Trump Erdoğan ilişkilerinin Türkiye
Seçimlerine Etkisinin CHP Açısından İrdelenmesi
Prof. Dr.
Firuz Demir Yaşamış
Giriş
Trump-Erdoğan ilişkileri, Türkiye’nin
iç siyasetinde ve seçim dinamiklerinde dolaylı ancak kayda değer bir etki
yaratmıştır. 2017–2021 döneminde, özellikle S-400 alımı, Suriye siyasaları ve
FETÖ sorunu üzerinden şekillenen ABD-Türkiye ilişkileri, Erdoğan açısından hem
risk hem de fırsat alanları sunmuştur. Trump’ın yararcı ve müdahaleci olmayan
yaklaşımı, Erdoğan’ın milliyetçi ve Batı karşıtı söylemlerini iç siyasada
pekiştirmesine olanak sağlamış ve seçmen nezdinde güçlenmesini sağlamıştır. Bu
durum, CHP açısından ise seçim başarısını sınırlayıcı bir etmen olarak ortaya
çıkmaktadır. Erdoğan lehine milliyetçi algının güçlenmesi CHP’nin ABD ile
ilişkiler üzerinden yürüttüğü eleştirel söylemin etkisini azaltmaktadır.
Dolayısıyla, CHP’nin Trump-Erdoğan ilişkilerini seçim stratejisinde
kullanabilmesi yalnızca ekonomik ve hukuksal alanlara odaklanarak sınırlı bir
çerçevede olanaklı görünmektedir. Çözümlemek gerekirse, CHP’nin seçmen nezdinde
etkili bir karşı strateji geliştirebilmesi için Trump sonrası ABD
yönetimlerinin siyasalarını ve ABD-Türkiye ilişkilerinin yeni konjonktürünü de
dikkate alarak daha bütüncül bir yaklaşım benimsemesi gerekmektedir.
Trump, seçim sürecinde Erdoğan’ı
destekleyecekse (örneğin, Erdoğan’ı güçlü ve “ABD’ye karşı dik duran bir lider”
olarak sunması veya Türkiye-ABD ilişkilerindeki tartışmaları ve yaptırımları yumuşatması)
bu durum Türkiye’de milliyetçi ve tutucu seçmen üzerinde Erdoğan lehine bir
algı yaratabilir. Bu destek doğrudan oy yönlendirmesi anlamına gelmese de
Erdoğan’ın seçimlerde dış güçler karşısında “bağımsız ve güçlü lider” imajını
pekiştirebilir.
CHP’nin, ABD ve Trump üzerinden
yürüttüğü eleştiriler daha sınırlı etkili olacaktır. Trump, Erdoğan lehine
durduğu sürece, dış güçler üzerinden yapılan eleştiriler ters tepebilir. Bu
durum CHP’yi, iç siyasadaki ekonomik ve hukuksal sorunlara odaklanmaya zorlar. Erdoğan
karşıtlığı stratejisi “iç sorunlar” üzerinden yürütülmelidir. CHP, milliyetçi
seçmenin Erdoğan lehine kaymasını önlemek için dış siyasa eleştirilerini
dikkatli ve stratejik bir biçimde sunmak zorunda kalacaktır. Trump’ın Erdoğan’ı
destekleme senaryosu CHP açısından seçim ortamını daha zorlaştıracak ve
Erdoğan’ın imajını güçlendirecektir. Bu çerçevede CHP, Trump-Erdoğan
ilişkisinden bağımsız olarak kendi iç siyasalarını ve ekonomik siyasalarını
vurgulayan bir strateji geliştirmek durumundadır.
Erdoğan, Trump’ın taleplerine ve ABD siyasalarına
koşulsuz uyum gösterdiğinde milliyetçi söylemdeki “bağımsız lider” imajı
zayıflayabilir. Son Gazze anlaşmasında görüldüğü gibi, Erdoğan’ın ABD’nin
önceliklerini kendi dış siyasasına dahil etmesi özellikle dış siyasa ve ulusal
çıkar söylemleri üzerinden seçmende bir sorgulama yaratabilir.
CHP, Erdoğan’ın ABD’ye boyun eğmesini
ve dış siyasadaki ödünlerini eleştirebilir. Bu, dış siyasa üzerinden seçim
stratejisi yürütme olanağı sunar. Milliyetçi ve tutucu seçmen üzerinde etkili
olmasa da orta sınıf, liberal ve kentli seçmen nezdinde Erdoğan’ın bağımsızlık
imajını zedeleyebilir. CHP’nin stratejisi, ekonomi, hukukun üstünlüğü ve
demokratik ölçünler gibi alanlarla birleşerek Erdoğan’ın dış siyasa uyumunu
seçim söyleminde vurgulamasına dayanabilir.
Trump-Erdoğan ilişkisi, Erdoğan lehine
olsa bile, Erdoğan’ın her ABD talebine evet demesi CHP’ye eleştiri alanı açar. Bu,
CHP’nin hem Trump destekli Erdoğan imajına karşı hem de Erdoğan’ın kendi
söylemlerindeki tutarsızlıkları gösterecek şekilde seçim kampanyasını
şekillendirmesini olanaklı kılar.
Çözümleme
Erdoğan’ın dış siyasada bağımsızlık
iddiasının zedelendiğini göstermek, özellikle kentli, liberal ve Batı yanlısı
seçmen üzerinde olumsuz bir izlenim bırakabilir. Bu seçmen grubu için “Erdoğan
dış siyasa bağımsızlığını kaybetti” mesajı etkili olabilir.
Erdoğan’ın ABD taleplerine boyun
eğmesi dış siyasa ile ekonomik ve ulusal çıkarlar arasında çelişki yarattığı
için CHP bunu ekonomik bağımsızlık ve ulusal çıkar ekseninde ele alabilir. Hukuk
ve demokrasi alanındaki sorunlarla birlikte sunulduğunda Erdoğan karşıtlığı
daha bütüncül bir stratejiye dönüşür.
Milliyetçi seçmen dışında kalan kesim,
Erdoğan’ın söylemleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı fark edebilir. Bu
CHP’nin mesajını güçlendirebilir.
Erdoğan’ın Trump ile ilişkisi ve ABD
ile uyumu, tutucu seçmen grubunda “stratejik diplomasi” veya “ülke çıkarı”
olarak görülebilir. Bu nedenle CHP’nin eleştirisi, milliyetçi seçmen üzerinde
sınırlı sonuç verir. AKP propaganda aygıtı eleştiriyi “dış güçlerin oyunu” veya
“Türkiye karşıtı söylem” olarak sunabilir. Bu da CHP’nin mesajını kısmen
gölgeleyebilir.
CHP’nin Erdoğan’ın ABD’ye boyun
eğmesini eleştirmesi, özellikle kentli, liberal ve orta sınıf seçmen üzerinde
olumlu etki yaratır ve Erdoğan’ın dış siyasa imajını zayıflatır. Ancak milliyetçi
seçmen üzerindeki etkisi sınırlı kalır ve AKP’nin propaganda stratejisi ile
dengelenebilir. Bu nedenle CHP, eleştiriyi ekonomik, hukuksal ve demokratik
bağlamlarla birleştirerek seçim stratejisini güçlendirmelidir.
Trump ile
İlişkilerin ve Trump’ın Erdoğan’ı Övmesinin Seçim Üzerindeki Etkisi
Trump’ın desteği, Erdoğan’ın milliyetçi
ve bağımsız lider imajını seçmende pekiştirebilir. ABD ile ilişkilerde esnek
veya uyumlu görünmesi, “stratejik diplomasi” olarak sunulabilir ve bu milliyetçi
seçmen üzerinde olumsuz etki yaratmaz. Trump gibi güçlü bir Amerikan figürünün
Erdoğan’a destek vermesi, Erdoğan’ın içerideki seçmen tabanına “uluslararası
alanda destek alıyor” mesajını verir ve bu da seçmen güvenini artırabilir. AKP
ve Erdoğan yanlısı medya, Trump’ın desteğini propaganda malzemesi olarak
kullanarak Erdoğan’ın güçlü bir lider olduğunu vurgulayabilir. Bu durum,
özellikle tutucu ve milliyetçi seçmen üzerinde harekete geçme etkisi yaratır.
Trump’ın desteği, CHP’nin Erdoğan
karşıtı stratejisini sınırlayabilir, çünkü dış güçler üzerinden yapılan
eleştiriler, milliyetçi seçmen üzerinde etkisiz kalabilir. CHP, dış siyasa
eleştirilerini ancak Erdoğan’ın ABD’ye boyun eğmesi gibi somut örnekler
üzerinden ve ekonomi ve demokrasi bağlamında yürütürse etkili olabilir.
Trump’ın Ekonomik
Desteğinin Seçim Üzerindeki Etkisi
ABD’den gelen ekonomik destek
(yatırım, kredi, yardım vb.) Türkiye ekonomisine doğrudan olumlu etkiler
yapabilir. Ekonomik göstergelerde iyileşme veya kriz riskinin azalması, seçmen
üzerinde Erdoğan lehine psikolojik bir güven yaratır. Ekonomik destek sayesinde
Erdoğan, ekonomik kararlılığı kendi liderliği ile ilişkilendirebilir. Orta ve
alt gelir grupları üzerinde Erdoğan’ın “ülkeyi ekonomik krizden koruyan lider”
imajını güçlendirir. AKP, Trump’ın ekonomik desteğini propaganda malzemesi
olarak kullanabilir: “Dış güçler Türkiye’nin yanında” veya “Erdoğan sayesinde
ABD desteği sağlandı” söylemleri seçmen nezdinde Erdoğan’ın saygınlığını
artırır.
Trump’ın ekonomik desteği, CHP’nin
ekonomik kriz ve yönetim eleştirilerini sınırlayabilir, çünkü ekonomik iyileşme
seçmen gözünde Erdoğan ile ilişkilendirilir. CHP’nin stratejisi, sadece ekonomi
eleştirisiyle sınırlı kalmamalı, aynı zamanda Erdoğan’ın ABD’ye bağımlılığı ve
ulusal çıkarlar konusundaki ödünlerini vurgulayan bir yaklaşımı da içermelidir.
Dolayısıyla CHP hem ekonomik hem de siyasal eksende Erdoğan’ın ABD’ye
bağımlılığını seçmen nezdinde görünür kılacak bir mesaj geliştirmelidir.
ABD, Gazze’de, ekonomik ve siyasal
desteği sağlarken alandaki riskleri Türkiye’ye bırakıyor. Örneğin, Gazze
anlaşmasında olduğu gibi, askeri operasyon Türk ordusu tarafından yürütülüyor. Bu
durum Erdoğan’a diplomatik bir alan kazandırıyor ve “Türkiye uluslararası bir
sorumluluğu üstleniyor” imajı yaratabilir. Aynı zamanda Erdoğan’ın ABD’ye boyun
eğmesi ve dış siyasa bağımsızlığı söylemi arasındaki çelişki seçmen tarafından
fark edilebilir.
“Türk ordusu alanda, Türkiye güçlü”
algısı pekişir ve Erdoğan’ın liderliği olumlu görülür. Orta sınıf, liberal ve kentli
seçmen açısından Erdoğan’ın ABD taleplerine boyun eğdiği ve alandaki
sorumluluğu üstlendiği gerçeği çelişkili bir lider algısı yaratabilir. CHP, bu
çelişkiyi, Erdoğan’ın dış siyasa bağımsızlığı ve ulusal çıkarlar söylemindeki
tutarsızlığı vurgulamak için kullanabilir.
CHP, ekonomik ve siyasal bağımlılığı
eleştirirken Erdoğan’ın askeri sorumluluk üstlenmesini “güç gösterisi” olarak
çarpıtılmasını da önlemelidir. Kritik nokta, seçmene Erdoğan’ın dış siyasada
bağımsız olmadığını ve ABD’nin çıkarlarına hizmet ettiğini görünür kılmaktır.
Sonuç olarak, Trump’ın Erdoğan’a desteği
hem ekonomik hem siyasal anlamda Erdoğan’ın seçim şansını artırabilir. Ekonomik
destek ve ABD’nin politik arka planı, Erdoğan’a içeride “güçlü ve uluslararası
destek alan lider” imajı sağlarken, alandaki askeri operasyonların Türk ordusu
üzerinden yürütülmesi milliyetçi seçmen için liderin saygınlığını koruyacaktır.
Özetlenecek olursa, Trump’ın Erdoğan’a
desteği, Türkiye seçimleri açısından doğrudan ve dolaylı biçimde Erdoğan’ın
lehine bir etki yaratmaktadır. ABD’den sağlanan ekonomik destek ve siyasal arka
plan, Erdoğan’a içeride “güçlü ve uluslararası destek alan lider” imajı
kazandırmakta, alandaki askeri operasyonların Türk ordusu tarafından
yürütülmesi ise milliyetçi seçmen nezdinde Erdoğan’ın saygınlığını
korumaktadır. Bu bağlamda Erdoğan, Trump’ın taleplerine boyun eğmiş olsa da alanda
sorumluluğu üstlenerek hem diplomatik hem de milliyetçi söylemlerle seçim
avantajını pekiştirebilmektedir.
CHP açısından ise durum daha
karmaşıktır: Erdoğan’ın ABD’ye bağımlılığı ve dış siyasa ödünleri, özellikle kentli,
liberal ve orta sınıf seçmen üzerinde olumsuz algı yaratma gizil gücüne
sahiptir. CHP’nin stratejisi, ekonomik ve siyasal eleştiriyi bu bağımlılık
üzerinden yürütmek, Erdoğan’ın söylemleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı
vurgulamak ve demokratik eksenleri öne çıkarmak olmalıdır. Ancak milliyetçi ve tutucu
seçmen üzerinde Trump desteği ve Türk ordusunun alandaki rolü, Erdoğan lehine
güçlü bir propaganda aracı işlevi görerek CHP’nin etkisini sınırlayabilir.
Dolayısıyla Trump’ın desteği Erdoğan’ın seçim şansını artırırken, CHP’nin
başarısı bu dış destekle çelişen Erdoğan eylemlerini stratejik bir biçimde görünür
kılmasına bağlıdır.
Erdoğan’ın ABD
Gezisinin Önemi
Erdoğan’ın ABD gezisi sırasında
yapılan uçak siparişi, nadir toprak elementleri anlaşmaları ve Halkbank davası
kapsamında ödenmesi kararlaştırılan 100 milyon dolar hem ekonomik hem de
stratejik avantaj sağlayarak Erdoğan’a içeride güçlü ve uluslararası destek
alan bir lider imajı kazandırmaktadır.
Alandaki askeri rol ve diplomatik
başarılar, milliyetçi ve tutucu seçmen üzerinde saygınlık oluştururken,
Erdoğan’ın ABD’ye bağımlılığı ve verdiği ödünler, kentli ve liberal seçmen
nezdinde eleştiri alanı yaratmaktadır. CHP, bu bağımlılık ve Erdoğan’ın
söylemleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı stratejik bir mesaj durumuna
getirerek seçim kampanyasında kullanabilir; ancak milliyetçi taban üzerindeki
Trump desteği ve Erdoğan’ın diplomatik kazanımları, CHP’nin etkisini sınırlayan
önemli etmenler olarak öne çıkmaktadır.
Trump desteği, ekonomik yardımlar ve
Erdoğan’ın ABD gezisinde sağlanan stratejik anlaşmalar, Erdoğan’ın seçim
şansını önemli ölçüde artırırken, CHP’nin etkisi yalnızca Erdoğan’ın ABD’ye
bağımlılığı ve söylemleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı stratejik
olarak görünür kılabilmesine bağlı olarak sınırlı kalmaktadır.
Genel Sonuç ve
Değerlendirme
Yukarıda açıklandığı üzere, Trump
desteği, ekonomik yardımlar ve Erdoğan’ın ABD gezisinde sağlanan stratejik
anlaşmalar, Erdoğan’ın seçim şansını kayda değer biçimde artırmaktadır.
CHP’nin etkisi ise yalnızca Erdoğan’ın
ABD’ye bağımlılığı ve söylemleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı
stratejik olarak görünür kılabilmesine bağlı olarak sınırlı kalmaktadır.
Bu bağlamda, Trump’ın bir anlamda
Erdoğan’ın seçim kampanyasına destek sağlayan aktörlerden biri durumuna geldiği
düşünülecek olursa CHP’nin bütüncül ama ayrıntılı CHP-ABD İlişikleri Stratejisi
hazırlaması ve uygulama alanına koyması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder