Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

31 Mayıs 2025 Cumartesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AYRILIKÇI ÖRGÜTLERİN SİLAH BIRAKMALARININ REELPOLİTİĞİ

 

 

PROF. DR. FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ

 


 

GİRİŞ

PKK kurucusu Öcalan’ın PKK'nın silah bırakması ve örgütün tasfiyesi için dağdaki ve hapisteki gerillanın affedilmesi ve serbest bırakılması koşulunu öne sürdüğü yolunda haberler medyada yer almaya başladı. Konu oldukça önemli ve karmaşık bir sorunlar yumağını içinde barındırmaktadır. Ayrılıkçı hareketlerin silah bırakması ve örgütlerin tasfiyesi konuları, ulusal ve uluslararası bağlamda birçok dinamik tarafından şekillendirilir. PKK özelinde de durumun çözümü, sadece askeri bir sorun değil, aynı zamanda siyasal, sosyokültürel ve hukuksal boyutları olan bir süreçtir. Silah bırakma süreçleri genellikle karşılıklı ödünlere dayanır. Öcalan’ın dile getirdiği af ve serbest bırakılma talebi, bir örgütün silah bırakmaya ikna edilmesinde önemli bir araç olarak öne çıkar. Türkiye’nin bu tür bir af sürecini kabul edip etmeyeceği, siyasal iradenin mevcut pozisyonuna ve toplumun bu tür bir af sürecine nasıl yaklaşacağına bağlıdır.

Tarihteki örnekler, af politikalarının genellikle barış süreçlerinde veya geçiş dönemi adalet mekanizmalarında yer aldığını göstermektedir. Ancak bunun uygulanabilirliği, devletin otoritesini ve halkın adalet duygusunu nasıl etkilediğine bağlıdır. Türkiye'deki mevcut politik ve toplumsal kutuplaşma bu tür bir affın uygulanabilirliğini daha da karmaşık hale getiriyor.

PKK, uluslararası düzeyde farklı şekillerde tanımlanan bir örgüttür. Bazı ülkeler tarafından terör örgütü olarak görülürken, bazı kesimler örgütü etnik bir hak mücadelesinin aktörü olarak değerlendirmektedir. Uluslararası aktörlerin, özellikle de ABD ve AB’nin, bu tür bir çözüm sürecine nasıl yaklaştığı Türkiye’nin atacağı adımları etkileyebilir.

Silahlı bir örgütün üyelerinin affedilmesi ve topluma yeniden kazandırılması, toplumsal kabul ve uzlaşma gerektirir. Ancak Türkiye’de PKK ile ilgili oldukça derin travmalar ve önyargılar bulunmaktadır. Bu tür bir süreç toplumun farklı kesimlerini ikna etmek için kapsamlı bir iletişim ve uzlaşı çabasını zorunlu kılar.

Hükümetler, böyle bir süreç başlattığında siyasal bedellerle karşı karşıya kalabilir. Özellikle milliyetçi tabanı güçlü olan bir siyasal yapı, bu tür bir girişimde bulunurken siyasal desteğini kaybetme riskiyle karşılaşabilir.

Bu bağlamda tartışmaya açık pek çok soru vardır. Örneğin “Af ve serbest bırakma talebi, Türkiye’nin siyasal, hukuksal ve toplumsal gerçeklikleriyle ne kadar örtüşüyor?”, “Öcalan'ın bu şartları öne sürmesi, örgüt içindeki farklı kliklerin veya uluslararası aktörlerin etkisiyle nasıl şekilleniyor?” ve “Türkiye’nin bu tür bir çözüm sürecini kabul etmesi durumunda bölgedeki diğer ayrılıkçı hareketlere nasıl bir örnek oluşturur?” gibi.

ÇÖZÜMLEME: DİĞER ÜLKELERDEN ÖRNEKLER

Geçmişte silahlı ayrılıkçı hareketlerle karşılaşan ülkelerin deneyimleri bu tür çatışmaların çözümünde değerli dersler sunabilir. Bu örneklerden bazıları şunlardır:

Kolombiya (FARC ve Hükümet)

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC), 1964’ten itibaren Marksist bir ideolojiyle silahlı mücadeleye girişti. 2016 yılında hükümet ve FARC arasında bir barış anlaşması imzalandı. Anlaşmanın ana unsurları şunlardı: FARC üyelerinin silah bırakması, eski savaşçılara siyasal katılım hakkı verilmesi, FARC üyelerine af ve toplumla yeniden bütünleşme programlarının hazırlanması ve toprak reformu ve kırsal kalkınma projelerinin uygulama alanına konulması.

Sonuçta barış süreci ilerleme kaydetse de, bazı FARC üyeleri süreçten ayrılarak yeniden silahlandı. Toplumda anlaşmaya karşı çıkan gruplar oldu ve özellikle ölenlerin yakınları adaletin sağlanmadığını savundu.

İrlanda (IRA ve İngiltere)

İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan ayrılması için 20. yüzyıl boyunca silahlı mücadele yürüttü. 1998’deki Good Friday (Hayırlı Cuma) Anlaşması, barış sürecini başlattı.

Anlaşmanın ana unsurları şunlardı: IRA’nın silah bırakması ve siyasal arenada Sinn Fein partisi aracılığıyla temsil edilmesi, tutuklu militanların serbest bırakılması ve Kuzey İrlanda’daki yönetimin paylaşılması (Protestanlar ve Katolikler arasında güç paylaşımı).

Sonuçta barış süreci büyük ölçüde başarılı oldu. Ancak toplumda hala kutuplaşmalar var. Ayrılıkçı grupların bir kısmı (Real IRA gibi) anlaşmayı kabul etmedi ve şiddeti sürdürdü.

Nepal (Maoist Ayaklanması)

1996’da başlayan Maoist isyan, monarşiyi devirmek ve bir halk cumhuriyeti kurmak amacı taşıyordu. 2006 yılında Nepal hükümeti ve Maoist liderler barış anlaşması imzaladı.

Anlaşmanın ana unsurları şunlardır: Maoistlerin silah bırakması ve siyasal bir parti haline gelmesi, Nepal’de monarşinin kaldırılması ve federal bir cumhuriyetin ilan edilmesi ve eski militanlara toplumsal ve ekonomik iyileştirme programları uygulanması.

Sonuç olarak barış süreci büyük ölçüde başarılı oldu. Ancak siyasal istikrarsızlık devam ediyor. Eski Maoist savaşçıların toplumla bütünleştirilmesinde çeşitli zorluklarla karşılaşıldı.

Güney Afrika (Apartheid ve Silahlı Direniş)

Apartheid rejimi altında Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve diğer gruplar silahlı direniş başlattı.

1990’larda başlayan müzakereler, 1994 yılında Apartheid rejiminin sonlandırılması ve demokratik seçimlerin yapılmasıyla sonuçlandı.

Anlaşmanın ana unsurları şunlardı: ANC lideri Nelson Mandela’nın serbest bırakılması, eski rejim ve direniş üyeleri arasında bir uzlaşma ve Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu’nun kurulması.

Sonuçta Güney Afrika barışçıl bir geçiş süreci yaşadı. Ancak ekonomik eşitsizlik ve ırksal gerilimler hâlâ mevcut bulunmaktadır.

Filipinler (Moro İslami Kurtuluş Cephesi)

Mindanao bölgesinde Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) özerklik talebiyle silahlı mücadele verdi. 2014 yılında Bangsamoro Temel Yasası ile genişletilmiş bir özerklik tanındı.

Çözümün ana unsurları şunlar olmuştur: MILF’in silah bırakması ve özerk yönetim organlarına dâhil edilmesi ve Hükümetin bölgeye ekonomik kalkınma yardımları sağlaması.

Süreç büyük ölçüde başarılı oldu, ancak diğer ayrılıkçı gruplar (örneğin Abu Sayyaf) şiddeti sürdürdü.

Örneklerden Çıkarılacak Genel Dersler

Militanların affedilmesi, toplumda adaletin tesis edilmediği kanısını uyandırabilir. Bu nedenle “Gerçek ve uzlaşma komisyonları” [1] veya “mağdur tazminatı” gibi mekanizmalar önemlidir. Ayrılıkçı grupların siyasal sistemle bütünleştirilmesi uzun vadeli barış için gereklidir. Ancak bu, mevcut siyasal aktörlerin direnciyle karşılaşabilir. Barış süreçleri genellikle uluslararası aktörlerin desteğiyle daha başarılı olur. Tarafsız arabulucular sürece güven kazandırabilir. Çatışmanın her iki tarafındaki toplum kesimlerinin dâhil edilmesi barışın kalıcılığını sağlar.

Resmi Af Çıkaran Ülkeler

Birçok ülkede silahlı gruplarla barış sürecini teşvik etmek amacıyla gerillalar için resmi af çıkarılmıştır. Bu tür aflar, genellikle silah bırakma, çatışmaların sona erdirilmesi ve barışın sağlanması için kritik bir araç olarak kullanılmıştır. Resmi af çıkarılan önemli ülkelerden bazıları aşağıda belirtilmiştir.

Kolombiya (FARC ve ELN): Kolombiya hükümeti, hem FARC hem de ELN gerillalarını silah bırakmaya teşvik etmek için çeşitli af yasaları çıkardı. 2016’daki barış anlaşması kapsamında FARC üyeleri için genel af sağlandı. Bazı ağır suçlar hariç tutuldu, ancak savaş suçları ve insan hakları ihlalleri için özel yargı mekanizmaları (Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu) kuruldu. Birçok eski FARC üyesi, siyasal katılıma dâhil oldu, ancak süreç içinde af dışında kalan bazı gruplar yeniden silahlandı.

İrlanda (IRA ve Hayırlı Cuma Anlaşması): 1998’de imzalanan Good Friday Agreement (Hayırlı Cuma Anlaşması) çerçevesinde IRA militanları için af düzenlemeleri yapıldı. IRA üyeleri, anlaşmanın ardından silah bıraktı ve birçoğu hapishaneden salıverildi. Siyasal katılım hakları tanındı. Barış süreci büyük ölçüde başarılı oldu, ancak bazı küçük ayrılıkçı gruplar şiddete devam etti.

Nepal (Maoist İsyanı): 2006’daki barış anlaşmasından sonra Nepal hükümeti, Maoist isyanının eski üyelerine af sağladı. Maoist gerillalar için genel af ilan edildi ve eski savaşçılar için iyileştirme programları düzenlendi. Bazı liderler siyasal sistemle bütünleştirilerek üst düzey görevlere getirildi. Barış süreci büyük ölçüde başarılı oldu, ancak af süreci adalet arayışını tam anlamıyla karşılayamadı.

Güney Afrika (Apartheid Sonrası Dönem): Güney Afrika’da Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve diğer silahlı gruplar için kapsamlı bir af düzenlemesi yapıldı. Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu (Truth and Reconciliation Commission) aracılığıyla suçlarını itiraf edenlere af tanındı. Silahlı mücadeleye katılanlar topluma yeniden kazandırıldı. Af süreci, toplumda geniş çapta kabul gördü, ancak ekonomik eşitsizlik ve ayrımcılık sorunları devam etti.

El Salvador (FMLN ve Hükümet): 1992’deki barış anlaşmasının ardından El Salvador hükümeti, Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi (FMLN) gerillaları için genel af ilan etti. Tüm siyasal suçlar için genel af sağlandı. FMLN bir siyasal parti haline geldi. Barış büyük ölçüde sağlandı, ancak toplumsal kutuplaşma bir süre daha devam etti.

Filipinler (Moro İslami Kurtuluş Cephesi - MILF): Bangsamoro Temel Yasası kapsamında, MILF üyelerine af tanındı ve siyasal katılım hakları verildi. MILF üyeleri silah bıraktı ve özerk yönetim organlarıyla bütünleştirildi. Hükümet, eski militanlar için ekonomik ve toplumsal iyileştirme programları başlattı. Özerklik kazanıldı ve MILF liderliği barış sürecinde önemli roller üstlendi.

Cezayir (Ulusal Kurtuluş Cephesi - FLN): Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin ardından, Fransa ile yapılan müzakerelerde FLN üyeleri için af sağlandı. Silahlı grupların üyeleri için geniş kapsamlı af ilan edildi. Siyasal bağımsızlıkla birlikte gerillalar toplumla bütünleştirildi. Cezayir, bağımsız bir devlet olarak yoluna devam etti.

Endonezya (Aceh - GAM): Serbest Aceh Hareketi (GAM) ile yapılan barış anlaşmasında af sağlandı. GAM üyeleri için genel af çıkarıldı ve siyasal katılım hakkı verildi. Aceh’e özel bir özerklik statüsü tanındı. Aceh’deki ayrılıkçı hareket sona erdi ve bölgede uzun süreli bir barış sağlandı.

Ortak Temalar ve Dersler

Af ve Adalet Dengesi: Çoğu durumda af, barış için kritik bir araç olsa da, özellikle savaş suçları ve insan hakları ihlalleri için istisnalar getirilmiştir.

Rehabilitasyon ve Entegrasyon: Eski savaşçıların topluma kazandırılması için ekonomik ve toplumsal programlar önemlidir.

Siyasal Katılım: Gerillaların siyasal sürece dâhil edilmesi, uzun vadeli barış için temel bir unsurdur.

Bu ülkelerin deneyimlerinden hareketle, Türkiye gibi zorlu çatışma süreçlerinden geçen ülkeler için önemli dersler çıkarılabilir.

Bu süreçlerde af, yalnızca hukuksal bir araç değil, aynı zamanda siyasal bir uzlaşma yöntemi olarak da önemli bir rol oynamıştır.

Kolombiya (FARC): Kolombiya hükümeti, 2016 barış anlaşmasının bir parçası olarak “Geçişsel Adalet” sistemi kurdu. Bu sistem, FARC üyelerine af tanırken insanlığa karşı suçlar gibi ağır suçlar için özel mahkemeler kurdu. Silahlarını teslim eden FARC üyeleri için geniş kapsamlı bir af çıkarıldı. Silah bırakmayı reddeden veya yeniden silahlanan kişiler af kapsamı dışında bırakıldı. FARC üyelerine ekonomik destek ve toplumsal bütünleşme programları sağlandı. Eski gerillalar için kırsal kalkınma projelerine dâhil olma fırsatı sunuldu. FARC’ın büyük kısmı silah bıraktı ve siyasal bir partiye dönüştü. Ancak süreçte bazı üyeler anlaşmaya sadık kalmadı ve yeniden silahlandılar.

İrlanda (IRA): 1998 Good Friday Anlaşması çerçevesinde IRA üyeleri için af ilan edildi. Hükümlüler, anlaşma sonrası belirli bir süre içinde serbest bırakıldı.  IRA'nın tüm silahlı etkinliklerini sonlandırması ve silahlarını imha etmesi şart koşuldu. Suçlarını kabul eden IRA üyeleri, anlaşma sonrası yargı bağışıklığı aldı. Katolik ve Protestan topluluklar arasında uzlaşma sağlanması için “Gerçek ve Uzlaşma” süreçleri devreye alındı. İki toplum arasında siyasal güç paylaşımı sağlandı. IRA büyük ölçüde silah bıraktı, ancak bazı radikal unsurlar (Real IRA gibi) şiddeti sürdürdü.

Nepal (Maoist Gerillalar): 2006 Barış Anlaşması kapsamında Maoist gerillalar için genel af çıkarıldı. Silahlarını bırakan gerillalara af sağlandı. Gerillalar, yeni kurulan demokratik sistemde siyasal partilere dönüştü. Eski gerillaların toplumla bütünleştirilmesi için toplumsal iyileştirme programları başlatıldı. Ancak süreçte bazı gruplar, suçlarını kabul etmediği için toplumsal gerilimler sürdü. Barış süreci büyük ölçüde başarılı oldu, ancak ekonomik eşitsizlik ve etnik gerilimler devam etti.

Güney Afrika (Apartheid Sonrası Af Süreci): Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu 1995 yılında kuruldu. Komisyonun görevi, Apartheid döneminde işlenen suçları ortaya çıkarmak ve suçlarını itiraf edenlere af sağlamaktı. Suçluların, işledikleri suçları kamuya açık şekilde kabul etmeleri şart koşuldu. İnsanlığa karşı suçlar ve ırk ayrımına dayalı şiddet af kapsamına alındı. Komisyon, mağdurlara da yer vererek bir tür “toplumsal iyileşme” sürecine katkı sağladı. Apartheid dönemindeki şiddetin büyük ölçüde sona erdiği bir geçiş dönemi sağlandı. Ancak ekonomik eşitsizlik ve yapısal sorunlar devam etti.

El Salvador (FMLN): 1992’deki Chapultepec Barış Anlaşması, tüm tarafların işlediği suçlar için genel af çıkarılmasını sağladı. FMLN gerillaları silah bıraktı ve siyasal bir parti haline geldi. Eski gerillaların toplumla bütünleşmesi için toplumsal ve ekonomik iyileştirme programları uygulandı. Toplumda özellikle kurban yakınları arasında af sürecine karşı ciddi eleştiriler vardı,. Barış süreci başarılı oldu, ancak toplumsal gerilimler bir süre devam etti.

Filipinler (MILF): Bangsamoro Temel Yasası ile MILF üyelerine af sağlandı. Silahlarını bırakan MILF üyelerine af çıkarıldı. MILF liderliği, özerk Bangsamoro yönetimine katıldı. Müslüman topluluklar ile merkezi hükümet arasındaki ilişkiler büyük ölçüde normalleşti. Barış süreci büyük ölçüde başarılı oldu, ancak bölgede hâlâ bazı ayrılıkçı gruplar aktif.

Genel Sonuçlar ve Dersler

Affın Şartlı Olması: Çoğu af süreci, silah bırakma, itiraf veya uzlaşı gibi şartlarla ilişkilendirilmiştir.

Toplumun Katılımı: Af süreçlerinin başarısı, toplumun af sürecine verdiği desteğe bağlıdır.

Uluslararası Destek: Tarafsız uluslararası aktörler veya kurumlar, barış süreçlerinde güven artırıcı bir rol oynayabilir.

Adalet ve Barış Dengesi: Af süreçleri, genellikle adalet talepleriyle barış arasında duyarlı bir denge kurmayı hedeflemiştir.

Bu ülkelerdeki örnekler, Türkiye’nin PKK bağlamında bir af süreci tasarlarken karşılaşabileceği fırsatlar ve riskler hakkında önemli dersler sunmaktadır.

Silah bırakma karşılığında af uygulaması, barış süreçlerinin önemli bir unsuru olmuştur. Ancak bu uygulamanın başarıya ulaşması, genellikle barış sürecinin genel çerçevesi, tarafların niyetleri ve toplumun desteği gibi çeşitli etmenlere bağlıdır.

Başarılı Örnekler

İrlanda (IRA): Good Friday Anlaşması kapsamındaki af uygulaması, silahların bırakılması ve siyasal güç paylaşımıyla desteklendi. Toplumda geniş bir uzlaşma sağlandı. IRA büyük ölçüde silah bıraktı ve barış süreci siyasal olarak kurumsallaştı.

Kolombiya (FARC): Af süreci, ekonomik destek, toprak reformu ve eski gerillaların siyasal katılımını teşvik eden kapsamlı politikalarla desteklendi. Çoğu FARC üyesi silah bıraktı ve örgüt, siyasal bir partiye dönüştü.

Güney Afrika (Apartheid Dönemi): Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu aracılığıyla saydam bir af süreci uygulandı. Suçlarını itiraf edenlere af tanınırken, mağdurlara da söz hakkı verildi. Şiddetin sona ermesi ve yeni bir demokratik sistemin kurulması sağlandı.

El Salvador (FMLN): Af yasaları, siyasal bütünleşmesi ve uluslararası gözlemcilerin desteğiyle uygulandı. FMLN siyasal bir partiye dönüştü ve barış süreci genel olarak başarılı oldu.

Filipinler (MILF). Af süreci, özerklik ve yerel yönetim reformlarıyla desteklendi. Barış süreci, Bangsamoro özerk bölgesinin kurulmasıyla istikrarlı bir şekilde ilerledi.

Başarısız Örnekler

Nepal (Maoist Gerillalar): Af süreci sırasında hesap verilebilirlik mekanizmalarının eksik kaldı. Eski gerillaların toplumla bütünleşmede yetersiz kaldı. Barış süreci resmen başarılı olsa da, toplumsal gerilimler devam etti.

Kolombiya (FARC - Yeniden Silahlanma): Af dışında kalan bazı gruplar barış sürecine sadık kalmadı. Hükümet, toplumsal reformları yeterince hızlı uygulayamadı. Bazı eski FARC üyeleri yeniden silahlanarak yeni gruplar oluşturdu.

Sierra Leone (RUF): Af sürecine karşın gerillaların ekonomik gereksinimlerini karşılayacak yeterli destek sağlanamadı. Af kapsamındaki grupların liderleri şiddeti yeniden başlattı. Af süreci başarısız oldu ve ülke şiddete geri döndü.

Sudan (Güney Sudan ve Darfur): Af süreci kapsamlı bir barış anlaşmasıyla desteklenmedi. Devlet silahlı grupları siyasal sistemle bütünleştirmede başarısız oldu. Şiddet ve çatışmalar tekrar başladı.

Ortak Etmenler

Başarılı olan ülkelerde saydamlık ve hesap verebilirlik, toplumsal ve ekonomik programlar ve siyasal katılım ön plana çıktı.

Başarısız olanlar ülkelerde eksik uygulamalar, toplumun ikna edilememesi ve yeniden silahlanma riski başat etmenler olarak öne çıktı.

Bu örnekler, af süreçlerinin karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve başarılı olabilmeleri için güçlü bir siyasal, ekonomik ve toplumsal çerçeveye geresinim duyulduğunu gösteriyor. Özellikle Türkiye gibi karmaşık çatışma dinamiklerine sahip ülkelerde bu dersler dikkate alınmalıdır.

Bask (ETA) Örneği

Bask (ETA) örneği de bu kapsam içinde önemli bir yer tutar. Bask bölgesindeki silahlı örgüt ETA (Euskadi Ta Askatasuna), ayrılıkçı bir hareket olarak İspanya’da uzun yıllar boyunca şiddet eylemleri gerçekleştirdi. Ancak ETA'nın silah bırakma ve dağılma süreci, diğer örneklerden farklı bir şekilde ilerledi. Bu nedenle, ayrı bir inceleme gerektirir.

ETA, 1959 yılında Franco diktatörlüğüne karşı Bask kimliğini ve bağımsızlığını savunmak için kuruldu. ETA, yaklaşık 40 yıl boyunca hem İspanya’da hem de Fransa’da bombalı saldırılar, suikastlar ve kaçırmalar gerçekleştirdi. ETA’nın hedefi Bask Bölgesi’nin bağımsızlığı ve sosyalist bir sistemin kurulması idi.

ETA’nın silah bırakma ve feshedilme süreci, aşamalı bir şekilde gerçekleşti. ETA, 2006 yılında tek taraflı bir ateşkes ilan etti. Ancak, Madrid’deki havaalanı bombalı saldırısı (2006) müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Hükümet, ETA'nın tam silah bırakma sözü vermeden müzakere edilemeyeceğini belirtti. ETA, 2011 yılında kalıcı ve tek taraflı bir ateşkes ilan etti ve şiddeti tamamen sona erdirdiğini açıkladı. Bu süreçte herhangi bir genel af yasası çıkarılmadı; ancak bireysel ETA üyeleri için şartlı cezai indirimler gündeme geldi. ETA, 2017 yılında tüm silahlarını teslim etti ve örgütün silahsızlandığını duyurdu. Bu süreç, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının gözetiminde gerçekleşti. ETA, 2018’de tamamen feshedildiğini ve siyasal etkinliklerini de sonlandırdığını açıkladı.

ETA üyeleri için Kolombiya’daki FARC veya El Salvador’daki FMLN örneklerinde olduğu gibi geniş kapsamlı bir af çıkarılmadı. Bunun yerine, ETA üyeleri bireysel olarak adalete teslim olma veya yargılanma süreçleriyle karşı karşıya kaldı. Bazı ETA üyelerine, suçlarını kabul etmeleri ve pişmanlık göstermeleri durumunda ceza indirimi veya şartlı tahliye gibi kolaylıklar sağlandı.

Başarı ve Başarısızlık Etmenleri

Başarı Etmenleri: ETA’nın şiddet eylemleri, Bask bölgesindeki halkın da büyük bir kısmı tarafından desteklenmemeye başladı. ETA'nın silah bırakma süreci, özellikle uluslararası gözlemciler ve sivil toplum kuruluşları tarafından desteklendi. ETA’nın siyasal kanadı olarak görülen Batasuna yasaklandıktan sonra yasal çerçevede etkinlik gösterecek yeni siyasal partiler kuruldu.

Başarısızlık veya Sorunlu Noktalar: Genel bir af çıkarılmaması, bazı ETA üyelerinin silah bırakmaya isteksiz olmasına neden oldu. İspanya’da ve Bask bölgesinde ETA’nın geçmişteki şiddet eylemlerine dair toplumsal bir uzlaşı tam anlamıyla sağlanamadı.

ETA’nın silah bırakma süreci, diğer ülkelerdeki gibi resmi bir barış anlaşması veya genel af ile değil, tek taraflı bir karar ile gerçekleşti. İspanyol hükümeti, ETA ile doğrudan müzakerelere oturmaktan kaçındı ve şiddeti bırakmanın ETA'nın kendi sorumluluğu olduğunu savundu. Bu nedenle ETA’nın silah bırakma süreci, toplumsal bir uzlaşı yerine daha çok siyasal ve hukuksal bir çözüm olarak değerlendirildi.

Ara Değerlendirme
Bask örneği, resmi af ve müzakereler olmadan bir silahlı örgütün feshedilmesi açısından ilginç bir model sunar. Ancak bu süreç, uzun vadede toplumsal yaraların iyileşmesi ve siyasal uzlaşının sağlanması açısından eksiklikler taşımaktadır. ETA’nın deneyimi, barış süreçlerinin çok boyutlu dinamiklerini anlamak için önemli bir ders niteliğindedir.

Katalonya'daki Ayrılıkçı Hareketin Çerçevesi

Katalonya (Catalan) bölgesi ile Bask (ETA) bölgesi arasında benzerlikler olsa da Katalonya'daki durum ayrılıkçılık bağlamında farklı bir çerçevede ilerlemiştir. Özellikle Katalonya'nın bağımsızlık mücadelesi, şiddete dayalı bir ayrılıkçı hareketten çok, siyasal ve demokratik yollarla özerklik veya bağımsızlık arayışı şeklinde şekillenmiştir. Bu nedenle, Katalonya bağlamında "silah bırakma karşılığında af" gibi bir süreç yaşanmamıştır.

Katalonya, İspanya'da güçlü bir kültürel ve dilsel kimliğe sahiptir. Bu kimlik, bölgenin özerklik taleplerini sürekli olarak şekillendirmiştir. 20 nci yüzyılda Franco diktatörlüğü döneminde Katalan dili ve kültürü baskı altına alınmış, ancak demokrasiye geçiş sürecinde Katalonya’ ya özerklik verilmiştir. [2] Katalonya, İspanya'nın ekonomik olarak en güçlü bölgelerinden biridir ve bu da bağımsızlık taleplerini güçlendiren bir unsur olmuştur.

1 Ekim 2017'de, İspanyol Anayasa Mahkemesi'nin yasa dışı ilan etmesine karşın Katalan hükümeti bağımsızlık referandumu düzenledi. Referandum sonucunda büyük bir çoğunluk bağımsızlıktan yana oy kullandı, ancak katılım oranı düşüktü. 27 Ekim 2017’de Katalonya Parlamentosu, İspanya’dan bağımsızlık ilan etti. İspanyol hükümeti bu kararı tanımadı ve Katalonya'nın özerk statüsünü askıya aldı. Bağımsızlık referandumunu düzenleyen Katalan liderler hakkında isyan ve kamu fonlarını kötüye kullanma suçlamalarıyla dava açıldı. Önde gelen liderlerden bazıları hapse atıldı, bazıları ise yurtdışına kaçtı. 2021 yılında, İspanyol hükümeti bağımsızlık girişimlerine katılan 9 Katalan lider için kısmi bir af çıkardı. Ancak bu af, tüm ayrılıkçı liderleri kapsamadı ve tam bir uzlaşma sağlamadı. İspanyol hükümeti, Katalonya ile diyaloğu artırmayı ve siyasal çözüm yollarını geliştirmeyi hedefledi. Ancak Katalonya’daki ayrılıkçılar arasında farklı stratejik yaklaşımlar (radikal bağımsızlıkçılar ve müzakere yanlıları) bu süreci karmaşıklaştırdı.

Katalonya Örneği Neden Farklıdır?

Katalonya’daki ayrılıkçı hareket, Bask bölgesindeki ETA gibi silahlı bir örgüt tarafından değil, siyasal ve demokratik yöntemlerle yürütülmüştür. Bu nedenle “silah bırakma karşılığında af” gibi bir model uygulanmamıştır. Katalonya’daki süreçler, İspanyol Anayasası çerçevesinde hukuksal bir sorun olarak ele alınmıştır. Af tartışmaları ve uzlaşma girişimleri, hukuksal cezaların kaldırılması ve siyasal müzakereler üzerinden yürütülmektedir. Katalonya, uluslararası arenada geniş bir destek bulamamıştır. Avrupa Birliği, Katalonya’nın bağımsızlık ilanını tanımamış ve İspanya’nın bir iç sorunu olarak görmüştür.

Başarı ve Başarısızlık Değerlendirmesi

Başarılar: Ayrılıkçı hareketin demokratik yollarla ifade edilmesi ve silahlı şiddet olmadan sürdürülmesi önemli bir başarıdır. Af yasaları ve müzakereler, İspanyol hükümetinin daha uzlaşmacı bir yaklaşım sergilemesine olanak sağlamıştır.

Başarısızlıklar: İspanyol hükümeti ile Katalan liderler arasında hâlâ tam bir uzlaşma sağlanamamıştır. Af uygulamaları, toplumsal uzlaşmayı tam anlamıyla sağlayamamış ve İspanyol toplumunda bölünmelere yol açmıştır.

Katalonya’nın durumu, Bask’tan ve diğer örneklerden farklı bir model sunmaktadır. Bu tür demokratik mücadelelerin barışçıl yollarla çözülebilmesi için müzakere süreçlerinin güçlendirilmesi önemlidir.

Ve, Türkiye…

Türkiye'deki PKK sorununun çözümüne dair "silah bırakma karşılığında af" gibi mekanizmalar kullanmak, uluslararası örneklerden alınan derslerle birlikte değerlendirilmelidir. Bu tür bir modelin Türkiye bağlamında nasıl işleyebileceğini anlamak için tarihsel, siyasal, toplumsal ve kültürel dinamikler dikkate alınmalıdır. Bu sorunsalın Türkiye’ye uygulanabilirliği ve olası sonuçları aşağıda belirtilmiştir.

PKK, 1978’de Abdullah Öcalan liderliğinde kuruldu ve 1984’ten itibaren silahlı eylemler başlattı. Örgüt, Kürtlerin kimlik, kültür ve hak taleplerini savunurken, bu süreçte büyük insan kayıplarına ve yıkıma neden olan bir çatışma döngüsü yarattı. PKK, Türkiye’nin büyük bir kısmında “terör örgütü” olarak görülürken, bazı Kürt kesimlerinde farklı derecelerde sempati veya anlayış bulabilmektedir. Bu durum, çözüm sürecinde toplumun ortak bir zeminde buluşmasını zorlaştırmaktadır.

Devlet, PKK’nın silahlı mücadeleyi bırakması için çeşitli dönemlerde adımlar atmış ancak barış süreci sürdürülebilir olmamıştır. En son 2013-2015 çözüm süreci, karşılıklı güvensizlik ve çatışmaların yeniden başlamasıyla son bulmuştur.

Af ve Silah Bırakma Modellerinin Türkiye’ye Uyarlanması: Başarılı modellerde af, genellikle kapsamlı bir siyasal, ekonomik ve toplumsal stratejinin bir parçası olarak uygulanmıştır. Başarısız modellerde ise toplumun desteği alınamadan veya tek taraflı bir yaklaşım benimsenerek af süreci ilerletilmeye çalışılmıştır.

Türkiye’ye Uygulanabilir Bir Model İçin Gereken Unsurlar: Genel bir af çıkarılması, hem Türk kamuoyunda hem de çatışmanın mağdurlarında adaletin yerini bulmadığı algısını yaratabilir. Bunun yerine, belirli şartlar altında bireysel af, toplumsal onarıcı adalet mekanizmalarıyla dengelenmelidir. Kürt sorununun çözümüne yönelik daha geniş bir çerçevede siyasal reformlar yapılmalıdır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve dilsel haklar gibi. Silah bırakan PKK üyelerinin toplumla bütünleşmesi için ekonomik ve toplumsal destek mekanizmaları oluşturulmalıdır. Sürecin saydam ve güvenilir olması için uluslararası kuruluşlar veya bağımsız gözlemciler sürece dâhil edilebilir.

Olası Senaryolar: Başarıya Giden Yol

Af ve Silah Bırakma Süreci: Af, bireysel düzeyde uygulanır ve örgütün tamamen silah bırakmasıyla eş zamanlı ilerler. Silah bırakma süreci, uluslararası ve sivil gözlemciler tarafından saydam bir şekilde denetlenir. Toplumun tüm kesimlerinin katılacağı “Gerçek ve Uzlaşı” komisyonları kurulur. Geçmişte yaşanan hak ihlalleri ve acılar adil bir şekilde ele alınır.

Siyasal Çözüm: Kürt sorununun köklü nedenlerine yönelik reformlar yapılır. Bu, Kürt kimliğinin anayasal düzeyde tanınmasını ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesini içerebilir.

Sonuç: Şiddetin sona erdiği, toplumsal ve ekonomik kalkınmanın hızlandığı bir süreç yaşanabilir. Ancak bu, uzun vadeli ve kararlı bir strateji gerektirir.

Başarısızlık Riski

Taraflardan birinin süreçte taahhütlerini yerine getirmemesi süreci baltalar.  Örneğin, devlet reformları uygulamazsa ya da PKK yeniden silahlanırsa, barış süreci başarısız olur. Af uygulaması, özellikle mağdur aileler ve milliyetçi kesimler arasında tepki yaratabilir. Bu da siyasal gerilimlere neden olabilir.  Kolombiya’daki FARC örneğinde olduğu gibi, örgütün bazı unsurları barış sürecine katılmayabilir ve yeniden silahlanabilir. Bu durumlarda çatışmalar yeniden başlayabilir ve süreç daha büyük bir toplumsal kutuplaşmaya yol açabilir.

Türkiye ve Türk halkı PKK sorunu nedeniyle önemli can kaybı ve maddi kayıp yaşadı. Bu çözümün Türkiye'de uygulanabilmesi şansı ve olanağı irdeleme konusu yapılmalıdır. Türkiye’de PKK sorununun çözümü için “silah bırakma karşılığında af” modelinin uygulanabilme şansı ve olanağı, birkaç kritik etmene bağlıdır. Türkiye'nin özgün toplumsal, siyasal ve tarihi koşulları, bu tür bir çözüm modelinin uygulanmasını hem zorlu hem de potansiyel olarak olanaklı kılmaktadır.

Uygulanabilirlik Şansı: Avantajlar

Tarihsel Çözüm Süreçleri: Türkiye, 2013-2015 çözüm süreci gibi deneyimlere sahiptir. Bu süreç bazı hatalar ve eksikliklerle sona ermiş olsa da, toplumun önemli bir kesimi tarafından olumlu karşılanmıştı. Çözüm süreci, iki tarafın da diyalog kurabileceğini ve barışın olanaklı olabileceğini göstermiştir.

Ekonomik ve Toplumsal Motivasyonlar: Çatışma, Türkiye’ye yıllık milyarlarca dolarlık ekonomik maliyet ve önemli insani kayıplar getirmiştir. Şiddetin sona ermesi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomik kalkınması ve toplumsal barış için fırsatlar yaratabilir.

Bölgesel ve Küresel Dinamikler: Ortadoğu’daki istikrarsızlıklar ve Suriye’deki durum, Türkiye’yi daha kapsamlı bir barış stratejisi geliştirmeye zorlayabilir. Uluslararası camianın ve bölgesel aktörlerin desteğiyle çözüm süreci yeniden gündeme getirilebilir.

Toplumun Barış İsteği: Çatışmalardan bıkmış olan geniş bir kesim, sorunun barışçıl yollarla çözülmesini desteklemeye hazır olabilir. Özellikle genç nesiller, geçmişteki çatışma dönemlerinden ziyade, barış ve istikrar dolu bir gelecek istemektedir.

Uygulanabilirlik Önündeki Zorluklar

Toplumsal Algı ve Kutuplaşma: Türk halkının önemli bir kesimi PKK’yı terör örgütü olarak gördüğü için genel bir af uygulaması, toplumda ciddi bir tepkiyle karşılanabilir. PKK’nın geçmişteki eylemleri nedeniyle, af fikrine karşı milliyetçi ve mağdur kesimlerin direnci oldukça güçlüdür.

PKK’nın Farklılaşan Yapısı: PKK, ideolojik olarak değişim göstermiş ve uluslararası alanda başka aktörlerle (örneğin YPG) bağlantılar geliştirmiştir. Bu, örgütün tüm unsurlarını barış sürecine dâhil etmeyi zorlaştırabilir. Örgüt içinde silah bırakma fikrine karşı çıkan daha radikal unsurlar olabilir.

Siyasal Güvensizlik: Devlet ile PKK arasında geçmişte yaşanan güven sorunları, tarafların birbirine dair şüphelerini artırmaktadır. Çözüm sürecinin sona ermesi, her iki tarafın da gelecekteki müzakere süreçlerine daha temkinli yaklaşmasına neden olabilir.

Uluslararası Baskılar: Bazı ülkeler, PKK’nın farklı kollarını desteklemekte veya uluslararası arenada Türkiye’nin politikalarına karşı baskı unsuru olarak kullanmaktadır. Bu, barış sürecini karmaşık hale getirebilir.

Başarı İçin Gereken Koşullar

Siyasal İrade ve Liderlik: Devletin güçlü bir liderlikle süreci başlatması ve kararlılıkla sürdürmesi gerekir. Siyasal liderler, toplumda güven inşa edecek adımlar atmalı ve barış sürecini kapsayıcı bir şekilde yönetmelidir.

Toplumsal Destek: Barış sürecine dair kamuoyu bilgilendirme kampanyaları ve toplumsal uzlaşı mekanizmaları geliştirilmelidir. Mağdurlar için tazminat, “Gerçek ve Uzlaşı” komisyonları ve onarıcı adalet yöntemleri toplumsal desteği artırabilir.

Uluslararası Destek ve Gözlem: Sürecin saydamlığını sağlamak ve güven ortamı yaratmak için uluslararası kuruluşlar veya tarafsız gözlemciler dâhil edilmelidir.

Aşamalı ve Şartlı Af Mekanizmaları: Af uygulaması, şiddetin sona ermesi ve PKK’nın tamamen silah bırakması gibi somut adımlarla koşullandırılmalıdır. Af yerine, cezai indirimin yanında ekonomik ve toplumsal bütünleşme programları gündeme alınabilir.

Olası Sonuçlar

Başarı Halinde: Türkiye’de barış ortamı sağlanır ve Kürt sorununun çözümü için önemli bir zemin hazırlanır. Bölgesel istikrar artar ve Güneydoğu Anadolu ekonomik kalkınma sürecine girer. Türkiye’nin uluslararası arenada imajı güçlenir ve daha geniş siyasal reformların önü açılır.

Başarısızlık Halinde: Toplumdaki kutuplaşma daha da derinleşebilir. Şiddet ortamı tekrar başlayabilir ve çözüm sürecinin yeniden gündeme gelmesi daha zor hale gelir. Türkiye’nin uluslararası alanda imajı zedelenebilir ve ekonomik kayıplar artabilir.

Ara Değerlendirme

Türkiye’nin PKK ile ilgili sorununu çözebilmesi, ancak kapsamlı bir barış stratejisiyle olanaklıdır. Af ve silah bırakma mekanizmaları, tek başına yeterli değildir; siyasal reformlar, ekonomik kalkınma ve toplumsal barış süreçleri ile desteklenmelidir. Toplumun tüm kesimlerini içerecek bir yaklaşım geliştirilirse Türkiye’nin bu sorunu çözme şansı artabilir.

PKK Terörünün Maliyeti

Can Kaybı: PKK'nın 1984'teki silahlı eylemlerinin başlangıcından itibaren, yaklaşık 40.000 kişinin hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Bu kayıplar arasında güvenlik güçleri, sivil vatandaşlar ve teröristler bulunmaktadır.

Maddi Kayıp: Maddi kayıplar konusunda farklı tahminler mevcuttur:

  • Serdar Sement'in Değerlendirmesi (2018): Siyasal İstikrar Analisti Serdar Sement, PKK'nın 20 yılda Türkiye ekonomisine yaklaşık 240 milyar dolar zarar verdiğini belirtmiştir. Bu zarar, savunma ve güvenlik harcamalarındaki artış, ekonomik büyüme kayıpları ve altyapı tahribatı gibi etmenleri içermektedir. Terör örgütü PKK’nın Türkiye'ye insani, siyasi, ekonomik ve hukuki maliyetlerinin muazzam derece fazla olduğunu söyleyen Siyasi İstikrar Analisti Serdar Sement, "Sadece kamu harcamalarını baz alırsak 20 yılda milli gelirimizi yüzde 1.5 geriye düşürdü. Bugün 750-800 milyar dolar olan milli gelirimizden 20 yıl boyunca sadece her yıl olmak üzere  10-12 milyar dolar kayıplar söz konusu" dedi.[3]
  • Binali Yıldırım'ın Değerlendirmesi (2023): AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, PKK'nın Türkiye'ye doğrudan 400 milyar dolar, dolaylı olarak ise 3 trilyon dolar zarar verdiğini ifade etmiştir. Bu rakamlar, PKK'nın etkinliklerinin uzun vadeli ekonomik etkilerini ve fırsat maliyetlerini kapsamaktadır. Yıldırım, "Bizim de doğrudan savaşmayı göze alamadıkları için terör örgütlerini kullanıyorlar. Uzun süre PKK'yı kullandılar ve büyük şehitler verdik. 40 bin şehit verdik. Sivil, masum insanlar, bebekler katledildi. Ve bu PKK'nın, bize parasal kaybı 3 trilyon doları buldu. Doğrudan verdiği kayıp 400 milyar dolar. Dolaylı kaybı 3 trilyon Dolar. Doğrudan kayıp 400 milyar dolar. Dolaylı verdiği zarar 3 trilyon dolar. 3 trilyon doları oturun hesabını yapın. Bugünkü Türkiye'nin 3 katı" şeklinde konuştu. [4]

Bu farklı tahminler, PKK'nın Türkiye'ye verdiği zararların büyüklüğünü ve kapsamını vurgulamaktadır. Ancak, kesin ve net bir rakam belirlemek zordur; çünkü bu tür hesaplamalar, kullanılan yöntembilimde dikkate alınan etmenlere ve veri kaynaklarına göre değişiklik gösterebilir.

YPG Üzerinde Olası Etkiler

PKK'nın Türkiye'de silah bırakması ve örgütün tasfiye edilmesi, YPG (Yekîneyên Parastina Gelê – Halk Savunma Birlikleri) üzerinde önemli etkiler yaratabilir. YPG, PKK'nın Suriye'deki kolu olarak kabul edilir ve Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı PKK ile olan tarihsel bağlarından dolayı, bu süreç YPG'nin hem iç hem de dış bağlamda değişen stratejik durumu üzerinde etkili olabilir.

PKK'nın Silah Bırakması ve YPG Üzerindeki Olası Etkiler:

Siyasal ve Askeri Bağların Zayıflaması: PKK'nın Türkiye'deki silahlı mücadeleyi sonlandırması, YPG’nin Suriye’deki askeri ve stratejik operasyonlarını olumsuz etkileyebilir. PKK ve YPG arasındaki ideolojik ve stratejik bağların zayıflaması, YPG’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü mücadelede moral ve lojistik desteği azalabilir.

Suriye’deki Statükonun Değişmesi: PKK’nın silah bırakması, Suriye’deki diğer Kürt grupların da güvenliğini ve siyasal pozisyonunu etkileyebilir. YPG, mevcut durumda Suriye’nin kuzeydoğusunda askeri olarak Türkiye’ye karşı mücadele eden önemli bir güçtür. PKK'nın çekilmesi, YPG’nin yalnızlaşmasına ve diplomatik baskı altında kalmasına yol açabilir. YPG’nin kontrol ettiği bölgelerin uluslararası alandaki meşruiyeti zayıflayabilir.

Türkiye’nin YPG’ye Yönelik Politikası Değişebilir: Türkiye’nin PKK ile ilgili silah bırakma ve tasfiye sürecinin başarıya ulaşması durumunda, YPG’ye yönelik sert politikalar da yumuşayabilir. Türkiye’nin Suriye’deki terör örgütü olarak gördüğü YPG’ye yönelik operasyonları PKK’nın silah bırakmasıyla daha sınırlı veya değişmiş olabilir.

ABD ve Uluslararası Destek: YPG, uzun süredir ABD tarafından desteklenen bir grup olarak Suriye’deki mücadelelerinde PKK’nın meşruiyetinden kaynaklanan avantajlar elde etmiştir. PKK’nın silah bırakması, YPG’nin uluslararası alandaki desteğini azaltabilir ve bu, ABD’nin YPG’ye sağladığı askeri ve siyasal desteğin de değişmesine yol açabilir.

YPG’nin İdeolojik Dönüşümü: PKK’nın tasfiye olması, YPG’nin ideolojik ve örgütsel yapısını değiştirebilir. PKK’nın ana merkezi olan Kuzey Irak’taki Kandil dağlarındaki etkisinin azalması, YPG’nin de operasyonlarını daha fazla yerel bir temele dayandırmasına neden olabilir. Ancak, bu durum YPG’nin kendi bağımsızlığını ve kimliğini güçlendirmesi yolunda da bir fırsat sunabilir.

Sonuç olarak PKK’nın Türkiye’de silah bırakması, doğrudan ya da dolaylı olarak YPG’nin stratejik ve siyasal yapısını derinden etkileyebilir. Bu durum, YPG’nin askeri, diplomatik ve ideolojik olarak daha yalnızlaşmasına yol açabilir. Ancak, YPG’nin kendi iç dinamikleri ve bölgesel destekle bu değişen koşullara adapte olması da olanaklı olabilir. Sonuç olarak, YPG’nin gelecekteki durumu, PKK’nın silah bırakma sürecinin nasıl işleyeceğine ve bölgesel aktörlerin bu süreçteki pozisyonlarına bağlı olacaktır.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Açısından: BOP, ABD’nin 2000'li yıllarda Orta Doğu'da güvenlik, demokrasi ve istikrar sağlama amacıyla gündeme getirdiği stratejik bir projedir. Bu proje, genellikle bölgedeki sınırların yeniden şekillenmesini, daha fazla devletin kurulmasını ve özellikle petrol kaynaklarına sahip olan bölgelerde etkinlik sağlanmasını içermektedir. Kürdistan’ın kurulması bu projeyle doğrudan ilişkilidir ve aşağıdaki sonuçları doğurabilir. ABD ve müttefiklerinin Kürdistan’ı desteklemesi ve Kürdistan’ın kurulması ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde destek görebilir. Kürtlerin Suriye, Irak, İran ve Türkiye’deki stratejik konumu enerji kaynaklarına yakınlığı ve bölgesel istikrarsızlık karşısındaki rolü, ABD’nin bölgedeki müttefiklerinin çıkarlarına hizmet edebilir. ABD, Kürt bölgelerini bir tampon bölge olarak kullanarak İran ve Suriye’ye yönelik etkisini artırabilir. Kürdistan’ın kurulması, özellikle Arap devletleriyle çatışmalara neden olabilir. Arap dünyası, kendi toprak bütünlüklerinin bozulması ve Kürtlerin ayrı bir devlet kurması ile kendi bölgesel güvenliklerini tehdit altında görebilir. Arap dünyası, özellikle Suriye ve Irak’ta Kürtlerin varlığına karşı daha sert politikalar geliştirebilir.

Türkiye ve Kürt Sorunu: Türkiye, Kürdistan’ın kurulmasına karşı çıkar ve kendi toprak bütünlüğünü tehdit olarak görür. Türkiye’nin PKK ve YPG’ye yönelik mücadeleleri bu projeyle daha da sertleşebilir. Kürdistan’ın doğrudan Türkiye’nin güney sınırlarına yakın olması, Türkiye’nin bu bölgede askeri ve güvenlik operasyonlarını artırmasını tetikleyebilir.

İran ve Kürt Milliyetçiliği: İran, Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtler üzerinde daha fazla kontrol sağlamaya çalışabilir. İran, kendi kuzeybatısındaki Kürt bölgelerinde de nüfuzunu güçlendirebilir ve Kürdistan’ın bölgesel bağımsızlık hareketlerine karşı daha otoriter bir politika benimseyebilir.

Uluslararası Destek ve Müttefikler: İsrail, Kürdistan’ın kurulmasını ABD’nin bölgesel etkisini artıracak bir adım olarak destekleyebilir. Kürtlerin İsrail ile müttefik olması, İsrail’in güvenlik stratejilerini ve İran ile mücadelesini güçlendirebilir. Kürtlerin İsrail ile kurduğu bu ittifak Kürdistan’ın uluslararası tanınırlığını artırabilir.

Petrol ve Doğal Kaynaklar: Kürdistan’ın kurulması, bölgedeki enerji kaynaklarına daha fazla erişim olanağı sunar. Kürdistan, Irak ve Suriye’deki enerji kaynaklarının kontrolünü artırarak, bu bölgelerin enerji politikalarını etkileyebilir. ABD ve İsrail gibi güçler bu enerji kaynaklarının daha kolay kontrol edilmesini sağlayabilir.

Bölgesel İstikrarsızlık ve Gerilim: Kürdistan’ın bağımsızlık ilanı, mevcut bölgesel gerilimlerin daha da artmasına neden olabilir. Özellikle PKK ve YPG’nin kontrol ettiği bölgeler üzerinden Suriye ve Irak’ta savaş devam edebilir. Bölgesel denge değişebilir ve İran ve Türkiye gibi ülkeler daha sert askeri müdahaleler geliştirebilir.

Ara Değerlendirme

Kürdistan’ın kurulması, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olarak bölgesel sınırların yeniden şekillenmesine ve farklı devletlerin oluşumuna yol açabilir. Ancak bu süreç, hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde ciddi çatışma ve gerilimlere neden olabilir. Türkiye, İran ve Arap dünyası gibi aktörler, Kürdistan’ın kurulmasını kendi güvenlik ve toprak bütünlükleri açısından tehdit olarak görebilir. Uluslararası destekçiler ise Kürdistan’ı bölgesel istikrar ve enerji kaynaklarına daha kolay erişim açısından önemli bir stratejik hamle olarak değerlendirebilir.

Arap Ülkelerinin Açısından

Arap ülkelerinin Kürdistan’ın kurulma olasılığına ilişkin değerlendirmeleri, bölgesel güvenlik, toprak bütünlüğü, etnik homojenlik ve enerji kaynakları gibi etmenlere dayalı olarak farklılık gösterecektir.

Irak ve Suriye: Irak ve Suriye’de yaşayan Arap aşiretleri Kürdistan’ın kurulmasını kendi toprak bütünlüklerini tehdit eden bir gelişme olarak görebilir. Bu aşiretler Kürdistan’ın kurulmasıyla kendi sınırlarında benzer taleplerin gündeme gelebileceğinden endişe duyarlar. Özellikle Suriye ve Irak’taki Arap milliyetçiliği, Kürtlerin bağımsızlık taleplerini iç güvenliklerini tehdit eden bir gelişme olarak algılayabilir.

Diğer Arap Devletleri: Arap dünyası, Kürtlerin bağımsızlık taleplerini, bölgedeki mevcut Arap kimliği ve ulusal değerlerle çatışma olarak değerlendirebilir. Özellikle Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleri gibi Arap ülkeleri, kendi ülkelerinde benzer etnik ayrılıkçılık hareketlerinin doğmasından endişe duyar. Bu ülkeler, Kürtlerin bağımsızlık mücadelesini Arap dünyasında bir “domino” etkisine yol açacak bir etmen olarak görür.

Petrol ve Doğal Gaz Zenginliği: Irak ve Suriye’de bulunan petrol ve doğal gaz yataklarının Kürtlerin eline geçmesi, Arap ülkelerinin enerji güvenliği açısından büyük bir tehdit olarak görülebilir. Özellikle Körfez ülkeleri, bu kaynakların Kürtler tarafından kontrol edilmesinin bölgesel enerji politikalarını etkilemesinden endişe eder. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler, enerji kaynaklarının Kürdistan tarafından yönetilmesi durumunda ekonomik olarak zarar görebileceğini düşünebilir.

Arap Ulusal Kimliği ve Bölgesel İstikrarsızlık: Kürdistan’ın kurulması, mevcut Arap milliyetçiliği ile Kürt milliyetçiliği arasındaki gerilimleri artırabilir. Bu durum, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yaşanan iç savaş ve terörle mücadeleye ek olarak bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştirebilir.

Diplomatik ve Politik Tepkiler: Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile eşgüdüm açısından bakılırsa Arap ülkeleri, Kürtlerin bağımsızlık taleplerine karşı Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile daha fazla işbirliği yapabilir. Özellikle Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, Kürtlerin bağımsızlık hareketini uluslararası platformlarda desteklememek adına bu dört ülke ile daha fazla diplomatik ilişki geliştirebilir.

Kürtlerin Ortak Sorunları: Suriye’deki Arap-Alevi ve Sünni gruplar açısından bakılırsa Arap gruplar, Kürtlerin bağımsızlık hareketlerini, Suriye ve Irak’ta Alevi ve Sünni ayrışmalarından kaynaklanan gerilimlerle ilişkilendirebilir. Kürtlerin, Suriye ve Irak’ta özellikle Arap kökenli topluluklarla ilişkileri karmaşık bir hale gelebilir.

Ara Değerlendirme

Arap ülkeleri, Kürdistan’ın kurulması durumunda kendi toprak bütünlükleri, enerji kaynakları ve bölgesel istikrar açısından büyük tehdit algısı taşır. Bu nedenle, Arap devletleri Kürtlerin bağımsızlık hareketine karşı güçlü bir karşı duruş sergileyebilir ve bölgesel işbirliği ile birlikte sert politikalar geliştirebilir. Ancak, Kürtler ile Arap gruplar arasında geçmişteki işbirliği ve ortak çıkarlar da bu dinamikleri etkileyebilir.

GENEL DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER

Buraya kadar yaptığımız çözümlemeler ışığında yanıtlanması gereken temel soru PKK'nın Türkiye'de silah bırakma ve örgütü tasfiye etme olasılığının var olup olmadığıdır. PKK'nın Türkiye’de silah bırakma ve örgütü tasfiye etme olasılığı tarihsel, siyasal, ekonomik ve güvenlik etmenleri çerçevesinde çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu süreç, hem PKK’nın kendi iç dinamikleri hem de Türkiye’nin güvenlik ve siyasal stratejileri bağlamında karmaşık bir durumu temsil etmektedir.

Siyasal ve Stratejik Zorluklar

PKK’nın tarihsel direnişi: PKK, 1984'ten beri Türkiye’ye karşı silahlı mücadele vermektedir. Bu, örgütün ideolojik ve stratejik olarak kendisini bir direnç ve bağımsızlık mücadelesi olarak tanımladığı anlamına gelir. PKK’nın silah bırakması, kendi ideolojik ve örgütsel kimliğini sorgulamak anlamına gelir ve bu süreç PKK için büyük bir dönüşümü beraberinde getirebilir.

Türkiye’nin Güvenlik Politikası: Türkiye, PKK’yı bir terör örgütü olarak görmektedir ve silah bırakma veya tasfiye süreçlerinde örgütün kontrol altına alınması veya tasfiyesi için sert güvenlik stratejileri geliştirmiştir. Bu nedenle Türkiye, PKK’nın silah bırakma ve tasfiye süreçlerini önemli bir güvenlik sorunu olarak ele almaktadır.

PKK'nın İç Dinamikleri ve Örgütsel Çatışmalar

İç Çatışmalar ve Bölünme: PKK, 1980’lerde Kürt sorununa çözüm bulmak amacıyla ortaya çıkan bir örgüt idi. Ancak yıllar içinde değişen koşullara uyum sağlamak zorunda kalmıştır. PKK’da, silah bırakma ve örgütün yeniden yapılanması konusunda farklı görüşlere sahip gruplar bulunmaktadır. Bu iç çatışmalar, örgütün tek ses halinde bir tasfiye kararı almasını zorlaştırmaktadır.

Toplumsal Destek Sorunu: PKK'nın silahlı mücadele döneminin, Kürtler içinde değişen bir karşılık bulduğu ve özellikle son yıllarda terörizm karşıtı eğilimlerin arttığı gözlemlenmiştir. Ancak örgütün tasfiye edilmesi ve silah bırakılması, PKK'nın ideolojik ve yapısal olarak zayıflamasını beraberinde getirebilir.

Uluslararası ve Bölgesel Etmenler

Bölgesel Destek ve Kürt Hareketlerinin Durumu: PKK, YPG gibi diğer Kürt gruplarıyla bağlantılı olduğu için uluslararası destek ve müttefiklerden de önemli ölçüde destek alıyor. Kürdistan’ın kurulması veya bölgesel dengelerde değişiklikler, PKK’nın silah bırakma ve tasfiye sürecini etkileyebilir. Özellikle YPG ile bağlantılı olan ABD, Kürtlerin Suriye'deki mücadelesinde PKK’ya dolaylı olarak destek vermektedir. İran ve Suriye gibi bölgesel güçler Kürtlerin silah bırakma ve tasfiyesine karşı çıkarak kendi bölgesel çıkarlarını korumaya çalışabilir.

Türkiye'nin Güvenlik Stratejileri ve PKK’ya Karşı Tutumu

Operasyonlar ve Terörle Mücadele: Türkiye, özellikle sınır ötesi operasyonlar ve iç güvenlik önlemleriyle PKK’nın etkinliklerini büyük ölçüde sınırlandırmış ve örgütün bölgelerdeki varlığını zayıflatmıştır. Türkiye, PKK’nın silah bırakması ve tasfiyesi için çok taraflı müzakerelere açık olsa da, örgütün taleplerini kabul etmekte isteksizdir. Türkiye, PKK’ya yönelik mücadelede sert önlemler almaya devam edebilir, bu da örgütün silah bırakma ve tasfiye sürecini zorlaştırabilir.

Kürt Sorununun Çözümüne İlişkin Dış Tehditler ve İç Gerilimler: Türkiye’nin Kürt sorununa ilişkin politikası, çözüm arayışlarında adımlar atsa da, bu süreç genellikle PKK ve YPG’nin Türkiye’ye yönelik silahlı eylemleriyle karmaşık hale gelmiştir. Türkiye, PKK’nın silah bırakması ve örgütün tasfiye edilmesi durumunda, Kürt vatandaşlarının anayasal haklarını ve yerel yönetim haklarını daha fazla genişletebilir. PKK’nın Türkiye’de silah bırakma ve örgütü tasfiye etme olasılığı, birçok iç ve dış dinamikle karmaşıklaşmıştır. Türkiye’nin güçlü güvenlik stratejileri, PKK içindeki bölünmeler ve uluslararası etmenler bu sürecin zorluklarını artırmaktadır. Ancak, Kürt sorununa uzun vadeli bir çözüm bulunması ve Türkiye’nin iç istikrarı açısından bu süreç zaman içinde farklı dinamiklerle gelişebilir.

Türkiye’nin Sosyo-Politik, Reelpolitik ve Ekonomik Bakış Açılarından Kürt Sorununa Yaklaşımı ve Sonuçlar

Sosyo-Politik Bakış Açısı

Kürt Sorunu ve Toplum İçi Bölünme: Kürt sorunu Türkiye’de önemli bir toplumsal sorun haline gelmiştir. Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde devam eden çatışmalar, toplumsal bölünmelere ve milliyetçilik duygularının artmasına neden olmuştur. PKK’nın silah bırakması ve örgütün tasfiyesi, Türkiye’de Kürt vatandaşlarının siyasal ve toplumsal taleplerine yönelik bazı adımların atılmasını sağlayabilir. Ancak, PKK'nın silahsızlanması ile Kürt halkının toplumsal ve kültürel haklarının ne ölçüde güvence altına alınacağı önemli bir sorudur. Türkiye'deki Kürtler, PKK'nın silah bırakması durumunda daha geniş bir özerklik veya yerel yönetim hakları gibi taleplerde bulunabilirler.

Toplumun Kürtler Arasındaki Farklılıkları Kabul Etmesi: PKK'nın silah bırakması ve örgüt içindeki bölünmelerin çözülmesi, Türkiye’de Kürtler arasında homojen bir siyasal anlayışa yol açabilir. Ancak, Türkiye’nin Kürt sorununda reel politikayı daha çok güvenlik ekseninde ele alması, Kürtlerin toplumsal sorunlarını çözme noktasında yetersiz kalabilir.

Reelpolitik Bakış Açısı

PKK ve Terörle Mücadele: Türkiye, PKK’yı terörist bir örgüt olarak görmektedir ve bu örgütün silah bırakmasını, bölgedeki güvenlik sorunlarının çözümünde bir dönüm noktası olarak değerlendirebilir. Ancak, PKK'nın silah bırakması, yalnızca güvenlik açısından çözüme ulaştırılabilecek bir sorun değildir. Türkiye’nin Kürt sorunu için çok daha kapsamlı bir yaklaşım geliştirmesi gerekmektedir.

Bölgesel Güç Dengeleri: Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelede attığı adımlar, Suriye ve Irak gibi komşu ülkelerdeki Kürt unsurlarını da etkileyecektir. PKK’nın silah bırakması, YPG ve diğer Kürt unsurların da farklı bir pozisyonda hareket etmesine yol açabilir ve bu, Türkiye’nin bölgede güç mücadelesi açısından önemli bir etmen olabilir.

Türkiye’nin Güvenlik Stratejileri ve Sınır Güvenliği: PKK’nın silah bırakması, Türkiye’nin sınır güvenliği ve terörle mücadelesinde bazı olumlu gelişmeler sağlayabilir. Ancak, bölgedeki diğer etnik dinamikler ve PKK’nın Suriye uzantıları gibi unsurlar Türkiye’nin güvenlik endişelerini sürdürebilir.

Uluslararası Aktörler ve Dış Politika: ABD ve İsrail gibi dış güçler, Kürtlerin Suriye’deki statükolarını güçlendirmeye devam edebilir. Türkiye, bu aktörlerle rekabet halindedir ve PKK’nın silah bırakması dış aktörlerin Türkiye üzerindeki etkilerini zayıflatabilir.

Ekonomik Bakış Açısı

Maddi Kayıplar ve Geri Kazanım: Türkiye, PKK terörü nedeniyle büyük ekonomik kayıplar yaşamıştır. Özellikle terörle mücadelede harcanan kaynaklar, turizm, ticaret ve tarım gibi sektörlerde ciddi zararlar oluşmuştur. PKK’nın silah bırakması ve örgütün tasfiye edilmesi durumunda bu bölgelerde yeniden kalkınma süreci hızlanabilir.

Kürt Bölgesindeki Potansiyel Gelişim: Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin diğer bölgelerine kıyasla daha az kalkınmış bir bölgedir. Silah bırakma süreciyle birlikte bölgedeki yatırımlar artabilir ve Türkiye’nin bu bölgede ekonomik gelişimi hızlanabilir. Terörün azalması, altyapı projelerinin hayata geçirilmesi, tarım ve enerji projelerinin desteklenmesi açısından önemli bir ivme kazandırabilir.

Bölgesel Ekonomik İşbirliği: PKK’nın silah bırakması, Suriye ve Irak’taki Kürt unsurlarla daha fazla ekonomik işbirliğine yol açabilir. Türkiye, bu bölgelerde enerji kaynaklarına daha kolay ulaşabilir ve ticaret hacmini artırabilir. Türkiye’nin ekonomik çıkarları açısından, Kürt bölgelerinin istikrara kavuşması, komşu ülkelerle ticaretin gelişmesine katkı sağlayabilir.

Türkiye’nin PKK’nın silah bırakma ve tasfiye sürecine yaklaşımı, büyük ölçüde siyasal, güvenlik ve ekonomik hedeflerine bağlıdır.

  • Sosyo-politik açıdan, PKK'nın silah bırakması, Kürtlerin toplumsal haklarına yönelik bazı taleplerini artırabilir.
  • Reelpolitik açıdan, PKK’nın silah bırakması, Türkiye’nin bölgesel güvenlik ve sınır güvenliği stratejilerini etkileyebilir ve uluslararası dengeleri değiştirebilir.
  • Ekonomik açıdan, bu süreç, terörün neden olduğu ekonomik kayıpların telafi edilmesini sağlayabilir ve bölgede ekonomik kalkınma için yeni fırsatlar sunabilir.

Ancak, PKK’nın silah bırakması, Türkiye için yalnızca bir güvenlik sorunundan çok daha fazlasını içerir ve çözüm geniş kapsamlı bir barış ve toplumsal uzlaşmayı da gerekli kılar.

Öneriler

  • Türkiye’de silah bırakma ve af modeli, tek başına bir çözüm değil, daha geniş bir barış ve reform sürecinin parçası olarak düşünülmelidir.
  • Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için toplumun tüm kesimlerinin desteğini kazanacak saydam, adil ve kapsayıcı bir süreç gereklidir.
  • Türkiye’nin özgün dinamikleri dikkate alınarak, uluslararası başarılı modellerin uyarlanması ve eksiklerinden kaçınılması kritik önem taşır.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

 

 

African Development Bank Group. (2011). The Role of Disarmament, Demobilization and Reintegration Programs in Post-Conflict Reconstruction: Some Lessons Learnt.

Baron, R. A. (1990). Conflict in organizations. In K. R. Murphy & F. E. Saal (Eds.), Psychology in organizations: Integrating science and practice (pp. 197–216). Hillsdale, NJ: Erlbaum.

Çandar, C. (2011 ). Dağdan İniş - PKK Nasıl Silah Bırakır? Kürt Sorunu’nun Şiddetten Arındırılması. TESEV Yayınları. ISBN 978-605-5832-90-2

Çiçek, K. (2020). Çatışma Çözümü Süreçlerinde Af Politikaları: Türkiye Örneği. Siyasal Bilimler Dergisi, 8(2), 123-145.

Çolak, Y. (2023). Silahlı Mücadeleden Silahsızlanmaya; 21. Yüzyılda Ayrılıkçı Hareketlerin Dönüşümü: MILF ve LTTE Örneği. Nobel Bilimsel Eserler.

Doğan, A. (2015). Reelpolitik ve Etnik Çatışmaların Yönetimi. İstanbul. Küre Yayınları.

Galtung, J. (2000). Conflict Transformation by Peaceful Means: The Transcend Method. New York: United Nations.

Kaldor, M. (2012). New and Old Wars: Organized Violence in a Global Era. Cambridge. Polity Press.

Kayhan P. Ö. (2014) Türkiye’nin Kürt Sorunu: Arap Baharı ile Değişen Yurtiçi ve Bölgesel Dinamikler. Uluslararası İlişkiler, Cilt 11, Sayı 41 (Bahar 2014), s. 115-138.

Mac Ginty, R. (2008). International Peacebuilding and Local Resistance: Hybrid Forms of Peace. London. Palgrave Macmillan.

Svensson, I. (2007). “Bargaining, Bias and Peace Brokers: How Rebels Commit to Peace.” Journal of Peace Research, 44(2), 177-194.

Yılmaz, S. (2013). Silahlı örgütler üzerinde çatışma yönetimi: Silah bıraktırma, tasfiye ve bütünleştirme. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 20(1), 327-340.

Zartman, I. W. (2001). Negotiation and Conflict Management: Essays on Theory and Practice. London. Routledge.



[1] Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu (truth and reconciliation commission) geçmişten kalan çatışmaları çözebilme umuduyla, bir Devlet ya da duruma göre devlet dışı aktörler tarafından geçmişte yapılan haksızlıkları ve işlenen suçları keşfetmek ve ortaya çıkarmakla görevli bir kuruldur. Bu komisyonlar zaman zaman çeşitli adlar altında iç huzursuzluk, iç savaş ya da diktatörlük dönemlerinden çıkan devletler tarafından kurulmuştur. 

[2] 1978 İspanya Anayasası ile.

[3] Hürriyet Gazetesi. 5 Haziran 2018.

[4] DHA. 25 Mayıs 2023.

Hiç yorum yok: