Trump Ailesi, BAE ve Stratejik Yapay Zeka
Çipleri: Yolsuzluk, Meşruluk ve Uluslararası Güvenlik Riskleri
Prof. Dr.
Firuz Demir Yaşamış
ÖZ
Bu makale, Trump ailesi ile Birleşik
Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden yapılan MGX yatırımı bağlamında ortaya çıkan
demokratik meşruluk, yolsuzluk ve uluslararası güvenlik risklerini
incelemektedir. 2 milyar dolarlık Binance yatırımı ve stratejik yapay zeka
çipleri üzerinden gerçekleşen süreçler, devlet ve özel sermaye ilişkilerinde
çıkar çatışması,” regulatory capture” ve jeopolitik riskler açısından
kritik öneme sahiptir. Makale, demokratik meşruluk, uluslararası hukuk ve
stratejik teknoloji transferi kavramlarını birleştirerek okuyucuya hem kuramsal
hem de somut örneklerle kapsamlı bir analiz sunmayı hedeflemektedir.
Anahtar Kelimeler: Trump ailesi; BAE; MGX fonu; yolsuzluk;
demokratik meşruluk; stratejik yapay zeka çipleri; çıkar çatışması;
uluslararası güvenlik; stablecoin; regulatory capture
ABSTRACT
This article examines the democratic legitimacy, corruption, and
international security risks arising from the Trump family’s MGX investment
through the United Arab Emirates (UAE). The $2 billion Binance investment and
the involvement in strategic AI chips represent a critical intersection of
state and private capital, highlighting conflicts of interest, regulatory
capture, and geopolitical risks. By integrating concepts of democratic
legitimacy, international law, and strategic technology transfer, the study
provides a comprehensive analysis combining both theoretical frameworks and
concrete examples.
Keywords: Trump family; UAE; MGX fund; corruption; democratic legitimacy;
strategic AI chips; conflict of interest; international security; stablecoin;
regulatory capture
GİRİŞ
Son yıllarda uluslararası ilişkiler ve
küresel finans dünyasında devlet liderlerinin özel çıkarları ile diplomatik
kararlar arasındaki sınırlar giderek daha fazla sorgulanmaktadır. ABD eski
Başkanı Donald Trump ve ailesi, bu tartışmanın merkezinde yer alan örneklerden
biridir. Özellikle Abu Dabi destekli MGX fonu üzerinden Binance Holding’e
yapılan 2 milyar dolarlık yatırım yalnızca finansal bir girişim olarak değil
uluslararası güvenlik, demokratik meşruluk ve yolsuzluk riskleri açısından da
kritik öneme sahiptir (Bremmer, 2023; Ziegler, 2024).
Yolsuzluk, siyasal meşruluğun en büyük
tehditlerinden biri olarak yazında geniş biçimde ele alınmaktadır (Johnston,
2005; Rose-Ackerman & Palifka, 2016). Özellikle demokratik sistemlerde
yurttaşların temel beklentisi kamu gücünün özel çıkarlar yerine kamusal yarar
doğrultusunda kullanılmasıdır. Ancak siyasal elitlerin devlet görevlerini veya
diplomatik ilişkilerini kişisel ya da ailesel çıkarlar için araçsallaştırmaları
meşruluk erozyonu sürecini hızlandırmaktadır.
BAE’nin Abu Dabi destekli MGX fonu
üzerinden Binance’e yapılan 2 milyar dolarlık yatırımda dolaylı finansal kazanç
elde etme olasılığı bu çerçevede değerlendirilebilir. Trump ailesine ait şirket
tarafından geliştirilen dijital para birimi üzerinden gerçekleştirilen bu
yatırım, yalnızca finansal bir girişim değil, aynı zamanda çıkar çatışması ve
devlet-özel sermaye ilişkilerinde bulanıklık örneğidir. Benzer şekilde,
Trump’ın uzun süredir yakın çevresinde yer alan ve aynı zamanda ABD’nin
Ortadoğu özel temsilciliği görevini yürüten Steve Witkoff’un hem diplomatik bir
aktör hem de Trump ailesiyle ortak iş ortağı olarak bu yatırımda yer alması
kamu görevleri ile özel çıkarlar arasındaki sınırın aşıldığını göstermektedir.
Bu durum uluslararası normlar
açısından da sorunludur. OECD Rüşvetle Mücadele Sözleşmesi ve Birleşmiş
Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi (UNCAC), kamu görevlilerinin
görevlerini özel çıkar amacıyla kullanmasını yolsuzluk kapsamında
değerlendirmektedir. Dolayısıyla, devlet ile özel sermaye arasındaki bu tür
girift ilişkiler yalnızca etik bir sorun değil, aynı zamanda uluslararası
düzeyde yolsuzluk normlarının ihlali olarak da okunabilir.
Bu yatırımın önemi birkaç açıdan
ortaya çıkmaktadır: Birincisi, çıkar çatışması ve yolsuzluk riskidir. Trump
ailesi ve aileye yakın iş insanlarının hem devlet görevleri hem de özel
yatırımlar üzerinden doğrudan kazanç (yüz milyonlarca dolar) elde etme olasılığı
bulunmaktadır. Bu durum, demokratik meşruluk ve etik ilkeler açısından
tartışmalı bir alan yaratmaktadır (Transparency International, 2022). İkincisi,
stratejik teknoloji ve ulusal güvenlik riskidir. Odaklandığı alan, ileri seviye
yapay zeka çipleridir (NVIDIA H100, A100 vb.). Bu çipler hem sivil hem askeri
uygulamalarda kritik öneme sahip olup devletlerin savunma, istihbarat ve yapay zeka
kapasitelerini doğrudan etkileyen stratejik varlıklardır (Biddle, 2021).
Üçüncüsü, jeopolitik boyut ve Çin riskidir. BAE üzerinden yapılan teknoloji ve
yatırım transferleri Çin’in bu ileri seviye çiplere erişim olasılığını gündeme
getirmekte ve ABD ile Çin arasındaki küresel güç yarışmasında stratejik riskler
doğurmaktadır (Landler, 2023).
BAE’nin G42 adlı teknoloji şirketinin
Çin’le (özellikle Huawei ile) geçmişte derin iş birliği vardır. Bu nedenle
alınan çiplerin Çin’e dolaylı aktarılması olasılığı güç kazanmaktadır.
Stratejik çipler doğrudan ihraç yasağına tabidir. Ancak üçüncü ülkeler (örneğin,
BAE, Singapur) üzerinden “yeniden ihracat” (re-export) yöntemiyle Çin’e
aktarılabilir. Ortak yatırımlar veya BAE-Çin ortak girişimleri üzerinden,
çiplerin kullanımına Çinli firmaların erişmesi olanaklı olabilir.
Bu girişim ABD açısından da riskler barındırmaktadır.
Nvidia’nın A100, H100 gibi ileri seviye GPU’ları Çin’in eline geçerse, hiper
gelişmiş yapay zeka modellerinin (özellikle askeri amaçlı) hızla
geliştirilmesine olanak sağlar. Bu
çipler, Çin’in hipersonik füze simülasyonları, otonom silah sistemleri, siber
harp altyapıları için kritik önemdedir. ABD’nin askeri üstünlüğü
zayıflayabilir. Washington’un en büyük korkusu, Pekin’in AGI (Artificial
General Intelligence) yarışında öne geçmesidir. Çiplerin Çin’e sızması bu olasılığı
artırır.
BAE açısından risklerin başında ise ABD
baskısı gelmektedir. BAE üzerinden Çin’e teknoloji sızarsa, ABD BAE’ye CAATSA
benzeri yaptırımlar uygulayabilir. BAE’nin “teknoloji diplomasisi” stratejisi
zarar görür ve Batı’nın güvenlik zincirinden dışlanabilir. Çin’den ekonomik
kazanç, ABD’den güvenlik garantisi almak isteyen BAE jeopolitik bir denge
krizine sürüklenebilir.
Küresel
Yansımalar
Stratejik çiplerin Çin’e kayması,
ABD-Çin yarışmasında “teknolojik soğuk savaş”ı derinleştirecektir. ABD,
yalnızca Çin’e değil, BAE gibi üçüncü ülkelere de daha katı denetimler
uygulamaya başlar. Tedarik zincirleri Batı ve Çin ekseninde tamamen
ayrışabilir.
Sonuç olarak, BAE’nin elindeki
stratejik çiplerin Çin’in erişimine açılması, yalnızca bir teknoloji transferi
değil aynı zamanda jeopolitik güç dengesini sarsacak bir olay olur. Bu nedenle
Washington için BAE yatırımları hem fırsat hem de büyük bir güvenlik riski
barındırmaktadır.
Araştırmanın Amaçları
ve Hedefleri
Bu makale, Trump ailesi ve BAE-kripto
yatırımı-stratejik yapay zeka çipleri ekseninde ortaya çıkan çıkar çatışması,
yolsuzluk ve güvenlik risklerini akademik bir çerçevede çözümlemeyi
amaçlamaktadır. Araştırma, demokratik meşruluk, uluslararası hukuk ve ulusal
güvenlik yazınını birleştirerek okuyucuya hem kavramsal hem de somut örneklerle
kapsamlı bir anlayış sunmayı hedeflemektedir.
Makale boyunca yanıt aranan temel
sorular şunlardır:
Trump
ailesinin MGX yatırımı ve Abu Dabi fonu ilişkisi demokratik meşruluk ve
yolsuzluk tartışmalarını nasıl etkiler?
Stratejik
yapay zeka çipleri bağlamında, BAE’nin bu alandaki yatırımlarının ulusal ve
uluslararası güvenlik boyutları nelerdir?
Bu
yatırımların Çin’in eline geçmesi olasılığı ve yol açabileceği jeopolitik
riskler nelerdir?
Demokratik Meşruluk
ve Yolsuzluk
Siyaset bilimi yazınında meşruluk, bir
hükümetin veya liderin kamuoyu ve yurttaşlar tarafından kabul edilebilirliği
olarak tanımlanır (Beetham, 1991). Demokratik meşruluk ise özellikle adil, saydam
ve özgür seçimler üzerinden sağlanır (Sartori, 1987; Dahl, 1998). Seçim
süreçlerinin yönlendirilmesi veya hileli olması hükümetin hem iç meşruluğunu
hem de uluslararası tanınırlığını zedeler.
Trump’ın 25 Eylül 2025’te Erdoğan’ı
işaret ederek “Hileli seçimleri herkesten daha iyi bilir” şeklinde yaptığı
yorum, yalnızca bir diplomatik jest değil, aynı zamanda liderlerin uluslararası
meşruluk algısı ile ilgili dikkat çekici bir örnektir. Bu tür ifadeler,
demokratik meşruluğun ve uluslararası hukuk normlarının kırılganlığını ortaya
koymaktadır (Beetham, 1991; Diamond, 2008).
Yolsuzluk ve
Çıkar Çatışması
BAE’nin MGX fonu üzerinden Binance’e
yapacağı 2 milyar dolarlık yatırım, çıkar çatışması ve yolsuzluk riski taşıyan
bir süreçtir. Steve Witkoff gibi Trump’a yakın iş insanlarının hem diplomatik
temsilci hem de yatırım ortağı olması devlet görevleri ile özel çıkarların iç
içe geçmesini göstermektedir.
Uluslararası normlar açısından bu
durum sorunludur. “OECD Yolsuzluk Karşıtı Sözleşmesi” (Anti-Bribery
Convention) ve UNCAC, kamu görevlilerinin görevlerini özel çıkar
amacıyla kullanmasını yolsuzluk kapsamında değerlendirir. Bu tür ilişkiler hem
ulusal hem de uluslararası düzeyde demokratik meşruluğu zedeler (Transparency
International, 2022). OECD Sözleşmesi bilinen adıyla “Convention on
Combating Bribery of Foreign Public Officials in International Business
Transactions” 1997 yılında OECD üyesi ülkeler tarafından kabul edilen
uluslararası bir sözleşmedir. Temel amacı, uluslararası ticaret sırasında
yabancı kamu görevlilerine rüşvet verilmesini önlemek ve böylece yolsuzluğu
azaltmaktır. UNCAC, yani “Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla
Mücadele Sözleşmesi” (United
Nations Convention Against Corruption) 2003
yılında BM Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş ve 2005’te yürürlüğe girmiş
uluslararası bir sözleşmedir. Amacı, yolsuzluğun tüm biçimlerini önlemek,
soruşturmak ve cezalandırmak ve uluslararası iş birliğini artırmaktır.
ÖNEMİ
Konu üç açıdan önem taşımaktadır. Birincisi,
iç siyasal düzeydir. Yurttaş güveninin sarsılması ve demokratik denetim
mekanizmalarının zayıflaması anlamına gelir. İkincisi, uluslararası düzeydir.
Yabancı yatırımların devlet elitleriyle doğrudan bağ kurması dış siyasa
kararlarının özel çıkarlar doğrultusunda şekillenmesi riskini taşır. Üçüncüsü, kurumsal
düzeydir. Düzenleyici kurumların “capture” riski ve özel
çıkarların devlet siyasalarını yönlendirmesi riski demektir. Siyaset biliminde ve kamu yönetimi yazınında “düzenleyici
kurumların ele geçirilmesi” (regulatory capture) terimi, bir düzenleyici
kurumun veya devlet organının kendi amacı olan kamu yararını gözetmek yerine
düzenlediği özel sektör veya çıkar gruplarının taleplerine hizmet eder duruma
gelmesini ifade eder (Stigler, 1971). Trump
ailesi ile MGX yatırımı bağlamında, ABD veya BAE düzenleyici kurumlarının
stratejik yapay zeka çipleri ve kripto yatırımlarını denetlerken özel çıkar
gruplarının etkisine girmesi bir “capture” durumu olarak
değerlendirilebilir. Siyaset biliminde ve kamu yönetimi yazınında “düzenleyici
kurumların ele geçirilmesi” (regulatory capture) terimi bir düzenleyici
kurumun veya devlet organının, kendi amacı olan kamu yararını gözetmek yerine
düzenlemeye tabi tuttuğu özel sektör veya çıkar gruplarının taleplerine hizmet
eder duruma gelmesidir (Stigler, 1971).
“Capture” Neden Önemlidir?
Her şeyden önce düzenleyici kurum,
halkın ve toplumun çıkarlarını korumak yerine, özel sektörün veya güçlü çıkar
gruplarının çıkarlarını önceliklendirir. Öte yandan, kurumun kararları, özel
sektörün lehine şekillenir, yarışmayı engelleyen veya piyasayı bozan
uygulamalar ortaya çıkabilir. Ayrıca, yolsuzluk, rüşvet, yüksek düzeyde
lobicilik ve eski özel sektör yöneticilerinin kamu kurumlarına atanması gibi etmenler
“capture”ı kolaylaştırır. Sonuç olarak, düzenlemeler, kamu yararı yerine
özel çıkarlar doğrultusunda oluşturulur, güven kaybı ve demokratik meşruluk
zarar görür.
Kimler Ortak / İlgili
Paydaşlar? |
||
Paydaş |
Rol / Bağlantı |
Potansiyel Çıkar |
Trump ailesi (özellikle Donald Trump, Eric Trump,
Donald Jr., vb.) |
World Liberty Financial (WLF) adlı kripto girişimin büyük hissedarı; WLF
üzerinden stablecoin/dijital token satışından pay alıyor. |
Token satışlarından elde edilecek komisyon ve gelir;
yabancı yatırımcıların ve devlet fonlarının yatırımları üzerinden büyük
kazanç; kripto düzenlemeleri üzerindeki siyasa yönlendirmeleriyle ek üstünlükler. |
Steve Witkoff |
Trump’ın uzun süredir arkadaşı ve Orta Doğu özel
temsilcisi. Aynı zamanda World Liberty’nin ortaklarından biri. |
Hem diplomatik rol üzerinden stratejik ilişkiler
kurma olanağı, hem de özel iş etkinliklerinden elde edilen finansal yarar.
Witkoff ailesi de kripto girişiminden pay alıyor. |
Zach Witkoff |
Steve Witkoff’un oğlu; World Liberty Financial’ın
kurucularından. |
Şirketin uluslararası pazarlara açılması, stablecoin
ve token satışlarından elde edilen gelirin bir kısmı Zach Witkoff dahil
paydaşlara düşüyor. |
MGX / Abu Dhabi Fonları |
MGX, Abu Dhabi destekli fon; World Liberty’nin
stablecoin’ini kullanarak Binance’e 2 milyar dolarlık yatırım yapacak. |
Bu yatırım fonunun hem getiri beklentisi var hem de
bölgesel stratejik etki / teknoloji / kripto piyasalarında konum elde etme
amacı taşıyor. Fon devlet sermayesinin bir kısmı olduğundan hem finansal
kazanç hem diplomatik yatırım değeri olabilir. |
Beklenen Kazançlar,
Riskler ve Maliyetler
Beklenen kazançların başında “token”
[1]
satışlarından ve “stablecoin” [2]
kullanımından komisyon gelirleri, MGX yatırımının getirisi ve olası faiz ve kur
farkları gelmektedir. Witkoff’un özel temsilci olması sayesinde, diplomatik
görüşmelerde yüksek düzey erişim olanağı, yapılacak projeksiyonları önceden
görme olanağı veya devlet anlaşmaları için özel bilgiler elde etme olanağı
beklenen ikinci kazanç türüdür. Ayrıca, kripto alanında büyük yatırım almak ve stablecoin
gibi ürünlerle piyasada talep görmek WLF gibi firmaların değerini ve itibarını
yükseltecektir.
Risklere ve maliyetlere gelince, diplomatik
görev ile özel iş ilişkileri arasındaki sınır bulanıklaşırsa hem ulusal hukuka
hem de uluslararası normlara göre itibar kaybı yaşanabilir. Öte yandan, kripto
sektöründeki düzenleyici kurumların vergilendirme, para aklama yasaları,
uluslararası finans gözetimi gibi konuları sıkılaştırması olasıdır. Halk ve
uluslararası gözlemciler bu tür ilişkileri meşruluk açısından sorgulayabilir ve
“devlet işi ile özel kazanç karıştı” algısı oluşturabilir. Bu da liderin
demokratik meşruluğuna zarar verebilir. Ayıca, kripto tokenlarının ve stablecoinin
değeri değişken (volatile) olabilir ve satış hedefleri tutmazsa beklenen
gelir gerçekleşmeyebilir.
Yukarıda özetlenen yapı sadece çıkar
çatışması değil, doğrudan yolsuzluk (corruption) tartışmalarına da kapı
aralamaktadır.
Trump ailesi, devletle bağlantılı
fonların (Abu Dabi’nin MGX’i) yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımın doğrudan
finansal yararını elde edecektir. Burada devlet görevi (Trump’ın siyasal
etkisi, Witkoff’un özel temsilci sıfatı) ile özel kazanç arasındaki sınır
bulanıklaşmaktadır. Bu, klasik yazında akraba “kayırıcılığı” (nepotism)
ve “devletin belli gruplar tarafından ele geçirilmesi” (state capture) anlamına
gelecektir.
OECD Anti-Bribery Convention ve
UNCAC United Nations Convention Against Corruption gibi uluslararası
sözleşmeler kamu görevlerinin kişisel çıkar sağlamak için kullanılmasını
“yolsuzluk” kapsamında değerlendirirler. Witkoff’un aynı anda hem “ABD’nin
Ortadoğu özel temsilcisi” hem de Trump ailesiyle ortak iş ortağı olması
kurumsal etik ve uluslararası diplomatik kurallar açısından sorunludur.
Böyle bir ilişki, Trump’ın iktidarında
dış siyasal kararların ABD ulusal çıkarlarından ziyade ailesel/özel mali
çıkarlar doğrultusunda alınacağı endişesini doğurmaktadır. Demokratik
sistemlerde yurttaşlar, liderlerin özel çıkarlarla kamu görevlerini
karıştırmamasını bekler. Bu sınırın ortadan kalkması demokratik meşruluk
erozyonuna neden olur.
Bu tür büyük ölçekli yatırımlar,
özellikle Ortadoğu fonlarıyla bağlantılı olduğunda, jeopolitik çıkar transferi
anlamına da gelir. Abu Dabi, sadece finansal kazanç değil, aynı zamanda ABD
yönetimiyle özel erişim satın almış olur. Bu da “policy corruption” yani
siyasaların parayla yönlendirilmesi kavramına işaret eder.
Bazı Yolsuzluk Sonuçlarının
Akademik Açıdan Kavramsallaştırılması
“Crony
capitalism” (ahbap-çavuş
kapitalizmi) devlet kararlarının aile/dost çevresinin çıkarlarına göre
şekillenmesi anlamına gelir.
“Regulatory capture” kamu düzenleyici
kurumlarının özel aktörlerin etkisine girmesi demektir.
“Kleptocracy” iktidarın bir zümrenin
kişisel servetini artırmak için araçsallaştırılmasıdır.
STRATEJİK YAPA
ZEKA ÇİPLERİ VE BAE
Yapay zeka çipleri, yalnızca ticari
ürünler değil, aynı zamanda stratejik askeri ve jeopolitik varlıklardır. ABD
menşeli ileri GPU’lar (NVIDIA H100, A100 vb.), hem sivil hem askeri
uygulamalarda kritik öneme sahiptir (Biddle, 2021). BAE, bu çipleri edinerek ekonomik
çeşitlendirme ve petrol dışı büyüme stratejisi yürütmek, bölgesel ve küresel
güç projeksiyonu sağlamak ve çift kullanımlı teknoloji üzerinden askeri ve
güvenlik kapasitesini artırmak istemektedir (Landler, 2023). Trump ailesi ile
MGX yatırımı, BAE’nin bu stratejik çipler üzerindeki etkisini artırmakta ve
diplomatik erişim sağlamaktadır.
Ancak, BAE üzerinden alınan AI
çiplerinin Çin’in eline geçmesi olasılığı ABD açısından ciddi riskler yaratmaktadır.
Bunların başında ulusal güvenlik gelir. İleri AI modellerinin askeri
amaçlı hızla geliştirilmesi küresel güvenlik için tehlike oluşturur. (Biddle,
2021). Çin’in AGI ve otonom silah teknolojilerinde öne geçme olasılığı yaratır.
ABD-Çin ilişkilerinde teknoloji denetiminin kaybolması, ihracat denetimlerinin
sertleşmesi ve Batı-Doğu bloklaşmasının hızlanması tehlikeleri ortaya
çıkabilir. (Landler, 2023).
GENEL DEĞERLENDİRME,
SONUÇ VE ÖNERİLER
Trump ailesinin MGX yatırımları
üzerinden BAE ile kurduğu ilişki, demokratik meşruluk, yolsuzluk ve
uluslararası güvenlik boyutlarını iç içe geçiren bir örnek oluşturmaktadır. Bu
tür süreçler, yalnızca finansal kazanç değil aynı zamanda jeopolitik güç
dengeleri ve ulusal güvenlik açısından da kritik sonuçlar doğurmaktadır.
ABD ve diğer demokratik ülkeler,
stratejik AI teknolojisi ihracatında üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı erişimi
sınırlayacak düzenlemeler geliştirmelidir. Demokratik meşruluk ve yolsuzluk
risklerinin azaltılması için, devlet ve özel sermaye ilişkilerinde saydamlık ve
hesap verebilirlik mekanizmaları güçlendirilmelidir. Uluslararası düzeyde,
stratejik teknolojilerin transferi ve yatırım ortaklıklarının etik ve güvenlik
denetimleri ile kontrol edilmesi sağlanmalıdır.
Kaynakça
Beetham, D. (1991). The Legitimation
of Power. Macmillan.
Biddle, S. (2021). Military
Applications of Advanced AI Chips. Journal of Strategic Studies, 44(6),
812–834.
Bremmer, I. (2023). Global Corruption
Risks in Strategic Investments. Foreign Affairs, 102(4), 56–70.
Dahl, R. A. (1998). On Democracy. Yale
University Press.
Diamond, L. (2008). The Spirit of
Democracy: The Struggle to Build Free Societies Throughout the World. Times
Books.
Landler, M. (2023). UAE’s Strategic AI
Investments and Geopolitical Risks. The New York Times, September 15.
Sartori, G. (1987). The Theory of
Democracy Revisited. Chatham House Publishers.
Transparency International. (2022).
Corruption Perceptions Index 2022. Transparency International.
Ziegler, C. (2024). Trump Family and
Crypto Investments: Risks and Implications. Journal of International Political
Economy, 31(2), 145–169.
[1] Token
genellikle “jeton” veya “dijital birim” olarak çevrilir. Kısaca, blok zincir
üzerinde belirli bir hakkı, değeri veya varlığı temsil eden dijital bir birim
olarak tanımlanabilir.
[2] Stablecoin
Türkçeye genellikle “durağan kripto para” veya “istikrarlı kripto para” olarak
çevrilir. Kısaca, değerinin belirli bir varlığa (genellikle ABD doları, euro
veya altın gibi) sabitlendiği dijital para birimi anlamına gelir. Amaç, Bitcoin
veya Ethereum gibi diğer kripto paraların yüksek fiyat dalgalanmalarına karşı
istikrarlı bir değer sunmaktır. USDT (Tether): ABD dolarına sabitlenmiş en
yaygın stablecoin, USDC (USD Coin): Merkezi bir kuruluş tarafından desteklenen
dolar sabitli coin ve DAI: Merkezi olmayan bir stablecoin, Ethereum teminatlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder