Hakkımda

FİRUZ DEMİR YAŞAMIŞ Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmiştir (1968). University of Southern California’da planlama (kentsel ve bölgesel çevre) ve kamu yönetimi yüksek lisans programlarını bitirmiştir (1976). Siyaset ve Kamu Yönetimi Doktoru (1991). Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Çevre Politikaları bilim dalında doçent (1993). Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın kuruluşu sırasında müsteşar vekili. (1978-80) UNICEF Türkiye temsilciliği. (1982-84) Dünya Bankası’nın Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde kurumsal gelişme uzmanı. (1984-86) Çankaya Belediyesi’nin kurumsal gelişme projesini yürütmüştür. (1989-91) Yedinci Kalkınma Planı “Çevre Özel İhtisas Komisyonu”nun başkanlığı. DPT “Çevre Yapısal Değişim Projesi” komisyonu başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı DDK’nun Devlet Islahat Projesi raportörü. (2000-1) Çevre Bakanlığı Müsteşarı (Şubat 1998 – Ağustos 1999). Sabancı Üniversitesi tam zamanlı öğretim üyesi. (2001-2005) Halen yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çeşitli üniversitelerde ders vermektedir. Şimdiye kadar ders verdiği üniversiteler arasında Ankara, Orta Doğu, Hacettepe, Fatih, Yeditepe, Maltepe ve Lefke Avrupa (Kıbrıs) üniversiteleri bulunmaktadır.
Blogger tarafından desteklenmektedir.

Translate

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE

EVİM: ARKEON, TUZLA, ISTANBUL, TÜRKİYE
EV

Bu Blogda Ara

10 Ağustos 2025 Pazar

 

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN BARIŞ ANLAŞMASI VE ABD’NİN KAFKASYA’DA HEGEMONYA KURMASI

 

Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖZ

Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaklaşık 40 yıl süren savaş ve toprak işgali Trump’ın düzenlediği ve üç ülkenin katıldığı bir toplantıda varılan bir anlaşma ile sona ermiş görülmektedir. Anlaşma sadece bölgede kararlılığın sağlanmasına katkıda bulunmayacak aynı zamanda geri kalmış bu bölgenin ekonomik yönden ilerlemesine bölgenin uluslararası pazarlara açılmasına olanak verecektir. Uluslararası kara ve demir yolu ulaşımında büyük ve köktenci değişimler yaşanacaktır. Anlaşmanın getirdiği önemli bir sonuç ABD’nin bölgeye uzun süreli olarak yerleşmesidir. Türkiye’yi Orta Asya’ya ve Orta Asya’yı Avrupa’ya bağlayan Zengezur Koridoru’nun (TRIPP Route) yapım ve işletilmesi 100 yıl süreyle ABD’ye bırakılmıştır. Bu durum bölgede siyasal dengelerin değiştiğini ve ABD’nin ve Türkiye’nin jeopolitik etkisi ve ekonomik çıkarları artarken Rusya ve İran bunların tersini yaşamaya mahkum olmuş görünmektedir.

Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Ermenistan, ABD, Türkiye, Rusya, Nahçivan, Ekonomik Kalkınma, Kafkasya, Bölgesel Denge


 

GİRİŞ

Azerbaycan ile Ermenistan arasında yıllardır devam eden çatışma ve bölgesel gerilim özellikle 2020 yılında gerçekleşen İkinci Karabağ Savaşı ile yeni bir döneme girmiştir. Bu savaş, Nagorno-Karabağ bölgesinin büyük ölçüde Azerbaycan’ın denetimine geçmesiyle sonuçlanmış ve uzun süredir çözüm bekleyen toplumsal, etnik, siyasal ve ekonomik sorunlar yeniden gündeme gelmiştir. Ancak, savaş sonrasındaki siyasal ve diplomatik çabalar taraflar arasında kalıcı bir barışın kurulması konusunda önemli adımların atılmasını olanaklı kılmıştır. ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Washington’da gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması bu çerçevede bölgesel kararlılık ve iş birliği açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Anlaşma 8 Ağustos 2025 günü parafe edilmiştir. Anlaşma metninin 11 Ağustos 2025’de açıklanacağı bildirilmiştir.

Anlaşma, sadece taraflar arasında savaşın sona erdirilmesini değil aynı zamanda bölgesel ulaşım (Zengezur Koridoru ya da kısaca Trump Yolu) altyapılarının açılması ve ekonomik bütünleşmenin artırılması gibi stratejik kazanımları da içermektedir. Bu gelişmeler, Güney Kafkasya’da güç dengelerinin değişmesine ve bölgedeki büyük aktörlerin siyasalarının yeniden şekillenmesine zemin hazırlamıştır. Türkiye açısından ise bu süreç hem jeopolitik konumunu ve ekonomisini güçlendirme hem de Türk dünyası ile bütünleşmesini derinleştirme açısından önemli fırsatlar sunmaktadır.

ARAŞTIRMANIN AMACI VE HEDEFLERİ

Bu araştırmanın amacı, ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasının bölgesel aktörler açısından stratejik etkilerini kapsamlı ve nesnel bir şekilde çözümlemektir. Özellikle Türkiye’nin, Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın, ABD’nin ve Rusya’nın bu anlaşmadan doğan fırsatları, riskleri ve değişen güç dinamiklerini çözümlenmek ve değerlendirilmek hedeflenmektedir. Araştırmanın temel hedefleri şunlardır:

Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının tarihsel sürecini ve 2025 barış anlaşmasının ortaya çıkış koşullarını incelemek.

Anlaşmanın taraflar açısından stratejik kazanımlarını ve karşılaştıkları zorlukları çözümlemek.

Türkiye’nin bölgesel bütünleşme ve jeopolitik konumundaki değişimleri ayrıntılı şekilde ortaya koymak.

ABD ve Rusya’nın Güney Kafkasya’daki çıkarları doğrultusunda barış sürecine etkilerini değerlendirmek.

Bölgesel kararlılığın sürdürülebilirliği açısından anlaşmanın gelecekteki olası etkilerini tartışmak.

Bu hedefler doğrultusunda, araştırma bölgesel siyasaların daha iyi anlaşılmasına ve barış sürecinin geliştirilmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

ARAŞTIRMA SORULARI

Bu araştırmada yanıtlanması amaçlanan temel sorular şunlardır:

2025 Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasının oluşum sürecinde hangi tarihsel ve siyasal etmenler etkili olmuştur?

Anlaşmanın Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, ABD ve Rusya açısından stratejik kazanımları ve sınırlılıkları nelerdir?

Türkiye’nin bölgesel bütünleşme ve jeopolitik konumunda anlaşma sonrası ortaya çıkan değişiklikler nelerdir?

ABD ve Rusya’nın bölgedeki çıkarları bağlamında barış sürecinin sürdürülebilirliği nasıl değerlendirilebilir?

Anlaşmanın Güney Kafkasya’da bölgesel kararlılık ve ekonomik iş birliği açısından gelecekteki olası etkileri nelerdir?

ARAŞTIRMA YÖNTEMİ

Bu çalışma, nitel araştırma yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmada, Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasının taraflar açısından stratejik etkilerini nesnel biçimde çözümlemek için birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Birincil kaynaklar arasında hükümet açıklamaları, anlaşma metinleri, diplomatik belgeler ve taraf ülkelerin dış siyasa stratejileri yer almaktadır. İkincil kaynaklar ise akademik makaleler, uluslararası kuruluş raporları, siyasa çözümlemeleri ve güvenilir medya yayınlarından oluşmaktadır. Veriler, içerik çözümlemesi yöntemi ile değerlendirilmiş ve tarafların stratejik tutumları, bölgesel güç dengeleri ve anlaşmanın ekonomik ve diplomatik etkileri tematik olarak incelenmiştir. Ayrıca, bölgedeki güç ilişkilerinin anlaşmanın uygulanmasına etkisi derinlemesine değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında, mevcut yazın ve güncel gelişmeler ışığında kapsamlı bir sentez yapılmış ve çözümlemelerde nesnellik ve bilimsel titizlik esas alınmıştır. Bu araştırmada, ayrıca, tarafımdan geliştirilen ‘sürekli güncellenen sosyo-ekonomik çözümleme’ yöntemi kullanılmıştır. Böylelikle, sürekli gelişen siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişmelerin çözümleme kapsamımda tutulması ve irdelenmesi olanaklı olmuştur.

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu araştırmada, uluslararası ilişkiler disiplininden faydalanılarak bölgesel çatışmalar ve barış süreçlerinin çözümlemesi yapılmaktadır. Özellikle güç dengesi kuramı, bölgesel bütünleşme yaklaşımları ve jeopolitik strateji kavramları temel kuramsal çerçeveyi oluşturmaktadır. Güç dengesi kuramı, devletlerin güvenliklerini sağlamak amacıyla birbirlerinin gücünü dengeleme eğiliminde olduklarını varsayar. Bu bağlamda, Güney Kafkasya’da Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, Rusya ve ABD arasındaki ilişkiler güç dengesi değişimleri ışığında değerlendirilmiştir. Bölgesel bütünleşme yaklaşımları, ekonomik ve siyasal iş birliğinin bölgesel barışa ve kalkınmaya katkısını vurgular. Zengezur Koridoru gibi ulaşım ve ticaret projeleri, bu kuramsal bakış açısından bölgesel bütünleşmenin somut örnekleri olarak ele alınmıştır. Jeopolitik strateji ise, coğrafyanın devletlerin dış siyasa kararlarında oynadığı rolü ve bölgesel güçlerin jeostratejik hareketlerini açıklamada kullanılmıştır. Türkiye’nin bölgesel rolü ve ABD-Rusya yarışması bu çerçevede çözümlenmiştir. Bu kuramsal yaklaşım, araştırmanın kapsamındaki bölgesel dinamikleri anlamak ve tarafların stratejik tercihlerini açıklamak için temel oluşturmaktadır.

YAZIN TARAMASI

Azerbaycan-Ermenistan çatışması ve Güney Kafkasya bölgesindeki dinamikler, uluslararası ilişkiler, etnik çatışma ve bölgesel güvenlik yazınında yoğun olarak incelenmiştir. Bazı araştırmalarda bölgedeki tarihsel etnik çatışmaların kökenlerine odaklanarak Nagorno-Karabağ sorununun Sovyet sonrası dönemde ortaya çıkan karmaşık yapısını kapsamlı şekilde çözümlenmektedir. Özellikle bölgedeki kimlik temelli çatışmalar ve devletlerin egemenlik savlarının çatışmayı derinleştirdiği vurgulanmaktadır.

Bir başka çalışmada, 2020 Karabağ Savaşı’nın bölgesel güç dengelerini değiştiren etkilerini    ayrıntılandırırken savaşın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü yeniden kurma çabası olarak görülebileceğini belirtilmektedir. Ayrıca, savaşın ardından başlayan diplomatik süreçlerin karmaşıklığına ve dış aktörlerin müdahalelerine dikkat çekilmektedir.

International Crisis Group’un raporu, barış sürecinde ilerlemeye karşın halen mevcut olan güvensizlikleri, insan hakları sorunlarını ve mültecilerin geri dönüşü konusundaki zorlukları ele almaktadır. Raporda, çatışma sonrası bölgede yaşanan demografik değişikliklerin ve zorunlu göçün, kalıcı barış için önemli bir engel oluşturduğu ifade edilir. Ayrıca, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından yayınlanan raporlar, çatışma sonrası dönemde sivillere yönelik ihlaller ve zorunlu göçün etkileri konusunda uyarılarda bulunmuştur.

Türkiye’nin bölgedeki artan rolü yazında farklı bakış açılarıyla ele alınmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamaları, Zengezur Koridoru’nun ekonomik bütünleşme ve bölgesel iş birliği açısından taşıdığı önemi vurgularken, bağımsız çözümlemeler ise koridorun açılmasının Ermenistan üzerindeki siyasal baskıyı artırabileceği ve bölgesel gerilimleri yeniden körükleyebileceği olasılığına dikkat çekmektedir.

ABD’nin barış sürecindeki arabuluculuğu, özellikle enerji güvenliği ve bölgesel kararlılık bakış açısından değerlendirilmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporu, Washington’un sürece müdahalesinin Rusya’nın geleneksel etki alanında meydan okuma anlamına geldiğini belirtirken, bazı uzmanlar sürecin sürdürülebilirliği konusunda daha temkinli yaklaşmaktadır. Rusya ise bu süreçte etki kaybını gidermek için bölgedeki askeri ve diplomatik varlığını artırmaya çalışmaktadır.

Kuramsal açıdan, güç dengesi kuramı, devletlerin güvenlik arayışlarını ve ittifak stratejilerini anlamak için temel bir çerçeve sunar ve bölgesel aktörlerin jeopolitik yarışmasını büyük güçlerin etki savaşımı bağlamında ele alır. Ayrıca, bölgesel bütünleşme yaklaşımları çerçevesinde, ticaret koridorları ve ekonomik iş birliğinin bölgesel barışa katkısı yazında giderek daha fazla önem kazanmaktadır.

Özetle, akademik yazın bölgesel çatışmaların tarihsel ve güncel boyutlarını çok boyutlu olarak ele almasına karşın 2025 barış anlaşmasının tüm taraflar açısından stratejik etkilerini güncel, kapsamlı ve bütüncül biçimde inceleyen çalışmalar henüz sınırlıdır. Bu araştırma, bu eksikliği gidermeye katkı sunmayı hedeflemektedir.

ÇÖZÜMLEME

Türkiye’nin Bölgesel Bütünleşme ve Jeopolitik Konumunda Anlaşma Sonrası Ortaya Çıkan Değişiklikler

Anlaşmanın metni henüz açıklanmamış olmakla birlikte, 2025 Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki stratejik konumunu ve bölgesel bütünleşme süreçlerindeki rolünü önemli ölçüde dönüştürmüş olacaktır. Bu dönüşümün temel unsurları aşağıdaki gibi değerlendirilebilir.

Coğrafi ve Lojistik Bağlantıların Güçlenmesi: Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla Türkiye, Azerbaycan üzerinden Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve Orta Asya ülkelerine kesintisiz kara ulaşımı olanağı kazanmıştır. Bu yeni ulaşım hattı, Türkiye’nin enerji ve ticaret koridorları üzerindeki etkisini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda Türk dünyası arasındaki ekonomik ve kültürel bütünleşmeyi de derinleştirmiştir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2025). Bu bağlamda, Türkiye’nin bölgesel tedarik zincirlerinde kritik bir merkez durumuna gelmesi olanaklı olmuştur.

Jeopolitik Etkinliğin Artması: Barış anlaşması, Türkiye’nin bölgesel aktörler arasında daha etkin bir güç olarak konumlanmasını sağlamıştır. Ankara’nın Azerbaycan’a verdiği destek ve sürece girmiş olması Türkiye’nin dış siyasa gündemindeki bölgesel liderlik savını pekiştirmiştir (Kaya, 2025). Bu durum, Türkiye-Rusya yarışmasının boyutlarını değiştirmiş ve Türkiye’nin hem diplomatik hem de askeri alanlardaki etkililiğini artırmıştır.

Bölgesel Kararlılık ve Güvenlik Dinamikleri: Anlaşma sonrası bölgede göreli bir kararlılık sağlanması, Türkiye’nin sınır güvenliği ve terörle savaşım stratejilerini olumlu yönde etkilemiştir. Bölgesel çatışmaların azalması, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlar ve istihbarat etkinliklerinde daha denetimli hareket etmesine olanak tanımıştır.

Diplomatik İmaj ve Uluslararası Konumlanma: Türkiye, anlaşmadaki etkili rolüyle uluslararası toplum nezdinde barışçıl çözüm arayışlarına katkı sağlayan bir aktör olarak algılanmış ve Ankara’nın diplomatik imajına olumlu yansımıştır (Öztürk, 2025). Ancak, bazı bölgesel aktörler nezdinde Türkiye’nin artan etkisi güvensizlik ve yarışmanın devam etmesine yol açmıştır.

Ekonomik Bütünleşme ve Yatırımlar: Yeni ulaşım koridorları ve sınır kapılarının açılması Türkiye’nin bölgesel ekonomik bütünleşme projelerine ivme kazandırmış ve enerji, lojistik ve altyapı yatırımlarında artış görülmüştür. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel ekonomik aktör olarak ağırlığını artırmıştır.

Sonuç olarak, 2025 Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Türkiye’nin bölgesel bütünleşmesini derinleştirirken jeopolitik konumunu da güçlendirmiştir. Bununla birlikte, bu gelişmeler Türkiye’nin karşılaştığı stratejik fırsatlar kadar yeni diplomatik ve güvenlik meydan okumalarını da beraberinde getirmektedir.

Anlaşmanın Güney Kafkasya’da Bölgesel Kararlılık ve Ekonomik İş Birliği Açısından Gelecekteki Olası Etkileri

2025 Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Güney Kafkasya bölgesinde uzun süredir devam eden çatışma dinamiklerini önemli ölçüde dönüştürme gizil gücüne sahiptir. Bölgesel kararlılık ve ekonomik iş birliği bağlamında anlaşmanın gelecekteki etkileri belirli başlıklar altında değerlendirilmelidir.

Barış anlaşması, çatışma sonrası dönemde taraflar arasında güven artırıcı önlemlerin alınmasını özendirerek askeri gerilimlerin azaltılmasına katkı sağlayabilir. Bu durum, bölgedeki genel güvenlik ortamının iyileşmesine ve olası askeri çatışmaların önlenmesine zemin hazırlayabilir. Ayrıca, sınırların karşılıklı tanınması ve denetim mekanizmalarının kurulması kararlılığın uzun vadeli olmasını destekleyen etmenler arasında yer alır.

Anlaşma kapsamında açılan Zengezur Koridoru ve diğer ulaşım güzergahları bölgesel ticaretin ve yatırım akışının artmasına olanak tanıyacaktır. Bu altyapı projeleri, Güney Kafkasya ülkeleri arasında ekonomik bağların güçlenmesini sağlayarak bölgesel bütünleşme ve ekonomik kalkınma  sürecini hızlandırabilir. Enerji nakil hatları ve lojistik koridorlar bölgeyi küresel pazarlara daha etkin bağlama olanağı sunabilir.

Barış ortamı, bölgesel kuruluşlar ve çok taraflı iş birliği platformlarının etkinliğini artırabilir. Bölgesel altyapı, enerji, çevre ve güvenlik konularında ortak projelerin yaşama geçirilmesi ülkeler arasında karşılıklı bağımlılığı ve iş birliğini güçlendirecektir.

Süreç, göçmenlerin ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü için uygun koşulların yaratılmasını destekleyerek bölgesel toplumsal uyum ve barış kültürünün gelişmesine katkıda bulunabilir. Bu da uzun vadeli kararlılık için kritik öneme sahiptir.

Buna karşın, anlaşmanın uygulanmasında taraflar arasındaki derin güvensizlikler, etnik gerilimlerin devamı ve dış aktörlerin müdahaleleri bölgesel kararlılığı tehdit edebilir. Ekonomik bütünleşme projelerinin siyasal nedenlerle sekteye uğraması veya altyapı projelerinin gecikmesi beklenen kazanımları sınırlayabilir. Ayrıca, ekonomik iş birliği alanındaki düzensizlikler ve yarışma bölgesel iş birliği mekanizmalarının zayıflamasına yol açabilir.

2025 Azerbaycan-Ermenistan Barış Anlaşmasının Oluşum Sürecinde Etkili Tarihsel ve Siyasal Etmenler

Azerbaycan-Ermenistan arasındaki 2025 barış anlaşmasının oluşum süreci bölgesel çatışmanın tarihsel kökenleri ile uluslararası ve bölgesel siyasal aktörlerin stratejik müdahalelerinin bir bileşimidir. Bu bağlamda, anlaşmanın doğuşunda etkili olan temel tarihsel ve siyasal etmenler şu şekilde çözümlenebilir:

Tarihsel Etmenler: Nagorno-Karabağ sorunu, Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde ortaya çıkan etnik ve sınır temelli uyuşmazlıkların önemli bir örneğini oluşturmaktadır. Sovyet sınırları içinde yer alan ve nüfus çoğunluğu Ermeni olan bölgenin Azerbaycan egemenliği altında kalması 1988’den itibaren başlayan etnik çatışmalar ve silahlı çatışmalarla sonuçlanmıştır. 1994 ateşkesi ile savaşın durması ancak kalıcı bir siyasal çözüme ulaşamaması bölgedeki kararsızlığın uzun süre devam etmesine zemin hazırlamıştır. 2020 yılında patlak veren İkinci Karabağ Savaşı ise Azerbaycan’ın askeri üstünlük sağlayarak önemli toprak kazanımları elde etmesine neden olmuş ve bölgesel güç dengelerinde önemli değişiklikler yaratmıştır. Bu savaş, görüşme süreçlerine yeni bir ivme kazandırmış ve barış anlaşmasının zeminini hazırlamıştır.

Siyasal Etmenler: Barış sürecinin ilerlemesinde bölgesel güçlerin rolü belirleyici olmuştur. Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği siyasal ve askeri destek Ankara’nın bölgedeki etkililiğini artırırken, Rusya’nın Ermenistan ile tarihsel ittifakı bölgesel dinamiklerin karmaşıklığını artırmıştır. İran ve diğer bölgesel aktörlerin de sürece müdahale girişimleri tarafların diplomatik tutumlarını şekillendirmiştir. ABD’nin 2025 yılında devreye girerek Başkan Donald Trump liderliğinde arabuluculuk yapması taraflar arasında doğrudan diyalog kanallarının açılmasını sağlamış ve anlaşmanın görüşülmesine olanak tanımıştır. Azerbaycan’ın savaş sonrası elde ettiği askeri üstünlük Ermenistan’daki siyasal belirsizlik ve iç krizler anlaşmanın kabulünü kolaylaştıran unsurlar arasında yer almıştır. Ekonomik ve lojistik unsurlar da barışın sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Zengezur Koridoru gibi stratejik ulaşım güzergahlarının açılması beklentisi bölgesel bütünleşme ve ekonomik kalkınma bakış açılarıyla tarafları görüşmelere güdülendirmiştir. Son olarak, uluslararası hukuk normları ve insan hakları ihlallerine ilişkin uluslararası toplumun artan duyarlılığı çatışmanın sona erdirilmesi yönündeki baskıyı artırmış ve tarafların barış sürecine yönelmesinde etkili olmuştur. Bu çerçevede, 2025 barış anlaşması tarihsel birikim bölgesel güç dengeleri ve uluslararası siyasal dinamiklerin kesiştiği karmaşık bir süreç sonucunda şekillenmiştir. Gerek tarihsel gerekse siyasal etmenlerin çözümlenmesinde çok katmanlı bir yaklaşım benimsenmesi sürecin anlaşılmasında önem taşımaktadır.

ANLAŞMANIN TARAFLARI AÇISNDAN STRATEJİK KAZANIMLAR VE SINIRLILIKLAR

Türkiye

Türkiye, barış anlaşmasıyla Güney Kafkasya’daki jeopolitik etkisini önemli ölçüde artırmıştır. Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla Türkiye-Azerbaycan-Nahçıvan ve Orta Asya arasında kesintisiz kara bağlantısı sağlanmış ve böylece Türkiye’nin bölgesel ekonomik bütünleşme ve enerji koridorları üzerindeki etkisi güçlenmiştir. Ayrıca, bölgedeki kararlılık Türkiye’nin güvenlik kaygılarını azaltırken Ankara’nın diplomatik saygınlığı yükselmiştir.

Ancak, bölgedeki etnik ve siyasal duyarlılıklar Türkiye’nin doğrudan müdahil olduğu algısını artırmış, özellikle Ermenistan ve müttefikleri nezdinde güven sorunlarına yol açmıştır. Koridorun açılması, Ermenistan’da siyasal gerilimlerin devam etmesine ve Türkiye’nin bölgedeki karşıt cephede algılanmasına neden olabilir.

Azerbaycan

Azerbaycan, 2020 savaşının ardından elde ettiği toprak kazanımlarını uluslararası meşruluk zemininde pekiştirmiştir. Anlaşma, ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğünü güçlendirmiş ve Zengezur Koridoru gibi kritik altyapı projeleriyle ekonomik kalkınma ve bölgesel ticaret açısından yeni fırsatlar doğmuştur. Ayrıca, diplomatik alanda yeni aktörlerle ilişkilerin iyileştirilmesi sağlanmıştır.

Ancak, barışın kalıcı olması için Ermenistan’daki iç siyasal kararsızlık ve PKK benzeri örgütlerin etkinlikleri güvenlik açısından olası tehditler olarak varlığını sürdürmektedir. Ayrıca, bölgedeki etnik gerilimlerin tamamen sona ermemesi uzun vadeli riskler taşımaktadır.

Ermenistan

Ermenistan için anlaşma, uluslararası toplumla ilişkilerini normalleştirme, ekonomik yalnızlıktan çıkma ve Türkiye sınır kapılarının açılması olanaklarını sunmaktadır. Sınırların açılması, ticaretin artması ve bölgesel bütünleşme olasılığı ekonomik kalkınma açısından olumlu sinyaller vermektedir.

Öte yandan, toprak kayıplarının kabulü ülke içinde siyasal bölünmelere ve kamuoyunda anlaşmaya yönelik tepkiye yol açmaktadır. Bu durum, hükümetin meşruluğunu zayıflatmakta ve kararsızlık riskini artırmaktadır. Ayrıca, koridorların açılması Ermenistan’ın bölgesel jeopolitik konumunu kısıtlamaktadır.

ABD

ABD, barış sürecindeki arabuluculuğuyla bölgedeki etkisini artırmış ve Rusya’nın geleneksel etki alanındaki gücünü sınırlandırmıştır. Anlaşma, Washington’un bölgesel kararlılık ve enerji güvenliği siyasaları açısından stratejik bir kazanım olarak görülmektedir. Aynı zamanda NATO müttefikleri Türkiye ile ve aday ülke Azerbaycan ile ilişkileri güçlendirmiştir.

Ancak, ABD’nin bölgede kalıcı etkinlik sağlaması için üzerine daha fazla diplomatik ve ekonomik yükümlülükler alması gerekmektedir. Bölgedeki yerel aktörlerin siyasal iç dinamikleri ve Rusya’nın karşı atılımları ABD’nin planlarını sınırlayabilir.

Rusya

Rusya, uzun süredir bölgedeki barış gücü ve arabulucu rolünü sürdürüyor olmasına karşın anlaşmanın gerçekleşmesiyle bölgedeki kararlılığı ve güvenlik ortamını kısmen sağlamış ve askeri varlığını koruyarak etkisini tümüyle kaybetmemiştir.

Bununla birlikte, ABD’nin arabuluculuğu ve Türkiye-Azerbaycan ekseninin güçlenmesi, Moskova’nın bölgedeki jeopolitik egemenliğini zayıflatmıştır. Zengezur Koridoru’nun açılması, Rusya’nın enerji ve ulaştırma hatları üzerindeki denetimini azaltmıştır. Bu durum, Rusya’nın bölgedeki stratejik konumunun erimesi riskini taşımaktadır.

ZENGEZUR KORİDORU YA DA YENİ ADIYLA TRUMP YOLU

Zengezur Koridoru Ermenistan-Azerbaycan anlaşmasında kritik bir önem kazanmıştır. Koridorun adı Barış ve Özgürlük İçin Trump Yolu (Trump Road for Peace and Prosperity, TRIPP) olarak değiştirilmiştir. TRIPP, 8 Ağustos 2025 tarihinde Washington’da gerçekleştirilen üst düzey diplomatik zirvede Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald J. Trump’ın arabuluculuğu ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan tarafından imzalanan barış anlaşmasının temel bileşeni olarak ortaya çıkmıştır. Bu girişim, yaklaşık otuz altı yıl süren Azerbaycan–Ermenistan uyuşmazlığının sonlandırılması bağlamında yalnızca bir siyasal anlaşma değil aynı zamanda bölgesel jeopolitik dengeleri dönüştürmeyi amaçlayan stratejik bir altyapı projesidir. TRIPP koridoru, Ermenistan toprakları üzerinden Azerbaycan’ı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlayacak şekilde tasarlanmış olup karayolu, demiryolu, enerji iletim hatları (petrol ve doğal gaz), fiber optik iletişim altyapısı ve diğer lojistik bağlantı unsurlarını içermektedir. Koridorun geliştirme ve işletme hakları Amerika Birleşik Devletleri’ne verilmiş, bu hakların özel sektör aktörleri ile iş birliği çerçevesinde değerlendirilmesi öngörülmüştür. Bu durum, ABD’nin Güney Kafkasya’daki nüfuzunu güçlendirme Rusya Federasyonu ve İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgesel etkisini sınırlandırma yönündeki stratejik hedefleri ile uyumludur.

Şekil 1: Zengezur Koridoru, yeni adıyla Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu.

Kaynak: BBC

Ekonomik açıdan, TRIPP projesi bölge devletleri arasında ticaret akışını kolaylaştırma, enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara erişimini hızlandırma ve altyapı yatırımlarını destekleme gücüne sahiptir. Diplomatik açıdan ise proje, uzun süredir devam eden çatışmanın barışçıl çözümüne kurumsal bir temel sağlamanın yanı sıra Ermenistan ve Azerbaycan’ı karşılıklı bağımlılık ilişkileri aracılığıyla kararlılığa yönlendirmeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin projeye yönelik olumlu yaklaşımı, TRIPP’in yalnızca iki ülke arasındaki bir barış mekanizması değil aynı zamanda Avrasya ölçeğinde bütünleşme sağlayabilecek bir transit koridoru olarak algılandığını göstermektedir.

Sonuç olarak, TRIPP, klasik barış anlaşmalarının ötesinde, ekonomik bütünleşme ve bölgesel güvenliği birlikte hedefleyen hibrit bir diplomasi aracı olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda proje hem uluslararası ilişkiler yazının da hem de altyapı diplomasisi ve çatışma sonrası barış oluşturma çalışmalarında incelenmeye değer özgün bir örnek oluşturmaktadır.

ABD Başkanı Donald J. Trump’ın arabuluculuğunda imzalanan Trump Road for Peace and Prosperity (TRIPP) projesine ilişkin olarak, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack koridorun geliştirme ve işletme haklarının yüzyıllık bir süreyle Amerika Birleşik Devletleri’ne özgülendiğini açıklamıştır. Bu açıklama, TRIPP’in yalnızca bir barış sürecinin altyapı unsuru değil aynı zamanda uzun vadeli jeostratejik ve ekonomik bir araç olarak tasarlandığını göstermektedir. Bu kapsamda ABD, koridorun yapılması, işletilmesi ve bakımından sorumlu olacak ve karayolu, demiryolu, enerji iletim hatları ve sayısal iletişim altyapısını kapsayan çok yönlü bir lojistik ağın yönetimini üstlenecektir. 100 yıllık işletme süresi, projeye yatırım yapacak özel sektör aktörleri açısından öngörülebilirlik ve güvence sağlarken ABD’ye Güney Kafkasya’da uzun erimli bir stratejik varlık olanağı sunmaktadır. Jeopolitik açıdan bu düzenleme ABD’nin bölgedeki etkinliğinin kurumsallaşmasına, Rusya Federasyonu ve İran’ın manevra alanlarının daraltılmasına ve bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillenmesine katkıda bulunabilecek niteliktedir. Bu yönüyle TRIPP, barış anlaşmaları bağlamında nadir görülen şekilde diplomatik anlaşma ile altyapı işletme imtiyazının birleştiği hibrit bir model örneği olarak dikkat çekmektedir.

TRIPP Projesinin Türkiye Açısından Stratejik Fırsat ve Risk Çözümlemesi

Stratejik Fırsatlar

TRIPP koridoru, Türkiye’nin doğu sınırına yakın bir bölgede konumlanarak, Azerbaycan–Nahçıvan bağlantısını güçlendirmekte ve Ermenistan’ın bölgesel ulaştırma ağlarıyla bütünleşmesini sağlamaktadır. Türkiye, mevcut Bakü–Tiflis–Kars demiryolu hattı ve enerji boru hatları üzerinden TRIPP ile bütünleşme olanağı elde ederek Avrupa–Asya ekseninde transit ülke konumunu pekiştirebilir. Koridorun çalışmaya başlaması, Türkiye’nin hem Kafkasya pazarlarına hem de Orta Asya’ya ihracat ve ithalat yollarını çeşitlendirecek ve lojistik maliyetleri azaltarak dış ticaret hacminin genişlemesine katkıda bulunacaktır. Petrol ve doğalgaz boru hatlarının TRIPP üzerinden geçmesi, Türkiye’nin enerji arz güvenliğine katkıda bulunabilecek yeni tedarik kanallarının oluşmasını sağlayabilir. Türkiye, TRIPP sürecine destek vererek hem Azerbaycan’la stratejik ortaklığını güçlendirebilir hem de Ermenistan’la normalleşme sürecine ivme kazandırabilir. Bu, Türkiye’nin “bölgesel barış yapıcı” imajını pekiştirecektir.

Stratejik Riskler

TRIPP’in 100 yıllık işletme hakkının ABD’ye verilmesi, Güney Kafkasya’da Amerikan etkisinin kalıcılaşması anlamına gelmektedir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki manevra alanını daraltabilir ve Ankara’yı bazı konularda Washington’un stratejik önceliklerine uyum sağlamaya zorlayabilir. TRIPP’in ABD liderliğinde hayata geçirilmesi, Rusya ve İran’ın projeye karşı uzak ya da olumsuz tutum almasına yol açabilir. Bu durum, Türkiye’nin söz konusu ülkelerle yürüttüğü ekonomik, enerji ve güvenlik iş birliğini olumsuz etkileyebilir. Her ne kadar TRIPP, Ermenistan ile Türkiye arasındaki normalleşmeye fırsat sunsa da koridorun ABD denetiminde olması Ermenistan kamuoyunda Türkiye’nin rolünün ikincil algılanmasına yol açabilir. Bu da yumuşama sürecinin kırılganlığını artırabilir. TRIPP üzerinden geçecek ticaretin yönetiminde ABD’nin belirleyici olması Türkiye’nin bazı lojistik ve enerji projelerinde dış denetim riskine maruz kalmasına neden olabilir.

İran’ın İlk Tepkisi

Nitekim İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Danışmanı Ali Ekber Velayeti Ermenistan, Azerbaycan ve ABD arasında dün gerçekleştirilen üçlü mutabakat zaptının ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın Zengezur Koridoru’na ilişkin açıklamalarına tepki gösterdi. Velayeti, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Zengezur Koridoru’nu 99 yıllığına kiralandığı iddiasını eleştirerek "Güney Kafkasya, Trump’ın kiralayabileceği sahipsiz bir yer değil. Bu geçit, onun mülkü değil, paralı askerleri için bir mezarlık olacaktır" ifadelerini kullandı. Velayeti, "Bu koridor, bölgenin jeopolitik konumunu değiştirir, sınırları yerinden oynatır ve Ermenistan’ın parçalanması amacıyla tasarlanmıştır. Türkiye ve Azerbaycan bu koridorun inşasında ısrar ettiklerinde İran Silahlı Kuvvetleri, dönemin Genelkurmay Başkanı Bakıri’nin komutasında, ülkenin kuzeybatısında çok sayıda tatbikat gerçekleştirdi. Bu tatbikatlar, bu girişimi engelleme konusundaki hazırlığımızı ve kararlılığımızı gösterdi" ifadelerini kullandı. Velayeti, "Bir ülkenin başka bir ülkeye koridor kiralaması söylemi safça bir ifade ve Trump da bu saflığa kendini kaptırmış gibi görünüyor. Trump’ın dünyanın bu tarafında bir koridor kiraladığı iddiası, birinin buradan kalkıp Panama Kanalı’nı kiralaması gibi bir şey. Bu imkansız ve asla gerçekleşmeyecek. Trump, her zamanki gibi gösterişli ama içi boş sözler sarf ediyor. Kendini bir emlakçı zannederek toprak ve bölge kiralamak istiyor" ifadelerini kullandı. Velayeti, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın daha önceki İran ziyaretinde, hükümetin söz konusu projeyi "açıkça zararlı ve komplo niyeti taşıyor" şeklinde nitelendirdiğini ve kendisinin de koridorun inşasına karşı olduğunu ifade ettiğini hatırlattı. Velayeti, "Zengezur Koridoru’nun inşası İran’ın sınırlarında değişikliklere yol açacaktır ve ülkenin kuzey ile kuzeybatısındaki kara bağlantısının Türkiye’ye bağımlı hale getirecektir. Bu plan hayata geçirilirse Güney Kafkasya’nın güvenliği tehlikeye girer. Bu nedenle İran, yanında Rusya olsun ya da olmasın, bölgenin güvenliği için adım atacak ve ABD koridorunu engelleyecektir. Ayrıca stratejik açıdan Rusya’nın da bu koridora karşı olduğuna inanıyoruz" dedi.

Özetle değerlendirmek gerekirse, TRIPP, Türkiye açısından hem bölgesel bütünleşme ve ekonomik kazanç hem de jeopolitik denge yönetimi bağlamında kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin bu projeden en fazla yarar sağlaması, çok taraflı diplomasi, bölgesel iş birliği mekanizmalarının güçlendirilmesi ve ulaştırma ve enerji hatlarının geliştirilmesi stratejileriyle olanaklı olacaktır. Aksi durumda, projenin uzun vadeli stratejik maliyetleri, kısa vadeli ekonomik yararlarını gölgeleyebilir.

ABD’NİN AZERBAYCAN’A UYGULADIĞI YAPTIRIMLARIN KALDIRILMASI: BÖLGESEL DİNAMİKLER VE BARIŞ SÜRECİNE ETKİLERİ

ABD, 1990’ların başından itibaren Azerbaycan’a karşı özellikle insan hakları ihlalleri, demokratikleşme sürecindeki eksiklikler ve özellikle Dağlık Karabağ çatışması bağlamında birtakım yaptırımlar uygulamıştır. Bu yaptırımlar, askeri yardımın kısıtlanması, ticari kısıtlamalar ve diplomatik baskıları içermekteydi. Amaç, Azerbaycan’da demokratik reformların ilerlemesini sağlamak ve bölgesel çatışmanın şiddetlenmesini önlemekti.

2025 barış anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte ABD, Azerbaycan’a uyguladığı yaptırımların önemli bir kısmını kaldırma yönünde karar almıştır. Bu karar, Azerbaycan’ın barış sürecine verdiği olumlu katkılar, insan hakları alanında attığı bazı adımlar ve bölgesel kararlılığın sağlanması amacıyla verilmiştir. Yaptırımların kaldırılması askeri iş birliği ve ekonomik yatırımların önünü açmış ve Azerbaycan’ın Batı ülkeleriyle bütünleşmesini kolaylaştırmıştır. Özellikle enerji sektörü ve ulaşım altyapısı yatırımları açısından ABD ve müttefikleriyle ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcını simgeler.

Yaptırımların kaldırılması, Azerbaycan’ın uluslararası meşruluğunu güçlendirerek bölgedeki statüyü değiştirmiştir. ABD’nin bu hamlesi, Türkiye-Azerbaycan eksenini desteklerken Rusya’nın bölgedeki etkisini dengeleme amacını taşır. Ayrıca, Azerbaycan’ın ekonomik büyümesi, bölgesel kalkınma ve bütünleşme süreçlerini hızlandırarak Güney Kafkasya’da kararlılığın pekişmesine katkıda bulunabilir. Ancak bu süreç, Ermenistan ve müttefikleri nezdinde güvensizlik yaratmakta ve bölgesel rekabetin devam etmesi riskini barındırmaktadır. Rusya’nın bu duruma tepki olarak bölgedeki askeri ve diplomatik varlığını artırması olasıdır.

Yaptırımların kaldırılması, Azerbaycan’ın barış sürecindeki sorumluluklarını artırırken, taraflar arasında güven oluşturulmasın katkıda bulunabilir. Ancak, bu adımın sürdürülebilir olması için Azerbaycan’ın demokratikleşme, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularında somut ilerleme kaydetmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yaptırımların kaldırılması sadece kısa vadeli ekonomik ve askeri üstünlükler sağlayabilir, fakat bölgesel kararlılık ve kalıcı barış için gereken temel koşulları sağlamayabilir.

Sonuç olarak, ABD’nin Azerbaycan’a yönelik yaptırımları kaldırması bölgesel güç dengelerinde önemli bir kırılma noktasıdır ve barış sürecinin geleceği açısından hem fırsatlar hem de zorluklar içermektedir. Bu dinamik, tarafların siyasal iradesi ve dış aktörlerin dengeli yaklaşımları ile şekillenecektir.

Ermenistan’ın 2025 Barış Anlaşmasından Sağlayacağı Yararlar: Ekonomik ve Sosyo-Politik Bakış Açıları

Türkiye ile sınır kapılarının açılması, Ermenistan’ın dış ticaretinde önemli bir artış yaratacaktır. Dünya Bankası (2023) verilerine göre, açık sınırlar ve lojistik koridorlar, bölgesel ticaret hacmini %15-25 oranında artırabilmekte ve ticaret maliyetlerini ise %10-15 oranında düşürmektedir. Ermenistan, bu durum sayesinde ihracatını çeşitlendirebilir ve ithalat maliyetlerini azaltabilir. Ayrıca, transit ticaret gelirleri ekonomiye doğrudan katkı sağlayacaktır (World Bank, 2023).

Barış ve kararlılık ortamı uluslararası yatırımcılar için önemli bir güven sinyali oluşturur. Bölgesel yatırım raporları, çatışma sonrası dönemde altyapı ve enerji sektörlerine yönelik yatırımların %30’a varan artış gösterdiğini ortaya koymaktadır (IFC, 2024). Türkiye ve Azerbaycan ile artan iş birliği Ermenistan’ın enerji nakil hatları ve ulaştırma altyapısı projelerinde stratejik üstünlükler sağlamasına olanak tanıyacaktır.

Ermenistan’ın gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYH) oranla yüksek olan askeri harcamaları barış sonrası dönemde kademeli olarak azaltılabilir. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI, 2024) verileri, bölgede benzer barış süreçleri sonrası askeri harcamalarda %20-25 oranında azalma olduğunu göstermektedir. Bu kaynaklar, sağlık, eğitim, altyapı ve sosyal hizmetlere aktarılabilir ve böylece ekonomik ve toplumsal kalkınma hızlanabilir.

Ekonomik iyileşme ve dışa açılma, toplumsal ve siyasal kararlılığı istikrarı destekler. Karşılaştırmalı bölge çözümlemeleri ekonomik refah artışının demokratik kurumların güçlenmesi ve toplumsal uyumun sağlanmasında etkili olduğunu ortaya koymaktadır (Freedom House, 2023). Ayrıca, bölgesel iş birliği platformları ile bütünleşme Ermenistan’ın uluslararası saygınlığını güçlendirir.

Bu olumlu gelişmelerin sürdürülebilirliği, siyasal kararlılık, etnik gerilimlerin yönetimi ve dış aktörlerin bölgedeki etkileriyle yakından ilişkilidir. Yatırımların ve ticaretin artması için güvenlik ortamının devamlılığı esastır.

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, Ermenistan, 2025 barış anlaşmasıyla birlikte dış dünyaya daha açık bir ekonomik ve diplomatik konuma erişmekte ve ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişimi için kritik fırsatlar elde etmektedir. Türkiye ile normalleşme ve sınırların açılması, ticaret, yatırım ve altyapı alanlarında ivme yaratacak ve askeri harcamaların azalması ise kalkınmaya daha fazla kaynak ayrılmasına olanak sağlayacaktır. Ancak, bu potansiyelin gerçekleşmesi hem iç hem de bölgesel siyasal koşulların uygunluğuna bağlıdır.

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: BARIŞ SÜRECİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ

2025 Azerbaycan-Ermenistan barış süreci, Güney Kafkasya’da ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin stratejik çıkarlarının çarpıştığı bir ortamda şekillenmektedir. Bu bağlamda, sürecin sürdürülebilirliği büyük ölçüde bu iki aktörün bölgedeki siyasaları ve etkileşimlerine bağlıdır.

ABD’nin Çıkarları ve Sürecin Sürdürülebilirliği: ABD, Güney Kafkasya’yı Rusya’nın geleneksel etki alanı dışında tutmak ve Türkiye-Azerbaycan ekseniyle iş birliğini derinleştirmek istemektedir. Washington, enerji güvenliği, ticaret yollarının güvenliği ve demokratikleşme süreçlerinin desteklenmesi bağlamında bölgede kararlılık arayışındadır. ABD’nin 2025 barış sürecindeki arabuluculuğu, bölgedeki etkisini artırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ancak ABD’nin bölgedeki etkisi, alandaki askeri varlığı ve verilmiş kapsamlı diplomatik sözlerin olmaması nedeniyle sınırlıdır. Bölgesel aktörlerin güçlü iç siyasal dinamikleri ve Rusya’nın karşı atılımları Washington’un planlarını engelleme gizil gücüne sahiptir. Dolayısıyla, ABD’nin uzun vadeli sürdürülebilirlik için bölgeye yönelik daha etkili ve dengeli siyasalar geliştirmesi gerekmektedir.

Rusya’nın Çıkarları ve Sürecin Sürdürülebilirliği: Rusya, tarihsel olarak Güney Kafkasya’daki en etkili aktörlerden biri olup Ermenistan ile güvenlik ittifakını sürdürmektedir. Moskova, bölgedeki askeri üsleri ve barış gücü misyonlarıyla etkisini korumaya çalışmaktadır. Rusya’nın çıkarları, bölgedeki kararlılığı sağlamakla birlikte kendi jeopolitik etkisini saklı tutması üzerine şekillenmektedir. Ancak 2025 barış anlaşması, Türkiye ve ABD’nin etkinliğini artırması ve Azerbaycan’ın güç kazanmasıyla birlikte Moskova’nın bölgedeki geleneksel egemenliğini zayıflatmaktadır. Bu durum, Rusya’nın süreci engelleme ya da dengeleme girişimlerini artırabilir. Rusya’nın bölgedeki rolünü devam ettirebilmesi için taraflarla yararcı ilişkiler geliştirmesi ve bölgesel güç dengelerini gözeten esnek siyasalar izlemesi gerekecektir.

Sürdürülebilirlik Açısından Ara Değerlendirme: Barış sürecinin sürdürülebilirliği, ABD ve Rusya arasındaki güç savaşımının barışçıl iş birliği veya çatışma düzeyinde ilerlemesine bağlıdır. Her iki aktörün de bölgesel kararlılık ve çıkarlar doğrultusunda karşılıklı diyalog ve uzlaşı arayışı sürecin devamlılığı açısından kritik öneme sahiptir. Buna karşılık, güç yarışmasının şiddetlenmesi süreci risk altına sokabilir.

Sonuç olarak, 2025 barış süreci, ABD ve Rusya’nın dengeli ve yapıcı siyasalar izlemesi durumunda sürdürülebilir olmak gizil gücüne sahiptir. Ancak bu durum, bölgesel aktörlerin iç siyasaları, güvenlik sorunları ve uluslararası gelişmelerin etkisiyle sürekli değişkenlik gösterebilecek dinamik bir zeminde yer almaktadır.

Türkiye Açısından Değerlendirme

Türkiye açısından, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Trump yönetimi döneminde sağlanan barış anlaşması önemli stratejik üstünlükler doğurmaktadır. Birincisi, anlaşma kapsamında öngörülen Zengezur Koridoru, Türkiye’nin Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya kara yolu ve demiryolu bağlantısını sağlamlaştırarak, uluslararası ticaret güzergahlarındaki transit ülke konumunu güçlendirmektedir. İkincisi, bu koridorun açılması Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler arasında coğrafi bütünleşmeyi artırmakta ve böylece ekonomik ve siyasal iş birliğinin derinleşmesine olanak vermektedir. Üçüncüsü, barış sürecinde ABD’nin arabuluculuk rolü, Güney Kafkasya’da Rusya’nın geleneksel etkisinin azalmasına yol açmakta ve Türkiye’nin bölgesel siyasalarda daha bağımsız hareket etmesini sağlamaktadır. Dördüncüsü, enerji taşımacılığı açısından Azerbaycan’dan Türkiye ve Avrupa’ya olan enerji koridorlarının güvenliği ve verimliliği artmakta ve Türkiye’nin enerji ticaretindeki stratejik konumunu güçlendirmektedir. Son olarak, Türkiye, Azerbaycan’ın yakın müttefiki olarak bu sürece dolaylı katkı sağlamış ve bölgesel kararlılığın destekçisi olarak diplomatik saygınlık kazanmıştır.

Azerbaycan Açısından Değerlendirme

Azerbaycan için 2025 yılında Trump arabuluculuğunda sağlanan barış anlaşması hem toprak bütünlüğünün uluslararası düzeyde pekiştirilmesi hem de bölgesel bütünleşme açısından kritik öneme sahiptir. Nagorno-Karabağ ve çevresindeki alanların denetiminin sağlanması uzun süredir devam eden çatışmanın sona erdirilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, Azerbaycan’ın egemenlik haklarının tanınması ve iç siyasal kararlılığının güçlendirilmesi bakımından büyük bir kazanımdır.

Ekonomik açıdan, Zengezur Koridoru’nun açılması Azerbaycan’ın Nahçıvan ile bağlantısını sağlayarak ticaret ve ulaştırma altyapısını geliştirirken bölgesel ekonomik bütünleşme ve enerji ihracatı için yeni olanaklar sunmaktadır. Ayrıca, bu koridor Türkiye ve Orta Asya ülkeleriyle iş birliğini derinleştirme olanağını artırmaktadır.

Diplomatik olarak Azerbaycan, barış anlaşmasıyla uluslararası arenada konumunu güçlendirmiş ve büyük güçler nezdinde görüşme masasında daha etkili bir aktör durumuna gelmiştir. Ancak, anlaşmanın sürdürülebilirliği ve bölgedeki güvenlik durumu özellikle Ermenistan’ın iç siyasetindeki dinamiklere bağlı olarak bir belirsizlik unsuru olarak varlığını sürdürmektedir.

Ermenistan Açısından Değerlendirme

2025 yılında Trump arabuluculuğunda Azerbaycan ile sağlanan barış anlaşması, Ermenistan için hem diplomatik hem de iç siyasal açıdan karmaşık sonuçlar doğurmaktadır. Anlaşma, Nagorno-Karabağ üzerindeki denetimini kaybetmenin ve bölgesel statü değişiminin kesinlik kazanmasının ardından Ermenistan’ın egemenlik ve güvenlik kaygılarını yeniden şekillendirmiştir. Diplomatik açıdan, anlaşma Ermenistan’ın uluslararası toplum nezdinde saygınlığını koruma ve normalleşme sürecine girme fırsatı yaratmaktadır. İki taraf arasında diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve sınırların açılması, Ermenistan’ın ekonomik canlanmasına ve bölgesel bütünleşmeye katkı sağlayabilir. Ancak bu süreç, ülke içinde farklı siyasal kesimler arasında ciddi tartışmalara ve bölünmelere neden olmaktadır. Anlaşmanın bazı kesimlerce “teslimiyet” olarak görülmesi, siyasal kararlılık açısından risk oluşturmaktadır.

Ekonomik açıdan, koridorların açılması Ermenistan için transit ticaret olanaklarını artırabilir. Ancak Zengezur Koridoru'nun açılması, özellikle Nahçıvan’a Azerbaycan’ın doğrudan kara bağlantısı anlamına gelmesi Ermenistan’ın bölgedeki jeopolitik konumunu zayıflatmaktadır.

Güvenlik açısından, anlaşmanın uygulanması ve sınırların kalıcı olarak kararlılığa kavuşması Ermenistan için öncelikli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda, anlaşmanın kalıcılığı büyük ölçüde bölgesel güç dengeleri ve iç politik dinamiklere bağlıdır.

ABD Açısından Değerlendirme

Trump yönetiminin arabuluculuğunda 2025 yılında gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, ABD’nin Güney Kafkasya’daki jeopolitik çıkarları bakımından stratejik bir kazanım olarak değerlendirilmektedir. Bölgedeki uzun süreli çatışmanın sona erdirilmesi ve taraflar arasında diplomatik normalleşmenin sağlanması, ABD’nin bölgesel kararlılığı artırma ve etkisini güçlendirme hedefleriyle uyumludur.

Anlaşmanın ABD açısından önemi, özellikle Rusya’nın geleneksel etki alanı olarak görülen Güney Kafkasya’da Washington’un etkililiğinin artırılmasıdır. Bu durum, ABD’nin hem bölgedeki enerji koridorları üzerindeki etkisini genişletmesine hem de Rusya’nın bölgedeki hegemonik rolünü zayıflatmasına olanak tanımaktadır. Ayrıca, ABD’nin Türkiye ve Azerbaycan gibi müttefikleriyle ilişkilerini güçlendirmesi bölgesel denge siyasalarında esneklik sağlamaktadır.

Diplomatik açıdan, ABD’nin bu süreçte arabulucu olarak öne çıkması, Washington’un uluslararası barış girişimlerine olan bağlılığını göstermektedir. Ancak, anlaşmanın kalıcılığı ve uygulanabilirliği ABD’nin bölgedeki uzun vadeli siyasal ve ekonomik yükümlenmelerine bağlıdır. Bu bağlamda, ABD’nin anlaşmanın izlenmesi ve taraflar arasında güven oluşturma süreçlerine etkili katılımı önem taşımaktadır.

TRIPP yoluyla ABD bölgede büyük bir üstünlük kazanmıştır. ABD özel sermayesi ile yapılacak karayolu ve demiryolu ulaşımı güzergahları 100 yıl süreyle ABD tarafından işletilecektir. Bunun anlamı bölgede ABD hegemonyasının kurulmasıdır. ABD bu anlaşma ile uzun süredir beklediği büyük hayalini yani Orta Asya’ya ve buradaki petrol kaynaklarına yakınlaşma isteğini gerçekleştirmiştir. Rusya ve İran ise bu gelişemeden en fazla olumsuz etkilenen ülkeler olmuşlardır. Türkiye ise ABD’den sonra en fazla kazançlı çıkan ikinci ülke konumundadır.

Rusya Açısından Değerlendirme

Güney Kafkasya bölgesinde uzun süredir belirleyici güç olan Rusya açısından, 2025 yılında ABD arabuluculuğunda gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması stratejik bir meydan okuma olarak değerlendirilmektedir. Bölgedeki çatışmanın sona erdirilmesi ve ABD’nin etkili arabuluculuğu Moskova’nın geleneksel etki alanındaki etkinliğinin zayıflamasına işaret etmektedir.

Anlaşma ile birlikte, özellikle Zengezur Koridoru’nun açılması ve Azerbaycan ile Türkiye arasındaki bütünleşmenin derinleşmesi, Rusya’nın bölgedeki jeopolitik egemenliğini azaltmakta ve enerji ile ticaret hatları üzerindeki denetim gücünü sınırlandırmaktadır. Bu durum, Moskova’nın bölgedeki stratejik konumunu yeniden gözden geçirmesine neden olmaktadır.

Diplomatik açıdan, Rusya anlaşma sürecinin dışında kalması ve taraflar arasında doğrudan görüşmeler yerine ABD’nin arabuluculuğunun öne çıkması nedeniyle bölgedeki rolünün zayıfladığı algısını taşımaktadır. Moskova, gelecekte bölgedeki nüfuzunu korumak ve yeniden kurmak için çeşitli siyasalar geliştirmekte ve bölgesel aktörlerle ilişkilerini yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır.

Güvenlik açısından, Rusya’nın barış gücü misyonu ve bölgedeki askeri varlığı halen önemli olsa da anlaşmanın uygulanması ve bölgesel kararlılığın sağlanması Moskova’nın mevcut stratejik çıkarları doğrultusunda yeni yaklaşımlar gerektirmektedir.

Özetle, 2025 yılında ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Güney Kafkasya bölgesinde uzun süredir devam eden çatışmanın sona erdirilmesi ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Anlaşma, taraflar arasında diplomatik ilişkilerin normalleşmesi ve ekonomik bütünleşmenin artırılması için zemin oluştururken bölgesel güç dengelerinde de önemli değişikliklere yol açmaktadır.

Türkiye açısından bu gelişme, Zengezur Koridoru’nun açılması ile Türk dünyası arasındaki coğrafi bütünlüğün sağlanması, uluslararası ticaret yollarının çeşitlendirilmesi ve enerji arz güvenliğinin artırılması gibi stratejik üstünlükler sunmaktadır. Ayrıca, bölgedeki jeopolitik dinamiklerde Rusya’nın etkisinin azalması Türkiye’nin bölgesel siyasa üretiminde daha bağımsız ve etkili bir aktör olarak rol almasını olanaklı kılmaktadır.

Azerbaycan, egemenlik haklarını pekiştirmenin yanı sıra, ekonomik ve diplomatik olarak bölgesel bütünleşmede daha güçlü bir konuma yükselmiş ve Nahçıvan bağlantısının kesintisizleşmesiyle ticaret ve ulaştırma altyapısını güçlendirmiştir. Ermenistan ise anlaşma ile uluslararası alanda saygınlığını koruma ve ekonomik normalleşme fırsatı elde etmekle birlikte iç siyasal dinamiklerde ve güvenlik açısından önemli zorluklarla karşı karşıya kalmıştır.

ABD için bu süreç, Rusya’nın geleneksel nüfuz alanı olan Güney Kafkasya’da etkililiğin artırılması ve bölgesel kararlılığın sağlanması hedefleri doğrultusunda stratejik bir başarıdır. Ancak, anlaşmanın sürdürülebilirliği ABD’nin bölgedeki uzun vadeli yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlıdır. Rusya ise bölgedeki etki kaybı ve ABD’nin artan etkinliği karşısında stratejik tutumunu yeniden değerlendirecek ve bölgedeki rolünü korumak için yeni siyasalar geliştirecektir.

Sonuç olarak, Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, bölgesel barış ve kalkınma için önemli bir fırsat sunmakla beraber, tarafların iç siyasetleri, bölgesel güç dengeleri ve uluslararası aktörlerin yükümlülükleri göz önünde bulundurulduğunda anlaşmanın kalıcılığı ve bölgesel kararlılığın sağlanması uzun vadeli ve karmaşık bir süreç olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin bölgesel aktörler arasındaki konumu ve barış sürecindeki rolü gelecekte Güney Kafkasya’nın siyasal ve ekonomik dönüşümünde belirleyici olacaktır.

KAYNAKÇA

Armenpress. (2025). Full text of US-brokered Armenia-Azerbaijan joint declaration. https://armenpress.am/en/article/1226785

European Caouncil. (2025) Armenia/Azerbaijan: Statement by the High Representative on behalf of the European Union on the initialling of the Armenia-Azerbaijan Peace Treaty. https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2025/08/08/armeniaazerbaijan-statement-by-the-high-representative-on-behalf-of-the-european-union-on-the-initialling-of-the-armenia-azerbaijan-peace-treaty/

Hudson Institute. (2025) Assessing the Armenia-Azerbaijan Agreement. https://www.hudson.org/events/assessing-armenia-azerbaijan-agreement

NTV. (2025) İran'dan Trump'ın "Zengezur Koridoru’nu kiraladık" sözlerine sert tepki. https://www.ntv.com.tr/dunya/irandan-trumpin-zengezur-koridorunu-kiraladik-sozlerine-sert-tepki,r52NXz3d80uhC6HdU9mjMg

 

Hiç yorum yok: