Türkiye'nin Bölgesel Güvenlik Stratejileri
Bağlamında Hakan Fidan’ın Açıklamaları: YPG-İsrail İş Birliği Savları ve Olası
Yansımaları
Prof. Dr.
Firuz Demir Yaşamış
Özet
Bu çalışma, Türkiye Dışişleri Bakanı
Hakan Fidan’ın Temmuz 2025’te yaptığı “Aldığımız bazı duyumlar var. Sakın buna
kalkışmayın” şeklindeki uyarısını çözümlemektedir. Fidan’ın bu açıklaması,
İsrail ile YPG arasında olası bir iş birliğini ima ettiği yönünde
değerlendirilmiş ve Türkiye’nin bölgesel güvenlik algısı, haber alma temelli
dış siyasa yaklaşımı ve Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler ışığında
yorumlanmıştır. Makale, bu açıklamanın İsrail tarafından nasıl
karşılanabileceğini de ele alarak yeni bir kriz olasılığına işaret etmektedir. Bu
makale, aynı zamanda, Türkiye'nin Suriye siyasası bağlamında özellikle YPG/SDG
yapılanması ile İsrail arasındaki olası iş birliğini ve bu durumun Türkiye
açısından doğurabileceği stratejik riskleri ele almaktadır. İsrail’in Kürt
unsurlar üzerinden bölgede etki kurma çabası Türkiye’nin ulusal güvenlik siyasaları,
Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bölgesel kararlılık başlıkları çerçevesinde çözümlenmektedir.
Anahtar
Kelimeler: Türkiye dış politikası, Hakan Fidan,
YPG, İsrail, güvenlik stratejisi, istihbarat diplomasisi.
GİRİŞ
Türkiye’nin dış siyasa söylemi,
özellikle güvenlik temelli tehdit algılarının yükseldiği dönemlerde doğrudan iletilerle
şekillenmektedir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Temmuz 2025’te yaptığı uyarı
niteliğindeki açıklama “Aldığımız bazı duyumlar var. Sakın buna kalkışmayın”
söylemi Türkiye’nin alandaki bazı aktörlere yönelik açık bir ileti olarak
değerlendirilmiştir. Bu ifadeler, doğrudan isim verilmese de bölgede etkinlik
gösteren aktörlerden özellikle İsrail ile Suriye Demokratik Güçleri (YPG/SDG)
arasında kurulduğu haber alınan ilişkilere işaret etmektedir. Suriye iç savaşı, yalnızca bölge ülkelerinin
değil küresel aktörlerin de doğrudan müdahil olduğu çok katmanlı bir güvenlik
krizine dönüşmüştür. Türkiye, bu süreci başından itibaren hem insancıl hem de
jeopolitik açıdan yakından izlemiş ve müdahil olmuştur. Suriye’nin kuzeyinde
PYD/YPG öncülüğünde oluşan yapılar Türkiye açısından birincil güvenlik tehdidi
olarak değerlendirilmiştir. Son dönemde bu yapılarla İsrail arasında kurulan
temaslara ilişkin savlar Ankara’nın dikkatini yeniden bu bölgeye
yoğunlaştırmıştır.
Türkiye’nin
Bölgesel Güvenlik Yaklaşımı ve Hakan Fidan Faktörü
Türkiye’nin 2016’dan itibaren ivme
kazanan dış operasyonları (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı) Suriye’nin
kuzeyindeki Kürt silahlı unsurlarına karşı yönelmiş ve bu çerçevede YPG Türkiye
açısından birincil tehdit haline gelmiştir. Hakan Fidan’ın Milli İstihbarat
Teşkilatı (MİT) Başkanlığı sürecindeki deneyimi dışişleri bakanı olduktan sonra
da güvenlikçi bir yaklaşımla hareket etmesine yol açmıştır. “Duyumlar aldık”
ifadesi klasik diplomatik söylemin ötesine geçen ve istihbarata dayalı tehdit
algısının kamuoyuna yansımasıdır. Dışişleri
Bakanı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz 2025 tarihinde yapmış olduğu “Aldığımız bazı
duyumlar var. Sakın buna kalkışmayın” açıklaması, klasik bir diplomatik
uyarının ötesinde, haber alma temelli ciddi bir caydırıcılık mesajı olarak
okunmalıdır. Bu sözlerin bağlamında, YPG/SDG’nin İsrail ile geliştirdiği öne
sürülen yeni ilişkiler ağı yatmaktadır. İsrail'in YPG’ye yönelik teknik destek,
eğitim, silah ya da istihbarat sağlayabileceğine ilişkin duyumların Türk haber
alma birimlerine ulaştığı değerlendirilmektedir.
YPG-İsrail
İlişkisi ve Türkiye’nin Endişesi
İsrail’in Ortadoğu’daki geleneksel dış
siyasa stratejisi çevreleme (peripheral alliance) yaklaşımı üzerinden
etnik ve mezhepsel azınlıklarla taktiksel ittifaklar kurmak olmuştur. Bu
çerçevede İsrail'in geçmişte Kürtlerle çeşitli düzeylerde ilişki kurduğu
bilinmektedir. Son dönemde Türkiye’nin diplomatik ve güvenlik çevrelerinde
İsrail’in YPG ile doğrudan veya dolaylı ilişki içinde olabileceği yönünde bazı incelemeler
yapılmakta ve Suriye’nin kuzeyinde olası bir “İkinci Kuzey Irak” senaryosu
üzerinde durulmaktadır. Hakan Fidan’ın açıklamasının zamanlaması Suriye’de
yeniden şekillenen dengeler ve İran’ın zayıflayan etkisiyle birlikte
değerlendirildiğinde Türkiye’nin İsrail’in alana daha etkili bir biçimde
müdahil olmasından endişe duyduğunu göstermektedir. Burada söz konusu olan
yalnızca silah veya askeri danışmanlık değil diplomatik veya teknik destek
mekanizmaları da olabilir.
İsrail’in Olası
Tepkisi ve Diplomatik Gerilim Olasılığı
İsrail’in, özellikle İran’la mücadele
kapsamında, Kürt unsurlarla taktiksel iş birliğine açık olduğu bilinmektedir.
Ancak Türkiye gibi önemli bir bölgesel aktörle açık çatışmadan kaçınma
eğiliminde olan İsrail doğrudan bir cevap vermek yerine sessiz diplomasi
yürütmeyi tercih edebilir. İsrail medyasında bu tür açıklamalar genellikle
“spekülatif” olarak sunulmakta, resmi makamlar doğrudan yorum yapmaktan
kaçınmaktadır. Ancak, Türkiye’nin bu tür açıklamaları sürdürmesi durumunda,
diplomatik notalar veya düşük düzeyde karşı açıklamalarla bir gerilimin
tırmanması mümkündür. Özellikle Gazze savaşı sonrası kamuoyunda yükselen İsrail
karşıtlığı Türkiye’de hükümetin dış siyasa söylemini daha sertleştirmesine ortam
hazırlamaktadır.
“Buna
Kalkışmayın” Uyarısının Somut İçeriği
Hakan Fidan’ın açıklamasındaki
“kalkışma” ifadesi, klasik bir istihbarat diliyle tehdit önleyici caydırıcılık
amacı taşır. Bu ifade YPG’ye doğrudan silah veya teknoloji desteği verilmesi, YPG'nin
denetimindeki bölgelerde diplomatik veya sivil temsilcilik açılması, Suriye’nin
kuzeyinde yeni bir “gözlem veya yardım üssü” kurulması ve İsrail’in bazı
güvenlik danışmanlarını bölgeye göndermesi gibi girişimleri kapsıyor olabilir. Bu
tarz önleyici söylemler, Türkiye’nin olası bir askeri müdahaleye hazırlıklı
olduğunu da ima eder. Fidan’ın geçmişteki söylemleri göz önüne alındığında, bu
tür mesajların çoğunlukla alandaki askeri hareketlilikle desteklendiği
görülmektedir.
İsrail-YPG
İlişkilerinin Dinamikleri
İsrail’in Orta Doğu’daki stratejisi
tarihsel olarak çevreleme, bölgesel rakiplerini zayıflatma ve etnik-dinsel
azınlıklar üzerinden etki alanı oluşturma temeline dayanmaktadır. Kuzey
Irak’taki Barzani yönetimiyle sürdürdüğü ilişkilerden sonra Suriye’nin
kuzeyinde oluşan Kürt yapılar İsrail için benzer bir fırsat alanı oluşturmaktadır.
Bu bağlamda İsrail’in YPG ile ilişki kurmasının üç temel nedeni olduğu
düşünülmektedir: İran’a karşı vekil ittifaklar geliştirme çabası, Suriye’nin
parçalanmasını destekleyerek İran-Rusya eksenini zayıflatma ve Türkiye’nin
bölgede artan etkisini dengeleme arayışı.
Milli Savunma
Bakanlığı’nın Açıklaması: Rejime Askerî Destek Vurgusu
Milli Savunma Bakanlığı’nın
"Talep etmeleri durumunda Suriye’nin savunma kapasitesinin güçlendirilmesi
ve terörle mücadelesine destek olmak için elimizden gelen desteği sağlarız"
şeklindeki açıklaması, Türkiye'nin Suriye’nin mevcut yönetimiyle iş birliğine
açık olduğunu ve bu iş birliğini PKK/YPG’ye karşı ortak mücadele zeminine
oturtmak istediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu söylem, aynı zamanda
Suriye'nin toprak bütünlüğünü destekleyen bir tutumun göstergesidir ve
kuzeydeki olası bölünmelere karşı rejimle ortak bir direniş hattı
kurulabileceğine işaret etmektedir. Milli Savunma Bakanlığı (MSB), gelişmeleri
yakından izlediğini ve Türkiye sınırında sınır güvenliğini koruma yetisine
sahip olduğunu belirten açıklamalar yapmıştır. Bakanlık, gerektiğinde askeri
müdahale yapma kapasitesinin hazır olduğunu vurgulamıştır. Bu durum, Fidan’ın
diplomatik uyarısıyla birlikte Türkiye’nin hem sahada hem masada tüm
senaryolara karşı hazırlıklı olduğunun sinyalini vermektedir.
Türkiye’nin Asıl Güvenlik
Endişesi: “Demokratik Konfederasyon” Tehlikesi
YPG/SDG tarafından benimsenen ve
Abdullah Öcalan’ın fikirlerine dayandırılan “Demokratik Konfederalizm” modeli
uygulamada özerklikten çok daha fazlasını ima etmektedir. Bu yapı, sadece
Suriye içinde değil Türkiye’nin güney sınırında etnik temelli, silahlı ve
ideolojik olarak düşmanca bir oluşumun kurumsallaşmasına ortam hazırlayabilir.
Üstelik İsrail gibi bir aktörün doğrudan veya dolaylı destek sağlaması bu
yapının kalıcılığını ve uluslararası meşruluğunu artırabilir. Bu durum, Türkiye
açısından yalnızca Suriye’nin değil kendi ulusal birliğinin de tehdit altına
girmesi anlamına gelecektir.
İsrail'in Tepkisi
Ne Olur?
Türkiye’nin bu tür bir ilişkiyi açıkça
hedef alması karşısında İsrail’in bir açıklama yapması beklenmemektedir. Ancak
diplomatik kulislerde gerilimin artacağı ve İsrail’in bölgedeki etkinliklerini
daha gizli yürütmeye çalışacağı öngörülebilir. Türkiye-İsrail ilişkilerinde son
dönemde görülen “yumuşama eğilimi”, bu krizle birlikte yeniden sınanabilir.
SONUÇ
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “sakın
buna kalkışmayın” sözleri, Türkiye’nin kırmızı çizgilerini net şekilde ortaya
koymaktadır. Suriye’nin kuzeyinde İsrail destekli bir Kürt konfederatif yapısı
kurulması olasılığı yalnızca Suriye’nin değil, Türkiye’nin ulusal güvenliği
açısından da en üst düzeyde bir tehdittir. Bu tür bir yapı, bölgesel kararsızlığı
derinleştirecek ve Türkiye’yi doğrudan hedef alabilecek yeni bir cephe
açacaktır. Ankara’nın bu konuda kararlı ve proaktif tutumu diplomatik
uyarılarla sınırlı kalmayacak ve gerekirse askeri seçenekleri de içerecek
şekilde şekillenecektir. Hakan Fidan’ın
uyarısı, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki kırmızı çizgilerinin altını çizdiği
bir döneme denk gelmiştir. Açıklamanın hedefinde açıkça belirtilmese de İsrail
ve YPG’nin olası bir yakınlaşmasının yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu tür
söylemler, hem iç kamuoyuna güçlü bir dış siyasa imajı vermek, hem de dış
aktörlere karşı stratejik caydırıcılık sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.
Türkiye, bölgede yeni bir statüko oluşumuna karşı sert söylem ve gerektiğinde
müdahale seçeneğini elinde tutmaya kararlıdır. Türkiye’nin
Suriye siyasasında görülen bu yeni yönelim bir yandan devletler arası
normalleşmeyi desteklerken diğer yandan uluslararası aktörlerin bölgedeki
müdahaleci eğilimlerine karşı önleyici refleksler geliştirmektedir. Hakan
Fidan’ın örtülü uyarıları ve MSB’nin doğrudan destek vaadi Ankara'nın bu iki
yönlü stratejisini açık biçimde ortaya koymaktadır. Suriye’nin kuzeyinde
kurulabilecek bir konfederal Kürt yapılanmasının engellenmesi sadece
Türkiye’nin değil bölgesel statükonun korunması açısından da belirleyici
olacaktır.
KAYNAKÇA
Arbell, D. (2014). Israel’s Foreign
Policy in the Middle East. Brookings Institute.
Diken, B. (2024). Kürt Koridoru Mu,
Yeni Statüko Mu? Suriye'nin Kuzeyinde Değişen Dengeler. İstanbul: İletişim
Yayınları.
Fidan, H. (16–17 Temmuz 2025). Basın
Açıklamaları.
Fidan, H. (2025). Basın Açıklaması.
[Dışişleri Bakanlığı Resmî Web Sitesi].
Gunter, M. (2013). "The Kurdish
Spring: A New Map of the Middle East." Middle East Policy, 20(1), 88–98.
Gürcan, M. (2023). İstihbarat ve
Diplomasi: Hakan Fidan’ın Stratejik Dönüşümü. Ankara: Orion Kitabevi.
Haaretz. (2025, Temmuz 15).
Israeli-Kurdish Relations in the Shadow of Turkish Warnings.
International Crisis Group. (2023).
Squaring the Circle in Syria’s Northeast. Report No. 235.
Kahana, E. (2020). Israel and the
Periphery: From the Kurds to the Horn of Africa. Tel Aviv: Moshe Dayan Center.
MSB Açıklamaları. (17 Temmuz 2025).
Özkan, B. (2019). "Democratic
Confederalism: The PKK’s New Ideology." Turkish Studies, 20(2), 234–250.
Reuters, AA, T24, Haber7, Turkiye
Today haberleri.
Rubin, M. (2022). "Israel and the
Kurds: Strategic Alliance?" Middle East Review of International Affairs,
18(3), 14–26.
Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma
Bakanlığı. (2024). Basın Açıklamaları
Türkmen, N. (2024). Yeni Türkiye'nin
Güvenlik Doktrini. İstanbul: Alfa Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder