AZERBAYCAN-ERMENİSTAN BARIŞ ANLAŞMASI
VE ABD’NİN KAFKASYA’DA HEGEMONYA KURMASI
Prof. Dr. Firuz
Demir Yaşamış
ÖZ
Azerbaycan
ile Ermenistan arasında yaklaşık 40 yıl süren savaş ve toprak işgali Trump’ın
düzenlediği ve üç ülkenin katıldığı bir toplantıda varılan bir anlaşma ile sona
ermiş görülmektedir. Anlaşma sadece bölgede kararlılığın sağlanmasına katkıda
bulunmayacak aynı zamanda geri kalmış bu bölgenin ekonomik yönden ilerlemesine
bölgenin uluslararası pazarlara açılmasına olanak verecektir. Uluslararası kara
ve demir yolu ulaşımında büyük ve köktenci değişimler yaşanacaktır. Anlaşmanın
getirdiği önemli bir sonuç ABD’nin bölgeye uzun süreli olarak yerleşmesidir. Türkiye’yi
Orta Asya’ya ve Orta Asya’yı Avrupa’ya bağlayan Zengezur Koridoru’nun (TRIPP
Route) yapım ve işletilmesi 100 yıl süreyle ABD’ye bırakılmıştır. Bu durum
bölgede siyasal dengelerin değiştiğini ve ABD’nin ve Türkiye’nin jeopolitik etkisi
ve ekonomik çıkarları artarken Rusya ve İran bunların tersini yaşamaya mahkum
olmuş görünmektedir.
Anahtar
kelimeler: Azerbaycan, Ermenistan, ABD, Türkiye, Rusya, Nahçivan, Ekonomik
Kalkınma, Kafkasya, Bölgesel Denge
GİRİŞ
Azerbaycan
ile Ermenistan arasında yıllardır devam eden çatışma ve bölgesel gerilim
özellikle 2020 yılında gerçekleşen İkinci Karabağ Savaşı ile yeni bir döneme
girmiştir. Bu savaş, Nagorno-Karabağ bölgesinin büyük ölçüde Azerbaycan’ın
denetimine geçmesiyle sonuçlanmış ve uzun süredir çözüm bekleyen toplumsal, etnik,
siyasal ve ekonomik sorunlar yeniden gündeme gelmiştir. Ancak, savaş
sonrasındaki siyasal ve diplomatik çabalar taraflar arasında kalıcı bir barışın
kurulması konusunda önemli adımların atılmasını olanaklı kılmıştır. ABD Başkanı
Donald Trump’ın arabuluculuğunda Washington’da gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan
barış anlaşması bu çerçevede bölgesel kararlılık ve iş birliği açısından önemli
bir dönüm noktasıdır. Anlaşma 8 Ağustos 2025 günü parafe edilmiştir. Anlaşma
metninin 11 Ağustos 2025’de açıklanacağı bildirilmiştir.
Anlaşma,
sadece taraflar arasında savaşın sona erdirilmesini değil aynı zamanda bölgesel
ulaşım (Zengezur Koridoru ya da kısaca Trump Yolu) altyapılarının açılması ve
ekonomik bütünleşmenin artırılması gibi stratejik kazanımları da içermektedir.
Bu gelişmeler, Güney Kafkasya’da güç dengelerinin değişmesine ve bölgedeki
büyük aktörlerin siyasalarının yeniden şekillenmesine zemin hazırlamıştır.
Türkiye açısından ise bu süreç hem jeopolitik konumunu ve ekonomisini güçlendirme
hem de Türk dünyası ile bütünleşmesini derinleştirme açısından önemli fırsatlar
sunmaktadır.
ARAŞTIRMANIN
AMACI VE HEDEFLERİ
Bu
araştırmanın amacı, ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan
Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasının bölgesel aktörler açısından stratejik
etkilerini kapsamlı ve nesnel bir şekilde çözümlemektir. Özellikle Türkiye’nin,
Azerbaycan’ın, Ermenistan’ın, ABD’nin ve Rusya’nın bu anlaşmadan doğan
fırsatları, riskleri ve değişen güç dinamiklerini çözümlenmek ve değerlendirilmek
hedeflenmektedir. Araştırmanın temel hedefleri şunlardır:
Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının tarihsel sürecini ve 2025
barış anlaşmasının ortaya çıkış koşullarını incelemek.
Anlaşmanın taraflar açısından stratejik kazanımlarını ve
karşılaştıkları zorlukları çözümlemek.
Türkiye’nin bölgesel bütünleşme ve jeopolitik konumundaki
değişimleri ayrıntılı şekilde ortaya koymak.
ABD ve Rusya’nın Güney Kafkasya’daki çıkarları doğrultusunda
barış sürecine etkilerini değerlendirmek.
Bölgesel kararlılığın sürdürülebilirliği açısından anlaşmanın
gelecekteki olası etkilerini tartışmak.
Bu hedefler
doğrultusunda, araştırma bölgesel siyasaların daha iyi anlaşılmasına ve barış
sürecinin geliştirilmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
ARAŞTIRMA
SORULARI
Bu
araştırmada yanıtlanması amaçlanan temel sorular şunlardır:
2025 Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasının oluşum
sürecinde hangi tarihsel ve siyasal etmenler etkili olmuştur?
Anlaşmanın Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, ABD ve Rusya
açısından stratejik kazanımları ve sınırlılıkları nelerdir?
Türkiye’nin bölgesel bütünleşme ve jeopolitik konumunda
anlaşma sonrası ortaya çıkan değişiklikler nelerdir?
ABD ve Rusya’nın bölgedeki çıkarları bağlamında barış
sürecinin sürdürülebilirliği nasıl değerlendirilebilir?
Anlaşmanın Güney Kafkasya’da bölgesel kararlılık ve ekonomik
iş birliği açısından gelecekteki olası etkileri nelerdir?
ARAŞTIRMA
YÖNTEMİ
Bu çalışma,
nitel araştırma yöntemi kullanılarak yürütülmüştür. Araştırmada,
Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasının taraflar açısından stratejik
etkilerini nesnel biçimde çözümlemek için birincil ve ikincil kaynaklardan
yararlanılmıştır. Birincil kaynaklar arasında hükümet açıklamaları, anlaşma
metinleri, diplomatik belgeler ve taraf ülkelerin dış siyasa stratejileri yer
almaktadır. İkincil kaynaklar ise akademik makaleler, uluslararası kuruluş
raporları, siyasa çözümlemeleri ve güvenilir medya yayınlarından oluşmaktadır. Veriler,
içerik çözümlemesi yöntemi ile değerlendirilmiş ve tarafların stratejik
tutumları, bölgesel güç dengeleri ve anlaşmanın ekonomik ve diplomatik etkileri
tematik olarak incelenmiştir. Ayrıca, bölgedeki güç ilişkilerinin anlaşmanın
uygulanmasına etkisi derinlemesine değerlendirilmiştir. Araştırma kapsamında,
mevcut yazın ve güncel gelişmeler ışığında kapsamlı bir sentez yapılmış ve çözümlemelerde
nesnellik ve bilimsel titizlik esas alınmıştır. Bu araştırmada, ayrıca,
tarafımdan geliştirilen ‘sürekli güncellenen sosyo-ekonomik çözümleme’ yöntemi
kullanılmıştır. Böylelikle, sürekli gelişen siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişmelerin
çözümleme kapsamımda tutulması ve irdelenmesi olanaklı olmuştur.
KURAMSAL
ÇERÇEVE
Bu
araştırmada, uluslararası ilişkiler disiplininden faydalanılarak bölgesel
çatışmalar ve barış süreçlerinin çözümlemesi yapılmaktadır. Özellikle güç
dengesi kuramı, bölgesel bütünleşme yaklaşımları ve jeopolitik strateji
kavramları temel kuramsal çerçeveyi oluşturmaktadır. Güç dengesi kuramı,
devletlerin güvenliklerini sağlamak amacıyla birbirlerinin gücünü dengeleme
eğiliminde olduklarını varsayar. Bu bağlamda, Güney Kafkasya’da Azerbaycan,
Ermenistan, Türkiye, Rusya ve ABD arasındaki ilişkiler güç dengesi değişimleri
ışığında değerlendirilmiştir. Bölgesel bütünleşme yaklaşımları, ekonomik ve siyasal
iş birliğinin bölgesel barışa ve kalkınmaya katkısını vurgular. Zengezur
Koridoru gibi ulaşım ve ticaret projeleri, bu kuramsal bakış açısından bölgesel
bütünleşmenin somut örnekleri olarak ele alınmıştır. Jeopolitik strateji ise,
coğrafyanın devletlerin dış siyasa kararlarında oynadığı rolü ve bölgesel
güçlerin jeostratejik hareketlerini açıklamada kullanılmıştır. Türkiye’nin
bölgesel rolü ve ABD-Rusya yarışması bu çerçevede çözümlenmiştir. Bu kuramsal
yaklaşım, araştırmanın kapsamındaki bölgesel dinamikleri anlamak ve tarafların
stratejik tercihlerini açıklamak için temel oluşturmaktadır.
YAZIN
TARAMASI
Azerbaycan-Ermenistan
çatışması ve Güney Kafkasya bölgesindeki dinamikler, uluslararası ilişkiler,
etnik çatışma ve bölgesel güvenlik yazınında yoğun olarak incelenmiştir. Bazı
araştırmalarda bölgedeki tarihsel etnik çatışmaların kökenlerine odaklanarak
Nagorno-Karabağ sorununun Sovyet sonrası dönemde ortaya çıkan karmaşık yapısını
kapsamlı şekilde çözümlenmektedir. Özellikle bölgedeki kimlik temelli
çatışmalar ve devletlerin egemenlik savlarının çatışmayı derinleştirdiği
vurgulanmaktadır.
Bir başka
çalışmada, 2020 Karabağ Savaşı’nın bölgesel güç dengelerini değiştiren
etkilerini ayrıntılandırırken savaşın
Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü yeniden kurma çabası olarak görülebileceğini
belirtilmektedir. Ayrıca, savaşın ardından başlayan diplomatik süreçlerin
karmaşıklığına ve dış aktörlerin müdahalelerine dikkat çekilmektedir.
International
Crisis Group’un raporu, barış sürecinde ilerlemeye karşın halen mevcut olan
güvensizlikleri, insan hakları sorunlarını ve mültecilerin geri dönüşü
konusundaki zorlukları ele almaktadır. Raporda, çatışma sonrası bölgede yaşanan
demografik değişikliklerin ve zorunlu göçün, kalıcı barış için önemli bir engel
oluşturduğu ifade edilir. Ayrıca, uluslararası insan hakları örgütleri
tarafından yayınlanan raporlar, çatışma sonrası dönemde sivillere yönelik
ihlaller ve zorunlu göçün etkileri konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Türkiye’nin
bölgedeki artan rolü yazında farklı bakış açılarıyla ele alınmaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamaları, Zengezur Koridoru’nun
ekonomik bütünleşme ve bölgesel iş birliği açısından taşıdığı önemi
vurgularken, bağımsız çözümlemeler ise koridorun açılmasının Ermenistan
üzerindeki siyasal baskıyı artırabileceği ve bölgesel gerilimleri yeniden
körükleyebileceği olasılığına dikkat çekmektedir.
ABD’nin
barış sürecindeki arabuluculuğu, özellikle enerji güvenliği ve bölgesel kararlılık
bakış açısından değerlendirilmektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporu,
Washington’un sürece müdahalesinin Rusya’nın geleneksel etki alanında meydan
okuma anlamına geldiğini belirtirken, bazı uzmanlar sürecin sürdürülebilirliği
konusunda daha temkinli yaklaşmaktadır. Rusya ise bu süreçte etki kaybını gidermek
için bölgedeki askeri ve diplomatik varlığını artırmaya çalışmaktadır.
Kuramsal
açıdan, güç dengesi kuramı, devletlerin güvenlik arayışlarını ve ittifak
stratejilerini anlamak için temel bir çerçeve sunar ve bölgesel aktörlerin
jeopolitik yarışmasını büyük güçlerin etki savaşımı bağlamında ele alır.
Ayrıca, bölgesel bütünleşme yaklaşımları çerçevesinde, ticaret koridorları ve
ekonomik iş birliğinin bölgesel barışa katkısı yazında giderek daha fazla önem
kazanmaktadır.
Özetle, akademik
yazın bölgesel çatışmaların tarihsel ve güncel boyutlarını çok boyutlu olarak
ele almasına karşın 2025 barış anlaşmasının tüm taraflar açısından stratejik
etkilerini güncel, kapsamlı ve bütüncül biçimde inceleyen çalışmalar henüz
sınırlıdır. Bu araştırma, bu eksikliği gidermeye katkı sunmayı hedeflemektedir.
ÇÖZÜMLEME
Türkiye’nin
Bölgesel Bütünleşme ve Jeopolitik Konumunda Anlaşma Sonrası Ortaya Çıkan
Değişiklikler
Anlaşmanın
metni henüz açıklanmamış olmakla birlikte, 2025 Azerbaycan-Ermenistan barış
anlaşması, Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki stratejik konumunu ve bölgesel bütünleşme
süreçlerindeki rolünü önemli ölçüde dönüştürmüş olacaktır. Bu dönüşümün temel
unsurları aşağıdaki gibi değerlendirilebilir.
Coğrafi
ve Lojistik Bağlantıların Güçlenmesi: Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla Türkiye, Azerbaycan
üzerinden Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve Orta Asya ülkelerine kesintisiz kara
ulaşımı olanağı kazanmıştır. Bu yeni ulaşım hattı, Türkiye’nin enerji ve
ticaret koridorları üzerindeki etkisini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda Türk
dünyası arasındaki ekonomik ve kültürel bütünleşmeyi de derinleştirmiştir (T.C.
Dışişleri Bakanlığı, 2025). Bu bağlamda, Türkiye’nin bölgesel tedarik
zincirlerinde kritik bir merkez durumuna gelmesi olanaklı olmuştur.
Jeopolitik
Etkinliğin Artması: Barış
anlaşması, Türkiye’nin bölgesel aktörler arasında daha etkin bir güç olarak
konumlanmasını sağlamıştır. Ankara’nın Azerbaycan’a verdiği destek ve sürece girmiş
olması Türkiye’nin dış siyasa gündemindeki bölgesel liderlik savını
pekiştirmiştir (Kaya, 2025). Bu durum, Türkiye-Rusya yarışmasının boyutlarını
değiştirmiş ve Türkiye’nin hem diplomatik hem de askeri alanlardaki etkililiğini
artırmıştır.
Bölgesel Kararlılık
ve Güvenlik Dinamikleri: Anlaşma sonrası bölgede göreli bir kararlılık sağlanması, Türkiye’nin
sınır güvenliği ve terörle savaşım stratejilerini olumlu yönde etkilemiştir.
Bölgesel çatışmaların azalması, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlar ve
istihbarat etkinliklerinde daha denetimli hareket etmesine olanak tanımıştır.
Diplomatik
İmaj ve Uluslararası Konumlanma: Türkiye, anlaşmadaki etkili rolüyle uluslararası toplum
nezdinde barışçıl çözüm arayışlarına katkı sağlayan bir aktör olarak algılanmış
ve Ankara’nın diplomatik imajına olumlu yansımıştır (Öztürk, 2025). Ancak, bazı
bölgesel aktörler nezdinde Türkiye’nin artan etkisi güvensizlik ve yarışmanın
devam etmesine yol açmıştır.
Ekonomik Bütünleşme
ve Yatırımlar: Yeni
ulaşım koridorları ve sınır kapılarının açılması Türkiye’nin bölgesel ekonomik bütünleşme
projelerine ivme kazandırmış ve enerji, lojistik ve altyapı yatırımlarında
artış görülmüştür. Bu durum, Türkiye’nin bölgesel ekonomik aktör olarak
ağırlığını artırmıştır.
Sonuç
olarak, 2025 Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Türkiye’nin bölgesel bütünleşmesini
derinleştirirken jeopolitik konumunu da güçlendirmiştir. Bununla birlikte, bu
gelişmeler Türkiye’nin karşılaştığı stratejik fırsatlar kadar yeni diplomatik
ve güvenlik meydan okumalarını da beraberinde getirmektedir.
Anlaşmanın
Güney Kafkasya’da Bölgesel Kararlılık ve Ekonomik İş Birliği Açısından
Gelecekteki Olası Etkileri
2025
Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Güney Kafkasya bölgesinde uzun süredir
devam eden çatışma dinamiklerini önemli ölçüde dönüştürme gizil gücüne
sahiptir. Bölgesel kararlılık ve ekonomik iş birliği bağlamında anlaşmanın
gelecekteki etkileri belirli başlıklar altında değerlendirilmelidir.
Barış
anlaşması, çatışma sonrası dönemde taraflar arasında güven artırıcı önlemlerin
alınmasını özendirerek askeri gerilimlerin azaltılmasına katkı sağlayabilir. Bu
durum, bölgedeki genel güvenlik ortamının iyileşmesine ve olası askeri
çatışmaların önlenmesine zemin hazırlayabilir. Ayrıca, sınırların karşılıklı
tanınması ve denetim mekanizmalarının kurulması kararlılığın uzun vadeli
olmasını destekleyen etmenler arasında yer alır.
Anlaşma
kapsamında açılan Zengezur Koridoru ve diğer ulaşım güzergahları bölgesel
ticaretin ve yatırım akışının artmasına olanak tanıyacaktır. Bu altyapı
projeleri, Güney Kafkasya ülkeleri arasında ekonomik bağların güçlenmesini
sağlayarak bölgesel bütünleşme ve ekonomik kalkınma sürecini hızlandırabilir. Enerji nakil hatları
ve lojistik koridorlar bölgeyi küresel pazarlara daha etkin bağlama olanağı
sunabilir.
Barış
ortamı, bölgesel kuruluşlar ve çok taraflı iş birliği platformlarının
etkinliğini artırabilir. Bölgesel altyapı, enerji, çevre ve güvenlik
konularında ortak projelerin yaşama geçirilmesi ülkeler arasında karşılıklı
bağımlılığı ve iş birliğini güçlendirecektir.
Süreç, göçmenlerin
ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü için uygun koşulların yaratılmasını destekleyerek
bölgesel toplumsal uyum ve barış kültürünün gelişmesine katkıda bulunabilir. Bu
da uzun vadeli kararlılık için kritik öneme sahiptir.
Buna karşın,
anlaşmanın uygulanmasında taraflar arasındaki derin güvensizlikler, etnik
gerilimlerin devamı ve dış aktörlerin müdahaleleri bölgesel kararlılığı tehdit
edebilir. Ekonomik bütünleşme projelerinin siyasal nedenlerle sekteye uğraması
veya altyapı projelerinin gecikmesi beklenen kazanımları sınırlayabilir.
Ayrıca, ekonomik iş birliği alanındaki düzensizlikler ve yarışma bölgesel iş
birliği mekanizmalarının zayıflamasına yol açabilir.
2025
Azerbaycan-Ermenistan Barış Anlaşmasının Oluşum Sürecinde Etkili Tarihsel ve
Siyasal Etmenler
Azerbaycan-Ermenistan
arasındaki 2025 barış anlaşmasının oluşum süreci bölgesel çatışmanın tarihsel
kökenleri ile uluslararası ve bölgesel siyasal aktörlerin stratejik
müdahalelerinin bir bileşimidir. Bu bağlamda, anlaşmanın doğuşunda etkili olan
temel tarihsel ve siyasal etmenler şu şekilde çözümlenebilir:
Tarihsel Etmenler:
Nagorno-Karabağ
sorunu, Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinde ortaya çıkan etnik ve sınır
temelli uyuşmazlıkların önemli bir örneğini oluşturmaktadır. Sovyet sınırları
içinde yer alan ve nüfus çoğunluğu Ermeni olan bölgenin Azerbaycan egemenliği
altında kalması 1988’den itibaren başlayan etnik çatışmalar ve silahlı
çatışmalarla sonuçlanmıştır. 1994 ateşkesi ile savaşın durması ancak kalıcı bir
siyasal çözüme ulaşamaması bölgedeki kararsızlığın uzun süre devam etmesine
zemin hazırlamıştır. 2020 yılında patlak veren İkinci Karabağ Savaşı ise
Azerbaycan’ın askeri üstünlük sağlayarak önemli toprak kazanımları elde
etmesine neden olmuş ve bölgesel güç dengelerinde önemli değişiklikler
yaratmıştır. Bu savaş, görüşme süreçlerine yeni bir ivme kazandırmış ve barış
anlaşmasının zeminini hazırlamıştır.
Siyasal Etmenler: Barış sürecinin ilerlemesinde
bölgesel güçlerin rolü belirleyici olmuştur. Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği siyasal
ve askeri destek Ankara’nın bölgedeki etkililiğini artırırken, Rusya’nın
Ermenistan ile tarihsel ittifakı bölgesel dinamiklerin karmaşıklığını
artırmıştır. İran ve diğer bölgesel aktörlerin de sürece müdahale girişimleri
tarafların diplomatik tutumlarını şekillendirmiştir. ABD’nin 2025 yılında
devreye girerek Başkan Donald Trump liderliğinde arabuluculuk yapması taraflar
arasında doğrudan diyalog kanallarının açılmasını sağlamış ve anlaşmanın görüşülmesine
olanak tanımıştır. Azerbaycan’ın savaş sonrası elde ettiği askeri üstünlük
Ermenistan’daki siyasal belirsizlik ve iç krizler anlaşmanın kabulünü
kolaylaştıran unsurlar arasında yer almıştır. Ekonomik ve lojistik unsurlar da
barışın sağlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Zengezur Koridoru gibi
stratejik ulaşım güzergahlarının açılması beklentisi bölgesel bütünleşme ve
ekonomik kalkınma bakış açılarıyla tarafları görüşmelere güdülendirmiştir. Son
olarak, uluslararası hukuk normları ve insan hakları ihlallerine ilişkin
uluslararası toplumun artan duyarlılığı çatışmanın sona erdirilmesi yönündeki
baskıyı artırmış ve tarafların barış sürecine yönelmesinde etkili olmuştur. Bu
çerçevede, 2025 barış anlaşması tarihsel birikim bölgesel güç dengeleri ve
uluslararası siyasal dinamiklerin kesiştiği karmaşık bir süreç sonucunda
şekillenmiştir. Gerek tarihsel gerekse siyasal etmenlerin çözümlenmesinde çok
katmanlı bir yaklaşım benimsenmesi sürecin anlaşılmasında önem taşımaktadır.
ANLAŞMANIN
TARAFLARI AÇISNDAN STRATEJİK KAZANIMLAR VE SINIRLILIKLAR
Türkiye
Türkiye,
barış anlaşmasıyla Güney Kafkasya’daki jeopolitik etkisini önemli ölçüde
artırmıştır. Zengezur Koridoru’nun açılmasıyla Türkiye-Azerbaycan-Nahçıvan ve
Orta Asya arasında kesintisiz kara bağlantısı sağlanmış ve böylece Türkiye’nin
bölgesel ekonomik bütünleşme ve enerji koridorları üzerindeki etkisi
güçlenmiştir. Ayrıca, bölgedeki kararlılık Türkiye’nin güvenlik kaygılarını
azaltırken Ankara’nın diplomatik saygınlığı yükselmiştir.
Ancak,
bölgedeki etnik ve siyasal duyarlılıklar Türkiye’nin doğrudan müdahil olduğu
algısını artırmış, özellikle Ermenistan ve müttefikleri nezdinde güven
sorunlarına yol açmıştır. Koridorun açılması, Ermenistan’da siyasal
gerilimlerin devam etmesine ve Türkiye’nin bölgedeki karşıt cephede
algılanmasına neden olabilir.
Azerbaycan
Azerbaycan,
2020 savaşının ardından elde ettiği toprak kazanımlarını uluslararası meşruluk
zemininde pekiştirmiştir. Anlaşma, ülkenin egemenlik ve toprak bütünlüğünü
güçlendirmiş ve Zengezur Koridoru gibi kritik altyapı projeleriyle ekonomik
kalkınma ve bölgesel ticaret açısından yeni fırsatlar doğmuştur. Ayrıca,
diplomatik alanda yeni aktörlerle ilişkilerin iyileştirilmesi sağlanmıştır.
Ancak,
barışın kalıcı olması için Ermenistan’daki iç siyasal kararsızlık ve PKK
benzeri örgütlerin etkinlikleri güvenlik açısından olası tehditler olarak
varlığını sürdürmektedir. Ayrıca, bölgedeki etnik gerilimlerin tamamen sona
ermemesi uzun vadeli riskler taşımaktadır.
Ermenistan
Ermenistan
için anlaşma, uluslararası toplumla ilişkilerini normalleştirme, ekonomik yalnızlıktan
çıkma ve Türkiye sınır kapılarının açılması olanaklarını sunmaktadır.
Sınırların açılması, ticaretin artması ve bölgesel bütünleşme olasılığı
ekonomik kalkınma açısından olumlu sinyaller vermektedir.
Öte yandan,
toprak kayıplarının kabulü ülke içinde siyasal bölünmelere ve kamuoyunda
anlaşmaya yönelik tepkiye yol açmaktadır. Bu durum, hükümetin meşruluğunu
zayıflatmakta ve kararsızlık riskini artırmaktadır. Ayrıca, koridorların
açılması Ermenistan’ın bölgesel jeopolitik konumunu kısıtlamaktadır.
ABD
ABD, barış
sürecindeki arabuluculuğuyla bölgedeki etkisini artırmış ve Rusya’nın
geleneksel etki alanındaki gücünü sınırlandırmıştır. Anlaşma, Washington’un
bölgesel kararlılık ve enerji güvenliği siyasaları açısından stratejik bir
kazanım olarak görülmektedir. Aynı zamanda NATO müttefikleri Türkiye ile ve
aday ülke Azerbaycan ile ilişkileri güçlendirmiştir.
Ancak,
ABD’nin bölgede kalıcı etkinlik sağlaması için üzerine daha fazla diplomatik ve
ekonomik yükümlülükler alması gerekmektedir. Bölgedeki yerel aktörlerin siyasal
iç dinamikleri ve Rusya’nın karşı atılımları ABD’nin planlarını sınırlayabilir.
Rusya
Rusya, uzun
süredir bölgedeki barış gücü ve arabulucu rolünü sürdürüyor olmasına karşın
anlaşmanın gerçekleşmesiyle bölgedeki kararlılığı ve güvenlik ortamını kısmen sağlamış
ve askeri varlığını koruyarak etkisini tümüyle kaybetmemiştir.
Bununla
birlikte, ABD’nin arabuluculuğu ve Türkiye-Azerbaycan ekseninin güçlenmesi,
Moskova’nın bölgedeki jeopolitik egemenliğini zayıflatmıştır. Zengezur
Koridoru’nun açılması, Rusya’nın enerji ve ulaştırma hatları üzerindeki denetimini
azaltmıştır. Bu durum, Rusya’nın bölgedeki stratejik konumunun erimesi riskini
taşımaktadır.
ZENGEZUR
KORİDORU YA DA YENİ ADIYLA TRUMP YOLU
Zengezur
Koridoru Ermenistan-Azerbaycan anlaşmasında kritik bir önem kazanmıştır.
Koridorun adı Barış ve Özgürlük İçin Trump Yolu (Trump Road for Peace and
Prosperity, TRIPP) olarak değiştirilmiştir. TRIPP, 8 Ağustos 2025 tarihinde
Washington’da gerçekleştirilen üst düzey diplomatik zirvede Amerika Birleşik
Devletleri Başkanı Donald J. Trump’ın arabuluculuğu ile Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan tarafından
imzalanan barış anlaşmasının temel bileşeni olarak ortaya çıkmıştır. Bu
girişim, yaklaşık otuz altı yıl süren Azerbaycan–Ermenistan uyuşmazlığının
sonlandırılması bağlamında yalnızca bir siyasal anlaşma değil aynı zamanda
bölgesel jeopolitik dengeleri dönüştürmeyi amaçlayan stratejik bir altyapı
projesidir. TRIPP koridoru, Ermenistan toprakları üzerinden Azerbaycan’ı
Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne bağlayacak şekilde tasarlanmış olup karayolu,
demiryolu, enerji iletim hatları (petrol ve doğal gaz), fiber optik iletişim
altyapısı ve diğer lojistik bağlantı unsurlarını içermektedir. Koridorun
geliştirme ve işletme hakları Amerika Birleşik Devletleri’ne verilmiş, bu
hakların özel sektör aktörleri ile iş birliği çerçevesinde değerlendirilmesi
öngörülmüştür. Bu durum, ABD’nin Güney Kafkasya’daki nüfuzunu güçlendirme Rusya
Federasyonu ve İran İslam Cumhuriyeti’nin bölgesel etkisini sınırlandırma
yönündeki stratejik hedefleri ile uyumludur.
Şekil 1: Zengezur Koridoru, yeni
adıyla Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu.
Kaynak: BBC
Ekonomik
açıdan, TRIPP projesi bölge devletleri arasında ticaret akışını kolaylaştırma,
enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara erişimini hızlandırma ve altyapı
yatırımlarını destekleme gücüne sahiptir. Diplomatik açıdan ise proje, uzun
süredir devam eden çatışmanın barışçıl çözümüne kurumsal bir temel sağlamanın
yanı sıra Ermenistan ve Azerbaycan’ı karşılıklı bağımlılık ilişkileri
aracılığıyla kararlılığa yönlendirmeyi hedeflemektedir. Türkiye’nin projeye
yönelik olumlu yaklaşımı, TRIPP’in yalnızca iki ülke arasındaki bir barış
mekanizması değil aynı zamanda Avrasya ölçeğinde bütünleşme sağlayabilecek bir
transit koridoru olarak algılandığını göstermektedir.
Sonuç
olarak, TRIPP, klasik barış anlaşmalarının ötesinde, ekonomik bütünleşme ve
bölgesel güvenliği birlikte hedefleyen hibrit bir diplomasi aracı olarak
değerlendirilebilir. Bu bağlamda proje hem uluslararası ilişkiler yazının da
hem de altyapı diplomasisi ve çatışma sonrası barış oluşturma çalışmalarında
incelenmeye değer özgün bir örnek oluşturmaktadır.
ABD Başkanı
Donald J. Trump’ın arabuluculuğunda imzalanan Trump Road for Peace and
Prosperity (TRIPP) projesine ilişkin olarak, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack
koridorun geliştirme ve işletme haklarının yüzyıllık bir süreyle Amerika
Birleşik Devletleri’ne özgülendiğini açıklamıştır. Bu açıklama, TRIPP’in
yalnızca bir barış sürecinin altyapı unsuru değil aynı zamanda uzun vadeli
jeostratejik ve ekonomik bir araç olarak tasarlandığını göstermektedir. Bu
kapsamda ABD, koridorun yapılması, işletilmesi ve bakımından sorumlu olacak ve
karayolu, demiryolu, enerji iletim hatları ve sayısal iletişim altyapısını
kapsayan çok yönlü bir lojistik ağın yönetimini üstlenecektir. 100 yıllık
işletme süresi, projeye yatırım yapacak özel sektör aktörleri açısından
öngörülebilirlik ve güvence sağlarken ABD’ye Güney Kafkasya’da uzun erimli bir
stratejik varlık olanağı sunmaktadır. Jeopolitik açıdan bu düzenleme ABD’nin
bölgedeki etkinliğinin kurumsallaşmasına, Rusya Federasyonu ve İran’ın manevra
alanlarının daraltılmasına ve bölgesel güç dengelerinin yeniden şekillenmesine
katkıda bulunabilecek niteliktedir. Bu yönüyle TRIPP, barış anlaşmaları
bağlamında nadir görülen şekilde diplomatik anlaşma ile altyapı işletme
imtiyazının birleştiği hibrit bir model örneği olarak dikkat çekmektedir.
TRIPP
Projesinin Türkiye Açısından Stratejik Fırsat ve Risk Çözümlemesi
Stratejik
Fırsatlar
TRIPP
koridoru, Türkiye’nin doğu sınırına yakın bir bölgede konumlanarak,
Azerbaycan–Nahçıvan bağlantısını güçlendirmekte ve Ermenistan’ın bölgesel
ulaştırma ağlarıyla bütünleşmesini sağlamaktadır. Türkiye, mevcut
Bakü–Tiflis–Kars demiryolu hattı ve enerji boru hatları üzerinden TRIPP ile
bütünleşme olanağı elde ederek Avrupa–Asya ekseninde transit ülke konumunu
pekiştirebilir. Koridorun çalışmaya başlaması, Türkiye’nin hem Kafkasya
pazarlarına hem de Orta Asya’ya ihracat ve ithalat yollarını çeşitlendirecek ve
lojistik maliyetleri azaltarak dış ticaret hacminin genişlemesine katkıda
bulunacaktır. Petrol ve doğalgaz boru hatlarının TRIPP üzerinden geçmesi,
Türkiye’nin enerji arz güvenliğine katkıda bulunabilecek yeni tedarik
kanallarının oluşmasını sağlayabilir. Türkiye, TRIPP sürecine destek vererek
hem Azerbaycan’la stratejik ortaklığını güçlendirebilir hem de Ermenistan’la
normalleşme sürecine ivme kazandırabilir. Bu, Türkiye’nin “bölgesel barış
yapıcı” imajını pekiştirecektir.
Stratejik
Riskler
TRIPP’in 100
yıllık işletme hakkının ABD’ye verilmesi, Güney Kafkasya’da Amerikan etkisinin
kalıcılaşması anlamına gelmektedir. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki manevra
alanını daraltabilir ve Ankara’yı bazı konularda Washington’un stratejik
önceliklerine uyum sağlamaya zorlayabilir. TRIPP’in ABD liderliğinde hayata
geçirilmesi, Rusya ve İran’ın projeye karşı uzak ya da olumsuz tutum almasına
yol açabilir. Bu durum, Türkiye’nin söz konusu ülkelerle yürüttüğü ekonomik,
enerji ve güvenlik iş birliğini olumsuz etkileyebilir. Her ne kadar TRIPP,
Ermenistan ile Türkiye arasındaki normalleşmeye fırsat sunsa da koridorun ABD
denetiminde olması Ermenistan kamuoyunda Türkiye’nin rolünün ikincil
algılanmasına yol açabilir. Bu da yumuşama sürecinin kırılganlığını
artırabilir. TRIPP üzerinden geçecek ticaretin yönetiminde ABD’nin belirleyici
olması Türkiye’nin bazı lojistik ve enerji projelerinde dış denetim riskine
maruz kalmasına neden olabilir.
İran’ın
İlk Tepkisi
Nitekim İran
Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Danışmanı Ali Ekber Velayeti Ermenistan,
Azerbaycan ve ABD arasında dün gerçekleştirilen üçlü mutabakat zaptının
ardından ABD Başkanı Donald Trump’ın Zengezur Koridoru’na ilişkin
açıklamalarına tepki gösterdi. Velayeti, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Zengezur
Koridoru’nu 99 yıllığına kiralandığı iddiasını eleştirerek "Güney
Kafkasya, Trump’ın kiralayabileceği sahipsiz bir yer değil. Bu geçit, onun
mülkü değil, paralı askerleri için bir mezarlık olacaktır" ifadelerini
kullandı. Velayeti, "Bu koridor, bölgenin jeopolitik konumunu değiştirir,
sınırları yerinden oynatır ve Ermenistan’ın parçalanması amacıyla
tasarlanmıştır. Türkiye ve Azerbaycan bu koridorun inşasında ısrar ettiklerinde
İran Silahlı Kuvvetleri, dönemin Genelkurmay Başkanı Bakıri’nin komutasında,
ülkenin kuzeybatısında çok sayıda tatbikat gerçekleştirdi. Bu tatbikatlar, bu
girişimi engelleme konusundaki hazırlığımızı ve kararlılığımızı gösterdi"
ifadelerini kullandı. Velayeti, "Bir ülkenin başka bir ülkeye koridor
kiralaması söylemi safça bir ifade ve Trump da bu saflığa kendini kaptırmış
gibi görünüyor. Trump’ın dünyanın bu tarafında bir koridor kiraladığı iddiası,
birinin buradan kalkıp Panama Kanalı’nı kiralaması gibi bir şey. Bu imkansız ve
asla gerçekleşmeyecek. Trump, her zamanki gibi gösterişli ama içi boş sözler
sarf ediyor. Kendini bir emlakçı zannederek toprak ve bölge kiralamak
istiyor" ifadelerini kullandı. Velayeti, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın
daha önceki İran ziyaretinde, hükümetin söz konusu projeyi "açıkça zararlı
ve komplo niyeti taşıyor" şeklinde nitelendirdiğini ve kendisinin de
koridorun inşasına karşı olduğunu ifade ettiğini hatırlattı. Velayeti,
"Zengezur Koridoru’nun inşası İran’ın sınırlarında değişikliklere yol
açacaktır ve ülkenin kuzey ile kuzeybatısındaki kara bağlantısının Türkiye’ye
bağımlı hale getirecektir. Bu plan hayata geçirilirse Güney Kafkasya’nın
güvenliği tehlikeye girer. Bu nedenle İran, yanında Rusya olsun ya da olmasın,
bölgenin güvenliği için adım atacak ve ABD koridorunu engelleyecektir. Ayrıca
stratejik açıdan Rusya’nın da bu koridora karşı olduğuna inanıyoruz" dedi.
Özetle değerlendirmek
gerekirse, TRIPP, Türkiye açısından hem bölgesel bütünleşme ve ekonomik kazanç
hem de jeopolitik denge yönetimi bağlamında kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin
bu projeden en fazla yarar sağlaması, çok taraflı diplomasi, bölgesel iş birliği
mekanizmalarının güçlendirilmesi ve ulaştırma ve enerji hatlarının
geliştirilmesi stratejileriyle olanaklı olacaktır. Aksi durumda, projenin uzun
vadeli stratejik maliyetleri, kısa vadeli ekonomik yararlarını gölgeleyebilir.
ABD’NİN
AZERBAYCAN’A UYGULADIĞI YAPTIRIMLARIN KALDIRILMASI: BÖLGESEL DİNAMİKLER VE
BARIŞ SÜRECİNE ETKİLERİ
ABD,
1990’ların başından itibaren Azerbaycan’a karşı özellikle insan hakları
ihlalleri, demokratikleşme sürecindeki eksiklikler ve özellikle Dağlık Karabağ
çatışması bağlamında birtakım yaptırımlar uygulamıştır. Bu yaptırımlar, askeri
yardımın kısıtlanması, ticari kısıtlamalar ve diplomatik baskıları
içermekteydi. Amaç, Azerbaycan’da demokratik reformların ilerlemesini sağlamak
ve bölgesel çatışmanın şiddetlenmesini önlemekti.
2025 barış
anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte ABD, Azerbaycan’a uyguladığı yaptırımların
önemli bir kısmını kaldırma yönünde karar almıştır. Bu karar, Azerbaycan’ın
barış sürecine verdiği olumlu katkılar, insan hakları alanında attığı bazı
adımlar ve bölgesel kararlılığın sağlanması amacıyla verilmiştir. Yaptırımların
kaldırılması askeri iş birliği ve ekonomik yatırımların önünü açmış ve
Azerbaycan’ın Batı ülkeleriyle bütünleşmesini kolaylaştırmıştır. Özellikle
enerji sektörü ve ulaşım altyapısı yatırımları açısından ABD ve müttefikleriyle
ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcını simgeler.
Yaptırımların
kaldırılması, Azerbaycan’ın uluslararası meşruluğunu güçlendirerek bölgedeki
statüyü değiştirmiştir. ABD’nin bu hamlesi, Türkiye-Azerbaycan eksenini
desteklerken Rusya’nın bölgedeki etkisini dengeleme amacını taşır. Ayrıca,
Azerbaycan’ın ekonomik büyümesi, bölgesel kalkınma ve bütünleşme süreçlerini
hızlandırarak Güney Kafkasya’da kararlılığın pekişmesine katkıda bulunabilir. Ancak
bu süreç, Ermenistan ve müttefikleri nezdinde güvensizlik yaratmakta ve
bölgesel rekabetin devam etmesi riskini barındırmaktadır. Rusya’nın bu duruma
tepki olarak bölgedeki askeri ve diplomatik varlığını artırması olasıdır.
Yaptırımların
kaldırılması, Azerbaycan’ın barış sürecindeki sorumluluklarını artırırken,
taraflar arasında güven oluşturulmasın katkıda bulunabilir. Ancak, bu adımın
sürdürülebilir olması için Azerbaycan’ın demokratikleşme, insan hakları ve
hukukun üstünlüğü konularında somut ilerleme kaydetmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde, yaptırımların kaldırılması sadece kısa vadeli ekonomik ve askeri üstünlükler
sağlayabilir, fakat bölgesel kararlılık ve kalıcı barış için gereken temel
koşulları sağlamayabilir.
Sonuç
olarak, ABD’nin Azerbaycan’a yönelik yaptırımları kaldırması bölgesel güç
dengelerinde önemli bir kırılma noktasıdır ve barış sürecinin geleceği
açısından hem fırsatlar hem de zorluklar içermektedir. Bu dinamik, tarafların siyasal
iradesi ve dış aktörlerin dengeli yaklaşımları ile şekillenecektir.
Ermenistan’ın
2025 Barış Anlaşmasından Sağlayacağı Yararlar: Ekonomik ve Sosyo-Politik Bakış
Açıları
Türkiye ile
sınır kapılarının açılması, Ermenistan’ın dış ticaretinde önemli bir artış
yaratacaktır. Dünya Bankası (2023) verilerine göre, açık sınırlar ve lojistik
koridorlar, bölgesel ticaret hacmini %15-25 oranında artırabilmekte ve ticaret
maliyetlerini ise %10-15 oranında düşürmektedir. Ermenistan, bu durum sayesinde
ihracatını çeşitlendirebilir ve ithalat maliyetlerini azaltabilir. Ayrıca,
transit ticaret gelirleri ekonomiye doğrudan katkı sağlayacaktır (World Bank,
2023).
Barış ve kararlılık
ortamı uluslararası yatırımcılar için önemli bir güven sinyali oluşturur.
Bölgesel yatırım raporları, çatışma sonrası dönemde altyapı ve enerji
sektörlerine yönelik yatırımların %30’a varan artış gösterdiğini ortaya
koymaktadır (IFC, 2024). Türkiye ve Azerbaycan ile artan iş birliği
Ermenistan’ın enerji nakil hatları ve ulaştırma altyapısı projelerinde
stratejik üstünlükler sağlamasına olanak tanıyacaktır.
Ermenistan’ın
gayri safi yurtiçi hasılasına (GSYH) oranla yüksek olan askeri harcamaları
barış sonrası dönemde kademeli olarak azaltılabilir. Stockholm Uluslararası
Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI, 2024) verileri, bölgede benzer barış
süreçleri sonrası askeri harcamalarda %20-25 oranında azalma olduğunu
göstermektedir. Bu kaynaklar, sağlık, eğitim, altyapı ve sosyal hizmetlere
aktarılabilir ve böylece ekonomik ve toplumsal kalkınma hızlanabilir.
Ekonomik
iyileşme ve dışa açılma, toplumsal ve siyasal kararlılığı istikrarı destekler.
Karşılaştırmalı bölge çözümlemeleri ekonomik refah artışının demokratik
kurumların güçlenmesi ve toplumsal uyumun sağlanmasında etkili olduğunu ortaya
koymaktadır (Freedom House, 2023). Ayrıca, bölgesel iş birliği platformları ile
bütünleşme Ermenistan’ın uluslararası saygınlığını güçlendirir.
Bu olumlu gelişmelerin
sürdürülebilirliği, siyasal kararlılık, etnik gerilimlerin yönetimi ve dış
aktörlerin bölgedeki etkileriyle yakından ilişkilidir. Yatırımların ve
ticaretin artması için güvenlik ortamının devamlılığı esastır.
Sonuç olarak
belirtmek gerekirse, Ermenistan, 2025 barış anlaşmasıyla birlikte dış dünyaya
daha açık bir ekonomik ve diplomatik konuma erişmekte ve ülkenin ekonomik ve
toplumsal gelişimi için kritik fırsatlar elde etmektedir. Türkiye ile
normalleşme ve sınırların açılması, ticaret, yatırım ve altyapı alanlarında
ivme yaratacak ve askeri harcamaların azalması ise kalkınmaya daha fazla kaynak
ayrılmasına olanak sağlayacaktır. Ancak, bu potansiyelin gerçekleşmesi hem iç
hem de bölgesel siyasal koşulların uygunluğuna bağlıdır.
GENEL
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: BARIŞ SÜRECİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
2025
Azerbaycan-Ermenistan barış süreci, Güney Kafkasya’da ABD ve Rusya gibi büyük
güçlerin stratejik çıkarlarının çarpıştığı bir ortamda şekillenmektedir. Bu
bağlamda, sürecin sürdürülebilirliği büyük ölçüde bu iki aktörün bölgedeki
siyasaları ve etkileşimlerine bağlıdır.
ABD’nin
Çıkarları ve Sürecin Sürdürülebilirliği: ABD, Güney Kafkasya’yı Rusya’nın geleneksel etki alanı
dışında tutmak ve Türkiye-Azerbaycan ekseniyle iş birliğini derinleştirmek
istemektedir. Washington, enerji güvenliği, ticaret yollarının güvenliği ve
demokratikleşme süreçlerinin desteklenmesi bağlamında bölgede kararlılık
arayışındadır. ABD’nin 2025 barış sürecindeki arabuluculuğu, bölgedeki etkisini
artırma stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Ancak ABD’nin
bölgedeki etkisi, alandaki askeri varlığı ve verilmiş kapsamlı diplomatik
sözlerin olmaması nedeniyle sınırlıdır. Bölgesel aktörlerin güçlü iç siyasal
dinamikleri ve Rusya’nın karşı atılımları Washington’un planlarını engelleme
gizil gücüne sahiptir. Dolayısıyla, ABD’nin uzun vadeli sürdürülebilirlik için
bölgeye yönelik daha etkili ve dengeli siyasalar geliştirmesi gerekmektedir.
Rusya’nın
Çıkarları ve Sürecin Sürdürülebilirliği: Rusya, tarihsel olarak Güney Kafkasya’daki en etkili
aktörlerden biri olup Ermenistan ile güvenlik ittifakını sürdürmektedir.
Moskova, bölgedeki askeri üsleri ve barış gücü misyonlarıyla etkisini korumaya
çalışmaktadır. Rusya’nın çıkarları, bölgedeki kararlılığı sağlamakla birlikte
kendi jeopolitik etkisini saklı tutması üzerine şekillenmektedir. Ancak 2025
barış anlaşması, Türkiye ve ABD’nin etkinliğini artırması ve Azerbaycan’ın güç
kazanmasıyla birlikte Moskova’nın bölgedeki geleneksel egemenliğini
zayıflatmaktadır. Bu durum, Rusya’nın süreci engelleme ya da dengeleme
girişimlerini artırabilir. Rusya’nın bölgedeki rolünü devam ettirebilmesi için
taraflarla yararcı ilişkiler geliştirmesi ve bölgesel güç dengelerini gözeten
esnek siyasalar izlemesi gerekecektir.
Sürdürülebilirlik
Açısından Ara Değerlendirme: Barış sürecinin sürdürülebilirliği, ABD ve Rusya arasındaki
güç savaşımının barışçıl iş birliği veya çatışma düzeyinde ilerlemesine
bağlıdır. Her iki aktörün de bölgesel kararlılık ve çıkarlar doğrultusunda
karşılıklı diyalog ve uzlaşı arayışı sürecin devamlılığı açısından kritik öneme
sahiptir. Buna karşılık, güç yarışmasının şiddetlenmesi süreci risk altına
sokabilir.
Sonuç
olarak, 2025 barış süreci, ABD ve Rusya’nın dengeli ve yapıcı siyasalar
izlemesi durumunda sürdürülebilir olmak gizil gücüne sahiptir. Ancak bu durum,
bölgesel aktörlerin iç siyasaları, güvenlik sorunları ve uluslararası
gelişmelerin etkisiyle sürekli değişkenlik gösterebilecek dinamik bir zeminde
yer almaktadır.
Türkiye
Açısından Değerlendirme
Türkiye
açısından, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Trump yönetimi döneminde sağlanan
barış anlaşması önemli stratejik üstünlükler doğurmaktadır. Birincisi, anlaşma
kapsamında öngörülen Zengezur Koridoru, Türkiye’nin Azerbaycan üzerinden Orta
Asya’ya kara yolu ve demiryolu bağlantısını sağlamlaştırarak, uluslararası
ticaret güzergahlarındaki transit ülke konumunu güçlendirmektedir. İkincisi, bu
koridorun açılması Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkeler arasında coğrafi
bütünleşmeyi artırmakta ve böylece ekonomik ve siyasal iş birliğinin
derinleşmesine olanak vermektedir. Üçüncüsü, barış sürecinde ABD’nin
arabuluculuk rolü, Güney Kafkasya’da Rusya’nın geleneksel etkisinin azalmasına
yol açmakta ve Türkiye’nin bölgesel siyasalarda daha bağımsız hareket etmesini
sağlamaktadır. Dördüncüsü, enerji taşımacılığı açısından Azerbaycan’dan Türkiye
ve Avrupa’ya olan enerji koridorlarının güvenliği ve verimliliği artmakta ve
Türkiye’nin enerji ticaretindeki stratejik konumunu güçlendirmektedir. Son
olarak, Türkiye, Azerbaycan’ın yakın müttefiki olarak bu sürece dolaylı katkı
sağlamış ve bölgesel kararlılığın destekçisi olarak diplomatik saygınlık
kazanmıştır.
Azerbaycan
Açısından Değerlendirme
Azerbaycan
için 2025 yılında Trump arabuluculuğunda sağlanan barış anlaşması hem toprak
bütünlüğünün uluslararası düzeyde pekiştirilmesi hem de bölgesel bütünleşme
açısından kritik öneme sahiptir. Nagorno-Karabağ ve çevresindeki alanların
denetiminin sağlanması uzun süredir devam eden çatışmanın sona erdirilmesi
anlamına gelmektedir. Bu durum, Azerbaycan’ın egemenlik haklarının tanınması ve
iç siyasal kararlılığının güçlendirilmesi bakımından büyük bir kazanımdır.
Ekonomik
açıdan, Zengezur Koridoru’nun açılması Azerbaycan’ın Nahçıvan ile bağlantısını
sağlayarak ticaret ve ulaştırma altyapısını geliştirirken bölgesel ekonomik
bütünleşme ve enerji ihracatı için yeni olanaklar sunmaktadır. Ayrıca, bu
koridor Türkiye ve Orta Asya ülkeleriyle iş birliğini derinleştirme olanağını
artırmaktadır.
Diplomatik
olarak Azerbaycan, barış anlaşmasıyla uluslararası arenada konumunu
güçlendirmiş ve büyük güçler nezdinde görüşme masasında daha etkili bir aktör
durumuna gelmiştir. Ancak, anlaşmanın sürdürülebilirliği ve bölgedeki güvenlik
durumu özellikle Ermenistan’ın iç siyasetindeki dinamiklere bağlı olarak bir
belirsizlik unsuru olarak varlığını sürdürmektedir.
Ermenistan
Açısından Değerlendirme
2025 yılında
Trump arabuluculuğunda Azerbaycan ile sağlanan barış anlaşması, Ermenistan için
hem diplomatik hem de iç siyasal açıdan karmaşık sonuçlar doğurmaktadır.
Anlaşma, Nagorno-Karabağ üzerindeki denetimini kaybetmenin ve bölgesel statü
değişiminin kesinlik kazanmasının ardından Ermenistan’ın egemenlik ve güvenlik
kaygılarını yeniden şekillendirmiştir. Diplomatik açıdan, anlaşma Ermenistan’ın
uluslararası toplum nezdinde saygınlığını koruma ve normalleşme sürecine girme
fırsatı yaratmaktadır. İki taraf arasında diplomatik ilişkilerin yeniden
kurulması ve sınırların açılması, Ermenistan’ın ekonomik canlanmasına ve
bölgesel bütünleşmeye katkı sağlayabilir. Ancak bu süreç, ülke içinde farklı
siyasal kesimler arasında ciddi tartışmalara ve bölünmelere neden olmaktadır.
Anlaşmanın bazı kesimlerce “teslimiyet” olarak görülmesi, siyasal kararlılık
açısından risk oluşturmaktadır.
Ekonomik
açıdan, koridorların açılması Ermenistan için transit ticaret olanaklarını
artırabilir. Ancak Zengezur Koridoru'nun açılması, özellikle Nahçıvan’a
Azerbaycan’ın doğrudan kara bağlantısı anlamına gelmesi Ermenistan’ın bölgedeki
jeopolitik konumunu zayıflatmaktadır.
Güvenlik
açısından, anlaşmanın uygulanması ve sınırların kalıcı olarak kararlılığa
kavuşması Ermenistan için öncelikli bir sorun olmaya devam etmektedir. Bu
bağlamda, anlaşmanın kalıcılığı büyük ölçüde bölgesel güç dengeleri ve iç
politik dinamiklere bağlıdır.
ABD
Açısından Değerlendirme
Trump
yönetiminin arabuluculuğunda 2025 yılında gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan
barış anlaşması, ABD’nin Güney Kafkasya’daki jeopolitik çıkarları bakımından
stratejik bir kazanım olarak değerlendirilmektedir. Bölgedeki uzun süreli
çatışmanın sona erdirilmesi ve taraflar arasında diplomatik normalleşmenin
sağlanması, ABD’nin bölgesel kararlılığı artırma ve etkisini güçlendirme
hedefleriyle uyumludur.
Anlaşmanın
ABD açısından önemi, özellikle Rusya’nın geleneksel etki alanı olarak görülen
Güney Kafkasya’da Washington’un etkililiğinin artırılmasıdır. Bu durum, ABD’nin
hem bölgedeki enerji koridorları üzerindeki etkisini genişletmesine hem de
Rusya’nın bölgedeki hegemonik rolünü zayıflatmasına olanak tanımaktadır.
Ayrıca, ABD’nin Türkiye ve Azerbaycan gibi müttefikleriyle ilişkilerini
güçlendirmesi bölgesel denge siyasalarında esneklik sağlamaktadır.
Diplomatik
açıdan, ABD’nin bu süreçte arabulucu olarak öne çıkması, Washington’un
uluslararası barış girişimlerine olan bağlılığını göstermektedir. Ancak,
anlaşmanın kalıcılığı ve uygulanabilirliği ABD’nin bölgedeki uzun vadeli
siyasal ve ekonomik yükümlenmelerine bağlıdır. Bu bağlamda, ABD’nin anlaşmanın
izlenmesi ve taraflar arasında güven oluşturma süreçlerine etkili katılımı önem
taşımaktadır.
TRIPP
yoluyla ABD bölgede büyük bir üstünlük kazanmıştır. ABD özel sermayesi ile
yapılacak karayolu ve demiryolu ulaşımı güzergahları 100 yıl süreyle ABD
tarafından işletilecektir. Bunun anlamı bölgede ABD hegemonyasının
kurulmasıdır. ABD bu anlaşma ile uzun süredir beklediği büyük hayalini yani
Orta Asya’ya ve buradaki petrol kaynaklarına yakınlaşma isteğini
gerçekleştirmiştir. Rusya ve İran ise bu gelişemeden en fazla olumsuz etkilenen
ülkeler olmuşlardır. Türkiye ise ABD’den sonra en fazla kazançlı çıkan ikinci
ülke konumundadır.
Rusya
Açısından Değerlendirme
Güney
Kafkasya bölgesinde uzun süredir belirleyici güç olan Rusya açısından, 2025
yılında ABD arabuluculuğunda gerçekleşen Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması
stratejik bir meydan okuma olarak değerlendirilmektedir. Bölgedeki çatışmanın
sona erdirilmesi ve ABD’nin etkili arabuluculuğu Moskova’nın geleneksel etki
alanındaki etkinliğinin zayıflamasına işaret etmektedir.
Anlaşma ile
birlikte, özellikle Zengezur Koridoru’nun açılması ve Azerbaycan ile Türkiye
arasındaki bütünleşmenin derinleşmesi, Rusya’nın bölgedeki jeopolitik
egemenliğini azaltmakta ve enerji ile ticaret hatları üzerindeki denetim gücünü
sınırlandırmaktadır. Bu durum, Moskova’nın bölgedeki stratejik konumunu yeniden
gözden geçirmesine neden olmaktadır.
Diplomatik
açıdan, Rusya anlaşma sürecinin dışında kalması ve taraflar arasında doğrudan
görüşmeler yerine ABD’nin arabuluculuğunun öne çıkması nedeniyle bölgedeki
rolünün zayıfladığı algısını taşımaktadır. Moskova, gelecekte bölgedeki
nüfuzunu korumak ve yeniden kurmak için çeşitli siyasalar geliştirmekte ve
bölgesel aktörlerle ilişkilerini yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır.
Güvenlik
açısından, Rusya’nın barış gücü misyonu ve bölgedeki askeri varlığı halen
önemli olsa da anlaşmanın uygulanması ve bölgesel kararlılığın sağlanması
Moskova’nın mevcut stratejik çıkarları doğrultusunda yeni yaklaşımlar
gerektirmektedir.
Özetle, 2025
yılında ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan
Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, Güney Kafkasya bölgesinde uzun süredir
devam eden çatışmanın sona erdirilmesi ve bölgesel iş birliğinin geliştirilmesi
açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Anlaşma, taraflar arasında diplomatik
ilişkilerin normalleşmesi ve ekonomik bütünleşmenin artırılması için zemin
oluştururken bölgesel güç dengelerinde de önemli değişikliklere yol açmaktadır.
Türkiye
açısından bu gelişme, Zengezur Koridoru’nun açılması ile Türk dünyası
arasındaki coğrafi bütünlüğün sağlanması, uluslararası ticaret yollarının
çeşitlendirilmesi ve enerji arz güvenliğinin artırılması gibi stratejik
üstünlükler sunmaktadır. Ayrıca, bölgedeki jeopolitik dinamiklerde Rusya’nın
etkisinin azalması Türkiye’nin bölgesel siyasa üretiminde daha bağımsız ve
etkili bir aktör olarak rol almasını olanaklı kılmaktadır.
Azerbaycan,
egemenlik haklarını pekiştirmenin yanı sıra, ekonomik ve diplomatik olarak
bölgesel bütünleşmede daha güçlü bir konuma yükselmiş ve Nahçıvan bağlantısının
kesintisizleşmesiyle ticaret ve ulaştırma altyapısını güçlendirmiştir.
Ermenistan ise anlaşma ile uluslararası alanda saygınlığını koruma ve ekonomik
normalleşme fırsatı elde etmekle birlikte iç siyasal dinamiklerde ve güvenlik
açısından önemli zorluklarla karşı karşıya kalmıştır.
ABD için bu
süreç, Rusya’nın geleneksel nüfuz alanı olan Güney Kafkasya’da etkililiğin
artırılması ve bölgesel kararlılığın sağlanması hedefleri doğrultusunda
stratejik bir başarıdır. Ancak, anlaşmanın sürdürülebilirliği ABD’nin bölgedeki
uzun vadeli yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlıdır. Rusya ise bölgedeki
etki kaybı ve ABD’nin artan etkinliği karşısında stratejik tutumunu yeniden
değerlendirecek ve bölgedeki rolünü korumak için yeni siyasalar geliştirecektir.
Sonuç
olarak, Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması, bölgesel barış ve kalkınma için
önemli bir fırsat sunmakla beraber, tarafların iç siyasetleri, bölgesel güç
dengeleri ve uluslararası aktörlerin yükümlülükleri göz önünde
bulundurulduğunda anlaşmanın kalıcılığı ve bölgesel kararlılığın sağlanması
uzun vadeli ve karmaşık bir süreç olmaya devam etmektedir. Bu bağlamda,
Türkiye’nin bölgesel aktörler arasındaki konumu ve barış sürecindeki rolü
gelecekte Güney Kafkasya’nın siyasal ve ekonomik dönüşümünde belirleyici
olacaktır.
KAYNAKÇA
Armenpress.
(2025). Full text of US-brokered Armenia-Azerbaijan joint declaration. https://armenpress.am/en/article/1226785
European
Caouncil. (2025) Armenia/Azerbaijan: Statement by the High Representative on
behalf of the European Union on the initialling of the Armenia-Azerbaijan Peace
Treaty. https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2025/08/08/armeniaazerbaijan-statement-by-the-high-representative-on-behalf-of-the-european-union-on-the-initialling-of-the-armenia-azerbaijan-peace-treaty/
Hudson
Institute. (2025) Assessing the Armenia-Azerbaijan Agreement. https://www.hudson.org/events/assessing-armenia-azerbaijan-agreement
NTV. (2025) İran'dan
Trump'ın "Zengezur Koridoru’nu kiraladık" sözlerine sert tepki. https://www.ntv.com.tr/dunya/irandan-trumpin-zengezur-koridorunu-kiraladik-sozlerine-sert-tepki,r52NXz3d80uhC6HdU9mjMg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder