Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

11 Temmuz 2025 Cuma

 

PKK GİRİŞİMİNİN BAŞARI ŞANSI: ÇOK DÜŞÜK

 

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

GİRİŞ

2024 Ekim ayı başından itibaren Türkiye'de güncellik kazanmış önemli siyasal olgu ortaya çıktı. Olguyu ortaya atan MHP lideri Bahçeli oldu. Büyük bir amaç ve iddiadır. Olgu PKK'nın silah bırakması ve terör örgütünün tasfiye edilmesi ve bunun sonucunda da terör örgütünü kuran Öcalan'ın umut hakkından (right of hope) yararlanarak İmralı'dan ev hapsine alınması şeklinde özetlenebilir. Kırk yıldır devam eden PKK terörü ülkeye büyük zarar verdi. Kuşkusuz sorunun sonlandırılması ülke açısından büyük önem taşıyor. Siyasal partilerin bu yola önlem geliştirmeye çalışmasından daha doğal bir şey alamaz. Ancak girişilen son çabanın başarı şansı bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır.

ÇÖZÜMLEME

Türkiye’nin Yaklaşımı ve Tercihleri: Sorunu daha iyi algılayabilmek için açıklık kazanmaya başlamış olan Türkiye yaklaşımın incelemekte yarar vardır. Türkiye PKK’nın silah bırakmasını, örgüt olarak tasfiye edilmesini ve Suriye’deki PYD/YPG varlığına son verilmesini ve yeni Suriye ordusu ile bütünleşmesini istemektedir. Bunun kabul edilmemesi durumunda Türkiye Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’de bu yapıyı dağıtacağını belirtmektedir. Ancak bunun ötesinde ne gibi tamamlayıcı politikaların uygulanabileceğinden söz etmemektedir. Göz önünde tutulması gereken bir başka çok önemli gerçeklik bulunmaktadır. O da Türkiye’nin Suriye’deki konumunu Esad döneminden çok daha farklı olduğudur. Türkiye ile yeniş Suriye rejimi arasında sıkı ve güçlü ilişkiler vardır. Esad dönemindeki ilişkiler tam tersine dönmüştür. Türkiye Suriye ile güçlü bir ittifak oluşturmuştur. Bu ittifak Kürt sorunun çözümlenmesinde Türkiye’yi olağanüstü güçlü bir konuma eriştirmiştir.

Başarı şansı konusunda bir kanıya ulaşabilmek için Bahçeli tarafından başlatılan son sürecin temel etmenleri aşağıda ele alınmıştır.

Cumhur İttifakı’nın Dinamikleri: 2023 seçimlerini kazanan Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı’nın mevcut durumunu güçlendirmek için yeni stratejiler geliştirdiği bir dönemdeyiz. Bahçeli’nin bu iddiası, ittifak içindeki rolünü artırma ve MHP’nin siyasal etkisini koruma çabası olabilir. 2023 seçimlerinden sonra Cumhur İttifakı’nın oy tabanında bir daralma yaşanıyorsa, Bahçeli’nin bu çıkışı, ittifakın milliyetçi-Kürt seçmen arasında yeni bir denge arayışı olabilir.

Muhalefetin Geçirdiği Değişimler: 2023 seçimlerinden sonra muhalefet içinde belirgin bir dağınıklık yaşandıysa, bu durum Cumhur İttifakı’nın daha saldırgan politik manevralar yapmasına olanak tanıyor olabilir. Kürt siyasal odakları üzerindeki baskıların artması ve kapatma davası bağlamında, Bahçeli’nin önerisi, Kürt siyaseti üzerinde yeni bir kutuplaşma yaratma stratejisi de olabilir.

Toplumdaki Yorgunluk ve Çözüm Arayışı: Toplum, PKK ile mücadelede uzun yıllardır süren çatışma ortamından yorgun düşmüştür. Bu yorgunluğu göz önüne alan Bahçeli, çözüm önerisiyle toplumda bir rahatlama ve destek oluşturmayı hedefliyor olabilir. Ancak, bu tür bir öneri, toplumun milliyetçi kesimlerinde ters tepkilere yol açabilecek bir risk taşır.

Erdoğan’ın Siyasal Yaşamını Uzatmak: Kanımca bu bağlamda en önemli olgu Erdoğan'ın siyasal yaşamını uzatmak amacıdır. Erdoğan yasadışı bir şekilde koltuğunda oturuyor ve koltuğu bırakmak istemiyor. MHP'yi öne çıkararak “Kürt” ve “Apo” kozunu oynuyor. Kendisi hep arka planda kalıyor. Apo'yu serbest bırakarak olası Anayasa değişikliğinde DEM partinin oylarını almak istiyor. Hem de aynı zamanda yeni Anayasayı referanduma götürmek ve halkın da onayını almak istiyor. Kısaca oyun büyük görünüyor. Erdoğan'ın MHP'yi öne çıkararak Kürt meselesini ve Abdullah Öcalan’ı bir "siyasal koz" olarak kullanması, onun yararcı siyaset anlayışıyla örtüşüyor.

Anayasa Değişikliği Stratejisi: Erdoğan, Anayasa değişikliğiyle başkanlık yetkilerini daha da genişletmek ya da siyasal geleceğini güvence altına almak istiyor. HDP’nin ve DEM’in desteği olmadan Meclis’te gerekli çoğunluğu sağlamak mümkün değildir. Öcalan’ın serbest bırakılması, Kürt seçmen üzerinde etkili bir hamle olabilir.

Erdoğan’ın Geri Planda Kalma Stratejisi: MHP’nin bu söylemi öne sürmesi, tepkiyi Erdoğan’dan uzaklaştırarak, süreci kontrollü bir şekilde ilerletme amacı taşıyor. Erdoğan’ın sessizliği, halkın tepkisini ölçmek ve gerektiğinde pozisyonunu değiştirmek için bir manevra alanı sağlıyor.

Toplumsal Tepkiler ve Riskler: Öcalan’ın serbest bırakılması fikri, milliyetçi kesimlerde büyük bir tepki doğurabilir. Bu durumda, MHP üzerinden bu riskin yönetilmesi planlanıyor olabilir. Ancak, bu strateji aynı zamanda MHP’nin tabanında bir erimeye de neden olabilir.

DEM Partisinin Rolü ve Kürt Seçmen: HDP’nin yerini almak üzere hazırlanan DEM Parti, Kürt seçmen üzerinde etkili olabilirse, Erdoğan bu yeni yapı üzerinden bir anayasa değişikliği ittifakı kurabilir. Bu durumda, DEM'in rolü ve Kürt seçmen üzerindeki etkisi daha da kritik hale geliyor. Yeni bir parti olarak DEM, hem siyasal alanı hem de seçmen tabanını yeniden şekillendirme potansiyeline sahiptir. DEM Parti’nin yaklaşımı açık görünüyor: Apo'nun serbest kalmasını destekliyor. Ancak kritik önem taşıyan PPK yöneticilerinin silah bırakma ve örgütü tasfiye etme konusundaki tutumları olacaktır. DEM’in Öcalan’ın serbest bırakılmasına desteği, Kürt hareketinin temel taleplerinden birini dillendirmesi açısından anlaşılabilir bir durumdur. Ancak, PKK’nın silah bırakması ve örgütün tasfiyesi sorunu çok daha karmaşık bir süreç ve bu noktada yaşanacak olası zorluklar vardır:

PKK Yönetiminin Kararı ve Güç Dengesine Etkisi: PKK’nın üst kademe liderlerinin silah bırakma ve örgütü tasfiye etme kararı, örgütün genel stratejisini ve içyapısını doğrudan etkileyecektir. PKK içindeki ideolojik çizgi ve güç dengeleri, silah bırakma kararına karşı ciddi bir direnç oluşturabilir. Örgütün bazı bölümleri, bu tür bir adımı "ihanet" olarak görebilirler. Bu karar, PKK’nın bölgesel ve uluslararası bağlamdaki mücadelesini sürdüren kanatları tarafından reddedilebilir.

Sürecin İkili Yapısı: PKK’nın silah bırakması sadece bir iç mesele değil, aynı zamanda dış güçlerle (özellikle Suriye’deki PKK bağlantılı gruplar) olan ilişkisini de etkileyecektir. PKK'nın silah bırakması, Suriye'deki güç boşlukları ve bu süreçteki Amerikan ve Rus etkileriyle doğrudan ilişkili olacaktır. PKK'nın silah bırakma kararını alması, Türkiye'nin iç politikasına yönelik bir “barış süreci” başlatabilir, ancak bu süreç PKK’nın diğer bölgesel güçlerle olan ilişkilerini zora sokabilir.

Toplumsal ve Siyasal Engeller: Türkiye içinde, PKK’nın silah bırakmasının gerçekçi olup olmadığına dair kuşkular vardır. Bunun siyasal sonuçları, MHP’nin ve milliyetçi seçmenlerin desteğiyle ilgili sıkıntılar yaratabilir. Kürt hareketi içinde bile, bu tür bir uzlaşma süreci, tabanda büyük bir bölünmeye yol açabilir. Bazı Kürt grupları, silah bırakmayı "çözümsüzlük" ve hatta “ihanet” olarak değerlendirebilir.

Bölgesel Dinamikler

ABD’nin Rolü: ABD, Türkiye ve PKK’ya dolaylı olarak Suriye’deki PYD/YPG aracılığıyla etki ediyor. ABD’nin, Suriye’deki varlığını koruma stratejisi, PYD’nin güçlü kalmasını gerektiriyor. Bu da PKK’nın silah bırakma kararı almasını zorlaştırabilir. Ancak NATO müttefikliği ve diğer stratejik çıkarlar, ABD’nin Türkiye lehine adımlar atmasını teşvike edebilir. Türkiye’nin Suriye’de girişebileceği bir hareketi önlemeye çalışmaktadır. ABD politikası Trump’ın iş başı yapmasından sonra netlik kazanacaktır.

Rusya ve İran’ın Tutumu: Rusya, Suriye rejimiyle olan yakın ilişkileri nedeniyle PKK’nın yerel uzantıları üzerinde etkili olabilir. Türkiye ile bir çözüm süreci, Suriye’deki dengeleri etkileyebilir. İran ise kendi Kürt nüfusuyla ilgili kaygılar nedeniyle PKK’nın zayıflamasını destekleyebilir, ancak bu destek PKK’nın bölge içindeki ittifaklarına zarar verme potansiyeli taşır.

Suriye’deki Kürt Grupları: PYD/YPG’nin PKK’nın kararlarına etkisi büyüktür. PYD, özerklik hedefine zarar verebileceği gerekçesiyle silah bırakma sürecine direniş gösterebilir. Özellikle Suriye’deki Amerikan ve Rus etkileri bu durumu karmaşık hale getirebilir.

Irak Kürdistanı’nın Rolü: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), Türkiye ile ekonomik ve siyasal ilişkilerini korumak için PKK’nın etkisinin azalmasından yana olabilir. Ancak Barzani-Talabani rekabeti bu dinamikleri karmaşıklaştırabilir.

Alternatif Çözümler ve Pazarlık Süreci: PKK’nın tamamen silah bırakması yerine, "örgütsel silahsızlanma" ya da “pasifize olma” gibi farklı yaklaşımlar da gündeme gelebilir. Bu, bir anlamda PKK'nın siyasal ve askeri yapılanmasının dönüştürülmesi anlamına gelir. DEM ve diğer Kürt aktörleri, bu süreci pazarlık ve müzakere yoluyla daha esnek hale getirmeye çalışabilir. Bu tür bir tasfiye sürecinin oldukça zorlayıcı olacağı ve PKK’nın lider kadrosunun, bu adımları atma noktasında duraksamalar yaşayabileceği çok açıktır. Ancak, süreç içerisindeki olası çözüm stratejileri ve görüşme alanları, her iki taraf için de kritik öneme sahiptir. DEM’in bu süreci nasıl yönlendireceğini ve PKK ile nasıl bir ilişki geliştireceğini gözlemlemek ilginç olacaktır.

Bu sürecin başarı şansını değerlendirebilmek için birkaç temel etmen incelemek gerekir:

PKK’nın Silah Bırakma Kararı: Birinci etmen PKK liderliğinin bu yoldaki kararlılığıdır. PKK’nın üst düzey liderlerinin bu sürece olumlu yaklaşması, örgüt içindeki militanların silah bırakmaya ikna edilmesi, sürecin başarılı olup olmayacağını doğrudan etkileyen bir etmendir. PKK yönetimi, Suriye'deki Kürt gruplar ve diğer bölgesel müttefikleriyle olan ilişkilerini göz önünde bulundurmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle, PKK’nın “tam” bir tasfiye kararına varması çok düşük bir ihtimal gibi görünmektedir. İkinci etmen ise dağdaki militanların durumudur. PKK’nın dağdaki militanları silah bırakmayı istemeyebilir. Onlar için savaş, kimlik ve dayanışma meselesi haline gelmiş olabilir. Bu noktada, PKK’nın içindeki “savaşçı” kanatların direnişi, sürecin önündeki büyük engellerden biri olabilir.

Türkiye’nin İç ve Dış Politikası: Burada üç önemli etmen ortaya çıkmaktadır. Birincisi Erdoğan’ın ikili stratejisidir. Erdoğan, Öcalan’ı serbest bırakma teklifini gündeme getirerek DEM’in desteğini almayı hedeflerken, aynı zamanda milliyetçi kesimlerin tepkisini göğüslemek zorunda kalacaktır. Bu dengeyi tutturabilmesi, sürecin başarısı açısından kritik önem taşımaktadır. İkinci etmen ise Suriye ve uluslararası etmenlerdir. PKK’nın Suriye’deki varlığı, bu süreci doğrudan etkileyebilir. ABD, Rusya ve diğer bölgesel aktörler, PKK’nın silah bırakması ve örgütün tasfiyesi konusunda sergileyecekleri tutum önemlidir. Bu, Türkiye için uluslararası alanda güvence sağlamak adına önemli bir etmendir. Üçüncü etmen ise Kürt Seçmeninin ve DEM’in oynayacağı role ilişkindir. DEM, Kürt hareketini temsil ettiği için bu süreçte aktif bir rol oynamaya çalışacaktır. DEM’in tabanı, PKK’nın silah bırakma sürecini destekleyebilir, ancak bu, daha çok, örgütün yerel düzeydeki güçlü yapılarının ve militanlarının tavrına bağlı olacaktır.

Toplumsal Tepkiler ve İçsel Çelişkiler: Öcalan’ın serbest bırakılması, tasfiye ve silah bırakmada öncelikle milliyetçi tepkiler önem taşıyacaktır. MHP tabanından ve öteki milliyetçi kesimlerden gelecek sert tepkiler, sürecin başarısını zorlaştırabilir. PKK’nın silah bırakması ve örgütün tasfiyesi, milliyetçi kesimler tarafından "teröristlere ödül verilmesi" olarak görülebilir. Erdoğan’ın bu durumu nasıl yönetebileceği, sürecin başarısı için hayati önemdedir. Öte yandan Kürt tabanındaki bölünme olasılığıdır. Kürt hareketi içinde, silah bırakma önerisi, her zaman çok ciddi bir tartışma konusu olmuştur. PKK’nın silahsızlanmasını isteyenler kadar, bu durumun “ihanet” olarak görüleceği bir kesim de olacaktır.

Geçmiş Deneyimler ve Çözüm Süreci: 2013-2015 yıllarındaki çözüm süreci, bu tür bir müzakerede karşılaşılan engelleri açıklıkla ortaya koymaktadır. O dönemde de PKK, silah bırakmayı ve örgütü tasfiye etmeyi kabul etmemişti. Bu deneyim, sürecin ne kadar zorlayıcı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Eğer PKK, silah bırakmayı kabul ederse, bu bir görüşme süreci gerektirir. Ancak, 2013’teki deneyimler, bu tür müzakerelerin uzun, karmaşık ve kırılgan bir süreç olacağını gösteriyor.

Alternatif Senaryolar

Kısmi Silahsızlanma ve Yerel Özerklik: PKK, tam tasfiye yerine kısmi silahsızlanmaya ikna edilebilir. Karşılığında, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu’da yerel yönetimlere daha fazla yetki vermesi ya da ekonomik kalkınma projeleri sunması görüşme konusu yapılabilir. Bu seçenek siyasal anlamda özerkliği değil, yerel yönetimlerin artan yetkileri bağlamında yönetsel özerkliğe vurgu yapmaktadır.

Uluslararası Garantörlük: ABD, Rusya veya Avrupa Birliği gibi uluslararası aktörlerin garantör olduğu bir süreç düşünülebilir. Ancak bu durum, Türkiye’de hem ulusalcı ve hem de milliyetçi tepkileri çok artırabilir. Türkiye tarafından kabul edilme olasılığı hiç yoktur.

PKK’nın Dönüşümü: PKK, bir siyasal harekete dönüştürülebilir. Bu, DEM’in sıradan bir siyasal parti olarak faaliyetlerini güçlendirmesi ve PKK’nın silahlı mücadeleden tamamen çekilmesini gerektirir. Ancak, bu tür bir dönüşüm, radikal unsurların direnciyle karşılaşabilir.

Suriye Üzerinden Baskı Stratejisi: Türkiye, Suriye’de PYD/YPG üzerindeki askeri baskıyı artırarak PKK’nın bölgesel gücünü zayıflatabilir. Bu strateji, PKK’nın Türkiye’ye daha bağımlı hale gelmesine yol açabilir.

Toplumsal Dönüşüm Programları: Kürt bölgesinde eğitim ve istihdam projelerine ağırlık verilerek PKK’ya katılım azaltılabilir. Bu adımlar, uzun vadeli toplumsal bütünleşme stratejilerinin parçası olabilir.

PKK/PYD’nin Yeni Suriye Ordusu ile Bütünleştirilmesi: Türkiye bu seçeneği desteklemektedir. Ancak bu seçenek Kürt beklentilerinin gerisinde kalmaktadır.

İrdeleme

Anlatılmaya çalışılan koşullar altında sürecin başarı şansı, çok düşük görünüyor. PKK’nın silah bırakma kararı, örgüt içindeki liderlikten dağdaki militanlara kadar bir dizi engelle karşılaşacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin iç siyasetindeki milliyetçi tepkiler ve Kürt hareketinin içindeki ayrılıklar da bu süreci zorlaştıracak unsurlar arasındadır. Ancak, tamamen olanaksız da değildir. Sürecin başarılı olabilmesi için, güçlü bir uluslararası destek, PKK’nın içindeki stratejik bir değişim ve Erdoğan’ın dikkatli bir denge politikası gerekebilir.

Bu sürecin devam edebilmesi için en kritik soru, PKK’nın liderliğinin ve tabanının silah bırakmaya ne kadar hazır olduğu olacaktır. PKK'nın silah bırakmaya ve örgütü tasfiye etmeye ne kadar hazır olduğu, bir dizi etmene bağlıdır ve bu konuda net bir yanıt vermek oldukça zordur.

PKK’nın İdeolojik ve Stratejik Temelleri: Birinci etmen Kürt milliyetçiliğidir. PKK, Kürt milliyetçiliğinin radikal bir temsilcisi olarak, silah bırakmayı ideolojik olarak kabul etmekte zorlanabilir. Örgüt, Kürtlerin ulusal haklarını savunmayı ve bağımsızlık mücadelesini uzun yıllardır temel amaç olarak belirlemiştir. Bu nedenle, PKK liderliği için silah bırakma, ideolojik bir ödün olarak görülebilir. İkinci etmen ise savaşçı kanatların gücüdür. PKK'nın en radikal kanatları silah bırakmayı reddedebilir. Dağdaki militanlar için silah, yalnızca bir mücadele aracı değil, aynı zamanda kimliklerini ve varlıklarını savundukları bir simgedir. Bu grupların çoğu, PKK'nın "savaşmaya devam etme" fikrini destekleyebilir.

İçsel Güç Dengelemesi: PKK’nın üst kademe liderliği, Suriye’deki PYD gibi yapılanmalarla ve İran, Irak gibi bölgesel aktörlerle olan ilişkilerini korumayı sürdürebilmek için silah bırakmayı zorlu bir karar olarak değerlendirebilir. Bu liderlerin kararları, örgüt içindeki bazı grupları ikna etme noktasında kilit rol oynayacaktır. Ancak bu süreç, büyük bir içsel çelişki yaratabilir. PKK’nın karar alma mekanizmaları genellikle kolektif kararlar üzerine kuruludur. Bu da liderlerin belirli bir stratejiye yönelmesini kolaylaştırabilir. Tüm örgütü aynı noktada birleştirmeyi de zorlaştırır.

Bölgesel Dinamikler ve Uluslararası Bağlantılar: PKK'nın Suriye'deki PYD ve YPG gibi yapılara olan etkisi, örgütün silah bırakma kararını doğrudan etkileyebilir. PYD’nin Suriye’deki gücü ve uluslararası aktörlerden aldığı destek (özellikle ABD), PKK’nın silah bırakma kararına direniş gösterebilir. PKK, uluslararası aktörlerden bir tür güvence almadan, Türkiye ile doğrudan bir çözüm önerisini kabul etmeyebilir. Bu, PKK için silah bırakmanın sadece Türkiye’ye karşı bir taviz olmak yerine, daha geniş bir strateji olarak görülmesi gerektiğini düşündürebilir.

Toplumsal Basınç: Türkiye'deki Kürt toplumu, son yıllarda değişen toplumsal ve siyasal şartlar ışığında, daha fazla sosyal ve ekonomik haklar talep etmektedir. Ancak bu taleplerin nasıl karşılanacağı, PKK’nın silah bırakmaya ne kadar yanaşacağını etkileyebilir. Özellikle DEM gibi partilerin, silahların bırakılması ve siyasal çözüm için oluşturduğu söylemler, PKK’yı kısmi bir dönüşüme zorlayabilir. Ancak, PKK’nın bu tür bir dönüşüme tamamen açık olup olmadığı, önemli bir soru işaretidir.

PKK’nın silah bırakmaya ve örgütü tasfiye etmeye ne kadar hazır olduğu, büyük ölçüde içsel güç dinamikleri, ulusal ve uluslararası baskılar ve örgütün stratejik hedefleri ile ilişkilidir. Örgütün liderliği, içindeki farklı kanatlar ve bölgesel çıkarlar bu sürecin önündeki en büyük engelleri oluşturuyor. Ayrıca, bölgesel aktörlerin desteği ve Kürt toplumu içindeki siyasal değişimler, PKK’nın kararlarını etkileyecek diğer önemli etmenlerdir.

Sonuç olarak PKK’nın silah bırakmaya hazır olması olasılığı çok düşüktür. Ancak, bu tür kararlar zaman içinde değişebilir ve örgüt içindeki denge, dış etmenler ve toplumsal baskılar doğrultusunda değişik görünümler alabilir.

TR180004600713888000060002

“”  alan çözümlemeler ışığında iki önemli sonuç ortaya çıkmaktadır:

Bahçeli tarafından başlatılan sürecin başarı şansı azdır: PKK'nın silah bırakma ve örgütü tasfiye etme konusunda başarı şansı oldukça düşüktür. Hem örgütün içsel dinamikleri hem de uluslararası etmenler, bu sürecin başarılı olma olasılığını sınırlamaktadır. PKK’nın liderliği ve dağdaki militanlar, bu tür bir kararın ideolojik ve stratejik açıdan zorluklar taşıdığı bir durumu yaşamaktadır.

PKK liderliği silah bırakmaya ve örgütü tasfiye etmeye hazırlıklı değildir. PKK liderliğinin silah bırakmayı ve örgütü tasfiye etmeyi kabul etme olasılığı çok düşüktür. İdeolojik bağlamda, örgüt bu kararı "ihanet" olarak görebilir ve dış aktörlerle olan ilişkileri de bu sürecin önündeki büyük engelleri oluşturur. Ayrıca, PKK'nın içinde bulunduğu güç dengeleri, bu tür bir kararın hayata geçmesini zorlaştıran bir etmendir.

Bu iki sonuca bakarak, çözüm sürecinin başarı şansının son derece sınırlı olduğunu söylemek olanaklıdır. Sürecin başarısız olması durumunda Türkiye ile Kürt ayrılıkçıları arasında topyekûn bir savaşın ortaya çıkması ve İsrail, ABD ve müttefiklerinin bu savaşta PKK /PYD yanında yer almaları olasılığı vardır.


 

PKK GİRİŞİMİNİN BAŞARI ŞANSI: ÇOK DÜŞÜK

2024 Ekim ayı başından itibaren Türkiye'de güncellik kazanmış önemli bir siyasal olgu ortaya çıktı. Olguyu ortaya atan MHP lideri Bahçeli oldu. Bu olgu, PKK'nın silah bırakması ve terör örgütünün tasfiye edilmesi ile Abdullah Öcalan'ın “umut hakkı”ndan (right of hope) yararlanarak İmralı'dan ev hapsine alınması girişimi şeklinde özetlenebilir. Kırk yıldır devam eden PKK terörü ülkeye büyük zarar verdi. Kuşkusuz, sorunun sonlandırılması ülke açısından büyük önem taşıyor. Siyasal partilerin bu yola çözüm arayışları doğal. Ancak bu son çabanın başarı şansı, bu çalışmanın ana konusunu oluşturuyor.

Bahçeli tarafından başlatılan bu sürecin temel etmenleri aşağıda ele alınmıştır.

Cumhur İttifakı’nın Dinamikleri: 2023 seçimlerini kazanan Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı, mevcut durumunu güçlendirmek için yeni stratejiler geliştiriyor. Bahçeli’nin bu iddiası, ittifak içindeki rolünü artırma ve MHP’nin siyasal etkisini koruma çabası olabilir. 2023 seçimlerinden sonra Cumhur İttifakı’nın oy tabanında yaşanan daralma, Bahçeli’nin bu çıkışıyla milliyetçi-Kürt seçmen arasında yeni bir denge arayışına işaret ediyor.

Muhalefetin Geçirdiği Değişimler: 2023 seçimlerinden sonra muhalefet içinde belirgin bir dağınıklık yaşandı. Bu durum, Cumhur İttifakı’nın daha saldırgan politik manevralar yapmasına olanak tanıyor. Kürt siyasal odakları üzerindeki baskıların artması ve kapatma davaları, Bahçeli’nin önerisini Kürt siyaseti üzerinde yeni bir kutuplaşma yaratma stratejisine dönüştürebilir.

Toplumdaki Yorgunluk ve Çözüm Arayışı: Uzun yıllardır süren çatışma ortamı toplumda yorgunluğa neden olmuş durumda. Bu yorgunluğu göz önüne alan Bahçeli, çözüm önerisiyle toplumda destek oluşturmayı hedefliyor olabilir. Ancak bu tür bir öneri, toplumun milliyetçi kesimlerinde ters tepkilere yol açabilecek bir risk taşıyor.

Erdoğan’ın Siyasal Yaşamını Uzatma Stratejisi: Erdoğan, siyasette kalmaya devam edebilmek için yeni stratejiler geliştiriyor. MHP’yi öne çıkararak “Kürt” ve “Apo” kozunu oynuyor. Abdullah Öcalan’ı serbest bırakmak, olası bir anayasa değişikliği için DEM’in desteğini almak anlamına gelebilir. Bu strateji, MHP’nin milliyetçi tabanını korumaya çalışırken, sert tepkileri MHP üzerinden yumuşatmayı amaçlıyor. Aynı zamanda yeni bir anayasa referandumunda halkın onayını alarak yetkilerini genişletmek de gündemde olabilir.

Bölgesel Dinamikler

ABD’nin Rolü: ABD, Türkiye ve PKK’ya dolaylı olarak Suriye’deki PYD/YPG aracılığıyla etki ediyor. ABD’nin, Suriye’deki varlığını koruma stratejisi, PYD’nin güçlü kalmasını gerektiriyor. Bu da PKK’nın silah bırakma kararı almasını zorlaştırabilir. Ancak NATO müttefikliği ve diğer stratejik çıkarlar, ABD’nin Türkiye lehine adımlar atmasını teşvike edebilir.

Rusya ve İran’ın Tutumu: Rusya, Suriye rejimiyle olan yakın ilişkileri nedeniyle PKK’nın yerel uzantıları üzerinde etkili olabilir. Türkiye ile bir çözüm süreci, Suriye’deki dengeleri etkileyebilir. İran ise kendi Kürt nüfusuyla ilgili kaygılar nedeniyle PKK’nın zayıflamasını destekleyebilir, ancak bu destek PKK’nın bölge içindeki ittifaklarına zarar verme potansiyeli taşır.

Suriye’deki Kürt Grupları: PYD/YPG’nin PKK’nın kararlarına etkisi büyüktür. PYD, özerklik hedefine zarar verebileceği gerekçesiyle silah bırakma sürecine direniş gösterebilir. Özellikle Suriye’deki Amerikan ve Rus etkileri bu durumu karmaşık hale getirebilir.

Irak Kürdistanı’nın Rolü: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), Türkiye ile ekonomik ve siyasal ilişkilerini korumak için PKK’nın etkisinin azalmasından yana olabilir. Ancak Barzani-Talabani rekabeti bu dinamikleri karmaşıklaştırabilir.

Alternatif Senaryolar

Kısmi Silahsızlanma ve Yerel Özerklik: PKK, tam tasfiye yerine kısmi silahsızlanmaya ikna edilebilir. Karşılığında, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu’da yerel yönetimlere daha fazla yetki vermesi ya da ekonomik kalkınma projeleri sunması müzakere edilebilir.

Uluslararası Garantörlük: ABD, Rusya veya Avrupa Birliği gibi uluslararası aktörlerin garantör olduğu bir süreç düşünülebilir. Ancak bu durum, Türkiye’de milliyetçi tepkileri artırabilir.

PKK’nın Dönüşümü: PKK, bir siyasal harekete dönüştürülebilir. Bu, DEM’in sıradan bir siyasal parti olarak faaliyetlerini güçlendirmesi ve PKK’nın silahlı mücadeleden tamamen çekilmesini gerektirir. Ancak, bu tür bir dönüşüm, radikal unsurların direnciyle karşılaşabilir.

Suriye Üzerinden Baskı Stratejisi: Türkiye, Suriye’de PYD/YPG üzerindeki askeri baskıyı artırarak PKK’nın bölgesel gücünü zayıflatabilir. Bu strateji, PKK’nın Türkiye’ye daha bağımlı hale gelmesine yol açabilir.

Toplumsal Dönüşüm Programları: Kürt bölgesinde eğitim ve istihdam projelerine ağırlık verilerek PKK’ya katılım azaltılabilir. Bu adımlar, uzun vadeli toplumsal bütünleşme stratejilerinin parçası olabilir.

Sonuç

PKK’nın silah bırakması ve tasfiye edilmesi çok düşük bir olasılıktır. Ancak, bölgesel dinamikler, uluslararası destek ve Türkiye’nin stratejik adımları bu süreci şekillendirebilir. Alternatif senaryoların etkin bir şekilde kullanılması, sürecin daha olumlu bir yola evrilmesini sağlayabilir. 

 

 

Hiç yorum yok: