Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

26 Temmuz 2025 Cumartesi

 

İsrail-Suriye Arasında Paris’te Gerçekleşen Görüşmeler: Diplomatik Temasın Yeniden Başlaması ve Suriye’nin Egemenliği Bağlamında Değerlendirme

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

24 Temmuz 2025’de, İsrail ile Suriye arasında yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra ilk defa üst düzey diplomatik bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın arabuluculuğunda Paris’te düzenlenen toplantıya İsrail adına Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Suriye’yi temsilen Dışişleri Bakanı Asaad alShaibani katılmıştır. Bu görüşme hem ikili ilişkiler açısından hem de bölgesel güvenlik dinamikleri bakımından dikkat çekici bir gelişme olarak öne çıkmaktadır.

Görüşmenin temel amacı, Güney Suriye’de özellikle Süveyda ve çevresinde yaşanan güvenlik sorunlarının ele alınması ve bu bölgedeki gerilimin düşürülmesine yönelik diplomatik zemin oluşturulmasıdır. Taraflar, toplantı sonrasında herhangi bir bağlayıcı görüş birliğine varmadıklarını belirtmiş ancak görüşmelerin yapıcı bir atmosferde gerçekleştiğini ve ilişkilerin devamı konusunda anlayış birliğine vardıklarını açıklamışlardır. Bu yönüyle Paris görüşmesi somut bir anlaşmadan çok diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması açısından simgesel bir değer taşımaktadır.

Toplantıda öne çıkan gündem maddeleri arasında, İsrail’in İran destekli milis güçlerin Suriye’nin güneyinde konuşlanmasına ilişkin güvenlik kaygıları ve Suriye rejiminin bölgedeki askeri varlığına ilişkin sınırlamalar öne çıkmıştır. İsrail’in Süveyda gibi Dürzi nüfusun yoğunlukta olduğu bölgelerde statükonun korunmasına öncelik verdiği ve bu alanlarda rejim güçlerinin yeniden egemenlik kurmasının engellenmesini talep ettiği bildirilmektedir. Suriye tarafı ise ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine vurgu yaparak bu tür taleplerin iç işlerine müdahale teşkil ettiğini ifade etmiştir. Her iki taraf da doğrudan çatışmaların önüne geçilmesi, gerilimin tırmandırılmaması ve yeni kriz alanlarının oluşmaması yönünde karşılıklı temkinli bir yaklaşım sergilemiştir.

Paris’te gerçekleşen bu görüşme, bazı yorumcular tarafından Suriye’nin mevcut siyasal ve coğrafi durumuna ilişkin daha geniş tartışmaları da beraberinde getirmiştir. 2011 yılından bu yana süregelen iç savaş sürecinde Suriye çeşitli dış ve iç aktörlerin etkisiyle eylemli olarak bölünmüş bir yapı sergilemektedir. Halihazırda merkezi rejimin denetiminde bulunan Batı Suriye dışında Türkiye destekli karşıtların denetimindeki kuzeybatı bölgeler, PYD/SDG güçlerinin kontrolündeki kuzeydoğu ve Süveyda gibi rejime uzak duran güney bölgeleri ülke içindeki parçalı yapıyı gözler önüne sermektedir.

Bu bağlamda, Güney Suriye’nin Paris görüşmelerinde ayrı bir güvenlik dosyası olarak ele alınması bu bölgenin uluslararası diplomasi içinde farklı bir statüde değerlendirildiğine ilişkin bazı yorumlara zemin hazırlamaktadır. Ancak bu durumun, doğrudan bir “tanıma” ya da “özerklik” anlamı taşıdığını söylemek için yeterli kanıt bulunmamaktadır. Taraflar, görüşme sürecinde Suriye’nin egemenlik sınırlarını açıkça tartışma konusu yapmamış ve toprak bütünlüğü ilkesine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. Dolayısıyla, bu tür diplomatik temasların, Suriye’nin eylemli olarak parçalanmış yapısını doğrulaması olanaklı olmakla birlikte, hukuksal açıdan bir bölünmüşlük yaratmadığını vurgulamak önemlidir.

Sonuç olarak Paris görüşmesi, İsrail ve Suriye arasında uzun süredir askıya alınmış olan doğrudan iletişimin yeniden oluşturulmasına yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Görüşme, bölgesel güvenlik dengeleri bağlamında tarafların karşılıklı çıkarlarını ifade edebilecekleri bir diplomatik kanalın açılmasını sağlamış ve aynı zamanda Suriye’nin mevcut iç yapısının uluslararası ilişkilerde nasıl yorumlandığına ilişkin yeni bir tartışma zeminine işaret etmiştir. Ancak, bu gelişmenin Suriye’nin resmi statüsünde bir dönüşüm yarattığını ileri sürmek için henüz erken olduğu ve özellikle hukuksal ve siyasal parametrelerin dikkatle izlenmesi gerektiği açıktır.

Hiç yorum yok: