Türkiye’de PKK’nın Simgesel Silah
Bırakması: Uluslararası Barış Süreçleri Bağlamında Güncellenmiş Bir
Değerlendirme
Prof. Dr. Firuz
Demir Yaşamış
ÖZET
Bu çalışma, PKK’nın 2025 Temmuz’unda
Süleymaniye kırsalında gerçekleştirdiği simgesel silah bırakma açıklamasını
temel alarak Türkiye’de barış ve çözüm sürecinin yeniden oluşturulmasına
yönelik stratejik bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, 2025 yılı
başlarında kaleme alınmış bir çözüm süreci çözümleme metni esas alınarak bu
metindeki öngörülerin ne ölçüde gerçekleştiği değerlendirilmiş ve güncel
gelişmelerle uyumlu şekilde çözümlemeler ve sonuçlar güncellenmiştir.
Uluslararası örneklerden (İrlanda, Kolombiya, Güney Afrika, Nepal, Filipinler,
El Salvador, Endonezya) yola çıkarak ayrılıkçı silahlı örgütlerin siyasal
sistemle bütünleşmelerini olanaklı kılan ortak başarı unsurları belirlenmiş ve
Türkiye bağlamında uygulanabilirliği tartışılmıştır. Çalışma, af mekanizmaları,
siyasal reformlar ve toplumsal uzlaşı süreçlerini bir bütün olarak ele almakta
ve bu unsurların eş zamanlı işletilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Sonuç
bölümünde ise Türkiye için ortaya çıkan tarihsel fırsatın nasıl stratejik bir
barış sürecine dönüştürülebileceği konusunda öneriler sunulmaktadır.
Anahtar
Kelimeler: PKK, silah
bırakma, barış süreci, af, siyasal reform, toplumsal uzlaşı, ayrılıkçı
örgütler, karşılaştırmalı çözümleme
ABSTRACT
This study aims to provide a strategic framework for reconstructing
Turkey’s peace process in light of the symbolic disarmament announcement made
by the PKK in July 2025, in the countryside of Sulaymaniyah. Using an earlier
analytical text written in early 2025 as a baseline, the study assesses the
accuracy of its predictions and updates the analysis in light of current
developments. Drawing on international cases (Ireland, Colombia, South Africa,
Nepal, the Philippines, El Salvador, Indonesia), it identifies common success
factors that enabled the peaceful integration of separatist armed movements
into political life and evaluates their applicability in the Turkish context.
The study emphasizes that amnesty frameworks, political reforms, and societal
reconciliation mechanisms must be implemented simultaneously and in
coordination. In conclusion, the research outlines policy recommendations to
transform this historical moment into a sustainable peace process for Turkey.
Keywords: PKK, disarmament, peace process, amnesty, political
reform, societal reconciliation, separatist movements, comparative analysis
GİRİŞ
2025 Temmuz’unda Türkiye’nin yakın
tarihinde yeni bir dönemin eşiği olabilir. PKK, Kuzey Irak’ın Süleymaniye
kırsalında simgesel anlamda silah bıraktığını ilan etti. Her ne kadar bu
açıklama örgütün tüm kadrolarını kapsayan kapsamlı bir barış planına dönüşmemiş
olsa da bu gelişme yıllardır süren çatışma sürecinin barışçıl çözümüne ilişkin
yeni umutları ve soruları beraberinde getirmiştir. Bu yazı, 2025 başlarında
kaleme alınan ve PKK’nın silah bırakması olasılığını çeşitli uluslararası
örnekler ışığında değerlendiren çalışmanın [1] güncellenmiş
bir sürümüdür. Şimdi, PKK’nın simgesel de olsa silah bırakmasıyla birlikte geçmişte
yapılan öngörülerin doğruluk payı, yeni stratejik gereksinimler ve olası
riskler yeniden değerlendirilmelidir. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorun
yalnızca bir güvenlik sorunu değil aynı zamanda çok katmanlı bir siyasal,
toplumsal ve uluslararası sorundur. Kolombiya’daki FARC, Kuzey İrlanda’daki
IRA, Güney Afrika’daki ANC, Filipinler’deki MILF ve Nepal’deki Maoist hareket
gibi örnekler ayrılıkçı silahlı örgütlerin dönüşümünde siyasal katılım, adalet
mekanizmaları, toplumsal uzlaşı ve uluslararası destek gibi kritik
stratejilerin önemini ortaya koymaktadır. PKK örneğinde ise bu sürecin nasıl
şekilleneceği henüz belirsizliğini korumaktadır. Ancak geçmişin deneyimlerinden
çıkarılacak dersler ve 2025 Temmuz’unda atılan bu simgesel adımın ardından
sürecin yönünün ne olacağı Türkiye’nin iç barışı kadar bölgesel kararlığı da
doğrudan etkileyecektir. Bu çalışmada, PKK’nın silah bırakmasına ilişkin önceki
analizlerin öngörüleri yeniden değerlendirilecek, diğer ülkelerdeki ayrılıkçı
örgütlerin silah bırakma stratejileri yeniden sınıflandırılacak ve Türkiye’ye
özgü bir yol haritası için somut siyasa önerileri sunulacaktır.
ARAŞTIRMANIN
AMACI VE HEDEFİ
Bu araştırmanın temel amacı, PKK’nın
2025 Temmuz’unda Süleymaniye kırsalında gerçekleştirdiği simgesel silah bırakma
ilanını daha önce kaleme alınmış çözüm süreci öngörüleri çerçevesinde
değerlendirmek, gelişen koşullara uygun olarak Türkiye’nin barış sürecini nasıl
yapılandırabileceğine ilişkin stratejik ve karşılaştırmalı bir çözümleme
sunmaktır. Bu bağlamda, uluslararası alandaki ayrılıkçı örgütlerin silah
bırakma, uzlaşma ve siyasal bütünleşme örnekleri sistemli biçimde incelenerek
Türkiye’ye özgü öneriler geliştirilmektedir. Araştırma ayrıca, geçmiş çözüm
süreçlerinin başarısızlık nedenlerini irdeleyerek yeni bir barış sürecinin
hangi hukuksal, siyasal ve toplumsal koşullar altında sürdürülebilir
olabileceğini ortaya koymayı hedeflemektedir. Çalışma, sadece devlet-PKK
düzeyinde değil aynı zamanda toplumsal düzlemde de adalet, onarım ve uzlaşı
temelinde bir yol haritası geliştirmeyi amaçlamaktadır.
ARAŞTIRMA
SORULARI
Bu çerçevede araştırma şu temel
sorulara yanıt aramaktadır:
PKK’nın
2025’te ilan ettiği simgesel silah bırakma adımı önceki çözüm süreci
öngörüleriyle ne ölçüde örtüşmektedir?
Daha
önce başarısızlıkla sonuçlanan çözüm süreçlerinin zayıf noktaları nelerdir? Bu
deneyimlerden nasıl dersler çıkarılabilir?
Uluslararası
örneklerde (IRA, FARC, MILF, ANC, GAM vb.) ayrılıkçı silahlı örgütlerin silah
bırakma süreçlerini başarılı kılan ortak unsurlar nelerdir?
Türkiye’de
bu unsurlar nasıl uyarlanabilir ve sürdürülebilir bir barış süreci nasıl
kurgulanabilir?
Af,
siyasal reform ve toplumsal uzlaşı bağlamında Türkiye’nin önündeki seçenekler
nelerdir? Bu seçenekler hangi riskleri ve olanakları taşımaktadır?
Barış
sürecinin hem Kürt toplumunun taleplerini hem de genel kamuoyunun duyarlılıklarını
dikkate alan bir denge içinde yönetilmesi nasıl sağlanabilir?
ÖNCEKİ YAZININ
ÖNGÖRÜLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Ne Doğru
Öngörülmüştü ve Ne Eksik Kaldı?
2025 yılı başlarında kaleme alınan
önceki metin PKK’nın silah bırakma olasılığını tarihsel deneyim, uluslararası
örnekler ve örgüt içi dinamikler çerçevesinde değerlendirmiş ve Türkiye’nin bu
süreci hangi koşullarda yönetebileceğini irdelemişti. Bu öngörülerin bazıları
gelişmelerle büyük ölçüde örtüşmüş bazıları ise daha karmaşık veya henüz
gerçekleşmemiş bir tablo ortaya koymuştur.
PKK’nın Kademeli
Silahsızlanmaya Yönelebileceği Öngörüsü
Önceki çalışmada, PKK'nın bir bütün
olarak değil kademeli biçimde ve farklı kliklerin farklı tutumlar alabileceği
bir çözüm sürecine yönelmesi olasılığına dikkat çekilmişti. Bu öngörü,
özellikle 2025 Temmuz’unda Süleymaniye kırsalında simgesel silah bırakma
ilanıyla örtüşmektedir. Silah bırakma kararı örgütün tüm birimlerini kapsayan bir
karar değil büyük olasılıkla örgüt içindeki bazı kliklerin öncülüğünde alınmış
bir stratejik manevra olarak değerlendirilmelidir. Bu durum, örgüt içi
parçalanmanın ve merkezi komuta birliğinin zayıfladığını gösteren dolaylı bir
işaret olarak da okunabilir.
Af Taleplerinin
Silah Bırakma Sürecinde Merkezi Rol Oynayacağı Saptaması
Yazıda vurgulanan bir diğer önemli
öngörü PKK'nın silah bırakma sürecinde af, toplumsal rehabilitasyon ve siyasal
katılım gibi ödünlerin belirleyici rol oynayacağı yönündeydi. Nitekim bugünkü
gelişme doğrudan yasal ve siyasal düzenlemelerle çerçevelenmiş olmasa da
Türkiye’deki af söyleminin özellikle bazı Kürt siyasal çevreleri ve sivil
toplum aktörleri tarafından yeniden gündeme taşındığını göstermektedir. Süreç
henüz yasal bir çerçeveye kavuşmamış olsa da simgesel silah bırakma ilanının
toplumun ve devletin bu yöndeki reflekslerini sınayan bir ön adım olarak
kurgulanmış olması olasıdır.
Toplumun Af ve
Barış Sürecine Tepkisel Yaklaşabileceği Uyarısı
Önceki yazı, Türkiye toplumunun
özellikle mağdur yakınları ve milliyetçi kamuoyu bileşenlerine af taleplerine
karşı güçlü bir direnç gösterebileceğini önceden öngörmüştü. Bu uyarı halen
geçerliliğini korumaktadır. Henüz açıklanan bir af ya da yasal düzenleme
bulunmamakla birlikte sosyal medyada ve kamuoyunda dile gelen yorumlar silah
bırakma sürecine yönelik destek ve tepkinin hala oldukça kutuplaşmış olduğunu
göstermektedir. Bu durum, ilerleyen aşamalarda kamuoyu iletişimi ve uzlaşı
mekanizmalarının önemini bir kez daha doğrulamaktadır.
PKK’nın Bölgesel
Bağlantıları Nedeniyle Sürecin Karmaşıklaşacağı Öngörüsü
Örgütün Suriye kolu olan YPG ile
ilişkileri bağlamında yapılan saptama hala önemini korumaktadır. Yazının
öngördüğü gibi, PKK'nın Türkiye bağlamında silah bırakması, doğrudan YPG'nin
geleceğini de etkileyebilecek bir gizil güce sahiptir. Ancak bugünkü gelişmenin
henüz bölgesel çapta bir yankı yaratmadığı görülmektedir. YPG'nin süreçten
nasıl etkileneceği hem Türkiye'nin YPG'ye yönelik siyasalarında hem de ABD
başta olmak üzere uluslararası aktörlerin tutumlarında belirginleşecektir.
Uluslararası
Gözlem ve Arabuluculuk Olmadan Sürecin Kırılgan Olacağı Uyarısı
Metinde yer alan bir diğer uyarı barış
süreçlerinin başarısı için uluslararası gözlemci ve arabulucuların güven
artırıcı bir rol oynaması gerektiğiydi. Nitekim bugün yaşanan gelişme herhangi
bir uluslararası arabuluculuk çerçevesinde yürütülmediği için hem iç hem dış
aktörler nezdinde yeterince meşruluk üretmemiştir. Bu eksiklik, sürecin
devamının ne ölçüde güvenilir ve kararlı olacağı konusunda haklı soru
işaretleri doğurmaktadır.
Eksik Kalan veya Düzetme
Gerektiren Noktalar
Bununla birlikte, metinde yeterince
vurgulanmamış ya da gelişmeler karşısında yeniden ele alınması gereken bazı
noktalar da mevcuttur:
Liderlik
Dinamikleri: Örgüt
liderliğinin bu süreçte nasıl bir rol oynadığı belirsizdir. Öcalan’ın pozisyonu
ya da örgüt içi karar mekanizmalarının ne ölçüde geçerli olduğu konusu daha net
biçimde çözümlenmelidir.
Toplumsal
Hazırlık ve Onarıcı Adalet Mekanizmaları:
Af ve silahsızlanma sürecine eşlik edecek toplumsal rehabilitasyon
mekanizmaları (örneğin “Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu” gibi) metinde önerilmiştir
ancak bu başlıkların Türkiye’nin özgül toplumsal yapısına nasıl
uyarlanabileceği daha ayrıntılı şekilde tartışılmalıdır.
Yeniden
Silahlanma Riski: Örgüt içindeki
radikal unsurların süreç dışında kalması durumunda yeniden silahlanma ve
sabotaj riski ciddi bir tehdittir. Kolombiya örneğinde olduğu gibi, “anlaşmayı
tanımayan kliklerin yeniden çatışmayı başlatma” riski göz önünde
bulundurulmalıdır.
DİĞER ÜLKELERDEKİ
SİLAH BIRAKMA STRATEJİLERİ
Ortak Başarı
Unsurları
Ayrılıkçı silahlı örgütlerin silah
bırakma ve siyasal düzenle bütünleşme süreçleri, tarihsel bağlamlara ve
ülkelerin özgül koşullarına göre farklılık gösterse de başarılı örnekler
arasında dikkat çekici ortak stratejik temalar gözlemlenmektedir. Bu bölümde
İrlanda (IRA), Kolombiya (FARC), Güney Afrika (ANC), Nepal (Maoist isyanı),
Filipinler (MILF), El Salvador (FMLN) ve Endonezya (GAM) gibi örnekler
üzerinden, Türkiye açısından da yol gösterici olabilecek beş temel başarı etmeni
belirlenmektedir.
Koşullu ve
Aşamalı Af Mekanizmaları: Af
uygulamaları hemen her başarılı çözüm sürecinde kritik bir rol oynamıştır.
Ancak bu aflar genellikle koşullu ve aşamalı biçimde yapılandırılmıştır.
Örneğin, Kolombiya’da af silah bırakma, itiraf ve mağdurlarla yüzleşme gibi
koşullara bağlanmış ve insanlığa karşı suçlar ise özel mahkemelerce
yargılanmıştır. Güney Afrika’da, “Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu” aracılığıyla
suçunu itiraf edenlere af sağlanmış ve kamu vicdanı ve toplumsal barış birlikte
gözetilmiştir. Nepal ve Filipinler’de silah bırakma karşılığında siyasal
katılım ve ekonomik rehabilitasyon süreçleri eş zamanlı işletilmiştir. Bu
örnekler, Türkiye'de tartışılması olaı bir af sürecinin, “koşulsuz bir
bağışlama” şeklinde değil silah bırakma, pişmanlık bildirimi ve topluma yeniden
kazandırma programlarıyla desteklenmiş biçimde tasarlanmasının gerekliliğini
ortaya koymaktadır.
Siyasal Katılımın
Kurumsallaştırılması: Silahlı
örgütlerin barış sürecinin ardından siyasal sistemin meşru aktörleri durumuna
gelmeleri kalıcı çözüm için zorunlu görülmektedir. IRA, Sinn Fein partisi
aracılığıyla siyasal alana taşınmış ve Kuzey İrlanda’da Katolik-Protestan güç
paylaşımı yaşama geçirilmiştir. FARC, barış anlaşması sonrası siyasal partiye
dönüşmüş ve seçimlere katılmıştır. FMLN, El Salvador’da Kongre’ye girmiş ve
yürütme gücünü paylaşır olmuştur. Bu örneklerde siyasal katılım sadece bir hak
değil aynı zamanda silahlı savaşımın yerini alacak bir kanal olarak
kurgulanmıştır. Türkiye açısından bakıldığında barış sürecinin başarısı PKK ile
doğrudan bağlantısı olmayan Kürt siyasal temsilinin meşruluğunu artırmak ve hukuksal
ve meşru siyaset zeminini güçlendirmekle doğrudan ilişkilidir.
Toplumsal
Rehabilitasyon ve Onarıcı Adalet Mekanizmaları: Başarılı barış süreçlerinde eski militanların
toplumla yeniden bütünleşmesi ve mağdur grupların onarımı birlikte ele
alınmıştır. Kolombiya’da, kırsal kalkınma projeleri ve geçiş dönemi adalet
kurumları birlikte işletilmiştir. Güney Afrika’da, mağdurların dinlenmesi ve
failin topluma hesap vermesi bir “toplumsal iyileşme süreci”nin temelidir. Nepal
ve Filipinler’de, savaşçıların yeniden istihdamı, psikososyal destek ve eğitim
programları uygulanmıştır. Türkiye’de böyle bir model yalnızca silah bırakan
kadroların değil çatışma bölgesindeki tüm toplum kesimlerinin iyileşmesini
hedeflemelidir. Aksi durumda “yeniden silahlanma” ve “süreçten dışlanma” riski
sürekli olarak sürecin önünde engel oluşturacaktır.
Uluslararası
Gözlem, Arabuluculuk ve Dış Destek: Tarafsız
uluslararası aktörlerin sürece katılması hem güven artırıcı bir rol oynamakta
hem de tarafların yükümlülüklerine sadık kalmalarını sağlamaktadır. IRA
sürecinde ABD ve Avrupa Birliği etkili biçimde gözlemci olmuş ve Hayırlı Cuma
Anlaşması'nın uygulanmasını izlemiştir. Kolombiya’da,
Norveç ve Küba barış görüşmelerine ev sahipliği yapmış ve BM ise sürecin
denetimini üstlenmiştir. Endonezya-GAM örneğinde uluslararası sivil gözlemciler
doğrudan devrede olmuştur. Türkiye özelinde bu başlık kritik önemdedir. Sürece
Avrupa Konseyi, BM, AGİT ya da İİT gibi tarafsız gözlemci aktörlerin süreç içine
alınması hem iç kamuoyunun inandırılması hem de örgüt kadrolarının güven
duyması açısından etkili olacaktır.
İletişim
Stratejileri ve Toplumun Bilgilendirilmesi: Barış
süreçlerinin kamuoyuna nasıl anlatıldığı toplumun sürece katılımını ve sabrını
doğrudan etkiler. İrlanda, Kolombiya ve Güney Afrika örneklerinde süreçle
ilgili açık iletişim siyasaları, kamuoyunun destek oranını belirleyici ölçüde
etkilemiştir. Türkiye’de 2013-2015 çözüm sürecinde yaşanan iletişim
eksiklikleri ve “arka kapı görüşmeleri”nin toplumda güvensizlik yarattığı
hatırlanmalıdır. Yeni bir sürecin başarıya ulaşabilmesi için saydamlık,
mağdurların dinlenmesi ve kamuya açıklık ilkeleri titizlikle gözetilmelidir.
Uluslararası deneyimler göstermektedir
ki, silah bırakma süreci bir “olay” değil, çok aşamalı ve çok aktörlü bir
“süreç”tir. Bu süreçte güven oluşturma, adalet, siyasal katılım ve
ekonomik-toplumsal bütünleşme bir arada işletilmezse kısa vadeli kazanımlar
uzun vadede başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu bağlamda Türkiye PKK’nın simgesel
silah bırakma açıklamasını yalnızca bir “jest” olarak değil daha bütüncül bir
stratejik planın ilk adımı olarak ele almalı ve uluslararası deneyimlerin ortak
başarı unsurlarını sürece uyarlamalıdır.
TÜRKİYE’NİN
ÖNÜNDEKİ SEÇENEKLER VE POLİTİKA ÖNERİLERİ
Af, Siyasal
Reformlar ve Toplumsal Uzlaşı Bakış Açısı
PKK’nın 2025 Temmuz’unda Süleymaniye
kırsalında yaptığı simgesel silah bırakma açıklaması, Türkiye açısından
yalnızca bir güvenlik sorununun hafiflemesi anlamına gelmemekte aynı zamanda
tarihsel bir açılımın da eşiğinde olunduğuna işaret etmektedir. Bu gelişme,
Türkiye’ye çatışmanın köklü nedenlerini ele alan ve barışın kalıcı olmasını
sağlayacak siyasal, toplumsal ve hukuksal reformlara dayanan bir strateji
geliştirme sorumluluğu yüklemektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin önündeki
seçenekler ve izleyebileceği siyasa adımları üç temel başlık altında
incelenebilir: af mekanizmaları, siyasal reformlar ve toplumsal uzlaşı
süreçleri.
Af Mekanizmaları,
Koşullandırılmış ve Kademeli Yaklaşım: Af,
her ne kadar barış süreçlerinde sıkça başvurulan bir araç olsa da af
uygulamasının biçimi, kapsamı ve koşulları, sürecin meşruluğu ve
sürdürülebilirliği açısından belirleyici olmaktadır. Türkiye’de, geçmişte
yaşanan çatışmalar nedeniyle toplumun önemli bir kesiminde affa karşı ciddi bir
direnç söz konusudur. Bu nedenle, önerilen af modeli genel değil bireysel ve
koşullu bir çerçevede tasarlanmalıdır. Silah bırakma, örgütsel etkinliklerin
sonlandırılması, pişmanlık bildirimi ve suçların itirafı gibi unsurlar affın
koşulları durumuna getirilmelidir. İnsanlığa karşı suçlar ve ağır insan hakları
ihlalleri af kapsamı dışında tutulmalı ve bu suçlara ilişkin özel yargı
mekanizmaları oluşturulmalıdır. Af süreci, yalnızca hukuksal bir düzenleme
olarak değil toplumsal barışın kurulması ve mağdurların onarımı ile birlikte
ele alınmalıdır. Af, bu çerçevede sadece eski militanları kapsayan bir yasal
araç değil devletin geçmişle yüzleşmesini ve çatışmanın taraflarını geleceğe
yönlendirecek bir toplumsal sözleşme kurmasını sağlayacak bir yapı olarak
kurgulanmalıdır.
Siyasal Reformlar,
Katılım, Temsil ve Demokratikleşme: Çatışmanın
çözümü, yalnızca örgüt kadrolarının silahsızlandırılmasıyla değil aynı zamanda
çatışmanın toplumsal ve siyasal nedenlerinin ortadan kaldırılmasıyla olanaklıdır.
Bu nedenle siyasal reformlar, Kürt sorununa bütüncül ve demokratik bir
yaklaşımın merkezinde yer almalıdır. Bu bağlamda önerilen reform başlıkları
şunlardır:
Yerel
yönetimlerin yetkilerinin artırılması.
Dilsel
ve kültürel hakların kurumsallaştırılması.
Kürt
seçmen iradesinin merkezi idare tarafından etkisizleştirilmesini önleyecek
yasal güvencelerin sağlanması. (Kayyım gibi)
Kürt
siyasal hareketinin suç olarak görülmesinin sona erdirilmesi ve siyasal
alandaki temsiliyetin önündeki yapay engellerin kaldırılması.
Bu reformlar, yalnızca Kürt
yurttaşlara değil Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayacak
nitelikte olmalı ve katılımcı demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve toplumsal
kapsayıcılığı yeniden inşa etmelidir.
Toplumsal Uzlaşı,
Gerçek ve Adaletin Birlikte Oluşturulması: Barış
sürecinin yalnızca devlet ve PKK arasında değil toplumun tamamını kapsayan bir
çerçevede yürütülmesi gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye toplumsal uzlaşıyı
sağlayacak onarıcı adalet mekanizmalarını devreye sokmak durumundadır. Bu
çerçevede önerilebilecek başlıca araçlar şunlardır:
“Gerçek
ve Uzlaşma Komisyonu” kurulmalı; geçmişteki hak ihlalleri, faili meçhuller, köy
boşaltmaları ve sivil ölümler saydam biçimde araştırılmalıdır.
Mağdurların
dinlendiği, travmaların tanındığı ve resmi özür mekanizmalarının işletildiği
bir kamusal yüzleşme süreci başlatılmalıdır.
Toplumun
ortak hafızasını onarmaya yönelik eğitim programları, medya kampanyaları ve simgesel
adımlar (anma günleri, müzeler, resmi özürler) hayata geçirilmelidir.
Eski
savaşçıların topluma kazandırılması için ekonomik, sosyal ve psikolojik
rehabilitasyon programları devreye sokulmalıdır.
Bu mekanizmalar yalnızca bireysel
düzeyde değil kolektif düzeyde de bir iyileşme sağlamayı hedeflemeli ve barışın
sadece "çatışmanın olmaması" değil, "adaletli bir birlikte
yaşama zemini" olduğunu açık biçimde gösterebilmelidir.
Türkiye’nin önünde yeni bir sayfa
açılma olasılığı belirmiştir. Ancak bu sayfanın yazımı, sadece güvenlikçi
önlemlerle değil hukuk temelli, kapsayıcı, adil ve diyalog odaklı bir siyasal
mimari ile olanaklıdır. Uluslararası deneyimler göstermektedir ki barış ancak
toplumun geniş kesimlerini içine alan, geçmişi sorgulayan ve geleceği birlikte kurmayı
amaçlayan bir stratejiyle kalıcı olur. Bu bağlamda Türkiye’nin tercih etmesi
gereken yol; af sürecini hukuksal bir bağışlamadan çok, siyasal bir onarım ve
toplumsal bir sözleşme süreci olarak görmeyi gerektirir. Bu sürecin başarıya
ulaşması sadece bir örgütün silah bırakmasıyla değil bir ülkenin kendisiyle
barışmasıyla olanaklı olacaktır.
GENEL
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Türkiye İçin
Tarihsel Fırsat ve Stratejik Zorluklar
PKK'nın 2025 Temmuz ayında Kuzey
Irak’ın Süleymaniye kırsalında gerçekleştirdiği simgesel silah bırakma
açıklaması Türkiye açısından yalnızca çatışmasızlık olasılığını değil aynı
zamanda tarihin sunduğu nadir siyasal fırsat anlarından birini de gündeme
getirmiştir. Bu gelişme, Kürt sorununun yalnızca güvenlik eksenli değil çok
boyutlu bir siyasal ve toplumsal yeniden kurulma süreciyle çözülebileceğini
yeniden gündeme getirmiştir. Türkiye için asıl sorun bu açıklamanın tekil ve
geçici bir “jest” mi, yoksa çok aktörlü, kalıcı ve stratejik bir barış
sürecinin eşiği mi olduğu sorusuna verilecek yanıtla şekillenecektir. Önceki
yıllarda denenmiş ama başarısız kalmış çözüm süreçleri, özellikle 2013-2015
arası yaşanan deneyim, barış sürecinin süreklilik, saydamlık, kapsayıcılık ve
kurumsallık gibi temel ilkelerle yürütülmesi gerektiğini açık biçimde
göstermiştir. Bu bağlamda, uluslararası örneklerin incelenmesi de
göstermektedir ki silahlı örgütlerin dönüşümünde başarıya ulaşmak için bir dizi
temel stratejik unsurun eş zamanlı olarak ve uzun soluklu biçimde işletilmesi
zorunludur. Bunlar arasında özellikle koşullu af mekanizmaları, siyasal
reformlar, toplumsal uzlaşı süreçleri ve uluslararası gözlem desteği ön plana
çıkmaktadır.
Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal
ve toplumsal koşullar bu tür bir sürecin hem önünü açabilecek hem de ciddi
biçimde tehdit edebilecek dinamiklere sahiptir. Bir yandan Kürt toplumunun
önemli bir kesimi silahların susmasıyla birlikte kültürel haklar ve siyasal
katılım konusunda daha güçlü bir beklenti içindedir. Diğer yandan ise Türkiye
toplumunun milliyetçi reflekslerinin hala güçlü olduğu, affa ve diyaloga
temkinli yaklaşıldığı bir siyasal zemin vardır. Bu nedenle, atılacak her adım
hem kamu vicdanını hem de siyasal meşruluğu gözeten bir dengeyle
kurgulanmalıdır. Sürecin başarısı, devletin sadece PKK’ya değil, aynı zamanda
Kürt yurttaşlara yönelik olarak da eşitlikçi, kapsayıcı ve saygın bir ilişki
kurmasıyla olanaklıdır. Bu, aynı zamanda Türkiye'nin demokrasi, insan hakları
ve hukuk devleti ilkeleriyle yeniden barışması anlamına da gelecektir. Kürt sorununun
çözümü yalnızca Kürt yurttaşların kazanımı değil aynı zamanda Türkiye
Cumhuriyeti’nin demokratikleşme sürecinin derinleşmesi anlamına da gelir. Simgesel
silah bırakma açıklaması bir “başlangıç” olabilir. Ancak bu başlangıcın
kurumsal ve siyasal düzlemde yapılandırılamaması durumunda barış süreci hızla
bir “fırsatın kaçırılması” senaryosuna dönüşebilir. Özellikle uluslararası
aktörlerin sürece tavır alması, bölgesel dinamiklerin değişmesi ve PKK’nın iç
yapısındaki farklılıklar gibi değişkenler bu sürecin kırılganlığını
artırmaktadır.
GENEL STRATEJİ
ÖNERİLERİ
Türkiye, geçmişteki çözüm
süreçlerinden ve uluslararası deneyimlerden çıkarılacak derslerle saydam,
toplumsal olarak meşrulaştırılmış, hukuksal çerçevesi net tanımlanmış ve
siyasal iradeyle desteklenen bir barış ve uzlaşı sürecini kurgulamalıdır. Bu
süreç yalnızca terörün sona erdirilmesi değil adaletin yeniden oluşturulması,
farklılıkların tanınması ve ortak bir gelecek kurulması çerçevesinde
yürütülmelidir.
Türkiye’nin önünde bugün açılan fırsat
penceresi nadir bulunur niteliktedir. Bu fırsat, yalnızca bir çatışmanın
sonlandırılması değil aynı zamanda Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında daha
eşitlikçi, barışçıl ve çoğulcu bir siyasal sistemin kurulması için tarihsel bir
eşiği temsil etmektedir. Bu nedenle sorun artık sadece PKK’nın silah bırakması
değil Türkiye’nin kendiyle, halkla ve tarihiyle kuracağı yeni ilişki biçimidir.
KAYNAKÇA
Bakke, K. M., ve Wibbels, E. (2006).
Diversity, Disparity, and Civil Conflict in Federal States. World Politics,
59(1), 1–50. https://doi.org/10.1353/wp.2007.0003
Barakat, S., Waldman, T., ve Varisco,
A. (2014). Violence, Transition, and Peace-Building: The Case of Colombia.
Journal of Peacebuilding ve Development, 9(2), 50–63.
https://doi.org/10.1080/15423166.2014.954356
Berti, B. (2013). Armed Political
Organizations: From Conflict to Integration. Johns Hopkins University Press.
Darby, J., ve Mac Ginty, R. (2003).
Contemporary Peacemaking: Conflict, Peace Processes and Post-war
Reconstruction. Palgrave Macmillan.
Dudouet, V. (2009). From War to
Politics: Resistance/Liberation Movements in Transition. Berghof Research
Center for Constructive Conflict Management. https://berghof-foundation.org
Guelke, A. (2003). Negotiations and
Peace Processes: Northern Ireland and South Africa Compared. The Global Review
of Ethnopolitics, 2(1), 49–64.
International Crisis Group. (2011).
Turkey: Ending the PKK Insurgency. Europe Report No. 213.
https://www.crisisgroup.org/europe-central-asia/western-europemediterranean/turkey/turkey-ending-pkk-insurgency
Lidén, K. (2009). Building Peace
Between Global and Local Politics: The Cosmopolitical Ethics of Liberal
Peacebuilding. International Peacekeeping, 16(5), 616–634.
Mac Ginty, R. (2006). No War, No
Peace: The Rejuvenation of Stalled Peace Processes and Peace Accords. Palgrave
Macmillan.
McEvoy, K., ve Mallinder, L. (2013).
Amnesties, Transitional Justice and the Rule of Law. In B. A. Arriaza ve N.
Roth-Arriaza (Eds.), Transitional Justice in the Twenty-First Century (pp.
107–125). Cambridge University Press.
Öktem, K. (2008). The Nation’s
Imprint: Demographic Engineering and the Change of Toponymes in Republican
Turkey. European Journal of Turkish Studies, 7.
https://journals.openedition.org/ejts/2243
Papagianni, K. (2009). Political
Transitions after Peace Agreements: The Importance of Consultative and
Inclusive Political Processes. Journal of Human Rights, 8(2), 132–153.
UCDP (Uppsala Conflict Data Program).
(2024). UCDP Conflict Encyclopedia. Department of Peace and Conflict Research,
Uppsala University. https://ucdp.uu.se/
UNDP. (2008). Post-Conflict Economic
Recovery: Enabling Local Ingenuity. United Nations Development Programme Bureau
for Crisis Prevention and Recovery. https://www.undp.org
Yaşamış, Firuz Demir (2025). Ayrılıkçı
Örgütlerin Silah Bırakmalarının Reelpolitiği. firuzdemiryasamis.blogspot.com
Zürcher, E. J. (2020). Turkey: A
Modern History (Updated Edition). I.B. Tauris.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder