesnel yöntemlerle değerlendirilmesi öngören bir çevre yönetimi
aracı" olarak tanımlamaktadır.
Çevre denetçiliğinin
temel hedefi işletme için bir çevre güvencesi oluşturmasıdır. Bu bağlamda
işletme, esas olarak, çevresel etkinliklerinin geliştirilmesi için yönetsel
denetim olanaklarından yararlanmak ve işletme etkinlikleri ile yürürlükteki
mevzuatın öngördüğü yükümlülükler arasında uygunluk sağlamak amaçlarını
gütmektedir.
Çevre denetçiliği
işletmenin çalışma çevresi ile işletmenin içinde yer aldığı doğal çevreyi
etkileyen her türlü etkinliği inceleme kapsamı içine alacaktır. Bu çerçevede
yapılacak inceleme etkinlikleri kullanılan ve etkilenen doğal kaynakları,
işletmenin üretim süreçlerini, üretilen ürünlerin kulanım biçimini, ürününün
ulaşım ve dağıtım koşullarını, atıkların geri kazanılabilme ve yeniden
kullanılabilme olanaklarının irdelenmesini ve katıatıkların depolanmasına
ilişkin koşulların incelenmesini içerecektir.
Çevre Denetçiliğinde Yanıt Aranan
Temel Sorular
Çevre denetçiliği çalışmaları sırasında denetçiler
tarafından yanıt aranan temel sorular
şunlardır:
* İnceleme konusu olan
işletmenin etkinlikleri nelerden oluşmaktadır?
* Bu etkinliklerin
yürürlükte olan mevzuatın öngördüğü yükümlülüklerle uyum düzeyi nedir?
* Söz konusu uyumun
daha iyi bir konuma getirilebilmesi olanağı var mıdır?
* İşletme
etkinliklerinin çevresel açıdan daha iyi bir başarım düzeyine getirilebilmesi
olanağı var mıdır?
* Elde edilen başarım
düzeyinin daha düşük maliyetle elde edilebilmesi olanaklı mıdır?
* İşletmenin çevresel
başarım düzeyinin geliştirilmesi için alınması gereken önlemler nelerdir?
Çevre Denetçiliği Çalışmasının
Aşamaları
Yukarıda belirtilen
temel sorunların yanıtlanması süreci çevre denetçiliği çalışmalarının esasını
oluşturacaktır. Bu nedenle çevre denetçiliği çalışmalar
* bilgi toplama,
* toplanan bilgilerin
değerlendirilmesi,
* geliştirilmelerine
gereksinim duyulan alanların belirlenmesi,
* varılan sonuçların
kesinleştirilmesi,
* işletmeye yapılacak
önerilerin formülleştirilmesi,
* işletme ile öneriler
konusunda ilk görüşme,
* önerilerin gözden
geçirilmesi ve kesinleştirilmesi ve
* işletmeye dönemsel
ziyaretler yapılarak gelişmeler konusunda bilgi edinilmesi
aşamalarından oluşacaktır.
Çevre Denetçiliğinin Kullanım
Alanları
Çevre denetçiliğinin kullanılabileceği alanlar aşağıda
belirtilmiştir:
* firmanın
çevresel yönetim sistemi için temel bir gelişme odağı yaratmak
* firmayı
çevresel etkinliklerini geliştirme yolunda özendirmek
* firma etkinliklerinin yürürlükteki mevzuata
uygun olmasını sağlamak
* emisyon
ve deşarjların şirkete verilen izinlerin öngördüğü düzeyle uyumlu
olmasını güvence altına almak
* firmanın çevresel politikalarının,
sorumluluklarının ve çevre biriminin örgütlenme koşullarının yeterlilik
düzeyini irdelemek
* risk yönetimi için uygun bir süreç oluşturmak
* çevresel etkinlikleri izlemek, ölçmek
(monitoring) ve sonuçlarını raporlamak
* tehlikeli atıklar/ürünler sorununu güvenli
bir şekilde çözümlemek
* yakıt ve kimyasalları güvenli olarak
depolamak
* firma ile çalışan taşaronların çevresel
davranışlarını denetleyebilmek
* çevresel bilgileri firma içinde
yaygınlaştırmak
* işletmenin yakın çevresindeki sorunları
belirlemek.
Çevre
Denetçiliğinin Öteki Kullanım Alanları
Çevre
denetçiliği yaklaşımının kullanılabileceği öteki çevresel yönetim ve planlama
alanlarına aşağıda işaret edilmiştir:
*
işletmenin çalışma sistemlerini ve etkinliklerini iyileştirerek gizil tüm
çevrsel riskleri en az düzeye indirgemek,
*
çalışanların işletmenin çevresel politikaları konusunda bilgilendirilmelerini
sağlamak, bilinç düzeylerini geliştirmek ve karşılaştırma yapmalarına olanak
hazırlamak,
*
işletmenin çevreye bıraktığı atıkları en az düzeye indirmek ve çevresel koruma
çalışma etkinliklerinin maliyetlerini azaltmak,
*
kaza gibi olağanüstü koşullarla mücadele için bilgi ve veri temeli oluşturmak,
*
işletme içi yönetim ve kararalma süreci için güncel bir veri temeli oluşturmak,
*
işletmeye çevresel değerleri koruma açısından itibar kazandırmak,
*
kamu yönetimleri ile ilişkilerin iyileştirilmesine ve geliştirilmesine yardımcı
olmak ve
*
şayet varsa, çevre kazalarına karşı yapılan sigortalarda prim indirimi
sağlamak.
ISO 14000
ÖLÇÜNLERİ: GENEL BİLGİLER
ISO
14000 dizisi içinde yer alan ve daha önce
belirtilen uluslararası çevre yönetimi ölçünlerinin temel unsurları
aşağıda belirtilmiştir:
* işletmenin çevre politikası bildirisi
* ayrıntılı çevre yönetim
programı
* çevre yönetimi ile işletmenin
olağan işlevlerinin ve süreçlerinin bütünleştirilmesi
* işletme içi çevresel
etkinliklerin ve çevreye bırakılan atık
ve artıkların izlenmesi
* işletme içi bilişim ve eğitim
* işletme içi ve dışı çevresel
bildirgeler sistemi
* dönemsel çevre denetimi
* çevre yönetiminde sürekli
gelişme ilkesine bağlılık
Yukarıda
sayılan temel unsurlardan da açıkca
anlaşılacağı gibi, ISO 14000 yaklaşımı halen pek çok ülkede çevre yönetimi ile
ilgili olarak uygulanmakta olan başat
strateji görünümündeki emret-denetle
paradigmasının öngördüğü işletmelerin elde etmesi zorunlu başarım düzeyinin
gerçekleştirilmesi gereken temel hedef olarak kabul edilmesi stratejisi yerine
işletmelerin çevresel yükümlülüklere, ölçünlere ve kılavuzlara gönüllü olarak uymasını ve bunlara karşı duyarlı olmasını temel
hedef olarak benimseyen bir başka paradigmaya geçişi simgelemektedir. Bu, çevre
yönetiminde köktenci nitelikli yapısal bir değişim
demektir. Söz konusu yaklaşım giderek
çevre yönetiminde ve planlamasında mükemmelliği aramanın en fazla kullanılan yöntemi durumuna gelmek eğilimini
göstermektedir. Bu değişime karşı koymak ve
sistemin yerleşmesine ve gelişmesine yeterli katkıda
bulunmamak işletmelerin ve
ülkelerin gelecekteki ekonomik yarışma
yeteneklerini önemli ölçüde
kaybetmeleri anlamına gelecektir.
Türkiye
gibi çevresel yönetim yetkinlikleri yeterli düzeyde gelişmemiş ülkelerde bu
bağlamda izlenmesi gereken politika ISO 14000 yaklaşımını desteklemek ve bu
amaçla ISO 14000 belgesi sahibi
işletmelere vergi indirimi sağlamak, çevresel risk sigortalarında primi
indirimi yapmak ve çevresel kaliteyi geliştirecek yatırımlar için düşük faiz
oranı gibi ekonomik teşvikler sağlamak gerekmektedir. Bu ve benzeri
yöntemlerle işletmelerin verimlilik ve
karlılık endişeleri ile çevre koruma
endişelerinin uzlaştırılması sağlanırken öte yandan çevresel değerlere ve
geliştirilen özendirici önlemlere karşı duyarsız kalan işletmelere de gerekli
yasal yaptırımları uygulayan bir strateji geliştirilmelidir. Bu arada, belirli bir sermaye büyüklüğünün üzerindeki işletmelerin çevre politikaları
bildirisi hazırlamaları ve ayrıntılı bir çevre yönetimi programı ile
politikalarına uygulanabilirlik özelliği kazandırmaları yasal bir zorunluluk
durumuna getirilmelidir.
"Emret-denetle"
yaklaşımında, esas itibariyle, çevresel açıdan doğru olmadığı belirlenen davranış ve eylemlerde bulunanların saptanması ve bu gibilerin
istenilen davranış kalıplarına
ulaşmalarını sağlayıcı ceza yaptırımlarına konu edilmeleri öngörülmektedir. Yasaklanan ya da istenmeyen
davranışların önlenmesi yolu ile
çevrenin korunabileceği düşünülmektedir.
Buna
karşılık ISO 14000'in öngördüğü çevresel ölçünlere gönüllü uyum yaklaşımı ise
işletmeleri çevre ile ilgili olarak sahip oldukları kaynakları harekete
geçirme, kendilerine çevresel amaç ve
hedefler benimseme, bu amaç ve hedefleri geliştirecek etkili, güvenli ve
sürekli süreçler geliştirme ve işletmede yer alan yönetici ve çalışanların
işletmenin çevresel başarımı
konusunda ortak davranış kalıplarına yönlendirme anlayışına
dayalıdır. Bu nedenle yeni paradigma
yanlışın cezalandırılmasından çok güdülenme duygusunun yükseltilmesi ilkesini
savunmaktadır. Yeni paradigmanın uzun
erimli hedefi ise işletme içinde kurumsal gelişmenin zamanla
güçlendirilerek çevre yönetimi konusunda güvenli ve tutarlı bir kurumsal düzenin
oluşturulmasıdır. Mevcut mevzuata uygunluk yeni yaklaşım içinde yer alan
unsurlardan birisidir. Ancak, bunun yanında
işletmenin çevresel bakış düzeyinin geliştirilmesi, duyarlılık düzeyinin
yükseltilmesi, çevresel kazalara karşı işletmenin daha hazır
ve güvenli kılınması da
işletmenin önde gelen yönetsel stratejileri arasına alınmaktadır. Bu nedenle
ISO 14000 ölçünlerini yalnızca işletmenin yürülükteki çevre mevzuatına uygunluk
düzeyini güvence altına alan bir yaklaşım olarak görmek yanlış olacaktır. ISO
14000 ölçünleri bunun ötesine
geçmekte ve işletmenin çevresel
değerleri korumasına gönüllü katılımının en yüksek düzeyde gerçekleşmesini güvence altına almayı
amaçlamaktadır. Konu ile ilgili tüm yanların ISO 14000 ölçünlerinin bu temel
özelliğini yakından bilmeleri ve anlamaları gerekmektedir.
Kuşkusuz,
ISO 14000 ölçünlerini uygulamak kolay
değildir. Bu çerçevede işletme öncelikle
çevre yönetimi konusunda sahip olduğu olanakların bir envanterini yapmak
ve işletmede yer alan işlevlerin, ürünlerin ve hizmetlerin çevresel önemleri
açısından bir irdelemesini yapmak
durumundadır. İşletmede görev alan işçi
ve yöneticilerin eğitimi de bu açıdan büyük
bir önem taşımaktadır. Hizmet içi eğitim çalışmaları çevre ile ilgili
konulardaki davranış ve yaklaşımların yeniden şekillendirilmesi hedefine yönelik olmalıdır. Belirtilen
nedenlerle ISO 14000 yaklaşımını benimseyen işletmelerde örgüt içi kültürün zaman içinde
mevzuat buyruklarını yerine getirmeye çalışan bir değerler topluluğu olmaktan
uzaklaşarak çevresel sorunlara karşı duyarlı bir yönetim biçimine ulaşmaya doğru yapısal
değişim göstermesi
gerekmektedir. İşletmenin atık ve artıklarının nicel değerlerinin ölçünlere
uyum sağlaması yerine
çalışanların görüş ve bakış açılarında değişiklik yaratılması
ISO 14000'ün bir başka temel özelliği olarak görülmelidir.
ISO
14000 dizisinin en önemli yararlarından biri de gerek yürürlükteki çevre
mevzuatı ve bu mevzuatın getirdiği yükümlülükler konusunda yeterli bilgisi
olmayan işletmeler ile bilgili olsa dahi çevresel yönetimlerini
kurumsallaştıramayan işletmelere çevre yönetimi konusunda önemli bir yardım olanağı getirmekte olmasıdır.
Ancak, hemen belirtmek gerekirki konunun çok yeni olması nedeniyle -tüm
Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de de-
işletmelerin önemli bir kesimi ISO 14000 Uluslararası Çevre Yönetimi Ölçünleri ve
çevre deneticiliği
konularında yeterli bilgi sahibi
bulunmamaktadırlar. Konunun yaygınlaştırılması ve kurumsallaştırılması için hem özel sektör kuruluşlarına ve hem
de kamu sektörü kuruluşlarına -bu arada
özellikle Çevre Bakanlığı'na, Sanayi Bakanlığı'na, TOBB'ne, TSE'ye,
üniversitelere ve finansal kuruluşlara-
önemli görevler düşmektedir.
Açıklıkla görülmelidir ki ISO 14000 dizisinin başarı ile uygulanabilmesinin ön koşulu etkili bir kurumsal altyapının
oluşturulmasında yatmaktadır. Yasal, hukuksal,
örgütsel ve finansal unsurlar içermesi gereken bu kurumsal
altyapının etkili bir şekilde
gerçekleştirilmesi ISO 14000 dizisinin ölçünlerinin başarıya ulaşmasını güvence
altına alacaktır.
Bu
çerçevede özellikle dikkat edilmesi gereken konulardan bir başkası da yeni
çevre yönetimi yaklaşımı kurumsallaştırılırken sistemin gönüllülük esasına dayandığının unutulmaması, gönüllü
katılma kararını veren işletmelere çeşitli yönetsel ve akçal özendirme
sistemleri uygulanması ve ISO 14000 dizisine katılmamanın bir suç
oluşturmayacağının açıklıkla bilinmesi gerekmektedir.
Çeşitli
nedenlerle yargıya ulaşan uyuşmazlıklarda ise firmanın ISO 14000 dizisini benimsemiş ve bu yolda belge
almış olması firmanın çevresel
yükümlülükler açısından iyiniyetini
ispatlayan bir karine olarak kabul
edilmesi yerinde olacaktır.
ISO
14000 dizisinin uygulanabilmesi için
bazı önkoşulların oluşması
gerekmektedir. Bunlardan bir tanesi geçerli bir çevre ahlakının işletme
iklimine yerleşmiş olmasıdır. Bu bağlamda işletmeler etkinliklerinden,
ürünlerinden ve hizmetlerinden doğan çevresel sorunları anlamak ve ortaya
koymak durumunda olmalıdır. Bu çerçevede olaylar yalnızca hava, su ve toprak
kirlenmesi gibi dar kalıplar içinde ele alınmamalı, aksine olarak, bütüncül bir yaklaşımla
çevresel sorunlara çözüm aranmalıdır. "Emret-denetle" yaklaşımı esas
itibariyle edilgen
niteliktedir. Kurallar genellikle kamu tarafından konulur ve
işletmelerden edilgen bir yaklaşım içinde bu kurallara uymaları beklenir. Oysa,
ISO 14000 yaklaşımı işletmeleri etken
bir çevresel uğraşa çağırmaktadır. Bu çerçevede işletmelerin yalnızca
kendilerine emredilenlerle yetinen değil onları aşarak yaratıcı yenilikler yoluyla kendi girişimlerini yaratan kuruluşlar olmaları istenmektedir.
Yukarıda
sözü edilen etken ve edilgen yaklaşım
biçimlerinden birincisinin çevre
yönetimi uğraşlarında optimumu yakalamaya daha yakın bir yaklaşım olduğu kabul
edilmelidir. Yukarıda sözü edilen iki ayrı yaklaşımdan etken olanı işletmede
çalışan tüm işçilerin çevre konusunda
duyarlı olmalarını ve çalışmalara katkıda bulunmalarını öngörmektedir. Oysa,
edilgen yaklaşımda, işletmenin yalnızca çevre sorunları ile ilgili
yetkilileri ve sorumluları çevresel
sorunlara çözüm üretmek ve yanıt vermek
durumunda olacaktır. Belirtilen bu nedenle birinci yaklaşım başarıyı daha
fazla güvence altına alacak yaklaşım olarak görülmektedir.
Bir
başka önkoşul da çevre koruma çabalarının işletmenin genel yönetimi içinde
bütünleştirilmiş bir alt bileşen konumuna
getirilmesidir. Bu çerçevede işletme sisteminin tüm alt bileşenleri çevre konusunda sorumlu
kılınmalıdır. Kuşkusuz bu işletme içindeki çevre birimlerinin kaldırılması anlamına gelmeyecektir. İşletmenin
tüm birimleri çevresel kalitenin geliştirilmesinden sorumlu olacak ve
işletmenin çevre birimi ise çevresel çalışmaları eşgüdümleştiren kurumsal bir odak noktası
konumuna dönüşecektir.
Yukarıda
yapılan açıklamalar göstermektedir ki
ISO 14000 dizisi işletmelerde çevre yönetimi yaklaşımını kökten bir değişime
zorlamakta ve çevresel kalitenin
korunması ve geliştirilmesi yolunda yeni anlayış ve davranış biçimlerini
işletme içine aktarmayı amaçlamaktadır.
TÜRKİYE'DE
YÜRÜRLÜĞE KONULAN TS - ISO 14000 ÖLÇÜNLERİ
Çevre
Yönetim Sistemleri - Özellikler ve Kullanım Kılavuzu
Bu çalışmanın
daha önceki bölümlerinde belirtilen gelişme çizgisinin Türkiye'ye
yansıması doğal olarak ISO'nun üyesi
olan TSE aracılığı ile olmuştur. Bu bağlamda öncelikle "TS
9719 Ölçünü" yürürlüğe konulmuştur. Bu ölçün ISO 14001'in doğrudan
bir çevirisi niteliğindedir. Ancak,
ISO'da 14000 dizisinde daha
sonraki dönemde yapılan değişiklikler Türkiye'ye de yansımış ve TS 9719
ölçünü yeniden düzenlenerek TS - ISO 14001 kod sayısı ile 4 Nisan
1996 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.
TS
- ISO 14000 dizisinin Türkiye'deki
uygulama koşulları çerçevesinde
taşıdığı genel özellikler TS-ISO
14004 ölçününün başlangıcında yer alan özet bölümde verilmektedir. Bu bölümde
ÇYÖS ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır: "Çevre yönetimi kuruluşun
genel yönetim sisteminin ayrılmaz bir parçasıdır. Yöneticilerin çevre yönetimi sistemini uygulamalarında anahtar
rolü oynayan prensipler aşağıdaki
hususları içine almakta fakat sadece
bunlardan ibaret bulunmamaktadır.''
TS
- ISO 14001 ölçünü "Kapsam",
''Bağlayıcı Atıflar'', "Tarifler'' ve "ÇYS'nin Gerekleri'' başlıklı
dört alt bölümden oluşmaktadır. Belgede bir ÇYS'nin
* çevre politikaları
* planlama
- çevresel yönler
- hukuksal ve
öteki koşullar
- araçlar ve
hedefler
- çevre yönetim
programları
* uygulama ve işletme
- yapı ve
sorumluluk
- eğitim, algılama
ve yeterlilik
- haberleşme
- ÇYS ile ilgili
hususların belgelenmesi
- işletmenin
denetimi
- olağanüstü durum
planlaması
* denetleme ve düzetme
işletmeleri
- izleme ve ölçme
- ihIaller,
düzeltici ve önleyici işlemler
- kayıt sistemi
- ÇYS denetimleri
* yönetimin gözden geçirilmesi
gibi alt bölümlerden oluşacağı ve bu çalışmaların
"sistemin sürekli olarak geliştirilmesi" hedefine yönelik olacağı
belirtilmektedir. Ancak hemen belirtmek gerekirki ölçünde yanlış ve yetersiz
çevirilerle sıklıkla karşı karşıya kalınmaktadır.
Ölçünün
"Kapsam" bölümünde her türlü işletmenin ölçün kapsamı içinde yer alabileceği
belirtilmekte ve uygunluk belgesi almak
isteyen işletmeler için şu ölçütler getirilmektedir:
- bir ÇYS uygulayan, bu sistemi sürdüren ve
geliştirenler
- kendi çevre politikalarına
uymayı yükümlenenler
- çevre politikalarına uyduğunu
öteki kişi ve kurumlara gösterenler
- bir ÇYS ile ilgili ölçüt belgesi almak isteyenler
- kendi isteği ile bu ölçüne uyma
konusunda kararlı olan ve bunu açıkça
bildirenler.
Ölçünün
tanımlar bölümünde ise "sürekli gelişme", "çevre",
"çevresel yan", "çevresel etki", ''ÇYS'', "ÇYS
denetimi", "çevresel amaçlar", "çevresel başarım",
"çevre politikası", ''çevresel
hedefler", "ilgili taraf'', ''yapı" ve "kirlenmenin
gerekleri" ile ilgili tanımlar yer almaktadır.
Ölçünün
ana alt bölümü olan "ÇYS'nin Gerekleri" bölümü" ise "çevre
politikaları" "planlama", ''uygulama ve işletme" ve
"denetleme ve düzeltici etkinlikler"
alt bölümlerinden oluşmaktadır.
Ölçünde,
işletmenin çevre politikası ile ilgili bileşeninin aşağıdaki unsurları
kapsaması gerektiği belirtilmektedir:
- etkinlik, ürün ve hizmetlerin
çevresel etkileri açısından uygunluklarının saptanması
- sürdürebilir kalkınma ve
kirlenmelerin önlenmesi ile ilgili yükümlülüklerin içerilmesi
- yürürlükte bulunan çevresel
mevzuat ile ilgili kuruluşun yükümlü
bulunduğu kurallara kendiliğinden uyacağının açıklıkla ifade edilmesi
- çevresel amaç ve hedeflerin
saptanması ve işletme etkinliklerinin bu bağlamda gözden geçirilmesi
- politikanın bir belgeye
dönüştürülmesi ve tüm çalışanlara duyurulması
- kamuoyunun incelemesine açık
tutulması
"ÇYS'nin
Gerekleri" bölümünün ikinci alt bölümü olan "Planlama" bölümünde
ise işletmenin etkinlikleri sırasında çevreye yapılabilecek etkilerin
belirlenmesini öngören bir yöntem
geliştirilmesi ve uygulama alanına konulmasını öngörülmektedir. Bu yöntem yalnızca etkileri belirlemeyecek
aynı zamanda kuruluşun çevresel
yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin
belirlenmesine yardımcı olacaktır. Planlama aşaması etkinliklerinin bir başkası da kuruluşun çevresel amaç ve
hedeflerinin belirlenmesi, yönetsel ve akçalı koşullar itibariyle çevresel amaç
ve hedefleri gerçekleştirebilecek düzeyde örgütlenmesi ve çevresel yükümlülüklerin yerine getirilmesinin güvence altına alınmasıdır. Bu bağlamda kuruluşun yalnızca çevre birimi
değil fakat tüm birimleri yerine getirmek durumunda
oldukları işlevleri çevresel etkileri
açısından gözden geçirecek ve olumsuz etkileri giderecek önlemleri planlayarak uygulama
alanına koyacaklardır.
Ölçünün
bir başka önemli bölümü olan "yapı ve işletme'' bölümünde ise öncelikle işletme içinde yer alan birim ve kişilerin
çevre ile ilgili sorumluluklarının ve
yetkilerinin belirlenmesi istenmektedir. İkinci alt bileşen ise işletme
çalışanlarının çevresel konular üzerinde
eğitilmelerini, bilinç ve yeterlilik düzeylerinin artırılmasını ve bunların bir
belgeye bağlanmasını öngörmektedir.
Uygulama
ve işletme ile ilgili alt bölümde yer alan bir başka önemli işlev de
haberleşmedir. Bu bölümde kuruluşun iç ve dış çevresel haberleşme kanallarının
güçlendirilmesi önerilmektedir.
Bir
başka önemli bileşen de etkili bir
çevresel kayıt sisteminin oluşturulması ve çevresel kayıtların saklanması ile
ilgilidir. Böylelikle hem kuruluşun alt birimlerininın kolaylıkla denetlenebilmesi ve hem de dış denetim ve
danışmanlık kuruluşlarının işletme içi çalışmaların geliştirilmesine katkıda
bulunabilmelerinin kolaylaştırılması amaçlanmaktadır.
Bu
bölümle ilgili son bir önemli işlev de
kuruluşun olağanüstü durumlar için hazırlanmasıdır.
Ölçünün
bir başka bölümünü "denetleyici ve
düzeltici etkinlikler" oluşturmaktadır. Bu amaçla kuruluşun bir ölçme ve
izleme sistemi oluşturması, çevre üzerinde olumsuz etki yaratan etkinlikleri
belirlemesi ve alınması gereken kirlilik
önleyici ve giderici önlemleri saptaması ve kararlaştırılan önlemleri uygulama
alanına koyması öngörülmektedir.
Ölçünün
son bölümünde ise kuruluşun ÇYS'nin çevre denetçileri tarafından dönemsel
aralıklara denetlenmesi ve aksayan yönleri geliştiren önlemlerin alınmasını
öngören önlemlerin uygulanması istenilmektedir.
Çevre
Yönetimi - Çevre Yönetim Sistemleri - Çevre Yönetim Prensipleri Kılavuzu - Sistemler ve Destekleyici
Teknikler
TS - ISO 14004 kod sayısıyla Eylül
1995 yılında yürürlüğe konan bu ölçün 14001 ölçününde geliştirilen
ilkelerin uygulanabilirliğine işlerlik kazandırabilmek amacını gütmekte ve
ÇYS'nin temel bileşenlerine işaret etmektedir.
Ölçün,
genel nitelikli açıklamalar ve ÇYS'nin
yararlarını açıklayan "Giriş" bölümünden sonra "kapsam",
"atıflar", "ÇYS ilke ve unsurları", "bakış
açısı", "amaçların belirlenmesi ve planlanması",
"uygulama", "ölçme ve değerlerlendirme" ve ''gözden geçirme
ve iyileştirme" bölümlerinden oluşmaktadır.
Ölçünün
''kapsam, atıflar ve tarifler'' ile ilgili bölümleri ise daha önce açıklanan TS - ISO 14001 ölçününün genel nitelikli bir yinelenmesi
olarak düzenlenmiştir.
"ÇYS
ilke ve unsurları" bölümünde
ÇYS'nin genel ilkeleri şu şekilde
belirtilmektedir:
- kuruluşun çevresel amaçlarının
belirlenmesi ve çevresel çalışmaların
planlanması
- çevresel amaçların ve geliştirilen planın uygulanması için
gerekli süreçlerin ve yapıların
oluşturulması
- kuruluşun çalışmalarının
sürekli olarak gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi
- kuruluşun ÇYS'nin sürekli
olarak gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi.
Ölçünde
model olarak gösterilen ÇYS "hedefe yönelik yönetim"
sistemine (management by objectives, MB0)
dayalı olarak aşağıdaki temel bileşenlerden oluşmaktadır:
* Üst yönetimin yükümlenme altına
girmesi
* Ön inceleme, araştırma ve
gözden geçirmeler
* Yasal gereklilik ve koşulların
saptanması
* Amaçların belirlenmesi ve
planlanması
- çevresel
ilişkilerin, etkilerin ve risklerin belirlenmesi
- çevre
politikalarının oluşturulması
- işletme içi
başarım ölçütlerinin saptanması
- hedeflerin
belirlenmesi
- stratejik çevre
planının hazırlanması
- çevre yönetim
planının hazırlanması
* Uygulama
- yeteneklerin ve
kapasitenin sağlanması
- çevre yönetim
sisteminin düzenlenmesi ve bütünleştirilmesi
- görev ve
sorumlulukların belirlenmesi
- çevreyle ilgili
güdülenmelerin sağlanması
- bilgi ve yetenek
geliştirilmesi: eğitim
- destek
sistemlerin oluşturulması
-
işletme denetimleri
-
olağanüstü durum planlaması
-
belgeleme düzeni
-
kayıt ve haberleşme sisteminin oluşturulması ve yönetimi
-
raporlama düzeni
* Ölçme ve değerlendirme
- çalışmaların
ölçülmesi ve değerlendirilmesi
- ÇYS'nin denetimi
* Gözden geçirme ve iyileştirme
- ÇYS'nin gözden
geçirilmesi
- düzeltici ve
önleyici etkinlikler
- sürekli gelişme
Yukarıda
özetlendiği üzere geliştirilen ÇYS hedefe yönelik yönetim yaklaşımının çevre odaklı olarak işletmelere
uyarlanmasından ibarettir.
Ölçünde,
yukarıda belirtilen aşamaların herbiri ile ilgili olarak ayrıntılı yönlendirmeler yapılmakta ve bazı konularda
da örnekler verilmektedir. Bu gibi
konularda daha fazla bilgi için ölçünün incelenmesinde yarar görülmektedir.
Çevre
İle İlgili Denetimin Genel İlkeleri
TS
- ISO 14000 dizisinin Türkiye'de yürürlükte olan ölçünlerinden bir diğeri de 14010
kod sayılı "Çevre İle İlgili Denetimin Genel İlkeleri"
ölçünüdür. Ölçün, ÇYS'lerin ve ISO
14000 dizisinin başarısı için kilit unsur
durumunda olan "çevre denetçiliği''
ve "çevre denetimi" kavramlarını ölçünleştirmeyi amaçlamaktadır.
Çevre
denetçiliği ile ilgili açıklama daha önce yapılmış bulunmaktadır. Ancak, hemen belirtmek gerekirki işletmelerin
çevresel yükümlülüklere gönüllü olarak
uymalarını güvence altına alacak temel unsurlardan biri de çevre ile ilgili
araştırma, inceleme ve yol gösterici çalışmalarda bulunmak isteyen işletmelere bu yolda danışmanlık
hizmeti sağlayan özel sektör kuruluşlarının varlığıdır. Bu tür kuruluşların
sayıca azlığı işletmelerin yeterli desteği bulamamaları ile sonuçlanmaktadır.
Bu tür kuruluşların varlığı ve sayıca çokluğu da bu kuruluşların çalışmalarının
ölçünleştirilmesi gerekliliğini ortaya
çıkaracaktır. Çeşitli ülkelerde aynı alanda yapılmakta olan çalışmalar arasında da uyum sağlanması gerekecektir. Belirtilen bu
zorunluluklar çevre denetimi ile ilgili işlevlerin ulusal ve uluslararası
düzeyde benimsenmiş bir ölçüne bağlanmasını zorunlu kılmaktadır.
Ölçün,
diğerlerinde olduğu üzere, ''kapsam, "atıf yapılan ölçünler" ve
"tarifler" bölümünden oluşan giriş bölümü ile başlamaktadır. Tanımlar bölümünde yer
verilen kavramların başında "denetim sonucu", "denetim
ölçütleri", ''denetim bilgileri", "denetim ekibi",
"denetlenen", "denetçi", "müşteri",
"çevresel yönler", "çevre ile ilgili denetim", "çevre
yönetim sistemi", "delil", "baş denetçi",
"kuruluş", "ilgili konu", "teknik uzman",
"doğrulama" ve "çevre denetim gerekleri" gibi unsurlar yer
almaktadır.
Ölçünün
genel ilkeler bölümünde ise "denetimin amacı ve kapsamı",
"tarafsızlık, bağımsızlık ve yeterlik", "mesleki özen",
"sistematik işlemler", "denetim ölçütleri, deliler ve
bulgular", "bulguların sonuçları ve sonuçların güvenilirliği" ve "raporlama"
kavramları yer almaktadır.
Ölçünün
son bölümünü oluşturan "çevre ile ilgili denetim çeşitleri" bölümünde
ise çevresel denetimin "çevre yönetim sisteminin denetimi",
"çevre ile ilgili beyanların denetimi" ve "uygunluk denetimi" olarak üçe ayrılacağı belirtilmektedir.
Denetim
Usulü: ÇYS Denetimi
TS
- ISO 14010 dizisinin üç ölçününden ikincisi olan bu ölçün, TS - ISO 14011, çevre yönetim
sistemlerinin denetiminde uygulanacak olan yöntemi ölçünleştirmek amacına
yöneliktir.
Ölçün,
denetimin amaçlarını şu şekilde
belirlemektedir:
- ÇYS'nin ÇYS ölçütlerine uygunluğunu saptamak
- ÇYS'nin gerektiği şekilde
uygulanıp uygulanmadığını belirlemek
- İncelenen kuruluşun ÇYS'nin
geliştirilmeye uygun yanlarınının bulunup bulunmadığını incelemek
- Kuruluşun iç yönetim
etkinliklerinin yeniden düzenlenmesinin ÇYS'ni geliştirmeye katkıda
bulunup bulunmayacağını belirlemek.
Ölçünde,
incelemeye konu olacak olan işletme "müşteri" olarak tanımlanırken
denetlemeyi yapacak ekibin, ekipte yer alacak denetçilerin ve baş denetçinin
görevleri, yetkileri ve sorumlulukları belirlenmektedir.
Ölçüne göre denetim süreci dört unsurdan
oluşmaktadır: ön çalışmalar, denetim hazırlığı, denetimin yapılması ve
raporların düzenlenmesi.
Ön
çalışmalar denetimin kapsamının belirlenmesi ve ilgili belgelerin gözden
geçirilmesi çalışmalarından oluşmaktadır.
Denetim
hazırlıkları ise denetim planının
yapılması, denetim gurubunun görevlendirilmesi ve çalışma belgelerinin
düzenlenmesi etkinliklerinden oluşmaktadır.
Ana
unsur olan denetim süreci ise açılış toplantısı, delillerin toplanması, denetim
bulgularının ortaya konması ve kapanış
toplantısından oluşmaktadır.
Çalışmanın
son aşamasını ise denetim raporunun hazırlanması, sunulması ve belge
kayıtların saklanması etkinlikleri
oluşturmaktadır.
Çevre
Denetçilerinin Haiz Olması Gereken Özellikler
Çevre
denetimi ile ilgili ölçünlerin sonuncusunu çevre denetçilerinin sahip olmaları
gereken eğitsel ve profesyonel özellikleri saptayan ölçün (TS - ISO 14012) oluşturmaktadır.
Buna göre denetçilerin en az lise veya dengi okul mezunu olmaları
ve 5 yıllık iş deneyimine sahip olmaları gerekmektedir. Bu çerçevede
denetçilere verilecek örgün ve hizmet içi eğitim çalışmalarının neler
olabileceği ve denetçilerde bulunması
gereken kişisel nitelikler ve beceriler sıralanmaktadır.
Baş
denetçide aranan nitelik ise en az 15 işgünü süren üç denetimde denetçi olarak
görev almış olmak olarak belirlenmiştir.
Çevresel
Etiketlemenin Temel İlkeleri
TS
- ISO 14000 dizisinin etiketleme ile ilgili iki ölçününden birincisi olan TS - ISO 14020 ölçününe göre etiketlemenin amacı "ürünlerin ve hizmetlerin çevreye olumlu
ve olumsuz etkilerini iyi bir şekilde duyurarak ve piyasa mekanizmasını
harekete geçirerek bu ürün ve hizmetlerin çevreye olan etkilerinin iyileşmesini
sağlamaktır."
TS
- ISO 14020 ölçününün amacı da çevresel etiketleme ile ilgili etkinlikleri
belirli bir sisteme bağlamaktır. Ölçün bu amaçla dokuz temel ilke
geliştirmiştir. Bu ilkeler aşağıda
sıralanmıştır:
* Çevreyle ilgili etiketleme doğru olmalı,
yanıltıcı olmamalıdır.
* Olabilen durumlarda çevreyle
ilgili etiketleme yaşam döngüsü (life cycle) çerçevesinde ele alınmalıdır.
* Ürün ve hizmetlerin çevresel
etkilerinin değerlendirilmesinde kullanılan bilgiler anlamlı, doğru ve
doğruluğu ispat edilebilir olmalı, bilimsel ilkelerle yinelenebilirliği ve
geçerliği kabul edilen yöntemler kullanılarak elde edilmelidir.
* Deneylerde ISO ölçünleri veya
benimsenmiş öteki ölçünler kullanılmalıdır.
* Çevre ile ilgili etiketleme
programında kullanılan işlevler ve yöntemler etkilenmesi olası tüm taraflarca
izlenmeyi olanaklı kılacak şekilde saydam olmalıdır.
* Çevre ile ilgili etkileme
programı ilgili tüm taraflarca kabul edilmelidir.
* Çevre ile ilgili etiketleme
programı ürün ve hizmetlerin çevre
yönünden özellikleri ile ilgili etkili bir iletişim sağlamalıdır.
* Çevre ile ilgili etiketleme
yerli ve yabancı ürün ve hizmetlere uygulanan işlemler arasında ayrım
yapmamalıdır.
* Çevre ile ilgili etiketleme;
yenilikleri, ürün tasarımı ve çevre etkinlikleri ile ilgili gelişmeleri
engellememeli aksine olarak olabildiğince özendirmelidir.
Çevreyle
İlgili İddiaların Özbeyanı: Terimler ve Tanımlar
Çevreyle
ilgili etiketleme ölçünlerinin bir diğerini TS - ISO 14021 ölçünü oluşturmaktadır. Bu ölçün de öteki iki
ölçünle birlikte ele alınmalıdır. Bunlar, çevre ilgili iddialarında simgelerin
kullanılmasına ilişkin ölçün ile ileri
sürülen iddiaların doğrulanmasına ilişkin
ölçündür.
Günümüz
Dünya'sında piyasaya sürülen pek çok
ürünün "çevre dostu"
olduğunu iddia etmek bu tür ürünlere önemli bir pazar üstünlüğü sağlamaktadır.
Ancak, gerçek çevre dostu ürünler
yanında bu tür bir özelliği olmayan ürünlere de kolaylıkla aynı iddiaların
eklenebileceği göz önünde tutulmak gerekir. Biraz önce belirtilen bu ölçünler
bu alandaki başıboşluğu disiplin altına almak amacıyla hazırlanmışlardır. Özbeyan ile ilgili ölçün piyasaya sunulan
mal ve hizmetlere bağlı olarak ürünün
çevresel iddialarının nasıl olması gerektiği yolunda genel ve özel kurallar
koymaktadır. Bu uygulama aynı zamanda uluslararası ticaretin
düzenlenmesine de yardım olabilecektir.
Ölçünün
tanımlar bölümünde yer alan kavramlar şunlardır: "iddia",
"çevreyle ilgili iddia", "çevre ile ilgili sınırlı iddia",
"açıklayıcı beyan", "ambalaj/ambalajlama", "atık" ve "çevre ile ilgili etkileme".
Özbeyanı
düzenleyen genel kurallar ise aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.
- doğruluk
- yanıltıcı olmamak
- kanıtlanmış olmak
- bir ürüne ilişkin olmak
- ürünün bir özelliği ile ilgili olmak
- yanlış anlamaya yol açmamak
- önemli olmak
- ayrıntıya girmemek
- satın alma kararına esas
oluşturmak
- tamamı kolaylıkla okunabilmek
Ölçünde
çevresel planlama ve yönetim açısından oldukça önemli özellikler olan ve
ürünlerde sıklıkla kullanılan bazı nitelikler özel olarak ele alınmakta ve
belirgin kurallara dayandırılmaktadır. Bu özellikler aşağıda sıralanmıştır:
- yeniden devreye sokulabilirlik
(recyclable)
- yeniden yaratılabilirlik
(regeneration)
- tekrar kullanılabilme
(reusable)
- tekrar doldurulabilme
(refillable)
- kompostlaştırılabilme
(compostable)
- katıatıkların azaltılabilmesi
(solid waste reduction)
- enerji verimlilik (energy
efficient)
- su verimlilik (water efficient)
- kaynak kulanımının
azaltılabilirliği (less resource consumption)
- biyolojik parçalanabilirlik
(biodegradable)
- parçalara ayrılabilirlik
(rearrangeble, decomposable)
- katkı (contribution, support)
Yaşam
Döngüsü Değerlendirmesi (YDD): Genel İlkeler ve Uygulamalar
Tüm
ürünlerin bir yaşam döngüsüne sahip olduğu bilinmektedir. Tıpkı canlı varlıklar
gibi ürünler de doğar, yaşar ve ölürler. Bir başka anlatımla üretilir,
kullanılır ve terkedilirler. Terk edilme anından itibaren de ana maddelere
ayrışarak tekrar doğaya dönerler. Kuşkusuz bu süre üründen ürüne ve maddeden maddeye
değişecektir. Başlangıcıdan biyolojik
ayrışma yolu ile doğaya döndüğü ana kadar geçen süreye ürünün yaşam
döngüsü denilmektedir. Her ürün bu
süre boyunca doğa ve çevre üzerinde kimi etkiler yaratmaktadır.
YDD
süreci bu gelişimi incelemek ve süreç sırasında çevreye
karşı doğabilecek tehlikeleri ve zararlı
etkileri saptamak ve giderilmelerini sağlamak amacına yöneliktir. TS - ISO 14040 kod sayılı ölçünün amacı
da bu yolda henüz yeni başlayan ve giderek gelişme eğilimi gösteren söz konusu
inceleme sürecini belirli bir disiplin altına
alabilmektir. Bu tür incelemelerin pek çok açıdan yararı olabileceği
kuşkusuzdur. Ancak en önde gelen yararlarından birinin çevresel etiketleme ile ilgili olacağı anlaşılmaktadır.
Ölçünün tanımlarla ilgili bölümünde şu kavramlar yer almaktadır: "külfet paylaşımı",
"nitelendirme", "vasıflandırma", "sınıflandırma",
"kapalı sistemi yeniden devreye sokma", "veri", "veri
kalite göstergesi", "veri kalitesi", "azalma",
"tükenme", "çevresel yük", "çevresel etki",
"işlevsel birim", "amacın belirlenmesi", "etki
değerlendirmesi", "iyileştirme değerlendirmesi", "var olan
enerji", "envanter analizi", "yaşam döngüsü",
"yaşam döngüsünün değerlendirilmesi", "yenilenemeyen
kaynaklar", "açık sistemi yeniden devreye sokma", "yeniden
devreye koyma", "yenilenebilir kaynaklar", "sistem",
"sistem sınırı", "değerlendirme" ve "atık".
Bu
amaçla yapılacak çalışmalardan elde edilecek bilgilerin endüstride stratejik
planlama, ürün tasarımı ve yenilemesi ve
kamu sektöründe yönetsel düzenlemeler, kalkınmanın finansmanı ve
çevresel etiketleme çalışmalarında kullanılabileceği anlaşılmaktadır.
Bu
bağlamda YDD süreci risk yönetimi, çevre denetimi ve ÇED gibi çevresel yönetim
ve planlama tekniklerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.
YDD
metodolojisinin ana aşamaları aşağıda özetlenmiştir:
* Amacın ve kapsamın belirlenmesi
- amaç
- kapsam
-
işlevsel birim
- veri kalite
değerlendirmesi
- eleştiri
amacıyla gözden geçirme
* -Envanter çalışmaları
- sistemler ve
sistemik sınırlar
- sistemlerin
karşılaştırılması
- veri derleme ve
çözümleme
- envanter
sonuçlarının irdelenmesi
* Yaşam döngüsünün değerlendirilmesi
- sınıflandırma
- nitelendirme
- değerlendirme
* İyileştirme değerlendirmesi
- özellikler
- kapsam
-
önemli çevresel yük ve etkiler
-
seçeneklerin belirlenmesi ve irdelenmesi
-
sınırlamalar
* Raporlama
* Onay
- gerekli koşullar
- gözden geçirme
gereksinimi
- kabullenme
Ürünlerin
Çevresel Özelliklerinin Ürün Ölçünleri İçine Alınması ile İlgili Kılavuz
Bir
önceki ölçün için belirtilen gerekçelerin bir başka sonucu da ürünün ya da
ürünün üretilmesi amacıyla kullanılacak maddelerin çevre üzerindeki etkilerinin
ürün ile ilgili ölçün içine aktarılması zorunluluğudur. TS - ISO 14060 sayılı ölçün bu
zorunluluğu düzenlemek amacıyla hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuş
bulunmaktadır. Bu nedenle ölçün esas itibariyle ölçün hazırlayıcılarını hedef
almakta ve ölçün geliştirme
çalışmalarına ürünün ve maddelerin çevresel etkilerinin aktarılmasını sağlamaya
çalışmaktadır.
İncelemeye konu olacak üretim maddeleri
şunlardır:
* Girdiler
- malzeme
girdileri
- enerji girdileri
* Çıktılar
- hava emisyonları
- suya verilen
atıklar
- katı atıklar
- gürültü
Kuşkusuz
bu tür özelliklerin ürün ölçünleri içine girmesi bir yandan ürünün kalitesini
artırırken öte yandan çevresel kirlenmeleri önleyecek ve kaynak kullanımını
iyileştirecektir.
Çevresel
Başarımın (Performansın)
Değerlendirilmesi Ölçünü
TS
- ISO 14000 dizisinin en önemli ölçünlerinden biri olan ve ISO 14000 dizisini
yürürlüğe koyan tüm ülkelerde uygulanan "çevresel başarımın
değerlendirilmesi" ölçünü Türkçe'ye çevrilememiş, TSE içinde ölçünleştirme
süreci başlatılamamış ve belirtilen
nedenlerle henüz yürürlüğe konulamamış bulunmaktadır.
Firmaların ÇYS uygulamaları sonunda elde
edilen başarımın irdelenmesini ve sınıflandırılmasını amaçlayan bu ölçün yapılmakta olan çalışmaları belirli bir
disiplin altına almak ve ortak bir iletişim kalıbı oluşturmak hedefini
gütmektedir.
UYGULAMA
TS
- ISO 14000 Uluslararası Çevre Yönetimi Ölçünleri Dizisi'nin geliştirilmesi ve yürürlüğe konulması
yolundaki çalışmalar yukarıda genel çizgileri ile belirtilmiştir. Türkiye'de
ölçünlerin uygulanması ile ilgili
çalışmalar ise henüz filizlenme aşamasında bulunmaktadır.
Ülkemizde
TS - ISO 14000 belgesi almak üzere bir kaç firma başvuruda bulunmuştur. Tümü
İstanbul'da bulunan ve uygunluk belgesi
alan bu kuruluşlarla ilgili değerlendirme çalışmaları TSE'nin İstanbul Bölge
Müdürlüğü'nde görevli bazı çevre mühendisleri tarafından yapılmıştır.
Ancak
hemen belirtmek gerekirki TSE'nin ISO
14000 ölçünleri ile ilgili kalite uygunluk belgesini kendi uzmanlarının
gerçekleştirdikleri çevre denetçiliği çalışmasına dayalı olarak vermesi çok
önemli bir olumsuzluğu bünyesi içinde taşımaktadır. Başvuruda bulunan firmaların ölçünlerin istediği ve öngördüğü
gereklilikleri yerine getirip getirmediklerinin yetkin kuruluşlar tarafından nesnel ölçütlere dayalı olarak açıklıkla ve
tarafsızlıkla saptanması gerekmektedir.
Bu koşulların tam anlamıyla yerine getirilmiş olduğunun anlaşılması
durumunda istemde bulunan kuruluşa TS -
ISO 14000 Uluslararası Çevre Yönetim Uygunluk Belgesi verilebilmelidir. Bu
durumun saptanması ise oldukça zordur ve
hukuk biliminden yönetim bilimine ve fizikten kimyaya kadar değişen
öteki ve çok çeşitşi bilimsel disiplin alanında önemli düzeyde uzmanlık
bilgisine sahip olmayı gerekli kılmaktadır. TSE içinde bu yolda yetkinliği güvence altına çevresel bilgi birikiminin gerçekleşmiş olduğunu söyleyebilmek olanağı yoktur. Zira, TSE'nin kurumsal
amacı çevresel kaliteyi korumak ve güçlendirmek değil ülkenin ölçünleştirme
sorunlarına çözüm bulmaktır. TSE'nin bu
durumu gözardı ederek çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesi görevini
üstlenmek istemesi doğru ve isabetli bir
davranış olarak kabul edilmemelidir.
Ancak, hemen belirtmek gerekirki ülkemizde
özel sektörde yetkin ve nesnel çevre denetçiliği yapabilecek
düzeye erişmiş bağımsız çevre denetçiliği kuruluşları da yoktur. TSE bu
eksikliği gözönünde tutarak kendisini
belge vermek zorunluluğunda görmüş olabilir. Ancak bu tür bir davranış
ISO 14000'den bekenen katkıların gerçekleşmemesine ve uygulamanın yozlaşmasına neden olabilecek gizil olumsuz gücü içinde barındırmaktadır. Ancak, hemen
belirtilmelidir ki çevre denetçiliği çalışmasının yansız, bağımsız, yetkin ve konusunda uzmanlaşmış özel kuruluşlar
aracılığı ile yapılması zorunluluğu
nedeniyle bu görev bir kamu kuruluşu olan Çevre Bakanlığı'na da verilmemek
gerekir.
Belirtilen
nedenlerle, TSE içinde bulunduğu uygulama biçiminden derhal vazgeçmeli ve Çevre
Bakanlığı da yukarıda belirtilen türde,
yani yansız, bağımsız, yetkin ve özel, kuruluşların gelişmesini
sağlamak ödevini en kısa zamanda yerine getirmeye çalışmalıdır.
SONUÇ VE
DEĞERLENDİRME
ISO
14000 Uluslararası Çevre Yönetimi Ölçünleri dizisi biri kamu yönetimi kuramının
gelişmesi ve diğeri de çevre yönetimi ve planlaması kuramı açısından olmak
üzere iki temel bilim dalında yarattığı etkiler bakımından önem taşımaktadır.
Kamu yönetimi bilimi açısından ISO
14000 dizisi uygulamada giderek daha fazla kendini göstermeye başlayan kamu hizmetleri için ölçünler geliştirme
yaklaşımının bir örneği olarak ortaya çıkmaktadır. TKY yaklaşımının etkisi ile gelişme eğilimi içine
giren ve kamusal toplam kalite yönetimi yaklaşımı olarak isimlendirilebilecek
olan bu yaklaşım kamu
yönetiminde verimlilik, etkililik ve saydamlığın sağlanması ve
böylelikle de kamu yönetiminde istenilen iyileşmenin gerçekleştirilmesi yolunda
önemli bir gizil umut olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tür yaklaşımların gelişmesi
ve uygulamada yaygınlık kazanması oranında kamu yönetimi güçlenecek
ve toplumun kamu yönetiminden beklediği
tatmin gereksinimi giderilmiş olacaktır.
Çevre yönetimi ve planlaması açısından
ISO 14000 yaklaşımının getirdiği olumlu katkılar kamu yönetiminden de ileride
görülmektedir. Bir kere çevre yönetimi açısından gönüllülük yaklaşımına dayalı yeni bir yönetsel yaklaşım ortaya
konmaktadır. Bu yaklaşımın, emret-denetle yaklaşımının yerini alacak bir yaklaşım olarak ortaya
çıkmış olmamakla birlikte, ona göre bazı
farklılıklar ve üstünlükler taşıdığı
açıklıkla görülmektedir. İkincisi, uluslararası
çevre yönetimi uygulamalarında ortaklığı sağlaması açısından da ISO
14000'in önemli katkılar getireceği anlaşılmaktadır. Üçüncüsü, ISO 14000 yaklaşımı çevre yönetimi ve
planlaması açısından mevcut kuramsal
bilgileri bütünleştirmesi ve yeni bilimsel açılımlar önermesi bakımından da
büyük bir önem taşımaktadır.
Bu
temel iyileşmelerin sonucu olarak yerel,
ulusal, uluslararası ve endüstriyel çevre kalitesinde önemli gelişmeler yaşanacaktır.
Çevresel kirlilikler kirletici işletmelerin gönüllü katılımı ile daha başlangıç
aşamasında iken denetim altına alınabilecek ve giderilebilecektir. Böylellikle
de çevresel kalitenin korunması ve geliştirilmesine yönelik proje etkinlikleri daha ekonomik ve düşük bir maliyetle
gerçekleştirilebilecektir.
Ancak,
ülkemiz açısından önemle ve özenle belirtilmelidir ki ISO 14000 yaklaşımının
gelişmesi yolunda engeller vardır.
Bu engellerin birincisi ve daha fazla önemli olanı çevre denetimi yapabilecek kurumların yeterince gelişmemiş
olmasıdır. İkinci engel de "akreditasyon" sisteminin, yani firmalara
yeterlik belgesi verecek olan sistemin henüz ülkemizde kurulamamaış olmasıdır.
Çevresel yönetim ve planlama
açısından olduğu kadar kamu yönetimi açısından da önem taşıyan bu konunun
ülkemizde beklenen yararları sağlayabilmesinin öncelikle biraz önce sayılan
temel eksikliklerin giderilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder