Süreç Komisyonunun Siyasal Bileşimi: Temsilde
Ağırlıklar, İttifaklar ve Stratejik Açılımlar
Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış
Özet
Bu çalışma, Süreç
Komisyonu’nun siyasal bileşimini, güç dağılımını ve partiler arası olası
ittifak ilişkilerini incelemektedir. Komisyonun yapısı, yalnızca sayısal temsil
değil aynı zamanda stratejik yönelimler, bloklar arası geçişkenlikler ve
siyasal amaçlar açısından da çok boyutlu bir çözümlemeyi gerekli kılmaktadır.
Çalışma, özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in komisyona katılma yönündeki
tercihini stratejik ve tarihsel bir bağlamda değerlendirerek bu tercihin olası
siyasal etkilerini çözümlemektedir. DEM Parti’nin oynak tutumu ve İYİ Parti’nin
dışarda kalması, muhalefet bloğunun etkisizliğini artırmakta ve iktidar
bloğunun karar alma süreçlerindeki üstünlüğünü pekiştirmektedir. Komisyonun
Kürt sorununu çözme gücü ise mevcut yapısal koşullar, güvensizlik ortamı ve
siyasal kutuplaşma dikkate alındığında yok denecek kadar düşüktür. Bu nedenle
komisyon, daha çok siyasal meşruluk üretimine hizmet eden simgesel bir platform
olarak değerlendirilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Süreç Komisyonu, Siyasal temsil, Özgür Özel,
Kürt sorunu, Siyasal ittifaklar, Siyasal meşruluk, Demokratik açılım.
Abstract
This study analyzes the
political composition, power distribution, and potential inter-party alliances
within the “Process Commission”. Beyond its arithmetic structure, the
commission reflects the strategic alignments and shifting dynamics of Turkish
politics. Special attention is given to the decision of the Republican People's
Party (CHP) and its leader, Özgür Özel, to participate in the commission - a
choice interpreted as both a strategic repositioning and a response to previous
exclusions from similar processes. The role of the DEM Party, with its
issue-based flexible positioning and the absence of the İYİ Party, further
weaken the coherence and effectiveness of the opposition bloc while
consolidating the dominance of the ruling alliance in decision-making
mechanisms. Given the commission’s structural imbalances, prevailing political
polarization, and lack of trust among key actors, its capacity to generate a
viable and sustainable solution to the Kurdish issue is assessed as almost
nonexistent. Consequently, the commission functions more as a symbolic platform
for producing political legitimacy rather than as a genuine vehicle for
democratic conflict resolution.
Keywords: Process Commission, Political representation, Özgür Özel, Kurdish issue,
political alliances, decision-making, political legitimacy, democratic
resolution.
GİRİŞ
2025 yılında Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde (TBMM) kurulmasına karar verilen “Süreç Komisyonu”nun
bileşimi, yalnızca sayısal temsille değil, aynı zamanda ittifak dinamikleri ve olası
siyasal uzlaşma alanları bakımından da dikkatle incelenmesi gereken bir yapı
ortaya koymaktadır. Komisyonun 51 üyeden oluşacağı belirtilmiş, ancak İYİ
Parti’nin komisyona üye vermeyeceğini açıklaması üzerine etkili üye sayısı 48’e
düşmüştür. Bu durum, komisyonun aritmetik yapısında önemli bir kaymayı
beraberinde getirmiştir. Bu durumda, AKP’den 21, CHP’den 10, DEM Parti ve
MHP’den 4’er, İYİ Parti ve Yeni Yol Partisi’nden 3’er, HÜDA PAR, Yeniden Refah
Partisi, TİP, EMEP, DSP ve DP’den ise 1’er milletvekili komisyonda yer
alacaktır.
Bu dağılım, yalnızca iktidar ve
muhalefet arasındaki klasik bölünmeleri değil aynı zamanda farklı bloklar arası
geçişkenlik ve taktiksel yakınlaşmaların çözümlenmesini de gerekli kılmaktadır.
Örneğin, Cumhur İttifakı’nın toplam üye sayısı (AK Parti, MHP, HÜDA PAR, DSP ve
YRP dahil) 28’ye ulaşmakta ve bu sayı etkili üye sayısının mutlak çoğunluğunu
oluşturmaktadır. Ancak, bu çoğunluğun işlevselliği, bazı kritik konularda
özellikle DEM Parti'nin tutumuna ve olası oylamalardaki yönelimlerine bağlı duruma
gelmektedir. Komisyonun oluşumu, Türkiye’nin siyasal çoğulculuğunun güncel bir
yansıması olduğu kadar mevcut rejimin yönetişim stratejilerini de dolaylı
olarak ortaya koymaktadır.
Araştırmanın
Amaçları ve Hedefleri
Bu çalışma, söz konusu
komisyonun matematiksel temsil yapısını, siyasal ittifak olasılıklarını ve
kurumsal etkililik açısından doğabilecek sonuçlarını incelemeyi amaçlamaktadır.
Çalışma, TBMM bünyesinde kurulan Süreç Komisyonu’nun üye dağılımı üzerinden
güncel siyasal dengelerin çözümlenmesini yapacaktır. Komisyonun partilere göre
temsili, yalnızca aritmetik bir güç dağılımını değil aynı zamanda olası komisyon
içi ittifak ilişkilerini, siyasal uzlaşma zeminlerini ve muhalefet-strateji
farklılıklarını da açığa çıkarmaktadır. Özellikle DEM Parti’nin Cumhur İttifakı
ile belirli başlıklarda iş birliği yapma olasılığı ve İYİ Parti’nin komisyona
üye vermeme kararı sürece ilişkin çok katmanlı bir çözümleme gereksinimini
ortaya koymaktadır.
Araştırma üç temel hedefe
yöneliktir:
Komisyonun sayısal yapısı üzerinden TBMM’deki partiler
arası güç dağılımının teknik ve çözümlemeli olarak haritalanması,
Partiler arası siyasal stratejilerin dikkate alınarak olası
bloklar ve geçici ittifakların çözümlenmesi ve
Komisyon çalışmalarının meşruluğuna yönelik siyasal
tartışmaların ve kurumsal tepkilerin değerlendirilmesi.
Bu bağlamda çalışma hem güncel
siyasetin anlaşılmasına katkı sunmayı hem de Meclis komisyonlarının siyasal
işleyişteki rolünü yeniden düşünmeye zemin hazırlamayı hedeflemektedir.
Araştırma
Soruları
Bu çalışmada aşağıdaki temel
araştırma sorularına yanıt aranacaktır:
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Süreç
Komisyonu’nun oluşum yapısı siyasal temsil dengeleri bakımından ne tür bir güç
dağılımını yansıtmaktadır?
Komisyonun karar alma süreçlerinde partiler arası iş birliği
ya da çatışma olasılıkları nasıl şekillenebilir?
Özellikle DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’yla zaman
zaman paralel tutumlar geliştirme gizil gücü bu süreci nasıl etkileyebilir?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in komisyona katılma
yönündeki stratejik tercihi hangi siyasal gerekçelere dayanmaktadır ve bu
tercih olası olarak ne tür sonuçlar doğurabilir?
Meclis bünyesinde oluşturulan bu komisyonun toplumsal
barış, demokratik açılım ya da Kürt sorunu bağlamındaki tarihsel örnekler
ışığında başarı şansı nedir?
Yöntem
Bu çalışma, nitel araştırma
yöntemlerine dayalı olarak yapılandırılmıştır ve betimleyici-çözümleyici bir
çerçevede yürütülmüştür. Araştırmanın temel amacı, TBMM bünyesinde kurulan
Süreç Komisyonu’nun siyasal yapısını, işlevsel kapasitesini ve aktörlerin bu
süreçteki konumlarını anlamaya yönelik çok boyutlu bir değerlendirme yapmaktır.
Bu doğrultuda yöntemsel yaklaşım, siyasal aktörlerin söylemleri, kurumsal
yapılar, parti siyasalaları ve olası senaryolar üzerinden kapsamlı bir içerik
çözümlemesi ile desteklenmiştir. Veri toplama sürecinde öncelikli olarak
aşağıdaki kaynaklardan yararlanılmıştır: TBMM’deki komisyon tutanakları ve belgeler,
siyasal partilerin ve liderlerin basın açıklamaları, ulusal medya organlarında
yer alan yorumlar, röportajlar ve köşe yazıları, konuyla ilgili akademik yazın
(meclis komisyonları, çatışma çözümü, Kürt sorunu, uzlaşma siyasalaları vb.) ve
önceki çözüm süreci deneyimlerine ilişkin karşılaştırmalı çözümlemeler. Bu
araştırmada açıklayıcı bir çerçeve sunmak amacıyla, siyasal çözümleme
tekniğiyle birlikte tümevarımsal içerik çözümlemesi uygulanmış ve partilerin
tutumları, söylem dinamikleri ve yapısal engeller ayrıntılı biçimde ele
alınmıştır. Özellikle muhalefet partileri arasındaki tutum farklılıkları ile
Özgür Özel’in stratejik tercihleri araştırmanın yorumlayıcı boyutunu
oluşturmaktadır. Yöntemsel yaklaşım, aynı zamanda değişik senaryoların
değerlendirilmesini de içermektedir. Bu bağlamda, komisyonun başarısını
etkileyebilecek siyasal etmenler, aktörler arası güç ilişkileri ve geçmiş
deneyimlerle karşılaştırmalı biçimde ele alınarak olası başarı ya da
başarısızlık dinamiklerine ışık tutulmaya çalışılmıştır.
ÇÖZÜMLEME
Süreç
Komisyonu’nun Oluşum Yapısı ve Siyasal Temsil Dengeleri: Meclis İçindeki Güç
Dağılımının Bir Yansıması
“Süreç
Komisyonu” olarak anılan yeni oluşum siyasal temsil dağılımı ve partiler arası ilişkiler
açısından dikkat çekici bir yapı arz etmektedir. Komisyonun toplam üye sayısı
51 olarak belirlenmiş, ancak İYİ Parti yönetimi bu komisyona üye vermeyeceğini
açıklamıştır. Bu durum, etkili katılımcı sayısını 48’e düşürmüş ve temsil
dengeleri üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Komisyonun partilere göre
dağılımı incelendiğinde, Cumhur İttifakı’nın (Adalet ve Kalkınma Partisi ile
Milliyetçi Hareket Partisi) aritmetik çoğunluğa yakın bir konumda bulunduğu ve
buna karşılık ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) güçlü bir
temsil kapasitesi ile yer aldığı görülmektedir. DEM ise belirleyici konumuyla
dikkat çekmektedir. Bu yapıda DEM Parti, sayı olarak sınırlı olsa da dengeleri
değiştirme gizil gücüne sahip bir aktör konumundadır. Özellikle, bazı kritik
konularda Cumhur İttifakı ile müşterek tutum alabilme olasılığı komisyondaki
karar alma dinamiklerini belirsiz ve akışkan duruma getirmektedir. Diğer
taraftan, İYİ Parti’nin dışarda kalması sadece sayısal değil aynı zamanda
ideolojik çeşitlilik ve temsil yeteneği açısından da komisyonun kapsayıcılığını
sınırlandırmıştır. Bu durum, komisyonun meşruluğu ve siyasal yelpazedeki temsil
niteliği açısından tartışmalara zemin hazırlamaktadır. Sonuç olarak, komisyonun
oluşum yapısı, Türkiye’deki siyasal bloklaşmanın ve parlamentodaki güç
dengelerinin bir yansıması niteliğindedir. Sayısal denge ve siyasal yaklaşımlar
arasındaki ilişki komisyonun hem işleyişini hem de kamuoyundaki algısını
doğrudan etkileyecektir. Özellikle uzlaşma kültürünün zayıf olduğu bir siyasal
ortamda bu tür oluşumların başarıya ulaşması için yalnızca temsil değil etkili görüşme
ve güven oluşturma mekanizmalarının da devreye sokulması gerekmektedir.
Çizelge 1 TBMM Anayasa Komisyonu
Üye Dağılımı |
|||
Parti |
Üye Sayısı |
Blok |
Açıklama |
AK Parti |
21 |
Cumhur İttifakı |
Komisyonun en büyük grubu |
MHP |
4 |
Cumhur İttifakı |
AK Parti ile birlikte hareket ediyor |
Yeniden Refah Partisi (YRP) |
1 |
Cumhur İttifakı |
Genelde Cumhur İttifakı’yla birlikte oy kullanır |
DSP |
1 |
Cumhur İttifakı |
|
BBP |
1 |
Cumhur İttifakı |
Cumhur İttifakı içinde yer alır |
Toplam Cumhur İt. |
28 |
||
CHP |
10 |
Muhalefet |
Tek başına çoğunluğu etkileme gücüne sahip değil |
DEM Parti |
4 |
Muhalefet/Değişken |
Bazı konularda iktidarla örtüşen ya da stratejik
tutum alabilir |
Saadet Partisi |
1 |
Muhalefet |
CHP’ye yakın tutum alabilir |
Gelecek Partisi |
1 |
Muhalefet |
Muhalefet bloğuna yakın |
DEVA Partisi |
1 |
Muhalefet |
Kararları dosya bazında değerlendiriyor |
TİP |
1 |
Muhalefet |
Sert muhalefet pozisyonu |
Demokrat Parti |
1 |
Muhalefet |
Esnek bir tutum sergileyebilir |
İYİ Parti |
0 |
Katılmadı |
Komisyona üye vermedi |
Emek Partisi |
1 |
Muhalefet |
- |
Toplam Muhalefet |
20 |
||
Genel Toplam |
48 |
İYİ Parti katılmadığı için 51 üyeli komisyon fiilen
48 üyeyle çalışıyor |
Komisyonun
karar alma süreçlerinde partiler arası iş birliği ya da çatışma olasılıkları
nasıl şekillenebilir?
Süreç
Komisyonu’nun işleyişi, yalnızca sayısal temsile değil, aynı zamanda partiler
arası siyasal niyetlere, stratejik beklentilere ve gündem önceliklerine bağlı
olarak şekillenecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan bu tür özel
komisyonlar, teknik olarak salt çoğunlukla karar alabilse de konunun toplumsal
ve siyasal duyarlılıkları nedeniyle geniş oydaşlığa dayalı karar alma
beklentisi yüksektir. Bu bağlamda, komisyonun etkinliği büyük ölçüde partiler
arası görüşme kapasitesine ve sürecin siyasal kutuplaşma düzeyinden ne ölçüde bağımsız
tutulabileceğine bağlıdır. CHP’nin başını çektiği muhalefet blokunun bu
komisyona katılımı özellikle Özgür Özel’in “normalleşme” siyasetinin bir devamı
olarak değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, görüşmeye açık ama ilkelerden ödün
vermeyen bir çizgiyi temsil etmektedir. Öte yandan, İYİ Parti’nin komisyona
katılmama kararı hem iç parti dengeleri hem de milliyetçi seçmen tabanına
yönelik mesaj olarak yorumlanabilir. Bu durum, komisyonun karar alma
süreçlerinde belirli konularda milliyetçi çevrelerin desteğinden yoksun
kalacağına işaret etmektedir. DEM Parti’nin katılımı ise komisyonun hem iç
siyasal denkleminde hem de kamuoyu algısında önemli bir kırılma noktasıdır.
DEM’in talepleri ve katkıları sürecin niteliğini belirleyici olabilir. Ancak bu
katkılar özellikle Cumhur İttifakı'nın milliyetçi kanadı tarafından bir tehdit
ya da “ödün” olarak algılanabileceği için belirli konularda sert tartışmaları
tetikleyebilir. Aynı zamanda DEM’in belirli başlıklarda iktidarla örtüşebilecek
tavırlar alması muhalefet içinde yeni kırılmaların da önünü açabilir.
Dolayısıyla
komisyonun karar alma süreçlerinde CHP ile DEM arasında zaman zaman stratejik
iş birlikleri oluşabilir, MHP ile DEM arasındaki görüş ayrılıkları ise çoğu
zaman keskin çatışma gizil gücü taşır. AK Parti dengeleyici ya da belirleyici konumda
kalarak süreci yönlendirmeye çalışabilir ve İYİ Parti’nin dışarıda kalması
komisyonun toplumsal meşruluğunu zayıflatabilir.
Komisyonun
kaderi, bu iş birliği ve çatışma gizil güçlerinin nasıl yönetileceğine
bağlıdır. Özellikle kararların oy birliğiyle mi, yoksa oy çokluğuyla mı
alınacağı toplumsal kabul açısından belirleyici olacaktır. Eğer oy çokluğu
tercih edilirse, bu durum bir “dayatma” algısı yaratabilir ve sürecin saygınlığı
zedelenebilir. Bu nedenle, geniş tabanlı mutabakatın aranması, komisyonun
sürdürülebilirliği açısından kritik önemdedir.
Çizelge 2 Partiler Arası İş Birliği / Çatışma
Olasılık Matrisi (Varsayım: 48 etkili üye – İYİ Parti
temsilci vermedi) |
||||||
|
AKP |
MHP |
CHP |
DEM |
SAADET-Gelecek-DEVA |
YSP (bağımsızlar) |
AKP |
— |
Yüksek |
Düşük-Orta |
Orta |
Düşük |
Orta |
MHP |
Yüksek |
— |
Çok Düşük |
Çok Düşük |
Çok Düşük |
Düşük |
CHP |
Düşük-Orta |
Çok Düşük |
— |
Orta-Yüksek |
Yüksek |
Orta-Yüksek |
DEM |
Orta |
Çok Düşük |
Orta-Yüksek |
— |
Orta |
Yüksek |
SAADET /GELECEK/ DEVA |
Düşük |
Çok Düşük |
Yüksek |
Orta |
— |
Orta |
Açıklamalar:
AKP–MHP: Cumhur İttifakı içindeki bu
iki partinin yüksek iş birliği kapasitesi olduğu açıktır.
AKP–CHP: Normalde düşük ama süreç
odaklı bazı teknik konularda sınırlı iş birliği olasılığı vardır.
CHP–DEM: Kürt sorununa bakışta kısmi
yakınlık ve diyalog olasılığı bu eksende artabilir.
CHP–Saadet-Gelecek-DEVA: Geçmiş
ittifak deneyimi ve ortak demokratik talepler, iş birliğini olası kılar.
MHP–DEM: En düşük iş birliği olasılığı,
ideolojik ve tarihsel gerilim çok yüksek.
AKP–DEM: Öcalan’ın durumu gibi bazı
özel başlıklarda örtük/örtülü bir iş birliği zemininde buluşma olasılığı göz
ardı edilemez.
Çizelge 3 Komisyon İçi Olası İttifak ve
Çatışma Matrisi |
|||||||||
|
CHP |
AKP |
MHP |
YRP |
DEM |
Saadet-Gelecek |
DEVA |
TİP |
İyi Parti (katılmıyor) |
CHP |
— |
Ç |
Ç |
Ç |
B/Ç |
B |
B |
B |
— |
AKP |
Ç |
— |
B |
B |
B/Ç |
Ç |
Ç |
Ç |
— |
MHP |
Ç |
B |
— |
B |
Ç |
Ç |
Ç |
Ç |
— |
YRP |
Ç |
B |
B |
— |
Ç |
Ç |
Ç |
Ç |
— |
DEM |
B/Ç |
B/Ç |
Ç |
Ç |
— |
B |
B |
B |
— |
Saadet-Gelecek |
B |
Ç |
Ç |
Ç |
B |
— |
B |
B |
— |
DEVA |
B |
Ç |
Ç |
Ç |
B |
B |
— |
B |
— |
TİP |
B |
Ç |
Ç |
Ç |
B |
B |
B |
— |
— |
Notlar: B = İş birliği olasılığı
(benzeşme eğilimi), Ç = Çatışma eğilimi, B/Ç = Konuya göre değişkenlik
gösterebilir
Komisyon İçi Güç
Dengeleri ve Olası İttifaklar
Türkiye Büyük Millet Meclisi
bünyesinde kurulan Süreç Komisyonu'nun üye dağılımı partilerin sayısal
temsiline dayalı olarak Cumhur İttifakı'nın ağırlığını yansıtmakla birlikte
komisyonda yer alan diğer partilerin konumları karar alma süreçlerinde
belirleyici rol oynayabilecek niteliktedir. Komisyonun etkili üye sayısının 48
olması ve İyi Parti’nin katılmama kararı dengelerin daha da netleşmesini
sağlamaktadır. DEM’in belli başlı konularda Cumhur İttifakı ile yakınlaşma
olasılığı CHP'nin yalnızlaşma riskini daha da artırmaktadır. Dolayısıyla, bu
yapı içinde CHP’nin etkililiği sadece teknik katkılarla sınırlı kalabilir. Stratejik
düzeyde ise karar süreçlerini yönlendirme olanağı oldukça zayıftır. Bu durum,
CHP’nin komisyona katılma kararının siyasal getirisini sınırlamakta ve
yalnızlaşmasını daha da belirginleştirmektedir.
Olası
Komisyon İçi İttifaklar ve CHP’nin Yalnızlaşması
Komisyonun
karar alma süreçlerinde partiler arası ilişkiler sadece sayısal dağılım
üzerinden değil aynı zamanda partilerin ideolojik yaklaşımları, mevcut ittifak
ağları ve güncel siyasal ortam üzerinden de şekillenmektedir. Bu bağlamda, AK
Parti-MHP bloğunun doğal bir Cumhur İttifakı ortaklığı çerçevesinde ortak
hareket etmesi yüksek bir olasılık olarak değerlendirilebilir. Bu blok toplamda
28 üyeye sahiptir ve salt çoğunluğu (24) aşarak komisyon içinde baskın bir güç
konumundadır. Buna karşılık, ana muhalefet partisi CHP'nin 10 üyelik temsil
gücüyle karar alma süreçlerine etkide bulunabilmesi diğer partilerin desteğini
almasına bağlıdır. Ancak mevcut siyasal iklimde CHP ile diğer partiler (özellikle DEM, Saadet-Gelecek, DEVA) arasında
hem ideolojik hem de stratejik anlamda güçlü ve sürekli bir iş birliğinin
gelişmediği görülmektedir. Aşağıdaki tablo, komisyon içindeki olası ittifak
senaryolarını ve CHP'nin etkisizleşme riskini özetlemektedir:
Çizelge 4 Olası İttifaklar |
||||
İttifak Bloku |
Partiler |
Toplam Üye Sayısı |
Karar Alma Gücü |
Açıklama |
Cumhur İttifakı |
AK Parti (21), MHP (4) |
25 |
Karar alma çoğunluğu |
Blok oy kullanımı varsayımıyla karar süreçlerini
domine edebilir. |
CHP + DEM + Diğer Muhalefet |
CHP (10), DEM (4), Saadet (1) Gelecek (1), DEVA (1) |
17 |
Yetersiz |
CHP'nin öncülüğünde etkili bir karşı blok
oluşturulamamaktadır. |
DEM + Cumhur İttifakı |
DEM (4), AKP (21) veya MHP (4) |
29 |
Görüşmeye açık blok |
Kürt sorunsi gibi bazı özgül konularda taktiksel iş
birlikleri olasıdır. |
İYİ Parti Kararsızlığı |
İYİ Parti (3) |
Belirsiz |
Belirsiz |
Komisyona katılmaması, dengeyi muhalefet aleyhine
zayıflatmaktadır. |
CHP’nin
yalnızlaşması, iki temel sorundan kaynaklanmaktadır. Birincisi, partiler arası
ideolojik uzaklık ve karşılıklı güvensizliktir. Bu durum, CHP'nin muhalefet
içinde liderlik konumu kurmasını zorlaştırmaktadır. İkincisi ise DEM ile
ilişkilere ilişkin belirsizliktir. CHP, DEM ile iş birliği yaparak sayısal
gücünü artırabilir, ancak bu iş birliği özellikle milliyetçi seçmen gözünde siyasal
maliyetler doğurabilir. Bu durumda, CHP yalnızca sayısal olarak değil,
stratejik olarak da marjinalleşme riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum
komisyonun yönünü belirleyecek görüşmelerde partinin etkisizleşmesine neden
olabilir. Nitekim, eğer CHP’nin önerileri diğer partilerce sahiplenilmezse bu
komisyon aracılığıyla kamuoyuna sunulan söylem ve çözüm çerçeveleri de tek
taraflı hale gelecek ve meşruluk krizi doğabilecektir.
Komisyon
İçinde Olası İttifaklar ve CHP’nin Siyasal Konumu
TBMM’de
kurulan Süreç Komisyonu’nun iç dinamikleri yalnızca sayısal çoğunlukla değil
aynı zamanda siyasal ittifak olasılıklarıyla da şekillenecektir. Aşağıdaki çözümleme
partiler arası ilişkiler önceki siyasal tutumlar ve güncel stratejik yönelimler
göz önüne alınarak olası ittifak olasılıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Çizelge 5 Sayısal Durum ve Temsil
Dengesi |
||
Parti |
Üye Sayısı |
Açıklamalar |
AKP |
21 |
Cumhur İttifakı ana gücü |
MHP |
4 |
AKP ile blok halinde hareket ediyor |
CHP |
10 |
Komisyona katılma kararı aldı |
DEM Partisi |
4 |
Katılım durumuna göre etkili olabilir |
İYİ Parti |
3 / 0 |
Komisyona katılmayacağını açıkladı |
YRP |
1 |
Muhafazakar bir çizgiye sahip |
Saadet |
1 |
Katılımları tartışmalı |
Gelecek |
1 |
Muhalif |
DEVA |
1 |
Katılımı belirsiz |
TİP |
1 |
Muhalif çizgide ancak sınırlı etki |
BBP |
1 |
MHP çizgisine yakın |
DSP |
1 |
AKP’ye yakın |
Hüdapar |
1 |
AKP’ye yakın |
EMEP |
1 |
Muhalif |
Toplam |
51 / 48 |
Etkili katılım 48 |
Çizelge 6 Olası İttifaklar |
||
Blok/İttifak |
Tahmini Üye Sayısı |
Stratejik Yönelim |
Cumhur İttifakı |
26–30 |
AKP + MHP + BBP + olası YRP desteği |
CHP |
10 |
Tek başına, merkezde; DEM ile sınırlı diyalog |
DEM + Sol Blok |
6–7 |
DEM + TİP; CHP ile koşullu ortaklık |
Saadet + DEVA |
2–3 |
Ara pozisyon; etkileri sınırlı |
İYİ Parti |
– |
Katılmıyor; süreç dışı |
CHP’nin
Konumu: Yalnızlaşma Riski
CHP'nin
komisyona katılım kararı, ilk aşamada süreci meşrulaştıran bir adım olarak
yorumlanmış ancak bu karar karşıt aktörler tarafından yeterince
desteklenmemiştir. DEM Partisi'nin süreçten beklentileri yüksek olsa da henüz etkili
bir uzlaşı stratejisi oluşturulmamıştır. DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin
ise etkisi ve görünürlüğü zayıftır. Bu koşullar altında CHP komisyonda sayısal
ve siyasal anlamda yalnızlaşma riskiyle karşı karşıyadır. CHP'nin muhalefet
içinde süreci sahiplenmesi sınırlı bir manevra alanı tanırken aynı zamanda
Cumhur İttifakı’nın siyasal oyun alanı içinde yalnız bırakılmasına da neden
olabilir. Bu durum, komisyonun meşruluğunu sağlamaya katkı sunarken CHP'nin
etkili müdahalelerde bulunma kapasitesini azaltabilir.
DEM
Parti’nin Tutumunun Komisyon Dinamiklerine Etkisi
Komisyonun
işleyişinde belirleyici olabilecek önemli faktörlerden biri DEM Partisi'nin
zaman zaman Cumhur İttifakı’yla paralel konumlar alma gizil gücüdür. DEM
Parti'nin siyasal çizgisi, özellikle Kürt sorunu başta olmak üzere çözüm süreci
ve demokratikleşme ekseninde atılacak adımlara ilişkin farklı partilerle zaman
zaman ittifaklara açık bir tavır üretmesini olanaklı kılmaktadır. Bu durum,
komisyonun görev alanı ve hedefi göz önünde bulundurulduğunda parti içi yaklaşımların
sabit değil yararcı bir şekilde şekillenebileceğine işaret etmektedir. DEM
Parti'nin Cumhur İttifakı ile zaman zaman benzeşen siyasalar üretmesi,
özellikle iktidarın Kürt sorununa yönelik olası açılımlar ya da Öcalan merkezli
stratejiler geliştirmesi durumunda komisyon içi bloklaşmalarda beklenmedik
kırılmalara yol açabilir. Bu durumda, CHP’nin yalnızlaşma riski daha da
belirginleşebilirken, AK Parti’nin MHP ve DEM Parti arasında manevra alanı elde
etmesi karar alma süreçlerinde iktidar lehine bir esneklik yaratabilir. Bu
çerçevede, DEM Parti’nin oynayabileceği kilit rol, komisyonun doğrudan çoğunluk
dengelerini değiştirmese de belirli başlıklarda oluşturulabilecek geçici
ittifakların yönünü belirleyebilir. Bu durum, partiler arası ilişkilerin
yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda stratejik ve zamana bağlı temelde
değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla DEM Parti'nin konumu komisyonun
siyasal dinamizmini doğrudan etkileyen ve CHP’nin muhalefet alanını daraltan
önemli bir unsur olarak değerlendirilebilir.
CHP Genel
Başkanı Özgür Özel’in Komisyona Katılma Yönündeki Stratejik Tercihi: Siyasal
Gerekçeler ve Olası Sonuçlar
CHP Genel
Başkanı Özgür Özel’in TBMM bünyesinde kurulan Süreç Komisyonu’na katılım
kararı, kısa vadeli taktiksel kaygıların ötesinde uzun vadeli stratejik bir
açılım olarak okunmalıdır. Bu karar, çok katmanlı bir siyasal denklemin parçası
olup hem iç siyasala dinamikleri hem de CHP’nin muhalefet rolünü yeniden
tanımlama arayışıyla ilişkilidir.
Özel’in
komisyona katılım yönündeki tercihi, CHP’nin çözüm süreci benzeri girişimlerde
daha önce dışarda bırakılmasının doğurduğu meşruluk ve temsil krizlerinden ders
çıkartma arzusunu yansıtmaktadır. Bu tercihle birlikte, CHP bu kez “masada
olmayı” tercih ederek olası gelişmeleri dışardan eleştiren değil içeriden
yönlendirmeye çalışan bir aktör konumuna geçmeyi hedeflemektedir. Özel’in
liderliğinde şekillenmeye başlayan yeni CHP çizgisi daha çoğulcu ve kapsayıcı
bir siyasal anlayışa öncelik vermektedir. Komisyona katılım kararı CHP’nin Kürt
sorununu salt güvenlik eksenli değil siyasal temsil ve demokratikleşme
bağlamında da ele alma niyetinin bir işareti olarak görülmelidir. CHP’nin
komisyona katılması, yalnızca kendi tabanına değil, geniş kamuoyuna “sorumlu
muhalefet” imajı verme yönünde stratejik bir adımdır. Bu tercihle CHP,
iktidarın olası başarısızlığına yalnızca dışardan tepki gösteren bir aktör
değil demokratik süreçlerin taşıyıcısı olarak da algılanmak istemektedir.
CHP’nin Kürt seçmen nezdinde artan DEM Parti etkisini dengeleyebilmek adına
Kürt sorunu başlığında daha yapıcı ve doğrudan tavır alması gerekliliği vardır.
Komisyona katılım kararı bu yöndeki stratejik hamlelerden biri olarak
okunabilir. Cumhur İttifakı, CHP’nin komisyona katılmayarak sürecin dışında
kalmasını ileride olası demokratikleşme adımlarının karşısında durduğu
izlenimini yaratmak için kullanmayı hedeflemiş olabilir. Özel’in kararı, bu tür
bir tuzağa düşmeme ve “tarihin doğru tarafında yer alma” kararlılığının da bir görünümüdür.
Parti içinde
özellikle ulusalcı ve güvenlik eksenli duyarlılık taşıyan kesimlerde bu karar
liderliğe yönelik eleştirilerin artmasına neden olabilir. Bu durum, parti içi
hizipleri yeniden hareketlendirme gizil gücü taşımaktadır. CHP’nin komisyona
katılması, kamuoyunun bir kesimi tarafından “iktidarın oyununa gelme” ya da
“teröre meşruluk kazandırma” olarak okunabilir. Bu nedenle CHP’nin süreç
boyunca söylem disiplinini yüksek tutması kritik önemdedir. Katılım, Kürt
seçmene yönelik daha sahici bir yaklaşım geliştirme fırsatını doğurabilir.
Ancak bu, CHP’nin söyleminde samimiyet ve süreklilik sağlayabilmesiyle olanaklıdır.
CHP’nin süreçte etkili rol alması, iktidarın kendisini demokratik merkez olarak
konumlandırma çabalarına karşı muhalefet cephesinde denge unsuru yaratabilir.
Ancak bu yalnızca süreç tarafsız, saydam ve kapsayıcı biçimde yürütülürse
geçerli olacaktır. Süreç başarısız olsa bile, CHP'nin katılımı “biz üzerimize
düşeni yaptık” savına dayanarak tarihsel meşruluk kazandırma gizil gücüne
sahiptir. Bu durum, ilerideki seçimler veya rejim tartışmalarında siyasal
sermayeye dönüşebilir.
Komisyonun
Başarı Şansının Değerlendirilmesi: Tarihsel Örnekler ve Siyasal Dinamikler
Işığında Bir Çözümleme
Türkiye
Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan Süreç Komisyonu’nun başarı şansı hem
yapısal koşullar hem de siyasal iradenin niteliği çerçevesinde ele alınmalıdır.
Bu bağlamda, Türkiye'nin yakın tarihindeki benzer girişimlere (örneğin 2013’te
kurulan “Akil İnsanlar Heyeti”ne veya 2009’da başlatılan “Kürt Açılımı”
sürecine) referansla değerlendirildiğinde komisyonun karşı karşıya olduğu temel
risklerin ve fırsatların daha net bir biçimde anlaşılması olanaklı olacaktır. Her
şeyden önce, demokratik açılım ya da barış süreçleri, yalnızca teknik değil,
aynı zamanda yüksek düzeyde siyasal kararlılık ve toplumsal meşruluk gerektiren
adımlardır. Bu tür süreçlerin başarılı olabilmesi için çoğulcu katılım, açık
iletişim, saydamlık ve kapsayıcı görüşme zemini gibi normatif ilkelerin
sağlanması gerekir. Ancak mevcut komisyonun oluşum dinamikleri incelendiğinde
bu kriterlerin önemli ölçüde eksik olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle
muhalefetin temel partilerinden biri olan CHP’nin komisyonda görece yalnız bir
konumda yer alması temsil adaleti bakımından ciddi bir handikap oluşturmakta ve
komisyonun kamuoyunda geniş bir kesim tarafından “güvenilir ve tarafsız bir
çözüm platformu” olarak görülmesini zorlaştırmaktadır. Öte yandan, DEM
Parti’nin Cumhur İttifakı’yla dönemsel olarak kesişen tutumlar geliştirme olasılığı
süreci iki yönlü olarak etkileyebilir. Bir yandan Kürt sorunu bağlamında teknik
ve toplumsal bilgiyi sürece taşıyabilirken diğer yandan bu tutumlar, DEM’in
komisyon içindeki konumunun siyasal pazarlıkların ötesine geçememesi riskini
doğurabilir. Komisyonun işlevselliği büyük ölçüde bu tür aktörlerin ilkeli ve
stratejik duruş sergileyip sergileyemeyeceklerine bağlı olacaktır.
Tarihsel
deneyimler göstermektedir ki, benzer girişimler yürütme organının güçlü desteği
ve kamuoyunda akılcı bir umut üretilebildiği koşullarda sınırlı da olsa başarı
şansı bulabilmiştir. Ancak mevcut durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürecin
doğrudan içinde yer almaması ve MHP’nin dolaylı denetim kapasitesi komisyonun
gerçek anlamda çözüm odaklı bir yapıya evrilmesini engelleyebilir. Bu durum,
komisyonun toplumsal barışa katkı sağlayacak somut bir aktör değil daha çok
siyasal meşruluk üretimine hizmet eden simgesel bir platform durumuna dönüşme
riskini artırmaktadır.
Sonuç
olarak, komisyonun başarı şansı, bugünkü koşullar itibariyle oldukça sınırlı
görünmektedir. Siyasal sistemin kutuplaşma eğilimi, aktörler arası güven
eksikliği, toplumsal destek mekanizmalarının zayıflığı ve geçmiş deneyimlerin
olumsuz mirası komisyonun etkili bir çözüm aracına dönüşmesini
zorlaştırmaktadır. Bu çerçevede, komisyonun başarısı ancak geniş katılım,
ilkeli siyasal irade, toplumsal sahiplenme ve yürütme desteği gibi kritik
faktörlerin bir araya gelmesiyle olanaklı olabilecektir.
Komisyonun
Siyasal Bileşimi ve Karar Almadaki İktidar Ağırlığı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nde kurulan söz konusu komisyonun toplam 51 üyeden
oluşması öngörülmüş olmakla birlikte, İYİ Parti’nin bu sürece katılmayarak 3
kişilik üyelik hakkını kullanmaması nedeniyle komisyon 48 üyeden oluşmaktadır.
Bu yapısal eksiklik, komisyonun aritmetik dengesini doğrudan etkilemekte ve
iktidar blokunun karar alma kapasitesini artırmaktadır. Komisyondaki parti
dağılımına bakıldığında, Cumhur İttifakı bileşenlerinin toplam 28 üyeyle temsil
edildiği görülmektedir. Bu sayı, Adalet ve Kalkınma Partisi (21), Milliyetçi
Hareket Partisi (4), Yeniden Refah Partisi (1), Demokratik Sol Parti (1) ve Büyük
Birlik Partisi (1) üyelerinden oluşmaktadır. Buna karşılık, CHP (10), DEM Parti
(4), Saadet Partisi (1), Gelecek Partisi (1), DEVA Partisi (1), Türkiye İşçi
Partisi (1), Demokrat Parti (1) ve Emek Partisi (1) olmak üzere muhalefet
blokunun toplam sandalye sayısı 20’de kalmaktadır.
Bu tablo,
iktidar blokunun komisyonda mutlak çoğunluğu elinde bulundurduğunu ve önerilen
herhangi bir kararın muhalefet desteğine gereksinme duyulmaksızın kabul
edilebileceğini ortaya koymaktadır. Söz konusu durum, komisyonun yalnızca
teknik değil, aynı zamanda siyasal bir işlev yerine getirdiği gerçeğiyle
birleştiğinde yürütme erkine bağlı yasama süreçlerinin pekiştiği ve kuvvetler
ayrılığı ilkesinin zedelendiği bir görünüm arz etmektedir.
Bu çerçevede
dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus ise DEM’in komisyon içindeki
konumudur. DEM Parti, muhalefet bloğu içinde görünmekle birlikte hem siyasal konumu
hem de görüşmelere ve pazarlıklara açık yapısı itibarıyla zaman zaman iktidar
bloğu ile doğrudan ya da dolaylı ilişkilere girmekte ve oy davranışında oynak (volatil)
bir özelliğin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. DEM’in bu stratejik belirsizliği
partinin Kürt sorunu ekseninde yürütülen siyasalarla doğrudan ilişkili bir tavır
alma eğiliminde oluşu ile yakından ilgilidir. Özellikle Abdullah Öcalan’ın
durumu, silahlı yapıların geleceği, yerel yönetimlere kayyım atanması gibi sorunlarda
iktidar tarafından geliştirilen manevralar DEM’in yaklaşımını zaman zaman
iktidar lehine esnetebilmektedir. Ancak DEM Parti’nin bu olası oynaklığı
sayısal denge açısından Cumhur İttifakı’nın çoğunluğunu değiştirecek bir güç
arz etmemektedir. Diğer bir ifadeyle, DEM’in oy tercihini değiştirmesi ancak
muhalefet bloku içinde yer alması durumunda simgesel bir anlam kazanmakta aksi
takdirde iktidarın mutlak çoğunluğuna halel getirmemektedir. Bu durum DEM’in
siyasal ağırlığını azaltmamakla birlikte karar alma süreçlerine doğrudan yön
verme kapasitesini sınırlamaktadır.
Sonuç
olarak, komisyonun bileşimi, yürütmenin yasama üzerindeki baskısını
kurumsallaştırmakta ve siyasal dengeyi iktidar lehine keskin bir biçimde
eğmektedir. Muhalefetin sınırlı etkisi yalnızca karar süreçlerine değil aynı
zamanda demokratik denetim mekanizmalarına da ciddi ölçüde zarar vermektedir.
DEM’in oynak pozisyonu ise muhalefet bloku açısından öngörülebilirliği ve blok
içi dayanışmayı zorlaştıran bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Komisyon
Aritmetiği Bağlamında Özgür Özel’in Yaklaşımının Siyasal Geleceğe Etkisi
Üzerine Bir Değerlendirme
51 üyeli
komisyonda İYİ Parti’nin üye vermemesi nedeniyle fiilen 48 üyeyle çalışılmakta
bu durum da bloklar arası güç dağılımını daha belirgin hale getirmektedir.
Komisyonda Cumhur İttifakı 28 üyeyle mutlak çoğunluğu elinde tutmakta ve buna
karşılık muhalefet bloğu 20 üyeden oluşmaktadır. Cumhur İttifakı bünyesinde AK
Parti (21), MHP (4), YRP (1), DSP (1) ve BBP (1) yer almakta; muhalefet
tarafında ise CHP (10) en büyük grup konumundadır. DEM Parti (4), Saadet
Partisi (1), Gelecek Partisi (1), DEVA (1), TİP (1), Demokrat Parti (1) ve Emek
Partisi (1) ise dağıtık bir yapı arz etmektedir.
Bu tablo,
ana muhalefet partisi lideri Özgür Özel’in stratejik yönelimi açısından kritik
önemdedir. CHP, tek başına muhalefet bloğunu sürükleyebilecek sayısal güce
sahip değildir ve diğer muhalefet partilerinin desteğine gereksinim
duymaktadır. Bu bağlamda, Özel’in “toplumsal merkez” söylemiyle uyumlu şekilde
çoğulcu ve kuşatıcı bir siyasal dil geliştirme çabası dikkat çekmektedir.
Ancak, bu çaba yalnızca klasik merkez sağ ya da laik muhalif tabanla sınırlı
değil aynı zamanda Kürt seçmen kitlesiyle olan ilişkileri de kapsamak
zorundadır. Bu noktada DEM Parti’nin oynak ve zamana uygun yönelimlere açık
yapısı belirleyici bir unsura dönüşmektedir.
DEM
Parti’nin hem muhalefet bloğunda yer alması hem de belirli dosyalarda iktidarla
örtüşen veya stratejik iş birliği yapan bir tutum sergilemesi CHP’nin
muhalefeti bütünleştirmesini zorlaştırmaktadır. Özgür Özel’in bu belirsizlik
karşısında dengeleyici ve ilkeler üzerinden şekillenen bir tavır alması hem
meşruluk hem de siyasal güven oluşturma açısından kritik önemdedir. Aksi halde,
muhalefet cephesinin parçalı yapısı ve DEM’in otonom karar alma kapasitesi
CHP’nin siyasal öncülük iddiasını zayıflatabilir. Özgür Özel’in yaklaşımının
siyasal gelecek açısından başarısı bu değişken ittifak ilişkilerini yönetme
kapasitesine, toplumsal talepleri doğru okuma yeteneğine ve ilkeler etrafında
bir demokrasi bloğu oluşturma iradesine bağlıdır. Bu nedenle komisyondaki
mevcut sayısal denge yalnızca teknik bir veri değil aynı zamanda muhalefetin
stratejik manevra alanını ve siyasal gelecek projeksiyonunu belirleyen bir
göstergedir.
Komisyon
Yapısı, Karar Alma Dinamikleri ve CHP’nin Stratejik Tutumu Üzerine Siyasal Bir
Değerlendirme
Türkiye
Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan komisyonun toplam üye sayısı 51 olarak
belirlenmiştir. Üye dağılımı, genel kurul aritmetiği temelinde, partilerin
milletvekili sayıları oranında şekillenmiştir. Bu çerçevede, komisyon
üyeliklerinde şu yapı öne çıkmaktadır: Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 21,
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 4, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 12, DEM 4,
Saadet Partisi ve Gelecek Partisi 1, Demokrat Parti 1, Türkiye İşçi Partisi
(TİP) 1 ve İYİ Parti’nin ise sürece katılmama yönündeki kararı doğrultusunda
temsil edilmediği görülmektedir. Bu dağılım dikkate alındığında, Cumhur
İttifakı bileşenleri (AKP + MHP) toplam 25 üyeyle komisyonun %51’ini
oluşturmaktadır.
Komisyonun
alacağı kararların meşruluğu salt çoğunluğun ötesinde siyasal ve toplumsal
düzeyde daha geniş bir uzlaşıyı gerektirmektedir. Bu nedenle, kararların
nitelikli çoğunlukla (örneğin 2/3, ¾, 3/5 ya da 4/5 gibi) alınması hem çözüm
süreçlerinin sürdürülebilirliği hem de toplumsal barış hedefi bakımından kritik
önemdedir. 51 üyeli komisyonda bu oranlara karşılık gelen üye sayıları şu
şekildedir: 2/3 çoğunluk: 34 üye, 3/4 çoğunluk: 39 üye, 4/5 çoğunluk: 41 üye, 3/5
çoğunluk ise 29 üye. Bu bağlamda, Cumhur İttifakı’nın (25 üye) kendi başına
hiçbir nitelikli çoğunluğu sağlayamayacağı, dolayısıyla muhalefetin bir
bölümünün veya DEM Parti’nin desteğinin zorunlu olduğu görülmektedir. Bu durum,
komisyonun karar alma süreçlerinde farklı bloklar arasında geçici uzlaşıların
veya stratejik iş birliklerinin oluşmasını gerekli kılmaktadır. DEM Parti’nin
oynak tutumu bu noktada belirleyici bir etmendir. Parti, kimi konularda Cumhur
İttifakı ile örtüşen ya da onunla paralel konumlanmalar sergilemekte; kimi
durumlarda ise muhalefet blokuyla birlikte hareket etmektedir. Bu esnek tutum,
kısa vadede DEM’i kilit aktör haline getirirken uzun vadede siyasal güven
sorunu doğurabilir. Komisyonun işleyişinde bu yapısal oynaklık kararların
kalıcılığı ve kapsayıcılığı açısından ciddi belirsizlikler yaratmaktadır.
Özellikle AKP’nin, süreci “denetimli çözüm” biçiminde yönlendirmeye çalışması
durumunda DEM’in zaman zaman ortaya çıkan destekleri süreci meşru göstermek
için araçsallaştırılabilir.
Bu yapı
içinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in komisyona katılma yönündeki tercihi uzun
vadeli siyasal bir vizyonla ilişkilendirilebilir. Özel, çözüm süreçlerine
katılmayarak CHP’nin dışlandığı 2013-2015 çözüm sürecinin olumsuz tarihsel
mirasını yinelemek istememektedir. Komisyona katılım, CHP’yi masada tutmakta ve
alınacak kararlara müdahale şansı sağlamaktadır. Ayrıca, CHP’nin Kürt seçmenle
yeniden ilişki kurma çabasının bir uzantısı olarak da değerlendirilebilir. Ancak
bu tercihin riskleri de bulunmaktadır. Komisyonun başarısız olması veya iktidar
tarafından yalnızca meşruluk üretme aracı olarak kullanılması durumunda CHP’nin
bu sürece destek vermiş olması karşıt kamuoyunda tepkiye yol açabilir. Bununla
birlikte, CHP’nin sürece katılarak hem “muhalefetin sorumluluk alabilen yüzü”
imajını pekiştirmesi hem de Kürt seçmene yönelik kapsayıcı iletiler yayması özellikle
yeni bir anayasa tartışması bağlamında önemli stratejik kazanımlara
dönüşebilir.
Sonuç
olarak, komisyonun geleceği ve alınacak kararların meşruluğu sadece sayısal
dengelere değil aynı zamanda partiler arası stratejik tavır alışlara ve bu tavırların
kamuoyundaki yansımasına bağlıdır. Bu süreçte, Özgür Özel’in ve CHP’nin
izleyeceği çizgi partinin Türkiye siyasetindeki yeni rolünü ve Kürt sorununa
yaklaşımını şekillendirecektir.
Anayasa
Komisyonu’nda CHP’nin Etki Eşikleri ve Siyasal Olasılıklar
Çözüm Komisyonu’nun
48 üyeden oluşan yapısı reform süreçlerinde hangi aktörlerin belirleyici
olabileceğine ilişkin önemli veriler sunmaktadır. Komisyonda AKP 21 üyeyle
temsil edilmekte ve CHP 10 üye ile takip etmektedir. DEM Parti 4, MHP 4, Yeni
Yol koalisyonu 3, HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi (YRP), Türkiye İşçi Partisi
(TİP), Emek Partisi (EMEP), Demokratik Sol Parti (DSP) ve Demokrat Parti (DP)
ise birer üyeyle komisyonda yer almaktadır. İYİ Parti ise bu bağlamda sürecin
dışında tutulmaktadır.
CHP’nin 10
üyelik sayısı, çeşitli nitelikli çoğunluk eşiklerinde etkili bir dengeleyici tavrı
olanaklı kılmaktadır. Örneğin, basit çoğunluk (25/48) eşiğinde CHP tek başına
belirleyici değildir ancak ikili ya da üçlü bloklar içinde kilit role sahiptir.
3/5 çoğunluk (29/48) eşiği a önerilerin kabul edilmesini sağlar. CHP’nin 10
oyu, bu eşik açısından AKP-MHP-YRP blokunun (21+4+1=26) bu çoğunluğa ulaşmasını
engelleyebilir. Bu durumda CHP’nin katkısı olmadan önerilerin bu eşiği aşması
neredeyse olanaksızdır. 2/3 çoğunluk (32/48) sınırında CHP’siz hiçbir denklem olanaklı
görünmemektedir. 4/5 çoğunluk (39/48) ise komisyon kararlarını nitelikli
güvenceye bağlamaktadır. Bu oran, ancak çok geniş ve ideolojik olarak farklı
aktörlerin uzlaştığı olağanüstü senaryolarda olanaklıdır. CHP bu eşiğin içinde
de mutlaka yer alması gereken bir aktördür.
Bu eşiklerin
dışında, dikkat çeken bir diğer unsur ise DEM Parti’nin oynak yapısıdır. 4
üyeye sahip olan DEM’in, siyasal tavırları her ne kadar ilkesel bir çizgiye
yaslansa da zaman zaman stratejik yönelimlerle farklı bloklara eklemlenebildiği
görülmektedir. Bu durum, CHP’nin etkisini daha da artırmaktadır. Zira DEM’in
zaman zaman AKP karşısında konumlandığı, zaman zaman ise doğrudan tavır
almaktan kaçındığı bilinmektedir. Böyle bir ortamda CHP'nin kararlı ve muhalif
tutumu sürecin temel ağırlık merkezi haline gelmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda, CHP’nin 10 üyelik temsili,
siyasal veto gücü, oy dengeleme kapasitesi ve süreci kilitleme veya açma
potansiyeli bakımından kritik bir konumda olduğunu göstermektedir. Çözüm süreçlerinde
bu tür ara çoğunluk eşiklerinin teknik ve siyasal anlamda ne denli stratejik
roller oynayabileceği göz önüne alındığında, CHP’nin tavrının Türkiye’nin
anayasal geleceğini şekillendirmede tayin edici olacağı açıktır.
GENEL
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Süreç
Komisyonu yapısal bileşimi ve siyasal dengeleriyle yalnızca Meclis içi güç
ilişkilerini değil Türkiye siyasetinde muhalefetin yeniden konumlanma
çabalarını ve iktidarın siyasal mühendislik stratejilerini de gözler önüne
sermektedir. Sayısal olarak 51 üyeden oluşması planlanan komisyon, İYİ
Parti’nin katılmama kararı nedeniyle 48 üye ile kurulmakta bu durum da dengeyi
doğrudan Cumhur İttifakı lehine şekillendirmektedir.
Komisyonda
Cumhur İttifakı bileşenleri toplam 28 üyeyle mutlak çoğunluğu ellerinde
bulundururken, muhalefet 20 üyeyle dağınık bir yapı sergilemektedir. Bu
dağılım, önerilerin salt çoğunlukla kabul edilmesini olanaklı kılsa da
nitelikli çoğunluk gerektiren adımlar için DEM Parti’nin konumunu kritik duruma
getirmektedir. DEM’in zaman zaman iktidarla örtüşen stratejik yönelimleri hem
karar alma süreçlerinde esneklik yaratmakta hem de muhalefet bloğunda güven
krizine yol açmaktadır.
Bu siyasal
denklemde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in komisyona katılma kararı sürecin en
dikkat çekici ve stratejik hamlelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Bu karar,
yalnızca teknik bir katılım değil çok katmanlı bir siyasal açılım niteliği
taşımaktadır. Özel’in tercihi, geçmiş çözüm süreçlerinde (özellikle 2013–2015
arasında) CHP’nin dışlanmasının doğurduğu meşruluk boşluğu ve etkisizleşme
sorunu üzerinden okunmalıdır. Bu kez CHP, sürecin dışına itilmeden içeride yer
alarak gelişmeleri yönlendirme, eleştirme ve dengeleme kapasitesi kazanmayı
hedeflemektedir.
Ancak
Özel’in bu tercihi, aynı anda hem fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır.
Bir yandan CHP’nin “sorumlu ve yapıcı muhalefet” kimliği vurgulanmakta, Kürt
seçmene ve demokrat kamuoyuna yönelik yapıcı mesajlar verilmekte ve sürecin
demokratik çerçevede yürümesine katkı sağlanmaktadır. Öte yandan, komisyonun
başarısız olması sürecin iktidar tarafından araçsallaştırılması ya da DEM ile
oluşabilecek görünür yakınlıklar hem parti içi muhalefeti hem de milliyetçi ve
ulusalcı seçmen tabanını rahatsız edebilir. Bu risk, CHP’nin “iktidarın oyununa
geldiği” ya da “teröre zemin hazırladığı” biçiminde yorumlanmasına neden
olabilir.
Özel’in
stratejisi, CHP’nin yalnızca eleştiren değil öneren ve yönlendiren bir aktör
olması demokratik çözüm zemininin oluşturulmasında tarihsel sorumluluk alması
düşüncesine dayanmaktadır. Bu strateji başarılı olursa, CHP’nin meşruluğunu
artırarak orta ve uzun vadede Kürt sorununa ilişkin ağırlık merkezi durumuna
gelmesi olanaklıdır. Ancak süreç başarısızlığa uğrarsa bu tercihin siyasal
maliyeti yüksek olabilir. Özel’in başarısı söylemde tutarlılık, ilkelerde
netlik ve kriz anlarında kamuoyunu inandırma kapasitesine bağlıdır.
Sonuç
olarak, Süreç Komisyonu yalnızca teknik bir yasa platformu değil, Türkiye
siyasetinde kutuplaşma, temsil adaleti, muhalefet stratejileri ve meşruluk
üretimi gibi yapısal sorunların kristalleştiği bir sahnedir. Komisyonun
başarısı, sadece iktidarın karar dayatma gücüne değil aynı zamanda muhalefetin
ilkesel birlik oluşturabilme becerisine ve demokratik reflekslerinin
tutarlılığına bağlıdır. CHP'nin bu süreçteki varlığı ve performansı yalnızca
bugünkü dengeleri değil partinin önümüzdeki yıllarda üstleneceği siyasal rolü
ve Türkiye’de demokratik merkez siyasetinin yeniden kurulmasını da belirleyici
biçimde etkileyebilir.
Tüm bu
siyasal ve yapısal unsurlar dikkate alındığında, Süreç Komisyonu’nun Kürt
sorununu çözme konusundaki başarı şansı sınırlı ve kırılgan görünmektedir.
Komisyonun temsil yapısı, özellikle İYİ Parti’nin katılmaması ve muhalefetin
dağınıklığı nedeniyle meşruluk açısından ciddi eleştirilere açık durumdadır.
Dahası, çözüm süreçlerinin doğası gereği gerekli olan geniş toplumsal uzlaşı, saydamlık,
yürütmenin güçlü ve kararlı desteği ile güvene dayalı diyalog mekanizmaları
büyük ölçüde eksiktir. DEM Parti’nin stratejik tutumları kısa vadede sürece
teknik katkı sağlayabilir ancak bu katkılar kalıcı bir çözüm vizyonunun oluşturulmasında
yeterli olmayabilir. İktidarın süreci yalnızca meşruluk üretimi ya da seçimsel
avantaj sağlama amacıyla araçsallaştırması durumunda komisyonun işlevi
daralacak ve toplumun geniş kesimlerinde bir “yeni çözüm süreci” umudu
oluşmayacaktır. Bu koşullarda komisyon, yapısal olarak çözüm üretmeden çok
mevcut rejimin sınırlı reformculuk ve denetimli katılım stratejisinin bir
parçası olma riskini taşımaktadır.
Kurtulmuş’un
açıklamasına göre Komisyonda nitelikli çoğunluk oranı 3/5 olacaktır. 48 üyenin
3/5’i 28.8 yani, 29 üye yapar. İktidar, DEM desteği olmazsa 28 oya esasen
sahiptir. (AKP 21+MHP 4+BBP 1+ DSP 1 + Hüdapar 1= 28). DEM desteği ile toplam
oy sayısı 32 olur. Özgür Özel’in yanılgısı da bu noktadadır.
Özetle
belirtmek gerekirse, Süreç Komisyonu’nun Kürt sorununu kalıcı ve kapsayıcı
biçimde çözme olasılığı, mevcut yapısı, siyasal kutuplaşma düzeyi, güven
eksikliği ve yürütmenin süreçten açık biçimde geri durması dikkate alındığında
yok denecek kadar düşüktür. Gerek partiler arası güvensizlik gerekse sürecin
araçsallaştırılma olasılığı komisyonu gerçek bir çözüm platformundan çok
siyasal meşruluk üretimine (örneğin, Erdoğan’ın yeniden seçilmesine olanak
sağlamak) hizmet eden simgesel bir yapıya dönüştürmektedir. Bu nedenle
komisyonun, Kürt sorununun çözümüne yönelik gerçekçi ve sürdürülebilir bir
katkı sunması beklenmemelidir.