Kıbrıs 2025 Seçimlerinin Sonuçları Belli Oldu:
Erhürman Kazandı
Prof. Dr.
Firuz Demir Yaşamış
Öz
2025 Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı
seçimleri, bölgedeki siyasal dengelerin yeniden şekillendiğini ve Türkiye’nin
bölgedeki etkisinin sınırlı olduğunu göstermektedir. Seçim sonuçları, AKP’nin
Kuzey Kıbrıs siyasalarının beklenen başarıyı sağlayamadığını ve yerel
aktörlerin bağımsız bir seçim iradesi ortaya koyduğunu göstermektedir.
Türkiye’deki siyasal gelişmeler ve AKP’nin iktidar meşruluğundaki zayıflama,
seçmen tercihlerini doğrudan etkilemiştir. Bu çalışma, seçim sonuçlarının
bölgesel ve ulusal etkilerini değerlendirmekte ve Türkiye-KKTC ilişkileri
bağlamında ortaya çıkan yeni siyasal dinamikleri çözümlemektedir
Anahtar
Kelimeler: Kuzey Kıbrıs, Cumhurbaşkanlığı
seçimleri, Türkiye, AKP, bölgesel siyasalar, siyasal etki
Abstract
The 2025 Presidential elections in Northern Cyprus have reshaped the
regional political balance and demonstrated the limited influence of Turkey in
the area. The election results indicate that the AKP’s policy in Northern
Cyprus did not achieve the expected success, while local actors demonstrated an
independent electoral will. Developments in Turkey, particularly the weakening
legitimacy of the AKP, directly influenced voter preferences. This study
evaluates the regional and national implications of the election results and
analyzes emerging political dynamics in the context of Turkey-Northern Cyprus
relations.
Keywords: Northern Cyprus, presidential elections, Turkey, AKP, regional policy,
political influence
Giriş
Kıbrıs seçimlerine ilişkin olarak
yaptığım ilk değerlendirmede Ersin Tatar’ın kazanmasının beklendiğini
belirtmiştim. Ancak, beklentilerin çok üzerinde bir fark oluştu. Anketler
yarışın ikinci tura kalacağını öngörüyordu, ancak seçim Erhürman lehine sürpriz
bir zaferle sonuçlandı. Bu farkın birkaç olası nedeni olabilir: Birincisi seçmen
hareketliliğidir. Özellikle genç seçmen ve AB yanlısı kesimler sandığa yüksek
katılım göstermiştir. İkincisi, Tatar’ın iki devletli çözüm söyleminin artık
uluslararası meşruluk ve geçerlilik üretmiyor olmasıdır. Üçüncü neden Türkiye’nin
açık desteğinin ters tepki yaratmasıdır. Kıbrıslı Türk seçmenlerde “özerklik” konusunda
duyarlılık göstermiştir. Ayrıca, Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarına koşut
olarak, Kıbrıs’ta da yaşanan ekonomik sıkıntılar ve enflasyonun seçmen
davranışını değiştiren önemli bir etken olmuştur. Bunlara eklenebilecek bir
başka etmen de Federal çözüm ve AB ile bütünleşme beklentilerinin yeniden umut
kazanmasıdır.
Seçim
Sonuçlarının Çözümlenmesi ve Değerlendirilmesi
2025 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
(KKTC) Cumhurbaşkanlığı seçimleri, beklentilerin ötesinde bir sonuçla sona
ermiştir. Kamuoyu araştırmaları seçimin ikinci tura kalacağını öngörürken,
Tufan Erhürman’ın ilk turda yaklaşık %63,8 oy oranıyla elde ettiği açık fark,
ada siyasetinde yeni bir dönemin kapılarını aralamıştır. Bu sonuç, yalnızca bir
lider değişimini değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk toplumunun yöneliminde önemli
bir paradigma kaymasını da işaret etmektedir.
Seçim sonuçları üzerinde dört temel
dinamiğin belirleyici olduğu anlaşılmaktadır. İlk olarak, Kıbrıslı Türk
seçmenin özellikle son yıllarda artan ekonomik sıkıntılar ve yönetişim krizleri
karşısında, Ankara merkezli siyasalarla özdeşleşen mevcut statükoya tepki
gösterdiği gözlenmektedir. Bu durum, iki devletli çözüm söyleminin giderek
inandırıcılığını yitirmesine ve toplumun önemli bir kesiminde federal çözüm
fikrinin yeniden güç kazanmasına neden olmuştur.
İkinci olarak, genç seçmenlerin yüksek
katılım oranı, AB vatandaşlığı ve serbest dolaşım gibi somut kazanımlara dayalı
beklentisiyle açıklanabilir. Bu güdülenme, Erhürman’ın federal çözüm ve Avrupa
ile bütünleşme vizyonunu destekleyen söylemini güçlendirmiştir.
Üçüncü olarak, bölgesel ve
uluslararası konjonktür (özellikle Doğu Akdeniz enerji hatları, hidrokarbon
kaynakları ve İsrail-Yunanistan-Mısır-AB eksenli ittifak ağları) Rum tarafının
elini güçlendirirken, Kıbrıs Türk tarafında uluslararası yalıtımın kırılmasına
yönelik beklentiyi artırmıştır. Dolayısıyla, seçim sonuçları sadece iç siyasal
bir yönelim değil, aynı zamanda dış siyasal bir arayışın da ifadesidir.
Dördüncü olarak Erhürman’ın seçilmesi,
federal çözüm söyleminin yeniden meşruluk kazanması anlamına gelmektedir. Bu
sonuç, özellikle AB çerçevesinde serbest dolaşım, ticaret ve pasaport hakları
gibi somut beklentilerin, simgesel taleplerden daha etkili olduğunu
göstermiştir. Kıbrıslı Türkler, artık geleceğini uluslararası sistemin dışında
değil, onun bir parçası olarak görmek istemektedir.
Bu çerçevede, 2025 seçimleri, KKTC’nin
geleceğinde iki olasılıktan birini öne çıkarmaktadır: ya federal çözüm
doğrultusunda yeni bir diplomatik ivme kazanılacak, ya da Rum tarafının
statükoyu koruma eğilimi karşısında, Kuzey’in uluslararası alanda farklı bir meşruluk
stratejisi geliştirmesi gerekecektir. Ancak her iki durumda da seçim sonuçları,
Kıbrıslı Türklerin mevcut belirsizlikten çıkış arayışında demokratik kanallar
aracılığıyla güçlü bir mesaj verdiğini göstermektedir.
Sonuç olarak, Erhürman’ın zaferi,
yalnızca bir ideolojik tercihin yansıması değil, aynı zamanda toplumsal
özerklik, ekonomik sürdürülebilirlik ve uluslararası meşruluk arayışlarının
birleştiği bir iradenin ifadesi olarak okunmalıdır. Bu gelişme, Türkiye’nin
Kıbrıs siyasalarının da yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmakta ve
Ankara’nın gelecekteki stratejik yönelimlerinin, artık Kıbrıslı Türk toplumunun
kendi önceliklerini daha fazla dikkate alacağı bir çerçevede şekillenmesi
gerektiğini göstermektedir.
Sonuç olarak, 2025 KKTC
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları, yalnızca bir siyasal tercih değişimini
değil, Kıbrıs Türk toplumunun tarihsel yöneliminde köklü bir dönüşümü ortaya
koymuştur. Tufan Erhürman’ın ilk turda yaklaşık %63,8 oranında oy alarak
Cumhurbaşkanı seçilmesi, anketlerin ve genel beklentilerin aksine, güçlü bir
toplumsal bütünleşmenin gerçekleştiğini göstermektedir. Bu bütünleşmenin
arkasında hem içsel etmenler (ekonomik, yönetsel ve toplumsal) hem de dışsal etmenler
(jeopolitik dengeler, enerji siyasaları ve Türkiye ilişkileri) bulunmaktadır.
Belirtmek gerekir ki 2025 seçimleri,
Kıbrıs Türk toplumunda yön değişikliğinin ve siyasal olgunlaşmanın da açık bir
göstergesidir. Seçmen, ekonomik sıkıntılardan kaynaklanan memnuniyetsizliği
yalnızca bir protesto aracına dönüştürmekle kalmamış, aynı zamanda geleceğe
yönelik yeni bir vizyon talep etmiştir. Bu vizyon, federal çözüm arayışının
canlanması, AB ile bütünleşmenin derinleşmesi ve Türkiye ile ilişkilerin
karşılıklı saygı temelinde yeniden tanımlanması yönündedir. Dolayısıyla,
Erhürman’ın zaferi sadece bir seçim sonucu değil, Kıbrıs Türk toplumunun
geleceğe ilişkin stratejik tercihinin açık bir ifadesidir.
Seçim
Sonuçlarının Bölgesel ve Diplomatik Yansımaları
2025 seçimlerinin ardından KKTC’nin
dış siyasa yöneliminin yeniden tanımlanması kaçınılmaz görünmektedir. Tufan
Erhürman’ın federal çözüm eksenli yaklaşımı, yalnızca iç siyasal bir tercih
değil; aynı zamanda Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM)
üçgeninde yeni bir diplomatik çerçevenin şekillenmesi anlamına gelmektedir.
Türkiye ile
İlişkilerde Denge Arayışı: Seçim
sonuçları, Türkiye’nin Kıbrıs siyasasında yeni bir döneme işaret etmektedir.
Erhürman yönetiminin Ankara ile ilişkilerinde bağımlılık yerine iş birliği ve
hiyerarşi yerine eşitlik esaslı bir denge arayışına gireceği öngörülmektedir.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin Doğu Akdeniz enerji siyasaları ve güvenlik
stratejilerinde KKTC’nin görüşlerini daha fazla dikkate almasını
gerektirecektir. Aksi halde, Kıbrıs Türk yönetiminin uluslararası aktörlerle
doğrudan temas arayışına girmesi olasılığı yüksektir.
AB ile Yeniden
Yakınlaşma: Erhürman’ın
federal çözüm ve AB ile bütünleşme yönündeki tutumu, Kıbrıs Türk tarafının
Brüksel’le ilişkilerinde yeni bir ivme yaratabilir. Özellikle Yeşil Hat
Tüzüğü’nün [1]
genişletilmesi, ekonomik yalıtılmışlıkların hafifletilmesi ve AB destekli iki
toplumlu projelerin canlandırılması gündeme gelebilir. Bu süreçte AB, federal
çözüm vizyonunu destekleyen Kıbrıs Türk liderliğini destekleyici bir tutum
benimseyebilir.
BM ve
Uluslararası Toplumun Rolü: BM Genel
Sekreterliği’nin uzun süredir donmuş olan görüşme sürecini yeniden başlatmak
için seçim sonuçlarını bir fırsat olarak değerlendirmesi beklenmektedir.
Erhürman yönetiminin güven artırıcı önlemler ve iki toplumlu temaslara öncelik
vereceği öngörülmektedir. Ancak Rum tarafının statükoyu koruma eğilimi, yeni
dönemdeki görüşmelerin en büyük engeli olmaya devam edecektir.
Doğu Akdeniz
Jeopolitiğinde KKTC’nin Konumu:
Seçimlerin ardından, KKTC’nin Doğu Akdeniz enerji denkleminde yeni bir
diplomatik esneklik arayışına girmesi olasıdır. İsrail-Yunanistan-Mısır-GKRY
ekseninin güçlendiği mevcut tabloda, Kuzey’in dışlanmışlığını azaltmak için çok
taraflı diplomasiye yönelmesi beklenmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin de
bölgesel enerji ve güvenlik siyasalarını Kıbrıslı Türklerin uluslararası meşruluk
talebiyle uyumlu duruma getirmesi önem kazanacaktır.
Değerlendirmek gerekirse, 2025
seçimleri, yalnızca iç siyasetin yönünü değil, Doğu Akdeniz jeopolitiğinin
geleceğini de etkileyecek bir dönüm noktasıdır. KKTC seçmeni, bu sonuçla
birlikte, yalnızca liderini değil, aynı zamanda adanın geleceğine ilişkin
uluslararası konumlanmayı da belirlemiştir. Erhürman’ın önünde, hem Türkiye ile
dengeli ilişkiler kurmak hem de federal çözüm yönünde yeni bir diplomatik
açılım sağlamak gibi zorlu ancak tarihsel açıdan belirleyici bir görev
bulunmaktadır.
AKP’nin Kıbrıs Siyasalarının
Ciddi Başarısızlığı
Seçim sonuçları AKP yaklaşımının bir yenilgisi
olarak yorumlanabilir.
İdeolojik ve
Söylemsel Düzlemde Yenilgi: AKP’nin
uzun süredir benimsediği “iki devletli çözüm” söylemi, 2025 seçimleriyle
Kıbrıslı Türkler tarafından meşruluğunu yitirmiş görünmektedir. Bu söylem,
Türkiye’nin “ulusal dava” söylemini güçlendirmek için iç siyasalarda işlevsel
olsa da uluslararası düzeyde hiçbir karşılık bulamamış ve BM ve AB nezdinde yalıtılmışlığı
derinleştirmiştir. Erhürman’ın zaferi, Kıbrıs Türk toplumunun bu söylemi artık yetersiz
ve etkisiz bulduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Diplomatik
Düzlemde Yenilgi: AKP yönetimi,
özellikle 2020 sonrası dönemde KKTC’yi Türkiye’nin dış siyasa aparatına
indirgeme eğilimindeydi. Tatar döneminde Ankara’nın doğrudan müdahalesiyle
şekillenen seçimler ve siyasalar Kıbrıslı Türklerin özerk siyasal iradesine
gölge düşürmüştü. 2025 seçimlerinde bu yönelim ters tepmiş ve seçmen, bağımsız
karar alma kapasitesini vurgulamak adına Erhürman’ı güçlü biçimde
desteklemiştir. Bu sonuç, “Ankara’nın telkiniyle seçilen lider dönemi sona
ermiştir” mesajını vermektedir.
Jeopolitik
Düzlemde Yenilgi: AKP’nin iki
devletli çözüm ısrarı, Doğu Akdeniz’de KKTC’yi diplomatik yalnızlığa itmiştir. Güney
Kıbrıs İsrail, Mısır, Yunanistan ve AB ile çok taraflı enerji ve güvenlik iş
birlikleri kurarken, Kuzey bu denklemin dışında kalmıştır. Sonuç olarak,
Türkiye’nin hem KKTC üzerinden yürüttüğü enerji diplomasisi hem de bölgedeki
stratejik etki arayışı geri plana düşmüştür.
İç Siyasada Simgesel
Yenilgi: Kıbrıs, AKP’nin “ulusal dava”
söyleminde iç kamuoyuna dönük bir meşruluk aracıdır. Bu seçim sonucu, bu
söylemin artık Kıbrıslı Türk toplumunda karşılık bulmadığını göstermiştir. Erhürman’ın
büyük farkla kazanması, “Kıbrıs Türkleri Ankara’nın değil, Lefkoşa’nın sesini
dinler” mesajını hem Türkiye kamuoyuna hem de uluslararası topluma iletmiştir.
Sonuçta ise stratejik yenilgi ve zorunlu
yeniden değerlendirme yapmanın zamanının geldiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla,
bu seçim sadece bir lider değişimi değil, AKP’nin Kıbrıs siyasalarının temel
parametrelerinin çöktüğü bir dönüm noktasıdır. Ankara’nın bundan sonra ya
federal çözüm sürecine yeniden uyum sağlayarak uluslararası meşruluk
kanallarını açması, ya da Kuzey’in demokratik iradesini tanımayan bir yalıtılmışlık
siyasasıını sürdürmesi gerekecektir. İlk seçenek yapıcı, ikinci seçenek ise
uzun vadede Türkiye’nin bölgesel konumunu daha da zayıflatıcı olacaktır.
AKP hükümetinin
tepkisi ne olur?
AKP hükümetinin tepkisi büyük
olasılıkla üç aşamalı bir biçimde gelişecektir.
İlk Tepki: Sessiz
Soğukkanlılık ve “Saygı Duyuyoruz” Söylemi
AKP iktidarı kısa vadede diplomatik
bir üslup benimseyecektir. Resmi açıklamalarda “Kıbrıs Türk halkının iradesine
saygı duyuyoruz” gibi ılımlı bir retorik kullanılması beklenir. Ancak bu
söylem, Ankara’nın siyasal çizgisinde gerçek bir revizyon anlamına
gelmeyecektir. Daha çok uluslararası tepkileri yumuşatma amacını taşıyacaktır. Arka
planda, Erhürman yönetiminin dış siyasa adımları yakından izlenecek ve
özellikle AB ve BM temasları dikkatle değerlendirilecektir. Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya hesabından
yaptığı paylaşımda, "Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleşen
seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Tufan
Erhürman’ı tebrik ediyorum” demiştir. CHP lideri Özel 'yeni bir güne uyanacak
KKTC’de herkesin umut ve mutluluğunu paylaşıyorum' ifadelerini kullanmıştır. Bunlara
karşılık, Erhürman da ilk açıklamasında “Dış politikada elbette Türkiye'yle
yakın istişareyle yürütülecek, bundan kimsenin kuşkusu olmasın” demiştir.
Orta Vadede:
“Dostça Baskı” ve Mali Kaldıraç Kullanımı
AKP hükümeti, Erhürman’ın federal
çözüm yönelimini dengelemek için ekonomik ve kurumsal bağımlılık kanallarını
kullanabilir. KKTC’nin mali yapısının büyük oranda Türkiye yardımlarına
dayanması Ankara’ya belirli bir finansal manevra alanı sunmaktadır. Bu
çerçevede, desteklerin “yeniden yapılandırılması”, bazı projelerin
“geciktirilmesi” veya “ortak denetim” talepleri gündeme gelebilir. Amaç, açık
bir çatışma yaratmadan, Lefkoşa’nın dış siyasa esnekliğini sınırlamak
olacaktır.
Uzun Vadede: Siyasal
Revizyon ya da Yalıtılmışlığın Derinleşmesi
Seçim sonucu AKP için bir stratejik
uyarı niteliğindedir. İki olasılık öne çıkmaktadır. Birincisi revizyon senaryosudur.
Türkiye, Erhürman yönetimiyle diyalog kurarak “federal çözüm vizyonu içinde
yeni bir görüşme dili” geliştirebilir. Bu, özellikle AB ve ABD ile ilişkilerde
imaj onarımı açısından yararlı olacaktır. İkincisi, inatçı statüko senaryosudur.
Ankara, “iki devletli çözüm” söylemini koruyarak, KKTC üzerindeki denetimini
sürdürmeye çalışabilir. Ancak bu durumda, Kıbrıs Türk yönetimi uluslararası
destek arayışını artırır ve bu da Ankara’nın yalıtılmışlığını büyütür.
Olası Söylem
Değişimi
AKP, bu sonuçtan sonra söylemini
“federasyon değil ama iş birliği modelleri” gibi yeni bir gri alan yaratacak
biçimde yumuşatabilir. Bu, hem iç kamuoyuna “ulusal dava devam ediyor” mesajını
vermek, hem de uluslararası arenada “uzlaşmaya kapalı değiliz” görüntüsü
yaratmak için işlevsel olabilir.
Sonuç olarak değerlendirmek gerekirse,
AKP hükümetinin tepkisi açık bir çatışmadan çok denetim altında tutulan bir
soğukluk ve yeniden konumlanma süreci biçiminde gelişecektir. Erhürman yönetimi
federal çözüm konusunda uluslararası destek topladıkça, Ankara bu kez doğrudan
baskı yerine, ekonomik, bürokratik ve simgesel araçlarla yönlendirme
stratejisini devreye sokacaktır. Ancak bu süreçte aşırı müdahaleci bir tutum,
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki diplomatik manevra alanını daraltabilir.
Seçim
Sonuçlarının Türkiye Siyasalarına Etkisi
2025 Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin sonuçları, özellikle AKP hükümetinin Kıbrıs siyasaları açısından
önemli çıkarımlara olanak tanımaktadır. Seçimlerde ortaya çıkan yüksek fark,
AKP’nin Kıbrıs’taki stratejik tercihlerinin hem Kuzey Kıbrıs’taki seçmen tabanı
hem de uluslararası aktörler nezdinde sınırlı bir destek bulduğunu
göstermektedir. Bu durum, Türkiye’nin geleneksel müdahil rolünü ve “garantörlük”
bakış açısını yeniden değerlendirmesini zorunlu kılabilir. AKP hükümetinin
olası tepkileri, üç ana eksende şekillenebilir. Birincisi, dış siyasalarda
değişiklik yapmadır. Hükümet, Kuzey Kıbrıs’ta daha dengeli ve uzlaşmacı bir siyasa
izlemeye yönelebilir. Özellikle federasyon çözümü veya iki bölgeli iki toplumlu
çözüm önerileri, AKP’nin uluslararası imajını güçlendirecek bir araç olarak
tekrar gündeme gelebilir. İkincisi siyasal mesajların yerel ve ulusal arenaya yansımasının
sağlanmasıdır. Seçim sonuçları, AKP’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz siyasalarında
kamuoyuna sunduğu mesajların etkililiğini sorgulamasına neden olabilir. Parti,
seçmen desteğini artırmak için propaganda ve diplomasi stratejilerini yeniden
şekillendirebilir. Üçüncüsü, iç siyasa ve koalisyon dinamikleridir. Hükümet,
Kıbrıs’taki yenilginin iç siyasetteki yansımalarını da göz önünde
bulunduracaktır. Bu bağlamda parti içi siyasalar ve müttefiklerle olan
ilişkiler Kıbrıs stratejisinin geleceğini belirleyecek önemli etmenler arasında
yer almaktadır.
Genel değerlendirme olarak, 2025 seçim
sonuçları, AKP’nin Kuzey Kıbrıs’taki siyasalarının sınırlı etki yarattığını
göstermekte ve Türkiye’nin bölgesel siyasalarını gözden geçirmesine zemin
hazırlamaktadır. Bu sonuçlar hem diplomatik hem de iç siyasala boyutunda AKP
için bir uyarı niteliği taşımaktadır.
AKP’nin
Türkiye’de Zayıflamış Olmasının Etkisi
Akademik açıdan bakılırsa, Kuzey
Kıbrıs’taki seçim sonuçlarını yalnızca Kıbrıs’taki siyasalar üzerinden okumak
eksik olacaktır. Türkiye’deki AKP’nin özellikle 2023 ve sonrası dönemde
yaşadığı iktidar meşruluğu sorunları, ekonomik krizler ve toplumsal desteğin
azalması, Kuzey Kıbrıs’ta da yankı bulmuştur. Bu bağlamda, Kuzey Kıbrıs
seçmenleri, Türkiye’deki AKP’nin popülaritesindeki düşüşü gözlemlemiş ve bu
algı, yerel siyasal tercihlerini etkilemiş olabilir. Öte yandan, Türkiye’de
AKP’nin saygınlık kaybı, Kuzey Kıbrıs’ta yürüttüğü siyasal mesajların etkisini
azaltmış, yani seçim kampanyası ve destek açıklamaları beklenen etkiyi
yaratamamıştır. Ayrıca, AKP’nin zayıflaması, Kuzey Kıbrıs’ta yerel aktörlerin
ve alternatif adayların daha cazip görünmesini sağlamıştır. Bu durum, seçmen
davranışlarını AKP’nin lehine olmaktan çok aleyhine çevirmiştir. Sonuç olarak,
seçim farkının oluşmasında AKP’nin Türkiye’deki zayıflaması ve iktidar
alternatifi olmaktan çıkması önemli bir paya sahiptir ve bu bağlamda
Kıbrıs’taki yenilgi, sadece bölgesel siyasaların başarısızlığı değil, aynı
zamanda Türkiye iç siyasetindeki kırılmaların da bir yansımasıdır.
Genel
Değerlendirme ve Sonuç
2025 Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı
seçimleri, bölgedeki siyasal dengelerin önemli ölçüde değiştiğini
göstermektedir. Seçim sonuçları, adaylar arasındaki farkın büyük olmasıyla
dikkat çekmiş ve özellikle Türkiye’nin bölgedeki etkisinin sınırlı olduğuna
işaret etmiştir. Bu durum, AKP’nin Kuzey Kıbrıs siyasalarının beklendiği ölçüde
başarılı olmadığını ve yerel aktörlerin bağımsız bir seçim iradesi
sergilediğini ortaya koymaktadır.
Seçim sonuçlarının incelenmesinde,
yalnızca yerel siyasal dinamikler değil, Türkiye’deki siyasal gelişmelerin de
etkisi göz ardı edilmemelidir. Özellikle AKP’nin 2023 sonrası dönemde yaşadığı
iktidar meşruluğuna ilişkin sorunlar, ekonomik sıkıntılar ve toplumsal destek
kaybı, Kuzey Kıbrıs seçmenleri tarafından da algılanmış ve yerel seçim
tercihlerini etkilemiştir. Bu durum, AKP’nin Kıbrıs siyasalarına olan desteğin
azalmasına ve yerel aktörlerin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Seçim
sonuçlarının geniş farkla belirlenmiş olması, Türkiye’deki iktidar
zayıflamasının Kuzey Kıbrıs’ta doğrudan bir yansıması olarak okunabilir.
Sonuç olarak, 2025 seçimleri sadece
bölgesel siyasaların başarısızlığını değil, aynı zamanda Türkiye’deki siyasal
kırılmaların Kuzey Kıbrıs üzerindeki etkisini de ortaya koymaktadır. Bu
bağlamda, Kuzey Kıbrıs siyasetinde öngörülemeyen sonuçlar, bölgedeki aktörlerin
bağımsız hareket alanının arttığını ve Türkiye’nin Kıbrıs siyasalarına yönelik
stratejilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini göstermektedir.
[1] Yeşil
Hat Tüzüğü, Kıbrıs Adası'ndaki bölünmüşlüğü ve Avrupa Birliği (AB) ile Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasındaki ilişkileri düzenleyen önemli bir
hukuki çerçevedir. 29 Nisan 2004 tarihinde AB Konseyi tarafından kabul edilen
bu tüzük, adanın kuzey kesiminde AB mevzuatının askıya alındığı bölgelerle,
AB'nin etkin kontrolündeki güney kesimi arasındaki geçişleri düzenlemektedir.
Tüzüğün amacı, iki toplum arasındaki ticaretin ve etkileşimin yasal bir
çerçevede sürdürülmesini sağlamaktır.
Tüzüğün Temel Özellikleri
Kişi ve Mal Geçişleri: Yeşil Hat Tüzüğü, KKTC
vatandaşlarının ve AB vatandaşlarının, Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen
tampon bölge üzerinden geçişlerini düzenler. Bu geçişler, belirli kurallar
çerçevesinde ve karşılıklı olarak yapılmaktadır.
Ticaret Düzenlemeleri: KKTC'de üretilen malların,
güney kesime satışı için belirli süreçler bulunmaktadır. Bu malların, AB'nin
sağlık, güvenlik ve hijyen ölçünlerine uygunluğu gerekmektedir.
Yıllık Raporlama: AB Komisyonu, Yeşil Hat Tüzüğü'nün
uygulanmasını izler ve her yıl bir rapor hazırlar. Bu rapor, tüzüğün
etkinliğini değerlendirmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak amacıyla kullanılır.
abbilgi.eu
Güncel Gelişmeler
Son yıllarda, Yeşil Hat Tüzüğü'nün uygulama
kurallarında bazı değişiklikler gündeme gelmiştir. Özellikle, KKTC hava ve
deniz limanlarından gelen üçüncü ülke vatandaşlarının güney kesime geçişleri
konusunda yeni düzenlemeler önerilmektedir. Bu değişiklikler, mülteci akışını denetim
altına almak ve güvenlik önlemlerini artırmak amacıyla yapılmaktadır.
Sonuç
Yeşil Hat Tüzüğü, Kıbrıs'taki bölünmüşlüğü ve iki
toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen önemli bir araçtır. Ancak, tüzüğün
etkinliği ve uygulanabilirliği, zaman içinde değişen siyasal ve güvenlik
koşullarına bağlı olarak farklılık gösterebilir. Bu nedenle, tüzüğün sürekli
olarak gözden geçirilmesi ve güncellenmesi, Kıbrıs'taki barış ve kararlılık
için kritik öneme sahiptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder