Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

16 Temmuz 2025 Çarşamba

 

Süveyda’da Dürzi-Bedevi Gerilimi ve Son Gelişmeler

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

 

GİRİŞ

2025 yılının Temmuz ayı içerisinde Suriye’nin güney vilayetlerinden Süveyda’da patlak veren silahlı çatışmalar Dürzi topluluğu ile Bedevi gruplar arasında süregelen sosyo-ekonomik ve güvenlik temelli gerilimlerin şiddetli bir görüntüsü olarak ortaya çıkmıştır. 13 Temmuz'da Dürzi bir pazarcının Bedevi silahlı unsurlar tarafından kaçırılmasıyla başlayan olaylar kısa süre içinde iki taraf arasında ağır silahların kullanıldığı yoğun çatışmalara dönüşmüş ve hem kent merkezinde hem de kırsal çevrede büyük can kayıplarına yol açmıştır. Bu çatışmaların arka planında, bölgedeki uzun süreli kararsızlık, güvenlik boşluğu, ekonomik gerileme ve etnik-mezhepsel kırılganlıklar yatmaktadır. Suriye iç savaşının başından itibaren, devlet otoritesinin Süveyda gibi çevre ve uç bölgelerde zayıflaması, yerel silahlı yapıların öne çıkmasına ve adeta mikro egemenlik alanlarının oluşmasına neden olmuştur. Bu süreçte Dürzi topluluğu içerisinde “Onur Adamları” (Rical el-Kerame) gibi milis gruplar, güvenlik boşluğunu doldurmak ve topluluğun kendi iç düzenini korumak amacıyla silahlı örgütlere dönüşmüş ve Bedevi aşiretleri ise zamanla hem rejimle hem de örgütlü suç gruplarıyla bağlantılı duruma gelmiştir.

Çatışmaların denetimden çıkması üzerine Suriye Arap Cumhuriyeti hükümeti, 15 Temmuz itibarıyla Süveyda’ya askeri birlikler sevk ederek şehir merkezine giriş yapmıştır. Bu müdahale, resmi söylemde “kamu düzenini sağlama” amacıyla gerekçelendirilmişse de yerel topluluklar tarafından rejimin uzun süredir uzaktan yönettiği Süveyda üzerinde yeniden mutlak denetim kurma girişimi olarak yorumlanmıştır. Müdahale sırasında Suriye ordusunun topçu atışları ve ağır silahlarla gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda farklı kaynaklara göre en az 166 ila 200 arasında insan yaşamını yitirmiştir. Ölümler yalnızca çatışan taraflarla sınırlı kalmamış ve çok sayıda sivil de doğrudan hedef alınmış ya da çapraz ateşte kalmıştır. Gözaltına alınanların infaz edildiğine dair çeşitli görgü tanıklıkları ve belgeler uluslararası kamuoyuna yansımıştır.

Bu gelişmelerin ardından bölgedeki gerilimin daha da yükselmesine yol açan bir diğer önemli unsur ise İsrail’in doğrudan müdahalesidir. İsrail Hava Kuvvetleri 14–15 Temmuz tarihleri arasında Süveyda çevresinde konuşlu Suriye ordu birliklerini hedef alarak bir dizi hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Tel Aviv yönetimi bu operasyonları “Süveyda’daki Dürzi azınlığı koruma” gerekçesiyle savunmuş ve Suriye hükümetini, ülkenin güneyinde sivillere yönelik sistemli şiddet uygulamakla suçlamıştır. Bu durum, Suriye'de halen devam eden devlet egemenliğinin parçalanmış yapısını ve dış aktörlerin etnik-mezhepsel gerilimler üzerinden müdahalede bulunma eğilimlerini gözler önüne sermektedir.

Dürziler ile Bedeviler arasındaki bu son çatışma dalgası Suriye’de iç savaş sonrası dönemin etnik-toplumsal ve yönetsel sorunlarının çözülmemiş olduğunu açık biçimde göstermektedir. Aynı zamanda, Dürzi topluluğu içerisinde devletle ilişkilerde derinleşen bir yabancılaşma ve özerklik arayışı ortaya çıkarken Bedevi topluluklar ise ya suç ekonomisi ile bütünleşmekte ya da rejimin çeşitli vekil mekanizmaları aracılığıyla araçsallaştırılmaktadır.

Bu bağlamda, Temmuz 2025’te yaşanan Süveyda merkezli gelişmeler yalnızca yerel bir güvenlik krizinin ötesine geçerek Suriye'nin yeni rejimi altında da merkezi otoritenin toplumsal barışı sağlamaktaki yetersizliğini, etnik ve mezhepsel dengeleri yönetmedeki kırılganlığını ve ülke içinde devletin tekil ve kapsayıcı bir egemenlik üretme yeteneğinden uzak olduğunu gözler önüne sermektedir.

ÇÖZÜMLEME

Süveyda’nın Sosyolojik Yapısı: Dürzi ve Bedevi Topluluklar Arasındaki Gerilim Dinamikleri

Suriye’nin güneyinde, Ürdün sınırına yakın bir bölgede yer alan Süveyda vilayeti, tarihsel olarak ülkenin en homojen mezhepsel yapıya sahip bölgelerinden biri olarak kabul edilmiştir. Vilayet nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan Dürziler 11. yüzyıldan bu yana Ortadoğu’da varlığını sürdüren ve Batıni yorumlara dayalı özgün bir İslami mezhep yapısına sahip, azınlık bir dinsel-etnik topluluktur. Dürziler, özellikle Suriye’deki modern ulus-devletleşme sürecinde hem kendi topluluklarını korumak hem de merkezi otoriteyle olabildiğince çatışmadan kaçınmak amacıyla iç dayanışma, toplumsal kapalı devrelik ve askeri öz savunma uygulamaları geliştirmişlerdir. Bu yönüyle, Süveyda’da yerleşik Dürzi toplumu, hem sosyolojik olarak güçlü bir iç örgütlenme kapasitesine sahiptir hem de dışlayıcı bir kimlik bilinciyle bölgesel özerkliğini tarihsel olarak koruma eğilimindedir.

Bu kapalı ve korunaklı yapının karşısında bölge kırsalında yarı-göçebe veya yarı-yerleşik şekilde yaşayan Bedevi topluluklar farklı bir toplumsal örgütlenme biçemini eder. Bedevi aşiretleri, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren merkezi devletin yerleşik düzene geçirme siyasalarına maruz kalmış ve bunun sonucunda kısmen kent çeperlerine yerleşmiş ancak büyük ölçüde sayıları azalmış, toplumsal dışlanmışlık yaşamış ve çoğu zaman güvencesiz bir geçim ekonomisine bağımlı duruma gelmiştir. Çağdaş devlet kurumlarıyla bütünleşmesi sınırlı kalan bu topluluklar ekonomik krizlerin, su kıtlığının ve işsizliğin yoğunlaştığı dönemlerde özellikle uyuşturucu kaçakçılığı, fidye karşılığı adam kaçırma ve silah ticareti gibi yarı-hukuksal veya açık suç etkinliklerine yönelmiştir.

Bu iki topluluk arasındaki karşıtlık yalnızca sosyoekonomik farklılıklara değil aynı zamanda kültürel değerler, yerel ait olma ve devletle kurulan ilişkiler açısından da keskin bir ayrıma dayanmaktadır. Dürzi toplumu, eğitimli, örgütlü ve kentli bir imajla anılırken Bedeviler çoğu zaman devlet siyasalarının başarısız olduğu, kendi adalet ve geçim düzenini kurmaya zorlanan dışlanmış bir grup olarak görülmektedir. Bu algı farkı, karşılıklı önyargıları ve güvensizliği pekiştirmekte ve küçük çaplı anlaşmazlıkların bile hızla silahlı çatışmalara dönüşmesine neden olmaktadır.

Suriye iç savaşı sürecinde devlet otoritesinin parçalanması, güvenlik kurumlarının çözülmesi ve rejimin belirli bölgelerde “vekil aktörlerle yönetim” modeline yönelmesi bu iki topluluk arasında asimetrik güç dengelerini daha da kırılgan hale getirmiştir. Rejime yakın duran ya da ondan doğrudan fayda sağlayan bazı Bedevi gruplar Dürzi bölgelerine yönelik saldırılarda daha cesur davranmış ve buna karşılık Dürziler kendi öz yönetim yapılarını daha sert biçimde güçlendirmişlerdir. Böylece karşılıklı olarak birbirlerine hoşgörüyle yaklaşma ve çatışma eşiği düşmüş, şiddet istisna değil tekrar eden bir kriz biçimi haline gelmiştir.

Bütün bu toplumsal dinamikler göz önüne alındığında Temmuz 2025’teki Süveyda olayları sadece bir güvenlik sorunu olarak değil aynı zamanda yapısal eşitsizliklerin, toplumsal dışlanmanın ve devletin bölgesel yönetim başarısızlığının doğrudan sonucu olarak değerlendirilmelidir. Bu çerçevede, çatışmaların yalnızca askeri yöntemlerle bastırılması değil toplumsal uzlaşmayı ve adil kaynak dağılımını merkeze alan bir yaklaşımla yeniden ele alınması gerekmektedir.

Bölgesel ve Uluslararası Tepkiler: Süveyda Olaylarının Dış Boyutu

Temmuz 2025’te Süveyda’da patlak veren Dürzi-Bedevi çatışmaları, kısa sürede Suriye’nin iç sorunu olmaktan çıkmış ve bölgesel ve küresel güçlerin dikkatini çeken bir güvenlik ve insancıl kriz durumuna dönüşmüştür. Çatışmaların hem etnik-mezhepsel bir kimlik taşıması hem de sınır bölgelerinde yaşanması birçok dış aktörün doğrudan veya dolaylı biçimde tavır almasına neden olmuştur. Süveyda’daki gelişmeler, özellikle İsrail, Ürdün, Türkiye ve ABD’nin farklı reflekslerini tetiklemiş ve bu ülkelerin Suriye’ye yönelik jeopolitik tavırları yeniden şekillenmeye başlamıştır.

İsrail: Müdahaleci Koruma Politikası

Süveyda’daki olaylara en doğrudan ve sert müdahaleyi gerçekleştiren aktör İsrail olmuştur. İsrail hükümeti, Suriye ordusunun Süveyda’ya girmesi ve Dürzi sivillere yönelik ağır silah kullanımı savları üzerine, 14–15 Temmuz tarihlerinde Suriye hükümet güçlerini hedef alan hava saldırıları düzenlemiştir. Bu operasyonlar, İsrail’in 1967’de işgal ettiği Golan Tepeleri’nin hemen karşısında yaşanan bir kriz karşısında “Dürzi toplumunun güvenliğini sağlama” gerekçesiyle gerçekleştirilmiş ve Tel Aviv yönetimi, Dürzi topluluğunun İsrail vatandaşları arasında da önemli bir konumda bulunduğunu vurgulayarak bu müdahaleyi meşrulaştırmıştır. Ancak İsrail’in müdahalesi yalnızca insancıl kaygılarla açıklanamaz. Süveyda’daki kararsızlık İran destekli Şii milislerin veya Suriye rejiminin güney sınır çizgisinde etki sağlama olasılığını gündeme getirmiştir. Bu durum, İsrail’in İran karşıtı güvenlik doktriniyle doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla İsrail’in müdahalesi hem Dürzi topluluğu nezdinde sempati üretmeye hem de İran etkisini sınırlamaya yönelik çok katmanlı bir stratejinin parçasıdır.

Ürdün: Sınır Güvenliği ve Göçmen Endişesi

Ürdün, Süveyda’daki çatışmaların doğrudan sınır komşusu olarak en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Süveyda’daki kararsızlık, geçmişte olduğu gibi yeni bir Dürzi göçmen dalgası olasılığını ortaya çıkarmış ve sınır güvenliği önlemlerinin artırılmasına neden olmuştur. Ürdün hükümeti açıklamalarında çatışmalardan “derin endişe” duyduğunu belirtmiş ancak doğrudan bir müdahalede bulunmamıştır. Bununla birlikte Ürdün İsrail ile eş güdümlü olarak Suriye’nin güneyindeki gelişmeleri sessizce desteklemekte ve bu çerçevede hem insancıl yardım koridorları oluşturulmasına hem de sınır bölgesinde Dürzilerin güvenliğine yönelik istihbarat paylaşımına sıcak bakmaktadır. Ürdün’ün temel önceliği sınır ötesi kararsızlığın kendi iç güvenliğini tehdit etmesini önlemektir.

Türkiye: Temkinli Gözlem ve Stratejik Bekleme

Türkiye, Süveyda olaylarına ilişkin doğrudan bir askeri ya da diplomatik müdahalede bulunmamış olmakla birlikte gelişmeleri yakından izleyen aktörler arasında yer almıştır. Ankara, yeni Suriye rejimiyle geliştirdiği stratejik ilişkiler çerçevesinde özellikle etnik-mezhepsel temelli iç çatışmaların rejimin meşruluğunu zedelediğini düşünmekte ve bu durumun orta vadede Suriye’nin yeniden yapılandırılması sürecini zorlaştıracağının farkındadır. Türkiye açısından Dürzi toplumu ne Selefi gruplarla özdeşleştirilebilecek bir dinsel yapıdadır ve ne de Esad dönemindeki statükocu çizgisine tamamen sadık kalmaktadır. Bu nedenle Süveyda’daki gelişmeler Türkiye'nin Suriye siyasası bağlamında bir sınama alanı oluşturmakta ve olası bir Dürzi-İsrail yakınlaşması veya Suriye rejiminin güneyde mutlak otorite kurması gibi olasılıkların dikkatle gözlemlenmesine neden olmaktadır.

ABD: Sınırlı İlgi, İkili İkilem

ABD, 2025 yılı itibarıyla Suriye’deki askeri varlığını büyük ölçüde sınırlamış olsa da SDG/YPG üzerinden doğrudan etkili olmaya devam etmektedir. Süveyda’daki olaylara dair ilk açıklamalar “şiddetin azaltılması ve sivillerin korunması” çağrısı ile sınırlı kalmış ve Washington yönetimi doğrudan bir tavır almamıştır. Bunun temel nedeni Dürzi topluluğunun ABD’nin mevcut Ortadoğu stratejisi içinde ikincil bir önemde bulunması ve daha çok İsrail ile eş güdümlü biçimde hareket edilmesidir. Ancak ABD’deki bazı Dürzi diasporası çevrelerinin baskısı ile Kongre üyelerinin konuya dikkat çekmesi olasılığı Washington’un bu çatışmaları ileride insancıl müdahale söylemiyle gündemine almasına neden olabilir. Bu da Suriye'nin güneyinde Batılı aktörlerin daha doğrudan bir tavır alabileceği yeni bir jeopolitik açılım anlamına gelebilir.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Temmuz 2025 Süveyda olayları Suriye’nin iç dinamiklerinin halen dış aktörlerin refleksleriyle şekillenmeye devam ettiğini göstermektedir. İsrail’in doğrudan müdahalesi Ürdün’ün sınır güvenliği refleksi, Türkiye’nin stratejik denge arayışı ve ABD’nin düşük yoğunluklu ilgisi bu olayın çok katmanlı bir dış siyasa sorununa dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Olaylar, yalnızca Süveyda’nın iç kararlılığını değil aynı zamanda Suriye’nin güneyinde ortaya çıkabilecek yeni güç boşlukları ve etki sağlama savaşımlarını da tetikleyebilecek niteliktedir.

Hiç yorum yok: