Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

12 Temmuz 2025 Cumartesi

 

Türkiye’de PKK’nın Simgesel Silah Bırakması: Uluslararası Barış Süreçleri Bağlamında Güncellenmiş Bir Değerlendirme

 

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

 

 

ÖZET

Bu çalışma, PKK’nın 2025 Temmuz’unda Süleymaniye kırsalında gerçekleştirdiği simgesel silah bırakma açıklamasını temel alarak Türkiye’de barış ve çözüm sürecinin yeniden oluşturulmasına yönelik stratejik bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, 2025 yılı başlarında kaleme alınmış bir çözüm süreci çözümleme metni esas alınarak bu metindeki öngörülerin ne ölçüde gerçekleştiği değerlendirilmiş ve güncel gelişmelerle uyumlu şekilde çözümlemeler ve sonuçlar güncellenmiştir. Uluslararası örneklerden (İrlanda, Kolombiya, Güney Afrika, Nepal, Filipinler, El Salvador, Endonezya) yola çıkarak ayrılıkçı silahlı örgütlerin siyasal sistemle bütünleşmelerini olanaklı kılan ortak başarı unsurları belirlenmiş ve Türkiye bağlamında uygulanabilirliği tartışılmıştır. Çalışma, af mekanizmaları, siyasal reformlar ve toplumsal uzlaşı süreçlerini bir bütün olarak ele almakta ve bu unsurların eş zamanlı işletilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Sonuç bölümünde ise Türkiye için ortaya çıkan tarihsel fırsatın nasıl stratejik bir barış sürecine dönüştürülebileceği konusunda öneriler sunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: PKK, silah bırakma, barış süreci, af, siyasal reform, toplumsal uzlaşı, ayrılıkçı örgütler, karşılaştırmalı çözümleme

 

ABSTRACT

This study aims to provide a strategic framework for reconstructing Turkey’s peace process in light of the symbolic disarmament announcement made by the PKK in July 2025, in the countryside of Sulaymaniyah. Using an earlier analytical text written in early 2025 as a baseline, the study assesses the accuracy of its predictions and updates the analysis in light of current developments. Drawing on international cases (Ireland, Colombia, South Africa, Nepal, the Philippines, El Salvador, Indonesia), it identifies common success factors that enabled the peaceful integration of separatist armed movements into political life and evaluates their applicability in the Turkish context. The study emphasizes that amnesty frameworks, political reforms, and societal reconciliation mechanisms must be implemented simultaneously and in coordination. In conclusion, the research outlines policy recommendations to transform this historical moment into a sustainable peace process for Turkey.

Keywords: PKK, disarmament, peace process, amnesty, political reform, societal reconciliation, separatist movements, comparative analysis

GİRİŞ

2025 Temmuz’unda Türkiye’nin yakın tarihinde yeni bir dönemin eşiği olabilir. PKK, Kuzey Irak’ın Süleymaniye kırsalında simgesel anlamda silah bıraktığını ilan etti. Her ne kadar bu açıklama örgütün tüm kadrolarını kapsayan kapsamlı bir barış planına dönüşmemiş olsa da bu gelişme yıllardır süren çatışma sürecinin barışçıl çözümüne ilişkin yeni umutları ve soruları beraberinde getirmiştir. Bu yazı, 2025 başlarında kaleme alınan ve PKK’nın silah bırakması olasılığını çeşitli uluslararası örnekler ışığında değerlendiren çalışmanın [1] güncellenmiş bir sürümüdür. Şimdi, PKK’nın simgesel de olsa silah bırakmasıyla birlikte geçmişte yapılan öngörülerin doğruluk payı, yeni stratejik gereksinimler ve olası riskler yeniden değerlendirilmelidir. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorun yalnızca bir güvenlik sorunu değil aynı zamanda çok katmanlı bir siyasal, toplumsal ve uluslararası sorundur. Kolombiya’daki FARC, Kuzey İrlanda’daki IRA, Güney Afrika’daki ANC, Filipinler’deki MILF ve Nepal’deki Maoist hareket gibi örnekler ayrılıkçı silahlı örgütlerin dönüşümünde siyasal katılım, adalet mekanizmaları, toplumsal uzlaşı ve uluslararası destek gibi kritik stratejilerin önemini ortaya koymaktadır. PKK örneğinde ise bu sürecin nasıl şekilleneceği henüz belirsizliğini korumaktadır. Ancak geçmişin deneyimlerinden çıkarılacak dersler ve 2025 Temmuz’unda atılan bu simgesel adımın ardından sürecin yönünün ne olacağı Türkiye’nin iç barışı kadar bölgesel kararlığı da doğrudan etkileyecektir. Bu çalışmada, PKK’nın silah bırakmasına ilişkin önceki analizlerin öngörüleri yeniden değerlendirilecek, diğer ülkelerdeki ayrılıkçı örgütlerin silah bırakma stratejileri yeniden sınıflandırılacak ve Türkiye’ye özgü bir yol haritası için somut siyasa önerileri sunulacaktır.

ARAŞTIRMANIN AMACI VE HEDEFİ

Bu araştırmanın temel amacı, PKK’nın 2025 Temmuz’unda Süleymaniye kırsalında gerçekleştirdiği simgesel silah bırakma ilanını daha önce kaleme alınmış çözüm süreci öngörüleri çerçevesinde değerlendirmek, gelişen koşullara uygun olarak Türkiye’nin barış sürecini nasıl yapılandırabileceğine ilişkin stratejik ve karşılaştırmalı bir çözümleme sunmaktır. Bu bağlamda, uluslararası alandaki ayrılıkçı örgütlerin silah bırakma, uzlaşma ve siyasal bütünleşme örnekleri sistemli biçimde incelenerek Türkiye’ye özgü öneriler geliştirilmektedir. Araştırma ayrıca, geçmiş çözüm süreçlerinin başarısızlık nedenlerini irdeleyerek yeni bir barış sürecinin hangi hukuksal, siyasal ve toplumsal koşullar altında sürdürülebilir olabileceğini ortaya koymayı hedeflemektedir. Çalışma, sadece devlet-PKK düzeyinde değil aynı zamanda toplumsal düzlemde de adalet, onarım ve uzlaşı temelinde bir yol haritası geliştirmeyi amaçlamaktadır.

ARAŞTIRMA SORULARI

Bu çerçevede araştırma şu temel sorulara yanıt aramaktadır:

PKK’nın 2025’te ilan ettiği simgesel silah bırakma adımı önceki çözüm süreci öngörüleriyle ne ölçüde örtüşmektedir?

Daha önce başarısızlıkla sonuçlanan çözüm süreçlerinin zayıf noktaları nelerdir? Bu deneyimlerden nasıl dersler çıkarılabilir?

Uluslararası örneklerde (IRA, FARC, MILF, ANC, GAM vb.) ayrılıkçı silahlı örgütlerin silah bırakma süreçlerini başarılı kılan ortak unsurlar nelerdir?

Türkiye’de bu unsurlar nasıl uyarlanabilir ve sürdürülebilir bir barış süreci nasıl kurgulanabilir?

Af, siyasal reform ve toplumsal uzlaşı bağlamında Türkiye’nin önündeki seçenekler nelerdir? Bu seçenekler hangi riskleri ve olanakları taşımaktadır?

Barış sürecinin hem Kürt toplumunun taleplerini hem de genel kamuoyunun duyarlılıklarını dikkate alan bir denge içinde yönetilmesi nasıl sağlanabilir?

ÖNCEKİ YAZININ ÖNGÖRÜLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ne Doğru Öngörülmüştü ve Ne Eksik Kaldı?

2025 yılı başlarında kaleme alınan önceki metin PKK’nın silah bırakma olasılığını tarihsel deneyim, uluslararası örnekler ve örgüt içi dinamikler çerçevesinde değerlendirmiş ve Türkiye’nin bu süreci hangi koşullarda yönetebileceğini irdelemişti. Bu öngörülerin bazıları gelişmelerle büyük ölçüde örtüşmüş bazıları ise daha karmaşık veya henüz gerçekleşmemiş bir tablo ortaya koymuştur.

PKK’nın Kademeli Silahsızlanmaya Yönelebileceği Öngörüsü

Önceki çalışmada, PKK'nın bir bütün olarak değil kademeli biçimde ve farklı kliklerin farklı tutumlar alabileceği bir çözüm sürecine yönelmesi olasılığına dikkat çekilmişti. Bu öngörü, özellikle 2025 Temmuz’unda Süleymaniye kırsalında simgesel silah bırakma ilanıyla örtüşmektedir. Silah bırakma kararı örgütün tüm birimlerini kapsayan bir karar değil büyük olasılıkla örgüt içindeki bazı kliklerin öncülüğünde alınmış bir stratejik manevra olarak değerlendirilmelidir. Bu durum, örgüt içi parçalanmanın ve merkezi komuta birliğinin zayıfladığını gösteren dolaylı bir işaret olarak da okunabilir.

Af Taleplerinin Silah Bırakma Sürecinde Merkezi Rol Oynayacağı Saptaması

Yazıda vurgulanan bir diğer önemli öngörü PKK'nın silah bırakma sürecinde af, toplumsal rehabilitasyon ve siyasal katılım gibi ödünlerin belirleyici rol oynayacağı yönündeydi. Nitekim bugünkü gelişme doğrudan yasal ve siyasal düzenlemelerle çerçevelenmiş olmasa da Türkiye’deki af söyleminin özellikle bazı Kürt siyasal çevreleri ve sivil toplum aktörleri tarafından yeniden gündeme taşındığını göstermektedir. Süreç henüz yasal bir çerçeveye kavuşmamış olsa da simgesel silah bırakma ilanının toplumun ve devletin bu yöndeki reflekslerini sınayan bir ön adım olarak kurgulanmış olması olasıdır.

Toplumun Af ve Barış Sürecine Tepkisel Yaklaşabileceği Uyarısı

Önceki yazı, Türkiye toplumunun özellikle mağdur yakınları ve milliyetçi kamuoyu bileşenlerine af taleplerine karşı güçlü bir direnç gösterebileceğini önceden öngörmüştü. Bu uyarı halen geçerliliğini korumaktadır. Henüz açıklanan bir af ya da yasal düzenleme bulunmamakla birlikte sosyal medyada ve kamuoyunda dile gelen yorumlar silah bırakma sürecine yönelik destek ve tepkinin hala oldukça kutuplaşmış olduğunu göstermektedir. Bu durum, ilerleyen aşamalarda kamuoyu iletişimi ve uzlaşı mekanizmalarının önemini bir kez daha doğrulamaktadır.

PKK’nın Bölgesel Bağlantıları Nedeniyle Sürecin Karmaşıklaşacağı Öngörüsü

Örgütün Suriye kolu olan YPG ile ilişkileri bağlamında yapılan saptama hala önemini korumaktadır. Yazının öngördüğü gibi, PKK'nın Türkiye bağlamında silah bırakması, doğrudan YPG'nin geleceğini de etkileyebilecek bir gizil güce sahiptir. Ancak bugünkü gelişmenin henüz bölgesel çapta bir yankı yaratmadığı görülmektedir. YPG'nin süreçten nasıl etkileneceği hem Türkiye'nin YPG'ye yönelik siyasalarında hem de ABD başta olmak üzere uluslararası aktörlerin tutumlarında belirginleşecektir.

Uluslararası Gözlem ve Arabuluculuk Olmadan Sürecin Kırılgan Olacağı Uyarısı

Metinde yer alan bir diğer uyarı barış süreçlerinin başarısı için uluslararası gözlemci ve arabulucuların güven artırıcı bir rol oynaması gerektiğiydi. Nitekim bugün yaşanan gelişme herhangi bir uluslararası arabuluculuk çerçevesinde yürütülmediği için hem iç hem dış aktörler nezdinde yeterince meşruluk üretmemiştir. Bu eksiklik, sürecin devamının ne ölçüde güvenilir ve kararlı olacağı konusunda haklı soru işaretleri doğurmaktadır.

Eksik Kalan veya Düzetme Gerektiren Noktalar

Bununla birlikte, metinde yeterince vurgulanmamış ya da gelişmeler karşısında yeniden ele alınması gereken bazı noktalar da mevcuttur:

Liderlik Dinamikleri: Örgüt liderliğinin bu süreçte nasıl bir rol oynadığı belirsizdir. Öcalan’ın pozisyonu ya da örgüt içi karar mekanizmalarının ne ölçüde geçerli olduğu konusu daha net biçimde çözümlenmelidir.

Toplumsal Hazırlık ve Onarıcı Adalet Mekanizmaları: Af ve silahsızlanma sürecine eşlik edecek toplumsal rehabilitasyon mekanizmaları (örneğin “Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu” gibi) metinde önerilmiştir ancak bu başlıkların Türkiye’nin özgül toplumsal yapısına nasıl uyarlanabileceği daha ayrıntılı şekilde tartışılmalıdır.

Yeniden Silahlanma Riski: Örgüt içindeki radikal unsurların süreç dışında kalması durumunda yeniden silahlanma ve sabotaj riski ciddi bir tehdittir. Kolombiya örneğinde olduğu gibi, “anlaşmayı tanımayan kliklerin yeniden çatışmayı başlatma” riski göz önünde bulundurulmalıdır.

DİĞER ÜLKELERDEKİ SİLAH BIRAKMA STRATEJİLERİ

Ortak Başarı Unsurları

Ayrılıkçı silahlı örgütlerin silah bırakma ve siyasal düzenle bütünleşme süreçleri, tarihsel bağlamlara ve ülkelerin özgül koşullarına göre farklılık gösterse de başarılı örnekler arasında dikkat çekici ortak stratejik temalar gözlemlenmektedir. Bu bölümde İrlanda (IRA), Kolombiya (FARC), Güney Afrika (ANC), Nepal (Maoist isyanı), Filipinler (MILF), El Salvador (FMLN) ve Endonezya (GAM) gibi örnekler üzerinden, Türkiye açısından da yol gösterici olabilecek beş temel başarı etmeni belirlenmektedir.

Koşullu ve Aşamalı Af Mekanizmaları: Af uygulamaları hemen her başarılı çözüm sürecinde kritik bir rol oynamıştır. Ancak bu aflar genellikle koşullu ve aşamalı biçimde yapılandırılmıştır. Örneğin, Kolombiya’da af silah bırakma, itiraf ve mağdurlarla yüzleşme gibi koşullara bağlanmış ve insanlığa karşı suçlar ise özel mahkemelerce yargılanmıştır. Güney Afrika’da, “Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu” aracılığıyla suçunu itiraf edenlere af sağlanmış ve kamu vicdanı ve toplumsal barış birlikte gözetilmiştir. Nepal ve Filipinler’de silah bırakma karşılığında siyasal katılım ve ekonomik rehabilitasyon süreçleri eş zamanlı işletilmiştir. Bu örnekler, Türkiye'de tartışılması olaı bir af sürecinin, “koşulsuz bir bağışlama” şeklinde değil silah bırakma, pişmanlık bildirimi ve topluma yeniden kazandırma programlarıyla desteklenmiş biçimde tasarlanmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Siyasal Katılımın Kurumsallaştırılması: Silahlı örgütlerin barış sürecinin ardından siyasal sistemin meşru aktörleri durumuna gelmeleri kalıcı çözüm için zorunlu görülmektedir. IRA, Sinn Fein partisi aracılığıyla siyasal alana taşınmış ve Kuzey İrlanda’da Katolik-Protestan güç paylaşımı yaşama geçirilmiştir. FARC, barış anlaşması sonrası siyasal partiye dönüşmüş ve seçimlere katılmıştır. FMLN, El Salvador’da Kongre’ye girmiş ve yürütme gücünü paylaşır olmuştur. Bu örneklerde siyasal katılım sadece bir hak değil aynı zamanda silahlı savaşımın yerini alacak bir kanal olarak kurgulanmıştır. Türkiye açısından bakıldığında barış sürecinin başarısı PKK ile doğrudan bağlantısı olmayan Kürt siyasal temsilinin meşruluğunu artırmak ve hukuksal ve meşru siyaset zeminini güçlendirmekle doğrudan ilişkilidir.

Toplumsal Rehabilitasyon ve Onarıcı Adalet Mekanizmaları: Başarılı barış süreçlerinde eski militanların toplumla yeniden bütünleşmesi ve mağdur grupların onarımı birlikte ele alınmıştır. Kolombiya’da, kırsal kalkınma projeleri ve geçiş dönemi adalet kurumları birlikte işletilmiştir. Güney Afrika’da, mağdurların dinlenmesi ve failin topluma hesap vermesi bir “toplumsal iyileşme süreci”nin temelidir. Nepal ve Filipinler’de, savaşçıların yeniden istihdamı, psikososyal destek ve eğitim programları uygulanmıştır. Türkiye’de böyle bir model yalnızca silah bırakan kadroların değil çatışma bölgesindeki tüm toplum kesimlerinin iyileşmesini hedeflemelidir. Aksi durumda “yeniden silahlanma” ve “süreçten dışlanma” riski sürekli olarak sürecin önünde engel oluşturacaktır.

Uluslararası Gözlem, Arabuluculuk ve Dış Destek: Tarafsız uluslararası aktörlerin sürece katılması hem güven artırıcı bir rol oynamakta hem de tarafların yükümlülüklerine sadık kalmalarını sağlamaktadır. IRA sürecinde ABD ve Avrupa Birliği etkili biçimde gözlemci olmuş ve Hayırlı Cuma Anlaşması'nın uygulanmasını izlemiştir.  Kolombiya’da, Norveç ve Küba barış görüşmelerine ev sahipliği yapmış ve BM ise sürecin denetimini üstlenmiştir. Endonezya-GAM örneğinde uluslararası sivil gözlemciler doğrudan devrede olmuştur. Türkiye özelinde bu başlık kritik önemdedir. Sürece Avrupa Konseyi, BM, AGİT ya da İİT gibi tarafsız gözlemci aktörlerin süreç içine alınması hem iç kamuoyunun inandırılması hem de örgüt kadrolarının güven duyması açısından etkili olacaktır.

İletişim Stratejileri ve Toplumun Bilgilendirilmesi: Barış süreçlerinin kamuoyuna nasıl anlatıldığı toplumun sürece katılımını ve sabrını doğrudan etkiler. İrlanda, Kolombiya ve Güney Afrika örneklerinde süreçle ilgili açık iletişim siyasaları, kamuoyunun destek oranını belirleyici ölçüde etkilemiştir. Türkiye’de 2013-2015 çözüm sürecinde yaşanan iletişim eksiklikleri ve “arka kapı görüşmeleri”nin toplumda güvensizlik yarattığı hatırlanmalıdır. Yeni bir sürecin başarıya ulaşabilmesi için saydamlık, mağdurların dinlenmesi ve kamuya açıklık ilkeleri titizlikle gözetilmelidir.

Uluslararası deneyimler göstermektedir ki, silah bırakma süreci bir “olay” değil, çok aşamalı ve çok aktörlü bir “süreç”tir. Bu süreçte güven oluşturma, adalet, siyasal katılım ve ekonomik-toplumsal bütünleşme bir arada işletilmezse kısa vadeli kazanımlar uzun vadede başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu bağlamda Türkiye PKK’nın simgesel silah bırakma açıklamasını yalnızca bir “jest” olarak değil daha bütüncül bir stratejik planın ilk adımı olarak ele almalı ve uluslararası deneyimlerin ortak başarı unsurlarını sürece uyarlamalıdır.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ SEÇENEKLER VE POLİTİKA ÖNERİLERİ

Af, Siyasal Reformlar ve Toplumsal Uzlaşı Bakış Açısı

PKK’nın 2025 Temmuz’unda Süleymaniye kırsalında yaptığı simgesel silah bırakma açıklaması, Türkiye açısından yalnızca bir güvenlik sorununun hafiflemesi anlamına gelmemekte aynı zamanda tarihsel bir açılımın da eşiğinde olunduğuna işaret etmektedir. Bu gelişme, Türkiye’ye çatışmanın köklü nedenlerini ele alan ve barışın kalıcı olmasını sağlayacak siyasal, toplumsal ve hukuksal reformlara dayanan bir strateji geliştirme sorumluluğu yüklemektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin önündeki seçenekler ve izleyebileceği siyasa adımları üç temel başlık altında incelenebilir: af mekanizmaları, siyasal reformlar ve toplumsal uzlaşı süreçleri.

Af Mekanizmaları, Koşullandırılmış ve Kademeli Yaklaşım: Af, her ne kadar barış süreçlerinde sıkça başvurulan bir araç olsa da af uygulamasının biçimi, kapsamı ve koşulları, sürecin meşruluğu ve sürdürülebilirliği açısından belirleyici olmaktadır. Türkiye’de, geçmişte yaşanan çatışmalar nedeniyle toplumun önemli bir kesiminde affa karşı ciddi bir direnç söz konusudur. Bu nedenle, önerilen af modeli genel değil bireysel ve koşullu bir çerçevede tasarlanmalıdır. Silah bırakma, örgütsel etkinliklerin sonlandırılması, pişmanlık bildirimi ve suçların itirafı gibi unsurlar affın koşulları durumuna getirilmelidir. İnsanlığa karşı suçlar ve ağır insan hakları ihlalleri af kapsamı dışında tutulmalı ve bu suçlara ilişkin özel yargı mekanizmaları oluşturulmalıdır. Af süreci, yalnızca hukuksal bir düzenleme olarak değil toplumsal barışın kurulması ve mağdurların onarımı ile birlikte ele alınmalıdır. Af, bu çerçevede sadece eski militanları kapsayan bir yasal araç değil devletin geçmişle yüzleşmesini ve çatışmanın taraflarını geleceğe yönlendirecek bir toplumsal sözleşme kurmasını sağlayacak bir yapı olarak kurgulanmalıdır.

Siyasal Reformlar, Katılım, Temsil ve Demokratikleşme: Çatışmanın çözümü, yalnızca örgüt kadrolarının silahsızlandırılmasıyla değil aynı zamanda çatışmanın toplumsal ve siyasal nedenlerinin ortadan kaldırılmasıyla olanaklıdır. Bu nedenle siyasal reformlar, Kürt sorununa bütüncül ve demokratik bir yaklaşımın merkezinde yer almalıdır. Bu bağlamda önerilen reform başlıkları şunlardır:

Yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması.

Dilsel ve kültürel hakların kurumsallaştırılması.

Kürt seçmen iradesinin merkezi idare tarafından etkisizleştirilmesini önleyecek yasal güvencelerin sağlanması. (Kayyım gibi)

Kürt siyasal hareketinin suç olarak görülmesinin sona erdirilmesi ve siyasal alandaki temsiliyetin önündeki yapay engellerin kaldırılması.

Bu reformlar, yalnızca Kürt yurttaşlara değil Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayacak nitelikte olmalı ve katılımcı demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve toplumsal kapsayıcılığı yeniden inşa etmelidir.

Toplumsal Uzlaşı, Gerçek ve Adaletin Birlikte Oluşturulması: Barış sürecinin yalnızca devlet ve PKK arasında değil toplumun tamamını kapsayan bir çerçevede yürütülmesi gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye toplumsal uzlaşıyı sağlayacak onarıcı adalet mekanizmalarını devreye sokmak durumundadır. Bu çerçevede önerilebilecek başlıca araçlar şunlardır:

“Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu” kurulmalı; geçmişteki hak ihlalleri, faili meçhuller, köy boşaltmaları ve sivil ölümler saydam biçimde araştırılmalıdır.

Mağdurların dinlendiği, travmaların tanındığı ve resmi özür mekanizmalarının işletildiği bir kamusal yüzleşme süreci başlatılmalıdır.

Toplumun ortak hafızasını onarmaya yönelik eğitim programları, medya kampanyaları ve simgesel adımlar (anma günleri, müzeler, resmi özürler) hayata geçirilmelidir.

Eski savaşçıların topluma kazandırılması için ekonomik, sosyal ve psikolojik rehabilitasyon programları devreye sokulmalıdır.

Bu mekanizmalar yalnızca bireysel düzeyde değil kolektif düzeyde de bir iyileşme sağlamayı hedeflemeli ve barışın sadece "çatışmanın olmaması" değil, "adaletli bir birlikte yaşama zemini" olduğunu açık biçimde gösterebilmelidir.

Türkiye’nin önünde yeni bir sayfa açılma olasılığı belirmiştir. Ancak bu sayfanın yazımı, sadece güvenlikçi önlemlerle değil hukuk temelli, kapsayıcı, adil ve diyalog odaklı bir siyasal mimari ile olanaklıdır. Uluslararası deneyimler göstermektedir ki barış ancak toplumun geniş kesimlerini içine alan, geçmişi sorgulayan ve geleceği birlikte kurmayı amaçlayan bir stratejiyle kalıcı olur. Bu bağlamda Türkiye’nin tercih etmesi gereken yol; af sürecini hukuksal bir bağışlamadan çok, siyasal bir onarım ve toplumsal bir sözleşme süreci olarak görmeyi gerektirir. Bu sürecin başarıya ulaşması sadece bir örgütün silah bırakmasıyla değil bir ülkenin kendisiyle barışmasıyla olanaklı olacaktır.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Türkiye İçin Tarihsel Fırsat ve Stratejik Zorluklar

PKK'nın 2025 Temmuz ayında Kuzey Irak’ın Süleymaniye kırsalında gerçekleştirdiği simgesel silah bırakma açıklaması Türkiye açısından yalnızca çatışmasızlık olasılığını değil aynı zamanda tarihin sunduğu nadir siyasal fırsat anlarından birini de gündeme getirmiştir. Bu gelişme, Kürt sorununun yalnızca güvenlik eksenli değil çok boyutlu bir siyasal ve toplumsal yeniden kurulma süreciyle çözülebileceğini yeniden gündeme getirmiştir. Türkiye için asıl sorun bu açıklamanın tekil ve geçici bir “jest” mi, yoksa çok aktörlü, kalıcı ve stratejik bir barış sürecinin eşiği mi olduğu sorusuna verilecek yanıtla şekillenecektir. Önceki yıllarda denenmiş ama başarısız kalmış çözüm süreçleri, özellikle 2013-2015 arası yaşanan deneyim, barış sürecinin süreklilik, saydamlık, kapsayıcılık ve kurumsallık gibi temel ilkelerle yürütülmesi gerektiğini açık biçimde göstermiştir. Bu bağlamda, uluslararası örneklerin incelenmesi de göstermektedir ki silahlı örgütlerin dönüşümünde başarıya ulaşmak için bir dizi temel stratejik unsurun eş zamanlı olarak ve uzun soluklu biçimde işletilmesi zorunludur. Bunlar arasında özellikle koşullu af mekanizmaları, siyasal reformlar, toplumsal uzlaşı süreçleri ve uluslararası gözlem desteği ön plana çıkmaktadır.

Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal ve toplumsal koşullar bu tür bir sürecin hem önünü açabilecek hem de ciddi biçimde tehdit edebilecek dinamiklere sahiptir. Bir yandan Kürt toplumunun önemli bir kesimi silahların susmasıyla birlikte kültürel haklar ve siyasal katılım konusunda daha güçlü bir beklenti içindedir. Diğer yandan ise Türkiye toplumunun milliyetçi reflekslerinin hala güçlü olduğu, affa ve diyaloga temkinli yaklaşıldığı bir siyasal zemin vardır. Bu nedenle, atılacak her adım hem kamu vicdanını hem de siyasal meşruluğu gözeten bir dengeyle kurgulanmalıdır. Sürecin başarısı, devletin sadece PKK’ya değil, aynı zamanda Kürt yurttaşlara yönelik olarak da eşitlikçi, kapsayıcı ve saygın bir ilişki kurmasıyla olanaklıdır. Bu, aynı zamanda Türkiye'nin demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkeleriyle yeniden barışması anlamına da gelecektir. Kürt sorununun çözümü yalnızca Kürt yurttaşların kazanımı değil aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme sürecinin derinleşmesi anlamına da gelir. Simgesel silah bırakma açıklaması bir “başlangıç” olabilir. Ancak bu başlangıcın kurumsal ve siyasal düzlemde yapılandırılamaması durumunda barış süreci hızla bir “fırsatın kaçırılması” senaryosuna dönüşebilir. Özellikle uluslararası aktörlerin sürece tavır alması, bölgesel dinamiklerin değişmesi ve PKK’nın iç yapısındaki farklılıklar gibi değişkenler bu sürecin kırılganlığını artırmaktadır.

GENEL STRATEJİ ÖNERİLERİ

Türkiye, geçmişteki çözüm süreçlerinden ve uluslararası deneyimlerden çıkarılacak derslerle saydam, toplumsal olarak meşrulaştırılmış, hukuksal çerçevesi net tanımlanmış ve siyasal iradeyle desteklenen bir barış ve uzlaşı sürecini kurgulamalıdır. Bu süreç yalnızca terörün sona erdirilmesi değil adaletin yeniden oluşturulması, farklılıkların tanınması ve ortak bir gelecek kurulması çerçevesinde yürütülmelidir.

Türkiye’nin önünde bugün açılan fırsat penceresi nadir bulunur niteliktedir. Bu fırsat, yalnızca bir çatışmanın sonlandırılması değil aynı zamanda Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında daha eşitlikçi, barışçıl ve çoğulcu bir siyasal sistemin kurulması için tarihsel bir eşiği temsil etmektedir. Bu nedenle sorun artık sadece PKK’nın silah bırakması değil Türkiye’nin kendiyle, halkla ve tarihiyle kuracağı yeni ilişki biçimidir.


 

KAYNAKÇA

Bakke, K. M., ve Wibbels, E. (2006). Diversity, Disparity, and Civil Conflict in Federal States. World Politics, 59(1), 1–50. https://doi.org/10.1353/wp.2007.0003

Barakat, S., Waldman, T., ve Varisco, A. (2014). Violence, Transition, and Peace-Building: The Case of Colombia. Journal of Peacebuilding ve Development, 9(2), 50–63. https://doi.org/10.1080/15423166.2014.954356

Berti, B. (2013). Armed Political Organizations: From Conflict to Integration. Johns Hopkins University Press.

Darby, J., ve Mac Ginty, R. (2003). Contemporary Peacemaking: Conflict, Peace Processes and Post-war Reconstruction. Palgrave Macmillan.

Dudouet, V. (2009). From War to Politics: Resistance/Liberation Movements in Transition. Berghof Research Center for Constructive Conflict Management. https://berghof-foundation.org

Guelke, A. (2003). Negotiations and Peace Processes: Northern Ireland and South Africa Compared. The Global Review of Ethnopolitics, 2(1), 49–64.

International Crisis Group. (2011). Turkey: Ending the PKK Insurgency. Europe Report No. 213. https://www.crisisgroup.org/europe-central-asia/western-europemediterranean/turkey/turkey-ending-pkk-insurgency

Lidén, K. (2009). Building Peace Between Global and Local Politics: The Cosmopolitical Ethics of Liberal Peacebuilding. International Peacekeeping, 16(5), 616–634.

Mac Ginty, R. (2006). No War, No Peace: The Rejuvenation of Stalled Peace Processes and Peace Accords. Palgrave Macmillan.

McEvoy, K., ve Mallinder, L. (2013). Amnesties, Transitional Justice and the Rule of Law. In B. A. Arriaza ve N. Roth-Arriaza (Eds.), Transitional Justice in the Twenty-First Century (pp. 107–125). Cambridge University Press.

Öktem, K. (2008). The Nation’s Imprint: Demographic Engineering and the Change of Toponymes in Republican Turkey. European Journal of Turkish Studies, 7. https://journals.openedition.org/ejts/2243

Papagianni, K. (2009). Political Transitions after Peace Agreements: The Importance of Consultative and Inclusive Political Processes. Journal of Human Rights, 8(2), 132–153.

UCDP (Uppsala Conflict Data Program). (2024). UCDP Conflict Encyclopedia. Department of Peace and Conflict Research, Uppsala University. https://ucdp.uu.se/

UNDP. (2008). Post-Conflict Economic Recovery: Enabling Local Ingenuity. United Nations Development Programme Bureau for Crisis Prevention and Recovery. https://www.undp.org

Yaşamış, Firuz Demir (2025). Ayrılıkçı Örgütlerin Silah Bırakmalarının Reelpolitiği. firuzdemiryasamis.blogspot.com

Zürcher, E. J. (2020). Turkey: A Modern History (Updated Edition). I.B. Tauris.

Hiç yorum yok: