Kardeşlik Komisyonu Krizi: Öcalan’ın
İfadesi Üzerinden İktidar Blokunda Çatlaklar
Prof. Dr. Firuz
Demir Yaşamış
Öz
TBMM’de
kurulan Kardeşlik Komisyonu, toplumsal barış ve kardeşlik hedefiyle
oluşturulmasına karşın, Abdullah Öcalan’ın ifade verip veremeyeceği tartışması
nedeniyle Türkiye siyasetinde yeni bir gerilim alanı yaratmıştır. 7 Ekim 2025
tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “gerekirse komisyon Öcalan’a gitmeli”
açıklaması, partinin önceki katı ret pozisyonunda esneklik sinyali vermiştir.
Bu gelişme, iktidar bloğu içindeki stratejik ayrışmaları ve barış sürecinin
olası evrimini görünür kılmaktadır. Çalışmada, tartışma üç boyutta ele
alınmaktadır: siyasal dengeler, Kürt siyaseti ve hukuksal-simgesel boyut. Çözümleme,
komisyonun Öcalan’ı doğrudan dinlemesinin mevcut koşullarda siyasal meşruluk
sorunları doğuracağını, ancak dolaylı, denetimli ve kurumsal iletişim
kanallarının toplumsal barış sürecine katkı sağlayabileceğini ileri
sürmektedir. Sonuç olarak, barışın yeniden oluşturulması kişisel ifadelerle
değil, kurumsal diyalog ve anayasal reform süreçleriyle olanaklı görülmektedir.
Anahtar
Kelimeler: TBMM
Kardeşlik Komisyonu, Abdullah Öcalan, Kürt Sorunu, İktidar Bloğu, Toplumsal
Barış, Siyasal Meşruluk
Abstract
Although established with the declared aim of
promoting social peace and unity, the Brotherhood Commission of the Turkish
Grand National Assembly (TBMM) has become a source of political controversy due
to debates surrounding whether Abdullah Öcalan should be allowed to testify
before it. On 7 October 2025, MHP leader Devlet Bahçeli stated that “the
commission should go to Öcalan if necessary,” signaling a potential softening
of the party’s previous hardline stance. This development highlights the strategic
rifts within the ruling bloc and the possible evolution of the peace process.
The study examines the debate in three dimensions: political dynamics, Kurdish
politics, and legal-symbolic aspects. The analysis argues that direct testimony
from Ocalan would create a legitimacy crisis under current political
conditions, while indirect and institutionally controlled channels of
communication could contribute to a renewed peace process. Ultimately,
sustainable peace requires institutional dialogue and constitutional reform
rather than personalized negotiation.
Keywords: Brotherhood Commission, Abdullah Öcalan,
Kurdish Issue, Ruling Bloc, Social Peace, Political Legitimacy
Giriş
TBMM’de
kurulan Kardeşlik Komisyonu, biçimsel söylemde “toplumsal barış, birlik ve
kardeşlik” temasını öne çıkarmasına karşın, kısa sürede Türkiye’nin en
tartışmalı siyasal gündemlerinden biri durumuna gelmiştir. Tartışmanın
merkezinde, Abdullah Öcalan’ın komisyona ifade verip veremeyeceği sorunu
bulunmaktadır. 7 Ekim 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı
açıklama, “gerekirse komisyon Öcalan’a gitmeli” ifadesiyle partinin önceki katı
ret pozisyonunda bir esneklik sinyali vermiştir. Bu durum, yalnızca bir süreç
sorunu değil, Türkiye siyasetinde iktidar bloğu içi güç dengelerini ve Kürt sorununa
ilişkin stratejik ayrışmaları de açığa çıkarmaktadır.
Siyasal
Boyut
İktidar
cephesi içerisinde MHP’nin temsil ettiği güvenlik eksenli çizgi, Öcalan’ın
sürece alınmasını geçmişte katı biçimde reddetmekteydi. Bahçeli’nin açıklaması,
bu çizgide koşullu ve denetlenebilir bir esneklik olasılığını göstermektedir.
Öte yandan, Erdoğan’ın çevresinde şekillenen yararcı kanat, Öcalan’ın sınırlı
düzeyde sürece alınmasını olası anayasa referandumu veya Kürt seçmenin yeniden toparlanması
açısından araçsal bir değer olarak değerlendirmektedir. Bu durum, AKP-MHP
ittifakında uzun süredir var olan stratejik kırılganlıkları yeniden görünür
kılmıştır.
Kürt
Siyaseti ve DEM’in Konumu
DEM
cephesinde, Öcalan’ın sesinin yeniden duyulması, Kürt kamuoyunda bir siyasal ve
simgesel güdülenme kaynağı olarak değerlendirilmekte, ancak örgütsel düzeyde
PKK üst yönetiminin olası silahsızlanma ya da tasfiye tartışmalarına
göstereceği tepki DEM’i temkinli davranmaya zorlamaktadır. Parti, “ifade
hakkı”nı demokratik bir ilke olarak savunmakta, fakat bu talebi doğrudan siyasal
muhataplık biçimine dönüştürmekten bilinçli biçimde kaçınmaktadır.
Hukuksal
ve Simgesel Boyut
Öcalan’ın
komisyona ifade vermesi, yasal statü tartışmasını da beraberinde getirmektedir.
Hükümlü statüsünde bulunan bir kişinin TBMM komisyonuna çağrılması, mevcut
hukuk düzeninde özel bir yönetsel izin gerektirmekte ve bu durum “devletin
Öcalan’ı yeniden muhatap aldığı” yönünde bir algı yaratmaktadır. Bahçeli’nin
açıklaması, bu sürecin denetimli ve koşullu bir biçimde ilerleyebileceğine
işaret etmektedir. Yine de bu durum, özellikle MHP tabanında meşruluk krizi ve
siyasal tepki risklerini beraberinde taşımaktadır.
Sonuç: Denetimli
Gündem ve Esneklik Sinyali
Bahçeli’nin
açıklaması, MHP’nin önceki katı ret pozisyonunda sınırlı bir esneklik ortaya
koysa da denetimli ve koşullu bir yaklaşımı göstermektedir. Komisyonun Öcalan
ile doğrudan iletişim kurması siyasal olarak riskli görünmektedir. Ancak
dolaylı ve sınırlı bilgi aktarımı, toplumsal barış sürecine katkı sağlayabilir.
Bu gelişme, Erdoğan açısından hem DEM desteğini sınamak hem de Kürt seçmen
üzerinde stratejik bir denge arayışı yürütmek için bir fırsat alanı
yaratmaktadır.
Politika
Sonuçları ve Öneri
TBMM
Kardeşlik Komisyonu’nun toplumsal barış sürecinde rolü, kişisel muhataplık
yerine kurumsal diyalog zeminine dayanmalıdır. Abdullah Öcalan’ın ifade
vermesi, mevcut siyasal konjonktürde doğrudan bir dinleme biçiminde olmamalıdır.
Zira bu durum hem meşruluk tartışması doğurur hem de toplumsal kutuplaşmayı
derinleştirir. Bunun yerine, yasal denetim altında, dolaylı ve sınırlı bilgi
aktarımı yöntemi tercih edilmelidir.
Bu yaklaşım,
bir yandan ifade hakkı ve toplumsal kapsayıcılık ilkelerini gözetirken, diğer
yandan devletin kurumsal bütünlüğü ve güvenlik duyarlılığını koruyacaktır.
Dolayısıyla, barışın yeniden oluşturulması kişisel ifadelerle değil TBMM’nin
anayasal reform, eşit yurttaşlık ve demokratik temsil te karar süreçleriyle olanaklı
olmalıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder