Erdoğan’ın CHP Söylemi: Retorik mi, Strateji
mi?
Prof. Dr.
Firuz Demir Yaşamış
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 8 Ekim
2025’teki AK Parti Grup Toplantısı’nda CHP’ye yönelik kullandığı “Ne varlığıyla
bahtiyar oluruz ne yokluğuyla kahroluruz” ifadesi, Türkiye siyasetinde dikkat
çekici bir tartışma başlatmıştır. Bu söz, bir yandan CHP’nin siyasal anlamını
ve ağırlığını yitirdiği yönünde bir iddiayı ima ederken, diğer yandan iktidarın
muhalefeti itibarsızlaştırma dilinin devamı olarak okunabilir.
Bazı yorumculara göre bu ifade,
otoriterleşme süreçlerinde sıkça rastlanan meşruiyet kaybı (delegitimation)
stratejisinin örneğidir. Bu çerçevede Erdoğan’ın sözleri, CHP’nin siyasal
sistem içinde gereksiz bir unsur olarak gösterilmesi ve “CHP’siz bir anayasa”
fikrinin toplumsal düzeyde meşrulaştırılması amacına hizmet etmektedir.
Ayrıca, bu söylemin CHP’nin
kapatılmasını ima eden dolaylı bir anlam taşıdığı görüşü de dile
getirilmektedir. Erdoğan’ın ifadesi, doğrudan bir kapatma çağrısı içermese de
partinin varlık nedenini ve meşruluğunu sorgulayan bir dil kullanmaktadır. Bu yaklaşım
ileride atılabilecek daha sert adımların psikolojik ve söylemsel zeminini
hazırladığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Buna karşılık, diğer bir görüş bu
sözün anlamsız ve mesnetsiz bir sav olduğunu, siyasal sonuç doğuracak nitelik
taşımadığını savunur. Bu bakışa göre Erdoğan’ın sözleri, tepkisel bir
retorikten ibarettir ve kurumsal ya da hukuksal sonuç üretmesi olası değildir.
Sonuç olarak, Erdoğan’ın bu çıkışı üç
eksende okunabilir: Birincisi, siyasal strateji olarak muhalefeti meşruluk
alanından dışlama girişimi, ikincisi, dolaylı ima olarak CHP’nin kapatılmasını
akla getiren söylemsel bir zemin ve üçüncüsü retorik söylem olarak siyasal
sonuç doğurmayan tepkisel bir ifade. Bu çok katmanlı okuma, Türkiye’de siyasal
iletişim dilinin otoriterleşme ve demokratik meşruluk tartışmalarıyla nasıl iç
içe geçtiğini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Erdoğan’ın grup konuşmasında CHP için
kullandığı “Ne varlığıyla bahtiyar oluruz, ne yokluğuyla kahroluruz” ifadesi,
ilk bakışta bir önemsizleştirme veya küçümseme söylemi olarak görülebilir.
Ancak Türkiye’nin mevcut siyasal atmosferinde, özellikle CHP’ye yönelik meşruluk
tartışmalarının yeniden canlandığı bir dönemde bu tür ifadeler dolaylı bir delegitimasyon
yani meşruluk aşındırması işlevi de görebilir.
Dolayısıyla bu söz, sadece “siyasal
polemik” değil, aynı zamanda CHP’nin varlığını sorgulayan, hatta dolaylı
biçimde “kapatılabilir” algısını besleyen bir söylem biçimi olarak da
okunabilir. Erdoğan’ın “bahtiyar olmayız ama kahrolmayız” demesi, “CHP’siz bir
siyasal düzlem” fikrinin toplumda normalleştirilmesine yönelik simgesel bir
adım olabilir.
Değerlendirilecek olursa, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın grup konuşmasında CHP için kullandığı “Ne varlığıyla bahtiyar
oluruz, ne yokluğuyla kahroluruz” ifadesi, ilk bakışta siyasal polemik
sınırlarında kalmış gibi görünse de Türkiye’nin mevcut siyasal bağlamı içinde
daha geniş bir anlam alanına sahiptir. Bu söylem, CHP’nin siyasal sistemdeki
rolünü küçümseyen bir ton taşırken, aynı zamanda partinin meşruluğunu
tartışmaya açan bir alt metin de içermektedir.
Son dönemde muhalefet partilerinin
“devletin geleneksel çizgisiyle çatışan” veya “ulusal iradeye aykırı” yapılar
olarak sunulduğu bir söylem ortamında, bu tür ifadeler delegitimasyon (meşruluk
aşındırma) stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Erdoğan’ın
sözleri, doğrudan bir tehdit içermese de CHP’siz bir siyasal düzen fikrinin
normalleştirilmesi yönünde bir söylemsel zeminin oluşmasına katkı sağlayabilir.
Bazı siyasal gözlemciler, bu ifadenin
dolaylı biçimde CHP’nin kapatılmasına yönelik bir imayı da barındırabileceğini
ileri sürmektedir. Bununla birlikte, mevcut durumda bu yorumun kesin bir siyasi
niyetin göstergesi olarak değil, söylemsel düzeydeki bir olasılık olarak
değerlendirilmesi daha sağlıklı görünmektedir.
Demokratik rejimlerde devlet
başkanlarının veya yürütme organı temsilcilerinin, ana muhalefet partisi
hakkında kullandıkları dil, siyasal kültürün ve demokratik olgunluğun temel
göstergelerinden biridir. Ana muhalefet partisi, parlamenter sistemlerde olduğu
kadar başkanlık tipi yönetimlerde de demokratik meşruluğun kurumsal güvencesi
sayılır. Bu nedenle, devlet başkanının muhalefet partisini küçümseyen,
varlığını önemsizleştiren veya gereksiz gösteren ifadeleri, demokratik alışkanlıklar
açısından sorunlu ve uygunsuz kabul edilir.
Erdoğan’ın “Ne varlığıyla bahtiyar
oluruz, ne yokluğuyla kahroluruz” sözü, eğer yüzeydeki anlamıyla yorumlanırsa,
ana muhalefet partisinin demokratik sistem içindeki yerini önemsizleştiren bir
bildiri niteliği taşır. Bu tür ifadeler, siyasal çoğulculuğun zayıfladığı,
iktidar ile muhalefet arasındaki kurumsal denge ve denetim mekanizmalarının
aşındığı rejimlerde daha sık görülür.
Demokratik normlara sıkı biçimde bağlı
ülkelerde ise bu tür bir söylem, kamuoyunda ve medya çevrelerinde sert
eleştiriler ve hatta kurumsal uyarılar doğurabilir. Çünkü demokrasilerde ana
muhalefetin varlığı, yalnızca bir parti kimliği değil, aynı zamanda iktidarın
meşruluk kaynağını denetleyen anayasal bir işlev olarak kabul edilir.
Sonuç olarak, bu tür bir ifade
demokratik ülkelerde siyasal olgunluk eksikliği olarak görülür, Devlet
tarafsızlığı ilkesine aykırı olarak değerlendirilir ve çoğu durumda demokratik
kültürün gerilemesi yönünde bir işaret olarak yorumlanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder