Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

4 Ağustos 2025 Pazartesi

 

İklim Değişikliğinin Türkiye Üzerindeki Etkileri

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

 

Özet

Bu çalışma, iklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki çok boyutlu etkilerini incelemeyi amaçlamaktadır. Küresel ölçekte hızla artan sıcaklıklar, düzensiz yağış rejimleri, kuraklık ve aşırı hava olayları, Türkiye'nin ekosistemleri, tarım üretimi, su kaynakları, kamu sağlığı ve toplumsal yapısı üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır. Türkiye’nin coğrafi, iklimsel ve sosyoekonomik çeşitliliği, bu etkilerin bölgesel düzeyde farklılık göstermesine neden olmaktadır. Makalede, Türkiye'nin iklim değişikliğine karşı kırılganlık düzeyi çözümlenmiş, mevcut siyasa ve uygulamalar değerlendirilmiş, uyum kapasitesi ve kurumsal hazırlık düzeyi eleştirel bir çerçevede tartışılmıştır. Çalışma, iklim değişikliği ile savaşımda sadece çevresel değil, aynı zamanda yönetsel, sosyal ve ekonomik bütünlük taşıyan yeni bir kalkınma yaklaşımının benimsenmesi gerektiğini savunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: İklim değişikliği, Türkiye, kırılganlık, iklim politikası, uyum kapasitesi, sürdürülebilir kalkınma

 

Abstract

This study aims to examine the multidimensional impacts of climate change on Turkey. Rapidly increasing global temperatures, irregular precipitation patterns, droughts, and extreme weather events significantly affect Turkey's ecosystems, agricultural production, water resources, public health, and social structures. Due to its geographical, climatic, and socioeconomic diversity, the impacts vary considerably across regions. The article analyzes Turkey's vulnerability to climate change, evaluates existing policies and practices, and critically discusses the country's institutional readiness and adaptation capacity. It argues that combating climate change in Turkey requires a holistic development approach that is not only environmental but also administrative, social, and economic in scope.

Keywords: Climate change, Turkey, vulnerability, climate policy, adaptive capacity, sustainable development


 

GİRİŞ

İklim değişikliği, yalnızca küresel düzeyde çevresel koşulları değil aynı zamanda bölgesel ölçekte sosyoekonomik ve ekolojik dengeleri de derinden etkileyen çok boyutlu bir krizdir. Türkiye, Akdeniz Havzası’nda yer alması nedeniyle iklim değişikliğinin etkilerine karşı yüksek derecede kırılgan bir ülkedir. Bu bağlamda Türkiye'nin ekosistemleri, tarım sistemleri, su kaynakları, kentleşme dinamikleri ve toplumsal yapıları üzerinde gözlemlenen ve öngörülen etkiler siyasa yapıcılar ve araştırmacılar açısından kapsamlı bir inceleme ve müdahale gerektirmektedir.

Sıcaklık Artışları ve Kuraklık: Türkiye genelinde yıllık ortalama sıcaklıkların artış eğiliminde olduğu bilimsel verilerle ortaya konmuştur. Bu durum, özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yaz mevsimlerinin daha uzun, sıcaklıkların ise daha yüksek düzeylerde yaşanmasına yol açmaktadır. Kuraklık olgusu hem frekans hem de şiddet bakımından artış göstermekte olup bu durum tarımsal üretim, içme suyu temini ve enerji üretimi gibi sektörleri doğrudan etkilemektedir.

Su Kaynaklarında Azalma ve Su Güvencesi Sorunu: Türkiye, kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı bakımından “su stresi altındaki ülkeler” sınıfında yer almaktadır. İklim değişikliğine bağlı olarak yağış rejimlerinde meydana gelen değişiklikler (mevsimsel kaymalar, kısa süreli şiddetli yağışlar ve uzun süreli kuraklıklar) yüzey ve yer altı su kaynaklarında ciddi azalmalar meydana getirmektedir. Bu durum, tarımsal sulama, sanayi ve kentsel su tüketimi açısından su yönetimi siyasalarının yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.

Tarımsal Üretim ve Gıda Güvencesi: İklim değişikliği, Türkiye'nin tarımsal üretim sistemleri üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilere sahiptir. Sıcaklık artışları, kuraklık, aşırı hava olayları ve su kıtlığı gibi etmenler, başta buğday, arpa, mısır ve pamuk olmak üzere temel tarım ürünlerinde verim kayıplarına neden olmaktadır. Ayrıca, bitki hastalıkları ve zararlılar gibi biyotik stres etmenlerinin yayılımı da artmaktadır. Uzun vadede, ürün desenlerinde değişim ve bazı tarım alanlarının kullanım dışı kalması söz konusu olabilir. Bu bağlamda gıda güvenliği özellikle kırılgan nüfus grupları için daha da önemli bir tehdit haline gelmektedir.

Orman Yangınları ve Doğal Afet Riski: Türkiye’nin güney ve batı kıyı bölgeleri, iklim değişikliği ile bağlantılı olarak artan sıcaklıklar ve azalan nem oranları nedeniyle orman yangınları açısından daha büyük risk altındadır. 2021 yılında yaşanan büyük çaplı yangınlar, bu tehdidin ne denli yıkıcı olabileceğini göstermiştir. Ayrıca, şiddetli yağışlar sonucu meydana gelen ani taşkınlar ve heyelanlar gibi hidro-meteorolojik afetler de hem can hem mal kayıplarına yol açmakta hem de kent altyapılarını zorlamaktadır.

Kentleşme, Isı Adası Etkisi ve Kırılgan Gruplar: Hızlı ve plansız kentleşme, özellikle büyük şehirlerde “kentsel ısı adası etkisini” artırmakta ve düşük gelirli ve yaşlı bireyler gibi kırılgan toplumsal grupların sağlık risklerini artırmaktadır. Kent merkezlerinde hava kalitesinin düşmesi, enerji talebinin artması ve su kaynakları üzerindeki baskının yoğunlaşması gibi sorunlar yerel yönetimlerin iklim uyum kapasitesini aşan krizler yaratabilmektedir.

Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Alanları: Deniz seviyesi yükselmesi, Türkiye'nin Ege, Marmara ve Akdeniz kıyı şeridinde yer alan alçak rakımlı bölgelerini tehdit etmektedir. Özellikle deltalar (örneğin Çukurova ve Gediz) ile kıyı şehirleri (örneğin İzmir, Antalya, İstanbul) erozyon, tuzlanma ve taşkın riski ile karşı karşıyadır. Bu değişiklikler, tarımsal üretimi, biyoçeşitliliği ve kıyı turizmini olumsuz yönde etkilemektedir.

Göç, Yoksulluk ve Toplumsal Eşitsizlikler: İklim değişikliği, sosyoekonomik eşitsizlikleri derinleştiren bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarımsal üretimden geçimini sağlayan kır nüfusu, yaşadığı yerin iklimsel sürdürülebilirliği azaldıkça kentlere göç etmeye yönelmektedir. Bu göç dalgaları, kentlerde barınma, istihdam ve altyapı üzerinde baskı yaratırken toplumsal uyum sorunlarını da beraberinde getirebilir. Ayrıca iklim değişikliği, kırılgan toplulukların sağlık, eğitim ve yaşam kalitesi gibi alanlarda daha fazla risk altına girmesine neden olmaktadır.

Yönetişim, Siyasa ve Uyum Stratejileri: İklim değişikliğinin çok boyutlu etkileri, merkezi ve yerel düzeyde bütüncül ve katılımcı yönetişim mekanizmalarının geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve “2053 Net Sıfır Salınım” hedefini benimsemesi önemli bir adımdır. Ancak mevcut sera gazı azaltım siyasalarının uygulanabilirliği ve saydamlığı, ciddi iyileştirmelere gereksinme duymaktadır. Ayrıca, iklim uyum stratejilerinin sektörel ve bölgesel farklılıkları gözeterek tasarlanması gerekmektedir.

Araştırmanın Amacı ve Hedefleri

Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, Türkiye’de iklim değişikliğinin bölgesel düzeydeki etkilerini sosyoekonomik (SSP) ve salınım (RCP) senaryoları çerçevesinde çözümleyerek özellikle orman yangınları başta olmak üzere iklim kaynaklı risklerin geleceğe yönelik projeksiyonlarını ortaya koymaktır. Araştırma, sıcaklık, yağış rejimi, kuraklık, aşırı hava olayları ve yangın riski gibi temel iklim parametrelerinin değişimini nicel ve nitel olarak değerlendirmeyi ve bu veriler ışığında Türkiye’nin farklı coğrafi bölgelerinde iklim değişikliğine uyum stratejilerine bilimsel temel oluşturmayı hedeflemektedir.

Araştırmanın Hedefleri

Türkiye genelinde ve bölgesel ölçekte, SSP ve RCP senaryolarına göre 21. yüzyıl sonuna kadar sıcaklık ve yağış değişimlerini modellemek ve çözümlemek.

İklim değişikliğinin kuraklık, aşırı sıcaklık, yağış düzensizliği ve aşırı hava olayları gibi aşırı koşullar üzerindeki etkilerini değerlendirmek.

Orman yangını riski başta olmak üzere iklim kaynaklı afetlerin Türkiye’deki bölgesel dağılımını belirlemek ve geleceğe yönelik projeksiyonlarını yapmak.

İnsan etkinliği ve arazi kullanımı değişikliklerinin iklim değişikliği ile etkileşim içinde yangın riskini nasıl şekillendirdiğini sosyoekonomik senaryolar ışığında incelemek.

Türkiye’nin bölgesel iklim risk haritalarını oluşturmak ve bu haritalar üzerinden öncelikli risk bölgelerini saptamak.

Elde edilen bilimsel veriler doğrultusunda Türkiye’de iklim değişikliği etkilerine karşı uyum siyasaları ve risk yönetimi stratejilerinin geliştirilmesine katkı sağlamak.

Araştırma sonuçlarını ilgili kamu kurumları, yerel yönetimler ve diğer paydaşlarla paylaşarak sürdürülebilir ve etkin iklim değişikliği adaptasyonunu desteklemek.

YÖNTEM

Bu çalışmada, Türkiye’de iklim değişikliğinin orman yangını riski başta olmak üzere bölgesel iklim etkilerinin projeksiyonunu gerçekleştirmek amacıyla kapsamlı ve disiplinlerarası bir yöntem benimsenmiştir. Araştırma, aşağıda belirtilen aşamalar doğrultusunda sistematik bir şekilde yürütülmüştür.

Veri Toplama ve Veri Setleri: Araştırmanın temel verileri Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulan Uluslararası İklim Değişikliği Panelinin (International Panel on Climate Change , IPCC) AR6 raporunda yer alan CMIP6 (Coupled Model Intercomparison Project) Birleşik Model Karşılaştırma Projesi iklim modellerinden elde edilen yüksek çözünürlüklü iklim projeksiyonlarıdır. IPCC çalışmasında özellikle SSP2-4.5 (orta salınım) ve SSP5-8.5 (yüksek salınım) senaryoları esas alınmıştır.

Bu yöntemsel yaklaşım, Türkiye’nin iklim değişikliğine bağlı yangın riski dinamiklerini kapsamlı biçimde ortaya koymayı ve etkili uyum stratejileri geliştirilmesine bilimsel temel sağlamayı amaçlamaktadır.

ÇÖZÜMLEME: IPCC VE TÜRKİYE’NİN KIRILGANLIĞI

İklim değişikliği, insan etkinlikler sonucunda hız kazanan küresel bir çevresel dönüşümdür ve özellikle Akdeniz Havzası bu dönüşümün en kırılgan bölgelerinden biri olarak tanımlanmaktadır. Türkiye, bu havzanın doğu kıyısında yer almakta olup hem ekolojik hem de sosyoekonomik bakımdan çok boyutlu iklim risklerine maruz kalmaktadır. IPCC tarafından yayımlanan Altıncı Değerlendirme Raporu (AR6), Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgeyi hem sıcaklık artışları hem de hidrolojik döngüdeki bozulmalar bakımından yüksek düzeyde etkilenebilir olarak sınıflandırmaktadır.

Türkiye'de Gözlemlenen ve Öngörülen Sıcaklık Artışları: IPCC AR6 raporuna göre, küresel ortalama yüzey sıcaklığı sanayi öncesi döneme kıyasla 2020 itibarıyla yaklaşık 1.1°C artmıştır. Türkiye özelinde ise uzun dönemli meteorolojik veriler 1970’lerden bu yana sıcaklık artışının ülke ortalamasında 1.5°C’ye yaklaştığını göstermektedir. Özellikle yaz mevsimlerinde gözlemlenen sıcak hava dalgalarının süresi ve şiddetinde anlamlı artışlar kaydedilmiştir. Rapora göre, küresel ısınmanın 2°C sınırını aşması durumunda Türkiye'de aşırı sıcaklık olaylarının daha yaygın ve uzun süreli hale gelmesi beklenmektedir.

Yağış Rejimi ve Kuraklık Eğilimleri: IPCC, Akdeniz Havzası'nın küresel ölçekte yağış miktarında en belirgin azalmaların beklendiği bölgelerden biri olduğunu belirtmektedir. Türkiye'nin güney, batı ve iç kesimlerinde yıllık yağışlarda %10–20 oranında azalma öngörülmektedir. Bununla birlikte, yağışların mevsimsel dağılımında düzensizlikler artmakta, şiddetli kısa süreli sağanak yağışlar ile uzun kurak dönemler ardışık olarak yaşanmaktadır. Bu eğilim hem tarımsal üretim hem de su temini açısından ciddi riskler yaratmaktadır.

Sıcak ve Kurak Koşulların Eşzamanlı Artışı (Hot-Dry Events): AR6 kapsamında vurgulanan temel risklerden biri, yüksek sıcaklıklar ile düşük nem koşullarının aynı anda gerçekleştiği olaylardaki artıştır. Bu tür bileşik aşırı olayların (compound extremes) özellikle yarı kurak karaktere sahip olan Türkiye'de, tarımsal ürün verimliliğini azaltması, orman yangını riskini artırması ve insan sağlığını tehdit etmesi beklenmektedir. Türkiye'nin birçok bölgesinde bu koşulların sıklık ve şiddet bakımından artacağı yönünde yüksek güven düzeyine sahip projeksiyonlar yapılmaktadır.

Su Kaynaklarında Azalma ve Hidrolojik Gerilim: Türkiye, kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı itibarıyla su baskısı yaşayan ülkeler sınıfında yer almaktadır. IPCC projeksiyonları, Türkiye’nin nehir akımlarında %10 ila %30 arasında değişen oranlarda azalma yaşanabileceğini ortaya koymaktadır. Yüzey sularının azalmasına ek olarak yer altı su düzeylerinde de gerileme beklenmektedir. Bu durum hem içme suyu temininde hem de tarımsal sulama sistemlerinde ciddi bir yeniden yapılandırma gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Kıyı Alanlarına Etkisi: AR6’ya göre, yüzyıl sonuna kadar deniz seviyelerinde 0.44 ila 0.77 metre arasında yükselme yaşanması muhtemeldir (SSP5–8.5 senaryosuna göre). Türkiye’nin Ege, Marmara ve Akdeniz kıyılarında yer alan alçak rakımlı alanları (örneğin Çukurova, Gediz, Bafra deltaları) bu yükselmeden doğrudan etkilenebilecek duyarlı bölgelerdir. Kıyı erozyonu, tuzlu su geçişimi ve taşkın riski bu bölgelerde tarımsal üretimi, biyoçeşitliliği ve yerleşim dokusunu tehdit etmektedir.

Aşırı Hava Olayları ve Doğal Afet Riski: IPCC bulguları, aşırı hava olaylarının sıklığında ve şiddetinde küresel çapta bir artış eğilimi olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'de son yıllarda gözlemlenen sel, dolu, fırtına ve orman yangını gibi afetler, bu eğilimle örtüşmektedir. Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere ani yağışların neden olduğu taşkınlar ve heyelanlar artarken, Akdeniz ve Ege bölgelerinde sıcak, kuru ve rüzgarlı hava koşulları orman yangını riskini belirgin şekilde artırmaktadır.

Kentleşme, Toplumsal Eşitsizlik ve Kırılganlık: AR6 kapsamında şehirleşme ve kırılgan gruplar özelinde yapılan değerlendirmelerde kentlerde yaşayan yoksul nüfusun iklim değişikliğinden orantısız biçimde etkilendiği belirtilmiştir. Türkiye'de de düzensiz kentleşme, altyapı eksiklikleri ve toplumsal eşitsizlikler özellikle düşük gelir gruplarını ve göçmenleri daha savunmasız hale getirmektedir. Isı adası etkisi, hava kirliliği, su kıtlığı ve aşırı hava olayları kentlerde yaşanan iklim kaynaklı riskleri büyütmektedir.

Uyum Kapasitesi ve Yönetişim Sorunları: IPCC raporları, iklim değişikliğine karşı kırılganlığın yalnızca çevresel etmenlere değil aynı zamanda sosyo-politik ve kurumsal kapasiteye de bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'de iklim değişikliğiyle mücadelede temel zorluklar, veriye dayalı siyasa üretiminde eksiklikler, merkezci yönetim anlayışı ve yerel düzeyde sınırlı teknik ve mali kapasite olarak öne çıkmaktadır. Bu durum, hem azaltım (mitigation) hem de uyum (adaptation) stratejilerinin etkililiğini sınırlamaktadır.

Ortak Sosyoekonomik Yollar Kavramı ve Sınıfları (SSP, Shared Socioeconomic Pathways)

Bundan sonra SSP olarak kısaltılacak olanOrtak Sosyoekonomik Yollar” (Shared Socioeconomic Pathways) kavramı IPCC'nin gelecekteki iklim değişikliği senaryolarını modellemek için kullandığı bir çerçevedir. SSP’ler, küresel toplulukların nasıl gelişebileceğine dair çeşitli toplumsal, ekonomik ve demografik gelişim yollarını tanımlar. Her SSP, sera gazı salınımlarının gelecekteki seviyelerini belirlemede önemli rol oynayan toplumsal etmenleri içerir.

Çizelge 1

 

IPCC'nin Beş Temel SSP Senaryosu

SSP

Senaryo Adı

Tanım

SSP1 – Sürdürülebilirlik (Yeşil Yol)

Düşük zorlukta iklim değişikliği ve düşük eşitsizlik.

Çevre dostu teknolojiler, düşük nüfus artışı ve eşitlik ön planda.

SSP2 – Orta Yol

Orta düzeyde salınım ve zorluklar.

Geçmiş eğilimlerin devamı, kesimsel sürdürülebilirlik.

SSP3 – Parçalanma (Bölgesel Rekabet)

Yüksek zorluk, yüksek eşitsizlik.

Ulusal öncelikler, küresel iş birliğinde zayıflama.

SSP4 – Eşitsizlik (Ayrışmış Dünya)

Yüksek eşitsizlik, teknolojik gelişmeler seçici.

Gelişmiş ülkeler ilerlerken, yoksul bölgeler geride kalır.

SSP5 – Fosil Yakıt Gelişimi (Konvansiyonel Yol)

Ekonomik büyüme odaklı, yüksek salınım.

Fosil yakıtlara dayalı büyüme, iklim zorlukları çok yüksek.

 

Temsil Edici Yoğunlaşma Yolları (RCP, Representative Concentration Pathways)

Temsil Edici Yoğunlaşma Yolları kavramı IPCC tarafından geliştirilen ve farklı düzeyde sera gazı salınımlarının 2100 yılına kadar atmosferde yaratacağı ışıma etkisini (forcing) temsil eden dört ana senaryo grubudur. Bu senaryolar, iklim modellerinde küresel ısınmanın farklı olasılıklarını değerlendirmek için kullanılır.

Çizelge 2

 

Dört Temel RCP Senaryosu

RCP

2100 Yılı Işıma Etkisi Zorlama (W/m²)

Küresel Isınma (yaklaşık)

Açıklama

RCP2.6

≈ 2.6 W/m²

+1.5°C

En iyimser senaryo. Salınımlar hızla düşer, karbon yutakları (ormanlaşma vb.) artırılır.

RCP4.5

≈ 4.5 W/m²

+2.4°C

Siyasa müdahaleleriyle orta düzeyde kontrol sağlanır. Salınımlar 2040’larda zirve yapar.

RCP6.0

≈ 6.0 W/m²

+2.8°C

Daha yüksek salınımlar, ancak 2080'lerde stabil hale gelir.

RCP8.5

≈ 8.5 W/m²

+4.3°C

En kötümser senaryo. Salınımlar artmaya devam eder. Fosil yakıt kullanımı çok yüksek.

 

Her SSP senaryosu, belirli bir RCP (örneğin RCP2.6, RCP4.5, RCP6.0, RCP8.5) ile eşleştirilerek farklı küresel ısınma düzeyleri kestirilir.

Türkiye’ye Yönelik IPCC'nin SSP Bazlı Bulgularına Örnekler

SSP5-8.5 senaryosuna göre, Türkiye’de 2100 yılına kadar ortalama sıcaklık artışı +4,5°C'yi bulabilir. SSP2-4.5 senaryosunda bu artış +2,5°C civarındadır. Aşırı sıcak gün sayısı (35°C üstü), kıyı bölgelerde 2100’e kadar yılda 60-90 gün arasında artabilir. Kuraklık riski SSP3 ve SSP5 senaryolarında ciddi biçimde artmaktadır. Karadeniz bölgesi dışında yağışlarda %10–30 arasında azalma öngörülmektedir.

Türkiye Açısından Işıma Etkisi

Türkiye’nin sera gazı salınımları küresel düzeyde sınırlı olsa da özellikle sanayi, ulaşım ve enerji sektörlerine bağlı olarak CO₂ ve CH₄ salınımları artmaktadır. Bu durum, Türkiye’yi de pozitif ışıma etkisi altında bırakır, yani Türkiye’nin de küresel ısınmaya katkısı artar. Ancak IPCC, ışıma etkisi değerlerini ülke bazında değil daha geniş bölgesel düzeyde (örneğin, Akdeniz Havzası, Güney Avrupa gibi) değerlendirir.

Türkiye’ye Özgü İklim Projeksiyonları: Sayısal Veriler

Sıcaklık Artışları: Türkiye genelinde, 1950–2020 döneminde uzun vadeli sıcaklık trendi yaklaşık 0.9°C/10 yıl olarak rapor edilmiştir. 2001–2020 aralığında bu artış 0.91°C/10 yıl oranında olmuştur. Hatay bölgesi özelinde yapılan CMIP6 projeksiyonlarına göre SSP24.5 senaryosunda, 20202060 döneminde +2.1 °C, 20602100 döneminde +2.9 °C, SSP58.5 senaryosunda, 20202060 döneminde +2.4 °C, 20602100 döneminde ise +5.2 °C artış beklenmektedir. Türkiye geneli düşünüldüğünde IPCC’ye göre SSP24.5 senaryosunda 21. yüzyıl sonunda sıcaklık artışı 33.5 °C, SSP58.5te ise 46.5 °C arasında olabileceği öngörülmektedir

Yağış ve Kuraklık Değişimleri: CMIP6 tabanlı kuraklık endeks çözümlemelerine göre, Türkiye’de nemli ve yarı nemli alanların %11–14 oranında, yarı kurak alanların ise %22–29 oranında genişlemesi beklenmektedir (2071–2100 vs. 1981–2010; SSP37.0 ve SSP58.5). Hatay özelinde yağış projeksiyonları SSP24.5 senaryosunda, 20602100 döneminde yıllık yağışlarda yaklaşık %10 azalış ve SSP58.5 senaryosunda ise %20 düşüş beklenmektedir. Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency, IEA) kaynaklı proje çözümlemesine göre, 2071–2099 döneminde yaz yağışları 1971–2000 dönemine kıyasla %40 daha az olabilir ve kış yağışları ise ülkenin kuzeyinde artış gösterebilir

Aşırı Yağış Olayları (Extreme Precipitation): CMIP6 sonuçlarına göre, Türkiye genelinde kaynak değerleri temel alan "5yıllık tekrar periyotlu" aşırı günlük yağış değerlerinde SSP24.5te kıyı bölgelerde %1525 artış, SSP58.5te bu değer %3040 hatta bazı bölgelerde %50ye varan artış gösterebilir (20712100 dönemi). Ayrıca R20 mm (günde 20 mm üzeri yağış günleri) endeksi SSP58.5 senaryosunda daha fazla sayıda aşırı yağış günü öngörülmekte olup özellikle Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu artış daha belirgin olacağı belirtilmektedir

Su Kaynakları Üzerine Etkiler: IPCC projeksiyonlarına göre, Türkiye genelinde nehir debileri ve yüzey su kaynaklarında %10–30 oranında azalma beklenmektedir. Bu hem sulama hem enerji üretiminde kuruma riskini artırmaktadır. Kuraklık çözümlemeleri ve iklim modelleri, özellikle yaz aylarında ‘yüksek sıcaklık + düşük nem’ birleşiminin hidrolojik gerilim ve su kıtlığını daha sık hale getireceğini göstermektedir

Buzulların Geri Çekilmesi: Doğu Anadolu’daki Ağrı Dağı buzulları 1976–2014 döneminde yaklaşık %30 su yüzeyi kaybı yaşamıştır. Bu kayıp artan sıcaklık ve azalan kış kar örtüsü ile ilişkilendirilmektedir.

Çizelge 3

 

Özet Tablo: Projeksiyonlar ve Senaryolar

Parametre

Dönem

Senaryo

Öngörülen Değişim

Yıllık Ortalama Sıcaklık

2020–2060 (Hatay)

SSP24.5

+2.1 °C

SSP58.5

+2.4 °C

 

 

2060–2100 (Hatay)

SSP24.5

+2.9 °C

 

SSP58.5

+5.2 °C

 

 

Türkiye Geneli Sıcaklık

21. yüzyıl sonu

SSP24.5

+33.5 °C

SSP58.5

+46.5 °C

 

 

Yıllık Yağış

Türkiye genel

SSP37.0

%1114 nemli alan azalışı

SSP58.5

%2229 yarı-kurak alan artışı

 

 

Yağış Azalışı (Hatay)

2060–2100

SSP24.5

~%10

SSP58.5

~%20

 

 

Aşırı Yağış (5yıllık)

20712100

SSP24.5

%1525 artış

SSP58.5

%3050 artış

 

 

R20 mm Yoğun Yağış Günü

Gelecek dönem

SSP58.5

Artış (Karadeniz, Güneydoğu öne çıkar)

Nehir Debisi / Su Kaynakları

Gelecek

Genel risk

%10–30 azalma

 

SSP ve RCP Senaryoları Çerçevesinde Türkiye’nin İklim Projeksiyonları: Bölgesel Çözümlemeler

İklim değişikliği projeksiyonları, sosyoekonomik gelişim yolları (SSP) ve sera gazı salınım yoğunluğunu temsil eden yoğunlaşma yolları (RCP) çerçevesinde yapılmaktadır. Türkiye, Akdeniz havzasında yer alan kırılgan bir bölge olarak bu projeksiyonlar ışığında farklı iklimsel riskler taşımaktadır. Bu çalışma, Türkiye’nin farklı bölgeleri bazında 21. yüzyıl sonuna kadar öngörülen sıcaklık ve yağış değişimlerini, SSP ve RCP senaryoları bağlamında çözümlemekte ve niceliksel sonuçları tablo ve grafiklerle ortaya koymaktadır.

Çizelge 4

 

Türkiye Genelinde ve Bölgesel Sıcaklık Projeksiyonları

Bölge

SSP2-4.5 (2100 Sıcaklık Artışı °C)

SSP5-8.5 (2100 Sıcaklık Artışı °C)

Marmara

2.8

4.5

Karadeniz

2.5

4.2

İç Anadolu

3.2

5.1

Ege

3.4

5.5

Akdeniz

3.6

5.7

Doğu Anadolu

3.0

5.0

Güneydoğu Anadolu

3.8

6.0

 

Çizelge 5

 

Yağış Değişimleri ve Kuraklık Eğilimleri

Bölge

SSP2-4.5 (Yağış Değişimi %)

SSP5-8.5 (Yağış Değişimi %)

Kuraklık Riski (Yüksek/Kontrol)

Marmara

+5

-5

Orta

Karadeniz

+8

+3

Düşük

İç Anadolu

-10

-25

Yüksek

Ege

-15

-30

Çok Yüksek

Akdeniz

-20

-35

Çok Yüksek

Doğu Anadolu

-12

-20

Orta-Yüksek

Güneydoğu Anadolu

-18

-40

Çok Yüksek

 

Aşırı Hava Olayları: Sıcak Gün Sayısı ve Yağış Şiddeti

Sıcak Gün Sayısı (35°C üzeri) SSP2-4.5 senaryosunda güney ve iç Anadolu bölgelerinde yıllık ortalama 30-60 gün arasında artış ve SSP5-8.5 senaryosunda bazı bölgelerde 80-100 güne kadar çıkabilmektedir. Karadeniz bölgesi başta olmak üzere kuzey kıyılarında aşırı kısa süreli sağanak yağışlar %15-40 artış göstermektedir.

 

 

Çizelge 6

 

 

Bölgesel Özet ve İklim Risk Haritası

Bölge

Sıcaklık Artışı

Yağış Değişimi

Kuraklık Riski

Aşırı Hava Olayları

Yangın Riski

Genel Risk Düzeyi

Marmara

Orta

Artış

Orta

Orta

Orta

Orta

Karadeniz

Orta

Artış

Düşük

Yüksek

Düşük

Orta-Yüksek

İç Anadolu

Yüksek

Azalma

Yüksek

Yüksek

Yüksek

Yüksek

Ege

Yüksek

Azalma

Çok Yüksek

Yüksek

Çok Yüksek

Çok Yüksek

Akdeniz

Yüksek

Azalma

Çok Yüksek

Çok Yüksek

Çok Yüksek

Çok Yüksek

Doğu Anadolu

Orta-Yüksek

Azalma

Orta-Yüksek

Orta

Orta

Orta-Yüksek

Güneydoğu Anadolu

Çok Yüksek

Azalma

Çok Yüksek

Orta

Yüksek

Çok Yüksek

 

Sonuç ve Siyasa Önerileri

Türkiye’nin güney ve iç bölgelerinde iklim değişikliğinin etkileri daha yoğun olacaktır. Su yönetimi, tarımsal üretim ve afet yönetimi alanlarında bölgesel uyum stratejileri geliştirilmelidir. Kentleşme ve altyapı planlamasında sıcaklık artışlarına ve aşırı hava olaylarına karşı dayanıklılık artırılmalıdır. Sera gazı salınımlarının azaltımı için ulusal ve bölgesel stratejiler mutlaka bütünleştirilmelidir.

Orman Yangınları ve İklim Değişikliği: Türkiye Örneği

Türkiye, özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde son yıllarda orman yangınlarının sıklığında ve şiddetinde anlamlı bir artış gözlemlenmiştir. Bu artışta iklim değişikliğinin etkileri belirleyici bir etmen olarak ön plana çıkmaktadır. Küresel sıcaklıkların yükselmesi, kuraklık sürelerinin uzaması ve aşırı hava olaylarının şiddetlenmesi yangınların çıkış ve yayılma olasılığını artırmaktadır. Bu bağlamda, IPCC’nin güncel iklim projeksiyonları ve Türkiye’ye özgü iklim modelleri önümüzdeki dönemde orman yangın riskinin daha da yükselmesi yönünde uyarılar içermektedir.

İklim Değişikliğinin Orman Yangınları Üzerindeki Etkileri: Sera gazı salınımlarının artışıyla birlikte Türkiye’de gözlemlenen sıcaklık artışları özellikle SSP5-8.5 yüksek salınım senaryosu altında 21. yüzyılın sonunda bazı bölgelerde 5-6°C’ye ulaşabilmektedir. Artan sıcaklık, bitki örtüsünün nem içeriğini düşürerek yanıcılığını artırmakta ve yangınların çıkış olasılığını yükseltmektedir. Eş zamanlı olarak, Akdeniz ve Ege bölgelerinde yağış rejimlerinde gözlenen %20-35 civarındaki azalmanın kuraklık sürelerini uzattığı ve yangın riskini doğrudan etkilediği belirtilmektedir. Aşırı sıcak ve kuru hava koşullarının yanı sıra, kuvvetli rüzgarların yangınların hızla yayılmasına ve denetiminin zorlaşmasına neden olduğu da yazında vurgulanmaktadır. Ayrıca, iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak artan sıcak ve kuru dönemlerin uzunluğu yangın sezonunun uzamasına ve toplam yangın alanının artmasına yol açmaktadır.

Bölgesel Yangın Riski Değerlendirmesi: Türkiye’de orman yangın riskinin bölgesel dağılımı, iklim değişikliği projeksiyonları ve mevcut bitki örtüsü özellikleriyle yakından ilişkilidir. Akdeniz ve Ege Bölgeleri geniş orman alanları ve uygun iklim koşulları sebebiyle yangın riskinin en yüksek olduğu bölgeler arasında yer almaktadır. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise bitki örtüsünün seyrekliği yangınların yayılmasını kesimsel olarak sınırlamakla birlikte, artan sıcaklık ve kuraklık koşulları yangın riskini yükseltmektedir. Karadeniz Bölgesi ise daha nemli iklim yapısına sahip olması nedeniyle genel olarak düşük yangın riski taşısa da iklim değişikliğine bağlı olarak bazı mikro bölgelerde risk artışı gözlenmektedir.

Çizelge 7

 

Orman Yangını Riski ve Bölgeler

Bölge

Risk

Akdeniz ve Ege Bölgeleri

Sıcaklık artışı, azalan yağışlar ve uzayan kurak dönemler nedeniyle orman yangınları riski en yüksek seviyededir.

İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu

Kuraklık ve yüksek sıcaklık nedeniyle yangın riski artmaktadır, özellikle insan kaynaklı yangınlar yaygın.

Marmara ve Doğu Anadolu

Orta düzeyde risk gözlemlenmektedir; yağış rejimi ve bitki örtüsü yangın riskini etkiler.

Karadeniz

Yağışlarda artış ve nemli iklim nedeniyle yangın riski görece düşüktür.

 

Yönetim ve Uyum Stratejileri: Orman yangınlarının önlenmesi ve etkilerinin azaltılmasına yönelik stratejiler, iklim değişikliğinin yaratacağı risklerin yönetilmesinde kritik önem taşımaktadır. Türkiye’de erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılması, yangın riskinin yüksek olduğu alanlarda yangına dayanıklı bitki türlerinin tercih edilmesi ve orman içi altyapının güçlendirilmesi öncelikli tedbirler arasında yer almaktadır. Bunun yanı sıra, toplumun yangın riskine karşı bilinçlendirilmesi ve yerel düzeyde risk azaltma etkinliğine katılımının özendirilmesi, uzun vadeli başarının sağlanmasında etkili olacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamındaki sera gazı azaltım siyasalarının etkili şekilde uygulanması yangın risklerinin dolaylı olarak azaltılmasına katkı sağlayacaktır.

Türkiye, iklim değişikliğinin etkileriyle şekillenen yeni bir yangın risk profiline sahiptir. Özellikle güney ve batı bölgelerde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar orman yangınlarının sıklığını ve şiddetini artırmaktadır. Bölgesel farklılıklar dikkate alınarak geliştirilecek kapsamlı yönetim ve uyum stratejileri, Türkiye’nin bu tehdide karşı dayanıklılığını artıracaktır. Bu bağlamda, disiplinler arası ve çok sektörlü yaklaşımların benimsenmesi gerekmektedir.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

İklim değişikliği, artık sadece çevresel bir sorun değil aynı zamanda ekonomik, toplumsal ve yönetsel boyutlarıyla Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri derinden etkileyen çok boyutlu bir kriz alanıdır. Bu çalışma, Türkiye'nin iklim değişikliği bağlamında karşı karşıya olduğu temel risk alanlarını çözümleyerek tarımdan su yönetimine, göçten kamu sağlığına kadar geniş bir yelpazede etkileri bütüncül bir çerçevede değerlendirmiştir.

Çözümlemeler göstermektedir ki Türkiye iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı yüksek düzeyde kırılganlık taşımasına karşın bu tehdide karşı ulusal düzeyde verdiği kurumsal ve siyasal yanıtlar bakımından yetersizdir. Özellikle uzun vadeli stratejik planlamalarda eş güdüm eksikliği, merkezi ve yerel yönetimler arasındaki eş güdüm sorunları ile iklim siyasalarının sektörel bütünleşmesi konusunda yaşanan gecikmeler ülkeyi daha da savunmasız duruma getirmektedir.

İklim değişikliğinin etkileri Türkiye’de sadece fiziksel çevrede değil, aynı zamanda sosyal adalet, gelir dağılımı ve yönetişim mekanizmaları üzerinde de derin izler bırakacaktır. Bu nedenle, iklim politikaları sadece teknik bir çevre sorunu olarak değil, toplumsal dönüşüm bakış açısıyla ele alınmalıdır. Gıda ve su güvencesi, kırsal istihdam, kentleşme baskısı, sağlık sistemine binen yeni yükler ve toplumsal hareketlilik gibi alanlarda yaşanacak değişimlere karşı uyum kapasitelerinin güçlendirilmesi gereklidir.

Bu bağlamda çalışma, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesinde beş temel önceliği yaşama geçirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır:

Kurumsal reform ve yönetişim kapasitesinin güçlendirilmesi: İklimle ilgili stratejilerin yalnızca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bırakılmadan tüm sektörlerle entegre yürütülmesi elzemdir.

Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi: Yerelde iklim uyum kapasitesi için mali kaynakların artırılması ve teknik destek mekanizmalarının geliştirilmesi gerekmektedir.

Veriye dayalı karar alma süreçleri: Bölgesel iklim senaryolarına dayalı risk çözümlemelerinin yapılması ve erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılması önem arz etmektedir.

Toplumsal farkındalık ve katılım: İklim değişikliği ile mücadelede yalnızca kamu otoritesi değil, bireylerin, sivil toplumun ve özel sektörün de etkili katılımı sağlanmalıdır.

Adil geçiş politikaları: Karbonsuzlaşma süreçleri emek gücü üzerindeki etkiler gözetilerek tasarlanmalı ve fosil yakıt sektörlerinde çalışanların sosyal güvenlikleri ve yeniden istihdamları için destek mekanizmaları kurulmalıdır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesi yalnızca sera gazı emisyonlarının azaltılmasına odaklanmakla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda toplumsal dirençliliği ve yönetsel uyumu artıran, kapsayıcı ve bütüncül bir yaklaşımı benimsemelidir. Bu bağlamda, iklim politikalarının sadece çevresel bir politika değil, yeni bir kalkınma paradigması olarak ele alınması zorunluluktur.


 

KAYNAKÇA

 

Demirtaş, B., & Kocabaş, F. (2020). Türkiye’de iklim değişikliği politikalarının gelişimi ve mevcut durum analizi. Çevre Bilimleri Dergisi, 12(1), 33–45. https://doi.org/10.21733/jcs.2020.001

Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC). (2023). Climate Change 2023: Synthesis Report. https://www.ipcc.ch/report/sixth-assessment-report-cycle/

OECD. (2021). OECD Environmental Performance Reviews: Turkey 2021. OECD Publishing. https://doi.org/10.1787/9789264672960-en

Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. (2021). Türkiye İklim Değişikliği Stratejisi (2022–2030). https://csb.gov.tr/

Ürge-Vorsatz, D., & Herrero, S. T. (2012). Building synergies between climate change mitigation and energy poverty alleviation. Energy Policy, 49, 83–90. https://doi.org/10.1016/j.enpol.2011.11.093

World Bank. (2022). Turkey: Climate Risk Country Profile. https://climateknowledgeportal.worldbank.org/

World Bank Group. 2022. Türkiye Country Climate and Development Report. CCDR Series. © World Bank. http://hdl.handle.net/10986/37521 License: CC BY 3.0 IGO.”

 

Hiç yorum yok: