KÜRESEL ISINMA VE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİ OLGUSU İLE KENT DİRENÇLİLİĞİ VE KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILAR ARASINDAKİ
İLİŞKİLER
Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış[1]
Öz
Bu makale, küresel iklim değişikliğinin etkileri ve bu değişimlere
karşı kentlerin dirençlilik kapasitesi arasındaki ilişkilere odaklanmaktadır.
İklim değişikliğinin artan tehdidi, kentsel alanları daha fazla etkilemekte ve
kent yönetimlerini çeşitli zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu
bağlamda, kent dirençliliği kavramı, kentlerin dayanıklılık, uyum ve
sürdürülebilirlik açılarından nasıl güçlendirilebileceğini anlamak için önemli
bir anahtar olmuştur.
Makale aynı zamanda, kentsel doğrusal altyapıların, su
yönetimi, enerji tedariki ve taşıma gibi kritik sistemlerin, iklim
değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarına ve diğer olumsuz etkilere
karşı nasıl dirençli hale getirilebileceğini incelemektedir. Kentsel doğrusal
altyapılar, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemli bir rol
oynamakta ve kentsel alanların çevresel değişimlere uyum sağlamasına yardımcı
olmaktadır.
Bu makale, kent dirençliliğini artırmak ve kentsel doğrusal
altyapıları güçlendirmek için stratejiler geliştirmenin önemini vurgulayarak,
iklim değişikliği ile başa çıkmak için bütüncül bir yaklaşım önermektedir. Bu
çerçeve, kent planlamacıları, yerel yönetimler ve politika yapıcılar için
rehberlik sağlayarak, kentsel alanların gelecekteki iklim değişikliği
risklerine daha etkili bir şekilde hazırlanmalarına katkıda bulunabilir.
Anahtar Kelimeler:
Küresel ısınma, iklim değişikliği, kent dirençliliği, kentsel doğrusal altyapı,
sürdürülebilir kalkınma, adaptasyon, su yönetimi, enerji tedariki, toplu
taşıma, çevresel değişim.
ABSTRACT
This
article focuses on the relationship between the effects of global climate
change and the resilience capacity of cities against these changes. The
increasing threat of climate change significantly impacts urban areas and poses
various challenges for city administrations. In this context, the concept of
urban resilience has become a crucial key to understanding how cities can be
strengthened in terms of resilience, adaptation, and sustainability.
The article
also explores how urban linear infrastructures, such as critical systems for
water management, energy supply, and transportation, can be made more resilient
to extreme weather events and other adverse effects caused by climate change.
Urban linear infrastructures play a significant role in achieving sustainable
development goals and assist urban areas in adapting to environmental changes.
By
emphasizing the importance of developing strategies to enhance urban resilience
and strengthen urban linear infrastructures, this article proposes a
comprehensive approach to addressing climate change. This framework can provide
guidance for urban planners, local governments, and policymakers, contributing
to more effective preparation of urban areas for future climate change risks.
Keywords: Global warming, climate change, urban
resilience, urban linear infrastructure, sustainable development, adaptation,
water management, energy supply, public transportation, environmental change.
GİRİŞ
2023 yılında IPCC [2]
tarafından yayınlanan İklim Değişikliği Sentez Raporu’ndan aşağıya
alıntıladığım bölümler sorunun önemini açıklıkla ortaya koymaktadır: “Temel olarak sera gazı yayılımları yoluyla
yapılan insan etkinlikleri, tartışmasız bir şekilde küresel ısınmaya neden
olmuş ve küresel yüzey sıcaklığı 2011-2020'de 1850-1900'ün 1,1°C üzerine
çıkmıştır. Sürdürülebilir olmayan enerji kullanımı, arazi kullanımı ve arazi
kullanımı değişikliği, bölgeler arasında, ülkeler arasında ve içinde ve
bireyler arasında yaşam tarzları ve tüketim ve üretim kalıplarından kaynaklanan
tarihsel katkılarla birlikte küresel sera gazı yayılımları artmaya devam etti… Atmosfer,
okyanus, kriyosfer [3]
ve biyosferde yaygın ve hızlı değişiklikler meydana geldi. İnsan kaynaklı iklim
değişikliği hâlihazırda dünyanın her bölgesindeki pek çok hava ve iklim
aşırılığını etkiliyor. Bu durum, doğaya ve insanlara yönelik yaygın olumsuz
etkilere ve buna bağlı kayıp ve zararlara yol açmıştır. Tarihsel olarak mevcut
iklim değişikliğine en az katkıda bulunan savunmasız topluluklar orantısız bir
şekilde etkileniyor… Uyum planlaması ve uygulaması tüm sektörler ve bölgeler
genelinde, belgelenmiş faydalar ve değişken etkinliklerle ilerlemiştir.
İlerlemeye rağmen uyum boşlukları mevcuttur ve mevcut uygulama oranlarıyla
büyümeye devam edecektir. Bazı ekosistemlerde ve bölgelerde adaptasyonun sert
ve yumuşak sınırlarına ulaşıldı. Bazı sektörlerde ve bölgelerde uyumsuzluk
yaşanıyor. Uyum için mevcut küresel mali akışlar, özellikle gelişmekte olan
ülkelerde uyum seçenekleri için yetersizdir ve bunların uygulanmasını
kısıtlamaktadır... Devam eden sera gazı yayılımları, küresel ısınmanın
artmasına yol açacak ve dikkate alınan senaryolar ve modellenen yaklaşımlarda
yakın vadede 1,5°C'ye ulaşılması yönündeki tahmin en iyi tahmin olacaktır.
Küresel ısınmadaki her artış birden fazla ve eş zamanlı tehlikeyi
yoğunlaştıracaktır. Sera gazı yayılımlarındaki derin, hızlı ve sürekli
azalmalar, yaklaşık yirmi yıl içinde küresel ısınmada gözle görülür bir
yavaşlamaya ve ayrıca birkaç yıl içinde atmosferik bileşimde fark edilebilir
değişikliklere yol açabilecektir... Gelecekteki
herhangi bir ısınma seviyesi için, iklimle ilgili risklerin çoğu AR5'te
değerlendirilenlerden daha yüksektir ve öngörülen uzun vadeli etkiler şu anda
gözlemlenenden birkaç kat daha yüksek olacaktır. İklim değişikliğinden
kaynaklanan riskler ve öngörülen olumsuz etkiler ve buna bağlı kayıplar ve
zararlar, küresel ısınmanın her artmasıyla birlikte artmaktadır. İklimsel ve
iklimsel olmayan riskler giderek daha fazla etkileşime girecek ve daha karmaşık
ve yönetilmesi zor olan bileşik ve basamaklı riskler yaratacaktır… İklim
değişikliği insan refahı ve gezegen sağlığı için bir tehdittir. Herkes için
yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için hızla
kapanan bir fırsat penceresi vardır… Özellikle duyarlı bölgeler, sektörler ve
gruplar için yeterli mali kaynaklara erişimin iyileştirilmesi ve kapsayıcı
yönetişim ve eşgüdümlenmiş politikalar da dâhil olmak üzere artan uluslararası
işbirliğiyle mümkün olmaktadır. Bu on yılda uygulanan seçimler ve eylemlerin
binlerce yıl boyunca etkileri olacaktır. ” (IPCC, İklim Değişikliği Sentez
Raporu, 2023)
KENTSEL DİRENÇLİLİK
KAVRAMININ TANIMI
Kentsel doğrusal altyapılar konusunda ilk çalışmam bir OECD
danışmanlığı projesi çerçevesinde oldu. OECD danışmanlık hizmetim nedeniyle
Barselona ve Ankara’nın doğrusal altyapılarını inceledim ve irdeledim.
Çalışmamın sonuçlarını OECD’ye iki rapor şeklinde sundum. [4]
1989 yılında yapılan bu çalışmada ilk gözlemim kentsel doğrusal altyapıların
hem yetersizlik ve hem de yaşlanma olgularını birlikte yaşamakta oldukları idi.
Bir yandan nüfus hızla artarken ve yeni ve gelişmiş altyapılara gereksinim
duyarken öte yanda mevcut altyapılar çeşitli nedenlerle verim düşüklüğü ve
etkisizlik sorunu yaşamaktaydı.
Daha sonraki yıllarda ise tüm Dünya ve bu arada Türkiye
küresel ısınma ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan iklim değişikliği olgusu ise
tanışmaya başladı. Küresel ısınma ile ilgili ilk uluslararası önlem 1992’de Rio
de Janeiro’da yapılan “İklim Değişikliği Sözleşmesi” [5]
ile geldi. Bu sözleşmeyi 2005-2012 döneminde sera gazı yayılımın belirli bir
seviyede azaltmayı öngören “Kyoto Protokolü” (1997) izledi. Üçüncü önemli adım
ise 2015’te imzalanan “Paris Anlaşması”dır.
Bu anlaşma, tüm ülkelerin, küresel ısınmayı geri dönülemez bir eşik
değer olan + 1.5°C ile sınırlamak [6]
amacıyla sera gazı yayılımlarını azaltma yükümlülüğünü düzenlemektedir. Buna
göre ülkeler, bu yoldaki ulusal yükümlülükleri saptayacaklar ve bunu
Sekretaryaya bildireceklerdi. İklim
değişikliği ile ilgili uluslararası görüşmeler hemen her yıl yapılan Taraflar
Konferansı ile sürdürülmektedir. [7]
"Kentsel dirençlilik" terimi, bir kent veya
kentsel alanın, karşılaştığı çeşitli baskılara (doğal afetler, iklim
değişikliği, ekonomik şoklar, sağlık krizleri vb.) karşı dayanıklılık gösterme
ve bu baskılarla başa çıkma kapasitesini ifade eder. Kentsel dirençlilik, bir
şehrin sürdürülebilirlik, uyum ve toparlanma yeteneklerini içeren geniş bir
kavramdır ve aşağıdaki bileşenleri içermektedir:
- Dayanıklılık:
Kentsel dirençlilik, fiziksel altyapının ve sistemlerin dayanıklılığını
ifade eder. Kentler, altyapılarını doğal afetlere, iklim değişikliğine ve
diğer olası risklere karşı güçlendirmeli ve dayanıklı hale getirmelidir.
- Esneklik:
Kentler, çeşitli şoklara karşı esneklik göstermelidir. Planlama ve altyapı
tasarımında esneklik, değişen koşullara hızlı ve etkili bir şekilde adapte
olma yeteneğini ifade eder.
- Çeşitlilik:
Kentsel dirençlilik, çeşitli sektörler, gelir grupları ve topluluklar
arasında çeşitliliği teşvik eder. Bu, şehrin farklı kesimlerinin ve
sakinlerinin çeşitli risklere karşı dayanıklı olmasını sağlar.
- Yönetişim
ve İşbirliği: Kentsel dirençlilik, etkili yönetişim ve paydaş
işbirliğini gerektirir. Kent yönetimleri, yerel yönetimler, özel sektör,
sivil toplum ve yerel topluluklar arasında etkili bir işbirliği
kurmalıdır.
- Sosyal
Eşitlik: Dirençlilik, toplumun tüm kesimlerine adil bir şekilde hizmet
eden ve kriz durumlarında dezavantajlı gruplara öncelik veren politika ve
uygulamaları içermelidir.
- Topluluk
Katılımı: Kentsel dirençlilik, yerel toplulukların ve sakinlerin
katılımını teşvik eder. Toplulukların, kendilerini etkileyen kararlara
katılma yeteneği, dirençliliği artırabilir.
Kentsel dirençliliğin amacı, kentlerin sadece olumsuz
olayları atlatmakla kalmayıp, aynı zamanda bu olaylardan öğrenerek daha
dayanıklı, sürdürülebilir ve toplumsal açıdan adil bir şekilde gelişmelerini
sağlamaktır. Kentsel dirençlilik, bir kentin, çeşitli çevresel, sosyal ve
ekonomik zorluklar karşısında hazırlıklı olma, değişime uyum sağlama ve
işlevlerini sürdürebilme kapasitesidir. Birleşmiş Milletler, kentsel direnci şu
şekilde tanımlar: “Kentsel bir sistemin şoklara karşı dayanması ve hızla eski
haline dönerek hizmetlerini sürdürmesi.” [8]
Dirençlilik kavramının sürdürülebilirlik kavramıyla, paylaşılan ilkeler ve
yaklaşımlar bakımından yakından ilişkili olduğu söylenebilir.
Kentsel dirençlilik, üç temel bileşenden oluşur:
- Hazırlık: Bir şehrin şoklara karşı hazırlıklı olması,
onları önlemeye yönelik çabaları, şokların olası etkilerini
değerlendirmeyi ve olası bir şokta nasıl yanıt verileceğini planlamayı
içerir.
- Uyum: Bir şehrin değişime uyum sağlaması, değişen
çevresel, sosyal ve ekonomik koşullara uyum sağlama yeteneğini içerir.
- İyileşme: Bir şehrin bir şoktan sonra iyileşmesi, zarar
gören altyapıyı ve hizmetleri onarmayı ve şehrin normal işleyişini yeniden
kurmayı içerir.
Kentsel dirençlilik, kentlerin değişen bir dünyada dayanıklı
ve sürdürülebilir olmaları için giderek daha önemli hale gelmektedir. İklim
değişikliği, nüfus artışı ve ekonomik eşitsizlik gibi zorluklar, kentleri daha
fazla risk altına sokmaktadır. Kentsel dirençliliği artırmak için alınabilecek
çeşitli önlemler vardır. Bunlar arasında aşağıdakiler yer alır:
ü
Daha
dayanıklı altyapı inşa etmek: Bu, depreme dayanıklı binalar, sel
dirençli yol ve köprüler ve esnek enerji şebekeleri inşa etmeyi içerir.
ü
Sosyal
uyumu teşvik etmek: Bu, çeşitli toplulukların ihtiyaçlarını karşılayan
ve kaynakları adil bir şekilde dağıtan politikalar geliştirmeyi içerir.
ü
İklim
değişikliğine uyum sağlamak: Bu, sera gazı yayılımlarını azaltmaya ve kentleri
daha dayanıklı hale getiren iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama
planları geliştirmeyi içerir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE KENTSEL DİRENÇLİLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile kentsel dirençlilik
arasındaki ilişki, kentlerin ve kentsel alanların karşılaştığı iklim
değişikliği etkilerine nasıl tepki verdiklerini ve bu değişikliklere nasıl uyum
sağladıklarını anlamamıza yardımcı olur:
- Fiziksel
Altyapının Dayanıklılığı: Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentleri
daha sık ve şiddetli doğal afetlerle, özellikle sıcaklık artışı, aşırı
yağışlar, sel, kuraklık, fırtına gibi olaylarla karşı karşıya bırakabilir.
Kentsel dirençlilik, kentlerin fiziksel altyapılarını bu değişen koşullara
dayanıklı hale getirme, su ve enerji sistemlerini güçlendirme ve afetlere
karşı hazırlıklı olma kapasitesini içerir.
- İklim
Değişikliği ile Mücadele Stratejileri: Kentsel dirençlilik, iklim
değişikliğinin etkileriyle başa çıkma stratejilerini içerir. Kentler,
sürdürülebilir kentsel planlama, yeşil altyapı projeleri, enerji
verimliliği tedbirleri, afet yönetimi planları ve su kaynakları yönetimi
gibi politika ve uygulamaları benimseyerek iklim değişikliğine uyum
sağlayabilir.
- Toplumun
Hazırlıklı Olması: Kentsel dirençlilik, kent sakinlerinin ve
topluluklarının iklim değişikliği ile başa çıkma yeteneklerini de içerir.
Bilinçlendirme, eğitim ve topluluk katılımı, kent halkının iklim
değişikliği etkilerine karşı hazırlıklı olmalarını sağlar.
- Yeşil
Altyapının Geliştirilmesi: Küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı
dirençlilik, yeşil altyapının geliştirilmesini içerir. Bu, kentsel
alanlarda yeşil alanların korunması ve artırılması, ağaç dikimi, su
depolama alanlarının oluşturulması gibi doğal çözümleri içerir. Yeşil altyapı,
aynı zamanda kentlerin su yönetimi ve ısı düzenlemesi gibi konularda daha
dirençli hale gelmelerine yardımcı olabilir.
- Enerji
Verimliliği ve Temiz Enerji Kullanımı: Kentsel dirençlilik
stratejileri arasında enerji verimliliğinin artırılması ve temiz enerji
kaynaklarının kullanımı da bulunmaktadır. Bu, kentlerin enerji arzını
güçlendirmek ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale
gelmelerine yardımcı olabilir.
Bu nedenlerle, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile
mücadelede kentsel dirençlilik stratejilerinin benimsenmesi, kentlerin
sürdürülebilir ve daha dirençli bir geleceğe hazırlanmasına katkıda
bulunabilir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel dirençliliği
etkileyen başlıca faktörlerden biridir. İklim değişikliğinin etkileri, daha sık
ve şiddetli aşırı hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi ve iklime duyarlı
hastalıkların yayılması gibi çeşitli şekillerde kentleri tehdit etmektedir.
1.
Daha sık
ve şiddetli aşırı hava olayları: Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları,
kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli
hale gelmesine neden olmaktadır. Bu olaylar, kentlerde can ve mal kaybına,
altyapı hasarına ve ekonomik kayıplara yol açabilir. [9]
2.
Deniz
seviyesinin yükselmesi: İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine
neden olmaktadır. Bu, kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer
risklere maruz bırakmaktadır.
3.
İklime
duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, iklime duyarlı
hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Bu, kentlerde halk sağlığı
açısından bir tehdit oluşturmaktadır. [10]
Kentsel dirençliliği artırmak için, kentlerin iklim
değişikliğinin etkilerine karşı hazırlıklı olması ve uyum sağlaması
gerekmektedir. Bu, daha dayanıklı altyapı inşa etmek, sosyal uyumu teşvik etmek
ve iklim değişikliğine uyum sağlama planları geliştirmek gibi çeşitli önlemleri
içermektedir.
DOĞAL AFETLERİN VE
İKLİM AFETLERİNİN MAKROEKONOMİK ETKİLERİ
Afetlerin (iklimsel ya da doğal) etkilerine geçmeden önce ülkelerin
makroekonomik koşulları üzerindeki olumsuz etkilerine göz atmak gerekmektedir.
Türkiye’de 6.Şubat.2023 tarihinde yaşanan ve 50.000’den fazla insanın ölümüne
ve 11 ilin yıkılmasına neden olan büyük deprem felaketleri gibi doğal afet
olaylarının ulusal ekonomi üzerindeki etkileri çok büyüktür. Bu etkiler, bir
ülkenin veya bölgenin ekonomik yapısına, hazırlıklı olma düzeyine ve afetin
şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bunların başında ekonomik kayıplar
gelmektedir. Bu kayıplar, mal ve hizmet üretiminde azalmaya, işsizliğe ve
ekonomik gerilemeye neden olmuştur. Kuraklık, sel, fırtına gibi afetler tarım
arazilerini tahrip etmiş ve tarımsal üretimi olumsuz yönde etkilemiştir. Sonuç
olarak gıda fiyatları artmış ve tarımsal üretim ve tüketim dengelerinde
belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Afetler enerji üretim tesislerini ve enerji
iletim hatlarını etkilemiş; enerji üretim ve dağıtım sistemlerine zarar vermiş
ve ekonomik etkinlikleri olumsuz yönde etkilemiştir. Afetler, sigorta
şirketlerine büyük mali yükler getirmiştir. Sigorta şirketlerini büyük tazminat
ödemelerinde zorlanmışlar ve sigorta primlerini artırmak zorunda kalmışlardır. Afetler,
turistik bölgelerde (özellikle Hatay’da) altyapı hasarına neden olmuş ve
turizmi ortadan kaldırmıştır. Afetlerin dış ticareti azaltma yönündeki olumsuz
etkileri ise incelemeye değer bir konudur. Afetler, işgücü piyasasını etkilemiştir.
İş kayıpları, işsizlik oranlarının artmasına neden olmuştur. Afetler sonrasında
devlet, kurtarma ve yeniden inşa çabaları için büyük harcamalar yapmak zorunda
kalmıştır. 650.000 yeni konut yapılmasının maliyeti örnek olarak verilebilir.
Bu durumda kamu harcamalarının ve iç ve dış borçların önemli ölçüde artması
kaçınılmazdır. Son bir örnek olarak insan sağlığı ve eğitim üzerinde durmak
gerekir. Afetler, sağlık hizmetlerine ve eğitime erişimi olumsuz yönde etkilemiştir.
Çok sayıda hastane ve sağlık kurumu yıkılmıştır.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, 9.
Sürdürülebilir Finans Forumu’nda yaptığı konuşmada “Türkiye’de iklim krizi ile
birlikte konutları dayanıklı hale getirmenin bedeli 1 trilyon doların üzerine
çıkıyor” demiştir. [11] Türkiye'de bulunan mevcut evlerin dayanıklı
hale getirilmesi konusunu ele alan Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü
Humberto Lopez, "Strateji ofisimizle görüştüğümüzde tekrar inşasının 81
milyar dolar olduğunu, ekonomik kayıplarla beraber yaklaşık 100 milyar doların
üzerine çıkan bir maliyetin olduğunu hesapladık" ifadelerini kullandı. Lopez,
"Bu, Türkiye'nin GSMH'sinin yüzde 10'undan daha fazla. Gerçekten büyük bir
rakamdan bahsediyoruz." dedi. Mevcut evlerin dirençli hale getirilmesinin
maliyetinin yaklaşık 465 milyar dolar olduğunu aktaran Lopez, sözlerini şöyle
sürdürdü: "Dünya genelinde yüksek sıcaklıkta da Türkiye rekorlar kırdı.
Türkiye'de 20 yıl önce yaklaşık 200 aşırı hava olayı oluyordu. Birkaç yıl önce
bu rakamın bine çıktığı tespit edildi. İklim değişikliğine adaptasyon maliyeti
nedir? İklim değişikliğini azaltma maliyeti, Türkiye'de 600 milyar doların
üzerinde bir maliyet bekliyor. Yani 100 milyar dolar deprem, 500 milyar dolar
evlerin, konutların güçlendirilmesi ve iklim değişikliği ile beraber 1 trilyon
doların üzerine çıkıyor. Bu, yüzde 100 ülkenin GSMH'si demek. Dünya Bankası
Grubu'nun dünyaya sağlamış olduğu kredi 168 milyar dolar. 6 Şubat depremi
sonrası 1 milyar dolarlık bir program duyurduk."
DOĞAL AFETLERİN VE
İKLİM AFETLERİNİN FİNANSAL ETKİLERİ
Gerek iklim değişikliğine ve gerekse depreme karşı dirençli
hale gelinmesinde yerel yönetimlerin öneminin çok fazla olduğu açıktır. Kent
sınırları içinde sera gazı salınımın sınırlanması bunların başında gelmektedir.
Dünya üzerinde küresel ısınmaya karşı politika ve eylem planı geliştiren
ülkelerin sayısı oldukça artmıştır. “Decarbonization”
ya da karbondan arınmayı öngören bu planlar kentlerin sera gazı yayılımlarının
azaltılmasını öngörmektedir. Alınabilecek önlemler kamu ulaşımında temiz yakıt
kullanımına geçişen merkezi ısınmaya kadar değişmektedir. Yapılacak yatırımları
maliyeti ise çok büyüktür. Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez,
Türkiye'nin 2053'te net sıfır yayılım hedefine ulaşması için 640 milyar
dolarlık yatırıma ihtiyaç duyulacağını söylemiştir. [12]
Bu toplamın yerel yönetimlere düşecek payının da son derece
yüksek olacağı bilinmektedir. Bu çerçevede yerel uyum katılımı ve eyleminin
sınırları oldukça dar olacaktır. Yerel politik tercihler iklim değişikliğine dayanıklı
kentler oluşturmayla uyumlu olmayabilir. Yerel düzeyde uyum, özellikle küçük
belediyelerde yerel seçilmiş temsilcilerin siyasi öncelikleri ve
hassasiyetleriyle çatışabilir. Yerel temsilcilerin kararlarının çoğu,
seçmenlerinin beklentilerine göre alınmakta ve yerel temsilciler, uzun vadeli
uyum çözümlerinden ziyade kısa vadeli eylemlere odaklanma eğiliminde olmaktadır.
Örneğin belediye başkanları, kentleri zaten su baskınına eğilimliyken,
belediyelerin gelirini artırmak için toplu konutlar inşa ederek ve toprakları
kapatarak şehirlerini genişletmek isteyebilir. Dayanıklılığı azaltan bu
seçimler, kısa vadeli seçim döngüleri ile uyum önlemlerinin uzun vadeli
sonuçları arasındaki ikilemle kısmen açıklanabilir. Yerel karar vericilerin
iklim değişikliği konusundaki bireysel çıkarlarının yeterince uyumlu olmaması,
çoğu zaman iklimle ilgili konuların yalnızca ulusal düzeyde ele alınması gerektiği
algısına da yol açmaktadır. Yanlış düzenlenmiş ulusal teşvikler, yerel
yönetimlerin uyum konusunda yatırım yapma konusunda ulusal hükümetlere aşırı
güvenmelerine neden olabilir. Yerel yönetimler iklim olaylarından kaynaklanan
zararları sınırlamak için uyum önlemlerine yatırım yapabilirken, afet sonrası
hasarlar genellikle ulusal kuruluşlar tarafından karşılanmakta ve bu nedenle ön
yatırımlar yapma konusunda yerel yönetimlerin cesaretini azaltmaktadır.
İklim değişikliğine uyumla ilgili teknik bilgi ve uzmanlığın
geliştirilmesi çoğu yerel yönetim için çok maliyetli olabilir. İklim
değişkenliği ve aşırı iklim koşullarının artan sıklığı ve yoğunluğuyla
birlikte, çoğu yerel düzeyde mevcut olanın ötesine geçen yeni ve yenilikçi uyum
bilgisine ve kapasitesine ihtiyaç duyulmaktadır. Yerel yönetimler genellikle
iklimle ilgili modelleme uzmanlığı üretmeye yönelik teknik uzmanlığa da sahip
değildir. Bu teknik kapasite maliyetlidir ve bu nedenle genellikle ulusal düzeyde
merkezi olarak oluşturulmakta ve paylaşılmaktadır. Uyum çözümlerinin tasarımı
ve kurulumu genellikle tek seferlik eylemlerdir ve özellikle küçük
belediyelerde yerel düzeyde becerilerin geliştirilmesini haklı çıkarmaz. Bu
nedenle yerel yönetimler, ulusal veya eyalet düzeyinde mevcut olan
personellerinin eğitimine ve bu teknik becerilerin geliştirilmesine yatırım
yapmamaktadır.
Lopez’in belirttiği 640 milyar dolar esas alınırsa bu
değerin Türkiye’nin 2024 bütçesinden yaklaşık yarı yarıya fazla olduğu
anlaşılmaktadır. Türkiye’nin 2024 bütçesi 11.5 trilyon dolardır. Güncel döviz
kuru üzerinde hesaplandığı takdirde 640 milyar dolar yaklaşık 18.5 trilyon lira
yapmaktadır.
Bu gerçekler dikkate alındığında yerel yönetimlerin kentsel
direnç yaratma yönündeki kapasitelerinin sınırlı olduğu ve yükümlülüğün esas
itibarıyla merkezi yönetime ait olması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Merkezi yönetimin dahi 2053 hedefini karşılamakta çok zorlanacağı açıktır.
KÜRESEL ISINMA VE İKLİM
DEĞİŞİKLİLİĞİNİN KENTSEL DİRENÇLİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel alanları bir
dizi doğal afet, aşırı hava olayları, su seviyesinde yükselme ve diğer iklim
değişikliği etkileri ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum, kentsel
dirençliliği etkileyen bir dizi faktöre yol açmaktadır.
1. Doğal
Afet Frekansı ve Şiddeti: İklim değişikliği, kentleri daha sık ve daha
şiddetli doğal afetlere maruz bırakabilir. Sıcaklık artışı, aşırı yağışlar,
sel, kuraklık, fırtınalar ve kasırgalar gibi olaylar, kentsel alanlarda daha
fazla risk oluşturabilir. Bu durum, kentsel altyapıyı, binaları ve toplulukları
olumsuz etkileyerek dirençliliklerini zayıflatabilir.
2. Daha sık ve şiddetli aşırı hava olayları:
Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı
hava olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu
olaylar, kentlerde can ve mal kaybına, altyapı hasarına ve ekonomik kayıplara
yol açabilir. Örneğin, 2022'de Avrupa'yı vuran aşırı sıcak hava dalgası,
Fransa'da 15 bin kişinin ölümüne neden oldu ve Fransa ekonomisine 15 milyar
avroluk zarar verdi.
- Su
Kaynakları Yönetimi: Artan sıcaklık ve değişen yağış modelleri, su
kaynaklarını etkileyebilir. Kentler, su temini, atık su yönetimi ve sel
kontrolü gibi su altyapı sistemlerinde zorlanabilir. Kentsel dirençlilik,
su kaynaklarına etkili bir şekilde yönetme yeteneğini içerir.
- Sıcaklık
Artışı ve Sağlık Etkileri: Yüksek sıcaklıklar, kentsel alanlarda
sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu durum, kentsel dirençliliği
etkileyerek özellikle yaşlı bireyler ve düşük gelirli topluluklar gibi
daha savunmasız gruplar için risk oluşturabilir. Kentler, sıcak hava
dalgalarına ve sağlık etkilerine karşı hazırlıklı olmalıdır.
- Enerji
Talebi ve Temin Güvenliği: Artan sıcaklık, enerji talebinde artışa
neden olabilir. Kentler, enerji altyapılarını sürdürülebilir ve dirençli
hale getirerek enerji temin güvenliğini sağlamak zorundadır. Temiz enerji
kullanımı ve enerji verimliliği, bu konuda önemli stratejiler arasında yer
alır.
6. Deniz
Seviyesinde Yükselme ve Kıyı Alanları: Küresel ısınma, deniz seviyesinde
yükselmeye neden olabilir, bu da kıyı alanlarında erozyon ve tuzlu su
baskınlarına yol açabilir. Kentsel dirençlilik, kıyı bölgelerinde altyapıyı
güçlendirmeyi ve deniz seviyesindeki değişikliklere uyum sağlamayı içermelidir.
İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine neden olmaktadır. Bu olgu
kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer risklere maruz
bırakmaktadır.
7. İklime duyarlı hastalıkların yayılması:
İklim değişikliği, iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır.
Bu, kentlerde halk sağlığı açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Örneğin,
2023'te ABD'nin Teksas eyaletinde meydana gelen aşırı sıcak hava dalgası,
binlerce kişinin sıtma ve dehidrasyon [13]
gibi hastalıklara yakalanmasına neden oldu.
- Toplumların
Hazırlık Durumu ve Bilinçlendirme: Küresel ısınma ve iklim değişikliği
ile başa çıkma, toplulukların hazırlık düzeyine ve bilinçlendirilmesine
bağlıdır. Kentsel dirençlilik stratejileri, kent sakinlerini iklim
değişikliği etkilerine karşı bilinçlendirmeyi ve acil durum planlarına
katılımı teşvik etmeyi içermelidir.
Bu nedenlerle, kentlerin küresel ısınma ve iklim değişikliği
ile başa çıkma kapasitelerini güçlendirmek için kentsel dirençlilik
stratejileri benimsemeleri kritik öneme sahiptir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri,
kentsel dirençliliği aşağıdaki şekillerde azaltmaktadır:
- Hazırlık: Kentler,
aşırı hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi ve iklime duyarlı
hastalıkların yayılması gibi risklere karşı hazırlıklı olmak için planlama
ve kaynak ayırma konusunda daha fazla zorluk yaşamaktadır.
- Uyum: Kentler,
iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için altyapılarını ve
hizmetlerini yeniden yapılandırmak için daha fazla kaynak ayırma konusunda
daha fazla zorluk yaşamaktadır.
- İyileşme: Kentler,
aşırı hava olayları ve diğer iklim değişikliğinin etkilerinden sonra
iyileşmek için daha fazla zaman ve kaynak ayırma konusunda daha fazla
zorluk yaşamaktadır.
KENTSEL DİRENÇLİLİĞİ
ARTIRMA STRATEJİLERİ
Kentsel dirençliliği artırmak için kentlerin
benimseyebileceği bir dizi strateji bulunmaktadır. Bu stratejiler, doğal
afetlere, iklim değişikliğine, sağlık krizlerine ve diğer stres faktörlerine
karşı kentlerin dayanıklılığını ve uyum yeteneklerini artırmayı amaçlamaktadır.
- Sürdürülebilir
Kentsel Planlama: Kentler, sürdürülebilir kentsel planlama
prensiplerini benimseyerek, yeşil alanları artırma, enerji verimliliğini
artırma, su kaynaklarını etkili bir şekilde yönetme gibi çevresel
faktörlere odaklanmalıdır. [14]
- Yeşil
Altyapı Geliştirme: Yeşil altyapı, doğal su arıtma sistemleri,
parklar, ağaç dikimi ve diğer doğal özelliklerin kullanılması anlamına
gelir. Bu tür önlemler, kentleri su baskınlarına, aşırı sıcaklıklara ve
diğer çevresel streslere karşı daha dayanıklı hale getirebilir.
- Altyapıyı güçlendirme: Sellere
karşı dirençli yol ve köprüler, depreme dayanıklı binalar ve esnek enerji
şebekeleri yapılması.
- Enerji
Verimliliği ve Temiz Enerji: Kentler, enerji verimliliğini artırmak ve
temiz enerji kaynaklarına geçiş yapmak suretiyle enerji sistemlerini
güçlendirebilir. Bu strateji, enerji talebini azaltabilir ve enerji temin
güvenliğini artırabilir.
- Afet
Yönetimi ve Acil Durum Planlaması: Kentler, afetlere karşı hazırlıklı
olmak adına etkili bir afet yönetimi planı oluşturmalıdır. Acil durum
planlaması, halka doğru bilgi sağlama, tahliye yollarının belirlenmesi
gibi önlemleri içermelidir.
- Su
ve Atık Yönetimi: Etkili su kaynakları yönetimi, su sıkıntısı, sel ve
diğer su ile ilgili sorunlara karşı dirençliliği artırabilir. Atık
yönetimi stratejileri de çevresel etkileri azaltabilir.
- Kamu
Katılımı ve Bilinçlendirme: Kent sakinlerini iklim değişikliği ve
doğal afet riskleri konusunda bilinçlendirmek ve katılımlarını teşvik
etmek, kentsel dirençliliği artırabilir. Toplulukların bu süreçte aktif
bir rol oynaması önemlidir.
- Eğitim
ve Kapasite Geliştirme: Kent personeli ve topluluk üyeleri için eğitim
programları düzenlemek ve kapasite geliştirmek, kriz durumlarına hızlı ve
etkili bir şekilde tepki verme yeteneklerini artırabilir.
- Yenilikler
ve Teknoloji Kullanımı: Yeni teknolojilerin ve yeniliklerin kullanımı,
kentlerin kriz durumlarında daha etkili bir şekilde yönetilmesini
sağlayabilir. Örneğin, akıllı kent teknolojileri çeşitli alanlarda erken
uyarı sistemleri ve hızlı tepki stratejileri geliştirmeye yardımcı
olabilir.
Bu stratejilerin bir bileşimi kentlerin kentsel
dirençliliklerini artırarak, değişen çevresel koşullara daha iyi uyum
sağlamalarına yardımcı olabilir. Bu stratejilerin her biri, kentsel
dirençliliği artırmaya yönelik farklı bir yaklaşım sunar. Örneğin, altyapıyı
güçlendirme stratejileri, kentleri aşırı hava olayları ve doğal afetlerin
etkilerine karşı daha dayanıklı hale getirmeyi amaçlamaktadır. Sosyal uyumu
teşvik etme stratejileri, kentlerin çeşitli toplulukların ihtiyaçlarını
karşılayabilmesini ve kriz durumlarında herkesin destek almasını sağlamayı
amaçlamaktadır. İklim değişikliğine uyum sağlama stratejileri, kentlerin iklim
değişikliğinin etkilerine karşı daha hazırlıklı olmasını ve bunlara uyum
sağlamasını sağlamayı amaçlamaktadır.
Kentsel dirençliliği artırma stratejileri, kentlerin
boyutuna, konumuna ve karşı karşıya olduğu risklere göre değişiklik
gösterebilir. Ancak, tüm kentler için geçerli olan bazı genel ilkeler vardır.
1.
Risk
değerlendirmesi: Kentler, karşı karşıya oldukları riskleri ve bu riskleri
azaltmak için hangi önlemlerin alınabileceğini değerlendirmelidir.
2.
Planlama:
Kentler, olası şoklara karşı hazırlıklı olmak için planlar geliştirmelidir. Bu
planlar, acil durum müdahalesi, iletişim ve kurtarma çalışmalarını içermelidir.
3.
Yatırım:
Kentler, kentsel dirençliliği artırmaya yönelik önlemlere yatırım yapmalıdır.
Bu yatırımlar, altyapıyı güçlendirmek, sosyal uyumu teşvik etmek ve iklim
değişikliğine uyum sağlamak için yapılabilir.
Kentsel dirençliliği artırma, kentleri daha güvenli, daha
adil ve daha sürdürülebilir hale getirmenin önemli bir yoludur.
KENTSEL DOĞRUSAL
ALTYAPILAR
"Kentsel doğrusal altyapılar" terimi genellikle
kentsel planlama ve altyapı sistemleriyle ilgili olarak kullanılır. Bu
altyapılar, bir kent veya bölgenin gelişimi, sürdürülebilirliği ve
yaşanabilirliği için temel öneme sahip olan çeşitli fiziksel ve teknik öğeleri
içerir.
1. Yollar
ve Ulaşım Ağları: Kent içi ve kentler arası yollar, caddeler, köprüler ve
toplu taşıma sistemleri gibi ulaşım altyapıları, kentsel alanlarda önemli bir
rol oynar. Kent sakinlerinin günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri ve ekonomik
faaliyetlerini yürütebilmeleri için kritik öneme sahiptir.
- Su
ve Kanalizasyon Sistemleri: Temiz su temini, atık su arıtımı ve
kanalizasyon sistemleri, kentsel alanların sağlıklı ve sürdürülebilir bir
şekilde gelişmesi için gereklidir.
- Enerji
Altyapısı: Elektrik, doğal gaz ve diğer enerji kaynaklarının güvenli
ve etkili bir şekilde dağıtılması, kentsel yaşamın devamlılığı için
kritiktir.
- Telekomünikasyon
Altyapısı: Telefon hatları, internet erişimi ve diğer iletişim
altyapıları, günümüzde bilgiye erişim için temel öneme sahiptir.
- Yeşil
Alanlar ve Peyzaj: Kent içindeki parklar, bahçeler ve diğer yeşil
alanlar, estetik değeri artırmanın yanı sıra çevresel sürdürülebilirliği
destekler.
- Altyapı
Yönetimi: Altyapı sistemlerinin etkili bir şekilde planlanması, inşa
edilmesi ve bakımı için yönetim ve idare süreçleri, kentsel alanların uzun
vadeli sürdürülebilirliğini sağlamak adına önemlidir.
Bu unsurların bir araya gelmesi, bir kentin gelişimi,
ekonomisi ve yaşam kalitesi üzerinde büyük etki yapabilir. Kentsel doğrusal
altyapılar, kentlerin büyüme ve değişime ayak uydurabilmesi için stratejik bir
şekilde planlanmalı ve sürdürülmelidir.
Kentsel doğrusal altyapılar, bir şehrin işleyişini sürdürmek
için gerekli olan ve bir noktadan diğerine uzanan yapılar ve sistemlerdir.
Kentsel doğrusal altyapılar, kentlerin işleyişi için çok önemlidir. Bu
altyapılar olmadan, insanlar ve mallar hareket edemez, kentler temiz su ve
enerji sağlayamaz ve atık suları arıtamaz. Kentsel doğrusal altyapılar, kentlerin
büyümesi ve gelişmesi ile birlikte giderek daha karmaşık hale gelmektedir. Bu
altyapıların sürdürülebilir ve dayanıklı olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bu, altyapıların düzenli olarak bakımının yapılmasını, yenilenmesini ve
güncellenmesini gerektirir. Kentsel doğrusal altyapıların iyileştirilmesi, kentlerin
daha güvenli, daha temiz ve daha sürdürülebilir hale gelmesine yardımcı
olabilir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILARA ETKİLERİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel doğrusal
altyapılara çeşitli etkilerde bulunabilir. Bu etkiler, kentlerin altyapı
planlaması, inşası ve sürdürülebilirliği üzerinde önemli bir rol oynar:
1. Su
Kaynakları ve Su Yönetimi: İklim değişikliği, şiddetli yağışlar, kuraklık
ve su kaynaklarında değişikliklere neden olabilir. Bu durum, su kaynakları ve
su yönetimi üzerinde baskı oluşturabilir. Kentsel doğrusal altyapılar, su
arıtma tesisleri, su dağıtım sistemleri ve yağmur suyu yönetimi gibi unsurları
içerir ve bu sistemler iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak zorundadır.
- Sel
Riski ve Altyapı Zararları: Artan şiddetli yağışlar, sel riskini
artırabilir. Bu durum, kentsel altyapıları, özellikle su tahliye
sistemlerini ve dere yataklarını etkileyebilir. Altyapı zararları,
maliyetli onarımları ve iyileştirmeleri gerektirebilir.
- Sıcak
Hava Dalgaları ve Enerji Tüketimi: Yükselen sıcaklık ve sıcak hava
dalgaları, kentsel alanlarda enerji tüketimini artırabilir. Özellikle kent
içi ısı adası etkisi, binaların ısınmasını artırabilir. Bu durum, enerji
altyapısını etkileyebilir ve elektrik tüketimini artırabilir.
- Altyapı
Dayanıklılığı: İklim değişikliği, kentsel altyapıların dayanıklılığı
üzerinde de etkilidir. Artan aşırı hava olayları (kasırgalar, fırtınalar,
seller) altyapıya zarar verebilir. Bu nedenle, dayanıklı inşaat
malzemeleri ve altyapı tasarımları daha büyük bir önem kazanır.
- Deniz
Seviyesi Yükselmesi: Kıyı bölgelerindeki kentler için deniz
seviyesindeki yükselme, su basmalarına ve kıyısal altyapıların zarar
görmesine neden olabilir.
- Salgın
Hastalıklar ve Sağlık Altyapısı: İklim değişikliği, vektörlerin
(örneğin sivrisinekler) yayılma alanlarını değiştirebilir ve böylece
bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini artırabilir. Bu durum, sağlık
altyapısının daha etkili ve esnek olmasını gerektirebilir.
Bu faktörler, kentsel planlamacıları, mühendisleri ve karar
vericileri, iklim değişikliği etkilerine karşı dirençli ve uyumlu kentsel
doğrusal altyapılar oluşturmaya yönlendirebilir. Sürdürülebilir tasarım, enerji
verimliliği ve iklim değişikliğiyle mücadele stratejileri, bu bağlamda önemli
hale gelir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel doğrusal
altyapıları çeşitli şekillerde etkilemektedir. Bu etkiler, aşağıdakileri
içermektedir:
1.
Daha sık
ve şiddetli aşırı hava olayları: Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları,
kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli
hale gelmesine neden olmaktadır. Bu olaylar, kentsel doğrusal altyapılarda
hasara neden olabilir ve işlevlerini aksatabilir. Örneğin, aşırı sıcak hava
dalgaları, elektrik hatlarını ve yolları bozabilir. Kasırgalar, suyollarını ve
kanalizasyon sistemlerini tahrip edebilir. Sel, yolları ve köprüleri
kapatabilir. Kuraklık, suyollarını ve kanalizasyon sistemlerini kurutabilir.
2.
Deniz
seviyesinin yükselmesi: İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine
neden olmaktadır. Bu, kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer
risklere maruz bırakmaktadır. Deniz seviyesinin yükselmesi, yolları,
suyollarını ve elektrik hatlarını tahrip edebilir.
3.
İklime
duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, iklime duyarlı
hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Bu, kentsel doğrusal altyapıların
işlevlerini aksatabilecek insan sağlığı sorunlarına yol açabilir. Örneğin,
artan sıcaklıklar, ısı stresine ve sıtma gibi hastalıkların yayılmasına neden
olabilir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara
olan etkileri, kentler için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu etkiler, kentlerin
ekonomik ve sosyal işleyişini bozabilir ve halk sağlığını tehdit edebilir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILARA ETKİLERİNİN ÖLÇÜLMESİ
YÖNTEMLERİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal
altyapılara olan etkilerini ölçmek ve değerlendirmek karmaşık bir süreçtir ve
çeşitli yöntemler içerir. İşte bu etkileri ölçmek için kullanılabilecek bazı
yöntemler:
1. İklim
Senaryolarının Modellenmesi ve Değerlendirilmesi: İklim modelleri,
gelecekteki iklim değişikliği modellerini/senaryolarını oynamak için
kullanılır. Bu modeller, sıcaklık değişiklikleri, yağış miktarları, deniz
seviyesi yükselmesi gibi çeşitli iklim değişkenlerini tahmin eder. Bu
tahminler, kentsel altyapıların nasıl etkilenebileceğini anlamak için de
kullanılabilir. Bu yöntem, bilgisayar senaryoları/oyunları kullanılarak kentsel
doğrusal altyapıların iklim değişikliğinin etkilerine nasıl tepki vereceğini
tahmin etmek ve altyapıların hasar görme ve işlevlerini aksatma olasılığını
tahmin etmek için kullanılmaktadır.
- Risk
Değerlendirmeleri: Kentsel altyapılar üzerindeki iklim değişikliği
etkilerini değerlendirmek için risk analizi ve risk değerlendirmesi
kullanılabilir. Bu süreç ile potansiyel tehlikeler (sel, kuraklık, sıcak
hava dalgaları) ve bu tehlikelerin olası etkileri belirlenir.
- Altyapı
Dayanıklılık Değerlendirmeleri: Kentsel altyapının dayanıklılığını
değerlendirmek için mühendislik ve altyapı uzmanları, mevcut altyapının
aşırı hava olaylarına, sel riskine veya diğer iklim değişikliği etkilerine
karşı direncini değerlendirirler.
- Su
Yönetimi Analizleri: Su kaynakları ve su yönetimi üzerindeki etkileri
anlamak için hidrolojik modeller kullanılabilir. Bu modeller, yağış
rejimleri, su seviyeleri ve su kaynakları üzerindeki olası değişiklikleri sanal
ortamda oynayabilir.
- Enerji
Tüketimi Analizleri: Yüksek sıcaklıkların ve sıcak hava dalgalarının
enerji tüketimine etkilerini değerlendirmek için enerji tüketimi
analizleri yapılabilir. Bu, klima sistemleri ve diğer enerji yoğun altyapı
unsurlarının performansını değerlendirmeye yardımcı olabilir.
- Sağlık
Analizleri: İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini
değerlendirmek için epidemiyolojik analizler yapılabilir. Bu, bulaşıcı
hastalıkların yayılma riskini, sıcak hava dalgalarının sağlık üzerindeki
etkilerini ve benzeri faktörleri içerebilir.
- İstatistiksel analiz: Bu yöntem,
geçmişte meydana gelen aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddetindeki
değişiklikleri ölçmek için kullanılır. Bu bilgiler, gelecekte meydana
gelebilecek aşırı hava olaylarının olası etkilerini tahmin etmek için
kullanılabilir.
- Gözlemsel çalışmalar: Bu
çalışmalar, kentsel doğrusal altyapıların iklim değişikliğinin etkilerine
nasıl maruz kaldığını ve bu etkilerin ne olduğunu doğrudan ölçmek için
kullanılır. Bu çalışmalar, altyapıların hasar görme derecesini ve
işlevlerini ne kadar aksattığını belirlemek için kullanılabilir.
Bu ölçüm ve değerlendirme yöntemleri, kentsel
planlamacılara, mühendislere ve karar vericilere iklim değişikliği ile başa
çıkma stratejileri geliştirmeleri için bilgi sağlar. Bu stratejiler, kentsel
doğrusal altyapıların iklim değişikliğine uyumlu ve dirençli olmasını sağlamak
amacıyla tasarlanabilir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal
altyapılara etkilerini ölçmek için kullanılan bazı özel göstergeler şunlardır:
1.
Aşırı
hava olaylarının sıklığı ve şiddeti: Bu göstergeler, küresel ısınma ve
iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara etkilerini ölçmek için en
yaygın kullanılan göstergelerdir. Bu göstergeler, sıcak hava dalgaları,
kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini
ölçmek için kullanılır.
2.
Deniz
seviyesinin yükselmesi: Bu gösterge, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin
kıyı kentlerini ve adaları nasıl etkilediğini ölçmek için kullanılır
3.
İklime
duyarlı hastalıkların yayılması: Bu gösterge, küresel ısınma ve iklim
değişikliğinin insan sağlığını nasıl etkilediğini ölçmek için kullanılır. İklim
değişikliği, artan sıcaklıklar, ısı stresine ve sıtma gibi hastalıkların
yayılmasına neden olabilir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal
altyapılara etkilerini ölçmek, kentlerin bu etkilerle başa çıkmak için gerekli
önlemleri almasına yardımcı olabilir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL DOĞRUSAL YAPILARA ETKİLERİNE DÜNYADAN ÖRNEKLER
Küresel ısınma ve iklim değişikliği kentsel alanlarda çeşitli
etkilere neden olmuştur.
Miami, ABD - Deniz Seviyesi Yükselmesi: Miami gibi
kıyı kentleri, deniz seviyesindeki yükselmelerle karşı karşıya. Bu durum, sıkça
yaşanan gelgit olaylarına ve kıyı erozyonuna neden oluyor. Miami'de bazı
bölgelerde, şiddetli yağışlar ve fırtınaların neden olduğu su baskınları daha
da arttı. 2017'de ABD'nin Florida eyaletinde meydana gelen kasırgalar, 100
milyar dolardan fazla hasara neden oldu. Kasırgalar, yolları, köprüleri,
suyollarını ve elektrik hatlarını tahrip etti ve şehrin altyapısını ciddi
şekilde etkiledi. [15]
Tokyo, Japonya - Sıcak Hava Dalgaları: Tokyo gibi
büyük anakentler, sıcak hava dalgalarının etkilerine maruz kalmaktadır. Yüksek
sıcaklıklar, enerji tüketimini artırıyor ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler
yaratmaktadır. Bu durum, kentsel ısı adası etkisini güçlendirmektedir. [16]
Şanghay, Çin - Şiddetli Yağışlar ve Seller: İklim
değişikliği, bazı bölgelerde şiddetli yağış olaylarının sıklığını ve şiddetini
artırıyor. Şanghay gibi büyük kentlerde bu durum, altyapıya zarar veren sel
olaylarını tetikleyebilir. [17]
Lagos, Nijerya - Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı
Erozyonu: Afrika'daki bazı kıyı kentleri, deniz seviyesindeki yükselmeler
ve kıyı erozyonu nedeniyle ciddi tehdit altında. Lagos gibi kentler, bu
değişikliklere karşı altyapılarını güçlendirmek zorundadır. [18]
Melbourne, Avustralya - Su Kıtlığı: Avustralya'nın
bazı bölgelerinde artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarları su kaynaklarını
etkiliyor. Melbourne gibi kentlerde su kıtlığı riski artarken, su yönetimi
altyapısının daha etkin hale getirilmesi gerekiyor. [19]
Rio de Janeiro, Brezilya - Fırtınalar ve Altyapı
Zararları: Brezilya'nın kıyı bölgeleri, iklim değişikliğinin etkisi altında
kalarak şiddetli fırtınaların ve kasırgaların daha sık yaşanmasına maruz
kalabilir. Bu durum, altyapı zararlarına ve kentsel planlamanın gözden
geçirilmesine yol açabilir. [20]
2022'de Avrupa'yı
vuran aşırı sıcak hava dalgası, Fransa'da 15 bin kişinin ölümüne ve Fransa
ekonomisine 15 milyar avroluk zarar verdi. Aşırı sıcak hava dalgası, elektrik
hatlarını, yolları ve binaları hasar gördü. [21]
2021'de ABD'nin New
York kentinde meydana gelen sel, binaların sular altında kalmasına ve
altyapının hasar görmesine neden oldu. Sel, yolları, köprüleri ve kanalizasyon
sistemlerini tahrip etti. [22]
2020'de Avustralya'da
meydana gelen orman yangınları, elektrik hatlarını, yolları ve suyollarını
tahrip etti. Yangınlar, kentlere elektrik ve su tedarikini kesintiye uğrattı ve
insanların evlerini terk etmesine neden oldu. [23]
2018'de ABD'nin
Houston kentinde meydana gelen sel, 30 milyar dolardan fazla hasara neden
oldu. Sel, yolları, köprüleri ve elektrik hatlarını tahrip etti ve şehrin
altyapısını ciddi şekilde etkiledi. [24]
TÜRKİYE’DEN ÖRNEKLER
Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerini birçok farklı
şekilde deneyimleyen bir ülkedir. Türkiye açısından iklim değişikliğinin
kentsel doğrusal altyapılara etkilerini gösteren bazı örnekler:
İstanbul - Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu:
İstanbul, deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak kıyı erozyonu ve su
baskınları ile karşı karşıya kalabilir. Bu durum, kentsel altyapıyı ve
özellikle sahil bölgelerindeki altyapıyı etkileyebilir. [25]
Marmara Bölgesi - Kuraklık ve Su Kaynakları: Marmara
Bölgesi'nde iklim değişikliği, artan sıcaklıklar ve azalan yağışlarla birlikte
su kaynakları üzerinde baskı oluşturabilir. Bu durum, su tüketimi, tarım ve
enerji üretimi gibi alanlarda kentsel altyapıyı etkileyebilir. [26]
Ankara - Sıcak Hava Dalgaları ve Enerji Tüketimi:
Ankara gibi iç bölgelerde artan sıcak hava dalgaları, özellikle yaz aylarında
enerji tüketimini artırabilir. Bu durum, klima sistemleri ve enerji altyapısını
etkileyebilir. [27]
Akdeniz Bölgesi - Şiddetli Yağışlar ve Seller:
Akdeniz Bölgesi'nde iklim değişikliği, şiddetli yağış olaylarının sıklığını ve
şiddetini artırabilir. Bu durum, sellerin ve altyapı zararlarının daha sık
yaşanmasına neden olabilir. [28]
Doğu Anadolu Bölgesi - Artan Sıcaklıklar ve Tarım:
Doğu Anadolu Bölgesi'nde artan sıcaklıklar, tarım sektörünü etkileyebilir. Su
kaynaklarındaki azalmalar, sulama sistemlerini ve tarım altyapısını olumsuz
etkileyebilir. [29]
Karadeniz Bölgesi - Artan Yağış ve Toprak Erozyonu:
Karadeniz Bölgesi'nde artan yağış miktarları, toprak erozyonunu artırabilir. Bu
durum, altyapıya ve özellikle taşıma altyapısına zarar verebilir.
Aşırı hava olayları:
Türkiye, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel ve kuraklık gibi aşırı hava
olaylarına karşı daha savunmasız hale gelmiştir. Örneğin, 2022 yılında
Türkiye'yi vuran aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını ve yolları hasar
görmesine neden olmuştur. [30]
İklime duyarlı
hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, Türkiye'de ısı stresi, sıtma ve
diğer iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Örneğin, artan
sıcaklıklar, Türkiye'de ısı stresi olaylarının daha sık ve şiddetli hale
gelmesine neden olabilir. [31]
Yukarıdaki örnekler, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde iklim
değişikliğinin kentsel altyapılara potansiyel etkilerini göstermektedir.
Türkiye, bu değişikliklere uyum sağlamak ve direnmek için sürdürülebilir
planlama, su yönetimi, enerji verimliliği ve diğer önlemleri içeren stratejiler
geliştirmek zorundadır.
Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız
bir ülkedir. Ülkenin engebeli topografyası, kıyı şeridi ve kurak iklimi, iklim
değişikliğinin etkilerine daha fazla maruz kalmasına neden olmaktadır.
OLUMSUZ ETKİLERİN
PROJEKSİYONU
Gelecekte iklim değişikliğinin kentsel altyapılara olan
olumsuz etkilerini tamamen ortadan kaldırmak zor olacaktır. Ancak uygun
önlemler alındığında ve sürdürülebilir stratejiler benimsendiğinde, bu
etkilerin azaltılması ve adaptasyon sağlanması mümkündür:
- Sürdürülebilir
Altyapı Geliştirme: Yeni altyapı projeleri sürdürülebilir tasarım ilkelerine
dayanmalıdır. Enerji verimli binalar (yeşil binalar yaklaşımı) , sel ve
diğer iklim olaylarına dayanıklı yapılar, yeşil alanlar gibi unsurlar,
kentsel altyapının daha dirençli hale gelmesine katkı sağlar.
- Su
Yönetimi: İklim değişikliği su kaynaklarını etkileyebilir, bu nedenle
etkili su yönetimi stratejileri benimsemek önemlidir. Yağmur suyu toplama
sistemleri, su tasarrufu önlemleri ve etkili sulama uygulamaları (damlama
sulama) gibi yöntemler, su kaynaklarını daha sürdürülebilir bir şekilde
kullanabilir.
- Yeşil
Altyapı ve Ağaçlandırma: Yeşil altyapı unsurları, kent içindeki ısı
adası etkilerini azaltabilir ve çevresel sürdürülebilirliği artırabilir.
Ağaçlandırma, suyu emme, hava kalitesini iyileştirme ve gölgeleme gibi
avantajlar sağlayabilir.
- Risk
Yönetimi ve Acil Durum Planlaması: Kentler, iklim değişikliği ile
ilgili olası risklere karşı hazırlıklı olmalıdır. Acil durum planları,
sel, fırtına veya diğer aşırı hava olaylarına karşı mücadele
stratejilerini içermelidir.
- Toplumsal
Katılım ve Farkındalık: İklim değişikliği ile mücadelede toplumun
aktif katılımı ve bilinçlendirilmesi önemlidir. Halk, çevresel sorunlar ve
iklim değişikliğinin etkileri konusunda bilinçlendirilmeli ve
sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimsemeye teşvik edilmelidir.
- Uygun
Politika ve Yönetişim: İklim değişikliği ile mücadelede etkili
politikalar ve iyi yönetişim çok önemlidir. Kent yönetimleri,
sürdürülebilirlik ilkelerini benimsemeli ve bu doğrultuda politikalar
geliştirmelidir. Bu konuda önemli kuşkular vardır. [32]
Bu ve benzeri önlemler, kentsel alanların iklim
değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olabilir ve olumsuz etkileri en aza
indirebilir. Ancak bu süreç, uluslararası işbirliği, bilimsel araştırmalar ve
toplumun katılımı ile desteklenmelidir.
Küresel ısınmanın devam etmesi ve iklim değişikliğinin
etkilerinin daha da şiddetlenmesi nedeniyle küresel ısınma ve iklim
değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara olan olumsuz etkilerinin gelecekte
artması beklenmektedir. Zira küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, kasırgalar,
sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli hale
gelmesine neden olmaktadır. Bu aşırı hava olayları, kentsel doğrusal
altyapılara hasar verebilir ve işlevlerini aksatabilir.
Deniz seviyesinin yükselmesi de kentsel doğrusal altyapılara
önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı
kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer risklere maruz bırakmaktadır.
Bu, yolları, suyollarını ve elektrik hatlarını tahrip edebilir. National
Geographic’te yayınlanan bir makalede şunlar yazmaktadır: [33]
Deniz seviyesindeki değişiklik, tümü devam eden küresel iklim değişikliğinin
neden olduğu üç temel faktörle bağlantılıdır:
1.
“Termal
genleşme: Su ısındığında genleşir. Geçtiğimiz 25 yıldaki deniz
seviyesindeki artışın yaklaşık yarısı, daha fazla yer kaplayan daha sıcak
okyanuslara atfedilebilir.
2.
Eriyen
buzullar: Dağ buzulları gibi büyük buz oluşumları her yaz doğal olarak bir
miktar eriyor. Kışın, esas olarak deniz suyunun buharlaşmasından kaynaklanan
karlar genellikle erimeyi dengelemek için yeterlidir. Ancak son zamanlarda,
küresel ısınmanın neden olduğu sürekli yüksek sıcaklıklar, yaz aylarında
ortalamanın üzerinde erimeye ve ayrıca daha geç kışlar ve daha erken ilkbahar
nedeniyle kar yağışının azalmasına yol açtı. Bu, yüzey akışı ile okyanus
buharlaşması arasında bir dengesizlik yaratarak deniz seviyelerinin yükselmesine
neden oluyor.
3.
Grönland
ve Antarktika buz tabakalarının kaybı: Dağ buzullarında olduğu gibi artan
sıcaklık, Grönland ve Antarktika'yı kaplayan devasa buz tabakalarının daha
hızlı erimesine neden oluyor. Bilim insanları ayrıca yukarıdan eriyen suyun ve
aşağıdan deniz suyunun Grönland buz tabakalarının altına sızarak buz
akıntılarını etkili bir şekilde yağladığına ve bunların denize daha hızlı
hareket etmesine neden olduğuna inanıyor. Batı Antarktika'daki erime, özellikle
2017'de Larsen C buz rafındaki kırılmayla birlikte bilim adamlarının dikkatini
büyük ölçüde çekse de, Doğu Antarktika'daki buzullar da istikrarsızlaşma
belirtileri gösteriyor.
Deniz seviyeleri bu kadar hızlı yükseldiğinde, küçük bir
artış bile iç kesimlerdeki kıyı habitatları üzerinde yıkıcı etkiler
yaratabilir; yıkıcı erozyona, sulak alan taşkınlarına, aküferlere ve tarımsal
toprağın tuzla kirlenmesine ve balıklar, kuşlar, deniz canlıları için habitat
kaybına neden olabilir.
İklim değişikliği, iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına
da neden olmaktadır. Bu, kentsel doğrusal altyapıların işlevlerini
aksatabilecek insan sağlığı sorunlarına yol açabilir. Örneğin, artan
sıcaklıklar, ısı stresine ve sıtma gibi hastalıkların yayılmasına neden
olabilir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal
altyapılara olan olumsuz etkilerini azaltmak için, sera gazı yayılımını
azaltmak ve kentleri iklim değişikliğinin etkilerine daha dayanıklı hale
getirmek için önlemler alınması gerekmektedir.”
İSTANBUL ÜZERİNDE
BEKLENEN OLUMSUZ ETKİLER
İstanbul, iklim değişikliği etkilerini deneyimleyen ve bu
konuda çeşitli önlemler almaya çalışan bir anakenttir. Beklenmesi gereken
olumsuz etkiler ile alınmakta olan önlemler aşağıda belirtilmiştir:
1. Deniz
Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi
kıyılarındaki deniz seviyesi yükselmesi ve kıyı erozyonu, sahil bölgelerini
etkileyebilir. İstanbul, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle sellere ve
erozyona karşı daha savunmasız hale gelmiştir. Örneğin, 2022 yılında
İstanbul'da deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle bazı sahil şeridi bölgeleri
sular altında kalmıştır. Bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), kıyı
koruma projeleri ve deniz duvarları gibi önlemler alarak kıyı bölgelerini
koruma altına almaya çalışmaktadır. [34]
- Sıcak
Hava Dalgaları ve Enerji Tüketimi: İstanbul, sıcak hava dalgalarıyla
karşılaşabilir ve bu durum enerji tüketimini artırabilir. Kentteki yerel
yönetim, enerji verimliliği projeleri ve çevre dostu bina standartları
gibi önlemlerle enerji tüketimini azaltmaya yönelik adımlar atmaktadır. [35]
- Şiddetli
Yağışlar ve Sel Riski: İstanbul, özellikle kış aylarında şiddetli
yağışlara maruz kalabilir ve bu durum sel riskini artırabilir. İBB,
altyapıyı güçlendirmek, yağmur suyu drenaj sistemlerini iyileştirmek ve su
baskınlarına karşı acil müdahale planlarını güçlendirmek gibi önlemler
almaktadır. [36]
- Ulaşım
ve Trafik Yönetimi: İstanbul'da artan sıcaklıklar, trafik ve hava
kirliliği sorunlarını daha da ağırlaştırabilir. Bu nedenle İBB toplu
taşıma sistemlerini geliştirmek, bisiklet yollarını artırmak ve yeşil
alanları korumak gibi stratejilerle ulaşım altyapısını iyileştirmeyi
hedeflemektedir. [37]
5. Yeşil
Altyapı Projeleri: İstanbul'da yeşil alanların artırılması ve kent içindeki
parkların geliştirilmesi gibi projeler, kentsel sıcak adaların etkilerini
azaltmaya yönelik çabalardır. Bu projeler, kentin çeşitli bölgelerindeki doğal
alanları koruma ve artırma amacını taşır. [38]
- Aşırı hava olayları: İstanbul,
sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel ve kuraklık gibi aşırı hava
olaylarına karşı daha savunmasız hale gelmiştir. Örneğin, 2022 yılında
İstanbul'u vuran aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını ve yolları
hasar görmesine neden olmuştur. [39]
- İklime duyarlı hastalıkların
yayılması: İklim değişikliği, İstanbul'da ısı stresi, sıtma ve diğer
iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Örneğin, artan
sıcaklıklar, İstanbul'da ısı stresi olaylarının daha sık ve şiddetli hale
gelmesine neden olabilir. [40],
[41]
Bu örnekler, İstanbul'un iklim değişikliği ile mücadelede
attığı adımları yansıtmaktadır. Ancak bu çabaların daha da güçlendirilmesi,
sürdürülebilirlik ve adaptasyon stratejilerinin daha etkin bir şekilde
uygulanması önemlidir. İstanbul, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin
etkilerine karşı savunmasız bir kenttir. Şehrin konumu, nüfus yoğunluğu ve
altyapısı, iklim değişikliğinin etkilerine daha fazla maruz kalmasına neden
olmaktadır.
GEÇMİŞTEN ÖRNEKLER
İstanbul'da geçmişte yaşanan bazı olaylar, iklim değişikliği
ve çevresel etkilerle ilgili bazı örnekleri içermektedir.
1961'de
İstanbul'u vuran sel, şehrin altyapısına ciddi zararlar verdi. Sel, yolları,
köprüleri ve elektrik hatlarını tahrip etti.
1977'de
İstanbul'u vuran sel, şehrin altyapısına ciddi zararlar verdi. Sel, yolları,
köprüleri ve elektrik hatlarını tahrip etti.
1999'da
İstanbul'u vuran deprem, şehrin altyapısına ciddi zararlar verdi. Deprem,
yolları, köprüleri, binaları ve altyapı tesislerini tahrip etti.
2022'de
İstanbul'u vuran aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını ve yolları hasar
görmesine neden oldu. Aşırı sıcak hava dalgası nedeniyle İstanbul'da 100'den
fazla kişi öldü.
2009 İstanbul Sel Felaketi: 2009 yılında İstanbul,
şiddetli yağışlar sonucu meydana gelen sel felaketiyle karşı karşıya kaldı. Bu
olay, şehrin alt yapı sistemlerini, özellikle de yağmur suyu drenaj
sistemlerini test etti. Çeşitli bölgelerde su baskınlarına neden olan bu olay,
kentsel altyapının sürdürülebilirliği konusundaki zorlukları vurguladı.
2017 Kar Yağışları ve Ulaşım Sorunları: 2017 yılında
İstanbul'u etkisi altına alan yoğun kar yağışları, kentin ulaşım altyapısını
ciddi şekilde etkiledi. Yollar kapanırken, toplu taşıma sistemleri aksamalar
yaşadı. Bu olay, kış aylarındaki aşırı hava olaylarının kentsel altyapı
üzerindeki etkilerini gösterdi.
2018 İstanbul Sel Felaketi: 2018 yılında yaz
aylarında İstanbul'u vuran şiddetli yağışlar, sel felaketlerine neden oldu. Bu
olaylar, özellikle şehrin alt bölgelerinde su baskınlarına ve altyapı
hasarlarına yol açtı. Sel felaketi, kent planlaması ve altyapı yönetimi
konularında dikkat çekti.
Yukarıdaki örnekler, İstanbul'un geçmişte iklim değişikliği
ve aşırı hava olayları gibi çevresel etkilere nasıl maruz kaldığını
göstermektedir. Bu olaylar, kentsel planlama, altyapı geliştirme ve acil durum
hazırlığı konularında daha fazla çaba ve strateji geliştirilmesi gerekliliğini
ortaya koymaktadır. 2022 yılında yaşanan aşırı sıcak hava dalgası, İstanbul'un
altyapısına yönelik yeni bir tehdit ortaya çıkardı. Aşırı sıcak hava dalgası
nedeniyle elektrik hatları ve yollar hasar gördü ve İstanbul'da 100'den fazla
kişi öldü. Bu örnekler, İstanbul'un iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha
dayanıklı hale gelmesi için altyapısını güçlendirmesi gerektiğini
göstermektedir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN İSTANBUL’DA TOPLU TAŞIM ÜZERİNDE BEKLENEN OLUMSUZ ETKİLERİ
İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin toplu
ulaşım sistemleri üzerinde beklenen olumsuz etkileri şunlar olabilir: [42]
- Artan
Sıcaklıklar ve Konfor Sorunları: Küresel ısınma ile birlikte artan
sıcaklıklar, toplu taşıma araçlarında seyahat eden insanlar için konfor
sorunlarına yol açabilir. Özellikle yoğun saatlerde ve klimaların
yeterince etkili olmadığı durumlarda, araç içindeki sıcaklık artabilir.
- Sıklıkla
Görülen Sıcak Hava Dalgaları: Sıcak hava dalgalarının sıklığı ve
şiddeti arttıkça, toplu ulaşım sistemlerinde aksamalar ve kesintiler daha
olası hale gelebilir. Bu durum, enerji tüketimini artırabilir ve ulaşımın
düzenli ve etkili bir şekilde sürdürülmesini zorlaştırabilir.
- Sel
ve Taşkın Riskleri: İstanbul'da şiddetli yağışlar arttıkça sel ve
taşkın riskleri de artabilir. Bu durum, metro istasyonları, tramvay
hatları ve yolların su altında kalma olasılığını artırarak toplu ulaşımın
aksamalarına neden olabilir.
- Altyapı
Zararları ve Onarımlar: Artan aşırı hava olayları ve iklim
değişikliği, toplu ulaşım altyapısına zarar verebilir. Seller, fırtınalar
veya diğer doğal afetler nedeniyle oluşan hasarlar, altyapı onarımları ve
bakım maliyetlerini artırabilir.
- Güzergâh
Değişiklikleri: İklim değişikliği, belirli güzergâhlarda daha fazla
taşıma talebine veya belirli bölgelerdeki aksaklıklara neden olabilir. Bu
durum, toplu ulaşım güzergâhlarında gözden geçirmelere, ek seferlere veya
alternatif hatlara ihtiyaç duyulmasına yol açabilir.
- Enerji
Tüketiminde Artış: Yüksek sıcaklıklar ve sıcak hava dalgaları, klima
sistemlerinin daha fazla kullanılmasına ve dolayısıyla toplu ulaşım
araçlarının enerji tüketiminde bir artışa neden olabilir. Bu da işletme
maliyetlerini artırabilir.
Bu olumsuz etkilerin önüne geçmek için sürdürülebilirlik
odaklı toplu ulaşım stratejileri geliştirmek, altyapıyı iklim değişikliğine
uyumlu hale getirmek ve acil durum planları oluşturmak önemlidir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN YOLLAR ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yollara
olan olumsuz etkileri şunlardır: [43]
- Yol
Yüzeyi Hasarları: Artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları, asfalt
yolların yüzeyinde çatlaklar, deformasyonlar ve erozyon oluşturabilir. Bu
durum, yol bakım ve onarım maliyetlerini artırmaktadır.
- Sürdürülebilir
Olmayan Ulaşım Altyapısı: İstanbul'da sıcaklık artışları ve yoğun
yağışlar, mevcut ulaşım altyapısının sürdürülebilirliğini zorlayabilir.
Altyapının bu değişikliklere uyum sağlamaması, ulaşım aksamalarına ve
güvenlik sorunlarına neden olmaktadır.
- Su
Baskınları ve Taşkınlar: Şiddetli yağışlar ve sel riski, yolların su
altında kalma olasılığını artırabilir. Bu durum, taşıma araçlarının
seyrini olumsuz etkileyebilir ve yol güvenliğini tehlikeye atmaktadır.
- Köprü
ve Tünellerde Hasarlar: İstanbul'daki köprüler ve tüneller, deniz
seviyesindeki değişiklikler, aşırı yağışlar ve fırtınalar gibi iklim
değişikliği etkilerine maruz kalabilir. Bu yapılar üzerindeki olumsuz
etkiler, düzenli bakım ve güçlendirme çalışmalarını gerektirmektedir.
- Yol
Kapasitesinde Azalma: Artan sıcaklık, trafik yoğunluğunu ve araç egzoz
gazı yayılımlarını artırmakta ve bu durum, hava kalitesini düşürerek ve
yol kapasitesinde azalmalara neden olmaktadır.
- Toplu
Ulaşım İkilemleri: Yolların kullanılamaz hale gelmesi veya trafiğin
aksaması durumunda, toplu taşıma sistemlerini etkilemektedir. Artan
sıcaklıklar, metro, tramvay ve otobüs hizmetlerini aksatmakta ve araç içi
konforu olumsuz etkilemektedir.
Bu etkilerin önüne geçmek için İstanbul'da altyapı
projelerinde iklim değişikliği dikkate alınmalı, sürdürülebilir ulaşım
stratejileri benimsemeli ve acil durum planları oluşturulmalıdır. Ayrıca, kent
planlaması ve altyapı geliştirme çalışmaları iklim değişikliğine uyumlu hale
getirilmelidir. İstanbul'da yollar, kentin ulaşım sisteminin önemli bir
parçasıdır. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'un yol
sistemini ciddi şekilde bozmakta ve şehrin ekonomik ve sosyal gelişimini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler
alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:
ü
Aşırı hava olaylarına dayanıklı yolların inşa
edilmesi
ü
Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle
oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma
duvarları inşa edilmesi
ü
İklim değişikliğine uyum sağlayan yol bakım ve
onarım planlarının geliştirilmesi
Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek öteki önlemler
şunlardır:
ü
Yollarda yağmur suyu drenaj sistemlerinin
iyileştirilmesi
ü
Yollarda aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı
malzemelerin kullanılması
ü
Yollarda kasırga ve sel gibi aşırı hava
olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek araç ve gereçlerin ve
personelin hazır bulundurulması.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLLİĞİNİN SU VE KANALİZASYON SİSTEMLERİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin su ve
kanalizasyon sistemleri üzerinde beklenen olumsuz etkileri şunlardır: [44],
[45]
- Su
Kaynaklarında Azalma: Artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarları, su
kaynaklarında azalmaya neden olmakta ve bu durum, içme suyu temini, sulama
ve sanayi için kullanılan su kaynaklarını etkilemektedir.
- Su
Kıtlığı: Düşük yağışlar ve artan sıcaklıklar, su kıtlığına neden
olmakta ve bu durum, su arzının yetersiz olduğu dönemlerde içme suyu
teminini ve genel su kullanımını etkilemektedir.
- Artan
Kuraklık Riski: İstanbul'da kuraklık riski artabilir ve bu durum, su
temini açısından zorluklar yaratmaktadır. Su rezervuarlarının düşük
seviyede kalması, su arzında aksamalara ve su kalitesinde düşüşlere neden
olmaktadır.
- Sel
ve Taşkın Riski: Şiddetli yağışlar ve fırtınalar, kanalizasyon
sistemlerini ve su arıtma tesislerini etkilemekte ve yüksek yağışlar, sel
ve taşkın riskini artırarak altyapıya zarar vermektedir.
- Kanalizasyon
Sistemlerinde Aksamalar: Artan yağışlar ve ani hava değişimleri,
kanalizasyon sistemlerinin aşırı yük altında kalmasına neden olmakta ve bu
durum, kanalizasyon aksamalarına, taşmalara ve su kirliliğine yol açmaktadır.
- Deniz
Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İklim değişikliği, deniz
seviyesindeki yükselmeye ve kıyı erozyonuna neden olmakta ve bu durum,
kıyı bölgelerindeki su ve kanalizasyon altyapısını etkileyerek özellikle
deniz suyunun yeraltı su kaynaklarına karışması riskini artırmaktadır.
7. Su
Arıtma Tesislerinde Zorluklar: Değişen iklim koşulları, su arıtma tesislerinin
performansını etkilemekte ve su kalitesindeki değişiklikler, su arıtma
sistemlerini daha karmaşık ve maliyetli hale getirmektedir.
8. İklim değişikliğinin su kalitesi üzerindeki
etkileri: İklim değişikliği, su kalitesini olumsuz yönde etkilemekte ve artan
sıcaklıklar nedeniyle sularda alg ve bakterilerin çoğalması [46]
artabilir.
Bu olumsuz etkilerin azaltılması için su kaynaklarının
sürdürülebilir yönetimi, su tasarrufu politikalarının güçlendirilmesi, sel
yönetimi stratejilerinin uygulanması ve altyapının iklim değişikliğine uyumlu
hale getirilmesi gibi önlemler alınmalıdır.
İstanbul'da su ve kanalizasyon sistemleri, kentin yaşamsal
öneme sahip altyapılarından biridir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin
etkileri, İstanbul'un su ve kanalizasyon sistemlerini ciddi şekilde tahrip
etmekte ve kentin içme suyu ve atık su yönetimi hizmetlerini olumsuz yönde
etkilemektedir.
Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler
alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:
ü
Aşırı hava olaylarına dayanıklı su ve
kanalizasyon sistemlerinin inşa edilmesi
ü
Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle
oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma
duvarları inşa edilmesi
ü
Su şebekelerinde yağmur suyu drenaj sistemlerinin
iyileştirilmesi
ü
Su ve kanalizasyon sistemlerinde aşırı sıcak
hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması
ü
Su ve kanalizasyon sistemlerinde kasırga ve sel
gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek araç, gereç ve
personelin hazır bulundurulması.
Bu önlemlerin alınması, aşırı hava olaylarının su ve
kanalizasyon sistemlerine neden olabileceği hasarı azaltmaya ve sistemlerin
daha güvenli hale gelmesine yardımcı olacaktır.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ENERJİ ALTYAPISI ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin enerji
altyapısı üzerinde beklenen olumsuz etkileri aşağıda belirtilmiştir: [47]
- Artan
Enerji Tüketimi: Yüksek sıcaklıklar, özellikle yaz aylarında,
iklimlendirme sistemlerinin daha fazla kullanılmasına neden olmakta ve bu
durum, enerji talebini artırarak elektrik tüketimini yükseltmektedir.
- Elektrik
Kesintileri: Artan sıcaklıklar, enerji talebindeki ani artışlar ve
aşırı hava olayları, elektrik şebekelerinde kesintilere neden olmakta ve yoğun
kullanım dönemlerinde, enerji altyapısı bu talebi karşılamakta zorlanılmaktadır.
- Su
Kısıtlamaları ve Hidroelektrik Enerji Üretimi: Azalan yağış
miktarları, hidroelektrik santrallerin su kaynaklarını etkilemekte ve bu
durum, su kısıtlamalarına ve hidroelektrik enerji üretiminde azalmalara
yol açmaktadır.
- Artan
Isı: Elektrik ile çalışan cihazlar ve enerji iletim hatları, artan
sıcaklıklar nedeniyle daha fazla ısınmakta ve bu durum, enerji kayıplarını
artırarak iletim hatlarının verimliliğini düşürmekte ve maliyetini
artırmaktadır.
- Deniz
Seviyesi Yükselmesi ve Enerji Altyapısı Zararları: İklim değişikliği,
deniz seviyesindeki yükselmeye ve aşırı hava olaylarına bağlı olarak sel
riskine neden olmaktadır. Bu durum, enerji altyapısına zarar vermekte ve özellikle
kıyı bölgelerinde bulunan enerji tesislerini etkilemektedir.
- Enerji
Üretiminde Dengeleme Sorunları: Rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir
enerji kaynakları, iklim değişikliği nedeniyle artan rüzgâr dalgalanmaları
ve değişken hava koşulları ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Bu,
enerji üretiminde dengesizliklere ve güç talebi ile arzı dengeleme
zorluklarına yol açmaktadır. [48]
Bu olumsuz etkilerle başa çıkmak için İstanbul'da enerji
altyapısının iklim değişikliğine dayanıklı hale getirilmesi, enerji verimliliği
politikalarının uygulanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha yaygın
kullanılması gibi stratejiler benimsenmelidir.
İstanbul'da enerji altyapısı, kentin yaşamsal öneme sahip
altyapılarından biridir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri,
İstanbul'un enerji altyapısını ciddi şekilde etkileyebilir ve şehrin enerji
güvenliğini olumsuz yönde etkileyebilir.
Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler
alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:
ü
Aşırı hava olaylarına dayanıklı enerji
altyapısının inşa edilmesi
ü
Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle
oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma
duvarları inşa edilmesi
ü
İklim değişikliğine uyum sağlayan enerji
planlarının geliştirilmesi.
Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek önlemler
şunlardır:
ü
Elektrik şebekelerinde yağmur suyu drenaj
sistemlerinin iyileştirilmesi
ü
Enerji altyapısında aşırı sıcak hava dalgalarına
dayanıklı malzemelerin kullanılması
ü
Enerji altyapısında kasırga ve sel gibi aşırı
hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek araç, gereç ve personelin
hazır bulundurulması
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TELEKOMÜNİKASYON SİSTEMİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, İstanbul'da
telekomünikasyon sistemleri üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir.
- Sıcaklık
ve Cihaz Performansı: Artan sıcaklıklar, telekomünikasyon gereçleri üzerinde
olumsuz etkiler yaratmakta ve yüksek sıcaklıklar, cihazların performansını
düşürerek aşırı ısınma durumlarına neden olmaktadır. Bu durum cihaz ömrünü
kısaltabilir.
- Enerji
Tüketimi Artışı: Yüksek sıcaklıklar, telekomünikasyon altyapısındaki
enerji tüketimini artırmakta ve iklim kontrol sistemleri ve soğutma
ihtiyaçları arttıkça, enerji maliyetleri ve talepleri yükselebilir.
- Aşırı
Hava Olayları ve Altyapı Zararları: İklim değişikliği, aşırı hava
olaylarına, fırtınalara ve sel gibi olaylara yol açabilir. Bu durum,
telekomünikasyon altyapısının zarar görmesine ve ağ kesintilerine neden
olabilir.
- Deniz
Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İstanbul'un bazı bölgelerinde
deniz seviyesindeki yükselme ve kıyı erozyonu riski bulunmaktadır. Bu
durum, kıyı bölgelerindeki telekomünikasyon altyapısını etkileyebilir.
- İklim
Koşullarına Dayanıklı Ekipman: İklim değişikliği, telekomünikasyon gereçlerinin
dayanıklılığını etkilemekte ve daha dayanıklı ve iklim koşullarına uyumlu araç
ve gereçlere ihtiyaç duyulmaktadır.
- Su
Hasarı ve Elektrik Kesintileri: Şiddetli yağışlar ve su baskınları,
altyapıdaki kabloları ve cihazları etkilemektedir. Ayrıca, aşırı hava
olayları elektrik kesintilerine neden olarak iletişim altyapısını olumsuz
etkilemektedir.
- Veri
Merkezi Performansı: Artan sıcaklıklar, veri merkezlerinde soğutma
ihtiyacını artırmakta ve bu durum, enerji maliyetlerini ve sistem bakım
maliyetlerini artırmaktadır.
Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler
alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:
ü
Aşırı hava olaylarına dayanıklı telekomünikasyon
altyapısının inşa edilmesi
ü
Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle
oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma
duvarları inşa edilmesi
ü
İklim değişikliğine uyum sağlayan
telekomünikasyon planlarının geliştirilmesi.
Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un telekomünikasyon
sistemini iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale
getirecektir. Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek önlemler
şunlardır:
ü
Telekomünikasyon şebekelerinde yağmur suyu
drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi
ü
Telekomünikasyon altyapısında aşırı sıcak hava
dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması
ü
Telekomünikasyon altyapısında kasırga ve sel
gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek cihazların ve
personelin hazır bulundurulması
ü
Fiber optik kabloların, aşırı sıcak hava
dalgaları ve aşırı nem gibi olumsuz hava koşullarına dayanıklı malzemelerden
yapılması
ü
Mobil baz istasyonlarının, aşırı rüzgar ve
yağmur gibi olumsuz hava koşullarına dayanıklı olması
ü
Telekomünikasyon şebekelerinin, deniz
seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil
şeridi bölgelerinde yer altına alınması.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN YEŞİL ALANLAR VE PEYZAJ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliği, yeşil
alanlar ve peyzaj üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir. [49],
[50]
- Sıcaklık
Artışı ve Kuraklık: Artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarları,
kuraklık riskini artırmakta ve bu durum, yeşil alanlardaki bitki örtüsünü
olumsuz etkileyerek kuruma ve zayıflamaya neden olmaktadır.
- Aşırı
Hava Olayları: İklim değişikliği nedeniyle aşırı hava olayları,
şiddetli yağışlar, fırtınalar ve sel gibi olaylar daha sık görülmekte ve bu
durum, yeşil alanların zarar görmesine ve erozyon riskinin artmasına yol
açmaktadır.
- Bitki
ve Habitat Değişiklikleri: Sıcaklık ve iklim değişiklikleri, bölgesel
bitki örtüsünü etkilemekte, endemik bitki türlerinin habitatlarını azaltmakta
ve biyoçeşitliliği olumsuz etkilemektedir.
- Su
Kaynaklarının Azalması: Azalan yağışlar ve artan sıcaklıklar, su kaynaklarının
azalmasına neden olmakta ve bu durum, parklar, bahçeler ve diğer yeşil
alanların sulanmasını zorlaştırmaktadır.
- Yeşil
Alanlardaki İklim Adası Etkisi: Yüksek binalar, asfalt yollar ve diğer
yapılar, kent içindeki sıcak hava adaları oluşturmakta, yeşil alanlardaki
sıcaklık düzenleyici etkiyi azaltmakta ve bitki örtüsünün sağladığı
serinleme etkisini zayıflatmaktadır.
- Zararlı
Organizmaların Artışı: Sıcaklık değişiklikleri ve artan nem, zararlı
böceklerin ve hastalıkların yayılma olasılığını artırmakta ve bu durum yeşil
alanlardaki bitki sağlığını etkilemektedir.
- Deniz
Seviyesinin Yükselmesi ve Kıyı Alanları: İstanbul'daki kıyı bölgeleri,
deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak zarar görmekte ve bu durum,
sahil bölgelerindeki yeşil alanların erozyona uğramasına neden olmaktadır.
Bu olumsuz etkileri azaltmak için İstanbul'da yeşil alan
planlaması ve yönetimi, su kaynakları yönetimi, kuraklık direnci stratejileri
ve yerel bitki türlerini destekleyen peyzaj tasarımları gibi sürdürülebilir
uygulamaların benimsenmesi önemlidir. Ayrıca, kent planlaması ve altyapı
geliştirme çalışmaları iklim değişikliğine uygun bir şekilde ele alınmalıdır.
Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler
alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:
ü
Aşırı hava olaylarına dayanıklı yeşil alan ve
peyzaj tasarımlarının geliştirilmesi
ü
Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle
oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde yeşil alan ve
peyzaj çalışmalarının su seviyesinin üzerinde yapılması
ü
İklim değişikliğine uyum sağlayan yeşil alan ve
peyzaj planlarının geliştirilmesi.
Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek önlemler
şunlardır:
ü
Yeşil alanlarda yağmur suyu drenaj sistemlerinin
iyileştirilmesi
ü
Yeşil alanlarda aşırı sıcak hava dalgalarına
dayanıklı bitki türlerinin kullanılması
ü
Yeşil alanlarda kasırga ve sel gibi aşırı hava
olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek cihazların ve personelin hazır
bulundurulması
Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un yeşil alanlarını ve
peyzajını iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale
getirecektir.
KÜRESEL ISINMA VE
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL ALTYAPILAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği, İstanbul'daki altyapı
sistemleri üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir. [51]
- Sel
ve Taşkın Riski: İstanbul'da şiddetli yağışlar, sel ve taşkın riskini
artırmaktadır ve bu durum, altyapı sistemlerini, özellikle de su ve kanalizasyon
sistemlerini etkileyerek hasarlara yol açmaktadır.
- Deniz
Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: Küresel ısınma nedeniyle deniz
seviyesindeki yükselme, kıyı bölgelerinde erozyon riskini artırmakta ve bu
durum, kıyı altyapısını etkileyerek özellikle de sahil yollarını,
limanları ve diğer denizle ilişkili altyapıyı tahrip etmektedir.
- Isı
Adaları: Yüksek binalar, asfalt yollar ve yoğun betonlaşma, kent
içinde ısı adalarının oluşmasına neden olmakta ve bu durum, çevresel
sıcaklık artışını hızlandırabilir ve enerji talebini artırmaktadır.
- Enerji
İletim Hatlarına Zarar: Aşırı hava olayları, fırtınalar ve şiddetli
yağışlar, enerji iletim hatlarına zarar vermekte ve bu elektrik
kesintilerine ve enerji altyapısının hasar görmesine neden olmaktadır.
- Sıcaklık
Artışı ve Altyapı Dayanıklılığı: Yüksek sıcaklıklar, yol yüzeylerinde
çatlaklar, köprülerde genleşme sorunları ve diğer altyapı elemanlarında dayanıklılık
sorunlarına neden olmaktadır.
- Su
Kısıtlamaları ve Su Altyapısı: Azalan yağış miktarları ve artan
sıcaklıklar, su kaynaklarının azalmasına neden olmakta ve bu durum, su
altyapısını etkileyerek su temini konusunda kısıtlamalara yol açmaktadır.
- Ulaşım
Altyapısı ve Trafik Sorunları: Artan sıcaklıklar, özellikle yaz
aylarında, asfalt yolların aşırı ısınmasına ve trafik sorunlarının
artmasına neden olmakta ve bu durum, ulaşım altyapısını olumsuz
etkilemektedir.
- Altyapı
Onarımları ve Bakım Maliyetleri: Sıcaklık değişiklikleri, aşırı hava
olayları ve diğer iklim değişikliği etkileri, altyapının daha sık
onarılmasını ve bakımını gerektirmekte ve bu da maliyetleri artırabilir.
Bu etkilerle başa çıkmak için iklim değişikliğine uyumlu
altyapı projeleri geliştirilmeli, dayanıklılık ve direnç stratejileri
benimsemeli ve acil durum planlaması yapılmalıdır. Ayrıca, sürdürülebilirlik
odaklı kent planlaması ve altyapı yönetimi stratejileri uygulanmalıdır.
Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler
alınmaktadır.
ü
Aşırı hava olaylarına dayanıklı altyapıların
inşa edilmesi
ü
Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle
oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma
duvarları inşa edilmesi
ü
İklim değişikliğine uyum sağlayan altyapı
planlarının geliştirilmesi
ü
Altyapılarda yağmur suyu drenaj sistemlerinin
iyileştirilmesi
ü
Altyapılarda aşırı sıcak hava dalgalarına
dayanıklı malzemelerin kullanılması
ü
Altyapılarda kasırga ve sel gibi aşırı hava
olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek cihazların ve personelin hazır
bulundurulması
ü
Altyapılarda su tasarrufu sağlayan sistemlerin
kullanılması
ü
Altyapılarda kuraklığa dayanıklı malzemelerin
kullanılması
ü
Altyapılarda aşırı sıcak hava dalgalarına
dayanıklı malzemelerin kullanılması
Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un altyapısını iklim
değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale getirecektir.
AŞIRI HAVA OLAYLARI:
İSTANBUL ÖRNEĞİ [52]
İstanbul ve çevresinde aşırı hava olayları mümkündür.
İstanbul, kuzeyde Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve batıda Ege Denizi ile
çevrili olan bir coğrafyada yer almaktadır. Bu durum, şehri çeşitli iklim
etkilerine maruz bırakır. İstanbul'da karasal iklim etkileri, denizel iklim
etkileri ve kara iklimi etkileri bir araya gelir. Bu durum, farklı mevsimlerde
çeşitli hava koşullarının görülmesine neden olabilir. Ayrıca, iklim değişikliği
nedeniyle artan sıcaklıklar, yağış değişiklikleri ve diğer faktörler, aşırı
hava olaylarının sıklığını ve şiddetini etkileyebilir.
Olası aşırı hava olayları şunları içerebilir:
- Şiddetli
Yağışlar ve Sel: İstanbul'da zaman zaman şiddetli yağışlar
görülebilir, özellikle sonbahar ve kış aylarında. Bu durum, sel riskini
artırabilir.
- Fırtına
ve Kasırgalar: Marmara Denizi ve Karadeniz'den gelen fırtınalar,
İstanbul'u etkileyebilir. Özellikle kış aylarında, şiddetli rüzgârlar ve
fırtınalar görülebilir.
- Kar
Yağışları: Kış aylarında, soğuk hava koşulları nedeniyle İstanbul'da
kar yağışları gözlemlenebilir. Ancak, bu olaylar genellikle kentte kısa
süreli etkiler bırakır.
- Sıcak
Hava Dalgaları: Yaz aylarında, sıcak hava dalgaları İstanbul'u
etkileyebilir. Yüksek sıcaklıklar, kentteki yaşamı ve enerji talebini
etkileyebilir.
- Hortumlar:
Denizel iklim ve sıcak-soğuk hava kütlelerinin karşılaşması nedeniyle,
İstanbul çevresinde nadiren de olsa hortumlar görülebilir.
6. Sıcak hava dalgaları: İstanbul, ılıman
bir iklime sahiptir ve yaz aylarında sıcak hava dalgalarına maruz kalmaktadır.
Küresel ısınma nedeniyle, İstanbul'da sıcak hava dalgalarının görülme sıklığı
ve şiddeti artmaktadır.
- Kuraklık: İstanbul, yağış
miktarının düşük olduğu bir bölgedir. Küresel ısınma nedeniyle,
İstanbul'da kuraklık riski artmaktadır.
Bu tür aşırı hava olaylarına karşı hazırlıklı olmak ve kent
planlamasını bu olaylara uygun hale getirmek önemlidir. İstanbul'da altyapı,
acil durum yönetimi ve iklim değişikliği uyumu konularında yapılan çalışmalar,
şehrin bu tür olaylarla başa çıkma kapasitesini artırmaya yöneliktir.
İstanbul ve çevresinde aşırı hava olayları olasıdır. Küresel
ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'da aşırı hava olaylarının
görülme sıklığını ve şiddetini artırmaktadır. Karbon yayılımlarının azaltılması, yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi
ve su tasarrufu yapılması İstanbul'un iklim değişikliğinin etkilerine karşı
daha dayanıklı hale gelmesine yardımcı olacaktır.
İKLİM DEĞİŞİKİLİĞİ:
KARASAL VE DENİZSEL İKLİMDEN TROPİKAL İKLİME DOĞRU GEÇİŞ Mİ?
Bu konuda iki ayrı görüş vardır: Birinci görüşe göre İstanbul
ve çevresindeki iklimin tropikal iklimlere dönüşmekte olduğu ileri sürülemez.
Tropikal iklimler genellikle ekvator bölgesinde, 30 derece kuzey ve güney
enlemleri arasında yer alan geniş bölgelerde bulunur. İstanbul ise 41 derece
kuzey enlemine sahip, bu da onu tropikal iklim kuşağından uzaklaştırır. İstanbul,
karasal iklim etkileri ile denizel iklim etkilerinin birleştiği bir bölgede yer
alır. Kışları soğuk ve yağışlı, yazları ise sıcak ve kuru olabilen bir iklimi
vardır. Ancak, iklim değişikliği küresel olarak sıcaklık artışına ve hava
koşullarındaki değişikliklere neden olabilir. İklim değişikliği nedeniyle artan
sıcaklıklar, deniz seviyesindeki yükselme, şiddetli hava olaylarının sıklığında
artış gibi faktörler, yerel iklimde de değişikliklere yol açabilir. Ancak, bu
değişikliklerin tropikal iklimlere dönüşü ifade etmesi çok olası değildir.
İstanbul, coğrafi konumu nedeniyle hâlâ karasal ve denizel iklim etkilerini
barındırmaya devam edecektir.
İkinci görüşe göre İstanbul ve çevresinde iklimin tropikal iklime dönüşmekte olduğu ileri
sürülebilir. İstanbul, ılıman bir iklime sahiptir. Küresel ısınma ve iklim
değişikliğinin etkileri, İstanbul'un iklimini daha sıcak ve daha nemli hale
getirmektedir. Bu değişiklikler, İstanbul'un ikliminin tropikal iklime
dönüşmekte olduğu yönündeki endişeleri artırmaktadır.
Örneğin Prof. Dr. Murat Türkeş şunları söylemektedir:
“Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, "İklim değişikliğinin
etkileriyle Türkiye, subtropikal iklimden tropikal iklime doğru geçiyor.
Bugünkü sıcaklık rejimi neredeyse tropikal iklim koşullarına yaklaşmış
durumda... İklim değişikliğinin etkileriyle Türkiye, subtropikal iklimden
tropikal iklime doğru geçiyor. Bugünkü sıcaklık rejimi neredeyse tropikal iklim
koşullarına yaklaşmış durumda. Özellikle kışın etkisi azalıyor. Bahar
mevsimleri daha ılık geçebiliyor. Tüm bunlar daha ılıman bir döneme gidildiğini
gösteriyor. Bütün bunlar, bugün için değil ancak dört mevsimden, yılın bir
serin ve soğuk bir de sıcak ve ılık döneminin olduğu iki mevsiminin
oluşabileceği bir tropikal iklime doğru gidildiğini gösteriyor… Özellikle yüzey
ve alt atmosfer sıcaklıklarının artması, buna bağlı olarak da zaman içinde
okyanus ve deniz suyu sıcaklıklarının artışı ve bunlarla ilgili hava olayları,
bu değişiklikleri etkiliyor. İklim değişikliği, bölgesel hava dolaşımıyla
basınç ve rüzgâr sistemlerini değiştiriyor… Daha az fosil yakıt kullanılmalı…
"Enerjide, ulaşımda, tarımda ve konutta daha az fosil yakıt kullanılmalı.
Enerji tasarrufu ve enerji verimliliği ilkelerini tüm sektörlerde ve
hayatımızda kullanmalıyız. Yeni ve yenilenebilir enerjinin birincil kaynaklar
içindeki oranının artırılması lazım. Yaşam tarzımızın ve tüketim
alışkanlıklarımızın değiştirilmesi gerekli. Toplu taşımanın geliştirilerek
bireysel araç kullanımının azaltılması gerekli. Baştan aşağıya yapılacak
değişikliklerle damla damla geliştirerek sera gazı salınımını
azaltmalıyız." [53]
İstanbul'da iklim değişikliğinin etkilerini gösteren bazı
gözlemler şunlardır:
1.
Ortalama
sıcaklık artışı: İstanbul'da ortalama sıcaklık, son 100 yılda 1,5°C
artmıştır. Bu artış, İstanbul'da yaz aylarının daha sıcak ve kış aylarının daha
ılıman hale gelmesine neden olmuştur.
2.
Yağış
miktarındaki değişimler: İstanbul'da yağış miktarı, son 100 yılda
değişkenlik göstermiştir. Ancak, genel olarak yağış miktarında bir azalma
eğilimi görülmektedir. Bu azalma, İstanbul'da kuraklık riskini artırmaktadır.
3.
Aşırı
hava olaylarının görülme sıklığındaki artış: İstanbul'da aşırı hava
olaylarının görülme sıklığı artmaktadır. Sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel
ve kuraklık gibi aşırı hava olayları, İstanbul'da daha sık görülmeye
başlamaktadır.
Bu gözlemler, İstanbul'un ikliminin tropikal iklime
dönüşmekte olduğunu göstermektedir. Tropikal iklimler, sıcak ve nemli
iklimlerdir. İstanbul'da ortalama sıcaklığın artması ve yağış miktarının
azalması, şehrin iklimini daha sıcak ve daha nemli hale getirmektedir. Bu
değişiklikler, İstanbul'da tropikal bitki türlerinin görülmesini artırabilir ve
İstanbul'un ekolojik dengesini olumsuz yönde etkileyebilir. İstanbul'un
ikliminin tropikal iklime dönüşmesini önlemek için, iklim değişikliğinin
etkilerini azaltmaya yönelik önlemler alınması gerekmektedir. Bu önlemler
arasında şunlar yer almaktadır:
ü
Karbon yayılımlarının azaltılması
ü
Yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi
ü
Su tasarrufu yapılması
Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un iklim değişikliğinin
etkilerine karşı daha dayanıklı hale gelmesine yardımcı olacaktır.
Tropikal balıkların belirli bir bölgede görülmesi ve
hortumların oluşması genellikle iklim değişikliği, sıcaklık değişimleri ve
meteorolojik faktörlere bağlı olarak gerçekleşir. Bu olaylar, belirli iklim
şartlarının değişmesi veya o bölgede tropikal özelliklerin artması sonucunda
ortaya çıkabilir.
- Sıcaklık
Değişiklikleri: Tropikal balıklar genellikle daha sıcak suları tercih
ederler. İklim değişikliği veya bölgesel sıcaklık artışları, bu tür
balıkların daha kuzey veya güneye doğru göç etmelerine neden olabilir. Bu
durumda, daha önce görülmeyen tropikal balıklar, daha ılıman bölgelerde
ortaya çıkabilir.
- Deniz
Sıcaklığı Artışı: Tropikal balıkların göç etmesinde etkili olan
faktörlerden biri de deniz sıcaklığıdır. Deniz sıcaklığının artması,
tropikal balıkların genişleme alanlarını genişletebilir ve daha yüksek
enlemlerde görülmelerine olanak tanır.
- Hava
Koşulları ve Hortumlar: Hortumlar, genellikle sıcak ve soğuk hava
kütlelerinin karşılaşması sonucunda oluşan şiddetli fırtınalardır. İklim
değişikliği, atmosferdeki ısı değişimleri ve su sıcaklıklarındaki
artışlar, hortumların sıklığını ve şiddetini etkileyebilir. Daha yüksek sıcaklıklar,
atmosferde daha fazla enerji birikimine neden olabilir, bu da şiddetli
hava olaylarının olasılığını artırabilir.
Ancak, tropikal balıkların belirli bir bölgede görülmesi ve
hortumların oluşması sadece iklim değişikliği ile değil, bir dizi faktörün bir
araya gelmesiyle de ilgili olabilir. Bu faktörler arasında su sıcaklığı, su
akıntıları, besin kaynakları, deniz akıntıları ve rüzgâr gibi çeşitli doğal
etmenler bulunmaktadır. Ayrıca, meteorolojik olaylar ve hortumlar arasındaki
ilişki oldukça karmaşıktır ve tek bir sebep üzerinden açıklanamaz.
Bu göçlerin Süveyş Kanalı ve Hint Okyanusu'ndan olduğu gibi
ara sıra da Atlas Okyanusu kökenli türlerin Cebelitarık Boğazı'ndan girmesiyle
de gerçekleştiğine dikkati çeken Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu şunları söylemektedir: Göçleri tetikleyen nedenlerin başında küresel
ısınmanın gelmektedir. Akdeniz'in biyolojik çeşitlilik açısından giderek
tropikalleşmeye başlamıştır… Kızıldeniz'den Akdeniz'e göç eden, İskenderun
Körfezi'nde 100'e yakın ve Antalya Körfezi'nde ise 65 balık türü tespit edildi.
Göçler sadece balıklarla sınırlı değil. Denizel ortamda bulunan her türlü canlı
gruplarından Akdeniz'e girişler olmaktadır… Körfez’de görülen birçok denizanası
türünün yerli değildir… Çok sayıda yengeç, yosun, istiridye ve midye türleri de
Kızıldeniz orijinlidir. Yine derisi dikenliler olarak bilinen denizkestanesi ve
denizhıyarlarından bazı türler de egzotiktir. Balon balığı ve aslan balığına
zaten çok sık karşılaşıyoruz. Mesela Antalya Körfezi'ne gelen kardinal balığı
da çok baskın bir tür haline gelmeye başladı." [54]
Türkiye ve çevresinde tropikal balıkların görülmeye
başlaması ve hortumların oluşmaya başlaması, iklim değişikliğinin etkilerinin
bir sonucudur. İklim değişikliği, okyanusların sıcaklığını artırmaktadır. Bu
artan sıcaklık, tropikal balıkların yaşam alanlarını genişletmesine neden
olmaktadır. Tropikal balıklar, daha soğuk sulara göç etmeye zorlanarak, Türkiye
gibi daha kuzey bölgelerde görülmeye başlamaktadır.
Hortumlar, tropikal ve subtropikal bölgelerde görülen aşırı
hava olaylarıdır. Hortumlar, sıcak ve nemli havanın, soğuk ve kuru hava ile
karşılaşması sonucu oluşur. İklim değişikliği, okyanusların sıcaklığını
artırarak, hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır.
Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi ile çevrili bir
ülkedir. Bu nedenle, Türkiye'de hortumların oluşma riski yüksek bir bölgedir.
Küresel ısınma nedeniyle, Türkiye'de deniz suyu sıcaklığı artmakta ve bu durum,
hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır. Türkiye ve çevresinde tropikal
balıkların görülmeye başlaması ve hortumların oluşmaya başlaması, iklim
değişikliğinin etkilerinin açık bir göstergesidir. Bu etkilerin daha da
şiddetlenmesini önlemek için, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik önlemler
alınması gerekmektedir.
ü
Tropikal
balıkların görülmeye başlaması: Tropikal balıklar, ılık ve berrak suları
tercih eden balıklardır. İklim değişikliği nedeniyle, okyanusların sıcaklığı
artmakta ve ılıman bölgelerde artan sıcaklık, tropikal balıkların yaşam
alanlarını genişletmektedir. Örneğin, Avrupa'da daha önce görülmeyen tropikal
balıklar, son yıllarda daha sık görülmeye başlanmıştır. Türkiye'de, Karadeniz,
Akdeniz ve Ege Denizi'nde tropikal balıkların görülmeye başlaması, iklim
değişikliğinin etkilerinin bir sonucudur. Küresel ısınma nedeniyle, Türkiye'de
deniz suyu sıcaklığı artmakta ve bu durum, tropikal balıkların Türkiye'ye göç
etmesine neden olmaktadır.
ü
Hortumların
oluşmaya başlaması: Hortumlar, sıcak ve nemli havanın, soğuk ve kuru hava
ile karşılaşması sonucu oluşur. İklim değişikliği, okyanusların sıcaklığını
artırarak, hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır. Türkiye, Karadeniz,
Akdeniz ve Ege Denizi ile çevrili bir ülkedir. Bu nedenle, Türkiye'de
hortumların oluşma riski yüksek bir bölgedir. Küresel ısınma nedeniyle,
Türkiye'de deniz suyu sıcaklığı artmakta ve bu durum, hortumların oluşma
olasılığını artırmaktadır. Örneğin, 2023 yılında Türkiye'nin Karadeniz
Bölgesi'nde meydana gelen hortum, iklim değişikliğinin etkilerinin bir sonucu
olarak değerlendirilmiştir. Bu hortum, Türkiye'de meydana gelen ilk hortumdur.
Türkiye ve çevresinde tropikal balıkların görülmeye başlaması ve hortumların
oluşmaya başlaması, iklim değişikliğinin etkilerinin ciddi boyutlara ulaştığını
göstermektedir. Bu etkilerin daha da şiddetlenmesini önlemek için, iklim
değişikliğiyle mücadeleye yönelik önlemler alınması gerekmektedir. Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve
Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, küresel iklim
değişikliğinin Türkiye'de hortum ve benzeri fırtınaların görülme sıklığını
artırdığını söyledi: Türkiye’de küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği
yaşanmakta ve bunun olumsuz etkilerinin her geçen gün daha çok hissedilmekt6edir…
Coğrafi konum itibarıyla orta kuşakta yer alan Türkiye dört mevsimi yaşayan bir
ülkedir. Okyanuslarda görülen siklonik fırtınaların (Atmosferde bir alçak
basınç alanı çevresinde hızla dönen rüzgârların oluşturduğu şiddetli fırtına)
normal şartlarda Türkiye'de görülmez. Ancak iklim değişikliğinin bu durumu
değiştirdi. Kara ve deniz arasındaki sıcaklık farklarının artması, atmosferdeki
değişim ve bozulmalar Türkiye gibi ülkelerde de ciddi hortum ve benzeri hava
olayları oluşmasına neden oldu. Hortumlar hasar verici hale gelmeye başladı. Bu
yıl Konya'da, geçen yıl Ankara'da sadece çöllerde görebileceğimiz kum
fırtınaları, İç Anadolu'da yarı kurak bölgelerimizde karşımıza çıkar hale
geldi.” [55]
DEĞERLENDİRME, SONUÇ VE YENİ ARAŞTIRMALAR İÇİN ÖNERİLER
Küresel ısınma ve buna bağlı
olarak gelişen iklim değişikliği olguları kentlerin doğal ve iklimsel afetlere
karşı direncini yok etmektedir. İklim değişikliği pek çok yönden kentsel
doğrusal altyapıları işlevsiz bırakmaktadır. Hortumlardan sellere, karasal
iklimden tropikal iklime geçişe ve insanların barınaksızlaşmasından sanayi ve
tarımın büyük zararlara uğramasına kadar değişen birçok alanda ülkeler büyük
kayıplara uğramaktadır. Bunlardan daha önemli olarak alınması gereken
önlemlerin çok yüksek maliyeti ülkeler üzerinde önemli makroekonomik ve
finansal yükler yaratmaktadır. Yerel yönetimlerin bu alanda alabilecekleri pek
çok önlem vardır. Ancak bu maliyeti karşılamaları olanaklı değildir. Bu nedenle
alınacak önlemler daha çok merkezi yönetimlerin sorumluluğu olmak durumundadır.
Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin etkileri, kentlerin doğal ve iklimsel
olaylara karşı direncini ciddi şekilde zayıflatmaktadır. Bu olgular, kentsel
altyapıları çeşitli yönlere doğru olumsuz etkileyerek, hortumlar, seller, iklim
tipi değişiklikleri ve barınma sorunları gibi geniş bir yelpazede sorunlara yol
açmaktadır. Ayrıca, bu durum, sanayi ve tarım sektörlerinde büyük zararlara
neden olarak ülkelerin ekonomik dengesini sarsmaktadır.
Önemli olan, bu olumsuz etkilerle
başa çıkabilmek ve gelecekteki riskleri en aza indirmek için alınması gereken
önlemlerdir. Ancak, bu önlemlerin uygulanması büyük maliyetler gerektirmekte ve
ülkeler üzerinde önemli makroekonomik ve finansal yükler oluşturmaktadır. Bu
durum, yerel yönetimlerin bu sorumluluğu üstlenmelerinin zor olduğu bir gerçeği
ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, yerel yönetimlerin çeşitli önlemler
alabileceği bir gerçektir. Ancak, bu önlemlerin maliyetini karşılamak ve etkili
bir şekilde uygulamak, genellikle yerel bütçelerin sınırlı olması nedeniyle
mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla, iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkili
olabilmek ve sürdürülebilir bir gelecek için gerekli adımları atabilmek için,
alınacak önlemlerin daha çok merkezi yönetimlerin liderliğinde ve
sorumluluğunda olması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu, sadece ulusal düzeyde
değil, aynı zamanda uluslararası işbirliği ve koordinasyon ile
desteklenmelidir. Bu sayede, küresel düzeyde etkili çözümler üretilerek,
kentsel dirençliliği artırmak ve iklim değişikliği ile mücadelede daha güçlü
bir dayanıklılık sağlamak mümkün olacaktır.
İklim değişikliği ve kentsel
dirençlilik konularında yapılacak araştırmalar, hem bilimsel anlamda yeni
bulgular sağlamak hem de etkili çözümler geliştirmek için önemlidir. İşte bu
alanda önerilebilecek eni bazı araştırma konuları aşağıda gösterilmiştir:
ü
İklim
Değişikliğinin Yerel Ekonomik Etkileri: Belirli bir bölgedeki iklim
değişikliğinin yerel ekonomi üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar. İklim
değişikliği nedeniyle oluşan doğal afetlerin yerel işletmeler ve tarım
üzerindeki etkilerini inceleyen eden çalışmalar.
ü
Kentsel
Altyapının Dayanıklılığı ve İklim Değişikliği: Kentsel altyapının iklim
değişikliğiyle başa çıkma kapasitesini değerlendiren araştırmalar. Sürdürülebilir
kentsel altyapı projelerinin etkinliğini ve uygulanabilirliğini araştıran
çalışmalar.
ü
Maliyet-Etki
Analizleri: İklim değişikliğiyle mücadele önlemlerinin maliyet-etki
analizleri. Yerel yönetimlerin ve toplumun, iklim değişikliğiyle mücadele için
yatırım yapma eğilimlerini anlamaya yönelik araştırmalar.
ü
Toplum
Katılımı ve Bilinçlendirme: Kentsel toplulukların iklim değişikliği ile
mücadeleye aktif katılımını teşvik eden iletişim stratejilerini değerlendiren
çalışmalar. Toplumların iklim değişikliği konusundaki farkındalığını artırmaya
yönelik eğitim programlarının etkilerini araştıran çalışmalar.
ü
Yönetişim
ve Politika Çözümlemeleri: Yerel yönetimlerin iklim değişikliği
politikalarını oluşturma ve uygulama süreçlerini inceleyen araştırmalar. Farklı
ülkelerdeki kentsel dirençlilik politikalarının karşılaştırmalı analizleri.
ü
İklim
Değişikliği Adaptasyonu İçin Yenilikçi Teknolojiler: Yenilikçi
teknolojilerin (örneğin, akıllı şehir teknolojileri) iklim değişikliği
adaptasyonunda nasıl kullanılabileceğini inceleyen araştırmalar. Teknolojik
çözümlerin kentsel dirençlilik üzerindeki etkilerini değerlendiren çalışmalar.
Bu önerilen araştırma konuları,
iklim değişikliğiyle mücadele ve kentsel dirençlilik alanında daha fazla bilgi
ve çözüm üretebilmek adına faydalı olabilir. Her bir konu, farklı
disiplinlerden araştırmacıları bir araya getirerek çok yönlü bir bakış açısı
sunabilir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akalın, M. (2013) Küresel Isınma ve İklim Değişikliği
Nedeniyle Oluşan Doğal Felaketlerin İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri. Hitit
Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Yıl: 6/2013 Sayı: 2. https://dergipark.org.tr/tr/pub/hititsosbil/issue/7715/101013
Aksoy, Ö. K. ve E. S. Arslan. (2022) Kentlerde İklim
Değişikliğinin Olası Etkilerinin Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem
Hizmetlerinin Rolü. İnsan ve İnsan. Year
2022, Volume: 9. Issue: 33, 53 - 62, 01.07.2022. https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391
Aksoy, Ö. ve E. S. Arslan. (2022). Kentlerde İklim
Değişikliğinin Olası Etkilerinin Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem
Hizmetlerinin Rolü. İnsan&İnsan. Yıl/Year 9, Sayı/Issue 33, Yaz/Summer
2022. 53-62 DOI: https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391
www.insanveinsan.org e-ISSN: 2148-7537
Aliravcı, I.D. (2022) Küresel Isınmanın Enfeksiyon
Hastalıklarına Etkisi. IGUSABDER, 16 (2022): 284-291.
Ata, B. (2023). İklim değişikliğinin Akdeniz Bölgesi’ndeki
yağışlara etkisi”. Yeşil Haber. Ekim 16,
2023.
Başman C. ve Ç. Bakırcı. (2012). Evrim Ağacı.
“Avustralya’nın Milenyum Kuraklığı ve Sonrasında Yaşananlar: Su Politikaları,
Geleceğimizi Kurtarabilir Mi?”. 14 Ekim 2021.
Bayramoğlu, E. ve S. Seyhan. (2019). Kentsel Açık Yeşil
Alanlarda İklim Değişimi. https://doi.org/10.36287/setsci.4.7.005
Buldurur, M. S. (2018). Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım.
Birsen Yayınevi. Aralık 2018. S. 331. 9789755116846.
Çapar, G. (2019). Su Kaynakları Yönetimi ve İklim
Değişikliği. İklim Değişikliği Eğitim Modülleri Serisi 8. http://suyonetimi.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/88/2019/10/%C4%B0klim%C4%B0N-Projesi-E%C4%9Fitim-Serisi-Mod%C3%BCl-8.pdf
Çelik, M.A., İ. Kopar ve H. Bayram. (2018). Doğu Anadolu
Bölgesi’nin Mevsimlik Kuraklık Analizi. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi Eylül 2018 22(3): 1741-1761.
EUPAVE. (2016). Beton yollar iklim değişikliği ve doğal
afetler karşısında daha dayanıklıdır. https://www.turkcimento.org.tr/uploads/pdf/%C3%96ZET_B%C4%B0LG%C4%B0_-_Daha_Y%C3%BCksek_Dayan%C4%B1m.pdf
Görgülü, Ç. ve Görgülü, L. (2021). İklim Değişikliğine
Eko-Morfolojik Yaklaşım: Kentsel Çeper Kuşak Alanları. JENAS Journal of
Environmental and Natural Studies , 3 (1) , 72-99 . https://dergipark.org.tr/en/pub/jenas/issue/60444/886930
İBB. (2021). İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı. https://cevre.ibb.istanbul/wp-content/uploads/2022/01/ist_iklim_degisikligi_eylem_plani.pdf
İstanbul Kent Konseyi İklim Krizi Çalışma Grubu. (2020).
Sıcak Dalgaları Konusunda Görüş ve Öneriler. https://istanbulkentkonseyi.org.tr/wp-content/uploads/2020/06/iKK-iKcG-Sicak-Dalgalari-Konusunda-Gorus-ve-oneriler-BiLGi-NOTU-30.06.2020-v2.pdf
Kadıoğlu, M. (2020). Kent Selleri Yönetimi ve Kontrol
Rehberi. Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği. https://marmara.gov.tr/uploads/old-site/2020/10/KENT-SELLERI-kucuk.pdf
Karacan G. ve D. Gökçe. (2020). Kentsel Planlamada İklim
Direnci Teması; Ankara Örneği. Dirençlilik Dergisi. 4(2), 2020, (221-238).
ISSN: 2602-4667. DOI: 10.32569/resilience.725464
Karaman, S. ve Z. Gökalp. (2010). Küresel Isınma ve İklim
Değişikliğinin Su Kaynakları Üzerine Etkileri”. Tarım Bilimleri Araştırma
Dergisi 3 (1): 59-66, 2010. ISSN: 1308-3945, E-ISSN: 1308-027X, www.nobel.gen.tr
Nunez, C. (2023). Sea levels are rising at an extraordinary
pace. Here's what to know. Seas are predicted to rise a foot by 2050,
regardless of how much global carbon emissions can be reduced. Why is this
happening, and what can we do to adapt?”. https://www.nationalgeographic.com/environment/article/sea-level-rise-1.
Profettura de Rio.(2016) Climate Change Adaptation Strategy
for the City of Rio de Janeiro. https://www.rio.rj.gov.br/dlstatic/10112/9857523/4243336/ClimateChangeAdaptationStrategyfortheCityofRiodeJaneiro.pdf
Romanello, M. and
friends.et.al (2023). The 2023 report of the Lancet Countdown on health
and climate change: the imperative for a health-centred response in a world
facing irreversible harms. DOI:https://doi.org/10.1016/S0140-6736(23)01859-7.
Su Politikaları Derneği. (2023). Marmara Bölgesi: Kuraklık
ve Su Kaynakları Bölgesi tehlike altında!
Şeker, M. (eds) ve arkadaşları. (2020). Türkiye’de İklim
Değişimi ve Halk Sağlığı Raporu. Türkiye Bilimler Akademisi. S. 79.
978-605-2249-49-9
Thomas J. Wilbanks, T. J. ve S. J. Fernandez. (ed al.)
(2014) Climate Change and Infrastructure, Urban Systems, and Vulnerabilities.
Technical Report for the US Department of Energy in Support of the National
Climate Assessment. National climate
assessment regional technical input report series. Island Press. http://ndl.ethernet.edu.et/bitstream/123456789/69221/1/Thomas%20J.%20Wilbanks.pdf
Tuğaç, Ç. (2022).
İklim Değişikliği ve Kentsel Dirençlilik Bağlamında Yeşil Ulaşım. Kent
Araştırmaları Dergisi. Sayı Issue 36, Cilt Volume 13, Yıl Year 2022-2, 545-575.
DOI:10.31198/idealkent.1061386. ISSN: 1307-9905. E-ISSN: 2602-2133. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2206316.
Türkeş, M. 2001. Hava, iklim, şiddetli hava olayları ve
küresel ısınma. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2000 Yılı
Seminerleri, Teknik Sunumlar, Seminerler Dizisi: 1: 187-205, Ankara. https://www.mgm.gov.tr/files/iklim/yayinlar/havaiklim.pdf
Yaşamış, F. D. (1993). Belediye Reformu. 1993. Çağdaş Yerel
Yönetim Dergisi. Ankara. 2(2): 11-24.
Yaşamış, F. D. (1993). Belediyelerin Temel Gereksinimi:
Örgütsel ve Yönetsel Yeniden Yapılanma. Türk İdare Dergisi. Ankara. 398:
159–179.
Yaşamış, F.D. (1989). OECD. Group on Urban Affairs. Project
Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study. No 8: Urban Linear
Infrastructures of Barcelona, Spain.
Ekim 1989. Paris. (Barcelona’da Kentsel v “OECD. Group on Urban Affairs. Project Group
on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study Olay no 9: Urban
Infrastructure Provision in Ankara..
Ekim 1989. Paris. (Ankara’da
Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)” ve “OECD. Group on Urban
Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study no 8:
Urban Linear Infrastructures of Barcelona, Spain. Ekim 1989. Paris. (Barcelona’da Kentsel ve
Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)”.
Yaşamış, F.D.(1989). OECD. Group on Urban Affairs. Project
Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study. No 9: Urban
Infrastructure Provision in Ankara. Ekim 1989. Paris. (Ankara’da Kentsel ve Doğrusal Kamu
Hizmetlerinin Sunumu)
Yaşamış, F.D.(2006). Assessing the Institutional
Effectiveness of State Environmental Agencies. Environmental Management.
November 2006. 38(5). 823-836. (DOI 10.1007/s00267-004-2330-9) (Kamusal Çevre
Örgütlerinin Kurumsal Etkenlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi)
Yaşamış, F.D.(2007). Assessment of Compliance Performance of
Environmental Regulations of Industries in Tuzla (Istanbul, Turkey).
Environmental Management. April 2007. 39(4). 575-586. (DOI
10.1007/s00267-003-0129-8) (Tuzla’da Endüstrinin Çevresel Yükümlülüklere Uyma
Düzeyi)
Yaşamış, F.D.(2011). Economic Instruments of Environmental
Management. Proceedings of the International Academy of Ecology and
Environmental Sciences. Proceedings of the International Academy of Ecology and
Environmental Sciences, 2011, 1(2):97-111. 28 August 2011. DOI 10.0000/issn-2220-8860-piaees-2011-v1-0010
(Çevre Yönetiminin Ekonomik Araçları)
Yaşamış, F.D.(2014). A New Concept and Concern for National
and Global Security: Environment and Ecology. “Global Climate Change’. (Ulusal
ve Küresel Güvenlik için Yeni bir Kavram ve Endişe: Küresel İklim Değişikliği).
Ed.Prof. Semra Atabay. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Siegen Üniversitesi ortak
yayını. (e kitap).
Yaşamış, F.D.(2014). Climate Change, Environmental Security
and the UAE. Quality. No 18. 2015. Office of HH the Deputy Prime Minister and
Minister of Interior Strategy and Performance Development General Directorate.
Abu Dhabi. UAE. (İklim Değişikliği, Çevresel Güvenlik ve BAE)
[1] Prof.
Dr. Maltepe Üniversitesi. Researcher ID
B-2702-2008. Orcid number: 0000-0002-8756-1366. firuzyasamis@maltepe.edu.tr;
fyasamis@gmail.com
[2] İklim
Değişikliği Uluslararası Paneli (International Panel on Climate Change)
[3] Kriyosfer
Dünya yüzeyinde suyun kar ve buz gibi katı formda bulunduğu; deniz buzu, göl
buzu, nehir buzu, kar örtüsü, buzullar ve diğer buz tabakaları ve donmuş toprak
bölümlerinin hepsine birden verilen isimdir. Hidrosfer ile geniş bir örtüşme
içindedir. (Vikipedi)
[4] “OECD.
Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI
Case Study Olay no 9: Urban Infrastructure Provision in Ankara.. Ekim 1989. Paris. (Ankara’da Kentsel ve Doğrusal Kamu
Hizmetlerinin Sunumu)” ve “OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban
Infrastructure Policies. UP/UI Case Study no 8: Urban Linear Infrastructures of
Barcelona, Spain. Ekim 1989. Paris.
(Barcelona’da Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)”.
[5] Climate
Change Convention.
[6] Bugün
geldiğimiz noktada 2030 yılında dahi bu hedefin gerçekleşmeyeceği ve küresel
ısınmada geri dönülemez bir süreç içinde olduğumuz anlaşılmaktadır. r.euronews.com/green/2022/05/10/dunya-meteoroloji-orgutu-kuresel-s-nmada-1-5-derece-esigini-asma-olas-l-g-yar-yar-
ya#:~:text=1%2C5%20derece%20neden%20eşik,giderek%20daha%20riskli%20hale%20geliyor.
[7] Taraflar
Konferansı. (Conference of Parties, CoP).
[8]
"Kentsel bir sistemin şoklara karşı dayanması ve hızla eski haline dönerek
hizmetlerini sürdürmesi." ifadesi, Birleşmiş Milletler Habitat'ın 2019
yılında yayınladığı "Sürdürülebilir Kentler İçin Dirençlilik Rehberi"
adlı belgede yer almaktadır. Belgenin 2.2.1. maddesinde, "Dirençli
kentler, şoklara ve afetlere karşı dayanıklı ve bunları hızla atlatabilen
kentlerdir. Bu kentler, hizmetlerini sürdürmek ve halkının ihtiyaçlarını
karşılamak için gerekli kapasiteye sahiptir." denilmektedir. Belgenin
2.3.1. maddesinde ise, "Kentsel dirençlilik, kentsel sistemlerin şoklara
karşı dayanıklılığını ve bunları hızla atlatma yeteneğini ifade eder. Bu
sistemler, altyapı, enerji, su, ulaşım, iletişim, sağlık ve eğitim gibi temel
hizmetleri sağlayan sistemlerdir." denilmektedir. Dolayısıyla, söz konusu
ifade, Birleşmiş Milletler Habitat'ın "Sürdürülebilir Kentler İçin
Dirençlilik Rehberi" adlı belgede yer alan "Dirençli kentler"
kavramının bir tanımını oluşturmaktadır.
[9] Türkeş,
M. 2001. Hava, iklim, şiddetli hava olayları ve küresel ısınma. Devlet
Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü 2000 Yılı Seminerleri, Teknik Sunumlar,
Seminerler Dizisi: 1: 187-205, Ankara. https://www.mgm.gov.tr/files/iklim/yayinlar/havaiklim.pdf
[10] Akalın,
M. Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Nedeniyle Oluşan Doğal Felaketlerin
İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi. Yıl: 6/2013 Sayı: 2. https://dergipark.org.tr/tr/pub/hititsosbil/issue/7715/101013
[11] Dünya
Gazetesi, 23 Kasım 2023
[12] Sözcü,
9 Aralık 2023
[13] Vücutta
su kaybı
[14] Görgülü,
Ç. & Görgülü, L. (2021). İklim Değişikliğine Eko-Morfolojik Yaklaşım:
Kentsel Çeper Kuşak Alanları . JENAS Journal of Environmental and Natural
Studies , 3 (1) , 72-99 .
https://dergipark.org.tr/en/pub/jenas/issue/60444/886930
[15] Bianet.
“ABD kıyılarında deniz seviyesi rekor ölçüde yükseldi”. 11 Nisan 2023.
[16] Kentsel
ısı adası: Kent merkezindeki ısının kentin dış kesimlerindeki ısıdan 2-4 C
derece fazla olması.
[17] Dünya
Gazetesi. “Çin'de sel alarmı”. 17 Haziran 2011.
[18] Duvar
Gazetesi. “Afrika'nın en kalabalık kenti Lagos selle mücadele ediyor: Yakında
yaşanmaz hale gelecek”. 2 Ağustos 2021.
[19] Başman
C. ve Ç. Bakırcı. Evrim Ağacı. “Avustralya’nın Milenyum Kuraklığı ve Sonrasında
Yaşananlar: Su Politikaları, Geleceğimizi Kurtarabilir Mi?”. 14 Ekim 2021.
[20]
Profettura de Rio. Climate Change Adaptation Strategy for the City of Rio de
Janeiro. https://www.rio.rj.gov.br/dlstatic/10112/9857523/4243336/ClimateChangeAdaptationStrategyfortheCityofRiodeJaneiro.pdf
[21]
Eurnews. “Aşırı sıcaklar 2022 yazında Avrupa'da 20 binden fazla can aldı”. https://tr.euronews.com/green/2023/01/16/asiri-sicaklar-2022-yazinda-avrupada-20-binden-fazla-can-aldi
[22] BBC. New
York ve çevresinde sel: En az 20 kişi öldü, ABD Başkanı Biden: İklim krizinin
geldiğinin kanıtıdır”. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58417450
[23] Avustralya
Ulusal Doğal Afet Düzenlemeleri Kraliyet Komisyonunun 2020'de yayımladığı
rapora göre, ülke tarihine "Kara Yaz" (Black Summer) olarak geçen bu
yangınlarda 24 milyon hektardan fazla alan yok olurken, 3 bin 500 ev yandı, çok
sayıda hayvan can verdi. 26 Tem 2023.
[24] BBC.
“ABD'de Harvey Fırtınası: Houston'da on binlerce kişiye 'Evlerinizi terk edin'
talimatı”. 28 Ağustos 2017.
[25] Anadolu
Ajansı. “Deniz seviyesinin yükselmesi İstanbul ve İzmir'in kıyı bölgeleri için
risk oluşturuyor”. Biriz Özbakır.
07.09.2023.
[26] Su
Politikaları Derneği. Marmara Bölgesi: Kuraklık ve Su Kaynakları Bölgesi
tehlike altında! YILDLZ ON. OCAK 18,
2023.
[27] Karacan
G. ve D. Gökçe. Kentsel Planlamada İklim Direnci Teması; Ankara Örneği.
Dirençlilik Dergisi. 4(2), 2020, (221-238). ISSN: 2602-4667. DOI:
10.32569/resilience.725464
[28] Ata, B.
“İklim değişikliğinin Akdeniz Bölgesi’ndeki yağışlara etkisi”. Yeşil Haber. Ekim 16, 2023.
[29] Çelik,
M.A., İ.Kopar ve H. Bayram. “Doğu Anadolu Bölgesi’nin Mevsimlik Kuraklık
Analizi”. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Eylül 2018
22(3): 1741-1761.
[30]
Ekosfer. 16/03/2023. 2022 yılında Türkiye’de yaşanan aşırı hava olaylarının
sayısı 1030 oldu ve tüm zamanların rekorunu kırdı. Şanlıurfa’da can kayıplarına
ve maddi hasara yol açan şiddetli yağışlar, geçtiğimiz yıl yaşanan aşırı hava
olaylarının üçte birinden de sorumluydu.
[31]
Aliravcı, I.D. “Küresel Isınmanın Enfeksiyon Hastalıklarına Etkisi” IGUSABDER,
16 (2022): 284-291.
[32] Bkz:
Firuz Demir Yaşamış. “Belediyelerin Temel Gereksinimi: Örgütsel ve Yönetsel
Yeniden Yapılanma. 1993. Türk İdare Dergisi. Ankara. 398: 159–179” ve “Belediye
Reformu. 1993. Çağdaş Yerel Yönetim Dergisi. Ankara. 2(2): 11-24”.
[33] Nunez,
C. “Sea levels are rising at an extraordinary pace. Here's what to know. Seas
are predicted to rise a foot by 2050, regardless of how much global carbon
emissions can be reduced. Why is this happening, and what can we do to adapt?”.
April 10 2023. https://www.nationalgeographic.com/environment/article/sea-level-rise-1.
[34] İBB.
“İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı: İklim Değişikliği Risk, Fırsat ve
Kırılganlıklar Analiz Raporu”. https://cevre.ibb.istanbul/wp-content/uploads/2022/09/Risk-Firsat-ve-Kirilanlik-Analiz-Raporu.pdf
[35] İstanbul
Kent Konseyi İklim Krizi Çalışma Grubu. “SICAK DALGALARI KONUSUNDA GÖRÜŞ VE
ÖNERİLER – BİLGİ NOTU”. 30 Haziran 2020. https://istanbulkentkonseyi.org.tr/wp-content/uploads/2020/06/iKK-iKcG-Sicak-Dalgalari-Konusunda-Gorus-ve-oneriler-BiLGi-NOTU-30.06.2020-v2.pdf
[36]
Kadıoğlu, M. “Kent Selleri Yönetimi ve Kontrol Rehberi. Marmara ve Boğazlar
Belediyeler Birliği”. Temmuz 2019. https://marmara.gov.tr/uploads/old-site/2020/10/KENT-SELLERI-kucuk.pdf
[37]
Buldurur, M. S. “Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım”. Birsen Yayınevi. Aralık 2018.
S. 331. 9789755116846.
[38] Aksoy, Ö.
ve E. S. Arslan. “Kentlerde İklim Değişikliğinin Olası Etkilerinin
Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem Hizmetlerinin Rolü”. İnsan&İnsan.
Yıl/Year 9, Sayı/Issue 33, Yaz/Summer 2022. 53-62 DOI:
https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391 www.insanveinsan.org e-ISSN:
2148-7537
[39] Anadolu
Ajansı. “Küresel iklim değişikliği aşırı hava olaylarını tetikliyor”.
31.01.2022. https://www.aa.com.tr/tr/cevre/kuresel-iklim-degisikligi-asiri-hava-olaylarini-tetikliyor/2489791
[40] Şeker,
M. (eds) ve arkadaşları. Türkiye Bilimler Akademisi. “Türkiye’de İklim Değişimi
ve Halk Sağlığı Raporu”. S. 79. Temmuz 2020. 978-605-2249-49-9
[41]
Romanello, M. and friends.et.al (2023)
LANCET. The 2023 report of the Lancet Countdown on health and climate change:
the imperative for a health-centred response in a world facing irreversible
harms. November 14, 2023. DOI:https://doi.org/10.1016/S0140-6736(23)01859-7.
[42] Tuğaç,
Ç. “İklim Değişikliği ve Kentsel
Dirençlilik Bağlamında Yeşil Ulaşım”. Kent Araştırmaları Dergisi. Sayı Issue
36, Cilt Volume 13, Yıl Year 2022-2, 545-575. DOI:10.31198/idealkent.1061386.
ISSN: 1307-9905. E-ISSN: 2602-2133.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2206316.
[43] EUPAVE.
“Beton yollar iklim değişikliği ve doğal afetler karşısında daha dayanıklıdır”.
https://www.turkcimento.org.tr/uploads/pdf/%C3%96ZET_B%C4%B0LG%C4%B0_-_Daha_Y%C3%BCksek_Dayan%C4%B1m.pdf
[44] Karaman, S. ve Z. Gökalp. “Küresel Isınma ve
İklim Değişikliğinin Su Kaynakları Üzerine Etkileri”. Tarım Bilimleri Araştırma
Dergisi 3 (1): 59-66, 2010
ISSN: 1308-3945, E-ISSN: 1308-027X, www.nobel.gen.tr
[45] Çapar,
G. Su Kaynakları Yönetimi ve İklim Değişikliği. İklim Değişikliği Eğitim
Modülleri Serisi 8. http://suyonetimi.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/88/2019/10/%C4%B0klim%C4%B0N-Projesi-E%C4%9Fitim-Serisi-Mod%C3%BCl-8.pdf
[46]
Ötrofikasyon (eutrophication).
[47] Fatma
Aysun KAPLAN, F.A. (2023) İklim Değişikliğinin Hidroelektrik Santraller
Üzerindeki Etkisi vd HES, GES HİBRİT modeli. DSİ Teknik Bülteni. Sayı: 141, Ocak 2023. https://cdniys.tarimorman.gov.tr/api/File/GetFile/471/Sayfa/1639/2069/DosyaGaleri/2._makale.pdf
[48] Uğurlu,
Ö. ve İ. Ö. Güler. (2020) Türkiye’de Küresl Isınmanın Enerji Kaynakları Üzerine
Etkisi. Haziran 2020. https://www.researchgate.net/publication/342449096_TURKIYE'DE_KURESEL_ISINMANIN_ENERJI_KAYNAKLARI_UZERINE_ETKISI
[49]
Bayramoğlu, E. ve s. Seyhan. (2019) Kentsel Açık Yeşil Alanlarda İklim
Değişimi. https://doi.org/10.36287/setsci.4.7.005
[50] Aksoy,
Ö. K. ve E. S. Arslan. (2022) Kentlerde İklim Değişikliğinin Olası Etkilerinin
Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem Hizmetlerinin Rolü. İnsan ve
İnsan. Year 2022, Volume: 9. Issue: 33,
53 - 62, 01.07.2022.
https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391
[51] Thomas
J. Wilbanks, T. J. ve S. J. Fernandez. (ed al.) (2014) Climate Change and
Infrastructure, Urban Systems, and Vulnerabilities. Technical Report for the US
Department of Energy in Support of the National Climate Assessment. National climate assessment regional technical
input report series. Island Press. http://ndl.ethernet.edu.et/bitstream/123456789/69221/1/Thomas%20J.%20Wilbanks.pdf
[52] İBB.
(2021) İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı.
https://cevre.ibb.istanbul/wp-content/uploads/2022/01/ist_iklim_degisikligi_eylem_plani.pdf
[53] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiye-subtropikal-iklimden-tropikal-iklime-geciyor/1620039
[54] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/akdenizde-yerli-baliklar-azaliyor-tropikal-balik-turleri-artiyor/1853713
[55] https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turkiyede-hortum-ve-benzeri-firtinalarin-gorulme-sikligi-artti/2760399
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder