Akdeniz Enerji Köprüsü: Türkiye İçin Yeni Bir
Dışlanma Tehdidi
Prof. Dr.
Firuz Demir Yaşamış
Öz
Akdeniz Enerji Köprüsü Yunanistan,
Kıbrıs ve İsrail elektrik şebekelerini birbirine bağlamayı hedefleyen ve Avrupa
Birliği tarafından finansmanı sağlanan büyük ölçekli bir denizaltı enerji
altyapı projesidir. Proje, enerji iş birliği, arz güvenliği ve bölgesel kararlılık
sağlamayı amaçlasa da taraf ülkeler arasındaki eş güdüm eksiklikleri,
diplomatik gerilimler ve Avrupa Birliği bünyesinde yürütülen yolsuzluk
soruşturmaları nedeniyle hedeflenen sonuçları tam olarak gerçekleştirememiştir.
Türkiye’nin projeye alınmaması ve AB’nin EPPO aracılığıyla yürüttüğü
soruşturma, projeyi teknik bir enerji altyapısından çok, bölgesel jeopolitik,
diplomasi ve yönetişim boyutlarıyla çok katmanlı bir girişim durumuna
getirmiştir. Bu çalışma, Akdeniz Enerji Köprüsü’nün teknik, ekonomik ve
diplomatik boyutlarını ele alarak projenin bölgesel enerji güvenliği ve
uluslararası ilişkiler bağlamındaki önemini değerlendirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Akdeniz Enerji Köprüsü, Doğu Akdeniz, enerji
güvenliği, Avrupa Birliği, EPPO, Türkiye, jeopolitik, altyapı projeleri
Abstract
The Great Sea Interconnector (GSI) is a large-scale undersea energy
infrastructure project aimed at connecting the electricity grids of Greece,
Cyprus, and Israel, financed by the European Union. Although the project
intends to promote energy cooperation, supply security, and regional stability,
coordination failures among the participating countries, diplomatic tensions,
and an EU-led corruption investigation have hindered the achievement of its
objectives. Turkey’s exclusion from the project and the investigation conducted
by the European Public Prosecutor’s Office (EPPO) have transformed GSI from a
purely technical energy infrastructure into a multifaceted initiative with
significant geopolitical, diplomatic, and governance implications. This study
examines the technical, economic, and diplomatic dimensions of GSI and assesses
its relevance for regional energy security and international relations.
Keywords: Great Sea Interconnector, Eastern Mediterranean, energy security,
European Union, EPPO, Turkey, geopolitics, infrastructure projects
GİRİŞ
“Great Sea
Interconnector (GSI), Türkçe yazında
‘Akdeniz Enerji Köprüsü’ olarak anılmaktadır. Bu proje, İsrail, Kıbrıs ve
Yunanistan arasında elektrik enterkonnektör hattı kurmayı hedefleyen yüksek
gerilim denizaltı kablo sistemidir. Toplam uzunluğu yaklaşık 1.200 kilometre
olup, dünyanın en uzun ve en derin denizaltı elektrik kablosu olma iddiasını
taşımaktadır. Projenin maliyeti yaklaşık 2 milyar avro olarak öngörülmekte,
kapasitesinin ise 2.000 MW düzeyine ulaşacağı hesaplanmaktadır. Güzergah
İsrail’den başlayarak Kıbrıs’a, oradan Girit’e ve Yunanistan ana karasına
uzanmaktadır.
Proje, yalnızca teknik bir altyapı
girişimi olarak değil, aynı zamanda bölgesel enerji güvenliği ve Avrupa
Birliği’nin enerji çeşitlendirme açısından stratejik bir önem taşımaktadır.
Kıbrıs, bu sayede Avrupa elektrik ağıyla bütünleştirilmekte ve adanın enerji açısından
yalıtılmışlığı sona ermektedir. İsrail açısından proje, fazla elektrik
üretiminin ve özellikle yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin
Avrupa’ya ihraç edilmesi olanağı yaratmaktadır. Yunanistan ise bu süreçte
enerji geçişinin merkez ülkesi konumuna gelmektedir. Avrupa Birliği için GSI,
Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma hedefiyle uyumlu bir adım niteliği
taşımaktadır.
Türkiye açısından Akdeniz Enerji
Köprüsü farklı bir anlam kazanmaktadır. Ankara, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki
alanları ve enerji kaynakları bağlamında “Mavi Vatan” doktrini çerçevesinde
etkili bir aktör olmayı hedeflemektedir. Ancak GSI’nin kapsamı dışında
bırakılması, Türkiye’de bu girişimin jeopolitik dışlanma aracı olarak
yorumlanmasına yol açmaktadır. Ayrıca kablonun güzergahı Türkiye’nin münhasır
ekonomik bölge iddialarıyla çakışma olasılığı taşıdığı için olası diplomatik
gerilimler barındırmaktadır. Bu nedenle GSI, yalnızca bir enerji altyapısı
değil, aynı zamanda bölgesel yarışmanın ve stratejik güç dengelerinin yeniden
şekillenmesinde etkili bir unsur olarak değerlendirilmektedir.
ÇÖZÜMLEME
Akdeniz Enerji
Köprüsü Nedir ve Neden Önemlidir?
Yukarıda da belirtildiği üzere, Akdeniz
Enerji Köprüsü İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan arasında elektrik şebekelerini
birbirine bağlayacak bir yüksek gerilim denizaltı kablo sistemidir. Toplam
uzunluğu yaklaşık 1.200 km olacak bu hat, dünyanın en uzun ve en derin
denizaltı elektrik kablosu olma özelliğini taşımayacaktır. Teknik özellik
olarak proje 2.000 MW’a kadar elektrik taşıyabilme kapasitesine sahip
olacaktır. Projenin maliyeti yaklaşık 2 milyar Avro civarındadır. Kablo3.000
metreyi aşan deniz tabanı derinliğine yerleştirilecektir. Projenin güzergahı İsrail,
Kıbrıs, Girit ve Yunanistan ana karası şeklindedir.
Beklenen Yararlar
Projenin en büyük yararı taraf ülkeler
arasında ve AB için enerji güvenliği sağlamasıdır. Kıbrıs “enerji adası”
olmaktan çıkıp Avrupa elektrik şebekesine bağlanacaktır. Avrupa, Rus gazına
bağımlılığı azaltmak için Doğu Akdeniz’in elektrik üretim gücünü sistemle bütünleştirecektir.
İsrail elektrik fazlasını ve yenilenebilir enerji kaynaklarını Avrupa’ya ihraç
etme olanağına kavuşacaktır. Yunanistan “enerji köprüsü” rolüyle Doğu
Akdeniz’den Avrupa’ya enerji geçişinde merkez ülke olma fırsatı yakalayacaktır.
Stratejik Önemi
Bu proje sadece bir teknik altyapı
değil aynı zamanda bir jeopolitik araç olarak kabul edilmektedir. Proje, Doğu
Akdeniz enerji diplomasisinin merkezinde yer alacaktır. Avrupa Birliği
tarafından stratejik öncelikli proje olarak ilan edilmiştir. Proje bölgedeki
güç dengelerini etkileyecektir. İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan’ı birbirine
yakınlaştırırken Türkiye dışlanmış olacaktır.
Türkiye için bu proje iki açıdan
önemlidir. Birincisi dışlanma riskidir. Ankara, Mavi Vatan doktrini
çerçevesinde Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmak isterken bu projede yer almaması
dışlanma algısını pekiştirecektir. Projenin güzergahı, Türkiye’nin deniz yetki
alanı iddialarıyla çakışma potansiyeli taşımaktadır. Bu durum diplomatik ve
askeri gerilimlere yol açabilir.
Akdeniz Enerji
Köprüsü: Kavramsal ve Teknik Çerçeve
Akdeniz Enerji Köprüsü Doğu Akdeniz’de
İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan’ın elektrik şebekelerini birbirine bağlamayı
hedefleyen yüksek gerilim doğru akım (HVDC) altyapı projesidir. Avrupa Birliği
tarafından “Ortak Çıkar Projesi” (Project of Common Interest, PCI) statüsü
ile stratejik öncelikli projelerden biri olarak kabul edilen GSI, yalnızca
teknik bir enerji aktarım hattı değil, aynı zamanda bölgesel enerji güvenliği,
jeopolitik denge ve Avrupa Birliği’nin enerji çeşitliliği siyasalarının bir
uzantısı olarak değerlendirilmektedir.
Teknik Boyut
Proje, yaklaşık 1.200 km uzunluğunda
ve aşamalı olarak 2.000 MW kapasiteye ulaşabilecek bir denizaltı kablo sistemi
öngörmektedir. Üç ana etap söz konusudur: İsrail- Kıbrıs bağlantısı, Kıbrıs-Girit
bağlantısı ve Girit-Yunanistan anakarası bağlantısı. Bu hat, 3.000 metreyi aşan
deniz derinliklerinde yapılması planlanan dünyanın en uzun ve en derin
denizaltı elektrik kablosu olma iddiasını taşımaktadır. Tahmini maliyet 1,9–2,5
milyar Avro aralığında olup, finansmanının önemli bir bölümü AB’nin “Avrupa’yı
Birleştirme Tesisleri” (Connecting Europe Facility) fonu üzerinden
sağlanmaktadır.
Jeopolitik Boyut
Akdeniz Enerji Köprüsü, Doğu
Akdeniz’deki enerji kaynaklarının Avrupa ile bağlantısını sağlayacak stratejik
bir altyapı olarak önem taşımaktadır. Proje, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’i
kapsayan bir enerji hattı üzerinden Avrupa elektrik şebekesiyle doğrudan bütünleşme
sağlamaktadır. Bu bağlamda, Doğu Akdeniz’deki enerji üretim kapasitesi Avrupa
Birliği’nin enerji arz güvenliği stratejisinde kritik bir unsur durumuna
gelmektedir. Türkiye’nin projeye alınmaması Ankara’nın bölgesel enerji
koridorları üzerindeki etkililiğinin sınırlanmasına yol açabilecek bir gelişme
olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca proje, bölgesel ittifak ilişkilerinde yeni
güç dengelerinin ortaya çıkmasına neden olabilecek bir jeopolitik araç niteliği
taşımaktadır.
Ekonomik Boyut
Proje, AB’nin enerji piyasalarına yarışmacı
bir katkı sunma olanağı taşımaktadır. Yenilenebilir enerji üretiminde artış
gösteren Doğu Akdeniz ülkeleri bu proje sayesinde fazladan ürettikleri
elektriği Avrupa pazarına aktarabilecektir. Bu durum, hem bölge ülkelerine yeni
gelir kaynakları yaratacak hem de Avrupa’nın enerji ithalatındaki çeşitlenmeyi
destekleyecektir. Ayrıca projenin mali boyutu dikkate alındığında AB’nin
sağladığı finansal destek Birliğin enerji arz güvenliğini yalnızca siyasal
değil aynı zamanda ekonomik bir öncelik olarak tanımladığını göstermektedir.
Enerji Güvenliği
Boyutu
Akdeniz Enerji Köprüsü, Avrupa’nın
Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma stratejisinin bir parçası olarak
değerlendirilmektedir. Elektrik iletim hatlarının çeşitlenmesi, Avrupa’nın
enerji arzında sürekliliği sağlaması açısından kritik bir öneme sahiptir.
Ayrıca projenin denizaltı kablo sistemi aracılığıyla gerçekleştirilmesi, enerji
nakil güvenliği açısından karasal hatlara göre daha az jeopolitik risk
barındırmaktadır. Bununla birlikte, Doğu Akdeniz’de süregelen siyasal ve hukuksal
uyuşmazlıkların proje güvenliği üzerinde olası bir risk unsuru oluşturduğu da
göz ardı edilmemelidir.
Stratejik Boyut
GSI, Avrupa’nın Rus gazına olan
bağımlılığını azaltma hedefiyle uyumludur ve Doğu Akdeniz’in enerji üretim
merkezlerini Avrupa pazarıyla bütünleştirme işlevi üstlenmektedir. Bu bağlamda
proje, üç ayrı düzeyde önem arz etmektedir. Birincisi, Kıbrıs açısından. Ada,
Avrupa’da elektrik şebekesi yalıtılmış olan tek ülke konumundan çıkarılarak AB
enerji sistemiyle bütünleştirilmektedir. İkincisi İsrail açısından. Elektrik
fazlası ve yenilenebilir enerji üretimi Avrupa’ya ihraç edilebilecek ve ülke
enerji diplomasisinde yeni bir araç kazanacaktır. Üçüncüsü Yunanistan açısından.
Enerji geçişinde “transit ülke” rolü pekişmekte ve Atina, Doğu Akdeniz’in
Avrupa’ya açılan kapısı konumunu güçlendirmektedir.
Türkiye Boyutu
Türkiye, GSI’nin kapsamı dışında
bırakılmıştır. Bu durum Ankara tarafından, “Mavi Vatan” doktrini bağlamında
Doğu Akdeniz’deki etki alanının daraltılması ve enerji ekseninde jeopolitik
dışlanma olarak okunmaktadır. Ayrıca kablo güzergahı, Türkiye’nin münhasır
ekonomik bölge (MEB) iddialarıyla çakışma olasılığı taşımakta ve bu da
diplomatik ve deniz yetki alanı gerilimlerini beslemektedir. Ankara, buna
karşılık kendi enerji transit altyapılarını (TANAP, TürkAkım) ve “enerji
merkezi” vizyonunu öne çıkarmaktadır.
Türkiye Açısından
Doğrudan Etkiler
Enerji Transit ve
Pazar Erişimi
Akdeniz Enerji Köprüsü’nün Türkiye
dışında kalan bir güzergah üzerinden Avrupa pazarına enerji yönelmesi
Ankara’nın Doğu Akdeniz kaynakları üzerinden transit rolünü
sınırlandırmaktadır. Türkiye’nin enerji koridoru ve ara enerji merkezi olma savı
zayıflayabilir. Bunun sonucu olarak Türkiye, bölgesel elektrik ticaretinden ve
transit ücretlerinden doğrudan gelir elde etme fırsatlarını kaybedebilir. Uzun
vadede enerji arz zincirinde söz sahibi olma kapasitesi azalırsa Türkiye’nin
enerji diplomasi araçları kısıtlanacaktır.
Deniz Yetki Alanı
(MEB/KKTC İlişkisi) ve Hukuksal Çatışma
Kablo güzergahının Türkiye’nin savladığı
münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlarıyla çakışması olasılığı hukuksal
itirazlara ve diplomatik gerginliğe yol açmaktadır. Bu durum, hem söz konusu
deniz araştırma ve yapım etkinliklerinin gecikmesine hem de Türkiye’nin Kıbrıs
konusunda yürüttüğü stratejinin daha sert bir savunma çizgisine evrilmesine
neden olabilir. Hukuksal çatışma uzun vadede bölgesel rejim oluşturma
süreçlerini karmaşıklaştırır.
Güvenlik ve
Askeri Riskler
Proje alansı Doğu Akdeniz’deki deniz
güvenliği sorunları ile örtüşmektedir. Türkiye’nin güvenlik endişeleri,
gerektiğinde deniz denetimini artırma, araştırma gemilerine müdahaleler veya
deniz kuvvetleri manevraları gibi uygulamalara yol açmıştır. Bu uygulamalar
proje takvimini geciktirebileceği gibi iki taraflı askeri çatışma riskini de
yükseltecektir. Altyapı hedefli sabotaj girişimleri veya deniz kazaları ülkeler
arası ve kurumlar arası gerilimi tırmandırabilir.
Türkiye Açısından
Dolaylı Etkiler
Bölgesel Jeopolitik
Konumlanma
GSI, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan eksenini
enerji aracılığıyla güçlendirerek Ankara’nın bölgesel diplomatik manevra
alanını daraltabilir. Bu gelişme, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnızlaşma
riskini artıracaktır. Avrupa kurumları düzeyinde Yunanistan-Kıbrıs hattı ile iş
birliği artarken Türkiye’nin diplomatik baskı ve imaj maliyeti yükselecektir.
Ekonomik Rekabet
ve Yatırım İklimi
Enerji altyapısının Türkiye dışı bir
koridorda gelişmesi bölgesel yatırım yönelimlerini etkileyecektir. Özellikle
enerji bağlantıları, yenilenebilir enerji projeleri ve dolaylı sanayi
yatırımları Yunanistan-Kıbrıs-İsrail eksenine yönelebilecektir. Bu durum
Türkiye’deki yatırımcıların ya da bölgesel projelere katılabilecek teknoloji
firmalarının farklı güzergahlara yönelmesine neden olabilir.
İç Siyasada Algı
ve Yönetim Müdahalesi
Projeden dışlanma biçimi iç siyasada
milliyetçi söylemleri güçlendirme olanağına sahiptir. Hükümete karşıt olanlar
projenin Türkiye’yi devre dışı bıraktığı savını kullanarak dış siyasa
eleştirileri üretebilecektir. Ayrıca devletin enerji stratejisini gözden
geçirme gereksinimi kamuoyunda tartışma yaratabilecektir.
Stratejik
Sonuçlar ve Siyasa Etkileri
Uzun Vadeli
Enerji Siyasası Gereksinimi
GSI’nin yaşama geçirilme olasılığı
Türkiye’yi hem enerji arz güvenliği hem de pazar erişimi açısından farklı
stratejiler geliştirmeye zorlayacaktır. Bu bağlamda Türkiye için izlenebilecek
stratejik seçenekler şunlardır: (i) bölgesel çok-aktörlü iş birlikleri kurmak;
(ii) kendi enterkonnektör transit projelerini hızlandırmak; (iii) yenilenebilir
enerji kapasitesini artırarak içeride enerji ihracına yönelik modeller
oluşturmak; (iv) enerji diplomasi kanallarını çeşitlendirerek AB ve Rusya gibi
aktörlerle dengeli ilişkiler kurmak.
Hukuksal ve
Diplomatik Davranış Modelleri
Türkiye, uluslararası deniz hukuku
çerçevesinde savlarını görünür kılmak ve hukuksal zemini güçlendirmek için
deniz yetki iddialarını belgelendirme çalışmalarını hızlandırabilir,
uluslararası mahkemeler ve arabuluculuk mekanizmalarını daha etkili
kullanabilir ve bölgesel hukuksal eş güdüm ve kanıt paketleri hazırlayabilir.
Diplomatik olarak ise üçüncü taraflarla, örneğin AB üyeleri, ABD, Rusya ile
enerji güvenliği ve transit konularında farklı görüşme başlıkları
geliştirilmelidir.
Taraf Ülkeler
Arasındaki Sorunlar
Akdeniz Enerji Köprüsü projesi, teknik
bir enerji altyapısı olmanın ötesinde, İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan arasında
çok boyutlu eş güdüm ve yönetim sorunlarını da barındırmaktadır. Projenin
başlangıç aşamasında, kablo güzergahının Kıbrıs’tan Girit’e ve oradan
Yunanistan ana karasına uzanması planlanmış olup, bu süreçte Kıbrıs ve
Yunanistan arasında teknik ve mali konular üzerine bazı görüş ayrılıkları
ortaya çıkmıştır. Özellikle yatırım paylaşımları, proje yönetimi sorumlulukları
ve enerji gelirlerinin dağılımı konularında taraflar arasında net bir görüş
birlikteliği sağlanması uzun bir süreyi almıştır. Bu durum, proje eş güdümünü
ve tamamlanma süresini olumsuz etkilemektedir.
İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan arasında
enerji ihracatı ve arz güvenliği stratejileri farklı öncelikler üzerine
kuruludur. İsrail’in enerji ihracat hedefleri ile Kıbrıs ve Yunanistan’ın
enerji geçiş ve dağıtım stratejileri arasında zaman zaman uyumsuzluklar
gözlemlenmektedir. Bu farklılıklar, proje planlamasında gecikmelere ve uygulama
süreçlerinde eş güdüm sorunlarına yol açmaktadır.
Bunun yanı sıra, AB’nin proje
finansmanı ve denetim süreçleri ile proje ortakları arasındaki eş güdüm
eksiklikleri uygulama aşamasında ek zorluklar yaratmaktadır. Fon yönetimi,
bürokratik izinler ve sorumluluk paylaşımı konularındaki aksaklıklar projenin
zamanında tamamlanmasını ve işletme verimliliğini doğrudan etkilemektedir.
Bölgesel siyasal belirsizlikler de
projenin karşılaştığı diğer bir sorun alanını oluşturmaktadır. İsrail-Filistin
çatışmaları, Kıbrıs’taki çözülmemiş siyasal statü ve Doğu Akdeniz’deki enerji
kaynakları üzerindeki uyuşmazlıklar, altyapının güvenliği ve işletilmesi
açısından risk unsurları yaratmaktadır. Bu durum hem proje planlamasında hem de
yatırımcı güveninde dalgalanmalara neden olmaktadır.
Ayrıca Türkiye’nin projeye alınmamış
olması taraf ülkeler arasında dolaylı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’nin dışlanması, bölgesel enerji iş birliği ve güvenlik mekanizmalarının
sürdürülebilirliğini zayıflatmakta ve projenin jeopolitik kararlılık üzerinde
belirsizlik yaratmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu bağlamda, Akdeniz Enerji Köprüsü
projesi, teknik ve ekonomik boyutlarının yanı sıra, taraf ülkeler arasındaki eş
güdüm sorunları ve bölgesel siyasal belirsizlikler nedeniyle karmaşık ve uzun
vadeli bir girişim olarak değerlendirilmektedir. Bu sorunlar, projenin
tamamlanma süresini uzatmakta ve bölgesel enerji dengeleri üzerinde önemli
belirsizlikler yaratmaktadır.
Avrupa
Birliği’nin Rolü ve Yüklenimi
Akdeniz Enerji Köprüsü projesi, Avrupa
Birliği açısından hem stratejik bir enerji altyapısı girişimi hem de bölgesel
enerji güvenliğini destekleyen bir siyasal araç olarak önem taşımaktadır. AB,
projenin finansmanına önemli ölçüde katkı sağlayarak mali yüklenim üstlenmiş ve
böylelikle taraf ülkelerin projeyi gerçekleştirme kapasitesini artırmıştır. Bu
finansal destek, projenin tamamlanmasını kolaylaştırmakla birlikte Avrupa
Birliği’ni ekonomik ve hukuksal açıdan doğrudan sorumluluk altına sokmaktadır.
Buna ek olarak, proje AB’nin enerji
arz güvenliği stratejisinin merkezi bir unsuru olarak görülmektedir. AB, GSI
aracılığıyla Doğu Akdeniz’deki enerji üretim kapasitesini Avrupa elektrik
şebekesiyle bütünleştirmeyi ve enerji çeşitliliğini artırmayı hedeflemektedir.
Bu stratejik sorumluluk, Birliği taraf ülkeler arasında eş güdümü sağlama ve
enerji geçişinin sürekliliğini sağlama yükümlülüğü altına sokmaktadır.
AB’nin proje üzerindeki rolü yalnızca
finansal ve stratejik boyutla sınırlı kalmamaktadır. Aynı zamanda yönetsel ve
teknik eş güdüm açısından merkezi bir aktör olarak konumlanmaktadır. Fon
yönetimi, izin süreçlerinin denetimi ve proje ortakları arasında uyumun
sağlanması gibi görevler, AB’yi önemli bir yönetim yükü altına sokmaktadır. Bu
durum, özellikle Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail arasındaki teknik ve yönetimsel
uyuşmazlıkların çözümünde AB’nin etkili bir arabulucu ve denetleyici rol
üstlenmesini zorunlu kılmaktadır.
Projenin jeopolitik boyutu da AB’nin
yükünü artırmaktadır. Türkiye’nin projeye alınmaması ve bölgedeki siyasal
belirsizlikler, Avrupa Birliği’ni yalnızca enerji siyasası bağlamında değil,
diplomatik ve güvenlik boyutlarında da sorumluluk altına sokmaktadır. Bu
bağlamda AB’nin desteği hem bölgesel kararlılığı sağlama hem de taraflar arası
çatışmaları en aza indirme kapasitesi ile sınanmakta ve AB açısından stratejik
ve siyasal riskler içermektedir.
Akdeniz Enerji Köprüsü projesi, Avrupa
Birliği için mali, stratejik ve yönetsel boyutlarda kapsamlı bir yüklenim
anlamına gelmekte ve AB’yi bölgesel enerji iş birliği, güvenlik ve diplomasi
süreçlerinde merkezi bir aktör durumuna getirmektedir. Bu yüklenim, AB’nin Doğu
Akdeniz’deki enerji ve jeopolitik etkililiğini artırmayı hedeflerken, aynı
zamanda karşılaşılan teknik, hukuksal ve siyasal sorunlar nedeniyle önemli bir
sorumluluk alanı yaratmaktadır.
Türkiye’nin
Değerlendirmesi ve Stratejik Yanıtları
Türkiye, Akdeniz Enerji Köprüsü
projesinde AB’nin üstlendiği finansal, yönetsel ve stratejik yüklenimi yakından
izlemektedir. Ankara açısından AB’nin bu rolü, Doğu Akdeniz’deki enerji
dengeleri ve Türkiye’nin bölgesel etkinliğini doğrudan etkileyen bir unsur
olarak değerlendirilmiştir. Özellikle, Türkiye’nin projeye alınmaması AB’nin
desteklediği İsrail-Kıbrıs-Yunanistan ekseninin güçlenmesine ve Ankara’nın
enerji transit konumunun sınırlandırılmasına yol açmaktadır.
Bu bağlamda Türkiye, AB’nin
yüklenimini bir fırsat ve risk dengesi olarak okumakta ve enerji koridorları,
deniz yetki alanları ve bölgesel iş birliği mekanizmalarını yeniden
şekillendirmektedir. Türkiye, kendi enerji stratejisini çeşitlendirmek ve
dışlanma etkilerini en aza indirmek amacıyla farklı teknik çözümler
geliştirmekte ve kara ve deniz üzerinden enerji aktarım hatları, yenilenebilir
enerji projeleri ve enerji depolama kapasiteleri üzerine çalışmalar
yürütmektedir.
Diplomatik açıdan Ankara, AB’nin
projedeki etkili rolünü hem dengeleyici hem de denetleyici bir çerçevede ele
almaktadır. Türkiye, uluslararası hukuk ve MEB iddialarını güçlendirecek hukuksal
belgeler, bilimsel raporlar ve jeolojik verilerle AB nezdinde görünürlük
sağlamaya çalışmaktadır. Aynı zamanda, bölgesel enerji güvenliği ve iş birliği
alanında yararcı diplomasi kanalları açarak AB ve taraf ülkelerle teknik
görüşmeler yürütmektedir.
Son olarak Türkiye, AB’nin projeye
sağladığı desteğin jeopolitik etkilerini izleyerek, bölgesel dış siyasa
stratejilerini buna göre uyarlamaktadır. Bu kapsamda Ankara, enerji geçişi,
deniz yetki alanları ve bölgesel iş birliği konularında farklı senaryolar
geliştirmekle birlikte hem Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlama hem de Doğu
Akdeniz’deki diplomatik ve stratejik konumunu koruma amacını gözetmektedir.
Projenin
Karşılaştığı Sorunlar ve Riskler
Jeopolitik ve
Bölgesel Dışlanma: Türkiye’nin
projeye dahil edilmemesi, Doğu Akdeniz’deki enerji ve deniz yetki alanları
üzerindeki etkinliğini sınırlamakta ve Ankara tarafından jeopolitik dışlanma
olarak algılanmaktadır. Proje, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan eksenini güçlendirerek
Türkiye’nin bölgesel diplomatik manevra alanını daraltmaktadır.
Hukuksal Görüş
Ayrılıkları ve Denizde Yetki Çakışmaları: Kablo
güzergahı, Türkiye’nin ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ (MEB) savları ve Kıbrıs
çevresindeki deniz yetki alanlarıyla çakışma gizil gücüne sahiptir. Bu durum
hem uluslararası hukuk çerçevesinde uyuşmazlıklara hem de diplomatik
gerilimlere yol açabilmektedir.
Teknik ve
Mühendislik Zorlukları: Proje,
3.000 metreyi aşan deniz derinliklerinde yapılacaktır. Bu derinlikte denizaltı
kablosu döşeme ve bakım süreçleri hem teknik hem mali açıdan ciddi zorluklar
yaratmaktadır. Kablo hattının uzunluğu (~1.200 km) ve farklı deniz tabanı
koşulları projenin tamamlanma süresini uzatabilir ve maliyetleri artırabilir.
Finansman ve
Ekonomik Riskler: Toplam maliyetin
yaklaşık 2 milyar Avro olması ve büyük kısmının AB fonlarından sağlanması,
finansman güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından riskler taşımaktadır. Güzergahın
tamamlanmaması veya gecikmesi yatırım geri dönüş sürelerini uzatabilir ve
ekonomik beklentileri olumsuz etkileyebilir.
Bölgesel Enerji
ve Siyasal Gerginlikler: Proje, Doğu
Akdeniz’deki enerji yarışmasını ve enerji altyapı siyasalarını yeniden
şekillendirmektedir. Türkiye ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz enerji hatları
ve araştırma alanları ile ilgili mevcut gerilimler, projenin güvenli ve
sorunsuz işlemesini tehdit edebilir. Ayrıca İsrail-Filistin gerilimi ve
bölgedeki siyasal belirsizlikler proje üzerinde olası güvenlik riskleri
yaratmaktadır.
Kurumsal ve Yönetsel
Sorunlar: AB içinde ve proje ortakları arasında
yönetsel eş güdüm eksiklikleri veya bürokratik gecikmeler gözlemlenmiştir. Bu
durum, yapım takvimi, izin süreçleri ve kablo döşeme çalışmaları açısından
belirsizlik yaratmaktadır.
Türkiye İçin Siyasa
Önerileri
Teknik ve
Ekonomik Farklı Güzergahlar:
Türkiye, Doğu Akdeniz kaynaklarını Türk şebekesi ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya
taşıyacak farklı projeler (kara-deniz hibrit çözümler, LNG/elektrik dönüşüm
projeleri) değerlendirmelidir.
Enerji Diplomasi
Kapsamını Genişletme: AB içinde enerji
pazar erişimi ve düzenleme süreçleri konusunda etkili lobi yürütülmeli ve
enerji güvenliği söylemi üzerinden Türkiye’nin katkıları vurgulanmalıdır.
Hukuksal
Hazırlık: MEB iddialarını destekleyecek
hidrolojik, jeolojik ve hukuksal çalışmalar sistemli şekilde derlenmeli ve
uluslararası kamuoyuna yönelik raporlama güçlendirilmelidir.
Bölgesel İş Birliği
Mekanizmaları: Türkiye, farklı
bölgesel enerji mekanizmaları (örneğin Türkiye-Mısır, Türkiye-İsrail teknik ve dolaylı
iş birliği olanakları) üzerinden konumunu korumaya çalışmalıdır. Bu bağlamda
yararcı ve çıkar bazlı ortaklıklar geliştirilebilir.
İç Enerji
Dönüşümü: Yenilenebilir enerji yatırımları,
şebeke çağdaşlaştırma ve enerji depolama kapasitesi artırılmalı ve böylece
Türkiye hem iç talebi karşılayacak hem de bölgesel arz dalgalanmalarına
dayanıklı duruma gelecektir.
Akdeniz Enerji Köprüsü, teknik bir
enerji altyapısı olmanın ötesinde, Doğu Akdeniz’de güç dengelerini yeniden
şekillendirme gücüne sahip stratejik bir projedir. Türkiye açısından proje hem
doğrudan ekonomik ve hukuksal etkiler hem de dolaylı jeopolitik ve iç siyasal
sonuçlar üretmektedir. Ankara’nın karşısında iki temel sınav vardır: (i) mevcut
dışlanma dinamiklerini azaltacak somut teknik ve diplomatik seçenekler
geliştirmek; (ii) hukuksal ve diplomatik zemini güçlendirerek projelerin
bölgesel meşruluk mücadelelerinde etkinliklerde bulunmak.
Akdeniz Enerji Köprüsü (GSI) projesi,
AB tarafından finansmanı sağlanan büyük ölçekli bir altyapı girişimi olarak
saydamlık ve hesap verebilirlik açısından önemli soruları gündeme getirmiştir.
Proje, Yunanistan, Kıbrıs ve ilerleyen aşamalarda İsrail arasında denizaltı
elektrik iletimi sağlamayı hedeflemektedir. Ancak, projeye ilişkin yürütülen
Avrupa Kamu Savcılığı Ofisi (EPPO) soruşturması, potansiyel yolsuzluk ve
usulsüzlük iddialarını ortaya koymuştur.
AB VE EPPO BAĞLAMINDA
YOLSUZLUK SAVLARI
Akdeniz Enerji Köprüsü projesi AB
tarafından sağlanan finansal destek nedeniyle yüksek düzeyde saydamlık ve hesap
verebilirlik gereksinimleri içermektedir. Bu çerçevede, Avrupa Kamu Savcılığı
Ofisi (European Public Prosecutor’s Office, EPPO) projeye ilişkin olası
yolsuzluk ve mali usulsüzlük savlarını incelemektedir. EPPO, AB fonlarının
kötüye kullanılmasını, ihale süreçlerinde usulsüzlükleri ve bütçe özgülemelerinin
yanlış yönetimini soruşturmakla görevli bağımsız bir kurumdur. Projeye yönelik
yürütülen soruşturma, AB’nin finansman sağladığı büyük ölçekli altyapı
projelerinde, yalnızca teknik ve ekonomik başarıların değil, aynı zamanda saydamlık
ve hesap verebilirlik ilkelerine uyumun da kritik olduğunu göstermektedir. Bu
durum, GSI’nin uygulama sürecinde ortaya çıkan yönetişim sorunlarının ve taraf
ülkeler arasındaki eş güdüm eksikliklerinin AB açısından da stratejik ve hukuksal
riskler barındırdığını ortaya koymaktadır. EPPO, projeye ilişkin olarak olası
suç etkinliklerini incelemek üzere bir soruşturma başlatmıştır. Kıbrıs
Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, EPPO'nun bu soruşturmayı başlattığını ve ayrıntıların
gizliliği nedeniyle daha fazla bilgi verilemeyeceğini açıklamıştır.
Soruşturmanın odağında, projeye ilişkin finansal yönetim, ihale süreçleri ve
bütçe özgülemeleri gibi alanlarda yolsuzluk ve usulsüzlükler bulunmaktadır. Projenin
finansmanında AB'nin önemli katkıları bulunmakta olup bu durum projeyi yüksek
riskli bir denetim alanı durumuna getirmektedir. AB'nin finansal desteği,
projeye olan güveni artırmayı amaçlasa da aynı zamanda saydamlık ve hesap
verebilirlik gerekliliklerini de beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda,
EPPO'nun yürüttüğü soruşturma, AB'nin finansman sağladığı projelerdeki olası
yolsuzlukları saptama ve önleme konusundaki kararlılığını göstermektedir. GSI
projesi, büyük ölçekli altyapı projelerinin yalnızca teknik ve ekonomik
başarılarının değil, aynı zamanda saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerine ne
derece uyduğunun da değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
GENEL DEĞERLENDİRME
VE SONUÇ: TÜRKİYE BAKIŞ AÇISI
Akdeniz Enerji Köprüsü, planlandığı şekliyle
yaklaşık 1.200 kilometre uzunluğunda ve 2 milyar dolarlık maliyetiyle dünyanın
en uzun denizaltı enerji kablosu olma özelliğini taşımaktadır. Projenin amacı,
Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail elektrik şebekelerini birbirine bağlayarak Doğu
Akdeniz’de enerji iş birliği, arz güvenliği ve bölgesel kararlılığı
güçlendirmektir. Ancak mevcut gelişmeler, bu hedeflerin büyük ölçüde
gerçekleştirilemediğini göstermektedir. Proje, taraf ülkeler arasında yeni
gerilimler yaratmış, daha önce yakın olan Yunanistan-Kıbrıs ilişkilerini
zedelemiş, Avrupa Birliği bünyesinde yolsuzluk savlarına yol açmış ve
Yunanistan ile Türkiye arasında diplomatik gerilimleri artırmıştır. Bu durum,
teknik ve ekonomik bir altyapı girişiminin, bölgesel jeopolitik, diplomasi ve
yönetişim boyutlarıyla etkileşimini açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla GSI,
yalnızca enerji geçişini kolaylaştıran bir proje olarak değil, aynı zamanda
Doğu Akdeniz’de güç dengeleri, uluslararası ilişkiler ve AB’nin stratejik
yükümlülükleri açısından da karmaşık ve riskli bir girişim olarak
değerlendirilmektedir.
Proje kapsamında ortaya çıkan
sorunlar, taraf ülkeler arasındaki eş güdüm eksikliklerinden ve bölgesel siyasal
belirsizliklerden kaynaklanmaktadır. Kıbrıs ve Yunanistan arasında yatırım
paylaşımları, yönetim sorumlulukları ve gelir dağılımı konularındaki
anlaşmazlıklar uygulama sürecini olumsuz etkilemektedir. İsrail’in enerji
ihracatı stratejileri ile Kıbrıs ve Yunanistan’ın enerji geçişi öncelikleri
arasındaki uyumsuzluklar, teknik ve operasyonel gecikmelere yol açmaktadır.
Avrupa Birliği’nin projeye sağladığı finansal destek ve yönetişim
yükümlülükleri, AB’yi hem yönetim hem de diplomasi boyutunda merkezi bir aktör konumuna
getirmektedir. Bu durum, AB’nin projeye olan stratejik bağlılığını ve
yüklenimini artırırken aynı zamanda taraflar arası gerilimlerin çözümünde
AB’nin diplomatik sorumluluklarını görünür kılmaktadır.
Türkiye açısından, GSI’nin projeye alınmaması
bölgesel enerji dengeleri ve Doğu Akdeniz’deki jeopolitik kararlılık açısından
kritik bir eksiklik olarak görülmektedir. Ankara, projeyi yalnızca enerji
altyapısı girişimi olarak değil, aynı zamanda AB’nin ve taraf ülkelerin
Türkiye’yi dışlayarak kurduğu yeni bölgesel güç dengeleri çerçevesinde
değerlendirmektedir. Bu bağlamda Türkiye, enerji geçişi ve deniz yetki alanları
konusunda farklı teknik ve diplomatik çözümler geliştirmekte ve enerji
koridorları ve uluslararası hukuk çerçevesinde hak savlarını güçlendirmektedir.
Aynı zamanda AB’nin projedeki rolünü ve yüklenimini dikkatle izleyerek bölgesel
stratejilerini ve diplomatik hamlelerini bu duruma göre uyarlamaktadır.
Akdeniz Enerji Köprüsü projesi,
teknik, ekonomik, diplomatik ve jeopolitik boyutları bir arada
değerlendirilmesi gereken çok katmanlı bir girişim olarak öne çıkmaktadır. GSI,
enerji iş birliğini artırma ve arz güvenliğini sağlama hedeflerini tam olarak
gerçekleştirememiş olsa da taraf ülkeler, AB ve Türkiye açısından stratejik
dersler ve siyasa belirleme fırsatları sunmaktadır. Türkiye hem enerji
güvenliğini sağlamak hem de Doğu Akdeniz’deki diplomatik ve stratejik konumunu
korumak amacıyla projenin olası risklerini ve fırsatlarını kapsamlı bir şekilde
değerlendirmeye ve gerekli karşı önlemleri almaya devam etmelidir.
Kaynakça
Anadolu Ajansı. (2025, Eylül 4).
European Public Prosecutor's Office launches probe into Greece-Greek Cypriot
subsea power cable project. Anadolu Ajansı. Erişim:
https://www.aa.com.tr/en/europe/european-prosecutor-office-launches-probe-into-greece-greek-cypriot-subsea-power-cable-project/3678718
Cyprus Mail. (2025, Eylül 4). EU
launches investigation into Great Sea Interconnector. Cyprus Mail. Erişim:
https://cyprus-mail.com/2025/09/04/eu-launches-investigation-into-great-sea-interconnector
EU Today. (2025, Eylül 5). EPPO opens
inquiry into €1.9bn Great Sea Interconnector. EU Today. Erişim: https://eutoday.net/eppo-inquiry-into-e1-9bn-great-sea-interconnector/
European Interest. (2025, Eylül 4). EU
Prosecutor investigates possible mishandling of Cyprus cable project. European
Interest. Erişim:
https://www.europeaninterest.eu/eu-prosecutor-investigates-possible-mishandling-of-cyprus-cable-project/
European Public Prosecutor's Office.
(2025). European Public Prosecutor's Office. Erişim:
https://www.eppo.europa.eu/
Reuters. (2025, Eylül 4). European
prosecutors probe east Med cable project. Reuters. Erişim:
https://www.reuters.com/markets/commodities/european-prosecutors-probe-east-med-cable-project-2025-09-04/
Wikipedia. (2025). European Public
Prosecutor's Office. Erişim:
https://en.wikipedia.org/wiki/European_Public_Prosecutor%27s_Office
Wikipedia. (2025). Great Sea
Interconnector. Erişim: https://en.wikipedia.org/wiki/Great_Sea_Interconnector