İsrail-Suriye Arasında Paris’te Gerçekleşen
Görüşmeler: Diplomatik Temasın Yeniden Başlaması ve Suriye’nin Egemenliği
Bağlamında Değerlendirme
Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış
24 Temmuz 2025’de, İsrail ile Suriye
arasında yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra ilk defa üst düzey diplomatik bir görüşme
gerçekleştirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye Özel Temsilcisi
Tom Barrack’ın arabuluculuğunda Paris’te düzenlenen toplantıya İsrail adına
Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Suriye’yi temsilen Dışişleri Bakanı Asaad
al‑Shaibani
katılmıştır. Bu görüşme hem ikili ilişkiler
açısından hem de
bölgesel güvenlik
dinamikleri bakımından dikkat çekici bir gelişme
olarak öne çıkmaktadır.
Görüşmenin temel amacı, Güney
Suriye’de özellikle Süveyda ve çevresinde yaşanan güvenlik sorunlarının ele
alınması ve bu bölgedeki gerilimin düşürülmesine yönelik diplomatik zemin
oluşturulmasıdır. Taraflar, toplantı sonrasında herhangi bir bağlayıcı görüş
birliğine varmadıklarını belirtmiş ancak görüşmelerin yapıcı bir atmosferde
gerçekleştiğini ve ilişkilerin devamı konusunda anlayış birliğine vardıklarını
açıklamışlardır. Bu yönüyle Paris görüşmesi somut bir anlaşmadan çok diplomatik
ilişkilerin yeniden başlatılması açısından simgesel bir değer taşımaktadır.
Toplantıda öne çıkan gündem maddeleri
arasında, İsrail’in İran destekli milis güçlerin Suriye’nin güneyinde
konuşlanmasına ilişkin güvenlik kaygıları ve Suriye rejiminin bölgedeki askeri
varlığına ilişkin sınırlamalar öne çıkmıştır. İsrail’in Süveyda gibi Dürzi
nüfusun yoğunlukta olduğu bölgelerde statükonun korunmasına öncelik verdiği ve
bu alanlarda rejim güçlerinin yeniden egemenlik kurmasının engellenmesini talep
ettiği bildirilmektedir. Suriye tarafı ise ülkenin toprak bütünlüğüne ve
egemenliğine vurgu yaparak bu tür taleplerin iç işlerine müdahale teşkil
ettiğini ifade etmiştir. Her iki taraf da doğrudan çatışmaların önüne
geçilmesi, gerilimin tırmandırılmaması ve yeni kriz alanlarının oluşmaması
yönünde karşılıklı temkinli bir yaklaşım sergilemiştir.
Paris’te gerçekleşen bu görüşme, bazı
yorumcular tarafından Suriye’nin mevcut siyasal ve coğrafi durumuna ilişkin
daha geniş tartışmaları da beraberinde getirmiştir. 2011 yılından bu yana
süregelen iç savaş sürecinde Suriye çeşitli dış ve iç aktörlerin etkisiyle eylemli
olarak bölünmüş bir yapı sergilemektedir. Halihazırda merkezi rejimin
denetiminde bulunan Batı Suriye dışında Türkiye destekli karşıtların denetimindeki
kuzeybatı bölgeler, PYD/SDG güçlerinin kontrolündeki kuzeydoğu ve Süveyda gibi
rejime uzak duran güney bölgeleri ülke içindeki parçalı yapıyı gözler önüne
sermektedir.
Bu bağlamda, Güney Suriye’nin Paris
görüşmelerinde ayrı bir güvenlik dosyası olarak ele alınması bu bölgenin
uluslararası diplomasi içinde farklı bir statüde değerlendirildiğine ilişkin
bazı yorumlara zemin hazırlamaktadır. Ancak bu durumun, doğrudan bir “tanıma”
ya da “özerklik” anlamı taşıdığını söylemek için yeterli kanıt bulunmamaktadır.
Taraflar, görüşme sürecinde Suriye’nin egemenlik sınırlarını açıkça tartışma
konusu yapmamış ve toprak bütünlüğü ilkesine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir.
Dolayısıyla, bu tür diplomatik temasların, Suriye’nin eylemli olarak
parçalanmış yapısını doğrulaması olanaklı olmakla birlikte, hukuksal açıdan bir
bölünmüşlük yaratmadığını vurgulamak önemlidir.
Sonuç olarak Paris görüşmesi, İsrail
ve Suriye arasında uzun süredir askıya alınmış olan doğrudan iletişimin yeniden
oluşturulmasına yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Görüşme,
bölgesel güvenlik dengeleri bağlamında tarafların karşılıklı çıkarlarını ifade
edebilecekleri bir diplomatik kanalın açılmasını sağlamış ve aynı zamanda
Suriye’nin mevcut iç yapısının uluslararası ilişkilerde nasıl yorumlandığına ilişkin
yeni bir tartışma zeminine işaret etmiştir. Ancak, bu gelişmenin Suriye’nin
resmi statüsünde bir dönüşüm yarattığını ileri sürmek için henüz erken olduğu
ve özellikle hukuksal ve siyasal parametrelerin dikkatle izlenmesi gerektiği
açıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder