BANGSOMORO,
GENERALITAT, YEREL ÖZERKLİK VE KÜRT SORUNU
PROF. DR. FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ
GİRİŞ VE AMAÇ
Türkiye’de Kürt sorunu denilince ne anlaşılması gerektiği
konusunda büyük görüş ayrılıkları vardır. Kürt sorunu “vardır” diyenlerle
“yoktur” diyenler arasında büyük boşluk ve fikir uçurumları ortaya çıkmaktadır.
DEM Partisi’nin (Demokratik Bölgeler Partisi) kimi yetkilileri son zamanlarda
küresel bağlamda somut bir örnek vererek “vardır” diyenlerin Kürt sorunu ile
ilgili ne demek istediklerini ortaya koyan yeni bir görüş geliştirmiş
bulunuyor. Bu yetkililer “Moro” ya da daha yeni adıyla “Bangsomoro” gibi bir
rejim altında yaşamak istediklerini, böyle bir rejim gelirse istediklerinin
gerçekleşmiş olacağını ve belki de PKK’nın silah bırakabileceğini belirtiyorlar.
Türkiye aydınları bu kavramın ne olduğunu henüz yeteri kadar
bilmiyor. Bu yazının amacı sözü edilen kavramlara açıklık getirmektir.
Filipinler, resmî adıyla Filipinler Cumhuriyeti, Pasifik
Okyanusu'nun batısındaki coğrafyada konumlanan bir Güneydoğu Asya devletidir.
Ülke irili ufaklı 7.641 adet ada ve adacıktan oluşur. Ancak ülkeyi oluşturan üç
ana coğrafi kara parçası vardır. Bunlar Luzon, Visayas ve Mindanao'dur. Nüfusu
117 milyondur. Nüfusun %88’i Hristiyan, %9’u Müslüman, %3 Budistler ve diğer
dinlere mensuptur.
Moro sorunu esas olarak Filipinler Cumhuriyeti ile
ilgilidir. Bir adalar devleti olan Filipinler’in Mindanao Adası’nda ve
çevresinde yaklaşık 4 milyon Müslüman yaşamakta ve bu kitle siyasal özerklik
istemektedir. Tekil bir devler olan Filipinler uzun yıllar boyunca bu ayrılıkçı
hareketle silahlı mücadeleye girmiştir.
Türkiye bu sorunu çözmek amacıyla devreye girmiş ve bir
çözüm yolunun bulunmasına katkıda bulunmuştur. Bulunan çözüm yolu Filipinler’in
tekil yapısının korunması, Mindanao’ ya içişlerinde özerklik verilmesi ve
ulusal güvenlik ve dış politika gibi konuların ise merkezi hükûmete ait olması
esasına dayalıdır. Bu bağlamda Moro’nun adı Bangsomoro olarak değiştirilmiştir.
Yasal Düzenleme
Bangsomoro Organik Yasası (Bangsamoro Organic Law-BOL), Filipinler'deki Müslüman
Mindanao'daki Özerk Bölge (ARMM) yerine Bangsamoro Özerk Bölgesi'ni (BARMM)
oluşturmak için kabul edilen bir yasadır. 2018 yılında Filipinler Kongresi
tarafından kabul edilip Başkan Rodrigo Duterte tarafından imzalanmıştır.
Bangsamoro Organik Yasası'nın Özellikleri: Bangsamoro Özerk Yönetimi ya da Bangsamoro
Özerk Bölgesi, Mindanao'daki Müslüman çoğunluklu bölgelerin daha geniş bir
özerkliğe kavuşmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Kendi hükümet sistemine,
parlamenter bir yasama organına ve yerel yöneticilere sahip olacaktır. Bangsamoro
bölgesi, vergilendirme, kaynak yönetimi ve doğal kaynaklar üzerinde daha fazla
kontrole sahiptir. Merkezi yönetim ile gelir paylaşımı yapılacak ve merkezi
hükümet ile Bangsamoro yönetimi arasında işbirliği mekanizmaları kurulacaktır.
Bu yasa, Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) ile Filipinler
hükümeti arasında uzun yıllar süren çatışmalara son vermek için imzalanan 2014 Bangsamoro
Barış Anlaşması'nın bir parçasıdır. MILF ve diğer grupların silah bırakmasını
ve sivil hayata bütünleşmesini hedefler. Bangsamoro Organik Yasası'nın
yürürlüğe girmesi için 2019 yılında yapılan referandumda halkın büyük çoğunluğu
"evet" oyu vermiştir.
Şeriat mahkemeleri ve dini özgürlükler açısından bakıldığında ise Müslüman
toplum için sınırlı şeriat hukuku uygulanabilecek ancak bu uygulama yalnızca
gönüllülük esasına dayalı olacak ve diğer din mensuplarını kapsamayacaktır.
Yasa, Filipinler'in güneyindeki çatışmaları azaltmayı,
barışı tesis etmeyi ve bölgenin ekonomik kalkınmasını desteklemeyi
amaçlamaktadır. Bölgenin tarihi kimliğini, kültürünü ve inançlarını korumak
için daha fazla siyasal ve ekonomik özerklik sağlamaktadır.
Bangsamoro’nun tekil
Devlet içindeki statüsü ve Anayasal çerçevesini şu şekilde betimlemek
olanaklıdır. Bangsamoro Özerk Bölgesi, Filipinler Anayasası'nın
öngördüğü sınırlar içinde oluşturulmuştur. Bu belge, bölgenin özerkliğini
garanti ederken, aynı zamanda tekil devlet yapısını korur. Bangsamoro
hükümetine bazı yasama, yürütme ve yargısal yetkiler devredilmiştir. Vergilendirme,
yerel kalkınma planları, eğitim ve kültürel politikalar gibi alanlarda
Bangsamoro kendi kararlarını alabilir. Ancak, savunma, dış politika ve ulusal
güvenlik gibi konular merkezi hükümetin yetkisindedir.
Bangsamoro, Filipinler'deki diğer bölgelerden farklı olarak
parlamenter bir hükümet sistemine sahiptir. Bu, halkın doğrudan temsilini ve
yerel halkın kendi liderlerini seçmesini sağlar. Müslüman nüfus için gönüllülük
esasına dayalı sınırlı şeriat hukuku uygulanır. Bu uygulama, anayasal çerçeve
içinde yerel kültürel ve dini kimliği koruma amacını taşır. Özerklik bölgesel
düzeyde genişletilse de Bangsamoro hükümeti Filipinler'in egemenliği ve
birliğine tabidir. Tekil yapı içinde anayasal bir statüyle tanımlanır.
İlk Bangsamoro Parlamento Seçimleri: Bangsamoro Özerk
Bölgesi'nde ilk düzenli parlamento seçimleri 12 Mayıs 2025'te yapılması
planlanmaktadır. Bu seçimler, bölgenin demokratikleşme sürecinde önemli bir
adım olarak görülmektedir.
Parlamento Seçimlerinin Ertelenmesi: BARMM'de ilk
düzenli parlamento seçimleri, başlangıçta 12 Mayıs 2025 tarihinde yapılması
planlanmışken, çeşitli nedenlerle 13 Ekim 2025 tarihine ertelenmiştir. Bu
erteleme, COVID-19 pandemisinin etkileri ve Bangsamoro Seçim Yasası'nın
zamanında çıkarılamaması gibi faktörlerden kaynaklanmıştır. Ekim ayında
yapılacak seçimler, Bangsamoro Geçiş Otoritesi'nin (BTA) yerini alacak olan ilk
düzenli parlamento üyelerini belirleyecektir. Bu seçimler, bölgenin
demokratikleşme sürecinde önemli bir adım olarak görülmektedir.
Sulu Eyaleti'nin Durumu: Eylül 2024'te Filipinler
Yüksek Mahkemesi, Sulu eyaletinin BARMM'den çıkarılmasına karar vermiştir. Bu
karar, 2019'daki plebisitte Sulu'nun BARMM'ye katılmayı reddetmesine
dayandırılmıştır. Bu gelişme, BARMM parlamentosunda Sulu'ya ayrılan yedi
sandalyenin geleceği konusunda belirsizlik yaratmıştır.
BARMM'de seçim süreci, güvenlik ve lojistik zorluklara
rağmen devam etmektedir. Ekim ayında yapılacak parlamento seçimleri, bölgenin
siyasi yapısının şekillenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.
Demokratik Geçiş Süreci: Bangsamoro Geçiş Otoritesi
(BTA), bölgenin barışçıl ve kapsayıcı bir özerkliğe doğru ilerlemesi için
çalışmalarını sürdürmektedir. Bu süreçte parlamenter sistemin oluşturulması,
adil ve temsili bir seçim sisteminin kurulması ve marjinalleşmiş grupların
sistemle bütünleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Seçim Ertelemesi ve Etkileri: Bangsamoro’da
seçimlerin 2022'den 2025'e ertelenmesi, bölgedeki barış süreci ve
demokratikleşme çabaları üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Bu ertelemenin,
bölgedeki barış ve istikrar üzerindeki potansiyel etkileri üzerine çeşitli
çözümler bulunmaktadır.
TÜRKİYE’NİN GELİŞMELERDEKİ
ROLÜ
Türkiye'nin Bangsamoro Barış Süreci'ndeki rolü oldukça
önemlidir. Türkiye, özellikle Filipinler hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş
Cephesi (MILF) arasında imzalanan 2014 Bangsamoro Barış Anlaşması'nın
uygulanması sürecinde aktif bir arabulucu ve destekleyici aktör olmuştur. Türkiye,
Bangsamoro barış sürecine destek sağlamak amacıyla oluşturulan Uluslararası
Temas Grubu'nun (International Contact
Group) bir üyesidir. Bu grup, müzakere sürecinde taraflar arasında
güvenin tesis edilmesine ve anlaşmazlıkların çözülmesine yardımcı olmuştur. Türkiye,
özellikle Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA)
aracılığıyla Bangsamoro bölgesinde kalkınma projelerine destek sağlamıştır. Eğitim,
sağlık ve altyapı projelerine katkı sunmuş ve Bangsamoro halkının yaşam
kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunmuştur. Maarif Vakfı
ve diğer Türk kurumları, Bangsamoro bölgesindeki gençlere eğitim fırsatları
sağlamıştır.
Türkiye, taraflara teknik bilgi ve deneyim sağlayarak
anlaşma metinlerinin hazırlanması ve uygulanmasında yardımcı olmuştur. Bangsamoro’
da barış sürecini desteklemek için silahsızlanma, savaş durumundan çıkma (demobilization)
ve yeniden bütünleşme (DDR) [1]
çabalarına da katkıda bulunmuştur.
Filipinler ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler, bu
süreçte daha da güçlenmiştir. Türkiye’nin bölgede oynadığı rol, İslam İşbirliği
Teşkilatı (İİT) çatısı altında Müslüman nüfusun haklarının korunması konusunda
uluslararası desteği harekete geçirme çabalarıyla da uyumludur. Türkiye bu
süreçte başarılı rol oynamıştır. Türkiye'nin tarafsızlığı ve diplomatik
becerisi, barış sürecinin ilerlemesinde önemli bir faktör olmuştur. Türk
hükümetinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının bölge halkıyla kurduğu sıcak
ilişkiler, sürecin toplumsal kabul görmesine yardımcı olmuştur.
Bangsamoro Organik Yasası, Türkiye'nin de desteğiyle hayata
geçirilmiş bir çözüm modeli olarak, diğer çatışma bölgeleri için de örnek
teşkil etmektedir. Türkiye’nin bu sürece katkısı, uluslararası barış inşası ve
çatışma çözümünde aktif bir oyuncu olma arzusunun bir göstergesidir.
DEM VE BANGSOMORO
DEM Partisi'nden yetkililerinin Bangsamoro Organik Yasası
hakkında açıklama yapmış olması, bu sürecin Türkiye'deki siyasal çevrelerce de
dikkatle takip edildiğini ve bazı açılardan örnek alındığını göstermektedir. Bangsamoro
Özerk Bölgesi'nin kurulması ve Filipinler hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş
Cephesi (MILF) arasındaki barış süreci, benzer çatışmalar yaşayan diğer
bölgeler için önemli dersler sunabilir.
DEM Partisi, Türkiye'deki Kürt meselesine çözüm
arayışlarında demokratik yöntemlerin kullanılmasının önemine işaret eden bir
çizgiye sahiptir. Bangsamoro süreci, bir çatışmalara çözüm modeli olarak ilham
verici bulunabilir. Bangsamoro modeli, merkezi hükümet ile bir azınlık hareketi
arasındaki müzakerelere dayalı bir barış sürecinin nasıl başarıyla
sonuçlanabileceğini göstermektedir. DEM Partisi yetkilileri, bu süreci
destekleyerek, Türkiye'de çözüm sürecinin yeniden canlandırılması gerektiği
mesajını vermiş olabilir. Bangsamoro Organik Yasası ile verilen geniş özerklik
yetkileri, yerel yönetimlerin kendi kimliklerini ve kültürel özelliklerini
koruyarak daha fazla öncelik alabileceğini gösteriyor. Bu, Türkiye'de yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi tartışmalarıyla uyumlu olabilir. Bangsamoro
süreci, uluslararası aktörlerin desteğiyle gerçekleşmiştir. DEM Partisi
yetkilileri, bu tür bir dış destek ve diyaloğun önemine dikkat çekerek,
Türkiye'nin bu konuda daha yapıcı bir rol oynayabileceğini savunmuş olabilir.
DEM Partisi yetkilileri
açıklamalarında bazı mesajlar vermeye çalışmaktadırlar. Bu mesajlar
arasında Bangsamoro Organik Yasası'nın başarısının, müzakere ve uzlaşma ile
mümkün olduğu, Filipinler'deki çözüm sürecinin Türkiye için ilham kaynağı
olabileceği, Türkiye'nin de benzer şekilde yerel yönetimleri güçlendirecek
reformları değerlendirmesi gerektiği ve çatışmaların çözümünde uluslararası
aktörlerin rolünün dikkate alınması gerektiği gibi unsurlar ima edilmiş
olabilir.
Bu açıklamalar, Türkiye’deki çatışma çözüm (conflict management) süreçlerini ve
demokratikleşme çabalarını yeniden gündeme getirebilir. Ayrıca, uluslararası
bir modelin yerel sorunlara uyarlanması konusunda nasıl bir yaklaşım
geliştirilebileceği üzerine derin bir düşünme fırsatı sunabilir. Bu açıklamalar
özellikle farklı bölgelerdeki çatışma çözüm modellerinin Türkiye'ye
uyarlanabilirliği üzerine düşüncelerle bağlantılı olabilir. Moro modeli,
kültürel özerklik, yerel yönetim ve barış süreci açısından ilham verici bir
örnek olduğu için Türkiye'deki çeşitli siyasal aktörlerin ilgisini çekmiştir.
ÇÖZÜMLEME: BANGSOMORO MODELİ VE KÜRT SORUNU
Bangsamoro çözümü, çatışma sonrası barış ve özerklik
süreçlerinde dikkate alınabilecek birkaç önemli unsuru içerir. Bunlar arasında
başta gelen yerel özerklik
kavramıdır. Bangsamoro modeli, yerel halkın kendi kimliğini,
kültürünü ve yönetim yapısını koruyarak daha fazla siyasal kontrol elde
etmesine olanak tanır. İkincisi müzakere ve uzlaşma kavramlarıyla ilgilidir. Çatışma çözümünün barışçıl yöntemlerle
müzakere edilmesi ve tarafların karşılıklı tavizlerle bir orta noktada
buluşması esas alınır. Üçüncü olarak uluslararası destek kavramı öne çıkmaktadır. Bangsamoro
barış süreci, uluslararası gözlemciler ve tarafsız arabulucularla
desteklenmiştir. Türkiye'de de bu tür uluslararası iş birliği önerileri zaman
zaman tartışılmıştır. Ve nihayet siyasal temsil kavramı öne çıkmaktadır. Özerk
bölgelerde yerel parlamentoların kurulması ve halkın doğrudan temsil edilmesi,
merkezi hükümetle bağların yeniden tanımlanmasını sağlar.
Dikkate Alınması Gereken Etmenler
Bu tür bir öneri, hem Türkiye'de hem de uluslararası
kamuoyunda önemli bir tartışma yaratabilir. Ancak, her ülkenin sosyopolitik
yapısı farklı olduğu için, Bangsamoro modeli birebir uygulanamaz ve sadece
ilham alınabilir. Türkiye bağlamında, bu öneri üzerine düşünülürken bazı önemli
sorular ortaya çıkmaktadır: “Türkiye'nin tekil yapısı içinde böyle bir çözüm ne
kadar uygulanabilir?”, “Merkezi hükümet ve kamuoyu bu tür bir özerkliği kabul
eder mi?”, “Bu model, Kürt sorununun çözümünde hangi somut adımları içerir?”
Bangsamoro Özerk Bölgesi Filipinler’in tekil (tekil)
devlet yapısı içinde yer alan özel bir özerk yönetim birimidir. Bangsamoro
modeli, merkezi hükümetin egemenliği altında geniş özerklik tanınmasıyla
çatışma çözümüne yönelik bir mekanizma sunar. Bu durum, hem tekil yapıdan ödün
vermeden hem de yerel halkın kimliğini, kültürünü ve siyasal haklarını
koruyarak bir denge kurmayı amaçlamaktadır. Bangsamoro Özerk Bölgesi,
Filipinler Anayasası'nın öngördüğü sınırlar içinde oluşturulmuştur. Bu,
bölgenin özerkliğini garanti ederken, aynı zamanda tekil devlet yapısını korur.
Bangsamoro, Filipinler'deki diğer bölgelerden farklı olarak parlamenter bir
hükümet sistemine sahiptir. Bu, halkın doğrudan temsilini ve yerel halkın kendi
liderlerini seçmesini sağlar. Müslüman nüfus için gönüllülük esasına dayalı
sınırlı şeriat hukuku uygulanır. Bu uygulama, anayasal çerçeve içinde yerel
kültürel ve dini kimliği koruma amacını taşır. Özerklik bölgesel düzeyde
genişletilse de, Bangsamoro hükümeti Filipinler'in egemenliği ve birliğine
tabidir. Tekil yapı içinde anayasal bir statüyle tanımlanır.
Türkiye'deki Kürt meselesine çözüm önerilerinde Bangsamoro
modeli öne sürüldüğünde, bu modelin tekil devlet içinde özerklik tanıma
yaklaşımını temel aldığı unutulmamalıdır. Bu, Türkiye’nin mevcut yapısını
tamamen değiştirmeyi gerektirmeden, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve
demokratik hakların tanınması yoluyla bir çözüm arayışı sağlayabilir. Ancak, farklılıklar
ve benzerlikler vardır. Farklılıklar arasında Türkiye’deki Kürt nüfusun
ülkenin çeşitli bölgelerine yayılmış durumda olması ve bu durumun Bangsamoro
gibi coğrafi olarak tanımlı bir özerklik modeli oluşturmayı karmaşık hale
getirmesi olasılığı bulunmaktadır. Benzerlikler
açısından ise Bangsamoro’nun anayasal sınırlar içinde, müzakere yoluyla bir
çözüme ulaşması Türkiye için ilham verici olabilir. Bangsamoro modeli, tekil
yapıyı korurken yerel kimliklere saygı duymanın bir örneği olarak uluslararası
alanda dikkat çekmiştir. Bangsamoro çözüm modelinin Türkiye’deki Kürt
meselesine uyarlanabilirliğini tartışırken, hem benzerliklere hem de
farklılıklara odaklanabilinir. Ayrıca, bu çözüm modelinin uygulanabilirliğini
değerlendirirken siyasal, sosyal ve hukuki boyutları ele almak önemlidir.
Benzerlikler
Filipinler hükümeti, uzun süren çatışmaların ardından Moro
İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) ile müzakere masasına oturdu. Süreç, karşılıklı
güven inşası ve uluslararası gözlemcilerin desteğiyle ilerledi. 2013-2015
yılları arasında PKK ile yürütülen Çözüm Süreci, tarafların çatışmasız bir
ortamda müzakere yapabildiği nadir dönemlerden biridir. Benzer bir yaklaşım
yeniden hayata geçirilebilir.
Moro halkı, kültürel kimliklerini, dini inançlarını ve yerel
yönetimlerini korumak için özerklik talep etti. Kürt nüfusun yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi, dil ve kültürel hakların tanınması gibi talepleri
bulunmaktadır.
Silahsızlanma, demobilizasyon ve yeniden bütünleşme (DDR)
programları, barış sürecinin ayrılmaz bir parçası oldu. Çatışma sonrası dönemde
benzer DDR programları, toplumsal barışın sağlanmasında önemli olabilir.
Farklılıklar
Özerklik, belirli bir coğrafi bölge olan Mindanao Adası'nda
yaşayan Moro Müslümanlarına tanındı. Kürt nüfus, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde
yoğunlaşmakla birlikte ülke genelinde dağınık bir şekilde yaşamaktadır. Bu
durum, Bangsamoro benzeri bir bölgesel özerklik modelinin uygulanmasını
zorlaştırabilir.
Filipinler hükümeti, tekil yapıyı koruyarak geniş özerklik
tanıdı. Tekil yapı, Türk siyasal yapısının temel bir unsuru olarak görülmekte
ve herhangi bir özerklik modeli, merkeziyetçi yönetim anlayışıyla çelişebilir.
Filipinler'deki çatışma, dini ve etnik kimlik taleplerine
odaklanmıştı. Kürt meselesi, hem etnik hem de siyasal yönleriyle daha karmaşık
bir yapıdadır ve çeşitli siyasal aktörlerin farklı tutumlarını içermektedir.
Türkiye İçin Uygulanabilir Unsurlar
Bangsamoro modeli, yerel yönetimlerin geniş yetkilere sahip
olduğu bir sistemi teşvik eder. Türkiye’de, büyükşehir belediyeleri ve ilçe
yönetimlerinin yetkileri artırılarak Kürt nüfusun talepleri karşılanabilir. Bangsamoro
bölgesinde, yerel halkın kültürel ve dini özgürlüklerini koruma altına alan
yasalar yürürlüğe kondu. Türkiye’de de Kürtçe dil eğitimi ve medya üzerindeki
kısıtlamalar kaldırılabilir. Bangsamoro sürecinde uluslararası gözlemcilerin
varlığı, taraflar arasında güven oluşturdu. Türkiye’de, benzer bir yapıyla
müzakerelere devam edilebilir.
Zorluklar ve Riskler
Özerklik gibi
konular, kamuoyunun bir kısmında bölünme korkularını tetikleyebilir. Bu
nedenle, süreç saydam bir şekilde yönetilmelidir. Merkezi hükümetin, Bangsamoro
benzeri bir özerklik modeline sıcak bakmaması durumunda, bu tür bir çözümün
uygulanması zor olabilir. Bangsamoro süreci, MILF'in silah bırakma taahhüdüyle
desteklendi. Türkiye’de ise PKK’nın silahsızlanma süreciyle ilgili
belirsizlikler ve güven sorunları bulunmaktadır. Bangsamoro modeli, Türkiye
için doğrudan bir şablon olmasa da, çatışma çözümü ve yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi için değerli dersler sunabilir. Bu modelin uyarlanması, tekil
yapı korunarak yerel yönetim reformları ve kültürel hakların tanınması yoluyla
mümkün olabilir. Ancak, sürecin başarıyla uygulanabilmesi için kamuoyu desteği,
siyasal irade ve karşılıklı güven ortamı sağlanmalıdır. Moro barış süreci,
Filipinler’in tekil yapısı içerisinde özerk bir bölgenin kurulmasını sağlayan
önemli bir modeldir. Bu modeli Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne uyarlama
fikri, hem benzer hem de farklı dinamiklere dayanarak çeşitli fırsat ve
zorluklar sunabilir. Türkiye bağlamında bu çözüm modelinin nasıl
uygulanabileceği daha ayrıntılı olarak ele alınmalıdır.
BANGSOMORO MODELİ VE TÜRKİYE’NİN ÖZELLİKLERİ
Model, Mindanao Adası’nda belirli bir coğrafi bölgede
yaşayan Moro Müslümanları için özerklik sağlamıştır. Kürt nüfus, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde yoğunlaşmış olsa da, Kürtler Türkiye genelinde dağılmıştır.
Bu nedenle, coğrafi olarak bir Bangsamoro modeli, Kürt nüfusun geniş
dağınıklığı ve diğer bölgelerdeki demografik özellikleri nedeniyle daha
karmaşık hale gelir. Yerel yönetimlere geniş yetkiler verilmiş, eğitimden
kültürel haklara kadar birçok alanda merkezi hükümetin yetkileri paylaşılarak
özerklik sağlanmıştır. Kürt sorununun çözümünde yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi talebi ön plandadır. Türkiye’de büyükşehir belediyelerine veya
ilçe yönetimlerine daha fazla yetki tanınması, yerel taleplerin karşılanmasına
olanak tanıyabilir. Filipinler, tekil bir devlet yapısına sahiptir ve Bangsamoro
modeli, bu yapıya dokunmadan özerklik sunmuştur. Türkiye'nin tekil yapısı,
özerklik taleplerine direnç gösteren bir faktör olarak karşımıza çıkar. Ancak,
yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesiyle bu tekil yapıyı koruma altına
alabiliriz.
Bangsamoro Modelinin Türkiye'deki Uygulama Senaryoları
Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünde yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi, saydam ve katılımcı bir yönetim anlayışının benimsenmesini
sağlayabilir. Bangsamoro modeli, yerel yönetimlerin belirli yetkilere sahip
olduğu parlamenter bir sistemi önermektedir. Türkiye'de benzer bir yaklaşım,
belediye meclislerinin daha fazla yetkiye sahip olduğu bir yönetim sistemiyle
mümkündür. Bangsamoro’ da yerel halkın dini ve kültürel hakları tanınmıştır.
Türkiye’de Kürtçe dilinin kullanımı, eğitimi ve kültürel hakların geliştirilmesi
için daha fazla adım atılabilir. Yerel yönetimler aracılığıyla bu hakların
tanınması, anayasal bir çerçeveye oturtularak hukuki güvence altına alınabilir.
Bangsamoro modeli, silahsızlanma ve çatışmasızlık koşullarında güven ortamının
sağlanmasıyla hayata geçirilmiştir. Türkiye’de benzer bir süreçte, PKK’nın
silahsızlanması ve barış sürecine dönülmesi önemli bir adım olabilir. Uluslararası
gözlemcilerin rolü, Türkiye’deki çatışma süreçlerinde de büyük önem
taşıyabilir. Uluslararası aktörlerin müzakerelere ve güven oluşturma
süreçlerine katkısı, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasında önemli bir faktör
olabilir.
Zorluklar ve Riskler
Türkiye'deki tekil yapı, Kürt özerkliği taleplerine karşı
güçlü bir dirençle karşılaşabilir. Özellikle siyasal otorite, merkeziyetçi
yönetim anlayışının korunmasını savunabilir. Yerel yönetim reformları veya
özerklik gibi talepler, Türkiye’de kamuoyunda duyarlılık yaratabilir.
Kamuoyunun bu süreçlere nasıl tepki vereceği, barış sürecinin geleceği
açısından kritik bir etmendir. Bangsamoro’da
MILF’in [2]
silahsızlanması önemli bir başarıdır, ancak Türkiye’de PKK'nın silahsızlanma
sürecinde birçok belirsizlik ve güvenlik sorunu mevcuttur. Türkiye’de PKK’nın
silahsızlanması ve yeniden bütünleşme sağlanmazsa, çözüm süreci zorlu bir
süreçle karşılaşabilir.
Kamuoyunda Bölünme Korkuları
Türkiye’deki bölgesel farklılıklar ve bölünme korkuları,
özerklik veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi tartışmalarında toplumda
endişelere yol açabilir. Bu durum, Türkiye’deki Kürt sorununun çözüm sürecinin
bir uzlaşma yoluyla mı yoksa çatışmayla mı ilerleyeceği konusunda belirsizlik
yaratabilir.
Ara Değerlendirme
Bangsamoro modeli, Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne
yönelik bazı umut verici unsurlar sunabilir. Ancak, Türkiye’nin özel koşulları
göz önünde bulundurulduğunda, modelin doğrudan aktarılmasından çok, bazı ilham
verici unsurlarının uyarlanması daha uygun olabilir. Büyükşehir ve ilçe
yönetimlerine geniş yetkiler tanınabilir. Bu, özerklik taleplerinin yerine
getirilmesi yolunda önemli bir adım olacaktır. Kürtçe eğitimin tanınması, yerel
dillerin korunması ve kültürel hakların genişletilmesi sağlanabilir. PKK’nın
silahsızlanması, güvenliğin sağlanması, uluslararası gözlemcilerin desteği ve
müzakere süreçleri barış yolunda ilerleyebilir. Türkiye’deki Kürt sorununa
yönelik çözüm önerileri daha kapsamlı ele alındığında, Bangsamoro modeli ve
benzeri uluslararası deneyimler, ancak yerel koşullara uyarlandıklarında etkili
olabilir. Bu nedenle, Türkiye'nin sosyopolitik yapısını göz önünde
bulundurarak, bölgesel özerklik ve demokratikleşme adımlarının atılması
önerilebilir. Türkiye’de Kürtlerin yanı sıra çeşitli etnik gruplar da
bulunmaktadır. Bu gruplar, kendi kültürel kimliklerini ve haklarını talep
edebilirler. Özellikle Alevi, Zaza, Laz, Çerkeş gibi farklı etnik gruplar,
benzer haklar ve özerklik talepleriyle ilgili bazı haklı taleplerde
bulunabilirler. Bu, Türkiye'nin çok etnikli bir toplumsal yapıya sahip
olduğunun bir göstergesidir ve Bangsamoro modeli gibi çözüm önerileri, bu
grupların da taleplerini dikkate alabilir.
Etnik Grupların Ortak Talepleri
Farklı etnik gruplar, kendi dillerini, kültürel
kimliklerini, dini inançlarını koruma ve eğitimde bu hakların tanınması
taleplerinde bulunabilir. Örneğin, Alevi, Laz, Çerkez gibi gruplar, ana
dillerinde eğitim ve dil haklarının tanınması konusunda taleplerde
bulunmuşlardır. Etnik gruplar, yerel yönetimlerin daha fazla yetkiye sahip
olmasını ve kendi bölgelerinde daha fazla özerklik talepleri olabilir. Bangsamoro
modeli gibi, belirli etnik grupların yaşadığı bölgelerde bu tür özerklikler,
demokratikleşme süreçlerine katkı sağlayabilir. Türkiye’deki farklı etnik
grupların, parlamenter düzeyde daha fazla temsil yeteneği talebi olabilir. Bangsamoro
modeli, parlamenter sistemde etnik gruplara ayrı temsil yeteneği sunarak bu
hakların tanınmasını sağlamıştı.
Türkiye’nin tekil yapısı, özellikle bölgesel özerklik
taleplerine karşı direnç gösteren bir etmen olabilir. Bu durum, sadece Kürtler
için değil, diğer etnik gruplar için de geçerlidir. Her bir etnik grubun, kendi
kimlik haklarını savunurken toplumsal dengeleri gözetmesi ve merkezi hükümetle
müzakerelere açık olması gerekebilir. Türkiye’deki kamuoyunda, bölgesel
özerklik veya kimlik hakları taleplerine yönelik bazı endişeler ve toplumsal
kutuplaşmalar görülebilir. Etnik grupların taleplerinin toplumsal huzursuzluk
yaratmaması için bu süreçlerin saydam, katılımcı ve adil olması gerekir.
Türkiye’deki etnik grupların yerel yönetimlerde daha fazla temsil
yeteneği talepleri, demokratikleşme süreçlerinde ele alınabilir. Yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi, farklı grupların ihtiyaçlarına daha iyi yanıt
vermeyi sağlayabilir. Ana dillerinde eğitim, medya ve kültürel hakların
tanınması, sadece Kürtler için değil, diğer etnik gruplar için de önemlidir. Bangsamoro
modelinde olduğu gibi, bu hakların anayasal düzeyde güvence altına alınması
sağlanabilir. Farklı etnik gruplar arasındaki dayanışma, barış ve
demokratikleşme süreçlerini güçlendirebilir. Ortak sorunlara karşı birlikte
hareket ederek, Türkiye’nin çok etnikli toplumsal yapısının zenginliğini
koruyarak daha kapsayıcı politikalar geliştirilmesi sağlanabilir.
Sonuç olarak, Türkiye’deki etnik grupların benzer taleplerle
özerklik veya kültürel haklar istemesi, toplumun daha kapsayıcı bir yapıya
kavuşmasına katkı sağlayabilir. Bu taleplerin karşılanması, Türkiye’nin
toplumsal barışına ve demokratikleşme süreçlerine önemli katkılarda
bulunabilir. Bu endişeler yerindedir. Türkiye'nin çok etnikli yapısı ve tekil
devlet yapısı, özerklik talepleri gibi çeşitli etnik grupların taleplerinin
çözümü üzerinde duyarlılık yaratabilir. Özellikle Kürt meselesinde yaşanan
deneyimler, özerklik veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde atılacak
adımların, toplumsal dengeleri nasıl etkileyebileceği konusunda önemli uyarılar
yapmaktadır. Bunlara aşağıda değinilmiştir.
Parçalanma Endişesi ve Üniversite Devlet Yapısı: Türkiye’nin
tekil yapısı, devletin bölünmesini önleme ve ulusal bütünlüğü koruma amacı
taşır. Farklı etnik grupların özerklik talepleri, bu duyarlılık nedeniyle zaman
zaman bölünme ve parçalanma korkusunu artırabilir.
Özerklik ve Tekil Devlet Yapısı: Özerklik talepleri tekil devlet yapısı
içinde kabul edildiğinde bu yapının korunması ancak yetki paylaşımı ve yerel
yönetimlerin güçlendirilmesiyle mümkündür. Türkiye'de bölgesel özerklik veya
kültürel hakların verilmesi, tekil yapı korunurken çeşitli yerel farklılıklara
saygı gösterilmesini sağlayabilir.
Bölgesel Özerklik ve Merkeziyetçilik: Türkiye’nin
bölünmesini önlemek amacıyla merkeziyetçi bir sistem benimsenmiştir. Ancak bu
sistem, halkın yerel yönetimlerle daha fazla kendi kimliklerini ve haklarını
talep edebilmesini sınırlandırmaktadır. Özerklik talepleri, farklı etnik
gruplar arasında çatışmaları artırmayacak şekilde, demokratikleşme ve güven
temelli müzakerelerle ele alınabilir.
Parçalanma Riski ve Toplumsal Bütünlük: Etnik ve
kültürel hakların tanınması, her zaman Türkiye’nin tekil yapısı altında ele
alınmalıdır. Ancak, bu hakların korunması ve müzakereler yoluyla yönetilmesi,
bölgesel çatışmalara veya parçalanma tehlikesine yol açmaz. Aksine, kapsayıcı ve saydam politikalar
toplumsal huzurun sağlanmasına katkı sağlayabilir.
Demokratikleşme ve Toplumsal Mutabakat: Türkiye’deki
farklı etnik gruplar arasında adil bir temsil yeteneği ve yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi, toplumsal uzlaşma sağlanmasına katkı sağlayabilir. Temel
hakların ve kültürel özgürlüklerin verilmesi, bu grupların ayrışmasından
ziyade, toplumsal bütünlüğün güçlenmesine katkı sağlar.
Siyasal İrade ve Güven: Toplumsal huzurun ve barışın
sağlanmasında, siyasal irade büyük rol oynar. Farklı etnik grupların
taleplerinin merkeziyetçi değil, daha katılımcı ve güvene dayalı bir şekilde
ele alınması önemlidir.
Uluslararası Deneyimler ve Türkiye için İpuçları: Diğer
ülkelerdeki özerklik deneyimleri, bölünme yerine demokratikleşmenin ve
toplumsal huzurun sağlanmasında önemli katkılar sağladığını göstermektedir. Örneğin,
İskoçya, Kanada, İspanya gibi ülkelerde, etnik veya dilsel hakların
tanınması ile bölünme değil, daha fazla eşitlik ve toplumsal barış
sağlanmıştır.
Farklılıkların Zenginlik Olarak Kabul Edilmesi: Türkiye,
etnik çeşitliliği zenginlik olarak görüp bu farklılıkların korunmasını
sağlayabilir. Özerklik talepleri, toplumsal barış ve uzlaşma çerçevesinde ele
alındığında, Türkiye'nin parçalanmasına değil, güçlenmesine katkı sağlayabilir.
Ara Değerlendirme
Farklı etnik grupların taleplerinin, Türkiye’nin tekil
yapısına aykırı olmayacak şekilde ele alınması, ulusal bütünlük ve toplumsal
barış için önemli bir yol sunabilir. Bu süreçlerin etkili yönetimi, toplumsal
bölünmeyi değil, aksine daha kapsayıcı ve barışçıl bir geleceği mümkün
kılabilir. Bu endişe de oldukça geçerlidir. Türkiye’nin etnik ve kültürel
yapısı, Türk çoğunluğun özerklik taleplerine karşı tepkisini ve direncini
güçlendiren önemli faktörlerden biridir. Türkiye’deki Kürt meselesi, toplumsal duyarlılıkların
ve tarihsel deneyimlerin bir sonucu olarak derin bir şekilde bağlanmıştır ve
benzer taleplerin başka etnik gruplar tarafından da ortaya çıkması, kamuoyunda
endişe yaratabilir.
Türk Kamuoyunda Endişeler ve Direnç ve Bölünme Korkusu.
Türkiye’nin birliği ve tekil yapısı, Türk kamuoyunda ciddi bir duyarlılık
taşır. Farklı etnik grupların özerklik talepleri, ulusal bütünlüğün zarar
göreceği ve bölünme tehlikesinin ortaya çıkacağı korkusunu artırabilir.
Kültürel Asimilasyon ve Güvenlik Endişeleri: Türk
kamuoyunda, etnik ve kültürel kimliklerin tanınmasıyla ilgili talepler,
güvenlik ve birlik konularında duyarlılık doğurabilir. Bu endişeler,
milliyetçilik duygularının güçlenmesine yol açabilir.
Toplumsal Bölünme ve Ulusal Kimlik: Türkiye’deki Türk
çoğunluk, kendi kimliklerinin tehlikeye düşebileceği, bölgesel özerkliklerin
Türkiye'nin parçalanmasına yol açabileceği endişesini taşır. Bu nedenle, halk
arasında bölünme korkusu ve ulusal kimliğin tehdit edilmesi gibi düşünceler
güçlüdür.
Farklılıkların Kabulü ve Toplumsal Uzlaşma
Kimlik Temelli Tartışmalar: Türkiye'deki etnik
grupların hak talep etmesi, toplumsal uzlaşı sağlanmadan bir çözüm yolu
sunulursa, bazı Türk vatandaşlar arasında bölünme korkusuna ve toplumsal
kutuplaşmaya yol açabilir.
Milli Birlik ve Beraberlik: Türkiye’nin tekil yapısı,
çoğunluk olan Türklerin kimliklerini koruma arzusu doğrultusunda
şekillenmiştir. Bu nedenle, Türk kamuoyunda yer alan talepler, çoğunluğun
çıkarlarının korunması gereğini vurgular.
Şiddet ve Siyasal Tepkiler: Özerklik taleplerine
yönelik şiddetli tepkiler, siyasal istikrarsızlık ve toplumsal çatışmaların
artmasına neden olabilir. Özellikle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi,
devletin bölünmesine yönelik riskler olarak görülür.
Demografik ve Tarihsel Arka Plan: Türkiye’nin
tarihinde, etnik kimlikler ve hak talepleri ile ilgili yaşanan çatışmalar,
kamuoyunda bu konulara dair duyarlılıkların birikmesine neden olmuştur. Kürt
meselesi, PKK gibi silahlı örgütlerin varlığı ve çatışmalı tarih, Türkiye’de bu
tür taleplere karşı şiddetli bir direncin oluşmasına neden olmuştur.
Kültürel ve Siyasal Zıtlıklar: Etnik grupların
taleplerine yönelik karşı çıkışlar, Türkiye’de farklı kimliklerin kabul
görmediği, bir tür asimilasyon baskısının var olduğu algısını güçlendirmiştir. Bu
durum, şiddetli siyasal tepkilere yol açabilir ve toplumsal istikrarı tehdit
edebilir.
Çözüm İçin Adım Atmak: Türk kamuoyunun özerklik
taleplerine şiddetli karşı çıkışını aşmak, Türkiye’de toplumun geniş
kesimlerinin memnuniyetini sağlayacak bir uyuma bağlıdır. Bu süreçte, saydamlık,
adil müzakere süreçleri, uluslararası gözlemcilerin rolü ve toplumun tüm
kesimlerinin eşit katılımı sağlanarak, toplumsal barış ve uzlaşıyı tesis
etmek mümkündür.
Türk kamuoyundaki bölünme korkusu ve ulusal kimlik
kaygıları, özerklik taleplerine karşı duyulan tepkileri besleyen önemli
faktörlerdir. Ancak, bu taleplerin kapsayıcı ve müzakere yoluyla ele alındığı
süreçlerde, Türkiye’nin daha barışçıl ve daha güçlü bir toplumsal yapıya
ulaşması mümkündür. Toplumsal uzlaşı ve demokratikleşme sürecinin Türkiye’nin tekil
yapısını koruyarak, bölünmeden ziyade toplumsal huzuru ve çeşitliliği
desteklemesi gereklidir. Bu koşulların sağlanması, Türkiye’nin siyasal,
toplumsal ve tarihi bağlamında oldukça zorlu bir süreçtir. Kürt sorunu özelinde
yaşanan deneyimler ve Türkiye’nin tekil yapısına olan güçlü bağlılık, bu tür
çözümler önerildiğinde önemli zorluklar ortaya çıkarabilir.
Zorluklar ve Engeller
Merkeziyetçi Direnç: Türkiye’nin tekil yapısının
korunması, özerklik veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi taleplerine karşı
güçlü bir direnci tetikler. Bu direnç, özellikle merkezi hükümetin, birliğin ve
ulusal güvenliğin tehdit altında olacağı korkusu nedeniyle daha da büyüyebilir.
Siyasal Kutuplaşma ve Milliyetçilik: Toplumda
milliyetçilik duyguları güçlüyken, kimlik temelli talepler genellikle bu
duyguları besler. Milliyetçi kesimlerin ve çoğunluğun, etnik grupların
haklarını artıracak çözümleri kabul etmeleri daha zorlu hale gelir. Milliyetçilik,
çoğunluk olarak Türklerin, kendilerini bölgesel farklılıklardan ve özerklik
taleplerinden ayrı tutma eğilimini artırabilir.
Tarihi Bağlam ve Çatışmalar: Türkiye’de etnik
sorunlar tarihsel olarak şiddetle karşılık bulmuştur. PKK’nın silahlı
mücadelesi ve yıllardır süren çatışmalar, özerklik taleplerine yönelik güven
eksikliği ve korkuları körüklemiştir. Bu geçmiş deneyimler, toplumda, özerklik
taleplerinin bölünmeye yol açacağı ve karmaşaya neden olacağı yönündeki
endişeleri daha da derinleştirebilir.
Toplumsal Uzlaşma ve Güven Oluşumunda Zorluklar: Toplumun
geniş kesimlerinin birbirine güven duymadığı ve karşılıklı anlayışın düşük
olduğu bir ortamda, çatışmaların çözülmesi zordur. Türk kamuoyunun geniş
kesimi, hak taleplerinin devletin tekil yapısını tehdit edeceği
endişesindeyken, bu koşullarda uzun vadeli uzlaşma ve müzakereler yürütmek
zorlu bir görevdir.
Kapsayıcı Çözümler İçin Adımlar: Zorluklara rağmen,
bazı önemli adımlar ve çözümler, Türkiye’deki etnik sorunların çözümünde toplumsal
uzlaşıyı teşvik edebilir:
Anayasal Reform ve Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi: Anayasal
bir çerçevede, yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi, Kürtlerin de dâhil
olduğu farklı etnik grupların yerel ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde karşılayabilir.
Ancak bu süreç, güven artırıcı tedbirler ve tüm toplumsal kesimlerin katılımını
gerektirir.
Dil ve Kültürel Hakların Tanınması: Etnik grupların
dillerinin ve kültürel kimliklerinin tanınması, kimlik ve aidiyet duygusunun
güçlenmesini sağlayabilir. Ancak bu, toplumsal uzlaşmaya dayalı bir yaklaşım ve
güven ortamı gerektirir.
Kapsayıcı Demokratikleşme: Demokratik süreçlerin
güçlendirilmesi, farklı etnik grupların taleplerinin geniş bir çerçevede ele
alınmasını sağlayabilir. Ancak, tüm toplumsal kesimlerin bu süreçlere
katılması, güvenin sağlanması açısından kritik bir adımdır.
Uluslararası Destek ve Gözlemci Rolü: Uluslararası
gözlemcilerin ve aktörlerin sürece dâhil edilmesi, taraflar arasında güven
oluşturulmasına yardımcı olabilir. Bu tür gözlemciler, müzakere süreçlerinde
tarafsız bir rol oynayarak güven tesis edebilir.
Türkiye’deki etnik grupların taleplerine yönelik kapsamlı
çözümler sunmak, zorluklarla dolu bir süreçtir. Ancak, bu süreçlerin barışçıl,
adil ve kapsayıcı bir şekilde yönetilmesi, toplumsal uzlaşıyı sağlayarak
Türkiye’nin bölünmesini önleyebilir. Güçlü bir siyasal irade, güven inşası ve
tüm etnik grupların taleplerinin dikkate alındığı bir ortam, toplumsal barış ve
bütünlük adına önemli adımlar atılmasını mümkün kılabilir.
1978 İSPANYA
ANAYASASI: ÖZERKLİK VE ‘GENERALITAT’ SİSTEMİ
İspanya siyasal sistemine de bakmak gerekir. İspanya tekil
bir devlet ama 17 “Generalitat” yani özerk bölgeden oluşuyor. Bangsomoro
bunlara benziyor mu? İspanya'nın genel yapısı, Bangsamoro gibi özerk bölgelere
dayalı bir model sunabilir. İspanya, tekil bir devlet olmasına rağmen,
merkezi hükümetin yetkilerini farklı özerk bölgelere dağıtan bir yapıya
sahiptir. Bu özerk bölgeler, genellikle kendi yönetimsel yetkilerini, dil,
eğitim, kültür gibi konularda önemli özerkliklere sahiptir.
İspanya Modeli: Generalitat ve Özerklikler:
İspanya, resmi olarak tekil bir devlet olarak kabul edilir.
İspanya’da 17 özerk bölge (Generalitat)
bulunmaktadır. Bu özerk topluluklar, dil, kültür, eğitim, sağlık gibi konularda
önemli yetkilere sahiptirler. Özerk bölgeler, kendi yerel parlamento ve
hükümetlerine sahiptir. Genel politikalar ve bazı temel yetkiler merkezi
hükümete aittir, ancak yerel konular üzerinde büyük özerklikleri vardır. Bu
model, bölgeler arasında ekonomik ve kültürel farklılıkları kabul eden ve bu
farklılıklara saygı gösteren bir yapı sunar.
Bangsamoro ile Karşılaştırma:
Benzerlikler: Özerklik
önemli bir benzerlik unsurudur. Bangsamoro modeli de, İspanya’daki özerk
bölgeler gibi, yerel topluluklara büyük ölçüde kendi bölgelerinde içişlerinde
yetki tanımayı amaçlamaktadır. Dil ve kültürel haklar açısından ise İspanya’daki özerk
topluluklar, kendi dil ve kültürel kimliklerini koruma ve geliştirme haklarına sahiptir.
Benzer şekilde, Bangsamoro’da da, bölgesel kimlik ve dil hakları özerklik
çerçevesinde kabul edilmiştir. Yönetimsel yetki bakımından hem Bangsamoro
hem de İspanya’daki özerk bölgeler, eğitim, sağlık, yerel ekonomik yönetim gibi
konularda kendi yetkilerini kullanma hakkına sahiptir.
Farklılıklar:
Özelikle etnik çeşitlilik ve sosyal bütünlük açılarından farklılıklar
bulunmaktadır. İspanya’da özerk bölgeler genellikle dilsel ve
kültürel olarak ayrılmıştır (Katalanlar, Basklar, Galiçyalılar vb.). Bangsamoro’da
ise Müslüman Morolar etnik ve dini olarak farklı bir kimliğe sahiptir. Siyasal
yapı ve çatışma dinamikleri açısından
İspanya’daki özerklikler genellikle tarihsel olarak barışçıl yollarla
gelişirken, Bangsamoro’da tarihsel olarak silahlı mücadeleler ve daha belirgin
olmuştur.
Bangsamoro modeli, İspanya’daki özerk bölgelere benzeyen
bazı yönleri taşımaktadır. Ancak, Bangsamoro’nun Müslüman ve farklı etnik
yapıya sahip olması, kendi tarihsel ve kültürel dinamikleri nedeniyle bazı
önemli farklılıklar sunar. Bu nedenle, her iki model de özerklik taleplerini
karşılamakta farklı şekillerde uygulanabilir. İspanya'da bölünme riskini
önlemek için Anayasa'ya bir madde koydular. Bir özerk devlet bağımsızlık kararı
alırsa bu kararın ulusal parlamento tarafından da onaylanması gerekir. İspanya’da,
merkeziyetçi ve tekil yapının korunması adına, Anayasa'ya özel bir madde
eklenmiştir. Bu madde, özerk bölgelerin bağımsızlık referandumlarına
gitmesi durumunda, bu tür kararların merkezi hükümet ve parlamento tarafından
onaylanması gerektiğini öngörür.
İspanya’daki anayasal düzenlemeler, bölünme riskini azaltmak
için oldukça etkili olmuştur. Türkiye’de de benzer düzenlemelerin, özellikle
etnik grupların özerklik taleplerine yönelik, tekil yapının korunması için
önemli bir zemin oluşturabileceği söylenebilir. İspanya'da parlamentonun
alacağı karara özerk bölge uymaza merkezi hükümete silahlı kuvvetlere duruma el
koyma yetkisi verilmiştir. İspanya’daki Anayasa’nın 155 ci maddesinin
uygulanması durumunda merkezi hükümete, özerk bölgelere doğrudan müdahale ve
kontrol yetkisi veren güçlü bir yetki tanınır. Bu madde merkezi hükümete özerk
bölge üzerinde doğrudan kontrol sağlama, hatta gerektiğinde silahlı kuvvetlerle
müdahale yetkisi tanır.
Özerk bölgeler bağımsızlık yönünde karar alırsa, merkezi
hükümetin yetkileri devreye girer. Merkezi hükümet, bu özerk bölgenin
yetkilerini askıya alabilir ve doğrudan müdahalede bulunarak bölgeyi
yönetebilir. Silahlı kuvvetlerle müdahale etme yetkisi de Anayasa'da yer
alır, bu da ciddi bir merkeziyetçi müdahaleyi olanaklı kılar.
Bu tür düzenlemeler, tekil devlet yapısını korumak adına hem
İspanya’da hem de Türkiye’de önemli yetkiler sağlar. Ancak, bu tür müdahaleler,
toplumsal huzursuzluk ve çatışmalara da yol açabilir. Bu nedenle, anayasal
reformların ve yetki dağılımının dikkatlice ele alınması gerekmektedir. Bangsamoro
Organik Yasası'nda bu tür bir doğrudan müdahale yetkisi yer almamaktadır. Bangsamoro
bölgesel yönetimi, Barış Süreci Anlaşmaları ve Bangsamoro Organik Yasası
çerçevesinde, daha çok özerk bir yapı ve kendi içişlerini düzenlemek amacıyla
kurulmuştur.
Bangsamoro Organik Yasası ve Özerklik: Bangsamoro
Organik Yasası, Bangsamoro bölgesinin özerklik temelinde daha geniş yetkilere
sahip olmasını sağlamıştır, ancak bağımsızlık taleplerine yönelik doğrudan
müdahale yetkisi merkezi hükümete verilmemektedir. Bangsamoro bölgesine yönelik
belirli sınırlandırmalar ve kontrol mekanizmaları, merkezi hükümetin yetkileri
çerçevesinde olsa da, doğrudan silahlı kuvvetlerle müdahale yetkisi veya
bölgenin tamamen merkezi yönetim altına alınması gibi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu düzenlemeler, Filipinler’in bölgesel yönetim anlayışı çerçevesinde daha çok
uzlaşmaya ve bölgesel özerkliğe dayalı bir yapı sunmaktadır. Bangsamoro’nun
bağımsızlık yönünde bir adım atması, Filipinler anayasası ve yasal
düzenlemeleri çerçevesinde de oldukça sınırlıdır.
Türkiye’de, özellikle Kürt sorunu gibi etnik ve bölgesel
özerklik taleplerine yönelik anayasal çerçeve ve yetki sınırları daha katıdır. Özerk
bölgelerin bağımsızlık taleplerine yönelik müdahaleler, Türkiye’nin anayasal
yapısı çerçevesinde daha sert ve merkeziyetçi yöntemlerle ele alınabilir.
Ancak Bangsamoro Organik Yasası Filipinler’de daha fazla
özerklik ve yerel yönetim yetkilerini destekleyecek şekilde tasarlanmıştır ve
bağımsızlık taleplerine yönelik müdahaleler daha sınırlı tutulmuştur. Filipinler'deki
Bangsamoro Organik Yasası çerçevesinde, Müslüman topluluk (Bangsamoro)
bağımsızlık kararı alırsa, yasal ve politik anlamda çeşitli sonuçlar doğabilir.
Bangsamoro bölgesel hükümeti, bağımsızlık ilan etme hakkına sahip olsa da,
Filipinler Anayasası uyarınca bağımsızlık ilanı oldukça kısıtlıdır. Filipinler
Anayasası'nın 18. Madde 3, Bölüm 1’e
göre bağımsızlık ilanı yapabilmek için, hem Filipinler Kongresi'nin hem
de referandumla bölge halkının onayı gereklidir. Yani, merkezi hükümet ve
parlamento sürece dâhil olur. Bangsamoro, bağımsızlık ilan etmek istese bile,
Filipinler ulusal parlamentosunun onayını alması gerekecektir. Eğer parlamento
ve Filipinler hükümeti, bağımsızlık ilanına onay vermezse, bu bağımsızlık
girişimi hukuken geçerli olmayacaktır.
Filipinler anayasası ve güvenlik düzenlemeleri, merkezi
hükümete silahlı kuvvetlerle müdahale yetkisi tanımaktadır. Eğer bağımsızlık
yönünde bir girişim olursa, merkezi hükümet bu durumu "ulusal
güvenlik" meselesi olarak değerlendirebilir ve bu tür girişimleri önlemek
amacıyla güç kullanabilir.
Bangsamoro Anayasası, bağımsızlık taleplerine yönelik merkezi hükümetin
kontrolünü sınırlar, ancak bu taleplerin doğrudan bağımsızlık ilanına
dönüştürülmesi, Filipinler’in birliğini koruma çabaları nedeniyle oldukça karmaşık
ve zordur. Bağımsızlık ilan edilse bile, hem ulusal parlamento hem de
Filipinler hükümetinin onayı gerekecektir. Bu da bağımsızlık girişimlerinin
hukuki olarak kabul edilmesini zorlaştırabilir ve merkezi hükümetin
müdahalelerine yol açabilir.
DEM Parti Türkiye'de Kürtlerin hakları ve özerklik talepleri
konusunda aktif bir politika izleyen bir siyasal partidir. Ancak, Bangsamoro
bölgesi, Filipinler'de bulunan bir özerk bölgedir ve DEM Parti'nin bu bölgeyle
ilgili doğrudan bir politikası veya açıklaması bulunmamaktadır.
DEM Parti, Türkiye'de Kürtlerin hakları, kültürel ve dilsel
hakları ile özerklik taleplerini savunmaktadır. DEM Parti'nin uluslararası
ilişkiler politikası, genellikle Kürt halkının hakları ve özgürlükleriyle
ilgili bölgesel ve uluslararası gelişmelerle sınırlıdır. Bangsamoro bölgesiyle
ilgili özel bir politika veya açıklama bulunmamaktadır.
GENEL SONUÇ
Bu yazının amacının Kürt sorunun betimlenmesi açısından bazı
yetkililer tarafından dile getirilen Moro ya da yeni adıyla Bangsomoro
çözümünün içeriğini açıklamak olduğu daha önce belirtilmişti. Bu bağlamda
İspanya’da 1978 Anayasası ile uygulanmaya başlayan özerk bölgeler sistemine de
değinilmiştir. Belki İngiltere’de başbakan Blair döneminde gerçekleştirilen
yasama federalizmine de değinmek yararlı olabilirdi. Bu reform ile Galler,
İskoçya ve Kuzey İrlanda’da yerel parlamentolar oluşturulmuştu. İngiltere
sistemi Türkiye’ye benzemez. Ancak Fransa’daki bölge valiliği sistemine daha
sonraki yıllarda bölge parlamentosu eklenmişti. Bu yaklaşım Türkiye’ye daha çok
uyum sağlayabilir. [3] [4]
[5]
Bangsomoro modeli bir çözüm olabilir mi sorusuna olumlu
yanıt verebilmek oldukça zordur. Kürt nüfusun ülke geneline yayılmış olması bu
açıdan en önemli engel olarak ortaya çıkmaktadır. Yerel yönetim reformu ve
yerel yönetimlerin yönetsel özerkliklerinin artırılması daha yerinde olabilir.
PKK silah bırakmadıkça ve örgüt olarak dağılmadıkça bu bölgedeki yerel
yönetimlerin bölücü örgüte destekte bulunmalarının önüne geçilemez.
Ancak son söz olarak iki noktanın
altının özellikle çizilmesi gerekmektedir. Birincisi KCK [6]
Anayasası’dır. Bu belge ortada olduğu ve Kürt siyasal temsilcileri tarafından
açıkça reddedilmediği sürece bu tür çözüm modellerin Türkiye’de geçerlik
kazanması olanaklı olmayacaktır. İkinci temel sorun ise PKK’nın varlığıdır.
Bangsomoro’da yerel özerklik silah gücüyle ve Türkiye’nin arabuluculuk rolüyle
ortaya çıkmıştır. Benzer bir sonucun Türkiye’de elde edilmesi hayal
sınırlarının çok ötesindedir.
[1] DDR = Disarmament, Demobilization and
Reintegration (DDR). Silahlı grupların silahlarını bırakması ve sivil
yaşama dönmesi süreci.
[2] Moro
İslami Kurtuluş Cephesi
[3] Birleşik
Krallık’ı oluşturan kurucu ülkelerden İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’da yetki
devrine (devolution) dayalı bir
siyasi yapılanma bulunmaktadır. Yetki devri uyarınca, egemen devletin sahip
olduğu yasama ve yürütme yetkilerinin bir bölümü, Birleşik Krallık Parlamentosu
(Westminster) tarafından farklı ölçülerde olmak üzere İskoçya, Galler ve Kuzey
İrlanda’daki ulusal parlamentolara ve bunların seçtiği yürütme organlarına
devredilmiştir. Bu sistemde, hukuken tekil devlet özelliği korunmakta ve
merkezi parlamentonun yetki devrini geri alma veya değişiklik yapma hakkı
muhafaza edilmektedir. Yetki devrinden yararlanan kurucu ülkelerin, kendi
egemenlikleri bulunmamaktadır.
[4]
Fransa’da Bölge Meclisi bölgenin karar alma organıdır. Bölge Meclisi üyeleri
her Bölgenin İllerinden seçilerek gelir. Bölge Meclis üyelerinin sayısı da
İllere göre değişiklik gösterir. Bölge Meclisinin Başkanını, Başkan
Yardımcılarını ve Daimi Komiteyi oluşturacak Asamble üyelerini Bölge Meclis
üyeleri seçer. Yürütme Birimi
(Bölge Meclisinin Başkanı) bölgenin yürütme erkidir.
Bölge Meclisinin Başkanı aynı zamanda bölgenin politik başkanıdır ve bir tek
bölgenin idaresinden sorumludur.
[5] Yasamis
F.D., (1979) Bölge Valiliği ve Bölge Planlaması Kavramlarının Tanıtılması
Üzerine. Türk İdare Dergisi.
360: 1-16. İçişleri Bakanlığı.
[6] Kürdistan Topluluklar Birliği (Koma
Civakên Kurdistanê). Öcalan'ın kuramsallaştırdığı demokratik konfederalizm çerçevesinde
kurulan çatı örgüt.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder