Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

9 Ekim 2025 Perşembe

 

SANTA CLARA VE CHE: KÜBA DEVRİMİNİN ÖYKÜSÜ

 

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

Yıllardır bu anı beni etkiler.

Küba Devrimi’nin öncesini hatırladıkça Che’nin kararlılığı gözümün önüne gelir.

1958 yılının Aralık ayı. Geminin adı “Granma”. Meksika’dan Küba’ya gizlice çıkan ve devrimcileri taşıyan tekne. Aralarında Fidel Castro, Che Guevara, Camilo Cienfuegos ve Raul Castro’nun bulunduğu 82 devrimciyi taşıyordu.

Santa Clara Muharebesi Küba bağımsızlık savaşında büyük önem taşır. 1958’in son günlerinde Che, Fidel tarafından Las Villas eyaletinin güneyinde, özellikle Santa Clara kentinde birliğin komutanı olarak görevlendirilir ve Küba Devrimi’nin kaderini değiştiren o günlerden birinde, Che Guevara Santa Clara cephesinin sorumluluğunu alır. Küba Devrimi’nin en kritik aşamasıdır. Castro rejim tarafından Havana’yı savunmak için çağrılan bir zırhlı treni durdurmakla görevlendirdi Che’yi.

Batista rejimi Tren Blindado (zırhlı tren) denilen bir birliğin kenti savunmak üzere Havana’ya doğru yola çıkmasını ister. Bu tren, ağır silahlar ve askerlerle doludur. Amacı, Fidel’in ilerleyişini durdurmaktır Rejim, asker ve ağır silah dolu bir zırhlı tren göndermişti. Che ve yaklaşık 18-20 kişilik bir küçük gerilla grubu trenin geçeceği güzergahta rayları dinamitlerle havaya uçurur. Rejim askerleri kendilerini çevreleyen birliğin çok sayıda silahlıdan oluştuğuna inanmışlardı. Çatışma kısa sürer ve askerler teslim olur. Che’nin görevi bu treni durdurmaktı ve çok küçük bir birlikle görevi başardı. Tren devrilince askerler şaşkınlığa düşer. Raylara yerleştirilen dinamitler patlamış, vagonlar devrilmiş ve tren hareketsiz kalmıştır. Che’nin kuvvetleri treni kuşatır. Che yalnızca birkaç kişilik küçük bir grupla treni kuşattı. Sonra büyük bir soğukkanlılıkla seslendi: “Teslim olun! Direnirseniz hepiniz öleceksiniz.” Che, ele geçirilen silahları devrimci kuvvetlere dağıtır. Bu bir blöftü, ama işe yaradı. Askerler teslim oldular. Kısa süre sonra anladılar ki karşılarında büyük bir ordu değil, sadece bir avuç kararlı devrimci vardı.

Bu olay, Batista rejiminin sonunu getiren askeri ve moral kırılma noktasıdır. Santa Clara’nın düşmesi üzerine Batista, 1 Ocak 1959 sabahı ülkeyi terk eder. Bu olay, sadece bir askeri zafer değil, bir devrimin kalp atışıydı. 1 Ocak 1959 sabahı Batista kaçarken, Che’nin gözlerinde yalnız bir zafer değil, bir halkın özgürlük umudu parlıyordu. Santa Clara’daki bu zafer, Batista rejiminin çöküşünü hızlandırdı. Devrim bir halk hareketine dönüştü.

Ben Santa Clara’yı ziyaret ettiğimde bu olayı yerel rehberden dinlemiştim. O an, Che’nin taktik zekası kadar insanlara ilham veren sarsılmaz inancını da hissettim. Bugün Santa Clara’da Che’nin heykeli, o cesaretin, o inancın ve o anın simgesi olarak yükseliyor

Bu olay, yalnızca bir askeri başarı değil, bir liderlik ve strateji dersiydi. Santa Clara’daki bu zafer, Batista rejiminin sonunu getiren dönüm noktası oldu. O an, Che’nin yalnızca askeri dehasını değil, insanlara ilham veren karizmatik liderliğini de hissettim. Onun liderlik biçimi, otoriteye değil, inanca, paylaşılmış bir ideale dayanıyordu. Klasik anlamda “buyuran” değil, inançla yönlendiren bir liderdi.

Rejim çözülürken, ABD yönetimi de artık Batista’nın iktidarda kalamayacağını görmüştü. Washington, onu istifaya zorladı. Batista, yanına milyonlarca dolarlık servetini alarak 1 Ocak 1959 sabahı ülkeyi terk etti. Önce Dominik Cumhuriyeti’ne, sonra İspanya’ya geçti. Bazı kaynaklara göre ABD, ona güvenli çıkış ve Florida’da bir konut sağladı. Ardından binlerce Kübalı, yeni rejimden kaçmak için ABD’ye göç etti.

Bugün Santa Clara’da, o zırhlı trenin devrildiği alan açık hava müzesi haline getirilmiş durumdadır. Tren Blindado Anıtı”, Che’nin dehasını, kararlılığını ve halkın örgütlü iradesini simgeliyor. Her yıl binlerce kişi, o rayların ve vagonların önünde devrim tarihinin en çarpıcı sahnelerinden birine tanıklık ediyor.

Belki de bu yüzden bu öykü beni hep derinden etkiler: Gerçek güç, sayılarda değildir, inançta, vizyonda ve yürekten gelen cesarette saklıdır. Santa Clara, yalnızca bir savaş alanı değil, inancın, kararlılığın ve örnek bir liderliğin sessiz ama güçlü yankısıdır.

Hiç yorum yok: