Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

31 Mayıs 2025 Cumartesi

 

 

 

 

 

 

 

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OLGUSU İLE KENT DİRENÇLİLİĞİ VE KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILAR ARASINDAKİ İLİŞKİLER

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış[1]


 

Öz

Bu makale, küresel iklim değişikliğinin etkileri ve bu değişimlere karşı kentlerin dirençlilik kapasitesi arasındaki ilişkilere odaklanmaktadır. İklim değişikliğinin artan tehdidi, kentsel alanları daha fazla etkilemekte ve kent yönetimlerini çeşitli zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu bağlamda, kent dirençliliği kavramı, kentlerin dayanıklılık, uyum ve sürdürülebilirlik açılarından nasıl güçlendirilebileceğini anlamak için önemli bir anahtar olmuştur.

Makale aynı zamanda, kentsel doğrusal altyapıların, su yönetimi, enerji tedariki ve taşıma gibi kritik sistemlerin, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarına ve diğer olumsuz etkilere karşı nasıl dirençli hale getirilebileceğini incelemektedir. Kentsel doğrusal altyapılar, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynamakta ve kentsel alanların çevresel değişimlere uyum sağlamasına yardımcı olmaktadır.

Bu makale, kent dirençliliğini artırmak ve kentsel doğrusal altyapıları güçlendirmek için stratejiler geliştirmenin önemini vurgulayarak, iklim değişikliği ile başa çıkmak için bütüncül bir yaklaşım önermektedir. Bu çerçeve, kent planlamacıları, yerel yönetimler ve politika yapıcılar için rehberlik sağlayarak, kentsel alanların gelecekteki iklim değişikliği risklerine daha etkili bir şekilde hazırlanmalarına katkıda bulunabilir.

Anahtar Kelimeler: Küresel ısınma, iklim değişikliği, kent dirençliliği, kentsel doğrusal altyapı, sürdürülebilir kalkınma, adaptasyon, su yönetimi, enerji tedariki, toplu taşıma, çevresel değişim.

 

ABSTRACT

This article focuses on the relationship between the effects of global climate change and the resilience capacity of cities against these changes. The increasing threat of climate change significantly impacts urban areas and poses various challenges for city administrations. In this context, the concept of urban resilience has become a crucial key to understanding how cities can be strengthened in terms of resilience, adaptation, and sustainability.

The article also explores how urban linear infrastructures, such as critical systems for water management, energy supply, and transportation, can be made more resilient to extreme weather events and other adverse effects caused by climate change. Urban linear infrastructures play a significant role in achieving sustainable development goals and assist urban areas in adapting to environmental changes.

By emphasizing the importance of developing strategies to enhance urban resilience and strengthen urban linear infrastructures, this article proposes a comprehensive approach to addressing climate change. This framework can provide guidance for urban planners, local governments, and policymakers, contributing to more effective preparation of urban areas for future climate change risks.

Keywords: Global warming, climate change, urban resilience, urban linear infrastructure, sustainable development, adaptation, water management, energy supply, public transportation, environmental change.

 

 

 

 

GİRİŞ

2023 yılında IPCC [2] tarafından yayınlanan İklim Değişikliği Sentez Raporu’ndan aşağıya alıntıladığım bölümler sorunun önemini açıklıkla ortaya koymaktadır: “Temel olarak sera gazı yayılımları yoluyla yapılan insan etkinlikleri, tartışmasız bir şekilde küresel ısınmaya neden olmuş ve küresel yüzey sıcaklığı 2011-2020'de 1850-1900'ün 1,1°C üzerine çıkmıştır. Sürdürülebilir olmayan enerji kullanımı, arazi kullanımı ve arazi kullanımı değişikliği, bölgeler arasında, ülkeler arasında ve içinde ve bireyler arasında yaşam tarzları ve tüketim ve üretim kalıplarından kaynaklanan tarihsel katkılarla birlikte küresel sera gazı yayılımları artmaya devam etti… Atmosfer, okyanus, kriyosfer [3] ve biyosferde yaygın ve hızlı değişiklikler meydana geldi. İnsan kaynaklı iklim değişikliği hâlihazırda dünyanın her bölgesindeki pek çok hava ve iklim aşırılığını etkiliyor. Bu durum, doğaya ve insanlara yönelik yaygın olumsuz etkilere ve buna bağlı kayıp ve zararlara yol açmıştır. Tarihsel olarak mevcut iklim değişikliğine en az katkıda bulunan savunmasız topluluklar orantısız bir şekilde etkileniyor… Uyum planlaması ve uygulaması tüm sektörler ve bölgeler genelinde, belgelenmiş faydalar ve değişken etkinliklerle ilerlemiştir. İlerlemeye rağmen uyum boşlukları mevcuttur ve mevcut uygulama oranlarıyla büyümeye devam edecektir. Bazı ekosistemlerde ve bölgelerde adaptasyonun sert ve yumuşak sınırlarına ulaşıldı. Bazı sektörlerde ve bölgelerde uyumsuzluk yaşanıyor. Uyum için mevcut küresel mali akışlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde uyum seçenekleri için yetersizdir ve bunların uygulanmasını kısıtlamaktadır... Devam eden sera gazı yayılımları, küresel ısınmanın artmasına yol açacak ve dikkate alınan senaryolar ve modellenen yaklaşımlarda yakın vadede 1,5°C'ye ulaşılması yönündeki tahmin en iyi tahmin olacaktır. Küresel ısınmadaki her artış birden fazla ve eş zamanlı tehlikeyi yoğunlaştıracaktır. Sera gazı yayılımlarındaki derin, hızlı ve sürekli azalmalar, yaklaşık yirmi yıl içinde küresel ısınmada gözle görülür bir yavaşlamaya ve ayrıca birkaç yıl içinde atmosferik bileşimde fark edilebilir değişikliklere yol açabilecektir... Gelecekteki herhangi bir ısınma seviyesi için, iklimle ilgili risklerin çoğu AR5'te değerlendirilenlerden daha yüksektir ve öngörülen uzun vadeli etkiler şu anda gözlemlenenden birkaç kat daha yüksek olacaktır. İklim değişikliğinden kaynaklanan riskler ve öngörülen olumsuz etkiler ve buna bağlı kayıplar ve zararlar, küresel ısınmanın her artmasıyla birlikte artmaktadır. İklimsel ve iklimsel olmayan riskler giderek daha fazla etkileşime girecek ve daha karmaşık ve yönetilmesi zor olan bileşik ve basamaklı riskler yaratacaktır… İklim değişikliği insan refahı ve gezegen sağlığı için bir tehdittir. Herkes için yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için hızla kapanan bir fırsat penceresi vardır… Özellikle duyarlı bölgeler, sektörler ve gruplar için yeterli mali kaynaklara erişimin iyileştirilmesi ve kapsayıcı yönetişim ve eşgüdümlenmiş politikalar da dâhil olmak üzere artan uluslararası işbirliğiyle mümkün olmaktadır. Bu on yılda uygulanan seçimler ve eylemlerin binlerce yıl boyunca etkileri olacaktır. ” (IPCC, İklim Değişikliği Sentez Raporu, 2023)

 

KENTSEL DİRENÇLİLİK KAVRAMININ TANIMI

Kentsel doğrusal altyapılar konusunda ilk çalışmam bir OECD danışmanlığı projesi çerçevesinde oldu. OECD danışmanlık hizmetim nedeniyle Barselona ve Ankara’nın doğrusal altyapılarını inceledim ve irdeledim. Çalışmamın sonuçlarını OECD’ye iki rapor şeklinde sundum. [4] 1989 yılında yapılan bu çalışmada ilk gözlemim kentsel doğrusal altyapıların hem yetersizlik ve hem de yaşlanma olgularını birlikte yaşamakta oldukları idi. Bir yandan nüfus hızla artarken ve yeni ve gelişmiş altyapılara gereksinim duyarken öte yanda mevcut altyapılar çeşitli nedenlerle verim düşüklüğü ve etkisizlik sorunu yaşamaktaydı.

Daha sonraki yıllarda ise tüm Dünya ve bu arada Türkiye küresel ısınma ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan iklim değişikliği olgusu ise tanışmaya başladı. Küresel ısınma ile ilgili ilk uluslararası önlem 1992’de Rio de Janeiro’da yapılan “İklim Değişikliği Sözleşmesi” [5] ile geldi. Bu sözleşmeyi 2005-2012 döneminde sera gazı yayılımın belirli bir seviyede azaltmayı öngören “Kyoto Protokolü” (1997) izledi. Üçüncü önemli adım ise 2015’te imzalanan “Paris Anlaşması”dır.  Bu anlaşma, tüm ülkelerin, küresel ısınmayı geri dönülemez bir eşik değer olan + 1.5°C ile sınırlamak [6] amacıyla sera gazı yayılımlarını azaltma yükümlülüğünü düzenlemektedir. Buna göre ülkeler, bu yoldaki ulusal yükümlülükleri saptayacaklar ve bunu Sekretaryaya bildireceklerdi.  İklim değişikliği ile ilgili uluslararası görüşmeler hemen her yıl yapılan Taraflar Konferansı ile sürdürülmektedir. [7]

"Kentsel dirençlilik" terimi, bir kent veya kentsel alanın, karşılaştığı çeşitli baskılara (doğal afetler, iklim değişikliği, ekonomik şoklar, sağlık krizleri vb.) karşı dayanıklılık gösterme ve bu baskılarla başa çıkma kapasitesini ifade eder. Kentsel dirençlilik, bir şehrin sürdürülebilirlik, uyum ve toparlanma yeteneklerini içeren geniş bir kavramdır ve aşağıdaki bileşenleri içermektedir:

  1. Dayanıklılık: Kentsel dirençlilik, fiziksel altyapının ve sistemlerin dayanıklılığını ifade eder. Kentler, altyapılarını doğal afetlere, iklim değişikliğine ve diğer olası risklere karşı güçlendirmeli ve dayanıklı hale getirmelidir.
  2. Esneklik: Kentler, çeşitli şoklara karşı esneklik göstermelidir. Planlama ve altyapı tasarımında esneklik, değişen koşullara hızlı ve etkili bir şekilde adapte olma yeteneğini ifade eder.
  3. Çeşitlilik: Kentsel dirençlilik, çeşitli sektörler, gelir grupları ve topluluklar arasında çeşitliliği teşvik eder. Bu, şehrin farklı kesimlerinin ve sakinlerinin çeşitli risklere karşı dayanıklı olmasını sağlar.
  4. Yönetişim ve İşbirliği: Kentsel dirençlilik, etkili yönetişim ve paydaş işbirliğini gerektirir. Kent yönetimleri, yerel yönetimler, özel sektör, sivil toplum ve yerel topluluklar arasında etkili bir işbirliği kurmalıdır.
  5. Sosyal Eşitlik: Dirençlilik, toplumun tüm kesimlerine adil bir şekilde hizmet eden ve kriz durumlarında dezavantajlı gruplara öncelik veren politika ve uygulamaları içermelidir.
  6. Topluluk Katılımı: Kentsel dirençlilik, yerel toplulukların ve sakinlerin katılımını teşvik eder. Toplulukların, kendilerini etkileyen kararlara katılma yeteneği, dirençliliği artırabilir.

Kentsel dirençliliğin amacı, kentlerin sadece olumsuz olayları atlatmakla kalmayıp, aynı zamanda bu olaylardan öğrenerek daha dayanıklı, sürdürülebilir ve toplumsal açıdan adil bir şekilde gelişmelerini sağlamaktır. Kentsel dirençlilik, bir kentin, çeşitli çevresel, sosyal ve ekonomik zorluklar karşısında hazırlıklı olma, değişime uyum sağlama ve işlevlerini sürdürebilme kapasitesidir. Birleşmiş Milletler, kentsel direnci şu şekilde tanımlar: “Kentsel bir sistemin şoklara karşı dayanması ve hızla eski haline dönerek hizmetlerini sürdürmesi.” [8] Dirençlilik kavramının sürdürülebilirlik kavramıyla, paylaşılan ilkeler ve yaklaşımlar bakımından yakından ilişkili olduğu söylenebilir.

Kentsel dirençlilik, üç temel bileşenden oluşur:

  1. Hazırlık: Bir şehrin şoklara karşı hazırlıklı olması, onları önlemeye yönelik çabaları, şokların olası etkilerini değerlendirmeyi ve olası bir şokta nasıl yanıt verileceğini planlamayı içerir.
  2. Uyum: Bir şehrin değişime uyum sağlaması, değişen çevresel, sosyal ve ekonomik koşullara uyum sağlama yeteneğini içerir.
  3. İyileşme: Bir şehrin bir şoktan sonra iyileşmesi, zarar gören altyapıyı ve hizmetleri onarmayı ve şehrin normal işleyişini yeniden kurmayı içerir.

Kentsel dirençlilik, kentlerin değişen bir dünyada dayanıklı ve sürdürülebilir olmaları için giderek daha önemli hale gelmektedir. İklim değişikliği, nüfus artışı ve ekonomik eşitsizlik gibi zorluklar, kentleri daha fazla risk altına sokmaktadır. Kentsel dirençliliği artırmak için alınabilecek çeşitli önlemler vardır. Bunlar arasında aşağıdakiler yer alır:

ü  Daha dayanıklı altyapı inşa etmek: Bu, depreme dayanıklı binalar, sel dirençli yol ve köprüler ve esnek enerji şebekeleri inşa etmeyi içerir.

ü  Sosyal uyumu teşvik etmek: Bu, çeşitli toplulukların ihtiyaçlarını karşılayan ve kaynakları adil bir şekilde dağıtan politikalar geliştirmeyi içerir.

ü  İklim değişikliğine uyum sağlamak: Bu, sera gazı yayılımlarını azaltmaya ve kentleri daha dayanıklı hale getiren iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama planları geliştirmeyi içerir.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE KENTSEL DİRENÇLİLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ

Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile kentsel dirençlilik arasındaki ilişki, kentlerin ve kentsel alanların karşılaştığı iklim değişikliği etkilerine nasıl tepki verdiklerini ve bu değişikliklere nasıl uyum sağladıklarını anlamamıza yardımcı olur:

  1. Fiziksel Altyapının Dayanıklılığı: Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentleri daha sık ve şiddetli doğal afetlerle, özellikle sıcaklık artışı, aşırı yağışlar, sel, kuraklık, fırtına gibi olaylarla karşı karşıya bırakabilir. Kentsel dirençlilik, kentlerin fiziksel altyapılarını bu değişen koşullara dayanıklı hale getirme, su ve enerji sistemlerini güçlendirme ve afetlere karşı hazırlıklı olma kapasitesini içerir.
  2. İklim Değişikliği ile Mücadele Stratejileri: Kentsel dirençlilik, iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkma stratejilerini içerir. Kentler, sürdürülebilir kentsel planlama, yeşil altyapı projeleri, enerji verimliliği tedbirleri, afet yönetimi planları ve su kaynakları yönetimi gibi politika ve uygulamaları benimseyerek iklim değişikliğine uyum sağlayabilir.
  3. Toplumun Hazırlıklı Olması: Kentsel dirençlilik, kent sakinlerinin ve topluluklarının iklim değişikliği ile başa çıkma yeteneklerini de içerir. Bilinçlendirme, eğitim ve topluluk katılımı, kent halkının iklim değişikliği etkilerine karşı hazırlıklı olmalarını sağlar.
  4. Yeşil Altyapının Geliştirilmesi: Küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı dirençlilik, yeşil altyapının geliştirilmesini içerir. Bu, kentsel alanlarda yeşil alanların korunması ve artırılması, ağaç dikimi, su depolama alanlarının oluşturulması gibi doğal çözümleri içerir. Yeşil altyapı, aynı zamanda kentlerin su yönetimi ve ısı düzenlemesi gibi konularda daha dirençli hale gelmelerine yardımcı olabilir.
  5. Enerji Verimliliği ve Temiz Enerji Kullanımı: Kentsel dirençlilik stratejileri arasında enerji verimliliğinin artırılması ve temiz enerji kaynaklarının kullanımı da bulunmaktadır. Bu, kentlerin enerji arzını güçlendirmek ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale gelmelerine yardımcı olabilir.

Bu nedenlerle, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadelede kentsel dirençlilik stratejilerinin benimsenmesi, kentlerin sürdürülebilir ve daha dirençli bir geleceğe hazırlanmasına katkıda bulunabilir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel dirençliliği etkileyen başlıca faktörlerden biridir. İklim değişikliğinin etkileri, daha sık ve şiddetli aşırı hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi ve iklime duyarlı hastalıkların yayılması gibi çeşitli şekillerde kentleri tehdit etmektedir.

1.      Daha sık ve şiddetli aşırı hava olayları: Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu olaylar, kentlerde can ve mal kaybına, altyapı hasarına ve ekonomik kayıplara yol açabilir. [9]

2.      Deniz seviyesinin yükselmesi: İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine neden olmaktadır. Bu, kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer risklere maruz bırakmaktadır.

3.      İklime duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Bu, kentlerde halk sağlığı açısından bir tehdit oluşturmaktadır. [10]

Kentsel dirençliliği artırmak için, kentlerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı hazırlıklı olması ve uyum sağlaması gerekmektedir. Bu, daha dayanıklı altyapı inşa etmek, sosyal uyumu teşvik etmek ve iklim değişikliğine uyum sağlama planları geliştirmek gibi çeşitli önlemleri içermektedir.

 

DOĞAL AFETLERİN VE İKLİM AFETLERİNİN MAKROEKONOMİK ETKİLERİ

Afetlerin (iklimsel ya da doğal) etkilerine geçmeden önce ülkelerin makroekonomik koşulları üzerindeki olumsuz etkilerine göz atmak gerekmektedir. Türkiye’de 6.Şubat.2023 tarihinde yaşanan ve 50.000’den fazla insanın ölümüne ve 11 ilin yıkılmasına neden olan büyük deprem felaketleri gibi doğal afet olaylarının ulusal ekonomi üzerindeki etkileri çok büyüktür. Bu etkiler, bir ülkenin veya bölgenin ekonomik yapısına, hazırlıklı olma düzeyine ve afetin şiddetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bunların başında ekonomik kayıplar gelmektedir. Bu kayıplar, mal ve hizmet üretiminde azalmaya, işsizliğe ve ekonomik gerilemeye neden olmuştur. Kuraklık, sel, fırtına gibi afetler tarım arazilerini tahrip etmiş ve tarımsal üretimi olumsuz yönde etkilemiştir. Sonuç olarak gıda fiyatları artmış ve tarımsal üretim ve tüketim dengelerinde belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Afetler enerji üretim tesislerini ve enerji iletim hatlarını etkilemiş; enerji üretim ve dağıtım sistemlerine zarar vermiş ve ekonomik etkinlikleri olumsuz yönde etkilemiştir. Afetler, sigorta şirketlerine büyük mali yükler getirmiştir. Sigorta şirketlerini büyük tazminat ödemelerinde zorlanmışlar ve sigorta primlerini artırmak zorunda kalmışlardır. Afetler, turistik bölgelerde (özellikle Hatay’da) altyapı hasarına neden olmuş ve turizmi ortadan kaldırmıştır. Afetlerin dış ticareti azaltma yönündeki olumsuz etkileri ise incelemeye değer bir konudur. Afetler, işgücü piyasasını etkilemiştir. İş kayıpları, işsizlik oranlarının artmasına neden olmuştur. Afetler sonrasında devlet, kurtarma ve yeniden inşa çabaları için büyük harcamalar yapmak zorunda kalmıştır. 650.000 yeni konut yapılmasının maliyeti örnek olarak verilebilir. Bu durumda kamu harcamalarının ve iç ve dış borçların önemli ölçüde artması kaçınılmazdır. Son bir örnek olarak insan sağlığı ve eğitim üzerinde durmak gerekir. Afetler, sağlık hizmetlerine ve eğitime erişimi olumsuz yönde etkilemiştir. Çok sayıda hastane ve sağlık kurumu yıkılmıştır.

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, 9. Sürdürülebilir Finans Forumu’nda yaptığı konuşmada “Türkiye’de iklim krizi ile birlikte konutları dayanıklı hale getirmenin bedeli 1 trilyon doların üzerine çıkıyor” demiştir. [11]  Türkiye'de bulunan mevcut evlerin dayanıklı hale getirilmesi konusunu ele alan Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, "Strateji ofisimizle görüştüğümüzde tekrar inşasının 81 milyar dolar olduğunu, ekonomik kayıplarla beraber yaklaşık 100 milyar doların üzerine çıkan bir maliyetin olduğunu hesapladık" ifadelerini kullandı. Lopez, "Bu, Türkiye'nin GSMH'sinin yüzde 10'undan daha fazla. Gerçekten büyük bir rakamdan bahsediyoruz." dedi. Mevcut evlerin dirençli hale getirilmesinin maliyetinin yaklaşık 465 milyar dolar olduğunu aktaran Lopez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünya genelinde yüksek sıcaklıkta da Türkiye rekorlar kırdı. Türkiye'de 20 yıl önce yaklaşık 200 aşırı hava olayı oluyordu. Birkaç yıl önce bu rakamın bine çıktığı tespit edildi. İklim değişikliğine adaptasyon maliyeti nedir? İklim değişikliğini azaltma maliyeti, Türkiye'de 600 milyar doların üzerinde bir maliyet bekliyor. Yani 100 milyar dolar deprem, 500 milyar dolar evlerin, konutların güçlendirilmesi ve iklim değişikliği ile beraber 1 trilyon doların üzerine çıkıyor. Bu, yüzde 100 ülkenin GSMH'si demek. Dünya Bankası Grubu'nun dünyaya sağlamış olduğu kredi 168 milyar dolar. 6 Şubat depremi sonrası 1 milyar dolarlık bir program duyurduk."

 

DOĞAL AFETLERİN VE İKLİM AFETLERİNİN FİNANSAL ETKİLERİ

Gerek iklim değişikliğine ve gerekse depreme karşı dirençli hale gelinmesinde yerel yönetimlerin öneminin çok fazla olduğu açıktır. Kent sınırları içinde sera gazı salınımın sınırlanması bunların başında gelmektedir. Dünya üzerinde küresel ısınmaya karşı politika ve eylem planı geliştiren ülkelerin sayısı oldukça artmıştır. “Decarbonization” ya da karbondan arınmayı öngören bu planlar kentlerin sera gazı yayılımlarının azaltılmasını öngörmektedir. Alınabilecek önlemler kamu ulaşımında temiz yakıt kullanımına geçişen merkezi ısınmaya kadar değişmektedir. Yapılacak yatırımları maliyeti ise çok büyüktür. Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Türkiye'nin 2053'te net sıfır yayılım hedefine ulaşması için 640 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç duyulacağını söylemiştir. [12]

Bu toplamın yerel yönetimlere düşecek payının da son derece yüksek olacağı bilinmektedir. Bu çerçevede yerel uyum katılımı ve eyleminin sınırları oldukça dar olacaktır. Yerel politik tercihler iklim değişikliğine dayanıklı kentler oluşturmayla uyumlu olmayabilir. Yerel düzeyde uyum, özellikle küçük belediyelerde yerel seçilmiş temsilcilerin siyasi öncelikleri ve hassasiyetleriyle çatışabilir. Yerel temsilcilerin kararlarının çoğu, seçmenlerinin beklentilerine göre alınmakta ve yerel temsilciler, uzun vadeli uyum çözümlerinden ziyade kısa vadeli eylemlere odaklanma eğiliminde olmaktadır. Örneğin belediye başkanları, kentleri zaten su baskınına eğilimliyken, belediyelerin gelirini artırmak için toplu konutlar inşa ederek ve toprakları kapatarak şehirlerini genişletmek isteyebilir. Dayanıklılığı azaltan bu seçimler, kısa vadeli seçim döngüleri ile uyum önlemlerinin uzun vadeli sonuçları arasındaki ikilemle kısmen açıklanabilir. Yerel karar vericilerin iklim değişikliği konusundaki bireysel çıkarlarının yeterince uyumlu olmaması, çoğu zaman iklimle ilgili konuların yalnızca ulusal düzeyde ele alınması gerektiği algısına da yol açmaktadır. Yanlış düzenlenmiş ulusal teşvikler, yerel yönetimlerin uyum konusunda yatırım yapma konusunda ulusal hükümetlere aşırı güvenmelerine neden olabilir. Yerel yönetimler iklim olaylarından kaynaklanan zararları sınırlamak için uyum önlemlerine yatırım yapabilirken, afet sonrası hasarlar genellikle ulusal kuruluşlar tarafından karşılanmakta ve bu nedenle ön yatırımlar yapma konusunda yerel yönetimlerin cesaretini azaltmaktadır.

İklim değişikliğine uyumla ilgili teknik bilgi ve uzmanlığın geliştirilmesi çoğu yerel yönetim için çok maliyetli olabilir. İklim değişkenliği ve aşırı iklim koşullarının artan sıklığı ve yoğunluğuyla birlikte, çoğu yerel düzeyde mevcut olanın ötesine geçen yeni ve yenilikçi uyum bilgisine ve kapasitesine ihtiyaç duyulmaktadır. Yerel yönetimler genellikle iklimle ilgili modelleme uzmanlığı üretmeye yönelik teknik uzmanlığa da sahip değildir. Bu teknik kapasite maliyetlidir ve bu nedenle genellikle ulusal düzeyde merkezi olarak oluşturulmakta ve paylaşılmaktadır. Uyum çözümlerinin tasarımı ve kurulumu genellikle tek seferlik eylemlerdir ve özellikle küçük belediyelerde yerel düzeyde becerilerin geliştirilmesini haklı çıkarmaz. Bu nedenle yerel yönetimler, ulusal veya eyalet düzeyinde mevcut olan personellerinin eğitimine ve bu teknik becerilerin geliştirilmesine yatırım yapmamaktadır.

Lopez’in belirttiği 640 milyar dolar esas alınırsa bu değerin Türkiye’nin 2024 bütçesinden yaklaşık yarı yarıya fazla olduğu anlaşılmaktadır. Türkiye’nin 2024 bütçesi 11.5 trilyon dolardır. Güncel döviz kuru üzerinde hesaplandığı takdirde 640 milyar dolar yaklaşık 18.5 trilyon lira yapmaktadır.

Bu gerçekler dikkate alındığında yerel yönetimlerin kentsel direnç yaratma yönündeki kapasitelerinin sınırlı olduğu ve yükümlülüğün esas itibarıyla merkezi yönetime ait olması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Merkezi yönetimin dahi 2053 hedefini karşılamakta çok zorlanacağı açıktır.

 

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİLİĞİNİN KENTSEL DİRENÇLİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel alanları bir dizi doğal afet, aşırı hava olayları, su seviyesinde yükselme ve diğer iklim değişikliği etkileri ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum, kentsel dirençliliği etkileyen bir dizi faktöre yol açmaktadır.

1.      Doğal Afet Frekansı ve Şiddeti: İklim değişikliği, kentleri daha sık ve daha şiddetli doğal afetlere maruz bırakabilir. Sıcaklık artışı, aşırı yağışlar, sel, kuraklık, fırtınalar ve kasırgalar gibi olaylar, kentsel alanlarda daha fazla risk oluşturabilir. Bu durum, kentsel altyapıyı, binaları ve toplulukları olumsuz etkileyerek dirençliliklerini zayıflatabilir.

2.      Daha sık ve şiddetli aşırı hava olayları: Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu olaylar, kentlerde can ve mal kaybına, altyapı hasarına ve ekonomik kayıplara yol açabilir. Örneğin, 2022'de Avrupa'yı vuran aşırı sıcak hava dalgası, Fransa'da 15 bin kişinin ölümüne neden oldu ve Fransa ekonomisine 15 milyar avroluk zarar verdi.

  1. Su Kaynakları Yönetimi: Artan sıcaklık ve değişen yağış modelleri, su kaynaklarını etkileyebilir. Kentler, su temini, atık su yönetimi ve sel kontrolü gibi su altyapı sistemlerinde zorlanabilir. Kentsel dirençlilik, su kaynaklarına etkili bir şekilde yönetme yeteneğini içerir.
  2. Sıcaklık Artışı ve Sağlık Etkileri: Yüksek sıcaklıklar, kentsel alanlarda sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu durum, kentsel dirençliliği etkileyerek özellikle yaşlı bireyler ve düşük gelirli topluluklar gibi daha savunmasız gruplar için risk oluşturabilir. Kentler, sıcak hava dalgalarına ve sağlık etkilerine karşı hazırlıklı olmalıdır.
  3. Enerji Talebi ve Temin Güvenliği: Artan sıcaklık, enerji talebinde artışa neden olabilir. Kentler, enerji altyapılarını sürdürülebilir ve dirençli hale getirerek enerji temin güvenliğini sağlamak zorundadır. Temiz enerji kullanımı ve enerji verimliliği, bu konuda önemli stratejiler arasında yer alır.

6.      Deniz Seviyesinde Yükselme ve Kıyı Alanları: Küresel ısınma, deniz seviyesinde yükselmeye neden olabilir, bu da kıyı alanlarında erozyon ve tuzlu su baskınlarına yol açabilir. Kentsel dirençlilik, kıyı bölgelerinde altyapıyı güçlendirmeyi ve deniz seviyesindeki değişikliklere uyum sağlamayı içermelidir. İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine neden olmaktadır. Bu olgu kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer risklere maruz bırakmaktadır.

 

7.      İklime duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Bu, kentlerde halk sağlığı açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Örneğin, 2023'te ABD'nin Teksas eyaletinde meydana gelen aşırı sıcak hava dalgası, binlerce kişinin sıtma ve dehidrasyon [13] gibi hastalıklara yakalanmasına neden oldu.

  1. Toplumların Hazırlık Durumu ve Bilinçlendirme: Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile başa çıkma, toplulukların hazırlık düzeyine ve bilinçlendirilmesine bağlıdır. Kentsel dirençlilik stratejileri, kent sakinlerini iklim değişikliği etkilerine karşı bilinçlendirmeyi ve acil durum planlarına katılımı teşvik etmeyi içermelidir.

Bu nedenlerle, kentlerin küresel ısınma ve iklim değişikliği ile başa çıkma kapasitelerini güçlendirmek için kentsel dirençlilik stratejileri benimsemeleri kritik öneme sahiptir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, kentsel dirençliliği aşağıdaki şekillerde azaltmaktadır:

  1. Hazırlık: Kentler, aşırı hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi ve iklime duyarlı hastalıkların yayılması gibi risklere karşı hazırlıklı olmak için planlama ve kaynak ayırma konusunda daha fazla zorluk yaşamaktadır.
  2. Uyum: Kentler, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için altyapılarını ve hizmetlerini yeniden yapılandırmak için daha fazla kaynak ayırma konusunda daha fazla zorluk yaşamaktadır.
  3. İyileşme: Kentler, aşırı hava olayları ve diğer iklim değişikliğinin etkilerinden sonra iyileşmek için daha fazla zaman ve kaynak ayırma konusunda daha fazla zorluk yaşamaktadır.

 

KENTSEL DİRENÇLİLİĞİ ARTIRMA STRATEJİLERİ

Kentsel dirençliliği artırmak için kentlerin benimseyebileceği bir dizi strateji bulunmaktadır. Bu stratejiler, doğal afetlere, iklim değişikliğine, sağlık krizlerine ve diğer stres faktörlerine karşı kentlerin dayanıklılığını ve uyum yeteneklerini artırmayı amaçlamaktadır.

  1. Sürdürülebilir Kentsel Planlama: Kentler, sürdürülebilir kentsel planlama prensiplerini benimseyerek, yeşil alanları artırma, enerji verimliliğini artırma, su kaynaklarını etkili bir şekilde yönetme gibi çevresel faktörlere odaklanmalıdır. [14]
  2. Yeşil Altyapı Geliştirme: Yeşil altyapı, doğal su arıtma sistemleri, parklar, ağaç dikimi ve diğer doğal özelliklerin kullanılması anlamına gelir. Bu tür önlemler, kentleri su baskınlarına, aşırı sıcaklıklara ve diğer çevresel streslere karşı daha dayanıklı hale getirebilir.
  3. Altyapıyı güçlendirme: Sellere karşı dirençli yol ve köprüler, depreme dayanıklı binalar ve esnek enerji şebekeleri yapılması.
  4. Enerji Verimliliği ve Temiz Enerji: Kentler, enerji verimliliğini artırmak ve temiz enerji kaynaklarına geçiş yapmak suretiyle enerji sistemlerini güçlendirebilir. Bu strateji, enerji talebini azaltabilir ve enerji temin güvenliğini artırabilir.
  5. Afet Yönetimi ve Acil Durum Planlaması: Kentler, afetlere karşı hazırlıklı olmak adına etkili bir afet yönetimi planı oluşturmalıdır. Acil durum planlaması, halka doğru bilgi sağlama, tahliye yollarının belirlenmesi gibi önlemleri içermelidir.
  6. Su ve Atık Yönetimi: Etkili su kaynakları yönetimi, su sıkıntısı, sel ve diğer su ile ilgili sorunlara karşı dirençliliği artırabilir. Atık yönetimi stratejileri de çevresel etkileri azaltabilir.
  7. Kamu Katılımı ve Bilinçlendirme: Kent sakinlerini iklim değişikliği ve doğal afet riskleri konusunda bilinçlendirmek ve katılımlarını teşvik etmek, kentsel dirençliliği artırabilir. Toplulukların bu süreçte aktif bir rol oynaması önemlidir.
  8. Eğitim ve Kapasite Geliştirme: Kent personeli ve topluluk üyeleri için eğitim programları düzenlemek ve kapasite geliştirmek, kriz durumlarına hızlı ve etkili bir şekilde tepki verme yeteneklerini artırabilir.
  9. Yenilikler ve Teknoloji Kullanımı: Yeni teknolojilerin ve yeniliklerin kullanımı, kentlerin kriz durumlarında daha etkili bir şekilde yönetilmesini sağlayabilir. Örneğin, akıllı kent teknolojileri çeşitli alanlarda erken uyarı sistemleri ve hızlı tepki stratejileri geliştirmeye yardımcı olabilir.

Bu stratejilerin bir bileşimi kentlerin kentsel dirençliliklerini artırarak, değişen çevresel koşullara daha iyi uyum sağlamalarına yardımcı olabilir. Bu stratejilerin her biri, kentsel dirençliliği artırmaya yönelik farklı bir yaklaşım sunar. Örneğin, altyapıyı güçlendirme stratejileri, kentleri aşırı hava olayları ve doğal afetlerin etkilerine karşı daha dayanıklı hale getirmeyi amaçlamaktadır. Sosyal uyumu teşvik etme stratejileri, kentlerin çeşitli toplulukların ihtiyaçlarını karşılayabilmesini ve kriz durumlarında herkesin destek almasını sağlamayı amaçlamaktadır. İklim değişikliğine uyum sağlama stratejileri, kentlerin iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha hazırlıklı olmasını ve bunlara uyum sağlamasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Kentsel dirençliliği artırma stratejileri, kentlerin boyutuna, konumuna ve karşı karşıya olduğu risklere göre değişiklik gösterebilir. Ancak, tüm kentler için geçerli olan bazı genel ilkeler vardır.

1.      Risk değerlendirmesi: Kentler, karşı karşıya oldukları riskleri ve bu riskleri azaltmak için hangi önlemlerin alınabileceğini değerlendirmelidir.

2.      Planlama: Kentler, olası şoklara karşı hazırlıklı olmak için planlar geliştirmelidir. Bu planlar, acil durum müdahalesi, iletişim ve kurtarma çalışmalarını içermelidir.

3.      Yatırım: Kentler, kentsel dirençliliği artırmaya yönelik önlemlere yatırım yapmalıdır. Bu yatırımlar, altyapıyı güçlendirmek, sosyal uyumu teşvik etmek ve iklim değişikliğine uyum sağlamak için yapılabilir.

Kentsel dirençliliği artırma, kentleri daha güvenli, daha adil ve daha sürdürülebilir hale getirmenin önemli bir yoludur.

Formun Üstü

 

KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILAR

"Kentsel doğrusal altyapılar" terimi genellikle kentsel planlama ve altyapı sistemleriyle ilgili olarak kullanılır. Bu altyapılar, bir kent veya bölgenin gelişimi, sürdürülebilirliği ve yaşanabilirliği için temel öneme sahip olan çeşitli fiziksel ve teknik öğeleri içerir.

1.      Yollar ve Ulaşım Ağları: Kent içi ve kentler arası yollar, caddeler, köprüler ve toplu taşıma sistemleri gibi ulaşım altyapıları, kentsel alanlarda önemli bir rol oynar. Kent sakinlerinin günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri ve ekonomik faaliyetlerini yürütebilmeleri için kritik öneme sahiptir.

  1. Su ve Kanalizasyon Sistemleri: Temiz su temini, atık su arıtımı ve kanalizasyon sistemleri, kentsel alanların sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için gereklidir.
  2. Enerji Altyapısı: Elektrik, doğal gaz ve diğer enerji kaynaklarının güvenli ve etkili bir şekilde dağıtılması, kentsel yaşamın devamlılığı için kritiktir.
  3. Telekomünikasyon Altyapısı: Telefon hatları, internet erişimi ve diğer iletişim altyapıları, günümüzde bilgiye erişim için temel öneme sahiptir.
  4. Yeşil Alanlar ve Peyzaj: Kent içindeki parklar, bahçeler ve diğer yeşil alanlar, estetik değeri artırmanın yanı sıra çevresel sürdürülebilirliği destekler.
  5. Altyapı Yönetimi: Altyapı sistemlerinin etkili bir şekilde planlanması, inşa edilmesi ve bakımı için yönetim ve idare süreçleri, kentsel alanların uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamak adına önemlidir.

Bu unsurların bir araya gelmesi, bir kentin gelişimi, ekonomisi ve yaşam kalitesi üzerinde büyük etki yapabilir. Kentsel doğrusal altyapılar, kentlerin büyüme ve değişime ayak uydurabilmesi için stratejik bir şekilde planlanmalı ve sürdürülmelidir.

Kentsel doğrusal altyapılar, bir şehrin işleyişini sürdürmek için gerekli olan ve bir noktadan diğerine uzanan yapılar ve sistemlerdir. Kentsel doğrusal altyapılar, kentlerin işleyişi için çok önemlidir. Bu altyapılar olmadan, insanlar ve mallar hareket edemez, kentler temiz su ve enerji sağlayamaz ve atık suları arıtamaz. Kentsel doğrusal altyapılar, kentlerin büyümesi ve gelişmesi ile birlikte giderek daha karmaşık hale gelmektedir. Bu altyapıların sürdürülebilir ve dayanıklı olmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu, altyapıların düzenli olarak bakımının yapılmasını, yenilenmesini ve güncellenmesini gerektirir. Kentsel doğrusal altyapıların iyileştirilmesi, kentlerin daha güvenli, daha temiz ve daha sürdürülebilir hale gelmesine yardımcı olabilir.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILARA ETKİLERİ

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel doğrusal altyapılara çeşitli etkilerde bulunabilir. Bu etkiler, kentlerin altyapı planlaması, inşası ve sürdürülebilirliği üzerinde önemli bir rol oynar:

1.      Su Kaynakları ve Su Yönetimi: İklim değişikliği, şiddetli yağışlar, kuraklık ve su kaynaklarında değişikliklere neden olabilir. Bu durum, su kaynakları ve su yönetimi üzerinde baskı oluşturabilir. Kentsel doğrusal altyapılar, su arıtma tesisleri, su dağıtım sistemleri ve yağmur suyu yönetimi gibi unsurları içerir ve bu sistemler iklim değişikliği etkilerine uyum sağlamak zorundadır.

  1. Sel Riski ve Altyapı Zararları: Artan şiddetli yağışlar, sel riskini artırabilir. Bu durum, kentsel altyapıları, özellikle su tahliye sistemlerini ve dere yataklarını etkileyebilir. Altyapı zararları, maliyetli onarımları ve iyileştirmeleri gerektirebilir.
  2. Sıcak Hava Dalgaları ve Enerji Tüketimi: Yükselen sıcaklık ve sıcak hava dalgaları, kentsel alanlarda enerji tüketimini artırabilir. Özellikle kent içi ısı adası etkisi, binaların ısınmasını artırabilir. Bu durum, enerji altyapısını etkileyebilir ve elektrik tüketimini artırabilir.
  3. Altyapı Dayanıklılığı: İklim değişikliği, kentsel altyapıların dayanıklılığı üzerinde de etkilidir. Artan aşırı hava olayları (kasırgalar, fırtınalar, seller) altyapıya zarar verebilir. Bu nedenle, dayanıklı inşaat malzemeleri ve altyapı tasarımları daha büyük bir önem kazanır.
  4. Deniz Seviyesi Yükselmesi: Kıyı bölgelerindeki kentler için deniz seviyesindeki yükselme, su basmalarına ve kıyısal altyapıların zarar görmesine neden olabilir.
  5. Salgın Hastalıklar ve Sağlık Altyapısı: İklim değişikliği, vektörlerin (örneğin sivrisinekler) yayılma alanlarını değiştirebilir ve böylece bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini artırabilir. Bu durum, sağlık altyapısının daha etkili ve esnek olmasını gerektirebilir.

Bu faktörler, kentsel planlamacıları, mühendisleri ve karar vericileri, iklim değişikliği etkilerine karşı dirençli ve uyumlu kentsel doğrusal altyapılar oluşturmaya yönlendirebilir. Sürdürülebilir tasarım, enerji verimliliği ve iklim değişikliğiyle mücadele stratejileri, bu bağlamda önemli hale gelir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, kentsel doğrusal altyapıları çeşitli şekillerde etkilemektedir. Bu etkiler, aşağıdakileri içermektedir:

1.      Daha sık ve şiddetli aşırı hava olayları: Küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu olaylar, kentsel doğrusal altyapılarda hasara neden olabilir ve işlevlerini aksatabilir. Örneğin, aşırı sıcak hava dalgaları, elektrik hatlarını ve yolları bozabilir. Kasırgalar, suyollarını ve kanalizasyon sistemlerini tahrip edebilir. Sel, yolları ve köprüleri kapatabilir. Kuraklık, suyollarını ve kanalizasyon sistemlerini kurutabilir.

2.      Deniz seviyesinin yükselmesi: İklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesine neden olmaktadır. Bu, kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer risklere maruz bırakmaktadır. Deniz seviyesinin yükselmesi, yolları, suyollarını ve elektrik hatlarını tahrip edebilir.

3.      İklime duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olmaktadır. Bu, kentsel doğrusal altyapıların işlevlerini aksatabilecek insan sağlığı sorunlarına yol açabilir. Örneğin, artan sıcaklıklar, ısı stresine ve sıtma gibi hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara olan etkileri, kentler için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu etkiler, kentlerin ekonomik ve sosyal işleyişini bozabilir ve halk sağlığını tehdit edebilir.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL DOĞRUSAL ALTYAPILARA ETKİLERİNİN ÖLÇÜLMESİ YÖNTEMLERİ

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara olan etkilerini ölçmek ve değerlendirmek karmaşık bir süreçtir ve çeşitli yöntemler içerir. İşte bu etkileri ölçmek için kullanılabilecek bazı yöntemler:

1.      İklim Senaryolarının Modellenmesi ve Değerlendirilmesi: İklim modelleri, gelecekteki iklim değişikliği modellerini/senaryolarını oynamak için kullanılır. Bu modeller, sıcaklık değişiklikleri, yağış miktarları, deniz seviyesi yükselmesi gibi çeşitli iklim değişkenlerini tahmin eder. Bu tahminler, kentsel altyapıların nasıl etkilenebileceğini anlamak için de kullanılabilir. Bu yöntem, bilgisayar senaryoları/oyunları kullanılarak kentsel doğrusal altyapıların iklim değişikliğinin etkilerine nasıl tepki vereceğini tahmin etmek ve altyapıların hasar görme ve işlevlerini aksatma olasılığını tahmin etmek için kullanılmaktadır.

  1. Risk Değerlendirmeleri: Kentsel altyapılar üzerindeki iklim değişikliği etkilerini değerlendirmek için risk analizi ve risk değerlendirmesi kullanılabilir. Bu süreç ile potansiyel tehlikeler (sel, kuraklık, sıcak hava dalgaları) ve bu tehlikelerin olası etkileri belirlenir.
  2. Altyapı Dayanıklılık Değerlendirmeleri: Kentsel altyapının dayanıklılığını değerlendirmek için mühendislik ve altyapı uzmanları, mevcut altyapının aşırı hava olaylarına, sel riskine veya diğer iklim değişikliği etkilerine karşı direncini değerlendirirler.
  3. Su Yönetimi Analizleri: Su kaynakları ve su yönetimi üzerindeki etkileri anlamak için hidrolojik modeller kullanılabilir. Bu modeller, yağış rejimleri, su seviyeleri ve su kaynakları üzerindeki olası değişiklikleri sanal ortamda oynayabilir.
  4. Enerji Tüketimi Analizleri: Yüksek sıcaklıkların ve sıcak hava dalgalarının enerji tüketimine etkilerini değerlendirmek için enerji tüketimi analizleri yapılabilir. Bu, klima sistemleri ve diğer enerji yoğun altyapı unsurlarının performansını değerlendirmeye yardımcı olabilir.
  5. Sağlık Analizleri: İklim değişikliğinin sağlık üzerindeki etkilerini değerlendirmek için epidemiyolojik analizler yapılabilir. Bu, bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini, sıcak hava dalgalarının sağlık üzerindeki etkilerini ve benzeri faktörleri içerebilir.
  6. İstatistiksel analiz: Bu yöntem, geçmişte meydana gelen aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddetindeki değişiklikleri ölçmek için kullanılır. Bu bilgiler, gelecekte meydana gelebilecek aşırı hava olaylarının olası etkilerini tahmin etmek için kullanılabilir.
  7. Gözlemsel çalışmalar: Bu çalışmalar, kentsel doğrusal altyapıların iklim değişikliğinin etkilerine nasıl maruz kaldığını ve bu etkilerin ne olduğunu doğrudan ölçmek için kullanılır. Bu çalışmalar, altyapıların hasar görme derecesini ve işlevlerini ne kadar aksattığını belirlemek için kullanılabilir.

Bu ölçüm ve değerlendirme yöntemleri, kentsel planlamacılara, mühendislere ve karar vericilere iklim değişikliği ile başa çıkma stratejileri geliştirmeleri için bilgi sağlar. Bu stratejiler, kentsel doğrusal altyapıların iklim değişikliğine uyumlu ve dirençli olmasını sağlamak amacıyla tasarlanabilir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara etkilerini ölçmek için kullanılan bazı özel göstergeler şunlardır:

1.      Aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti: Bu göstergeler, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara etkilerini ölçmek için en yaygın kullanılan göstergelerdir. Bu göstergeler, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini ölçmek için kullanılır.

2.      Deniz seviyesinin yükselmesi: Bu gösterge, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kıyı kentlerini ve adaları nasıl etkilediğini ölçmek için kullanılır

3.      İklime duyarlı hastalıkların yayılması: Bu gösterge, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin insan sağlığını nasıl etkilediğini ölçmek için kullanılır. İklim değişikliği, artan sıcaklıklar, ısı stresine ve sıtma gibi hastalıkların yayılmasına neden olabilir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara etkilerini ölçmek, kentlerin bu etkilerle başa çıkmak için gerekli önlemleri almasına yardımcı olabilir.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL DOĞRUSAL YAPILARA ETKİLERİNE DÜNYADAN ÖRNEKLER

Küresel ısınma ve iklim değişikliği kentsel alanlarda çeşitli etkilere neden olmuştur.

Miami, ABD - Deniz Seviyesi Yükselmesi: Miami gibi kıyı kentleri, deniz seviyesindeki yükselmelerle karşı karşıya. Bu durum, sıkça yaşanan gelgit olaylarına ve kıyı erozyonuna neden oluyor. Miami'de bazı bölgelerde, şiddetli yağışlar ve fırtınaların neden olduğu su baskınları daha da arttı. 2017'de ABD'nin Florida eyaletinde meydana gelen kasırgalar, 100 milyar dolardan fazla hasara neden oldu. Kasırgalar, yolları, köprüleri, suyollarını ve elektrik hatlarını tahrip etti ve şehrin altyapısını ciddi şekilde etkiledi. [15]

Tokyo, Japonya - Sıcak Hava Dalgaları: Tokyo gibi büyük anakentler, sıcak hava dalgalarının etkilerine maruz kalmaktadır. Yüksek sıcaklıklar, enerji tüketimini artırıyor ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu durum, kentsel ısı adası etkisini güçlendirmektedir. [16]

Şanghay, Çin - Şiddetli Yağışlar ve Seller: İklim değişikliği, bazı bölgelerde şiddetli yağış olaylarının sıklığını ve şiddetini artırıyor. Şanghay gibi büyük kentlerde bu durum, altyapıya zarar veren sel olaylarını tetikleyebilir. [17]

Lagos, Nijerya - Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: Afrika'daki bazı kıyı kentleri, deniz seviyesindeki yükselmeler ve kıyı erozyonu nedeniyle ciddi tehdit altında. Lagos gibi kentler, bu değişikliklere karşı altyapılarını güçlendirmek zorundadır. [18]

Melbourne, Avustralya - Su Kıtlığı: Avustralya'nın bazı bölgelerinde artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarları su kaynaklarını etkiliyor. Melbourne gibi kentlerde su kıtlığı riski artarken, su yönetimi altyapısının daha etkin hale getirilmesi gerekiyor. [19]

Rio de Janeiro, Brezilya - Fırtınalar ve Altyapı Zararları: Brezilya'nın kıyı bölgeleri, iklim değişikliğinin etkisi altında kalarak şiddetli fırtınaların ve kasırgaların daha sık yaşanmasına maruz kalabilir. Bu durum, altyapı zararlarına ve kentsel planlamanın gözden geçirilmesine yol açabilir. [20]

2022'de Avrupa'yı vuran aşırı sıcak hava dalgası, Fransa'da 15 bin kişinin ölümüne ve Fransa ekonomisine 15 milyar avroluk zarar verdi. Aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını, yolları ve binaları hasar gördü. [21]

2021'de ABD'nin New York kentinde meydana gelen sel, binaların sular altında kalmasına ve altyapının hasar görmesine neden oldu. Sel, yolları, köprüleri ve kanalizasyon sistemlerini tahrip etti. [22]

2020'de Avustralya'da meydana gelen orman yangınları, elektrik hatlarını, yolları ve suyollarını tahrip etti. Yangınlar, kentlere elektrik ve su tedarikini kesintiye uğrattı ve insanların evlerini terk etmesine neden oldu. [23]

2018'de ABD'nin Houston kentinde meydana gelen sel, 30 milyar dolardan fazla hasara neden oldu. Sel, yolları, köprüleri ve elektrik hatlarını tahrip etti ve şehrin altyapısını ciddi şekilde etkiledi. [24]

 

TÜRKİYE’DEN ÖRNEKLER

Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerini birçok farklı şekilde deneyimleyen bir ülkedir. Türkiye açısından iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara etkilerini gösteren bazı örnekler:

İstanbul - Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İstanbul, deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak kıyı erozyonu ve su baskınları ile karşı karşıya kalabilir. Bu durum, kentsel altyapıyı ve özellikle sahil bölgelerindeki altyapıyı etkileyebilir. [25]

Marmara Bölgesi - Kuraklık ve Su Kaynakları: Marmara Bölgesi'nde iklim değişikliği, artan sıcaklıklar ve azalan yağışlarla birlikte su kaynakları üzerinde baskı oluşturabilir. Bu durum, su tüketimi, tarım ve enerji üretimi gibi alanlarda kentsel altyapıyı etkileyebilir. [26]

Ankara - Sıcak Hava Dalgaları ve Enerji Tüketimi: Ankara gibi iç bölgelerde artan sıcak hava dalgaları, özellikle yaz aylarında enerji tüketimini artırabilir. Bu durum, klima sistemleri ve enerji altyapısını etkileyebilir. [27]

Akdeniz Bölgesi - Şiddetli Yağışlar ve Seller: Akdeniz Bölgesi'nde iklim değişikliği, şiddetli yağış olaylarının sıklığını ve şiddetini artırabilir. Bu durum, sellerin ve altyapı zararlarının daha sık yaşanmasına neden olabilir. [28]

Doğu Anadolu Bölgesi - Artan Sıcaklıklar ve Tarım: Doğu Anadolu Bölgesi'nde artan sıcaklıklar, tarım sektörünü etkileyebilir. Su kaynaklarındaki azalmalar, sulama sistemlerini ve tarım altyapısını olumsuz etkileyebilir. [29]

Karadeniz Bölgesi - Artan Yağış ve Toprak Erozyonu: Karadeniz Bölgesi'nde artan yağış miktarları, toprak erozyonunu artırabilir. Bu durum, altyapıya ve özellikle taşıma altyapısına zarar verebilir.

Aşırı hava olayları: Türkiye, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel ve kuraklık gibi aşırı hava olaylarına karşı daha savunmasız hale gelmiştir. Örneğin, 2022 yılında Türkiye'yi vuran aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını ve yolları hasar görmesine neden olmuştur. [30]

İklime duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, Türkiye'de ısı stresi, sıtma ve diğer iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Örneğin, artan sıcaklıklar, Türkiye'de ısı stresi olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olabilir. [31]

Yukarıdaki örnekler, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde iklim değişikliğinin kentsel altyapılara potansiyel etkilerini göstermektedir. Türkiye, bu değişikliklere uyum sağlamak ve direnmek için sürdürülebilir planlama, su yönetimi, enerji verimliliği ve diğer önlemleri içeren stratejiler geliştirmek zorundadır.

Türkiye, iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız bir ülkedir. Ülkenin engebeli topografyası, kıyı şeridi ve kurak iklimi, iklim değişikliğinin etkilerine daha fazla maruz kalmasına neden olmaktadır.

 

OLUMSUZ ETKİLERİN PROJEKSİYONU

Gelecekte iklim değişikliğinin kentsel altyapılara olan olumsuz etkilerini tamamen ortadan kaldırmak zor olacaktır. Ancak uygun önlemler alındığında ve sürdürülebilir stratejiler benimsendiğinde, bu etkilerin azaltılması ve adaptasyon sağlanması mümkündür:

  1. Sürdürülebilir Altyapı Geliştirme: Yeni altyapı projeleri sürdürülebilir tasarım ilkelerine dayanmalıdır. Enerji verimli binalar (yeşil binalar yaklaşımı) , sel ve diğer iklim olaylarına dayanıklı yapılar, yeşil alanlar gibi unsurlar, kentsel altyapının daha dirençli hale gelmesine katkı sağlar.
  2. Su Yönetimi: İklim değişikliği su kaynaklarını etkileyebilir, bu nedenle etkili su yönetimi stratejileri benimsemek önemlidir. Yağmur suyu toplama sistemleri, su tasarrufu önlemleri ve etkili sulama uygulamaları (damlama sulama) gibi yöntemler, su kaynaklarını daha sürdürülebilir bir şekilde kullanabilir.
  3. Yeşil Altyapı ve Ağaçlandırma: Yeşil altyapı unsurları, kent içindeki ısı adası etkilerini azaltabilir ve çevresel sürdürülebilirliği artırabilir. Ağaçlandırma, suyu emme, hava kalitesini iyileştirme ve gölgeleme gibi avantajlar sağlayabilir.
  4. Risk Yönetimi ve Acil Durum Planlaması: Kentler, iklim değişikliği ile ilgili olası risklere karşı hazırlıklı olmalıdır. Acil durum planları, sel, fırtına veya diğer aşırı hava olaylarına karşı mücadele stratejilerini içermelidir.
  5. Toplumsal Katılım ve Farkındalık: İklim değişikliği ile mücadelede toplumun aktif katılımı ve bilinçlendirilmesi önemlidir. Halk, çevresel sorunlar ve iklim değişikliğinin etkileri konusunda bilinçlendirilmeli ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını benimsemeye teşvik edilmelidir.
  6. Uygun Politika ve Yönetişim: İklim değişikliği ile mücadelede etkili politikalar ve iyi yönetişim çok önemlidir. Kent yönetimleri, sürdürülebilirlik ilkelerini benimsemeli ve bu doğrultuda politikalar geliştirmelidir. Bu konuda önemli kuşkular vardır. [32]

Bu ve benzeri önlemler, kentsel alanların iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olabilir ve olumsuz etkileri en aza indirebilir. Ancak bu süreç, uluslararası işbirliği, bilimsel araştırmalar ve toplumun katılımı ile desteklenmelidir.

Küresel ısınmanın devam etmesi ve iklim değişikliğinin etkilerinin daha da şiddetlenmesi nedeniyle küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara olan olumsuz etkilerinin gelecekte artması beklenmektedir. Zira küresel ısınma, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel, kuraklık ve diğer aşırı hava olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olmaktadır. Bu aşırı hava olayları, kentsel doğrusal altyapılara hasar verebilir ve işlevlerini aksatabilir.

Deniz seviyesinin yükselmesi de kentsel doğrusal altyapılara önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı kentlerini ve adaları sellere, erozyona ve diğer risklere maruz bırakmaktadır. Bu, yolları, suyollarını ve elektrik hatlarını tahrip edebilir. National Geographic’te yayınlanan bir makalede şunlar yazmaktadır: [33] Deniz seviyesindeki değişiklik, tümü devam eden küresel iklim değişikliğinin neden olduğu üç temel faktörle bağlantılıdır:

1.      “Termal genleşme: Su ısındığında genleşir. Geçtiğimiz 25 yıldaki deniz seviyesindeki artışın yaklaşık yarısı, daha fazla yer kaplayan daha sıcak okyanuslara atfedilebilir.

2.      Eriyen buzullar: Dağ buzulları gibi büyük buz oluşumları her yaz doğal olarak bir miktar eriyor. Kışın, esas olarak deniz suyunun buharlaşmasından kaynaklanan karlar genellikle erimeyi dengelemek için yeterlidir. Ancak son zamanlarda, küresel ısınmanın neden olduğu sürekli yüksek sıcaklıklar, yaz aylarında ortalamanın üzerinde erimeye ve ayrıca daha geç kışlar ve daha erken ilkbahar nedeniyle kar yağışının azalmasına yol açtı. Bu, yüzey akışı ile okyanus buharlaşması arasında bir dengesizlik yaratarak deniz seviyelerinin yükselmesine neden oluyor.

3.      Grönland ve Antarktika buz tabakalarının kaybı: Dağ buzullarında olduğu gibi artan sıcaklık, Grönland ve Antarktika'yı kaplayan devasa buz tabakalarının daha hızlı erimesine neden oluyor. Bilim insanları ayrıca yukarıdan eriyen suyun ve aşağıdan deniz suyunun Grönland buz tabakalarının altına sızarak buz akıntılarını etkili bir şekilde yağladığına ve bunların denize daha hızlı hareket etmesine neden olduğuna inanıyor. Batı Antarktika'daki erime, özellikle 2017'de Larsen C buz rafındaki kırılmayla birlikte bilim adamlarının dikkatini büyük ölçüde çekse de, Doğu Antarktika'daki buzullar da istikrarsızlaşma belirtileri gösteriyor.

Deniz seviyeleri bu kadar hızlı yükseldiğinde, küçük bir artış bile iç kesimlerdeki kıyı habitatları üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir; yıkıcı erozyona, sulak alan taşkınlarına, aküferlere ve tarımsal toprağın tuzla kirlenmesine ve balıklar, kuşlar, deniz canlıları için habitat kaybına neden olabilir.

İklim değişikliği, iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına da neden olmaktadır. Bu, kentsel doğrusal altyapıların işlevlerini aksatabilecek insan sağlığı sorunlarına yol açabilir. Örneğin, artan sıcaklıklar, ısı stresine ve sıtma gibi hastalıkların yayılmasına neden olabilir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin kentsel doğrusal altyapılara olan olumsuz etkilerini azaltmak için, sera gazı yayılımını azaltmak ve kentleri iklim değişikliğinin etkilerine daha dayanıklı hale getirmek için önlemler alınması gerekmektedir.”

 

İSTANBUL ÜZERİNDE BEKLENEN OLUMSUZ ETKİLER

İstanbul, iklim değişikliği etkilerini deneyimleyen ve bu konuda çeşitli önlemler almaya çalışan bir anakenttir. Beklenmesi gereken olumsuz etkiler ile alınmakta olan önlemler aşağıda belirtilmiştir:

1.      Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi kıyılarındaki deniz seviyesi yükselmesi ve kıyı erozyonu, sahil bölgelerini etkileyebilir. İstanbul, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle sellere ve erozyona karşı daha savunmasız hale gelmiştir. Örneğin, 2022 yılında İstanbul'da deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle bazı sahil şeridi bölgeleri sular altında kalmıştır. Bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), kıyı koruma projeleri ve deniz duvarları gibi önlemler alarak kıyı bölgelerini koruma altına almaya çalışmaktadır. [34]

  1. Sıcak Hava Dalgaları ve Enerji Tüketimi: İstanbul, sıcak hava dalgalarıyla karşılaşabilir ve bu durum enerji tüketimini artırabilir. Kentteki yerel yönetim, enerji verimliliği projeleri ve çevre dostu bina standartları gibi önlemlerle enerji tüketimini azaltmaya yönelik adımlar atmaktadır. [35]
  2. Şiddetli Yağışlar ve Sel Riski: İstanbul, özellikle kış aylarında şiddetli yağışlara maruz kalabilir ve bu durum sel riskini artırabilir. İBB, altyapıyı güçlendirmek, yağmur suyu drenaj sistemlerini iyileştirmek ve su baskınlarına karşı acil müdahale planlarını güçlendirmek gibi önlemler almaktadır. [36]
  3. Ulaşım ve Trafik Yönetimi: İstanbul'da artan sıcaklıklar, trafik ve hava kirliliği sorunlarını daha da ağırlaştırabilir. Bu nedenle İBB toplu taşıma sistemlerini geliştirmek, bisiklet yollarını artırmak ve yeşil alanları korumak gibi stratejilerle ulaşım altyapısını iyileştirmeyi hedeflemektedir. [37]

5.      Yeşil Altyapı Projeleri: İstanbul'da yeşil alanların artırılması ve kent içindeki parkların geliştirilmesi gibi projeler, kentsel sıcak adaların etkilerini azaltmaya yönelik çabalardır. Bu projeler, kentin çeşitli bölgelerindeki doğal alanları koruma ve artırma amacını taşır. [38]

  1. Aşırı hava olayları: İstanbul, sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel ve kuraklık gibi aşırı hava olaylarına karşı daha savunmasız hale gelmiştir. Örneğin, 2022 yılında İstanbul'u vuran aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını ve yolları hasar görmesine neden olmuştur. [39]
  2. İklime duyarlı hastalıkların yayılması: İklim değişikliği, İstanbul'da ısı stresi, sıtma ve diğer iklime duyarlı hastalıkların yayılmasına neden olabilir. Örneğin, artan sıcaklıklar, İstanbul'da ısı stresi olaylarının daha sık ve şiddetli hale gelmesine neden olabilir. [40], [41]

Bu örnekler, İstanbul'un iklim değişikliği ile mücadelede attığı adımları yansıtmaktadır. Ancak bu çabaların daha da güçlendirilmesi, sürdürülebilirlik ve adaptasyon stratejilerinin daha etkin bir şekilde uygulanması önemlidir. İstanbul, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız bir kenttir. Şehrin konumu, nüfus yoğunluğu ve altyapısı, iklim değişikliğinin etkilerine daha fazla maruz kalmasına neden olmaktadır.

 

GEÇMİŞTEN ÖRNEKLER

İstanbul'da geçmişte yaşanan bazı olaylar, iklim değişikliği ve çevresel etkilerle ilgili bazı örnekleri içermektedir.

1961'de İstanbul'u vuran sel, şehrin altyapısına ciddi zararlar verdi. Sel, yolları, köprüleri ve elektrik hatlarını tahrip etti.

1977'de İstanbul'u vuran sel, şehrin altyapısına ciddi zararlar verdi. Sel, yolları, köprüleri ve elektrik hatlarını tahrip etti.

1999'da İstanbul'u vuran deprem, şehrin altyapısına ciddi zararlar verdi. Deprem, yolları, köprüleri, binaları ve altyapı tesislerini tahrip etti.

2022'de İstanbul'u vuran aşırı sıcak hava dalgası, elektrik hatlarını ve yolları hasar görmesine neden oldu. Aşırı sıcak hava dalgası nedeniyle İstanbul'da 100'den fazla kişi öldü.

2009 İstanbul Sel Felaketi: 2009 yılında İstanbul, şiddetli yağışlar sonucu meydana gelen sel felaketiyle karşı karşıya kaldı. Bu olay, şehrin alt yapı sistemlerini, özellikle de yağmur suyu drenaj sistemlerini test etti. Çeşitli bölgelerde su baskınlarına neden olan bu olay, kentsel altyapının sürdürülebilirliği konusundaki zorlukları vurguladı.

2017 Kar Yağışları ve Ulaşım Sorunları: 2017 yılında İstanbul'u etkisi altına alan yoğun kar yağışları, kentin ulaşım altyapısını ciddi şekilde etkiledi. Yollar kapanırken, toplu taşıma sistemleri aksamalar yaşadı. Bu olay, kış aylarındaki aşırı hava olaylarının kentsel altyapı üzerindeki etkilerini gösterdi.

2018 İstanbul Sel Felaketi: 2018 yılında yaz aylarında İstanbul'u vuran şiddetli yağışlar, sel felaketlerine neden oldu. Bu olaylar, özellikle şehrin alt bölgelerinde su baskınlarına ve altyapı hasarlarına yol açtı. Sel felaketi, kent planlaması ve altyapı yönetimi konularında dikkat çekti.

Yukarıdaki örnekler, İstanbul'un geçmişte iklim değişikliği ve aşırı hava olayları gibi çevresel etkilere nasıl maruz kaldığını göstermektedir. Bu olaylar, kentsel planlama, altyapı geliştirme ve acil durum hazırlığı konularında daha fazla çaba ve strateji geliştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. 2022 yılında yaşanan aşırı sıcak hava dalgası, İstanbul'un altyapısına yönelik yeni bir tehdit ortaya çıkardı. Aşırı sıcak hava dalgası nedeniyle elektrik hatları ve yollar hasar gördü ve İstanbul'da 100'den fazla kişi öldü. Bu örnekler, İstanbul'un iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale gelmesi için altyapısını güçlendirmesi gerektiğini göstermektedir.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN İSTANBUL’DA TOPLU TAŞIM ÜZERİNDE BEKLENEN OLUMSUZ ETKİLERİ

İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin toplu ulaşım sistemleri üzerinde beklenen olumsuz etkileri şunlar olabilir: [42]

  1. Artan Sıcaklıklar ve Konfor Sorunları: Küresel ısınma ile birlikte artan sıcaklıklar, toplu taşıma araçlarında seyahat eden insanlar için konfor sorunlarına yol açabilir. Özellikle yoğun saatlerde ve klimaların yeterince etkili olmadığı durumlarda, araç içindeki sıcaklık artabilir.
  2. Sıklıkla Görülen Sıcak Hava Dalgaları: Sıcak hava dalgalarının sıklığı ve şiddeti arttıkça, toplu ulaşım sistemlerinde aksamalar ve kesintiler daha olası hale gelebilir. Bu durum, enerji tüketimini artırabilir ve ulaşımın düzenli ve etkili bir şekilde sürdürülmesini zorlaştırabilir.
  3. Sel ve Taşkın Riskleri: İstanbul'da şiddetli yağışlar arttıkça sel ve taşkın riskleri de artabilir. Bu durum, metro istasyonları, tramvay hatları ve yolların su altında kalma olasılığını artırarak toplu ulaşımın aksamalarına neden olabilir.
  4. Altyapı Zararları ve Onarımlar: Artan aşırı hava olayları ve iklim değişikliği, toplu ulaşım altyapısına zarar verebilir. Seller, fırtınalar veya diğer doğal afetler nedeniyle oluşan hasarlar, altyapı onarımları ve bakım maliyetlerini artırabilir.
  5. Güzergâh Değişiklikleri: İklim değişikliği, belirli güzergâhlarda daha fazla taşıma talebine veya belirli bölgelerdeki aksaklıklara neden olabilir. Bu durum, toplu ulaşım güzergâhlarında gözden geçirmelere, ek seferlere veya alternatif hatlara ihtiyaç duyulmasına yol açabilir.
  6. Enerji Tüketiminde Artış: Yüksek sıcaklıklar ve sıcak hava dalgaları, klima sistemlerinin daha fazla kullanılmasına ve dolayısıyla toplu ulaşım araçlarının enerji tüketiminde bir artışa neden olabilir. Bu da işletme maliyetlerini artırabilir.

Bu olumsuz etkilerin önüne geçmek için sürdürülebilirlik odaklı toplu ulaşım stratejileri geliştirmek, altyapıyı iklim değişikliğine uyumlu hale getirmek ve acil durum planları oluşturmak önemlidir.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN YOLLAR ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ

İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yollara olan olumsuz etkileri şunlardır: [43]

  1. Yol Yüzeyi Hasarları: Artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları, asfalt yolların yüzeyinde çatlaklar, deformasyonlar ve erozyon oluşturabilir. Bu durum, yol bakım ve onarım maliyetlerini artırmaktadır.
  2. Sürdürülebilir Olmayan Ulaşım Altyapısı: İstanbul'da sıcaklık artışları ve yoğun yağışlar, mevcut ulaşım altyapısının sürdürülebilirliğini zorlayabilir. Altyapının bu değişikliklere uyum sağlamaması, ulaşım aksamalarına ve güvenlik sorunlarına neden olmaktadır.
  3. Su Baskınları ve Taşkınlar: Şiddetli yağışlar ve sel riski, yolların su altında kalma olasılığını artırabilir. Bu durum, taşıma araçlarının seyrini olumsuz etkileyebilir ve yol güvenliğini tehlikeye atmaktadır.
  4. Köprü ve Tünellerde Hasarlar: İstanbul'daki köprüler ve tüneller, deniz seviyesindeki değişiklikler, aşırı yağışlar ve fırtınalar gibi iklim değişikliği etkilerine maruz kalabilir. Bu yapılar üzerindeki olumsuz etkiler, düzenli bakım ve güçlendirme çalışmalarını gerektirmektedir.
  5. Yol Kapasitesinde Azalma: Artan sıcaklık, trafik yoğunluğunu ve araç egzoz gazı yayılımlarını artırmakta ve bu durum, hava kalitesini düşürerek ve yol kapasitesinde azalmalara neden olmaktadır.
  6. Toplu Ulaşım İkilemleri: Yolların kullanılamaz hale gelmesi veya trafiğin aksaması durumunda, toplu taşıma sistemlerini etkilemektedir. Artan sıcaklıklar, metro, tramvay ve otobüs hizmetlerini aksatmakta ve araç içi konforu olumsuz etkilemektedir.

Bu etkilerin önüne geçmek için İstanbul'da altyapı projelerinde iklim değişikliği dikkate alınmalı, sürdürülebilir ulaşım stratejileri benimsemeli ve acil durum planları oluşturulmalıdır. Ayrıca, kent planlaması ve altyapı geliştirme çalışmaları iklim değişikliğine uyumlu hale getirilmelidir. İstanbul'da yollar, kentin ulaşım sisteminin önemli bir parçasıdır. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'un yol sistemini ciddi şekilde bozmakta ve şehrin ekonomik ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

ü  Aşırı hava olaylarına dayanıklı yolların inşa edilmesi

ü  Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma duvarları inşa edilmesi

ü  İklim değişikliğine uyum sağlayan yol bakım ve onarım planlarının geliştirilmesi

Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek öteki önlemler şunlardır:

ü  Yollarda yağmur suyu drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi

ü  Yollarda aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması

ü  Yollarda kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek araç ve gereçlerin ve personelin hazır bulundurulması.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLLİĞİNİN SU VE KANALİZASYON SİSTEMLERİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ

İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin su ve kanalizasyon sistemleri üzerinde beklenen olumsuz etkileri şunlardır: [44], [45]

  1. Su Kaynaklarında Azalma: Artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarları, su kaynaklarında azalmaya neden olmakta ve bu durum, içme suyu temini, sulama ve sanayi için kullanılan su kaynaklarını etkilemektedir.
  2. Su Kıtlığı: Düşük yağışlar ve artan sıcaklıklar, su kıtlığına neden olmakta ve bu durum, su arzının yetersiz olduğu dönemlerde içme suyu teminini ve genel su kullanımını etkilemektedir.
  3. Artan Kuraklık Riski: İstanbul'da kuraklık riski artabilir ve bu durum, su temini açısından zorluklar yaratmaktadır. Su rezervuarlarının düşük seviyede kalması, su arzında aksamalara ve su kalitesinde düşüşlere neden olmaktadır.
  4. Sel ve Taşkın Riski: Şiddetli yağışlar ve fırtınalar, kanalizasyon sistemlerini ve su arıtma tesislerini etkilemekte ve yüksek yağışlar, sel ve taşkın riskini artırarak altyapıya zarar vermektedir.
  5. Kanalizasyon Sistemlerinde Aksamalar: Artan yağışlar ve ani hava değişimleri, kanalizasyon sistemlerinin aşırı yük altında kalmasına neden olmakta ve bu durum, kanalizasyon aksamalarına, taşmalara ve su kirliliğine yol açmaktadır.
  6. Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İklim değişikliği, deniz seviyesindeki yükselmeye ve kıyı erozyonuna neden olmakta ve bu durum, kıyı bölgelerindeki su ve kanalizasyon altyapısını etkileyerek özellikle deniz suyunun yeraltı su kaynaklarına karışması riskini artırmaktadır.

7.      Su Arıtma Tesislerinde Zorluklar: Değişen iklim koşulları, su arıtma tesislerinin performansını etkilemekte ve su kalitesindeki değişiklikler, su arıtma sistemlerini daha karmaşık ve maliyetli hale getirmektedir.

8.      İklim değişikliğinin su kalitesi üzerindeki etkileri: İklim değişikliği, su kalitesini olumsuz yönde etkilemekte ve artan sıcaklıklar nedeniyle sularda alg ve bakterilerin çoğalması [46] artabilir.

Bu olumsuz etkilerin azaltılması için su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, su tasarrufu politikalarının güçlendirilmesi, sel yönetimi stratejilerinin uygulanması ve altyapının iklim değişikliğine uyumlu hale getirilmesi gibi önlemler alınmalıdır.

İstanbul'da su ve kanalizasyon sistemleri, kentin yaşamsal öneme sahip altyapılarından biridir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'un su ve kanalizasyon sistemlerini ciddi şekilde tahrip etmekte ve kentin içme suyu ve atık su yönetimi hizmetlerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

ü  Aşırı hava olaylarına dayanıklı su ve kanalizasyon sistemlerinin inşa edilmesi

ü  Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma duvarları inşa edilmesi

ü  Su şebekelerinde yağmur suyu drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi

ü  Su ve kanalizasyon sistemlerinde aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması

ü  Su ve kanalizasyon sistemlerinde kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek araç, gereç ve personelin hazır bulundurulması.

Bu önlemlerin alınması, aşırı hava olaylarının su ve kanalizasyon sistemlerine neden olabileceği hasarı azaltmaya ve sistemlerin daha güvenli hale gelmesine yardımcı olacaktır.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ENERJİ ALTYAPISI ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ

İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliğinin enerji altyapısı üzerinde beklenen olumsuz etkileri aşağıda belirtilmiştir: [47]

  1. Artan Enerji Tüketimi: Yüksek sıcaklıklar, özellikle yaz aylarında, iklimlendirme sistemlerinin daha fazla kullanılmasına neden olmakta ve bu durum, enerji talebini artırarak elektrik tüketimini yükseltmektedir.
  2. Elektrik Kesintileri: Artan sıcaklıklar, enerji talebindeki ani artışlar ve aşırı hava olayları, elektrik şebekelerinde kesintilere neden olmakta ve yoğun kullanım dönemlerinde, enerji altyapısı bu talebi karşılamakta zorlanılmaktadır.
  3. Su Kısıtlamaları ve Hidroelektrik Enerji Üretimi: Azalan yağış miktarları, hidroelektrik santrallerin su kaynaklarını etkilemekte ve bu durum, su kısıtlamalarına ve hidroelektrik enerji üretiminde azalmalara yol açmaktadır.
  4. Artan Isı: Elektrik ile çalışan cihazlar ve enerji iletim hatları, artan sıcaklıklar nedeniyle daha fazla ısınmakta ve bu durum, enerji kayıplarını artırarak iletim hatlarının verimliliğini düşürmekte ve maliyetini artırmaktadır.
  5. Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Enerji Altyapısı Zararları: İklim değişikliği, deniz seviyesindeki yükselmeye ve aşırı hava olaylarına bağlı olarak sel riskine neden olmaktadır. Bu durum, enerji altyapısına zarar vermekte ve özellikle kıyı bölgelerinde bulunan enerji tesislerini etkilemektedir.
  6. Enerji Üretiminde Dengeleme Sorunları: Rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynakları, iklim değişikliği nedeniyle artan rüzgâr dalgalanmaları ve değişken hava koşulları ile mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Bu, enerji üretiminde dengesizliklere ve güç talebi ile arzı dengeleme zorluklarına yol açmaktadır. [48]

Bu olumsuz etkilerle başa çıkmak için İstanbul'da enerji altyapısının iklim değişikliğine dayanıklı hale getirilmesi, enerji verimliliği politikalarının uygulanması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha yaygın kullanılması gibi stratejiler benimsenmelidir.

İstanbul'da enerji altyapısı, kentin yaşamsal öneme sahip altyapılarından biridir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'un enerji altyapısını ciddi şekilde etkileyebilir ve şehrin enerji güvenliğini olumsuz yönde etkileyebilir.

Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

ü  Aşırı hava olaylarına dayanıklı enerji altyapısının inşa edilmesi

ü  Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma duvarları inşa edilmesi

ü  İklim değişikliğine uyum sağlayan enerji planlarının geliştirilmesi.

Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek önlemler şunlardır:

ü  Elektrik şebekelerinde yağmur suyu drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi

ü  Enerji altyapısında aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması

ü  Enerji altyapısında kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek araç, gereç ve personelin hazır bulundurulması

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TELEKOMÜNİKASYON SİSTEMİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, İstanbul'da telekomünikasyon sistemleri üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir.

  1. Sıcaklık ve Cihaz Performansı: Artan sıcaklıklar, telekomünikasyon gereçleri üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta ve yüksek sıcaklıklar, cihazların performansını düşürerek aşırı ısınma durumlarına neden olmaktadır. Bu durum cihaz ömrünü kısaltabilir.
  2. Enerji Tüketimi Artışı: Yüksek sıcaklıklar, telekomünikasyon altyapısındaki enerji tüketimini artırmakta ve iklim kontrol sistemleri ve soğutma ihtiyaçları arttıkça, enerji maliyetleri ve talepleri yükselebilir.
  3. Aşırı Hava Olayları ve Altyapı Zararları: İklim değişikliği, aşırı hava olaylarına, fırtınalara ve sel gibi olaylara yol açabilir. Bu durum, telekomünikasyon altyapısının zarar görmesine ve ağ kesintilerine neden olabilir.
  4. Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: İstanbul'un bazı bölgelerinde deniz seviyesindeki yükselme ve kıyı erozyonu riski bulunmaktadır. Bu durum, kıyı bölgelerindeki telekomünikasyon altyapısını etkileyebilir.
  5. İklim Koşullarına Dayanıklı Ekipman: İklim değişikliği, telekomünikasyon gereçlerinin dayanıklılığını etkilemekte ve daha dayanıklı ve iklim koşullarına uyumlu araç ve gereçlere ihtiyaç duyulmaktadır.
  6. Su Hasarı ve Elektrik Kesintileri: Şiddetli yağışlar ve su baskınları, altyapıdaki kabloları ve cihazları etkilemektedir. Ayrıca, aşırı hava olayları elektrik kesintilerine neden olarak iletişim altyapısını olumsuz etkilemektedir.
  7. Veri Merkezi Performansı: Artan sıcaklıklar, veri merkezlerinde soğutma ihtiyacını artırmakta ve bu durum, enerji maliyetlerini ve sistem bakım maliyetlerini artırmaktadır.

Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

ü  Aşırı hava olaylarına dayanıklı telekomünikasyon altyapısının inşa edilmesi

ü  Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma duvarları inşa edilmesi

ü  İklim değişikliğine uyum sağlayan telekomünikasyon planlarının geliştirilmesi.

Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un telekomünikasyon sistemini iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale getirecektir. Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek önlemler şunlardır:

ü  Telekomünikasyon şebekelerinde yağmur suyu drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi

ü  Telekomünikasyon altyapısında aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması

ü  Telekomünikasyon altyapısında kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek cihazların ve personelin hazır bulundurulması

ü  Fiber optik kabloların, aşırı sıcak hava dalgaları ve aşırı nem gibi olumsuz hava koşullarına dayanıklı malzemelerden yapılması

ü  Mobil baz istasyonlarının, aşırı rüzgar ve yağmur gibi olumsuz hava koşullarına dayanıklı olması

ü  Telekomünikasyon şebekelerinin, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde yer altına alınması.

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN YEŞİL ALANLAR VE PEYZAJ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

İstanbul'da küresel ısınma ve iklim değişikliği, yeşil alanlar ve peyzaj üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir. [49], [50]

  1. Sıcaklık Artışı ve Kuraklık: Artan sıcaklıklar ve azalan yağış miktarları, kuraklık riskini artırmakta ve bu durum, yeşil alanlardaki bitki örtüsünü olumsuz etkileyerek kuruma ve zayıflamaya neden olmaktadır.
  2. Aşırı Hava Olayları: İklim değişikliği nedeniyle aşırı hava olayları, şiddetli yağışlar, fırtınalar ve sel gibi olaylar daha sık görülmekte ve bu durum, yeşil alanların zarar görmesine ve erozyon riskinin artmasına yol açmaktadır.
  3. Bitki ve Habitat Değişiklikleri: Sıcaklık ve iklim değişiklikleri, bölgesel bitki örtüsünü etkilemekte, endemik bitki türlerinin habitatlarını azaltmakta ve biyoçeşitliliği olumsuz etkilemektedir.
  4. Su Kaynaklarının Azalması: Azalan yağışlar ve artan sıcaklıklar, su kaynaklarının azalmasına neden olmakta ve bu durum, parklar, bahçeler ve diğer yeşil alanların sulanmasını zorlaştırmaktadır.
  5. Yeşil Alanlardaki İklim Adası Etkisi: Yüksek binalar, asfalt yollar ve diğer yapılar, kent içindeki sıcak hava adaları oluşturmakta, yeşil alanlardaki sıcaklık düzenleyici etkiyi azaltmakta ve bitki örtüsünün sağladığı serinleme etkisini zayıflatmaktadır.
  6. Zararlı Organizmaların Artışı: Sıcaklık değişiklikleri ve artan nem, zararlı böceklerin ve hastalıkların yayılma olasılığını artırmakta ve bu durum yeşil alanlardaki bitki sağlığını etkilemektedir.
  7. Deniz Seviyesinin Yükselmesi ve Kıyı Alanları: İstanbul'daki kıyı bölgeleri, deniz seviyesindeki yükselmeye bağlı olarak zarar görmekte ve bu durum, sahil bölgelerindeki yeşil alanların erozyona uğramasına neden olmaktadır.

Bu olumsuz etkileri azaltmak için İstanbul'da yeşil alan planlaması ve yönetimi, su kaynakları yönetimi, kuraklık direnci stratejileri ve yerel bitki türlerini destekleyen peyzaj tasarımları gibi sürdürülebilir uygulamaların benimsenmesi önemlidir. Ayrıca, kent planlaması ve altyapı geliştirme çalışmaları iklim değişikliğine uygun bir şekilde ele alınmalıdır.

Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler alınmaktadır. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

ü  Aşırı hava olaylarına dayanıklı yeşil alan ve peyzaj tasarımlarının geliştirilmesi

ü  Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde yeşil alan ve peyzaj çalışmalarının su seviyesinin üzerinde yapılması

ü  İklim değişikliğine uyum sağlayan yeşil alan ve peyzaj planlarının geliştirilmesi.

Özellikle aşırı hava olaylarına karşı alınabilecek önlemler şunlardır:

ü  Yeşil alanlarda yağmur suyu drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi

ü  Yeşil alanlarda aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı bitki türlerinin kullanılması

ü  Yeşil alanlarda kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek cihazların ve personelin hazır bulundurulması

Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un yeşil alanlarını ve peyzajını iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale getirecektir.

 

 

 

 

KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN KENTSEL ALTYAPILAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Küresel ısınma ve iklim değişikliği, İstanbul'daki altyapı sistemleri üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir. [51]

  1. Sel ve Taşkın Riski: İstanbul'da şiddetli yağışlar, sel ve taşkın riskini artırmaktadır ve bu durum, altyapı sistemlerini, özellikle de su ve kanalizasyon sistemlerini etkileyerek hasarlara yol açmaktadır.
  2. Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Erozyonu: Küresel ısınma nedeniyle deniz seviyesindeki yükselme, kıyı bölgelerinde erozyon riskini artırmakta ve bu durum, kıyı altyapısını etkileyerek özellikle de sahil yollarını, limanları ve diğer denizle ilişkili altyapıyı tahrip etmektedir.
  3. Isı Adaları: Yüksek binalar, asfalt yollar ve yoğun betonlaşma, kent içinde ısı adalarının oluşmasına neden olmakta ve bu durum, çevresel sıcaklık artışını hızlandırabilir ve enerji talebini artırmaktadır.
  4. Enerji İletim Hatlarına Zarar: Aşırı hava olayları, fırtınalar ve şiddetli yağışlar, enerji iletim hatlarına zarar vermekte ve bu elektrik kesintilerine ve enerji altyapısının hasar görmesine neden olmaktadır.
  5. Sıcaklık Artışı ve Altyapı Dayanıklılığı: Yüksek sıcaklıklar, yol yüzeylerinde çatlaklar, köprülerde genleşme sorunları ve diğer altyapı elemanlarında dayanıklılık sorunlarına neden olmaktadır.
  6. Su Kısıtlamaları ve Su Altyapısı: Azalan yağış miktarları ve artan sıcaklıklar, su kaynaklarının azalmasına neden olmakta ve bu durum, su altyapısını etkileyerek su temini konusunda kısıtlamalara yol açmaktadır.
  7. Ulaşım Altyapısı ve Trafik Sorunları: Artan sıcaklıklar, özellikle yaz aylarında, asfalt yolların aşırı ısınmasına ve trafik sorunlarının artmasına neden olmakta ve bu durum, ulaşım altyapısını olumsuz etkilemektedir.
  8. Altyapı Onarımları ve Bakım Maliyetleri: Sıcaklık değişiklikleri, aşırı hava olayları ve diğer iklim değişikliği etkileri, altyapının daha sık onarılmasını ve bakımını gerektirmekte ve bu da maliyetleri artırabilir.

Bu etkilerle başa çıkmak için iklim değişikliğine uyumlu altyapı projeleri geliştirilmeli, dayanıklılık ve direnç stratejileri benimsemeli ve acil durum planlaması yapılmalıdır. Ayrıca, sürdürülebilirlik odaklı kent planlaması ve altyapı yönetimi stratejileri uygulanmalıdır.

Bu etkileri azaltmak için, İBB tarafından bazı önlemler alınmaktadır.

ü  Aşırı hava olaylarına dayanıklı altyapıların inşa edilmesi

ü  Deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle oluşabilecek riskleri azaltmak için sahil şeridi bölgelerinde taşkın koruma duvarları inşa edilmesi

ü  İklim değişikliğine uyum sağlayan altyapı planlarının geliştirilmesi

ü  Altyapılarda yağmur suyu drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi

ü  Altyapılarda aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması

ü  Altyapılarda kasırga ve sel gibi aşırı hava olaylarından kaynaklanan hasarları onarabilecek cihazların ve personelin hazır bulundurulması

ü  Altyapılarda su tasarrufu sağlayan sistemlerin kullanılması

ü  Altyapılarda kuraklığa dayanıklı malzemelerin kullanılması

ü  Altyapılarda aşırı sıcak hava dalgalarına dayanıklı malzemelerin kullanılması

Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un altyapısını iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale getirecektir.

 

AŞIRI HAVA OLAYLARI: İSTANBUL ÖRNEĞİ [52]

İstanbul ve çevresinde aşırı hava olayları mümkündür. İstanbul, kuzeyde Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve batıda Ege Denizi ile çevrili olan bir coğrafyada yer almaktadır. Bu durum, şehri çeşitli iklim etkilerine maruz bırakır. İstanbul'da karasal iklim etkileri, denizel iklim etkileri ve kara iklimi etkileri bir araya gelir. Bu durum, farklı mevsimlerde çeşitli hava koşullarının görülmesine neden olabilir. Ayrıca, iklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, yağış değişiklikleri ve diğer faktörler, aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini etkileyebilir.

Olası aşırı hava olayları şunları içerebilir:

  1. Şiddetli Yağışlar ve Sel: İstanbul'da zaman zaman şiddetli yağışlar görülebilir, özellikle sonbahar ve kış aylarında. Bu durum, sel riskini artırabilir.
  2. Fırtına ve Kasırgalar: Marmara Denizi ve Karadeniz'den gelen fırtınalar, İstanbul'u etkileyebilir. Özellikle kış aylarında, şiddetli rüzgârlar ve fırtınalar görülebilir.
  3. Kar Yağışları: Kış aylarında, soğuk hava koşulları nedeniyle İstanbul'da kar yağışları gözlemlenebilir. Ancak, bu olaylar genellikle kentte kısa süreli etkiler bırakır.
  4. Sıcak Hava Dalgaları: Yaz aylarında, sıcak hava dalgaları İstanbul'u etkileyebilir. Yüksek sıcaklıklar, kentteki yaşamı ve enerji talebini etkileyebilir.
  5. Hortumlar: Denizel iklim ve sıcak-soğuk hava kütlelerinin karşılaşması nedeniyle, İstanbul çevresinde nadiren de olsa hortumlar görülebilir.

6.      Sıcak hava dalgaları: İstanbul, ılıman bir iklime sahiptir ve yaz aylarında sıcak hava dalgalarına maruz kalmaktadır. Küresel ısınma nedeniyle, İstanbul'da sıcak hava dalgalarının görülme sıklığı ve şiddeti artmaktadır.

  1. Kuraklık: İstanbul, yağış miktarının düşük olduğu bir bölgedir. Küresel ısınma nedeniyle, İstanbul'da kuraklık riski artmaktadır.

Bu tür aşırı hava olaylarına karşı hazırlıklı olmak ve kent planlamasını bu olaylara uygun hale getirmek önemlidir. İstanbul'da altyapı, acil durum yönetimi ve iklim değişikliği uyumu konularında yapılan çalışmalar, şehrin bu tür olaylarla başa çıkma kapasitesini artırmaya yöneliktir.

İstanbul ve çevresinde aşırı hava olayları olasıdır. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'da aşırı hava olaylarının görülme sıklığını ve şiddetini artırmaktadır. Karbon yayılımlarının azaltılması,  yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi ve su tasarrufu yapılması İstanbul'un iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale gelmesine yardımcı olacaktır.

 

İKLİM DEĞİŞİKİLİĞİ: KARASAL VE DENİZSEL İKLİMDEN TROPİKAL İKLİME DOĞRU GEÇİŞ Mİ?

Bu konuda iki ayrı görüş vardır: Birinci görüşe göre İstanbul ve çevresindeki iklimin tropikal iklimlere dönüşmekte olduğu ileri sürülemez. Tropikal iklimler genellikle ekvator bölgesinde, 30 derece kuzey ve güney enlemleri arasında yer alan geniş bölgelerde bulunur. İstanbul ise 41 derece kuzey enlemine sahip, bu da onu tropikal iklim kuşağından uzaklaştırır. İstanbul, karasal iklim etkileri ile denizel iklim etkilerinin birleştiği bir bölgede yer alır. Kışları soğuk ve yağışlı, yazları ise sıcak ve kuru olabilen bir iklimi vardır. Ancak, iklim değişikliği küresel olarak sıcaklık artışına ve hava koşullarındaki değişikliklere neden olabilir. İklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar, deniz seviyesindeki yükselme, şiddetli hava olaylarının sıklığında artış gibi faktörler, yerel iklimde de değişikliklere yol açabilir. Ancak, bu değişikliklerin tropikal iklimlere dönüşü ifade etmesi çok olası değildir. İstanbul, coğrafi konumu nedeniyle hâlâ karasal ve denizel iklim etkilerini barındırmaya devam edecektir.

İkinci görüşe göre İstanbul ve çevresinde iklimin tropikal iklime dönüşmekte olduğu ileri sürülebilir. İstanbul, ılıman bir iklime sahiptir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri, İstanbul'un iklimini daha sıcak ve daha nemli hale getirmektedir. Bu değişiklikler, İstanbul'un ikliminin tropikal iklime dönüşmekte olduğu yönündeki endişeleri artırmaktadır.

Örneğin Prof. Dr. Murat Türkeş şunları söylemektedir: “Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, "İklim değişikliğinin etkileriyle Türkiye, subtropikal iklimden tropikal iklime doğru geçiyor. Bugünkü sıcaklık rejimi neredeyse tropikal iklim koşullarına yaklaşmış durumda... İklim değişikliğinin etkileriyle Türkiye, subtropikal iklimden tropikal iklime doğru geçiyor. Bugünkü sıcaklık rejimi neredeyse tropikal iklim koşullarına yaklaşmış durumda. Özellikle kışın etkisi azalıyor. Bahar mevsimleri daha ılık geçebiliyor. Tüm bunlar daha ılıman bir döneme gidildiğini gösteriyor. Bütün bunlar, bugün için değil ancak dört mevsimden, yılın bir serin ve soğuk bir de sıcak ve ılık döneminin olduğu iki mevsiminin oluşabileceği bir tropikal iklime doğru gidildiğini gösteriyor… Özellikle yüzey ve alt atmosfer sıcaklıklarının artması, buna bağlı olarak da zaman içinde okyanus ve deniz suyu sıcaklıklarının artışı ve bunlarla ilgili hava olayları, bu değişiklikleri etkiliyor. İklim değişikliği, bölgesel hava dolaşımıyla basınç ve rüzgâr sistemlerini değiştiriyor… Daha az fosil yakıt kullanılmalı… "Enerjide, ulaşımda, tarımda ve konutta daha az fosil yakıt kullanılmalı. Enerji tasarrufu ve enerji verimliliği ilkelerini tüm sektörlerde ve hayatımızda kullanmalıyız. Yeni ve yenilenebilir enerjinin birincil kaynaklar içindeki oranının artırılması lazım. Yaşam tarzımızın ve tüketim alışkanlıklarımızın değiştirilmesi gerekli. Toplu taşımanın geliştirilerek bireysel araç kullanımının azaltılması gerekli. Baştan aşağıya yapılacak değişikliklerle damla damla geliştirerek sera gazı salınımını azaltmalıyız." [53]

İstanbul'da iklim değişikliğinin etkilerini gösteren bazı gözlemler şunlardır:

1.      Ortalama sıcaklık artışı: İstanbul'da ortalama sıcaklık, son 100 yılda 1,5°C artmıştır. Bu artış, İstanbul'da yaz aylarının daha sıcak ve kış aylarının daha ılıman hale gelmesine neden olmuştur.

2.      Yağış miktarındaki değişimler: İstanbul'da yağış miktarı, son 100 yılda değişkenlik göstermiştir. Ancak, genel olarak yağış miktarında bir azalma eğilimi görülmektedir. Bu azalma, İstanbul'da kuraklık riskini artırmaktadır.

3.      Aşırı hava olaylarının görülme sıklığındaki artış: İstanbul'da aşırı hava olaylarının görülme sıklığı artmaktadır. Sıcak hava dalgaları, kasırgalar, sel ve kuraklık gibi aşırı hava olayları, İstanbul'da daha sık görülmeye başlamaktadır.

Bu gözlemler, İstanbul'un ikliminin tropikal iklime dönüşmekte olduğunu göstermektedir. Tropikal iklimler, sıcak ve nemli iklimlerdir. İstanbul'da ortalama sıcaklığın artması ve yağış miktarının azalması, şehrin iklimini daha sıcak ve daha nemli hale getirmektedir. Bu değişiklikler, İstanbul'da tropikal bitki türlerinin görülmesini artırabilir ve İstanbul'un ekolojik dengesini olumsuz yönde etkileyebilir. İstanbul'un ikliminin tropikal iklime dönüşmesini önlemek için, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik önlemler alınması gerekmektedir. Bu önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

ü  Karbon yayılımlarının azaltılması

ü  Yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi

ü  Su tasarrufu yapılması

Bu önlemlerin alınması, İstanbul'un iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı hale gelmesine yardımcı olacaktır.

Tropikal balıkların belirli bir bölgede görülmesi ve hortumların oluşması genellikle iklim değişikliği, sıcaklık değişimleri ve meteorolojik faktörlere bağlı olarak gerçekleşir. Bu olaylar, belirli iklim şartlarının değişmesi veya o bölgede tropikal özelliklerin artması sonucunda ortaya çıkabilir.

  1. Sıcaklık Değişiklikleri: Tropikal balıklar genellikle daha sıcak suları tercih ederler. İklim değişikliği veya bölgesel sıcaklık artışları, bu tür balıkların daha kuzey veya güneye doğru göç etmelerine neden olabilir. Bu durumda, daha önce görülmeyen tropikal balıklar, daha ılıman bölgelerde ortaya çıkabilir.
  2. Deniz Sıcaklığı Artışı: Tropikal balıkların göç etmesinde etkili olan faktörlerden biri de deniz sıcaklığıdır. Deniz sıcaklığının artması, tropikal balıkların genişleme alanlarını genişletebilir ve daha yüksek enlemlerde görülmelerine olanak tanır.
  3. Hava Koşulları ve Hortumlar: Hortumlar, genellikle sıcak ve soğuk hava kütlelerinin karşılaşması sonucunda oluşan şiddetli fırtınalardır. İklim değişikliği, atmosferdeki ısı değişimleri ve su sıcaklıklarındaki artışlar, hortumların sıklığını ve şiddetini etkileyebilir. Daha yüksek sıcaklıklar, atmosferde daha fazla enerji birikimine neden olabilir, bu da şiddetli hava olaylarının olasılığını artırabilir.

Ancak, tropikal balıkların belirli bir bölgede görülmesi ve hortumların oluşması sadece iklim değişikliği ile değil, bir dizi faktörün bir araya gelmesiyle de ilgili olabilir. Bu faktörler arasında su sıcaklığı, su akıntıları, besin kaynakları, deniz akıntıları ve rüzgâr gibi çeşitli doğal etmenler bulunmaktadır. Ayrıca, meteorolojik olaylar ve hortumlar arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır ve tek bir sebep üzerinden açıklanamaz.

Bu göçlerin Süveyş Kanalı ve Hint Okyanusu'ndan olduğu gibi ara sıra da Atlas Okyanusu kökenli türlerin Cebelitarık Boğazı'ndan girmesiyle de gerçekleştiğine dikkati çeken Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu şunları söylemektedir:  Göçleri tetikleyen nedenlerin başında küresel ısınmanın gelmektedir. Akdeniz'in biyolojik çeşitlilik açısından giderek tropikalleşmeye başlamıştır… Kızıldeniz'den Akdeniz'e göç eden, İskenderun Körfezi'nde 100'e yakın ve Antalya Körfezi'nde ise 65 balık türü tespit edildi. Göçler sadece balıklarla sınırlı değil. Denizel ortamda bulunan her türlü canlı gruplarından Akdeniz'e girişler olmaktadır… Körfez’de görülen birçok denizanası türünün yerli değildir… Çok sayıda yengeç, yosun, istiridye ve midye türleri de Kızıldeniz orijinlidir. Yine derisi dikenliler olarak bilinen denizkestanesi ve denizhıyarlarından bazı türler de egzotiktir. Balon balığı ve aslan balığına zaten çok sık karşılaşıyoruz. Mesela Antalya Körfezi'ne gelen kardinal balığı da çok baskın bir tür haline gelmeye başladı." [54]

Türkiye ve çevresinde tropikal balıkların görülmeye başlaması ve hortumların oluşmaya başlaması, iklim değişikliğinin etkilerinin bir sonucudur. İklim değişikliği, okyanusların sıcaklığını artırmaktadır. Bu artan sıcaklık, tropikal balıkların yaşam alanlarını genişletmesine neden olmaktadır. Tropikal balıklar, daha soğuk sulara göç etmeye zorlanarak, Türkiye gibi daha kuzey bölgelerde görülmeye başlamaktadır.

Hortumlar, tropikal ve subtropikal bölgelerde görülen aşırı hava olaylarıdır. Hortumlar, sıcak ve nemli havanın, soğuk ve kuru hava ile karşılaşması sonucu oluşur. İklim değişikliği, okyanusların sıcaklığını artırarak, hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır.

Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi ile çevrili bir ülkedir. Bu nedenle, Türkiye'de hortumların oluşma riski yüksek bir bölgedir. Küresel ısınma nedeniyle, Türkiye'de deniz suyu sıcaklığı artmakta ve bu durum, hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır. Türkiye ve çevresinde tropikal balıkların görülmeye başlaması ve hortumların oluşmaya başlaması, iklim değişikliğinin etkilerinin açık bir göstergesidir. Bu etkilerin daha da şiddetlenmesini önlemek için, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik önlemler alınması gerekmektedir.

ü  Tropikal balıkların görülmeye başlaması: Tropikal balıklar, ılık ve berrak suları tercih eden balıklardır. İklim değişikliği nedeniyle, okyanusların sıcaklığı artmakta ve ılıman bölgelerde artan sıcaklık, tropikal balıkların yaşam alanlarını genişletmektedir. Örneğin, Avrupa'da daha önce görülmeyen tropikal balıklar, son yıllarda daha sık görülmeye başlanmıştır. Türkiye'de, Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi'nde tropikal balıkların görülmeye başlaması, iklim değişikliğinin etkilerinin bir sonucudur. Küresel ısınma nedeniyle, Türkiye'de deniz suyu sıcaklığı artmakta ve bu durum, tropikal balıkların Türkiye'ye göç etmesine neden olmaktadır.

 

ü  Hortumların oluşmaya başlaması: Hortumlar, sıcak ve nemli havanın, soğuk ve kuru hava ile karşılaşması sonucu oluşur. İklim değişikliği, okyanusların sıcaklığını artırarak, hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır. Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi ile çevrili bir ülkedir. Bu nedenle, Türkiye'de hortumların oluşma riski yüksek bir bölgedir. Küresel ısınma nedeniyle, Türkiye'de deniz suyu sıcaklığı artmakta ve bu durum, hortumların oluşma olasılığını artırmaktadır. Örneğin, 2023 yılında Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nde meydana gelen hortum, iklim değişikliğinin etkilerinin bir sonucu olarak değerlendirilmiştir. Bu hortum, Türkiye'de meydana gelen ilk hortumdur. Türkiye ve çevresinde tropikal balıkların görülmeye başlaması ve hortumların oluşmaya başlaması, iklim değişikliğinin etkilerinin ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir. Bu etkilerin daha da şiddetlenmesini önlemek için, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik önlemler alınması gerekmektedir.  Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, küresel iklim değişikliğinin Türkiye'de hortum ve benzeri fırtınaların görülme sıklığını artırdığını söyledi: Türkiye’de küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği yaşanmakta ve bunun olumsuz etkilerinin her geçen gün daha çok hissedilmekt6edir… Coğrafi konum itibarıyla orta kuşakta yer alan Türkiye dört mevsimi yaşayan bir ülkedir. Okyanuslarda görülen siklonik fırtınaların (Atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde hızla dönen rüzgârların oluşturduğu şiddetli fırtına) normal şartlarda Türkiye'de görülmez. Ancak iklim değişikliğinin bu durumu değiştirdi. Kara ve deniz arasındaki sıcaklık farklarının artması, atmosferdeki değişim ve bozulmalar Türkiye gibi ülkelerde de ciddi hortum ve benzeri hava olayları oluşmasına neden oldu. Hortumlar hasar verici hale gelmeye başladı. Bu yıl Konya'da, geçen yıl Ankara'da sadece çöllerde görebileceğimiz kum fırtınaları, İç Anadolu'da yarı kurak bölgelerimizde karşımıza çıkar hale geldi.” [55]

 

DEĞERLENDİRME, SONUÇ VE YENİ ARAŞTIRMALAR İÇİN ÖNERİLER

Küresel ısınma ve buna bağlı olarak gelişen iklim değişikliği olguları kentlerin doğal ve iklimsel afetlere karşı direncini yok etmektedir. İklim değişikliği pek çok yönden kentsel doğrusal altyapıları işlevsiz bırakmaktadır. Hortumlardan sellere, karasal iklimden tropikal iklime geçişe ve insanların barınaksızlaşmasından sanayi ve tarımın büyük zararlara uğramasına kadar değişen birçok alanda ülkeler büyük kayıplara uğramaktadır. Bunlardan daha önemli olarak alınması gereken önlemlerin çok yüksek maliyeti ülkeler üzerinde önemli makroekonomik ve finansal yükler yaratmaktadır. Yerel yönetimlerin bu alanda alabilecekleri pek çok önlem vardır. Ancak bu maliyeti karşılamaları olanaklı değildir. Bu nedenle alınacak önlemler daha çok merkezi yönetimlerin sorumluluğu olmak durumundadır. Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin etkileri, kentlerin doğal ve iklimsel olaylara karşı direncini ciddi şekilde zayıflatmaktadır. Bu olgular, kentsel altyapıları çeşitli yönlere doğru olumsuz etkileyerek, hortumlar, seller, iklim tipi değişiklikleri ve barınma sorunları gibi geniş bir yelpazede sorunlara yol açmaktadır. Ayrıca, bu durum, sanayi ve tarım sektörlerinde büyük zararlara neden olarak ülkelerin ekonomik dengesini sarsmaktadır.

Önemli olan, bu olumsuz etkilerle başa çıkabilmek ve gelecekteki riskleri en aza indirmek için alınması gereken önlemlerdir. Ancak, bu önlemlerin uygulanması büyük maliyetler gerektirmekte ve ülkeler üzerinde önemli makroekonomik ve finansal yükler oluşturmaktadır. Bu durum, yerel yönetimlerin bu sorumluluğu üstlenmelerinin zor olduğu bir gerçeği ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, yerel yönetimlerin çeşitli önlemler alabileceği bir gerçektir. Ancak, bu önlemlerin maliyetini karşılamak ve etkili bir şekilde uygulamak, genellikle yerel bütçelerin sınırlı olması nedeniyle mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla, iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkili olabilmek ve sürdürülebilir bir gelecek için gerekli adımları atabilmek için, alınacak önlemlerin daha çok merkezi yönetimlerin liderliğinde ve sorumluluğunda olması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu, sadece ulusal düzeyde değil, aynı zamanda uluslararası işbirliği ve koordinasyon ile desteklenmelidir. Bu sayede, küresel düzeyde etkili çözümler üretilerek, kentsel dirençliliği artırmak ve iklim değişikliği ile mücadelede daha güçlü bir dayanıklılık sağlamak mümkün olacaktır.

İklim değişikliği ve kentsel dirençlilik konularında yapılacak araştırmalar, hem bilimsel anlamda yeni bulgular sağlamak hem de etkili çözümler geliştirmek için önemlidir. İşte bu alanda önerilebilecek eni bazı araştırma konuları aşağıda gösterilmiştir:

ü  İklim Değişikliğinin Yerel Ekonomik Etkileri: Belirli bir bölgedeki iklim değişikliğinin yerel ekonomi üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmalar. İklim değişikliği nedeniyle oluşan doğal afetlerin yerel işletmeler ve tarım üzerindeki etkilerini inceleyen eden çalışmalar.

 

ü  Kentsel Altyapının Dayanıklılığı ve İklim Değişikliği: Kentsel altyapının iklim değişikliğiyle başa çıkma kapasitesini değerlendiren araştırmalar. Sürdürülebilir kentsel altyapı projelerinin etkinliğini ve uygulanabilirliğini araştıran çalışmalar.

ü  Maliyet-Etki Analizleri: İklim değişikliğiyle mücadele önlemlerinin maliyet-etki analizleri. Yerel yönetimlerin ve toplumun, iklim değişikliğiyle mücadele için yatırım yapma eğilimlerini anlamaya yönelik araştırmalar.

 

ü  Toplum Katılımı ve Bilinçlendirme: Kentsel toplulukların iklim değişikliği ile mücadeleye aktif katılımını teşvik eden iletişim stratejilerini değerlendiren çalışmalar. Toplumların iklim değişikliği konusundaki farkındalığını artırmaya yönelik eğitim programlarının etkilerini araştıran çalışmalar.

 

ü  Yönetişim ve Politika Çözümlemeleri: Yerel yönetimlerin iklim değişikliği politikalarını oluşturma ve uygulama süreçlerini inceleyen araştırmalar. Farklı ülkelerdeki kentsel dirençlilik politikalarının karşılaştırmalı analizleri.

 

ü  İklim Değişikliği Adaptasyonu İçin Yenilikçi Teknolojiler: Yenilikçi teknolojilerin (örneğin, akıllı şehir teknolojileri) iklim değişikliği adaptasyonunda nasıl kullanılabileceğini inceleyen araştırmalar. Teknolojik çözümlerin kentsel dirençlilik üzerindeki etkilerini değerlendiren çalışmalar.

Bu önerilen araştırma konuları, iklim değişikliğiyle mücadele ve kentsel dirençlilik alanında daha fazla bilgi ve çözüm üretebilmek adına faydalı olabilir. Her bir konu, farklı disiplinlerden araştırmacıları bir araya getirerek çok yönlü bir bakış açısı sunabilir.


 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

 

 

 

 

 

 

 

Akalın, M. (2013) Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Nedeniyle Oluşan Doğal Felaketlerin İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Yıl:  6/2013 Sayı: 2. https://dergipark.org.tr/tr/pub/hititsosbil/issue/7715/101013

Aksoy, Ö. K. ve E. S. Arslan. (2022) Kentlerde İklim Değişikliğinin Olası Etkilerinin Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem Hizmetlerinin Rolü. İnsan ve İnsan.  Year 2022, Volume: 9. Issue: 33, 53 - 62, 01.07.2022. https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391

Aksoy, Ö. ve E. S. Arslan. (2022). Kentlerde İklim Değişikliğinin Olası Etkilerinin Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem Hizmetlerinin Rolü. İnsan&İnsan. Yıl/Year 9, Sayı/Issue 33, Yaz/Summer 2022. 53-62 DOI: https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391 www.insanveinsan.org e-ISSN: 2148-7537

Aliravcı, I.D. (2022) Küresel Isınmanın Enfeksiyon Hastalıklarına Etkisi. IGUSABDER, 16 (2022): 284-291.

Ata, B. (2023). İklim değişikliğinin Akdeniz Bölgesi’ndeki yağışlara etkisi”.  Yeşil Haber. Ekim 16, 2023.

Başman C. ve Ç. Bakırcı. (2012). Evrim Ağacı. “Avustralya’nın Milenyum Kuraklığı ve Sonrasında Yaşananlar: Su Politikaları, Geleceğimizi Kurtarabilir Mi?”. 14 Ekim 2021.

Bayramoğlu, E. ve S. Seyhan. (2019). Kentsel Açık Yeşil Alanlarda İklim Değişimi. https://doi.org/10.36287/setsci.4.7.005

Buldurur, M. S. (2018). Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım. Birsen Yayınevi. Aralık 2018. S. 331. 9789755116846.

Çapar, G. (2019). Su Kaynakları Yönetimi ve İklim Değişikliği. İklim Değişikliği Eğitim Modülleri Serisi 8. http://suyonetimi.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/88/2019/10/%C4%B0klim%C4%B0N-Projesi-E%C4%9Fitim-Serisi-Mod%C3%BCl-8.pdf

Çelik, M.A., İ. Kopar ve H. Bayram. (2018). Doğu Anadolu Bölgesi’nin Mevsimlik Kuraklık Analizi. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Eylül 2018 22(3): 1741-1761.

EUPAVE. (2016). Beton yollar iklim değişikliği ve doğal afetler karşısında daha dayanıklıdır. https://www.turkcimento.org.tr/uploads/pdf/%C3%96ZET_B%C4%B0LG%C4%B0_-_Daha_Y%C3%BCksek_Dayan%C4%B1m.pdf

Görgülü, Ç. ve Görgülü, L. (2021). İklim Değişikliğine Eko-Morfolojik Yaklaşım: Kentsel Çeper Kuşak Alanları. JENAS Journal of Environmental and Natural Studies , 3 (1) , 72-99 . https://dergipark.org.tr/en/pub/jenas/issue/60444/886930

İBB. (2021). İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı. https://cevre.ibb.istanbul/wp-content/uploads/2022/01/ist_iklim_degisikligi_eylem_plani.pdf

İstanbul Kent Konseyi İklim Krizi Çalışma Grubu. (2020). Sıcak Dalgaları Konusunda Görüş ve Öneriler. https://istanbulkentkonseyi.org.tr/wp-content/uploads/2020/06/iKK-iKcG-Sicak-Dalgalari-Konusunda-Gorus-ve-oneriler-BiLGi-NOTU-30.06.2020-v2.pdf

Kadıoğlu, M. (2020). Kent Selleri Yönetimi ve Kontrol Rehberi. Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği. https://marmara.gov.tr/uploads/old-site/2020/10/KENT-SELLERI-kucuk.pdf

Karacan G. ve D. Gökçe. (2020). Kentsel Planlamada İklim Direnci Teması; Ankara Örneği. Dirençlilik Dergisi. 4(2), 2020, (221-238). ISSN: 2602-4667. DOI: 10.32569/resilience.725464

Karaman, S. ve Z. Gökalp. (2010). Küresel Isınma ve İklim Değişikliğinin Su Kaynakları Üzerine Etkileri”. Tarım Bilimleri Araştırma Dergisi 3 (1): 59-66, 2010. ISSN: 1308-3945, E-ISSN: 1308-027X, www.nobel.gen.tr

Nunez, C. (2023). Sea levels are rising at an extraordinary pace. Here's what to know. Seas are predicted to rise a foot by 2050, regardless of how much global carbon emissions can be reduced. Why is this happening, and what can we do to adapt?”. https://www.nationalgeographic.com/environment/article/sea-level-rise-1.

Profettura de Rio.(2016) Climate Change Adaptation Strategy for the City of Rio de Janeiro. https://www.rio.rj.gov.br/dlstatic/10112/9857523/4243336/ClimateChangeAdaptationStrategyfortheCityofRiodeJaneiro.pdf

Romanello, M. and  friends.et.al (2023). The 2023 report of the Lancet Countdown on health and climate change: the imperative for a health-centred response in a world facing irreversible harms. DOI:https://doi.org/10.1016/S0140-6736(23)01859-7.

Su Politikaları Derneği. (2023). Marmara Bölgesi: Kuraklık ve Su Kaynakları Bölgesi tehlike altında! 

Şeker, M. (eds) ve arkadaşları. (2020). Türkiye’de İklim Değişimi ve Halk Sağlığı Raporu. Türkiye Bilimler Akademisi. S. 79. 978-605-2249-49-9

Thomas J. Wilbanks, T. J. ve S. J. Fernandez. (ed al.) (2014) Climate Change and Infrastructure, Urban Systems, and Vulnerabilities. Technical Report for the US Department of Energy in Support of the National Climate Assessment.  National climate assessment regional technical input report series. Island Press. http://ndl.ethernet.edu.et/bitstream/123456789/69221/1/Thomas%20J.%20Wilbanks.pdf

Tuğaç, Ç.  (2022). İklim Değişikliği ve Kentsel Dirençlilik Bağlamında Yeşil Ulaşım. Kent Araştırmaları Dergisi. Sayı Issue 36, Cilt Volume 13, Yıl Year 2022-2, 545-575. DOI:10.31198/idealkent.1061386. ISSN: 1307-9905. E-ISSN: 2602-2133. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2206316.

Türkeş, M. 2001. Hava, iklim, şiddetli hava olayları ve küresel ısınma. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 2000 Yılı Seminerleri, Teknik Sunumlar, Seminerler Dizisi: 1: 187-205, Ankara. https://www.mgm.gov.tr/files/iklim/yayinlar/havaiklim.pdf

Yaşamış, F. D. (1993). Belediye Reformu. 1993. Çağdaş Yerel Yönetim Dergisi. Ankara. 2(2): 11-24.

Yaşamış, F. D. (1993). Belediyelerin Temel Gereksinimi: Örgütsel ve Yönetsel Yeniden Yapılanma. Türk İdare Dergisi. Ankara. 398: 159–179.

Yaşamış, F.D. (1989). OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study. No 8: Urban Linear Infrastructures of Barcelona, Spain.  Ekim 1989. Paris. (Barcelona’da Kentsel v  “OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study Olay no 9: Urban Infrastructure Provision in Ankara..  Ekim 1989. Paris.  (Ankara’da Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)” ve “OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study no 8: Urban Linear Infrastructures of Barcelona, Spain.  Ekim 1989. Paris. (Barcelona’da Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)”.

Yaşamış, F.D.(1989). OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study. No 9: Urban Infrastructure Provision in Ankara. Ekim 1989. Paris.  (Ankara’da Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)

Yaşamış, F.D.(2006). Assessing the Institutional Effectiveness of State Environmental Agencies. Environmental Management. November 2006. 38(5). 823-836. (DOI 10.1007/s00267-004-2330-9) (Kamusal Çevre Örgütlerinin Kurumsal Etkenlik Düzeylerinin Değerlendirilmesi)

Yaşamış, F.D.(2007). Assessment of Compliance Performance of Environmental Regulations of Industries in Tuzla (Istanbul, Turkey). Environmental Management. April 2007. 39(4). 575-586. (DOI 10.1007/s00267-003-0129-8) (Tuzla’da Endüstrinin Çevresel Yükümlülüklere Uyma Düzeyi)

Yaşamış, F.D.(2011). Economic Instruments of Environmental Management. Proceedings of the International Academy of Ecology and Environmental Sciences. Proceedings of the International Academy of Ecology and Environmental Sciences, 2011, 1(2):97-111. 28 August 2011. DOI 10.0000/issn-2220-8860-piaees-2011-v1-0010 (Çevre Yönetiminin Ekonomik Araçları)

Yaşamış, F.D.(2014). A New Concept and Concern for National and Global Security: Environment and Ecology. “Global Climate Change’. (Ulusal ve Küresel Güvenlik için Yeni bir Kavram ve Endişe: Küresel İklim Değişikliği). Ed.Prof. Semra Atabay. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Siegen Üniversitesi ortak yayını. (e kitap).

Yaşamış, F.D.(2014). Climate Change, Environmental Security and the UAE. Quality. No 18. 2015. Office of HH the Deputy Prime Minister and Minister of Interior Strategy and Performance Development General Directorate. Abu Dhabi. UAE. (İklim Değişikliği, Çevresel Güvenlik ve BAE)

 

 



[1] Prof. Dr. Maltepe Üniversitesi. Researcher ID B-2702-2008. Orcid number: 0000-0002-8756-1366. firuzyasamis@maltepe.edu.tr; fyasamis@gmail.com

 

[2] İklim Değişikliği Uluslararası Paneli (International Panel on Climate Change)

 

[3] Kriyosfer Dünya yüzeyinde suyun kar ve buz gibi katı formda bulunduğu; deniz buzu, göl buzu, nehir buzu, kar örtüsü, buzullar ve diğer buz tabakaları ve donmuş toprak bölümlerinin hepsine birden verilen isimdir. Hidrosfer ile geniş bir örtüşme içindedir. (Vikipedi)

 

[4] “OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study Olay no 9: Urban Infrastructure Provision in Ankara..  Ekim 1989. Paris.  (Ankara’da Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)” ve “OECD. Group on Urban Affairs. Project Group on Urban Infrastructure Policies. UP/UI Case Study no 8: Urban Linear Infrastructures of Barcelona, Spain.  Ekim 1989. Paris. (Barcelona’da Kentsel ve Doğrusal Kamu Hizmetlerinin Sunumu)”.

 

[5] Climate Change Convention.

 

[6] Bugün geldiğimiz noktada 2030 yılında dahi bu hedefin gerçekleşmeyeceği ve küresel ısınmada geri dönülemez bir süreç içinde olduğumuz anlaşılmaktadır. r.euronews.com/green/2022/05/10/dunya-meteoroloji-orgutu-kuresel-s-nmada-1-5-derece-esigini-asma-olas-l-g-yar-yar-

ya#:~:text=1%2C5%20derece%20neden%20eşik,giderek%20daha%20riskli%20hale%20geliyor.

 

[7] Taraflar Konferansı. (Conference of Parties, CoP).

[8] "Kentsel bir sistemin şoklara karşı dayanması ve hızla eski haline dönerek hizmetlerini sürdürmesi." ifadesi, Birleşmiş Milletler Habitat'ın 2019 yılında yayınladığı "Sürdürülebilir Kentler İçin Dirençlilik Rehberi" adlı belgede yer almaktadır. Belgenin 2.2.1. maddesinde, "Dirençli kentler, şoklara ve afetlere karşı dayanıklı ve bunları hızla atlatabilen kentlerdir. Bu kentler, hizmetlerini sürdürmek ve halkının ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli kapasiteye sahiptir." denilmektedir. Belgenin 2.3.1. maddesinde ise, "Kentsel dirençlilik, kentsel sistemlerin şoklara karşı dayanıklılığını ve bunları hızla atlatma yeteneğini ifade eder. Bu sistemler, altyapı, enerji, su, ulaşım, iletişim, sağlık ve eğitim gibi temel hizmetleri sağlayan sistemlerdir." denilmektedir. Dolayısıyla, söz konusu ifade, Birleşmiş Milletler Habitat'ın "Sürdürülebilir Kentler İçin Dirençlilik Rehberi" adlı belgede yer alan "Dirençli kentler" kavramının bir tanımını oluşturmaktadır.

[9] Türkeş, M. 2001. Hava, iklim, şiddetli hava olayları ve küresel ısınma. Devlet Meteoroloji İşleri Genel

Müdürlüğü 2000 Yılı Seminerleri, Teknik Sunumlar, Seminerler Dizisi: 1: 187-205, Ankara. https://www.mgm.gov.tr/files/iklim/yayinlar/havaiklim.pdf

 

[10] Akalın, M. Küresel Isınma ve İklim Değişikliği Nedeniyle Oluşan Doğal Felaketlerin İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Yıl:  6/2013 Sayı: 2. https://dergipark.org.tr/tr/pub/hititsosbil/issue/7715/101013

[11] Dünya Gazetesi, 23 Kasım 2023

[12] Sözcü, 9 Aralık 2023

[13] Vücutta su kaybı

[14] Görgülü, Ç. & Görgülü, L. (2021). İklim Değişikliğine Eko-Morfolojik Yaklaşım: Kentsel Çeper Kuşak Alanları . JENAS Journal of Environmental and Natural Studies , 3 (1) , 72-99 . https://dergipark.org.tr/en/pub/jenas/issue/60444/886930

[15] Bianet. “ABD kıyılarında deniz seviyesi rekor ölçüde yükseldi”. 11 Nisan 2023.

 

[16] Kentsel ısı adası: Kent merkezindeki ısının kentin dış kesimlerindeki ısıdan 2-4 C derece fazla olması.

[17] Dünya Gazetesi. “Çin'de sel alarmı”. 17 Haziran 2011.

 

[18] Duvar Gazetesi. “Afrika'nın en kalabalık kenti Lagos selle mücadele ediyor: Yakında yaşanmaz hale gelecek”. 2 Ağustos 2021.

 

[19] Başman C. ve Ç. Bakırcı. Evrim Ağacı. “Avustralya’nın Milenyum Kuraklığı ve Sonrasında Yaşananlar: Su Politikaları, Geleceğimizi Kurtarabilir Mi?”. 14 Ekim 2021.

 

[20] Profettura de Rio. Climate Change Adaptation Strategy for the City of Rio de Janeiro. https://www.rio.rj.gov.br/dlstatic/10112/9857523/4243336/ClimateChangeAdaptationStrategyfortheCityofRiodeJaneiro.pdf

 

[21] Eurnews. “Aşırı sıcaklar 2022 yazında Avrupa'da 20 binden fazla can aldı”. https://tr.euronews.com/green/2023/01/16/asiri-sicaklar-2022-yazinda-avrupada-20-binden-fazla-can-aldi

 

[22] BBC. New York ve çevresinde sel: En az 20 kişi öldü, ABD Başkanı Biden: İklim krizinin geldiğinin kanıtıdır”. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58417450

 

[23] Avustralya Ulusal Doğal Afet Düzenlemeleri Kraliyet Komisyonunun 2020'de yayımladığı rapora göre, ülke tarihine "Kara Yaz" (Black Summer) olarak geçen bu yangınlarda 24 milyon hektardan fazla alan yok olurken, 3 bin 500 ev yandı, çok sayıda hayvan can verdi. 26 Tem 2023.

 

[24] BBC. “ABD'de Harvey Fırtınası: Houston'da on binlerce kişiye 'Evlerinizi terk edin' talimatı”. 28 Ağustos 2017.

[25] Anadolu Ajansı. “Deniz seviyesinin yükselmesi İstanbul ve İzmir'in kıyı bölgeleri için risk oluşturuyor”.  Biriz Özbakır. 07.09.2023.

 

[26] Su Politikaları Derneği. Marmara Bölgesi: Kuraklık ve Su Kaynakları Bölgesi tehlike altında!  YILDLZ ON. OCAK 18, 2023.

 

[27] Karacan G. ve D. Gökçe. Kentsel Planlamada İklim Direnci Teması; Ankara Örneği. Dirençlilik Dergisi. 4(2), 2020, (221-238). ISSN: 2602-4667. DOI: 10.32569/resilience.725464

 

[28] Ata, B. “İklim değişikliğinin Akdeniz Bölgesi’ndeki yağışlara etkisi”.  Yeşil Haber. Ekim 16, 2023.

 

[29] Çelik, M.A., İ.Kopar ve H. Bayram. “Doğu Anadolu Bölgesi’nin Mevsimlik Kuraklık Analizi”. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Eylül 2018 22(3): 1741-1761.

 

[30] Ekosfer. 16/03/2023. 2022 yılında Türkiye’de yaşanan aşırı hava olaylarının sayısı 1030 oldu ve tüm zamanların rekorunu kırdı. Şanlıurfa’da can kayıplarına ve maddi hasara yol açan şiddetli yağışlar, geçtiğimiz yıl yaşanan aşırı hava olaylarının üçte birinden de sorumluydu.

[31] Aliravcı, I.D. “Küresel Isınmanın Enfeksiyon Hastalıklarına Etkisi” IGUSABDER, 16 (2022): 284-291.

 

 

[32] Bkz: Firuz Demir Yaşamış. “Belediyelerin Temel Gereksinimi: Örgütsel ve Yönetsel Yeniden Yapılanma. 1993. Türk İdare Dergisi. Ankara. 398: 159–179” ve “Belediye Reformu. 1993. Çağdaş Yerel Yönetim Dergisi. Ankara. 2(2): 11-24”.

[33] Nunez, C. “Sea levels are rising at an extraordinary pace. Here's what to know. Seas are predicted to rise a foot by 2050, regardless of how much global carbon emissions can be reduced. Why is this happening, and what can we do to adapt?”. April 10 2023. https://www.nationalgeographic.com/environment/article/sea-level-rise-1.

[34] İBB. “İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı: İklim Değişikliği Risk, Fırsat ve Kırılganlıklar Analiz Raporu”. https://cevre.ibb.istanbul/wp-content/uploads/2022/09/Risk-Firsat-ve-Kirilanlik-Analiz-Raporu.pdf

 

[35] İstanbul Kent Konseyi İklim Krizi Çalışma Grubu. “SICAK DALGALARI KONUSUNDA GÖRÜŞ VE ÖNERİLER – BİLGİ NOTU”. 30 Haziran 2020. https://istanbulkentkonseyi.org.tr/wp-content/uploads/2020/06/iKK-iKcG-Sicak-Dalgalari-Konusunda-Gorus-ve-oneriler-BiLGi-NOTU-30.06.2020-v2.pdf

 

[36] Kadıoğlu, M. “Kent Selleri Yönetimi ve Kontrol Rehberi. Marmara ve Boğazlar Belediyeler Birliği”. Temmuz 2019. https://marmara.gov.tr/uploads/old-site/2020/10/KENT-SELLERI-kucuk.pdf

 

[37] Buldurur, M. S. “Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım”. Birsen Yayınevi. Aralık 2018. S. 331. 9789755116846.

 

[38] Aksoy, Ö. ve E. S. Arslan. “Kentlerde İklim Değişikliğinin Olası Etkilerinin Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem Hizmetlerinin Rolü”. İnsan&İnsan. Yıl/Year 9, Sayı/Issue 33, Yaz/Summer 2022. 53-62 DOI: https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391 www.insanveinsan.org e-ISSN: 2148-7537

 

[39] Anadolu Ajansı. “Küresel iklim değişikliği aşırı hava olaylarını tetikliyor”. 31.01.2022. https://www.aa.com.tr/tr/cevre/kuresel-iklim-degisikligi-asiri-hava-olaylarini-tetikliyor/2489791

 

[40] Şeker, M. (eds) ve arkadaşları. Türkiye Bilimler Akademisi. “Türkiye’de İklim Değişimi ve Halk Sağlığı Raporu”. S. 79. Temmuz 2020. 978-605-2249-49-9

 

[41] Romanello, M. and  friends.et.al (2023) LANCET. The 2023 report of the Lancet Countdown on health and climate change: the imperative for a health-centred response in a world facing irreversible harms. November 14, 2023. DOI:https://doi.org/10.1016/S0140-6736(23)01859-7.

[42] Tuğaç, Ç.  “İklim Değişikliği ve Kentsel Dirençlilik Bağlamında Yeşil Ulaşım”. Kent Araştırmaları Dergisi. Sayı Issue 36, Cilt Volume 13, Yıl Year 2022-2, 545-575. DOI:10.31198/idealkent.1061386. ISSN: 1307-9905. E-ISSN: 2602-2133. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2206316.

[43] EUPAVE. “Beton yollar iklim değişikliği ve doğal afetler karşısında daha dayanıklıdır”. https://www.turkcimento.org.tr/uploads/pdf/%C3%96ZET_B%C4%B0LG%C4%B0_-_Daha_Y%C3%BCksek_Dayan%C4%B1m.pdf

[44]  Karaman, S. ve Z. Gökalp. “Küresel Isınma ve İklim Değişikliğinin Su Kaynakları Üzerine Etkileri”. Tarım Bilimleri Araştırma Dergisi 3 (1): 59-66, 2010

ISSN: 1308-3945, E-ISSN: 1308-027X, www.nobel.gen.tr

 

[45] Çapar, G. Su Kaynakları Yönetimi ve İklim Değişikliği. İklim Değişikliği Eğitim Modülleri Serisi 8. http://suyonetimi.ankara.edu.tr/wp-content/uploads/sites/88/2019/10/%C4%B0klim%C4%B0N-Projesi-E%C4%9Fitim-Serisi-Mod%C3%BCl-8.pdf

 

[46] Ötrofikasyon (eutrophication).

[47] Fatma Aysun KAPLAN, F.A. (2023) İklim Değişikliğinin Hidroelektrik Santraller Üzerindeki Etkisi vd HES, GES HİBRİT modeli. DSİ Teknik Bülteni.  Sayı: 141, Ocak 2023. https://cdniys.tarimorman.gov.tr/api/File/GetFile/471/Sayfa/1639/2069/DosyaGaleri/2._makale.pdf

 

[48] Uğurlu, Ö. ve İ. Ö. Güler. (2020) Türkiye’de Küresl Isınmanın Enerji Kaynakları Üzerine Etkisi. Haziran 2020. https://www.researchgate.net/publication/342449096_TURKIYE'DE_KURESEL_ISINMANIN_ENERJI_KAYNAKLARI_UZERINE_ETKISI

[49] Bayramoğlu, E. ve s. Seyhan. (2019) Kentsel Açık Yeşil Alanlarda İklim Değişimi. https://doi.org/10.36287/setsci.4.7.005

 

[50] Aksoy, Ö. K. ve E. S. Arslan. (2022) Kentlerde İklim Değişikliğinin Olası Etkilerinin Azaltılmasında Yeşil Altyapı ve Ekosistem Hizmetlerinin Rolü. İnsan ve İnsan.  Year 2022, Volume: 9. Issue: 33, 53 - 62, 01.07.2022.

https://doi.org/10.29224/insanveinsan.1104391

[51] Thomas J. Wilbanks, T. J. ve S. J. Fernandez. (ed al.) (2014) Climate Change and Infrastructure, Urban Systems, and Vulnerabilities. Technical Report for the US Department of Energy in Support of the National Climate Assessment.  National climate assessment regional technical input report series. Island Press. http://ndl.ethernet.edu.et/bitstream/123456789/69221/1/Thomas%20J.%20Wilbanks.pdf

[52] İBB. (2021) İstanbul İklim Değişikliği Eylem Planı. https://cevre.ibb.istanbul/wp-content/uploads/2022/01/ist_iklim_degisikligi_eylem_plani.pdf

[53] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiye-subtropikal-iklimden-tropikal-iklime-geciyor/1620039

[54] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/akdenizde-yerli-baliklar-azaliyor-tropikal-balik-turleri-artiyor/1853713

[55] https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turkiyede-hortum-ve-benzeri-firtinalarin-gorulme-sikligi-artti/2760399

Hiç yorum yok: